Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | fascinated adj. | ağzı açık kalmış | ||
Tom must've been fascinated by that. Tom bundan ağzı açık kalmış olmalı. More Sentences |
||||
General | fascinated adj. | büyülenmiş | ||
I'm fascinated. Ben büyülenmişim. More Sentences |
||||
General | fascinated adj. | büyüleyici | ||
General | fascinated adj. | cezbedici | ||
General | fascinated adj. | ilgi çekici | ||
General | fascinated adj. | etkileyici |
Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | be fascinated v. | hayran kalmak | ||
I was fascinated by her performance. Onun perfomansına hayran kaldım. More Sentences |
||||
General | be fascinated v. | büyülenmek | ||
She was fascinated. O büyülenmişti. More Sentences |
||||
General | be fascinated by v. | büyülenmek | ||
Tom and Mary are fascinated by Japanese anime. Tom ve Mary Japon animelerinden büyüleniyorlar. More Sentences |
||||
General | be fascinated by v. | kendini kaptırmak | ||
General | be fascinated with v. | kendini kaptırmak | ||
General | be fascinated with v. | -den büyülenmek | ||
General | be fascinated v. | gözleri kamaşmak |