extreme - Turc Anglais Dictionnaire

extreme

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "extreme" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 73 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
extreme adj. aşırı
We cannot continue to sit by passively observing the extreme situation in Argentina.
Arjantin'deki aşırı durumu pasif bir şekilde gözlemlemeye devam edemeyiz.

More Sentences
General
extreme n. aşırı derece
Recovery is stretching definitions to the extreme.
Geri kazanım, tanımları aşırı derecede esnetiyor.

More Sentences
extreme n. aşırılık
We must protect ourselves from the extremes of a non-social economy.
Kendimizi sosyal olmayan bir ekonominin aşırılıklarından korumalıyız.

More Sentences
extreme n. uç
The rapporteur has come a long way in recent weeks in terms of dumping some of her more extreme amendments.
Sözcü son haftalarda bazı uç değişiklik önerilerinden vazgeçerek önemli bir yol kat etti.

More Sentences
extreme n. en uç nokta
Rural areas and the most distant extremes of the regions, on the other hand, are not usually so well served.
Kırsal alanlar ve bölgelerin en uç noktaları ise genellikle bu kadar iyi hizmet alamamaktadır.

More Sentences
extreme n. uç noktada
The scenes in Dublin were more reminiscent of other countries, where there are greater extremes of climate.
Dublin'deki sahneler daha çok iklimin daha uç noktalarda yaşandığı diğer ülkeleri andırıyordu.

More Sentences
extreme adj. çok
His job creates extreme stress.
İşi çok stres yapıyor.

More Sentences
extreme adj. olağanüstü
We cannot continue to sit by passively observing the extreme situation in Argentina.
Arjantin'deki olağanüstü durumu pasif bir şekilde izlemeye devam edemeyiz.

More Sentences
extreme adj. aşırı
What must our position be should this extreme situation arise?
Bu aşırı durum ortaya çıktığında bizim tutumumuz ne olmalıdır?

More Sentences
extreme adj. çok büyük
With such an extreme decision, we lose too much.
Böylesi uç bir kararla kaybımız çok büyük olur.

More Sentences
extreme adj. tam
Tom is an extreme discount hunter.
Tom tam bir Donanımhaber ölücüsü.

More Sentences
extreme adj. en uç
This is the most extreme version of a denial and violation of human rights apparent to us.
Bu, insan haklarının inkâr ve ihlalinin bize görünen en uç versiyonudur.

More Sentences
extreme adv. fazlasıyla
Her hands are small and she works fast and with extreme care.
Elleri küçük, hızlı ve fazlasıyla dikkatli çalışıyor.

More Sentences
Technical
extreme adj. ekstrem
Base jumping is an extreme sport.
Base jumping ekstrem bir spordur.

More Sentences
General
extreme n. kenar
extreme n. tezat
extreme n. ölçüsüzlük
extreme n. çıkmaz
extreme n. sınır
extreme n. son
extreme n. en uzak nokta
extreme n. son derece
extreme n. son had
extreme n. son had
extreme n. son had
extreme n. son nokta
extreme n. son noktası
extreme n. zıt iki şeyden her biri
extreme n. aşırı uzunluk
extreme n. sert önlem
extreme n. aşırılık
extreme n. uç terim
extreme n. bitiş noktası
extreme adj. şiddetli
extreme adj. uçta olan
extreme adj. mutlak
extreme adj. uç nokta
extreme adj. müfrit
extreme adj. ölçüsüz
extreme adj. koyu
extreme adj. sivri
extreme adj. kesin
extreme adj. en sondaki
extreme adj. en uçtaki
extreme adj. en büyük
extreme adj. sonda
extreme adj. zorlu
extreme adj. azami
extreme adj. nihai
extreme adj. müstesna
extreme adj. en uçta yer alan
extreme adv. aşırı derecede
extreme adv. ziyadesiyle
Technical
extreme adj. en uzak
extreme adj. son derece
Computer
extreme adj. uçdeğer
Math
extreme n. oran veya dizideki ilk veya son terim
extreme n. fonksiyondaki minimum veya maksimum değer
extreme n. matematiksel orandaki ilk ve son nokta
Logic
extreme n. ekstrem ifade
extreme n. bir kıyastaki büyük veya küçük ifade
Biology
extreme adj. ağır çevresel koşullara sahip
extreme adj. ağır çevresel koşullara duyarlı
Geography
extreme adj. karasal iklim ile ilgili
extreme adj. karasal iklime ait
extreme adj. karasal iklime özgü
Meteorology
extreme n. uç değerler
Sport
extreme adj. çok tehlikeli
extreme adj. çok zor
extreme adj. ekstrem spora katılan
extreme adj. ekstrem sporla ilgilenen
Ottoman Turkish
extreme adj. müfrit
Archaic
extreme n. uzuv

