Anglais | Turc | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | fascinated adj. | ağzı açık kalmış | ||
Tom must've been fascinated by that. Tom bundan ağzı açık kalmış olmalı. More Sentences |
||||
General | fascinated adj. | büyülenmiş | ||
I'm fascinated by the extraordinary flexibility of this language. Bu dilin olağanüstü esnekliğinden büyülendim. More Sentences |
||||
General | fascinated adj. | büyüleyici | ||
General | fascinated adj. | cezbedici | ||
General | fascinated adj. | ilgi çekici | ||
General | fascinated adj. | etkileyici |
Anglais | Turc | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | be fascinated v. | hayran kalmak | ||
I was fascinated by her performance. Onun perfomansına hayran kaldım. More Sentences |
||||
General | be fascinated v. | büyülenmek | ||
Tom is fascinated. Tom büyülendi. More Sentences |
||||
General | be fascinated by v. | büyülenmek | ||
We were fascinated by her voice. Sesinden büyülenmiştik. More Sentences |
||||
General | be fascinated by v. | kendini kaptırmak | ||
General | be fascinated with v. | kendini kaptırmak | ||
General | be fascinated with v. | -den büyülenmek | ||
General | be fascinated v. | gözleri kamaşmak |