Sens de "extreme" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 181 résultat(s)

Anglais Turc
General
extreme cold n. aşırı soğuk
Extreme cold covered Europe.
Aşırı soğuk, Avrupa'yı kapladı.

More Sentences
extreme poverty n. aşırı yoksulluk
Millions of human beings live in extreme poverty and every hour of the day many die of hunger.
Milyonlarca insan aşırı yoksulluk içinde yaşamakta ve günün her saatinde birçoğu açlıktan ölmektedir.

More Sentences
extreme sports n. tehlikeli sporlar
Tom likes extreme sports.
Tom tehlikeli sporları sever.

More Sentences
extreme sport n. ekstrem spor
Please remove your watch when doing hard labour or extreme sports.
Ağır işler veya ekstrem sporlar yaparken lütfen kol saatinizi çıkarın.

More Sentences
in the extreme adv. son derece
Firstly, I find the whole anti-road sentiment of this report baffling in the extreme.
Öncelikle, bu raporda yer alan karayolu karşıtı düşünceleri son derece şaşırtıcı buluyorum.

More Sentences
Politics
extreme right n. aşırı sağ
We continue to fight against the trivialisation of the extreme right.
Aşırı sağın önemsizleştirilmesine karşı mücadele etmeye devam ediyoruz.

More Sentences
extreme poverty n. aşırı yoksulluk
Would dedicating a resolution from this House on extreme poverty on this occasion be giving in to opportunism?
Bu vesileyle bu Meclisten aşırı yoksullukla ilgili bir karar çıkarmak fırsatçılığa teslim olmak anlamına gelir mi?

More Sentences
extreme poverty n. aşırı yoksulluk
There is nothing indecent about stating the figures on extreme poverty in developing countries.
Gelişmekte olan ülkelerdeki aşırı yoksullukla ilgili rakamları ifade etmenin uygunsuz bir yanı yoktur.

More Sentences
General
extreme case n. olağanüstü bir örnek
temperature extreme n. aşırı sıcaklık
extreme value theory n. uç değer teorisi
extreme end n. aşırı uç
extreme point n. bitiş noktası
extreme poverty n. sefalet
the extreme n. uç
extreme manifestation n. belirgin kanıt
taking extreme risk n. aşırı risk alma
extreme danger n. büyük tehlike
either of the extreme ends of the political spectrum n. aşırı uç
extreme changes n. büyük değişiklikler
extreme changes n. köklü değişiklikler
extreme changes n. geniş kapsamlı değişiklikler
extreme jealousy n. aşırı kıskançlık
extreme climate n. sert iklim
extreme care n. büyük itina
extreme increase n. aşırı yükseliş
extreme increase n. aşırı yükselme
extreme sports n. uç sporlar
extreme provocation n. ağır tahrik
extreme opinion n. uç fikir
extreme close-up n. ayrıntı çekimi
extreme value n. sınır değer
extreme value n. uç değer
extreme cruelty n. aşırı acımasızlık
extreme hazard n. büyük felaket
extreme hazard n. büyük tehlike
extreme cruelty n. aşırı zalimlik
extreme poverty n. fakr u zaruret
extreme poverty n. fakru zaruret
extreme unction n. ölmekte olan bir kimsenin vücuduna rahip tarafından kutsal bir yağın sürüldüğü katolik kilisesi ayini
extreme behaviour n. aşırı davranış
the extreme cold n. aşırı soğuk
extreme world-wide ambient temperatures n. tüm dünyadaki en uç ortam sıcaklıkları
extreme weather conditions n. şiddetli/ağır/sert hava şartları
an extreme example n. uç bir örnek
extreme sport n. macera sporu
extreme sport n. aksiyon sporu
excessive/extreme busyness n. aşırı yoğunluk
extreme density n. aşırı yoğunluk
extreme concentration n. aşırı yoğunluk
extreme self-confidence n. aşırı özgüven
terminate with extreme prejudice v. yargısız infaz yapmak
execute with extreme prejudice v. yargısız infaz yapmak
be an extreme optimist v. polyannacılık oynamak
undergo extreme stress v. aşırı strese girmek
suffer extreme hardship v. büyük zorluk çekmek
ignorant in the extreme adj. aşırı derecede cahil/bilgisiz
in one's extreme old age adv. son yaşlarında
in the extreme adv. ziyadesiyle
in one's extreme old age adv. ilerlemiş yaşında
in the extreme adv. aşırı derecede
Phrases
at one extreme expr. bir uçta
at the other extreme expr. diğer uçta
at either extreme expr. her iki uçta da
at either extreme expr. her iki aşırı durumda da
Colloquial
silly in the extreme adj. aptalca
silly in the extreme adj. saçma sapan
silly in the extreme adj. sıkıcı
silly in the extreme adj. boş
Idioms
be an extreme optimist v. aşırı iyimser olmak
go from one extreme to the other v. bir öyle bir böyle olmak
go to any extreme v. çok uğraşmak
go from one extreme to the other v. günü gününü tutmamak
go to any extreme v. elden gelen her şeyi yapmak
go to any extreme v. her yolu denemek
go to any extreme v. her yola başvurmak
go to any extreme v. elinden geleni yapmak
be an extreme optimist v. polyannacılık oynamak
go to any extreme v. tüm yolları denemek
go from one extreme to the other v. uçlar arasında dolaşmak
kill (someone) with extreme prejudice v. yargısız infaz yapmak
kill (someone) with extreme prejudice v. yargısız infaz etmek
go from one extreme to another v. uçlarda yaşamak
go from one extreme to another v. bir öyle bir böyle olmak
go from one extreme to another v. günü gününü tutmamak
go from one extreme to another v. uçlar arasında dolaşmak
terminate (someone) with extreme prejudice v. (birini) acımasızca/tereddüt etmeden/gözünü kırpmadan öldürmek
terminate (someone) with extreme prejudice v. (birini) merhametsizce öldürmek
boring in the extreme adj. çok sıkıcı
boring in the extreme adj. yürek daraltıcı
boring in the extreme adj. bezdirici
boring in the extreme adj. usandırıcı
boring in the extreme adj. sıkıntıdan patlatıcı
boring in the extreme adj. aşırı/inanılmaz sıkıcı
boring in the extreme adj. çok sıkıcı
boring in the extreme adj. ölümüne sıkıcı
boring in the extreme adj. aşırı sıkıcı
boring in the extreme adj. son derece sıkıcı
boring in the extreme adj. inanılmaz sıkıcı
Trade/Economic
extreme competition environment n. aşırı rekabet ortamı
extreme competition n. aşırı rekabet
extreme limit n. azami vade
extreme case n. aşırı durum
extreme leverage n. aşırı kaldıraç
Law
extreme risk protection order n. azami risk taşıyan durum için koruma kararı
Politics
extreme right-winger n. aşırı sağcı
extreme right winger n. aşırı sağcı
extreme rightist n. aşırı sağcı
extreme righty n. aşırı sağcı
extreme left n. aşırı sol
extreme leftist n. aşırı solcu
extreme left winger n. aşırı solcu
extreme lefty n. aşırı solcu
Technical
extreme conditions of use n. aşırı kullanım şartları
extreme or deviant case sampling n. aşırı veya aykırı durum örneklemesi
extreme pressure n. aşırı basınç
extreme pressure fluid lubricant n. aşırı basınç sıvı yağlayıcı
individuals exposed to extreme hot or cold environments n. aşırı sıcak veya soğuk çevrelere maruz kalan bireyler
extreme values n. ekstrem değerler
extreme point n. geçirimsiz perde
extreme ultraviolet n. uç morötesi
extreme values n. uç değerler
extreme infrared n. uç kızılötesi
extreme heat n. yakıcı sıcaklık
safety and reliability at extreme temperatures n. yüksek sıcaklıklarda emniyet ve güvenilirlik
Computer
extreme value n. uç değer
extreme programming n. ekstrem programlama
Construction
extreme moisture conditions n. uç rutubet şartları
Automotive
extreme pressure lubricant n. aşırı basınç yağı
extreme pressure lubricant n. yüksek basınçlı yağ
Aeronautic
extreme values n. aşırı değerler
extreme values n. limit değerler
Marine
extreme wave n. aşırı büyük dalga
extreme-severity disaster n. çok şiddetli afet
laws for special financial support for extreme severity disaster n. çok şiddetli felaket durumunda yapılacak mali destek yasaları
extreme wave n. en yüksek dalga
extreme type-ii distribution n. maksimum ii-tipi dağılımı
extreme statistics analysis n. maksimum değerler istatistiği analizi
extreme type-i distribution n. maksimum i-tipi dağılımı
extreme type-iii distribution n. maksimum iii-tipi dağılımı
extreme storm waves n. nadir  fırtına dalgaları
extreme value distribution n. uç değer dağılımı
sample with censored extreme data n. uç veri dikkate alınarak elde edilen örnek
extreme value analysis n. uç değer analizi
sample with uncensored extreme data n. uç veri dikkate alınmayarak elde edilen örnek
extreme wave n. uç değerli dalga
Petrol
extreme-pressure and anti-wear properties of fluids n. akışkanların aşırı basınç ve aşınma önleme özellikleri
Medical
extreme leukocytosis and thrombocytosis n. aşırı lökositoz ve trombositoz
extreme systemic toxicity n. aşırı sistemik toksisite
extreme fatigue n. aşırı yorgunluk
extreme growth retardation n. ileri derecede büyüme geriliği
Pathology
extreme obesity with alveolar hypoventilatn n. alveoler hipoventilasyonla birlikte olan aşırı obezite
Math
extreme point n. aşıt noktası
extreme subset n. aşıt altkümesi
extreme point n. en-uç nokta
extreme subset n. ekstrem altkümesi
extreme' value n. ekstremum değeri
extreme point n. ekstremum noktası
extreme point n. ekstrem nokta
Geometry
extreme and mean ratio n. ekstrem ve önemli oran
Statistics
extreme values n. aşırı değerler
extreme rank sum test n. uç sıra toplam sınaması
extreme mean n. uç değer ortalaması
extreme value distributions n. uç değer dağılımlar
extreme values n. uç değerler
extreme studentized deviate n. uç student sapma
Environment
extreme wave n. aşırı dalga
extreme value distribution n. aşırı değer dağılımı
extreme hot or cold environments n. aşırı sıcak veya aşırı soğuk ortamlar
disaster of extreme severity n. çok üzücü afet
Geography
extreme drought n. şiddetli kurak
Military
extreme range n. azami menzil
Sport
extreme fighting n. ekstrem dövüş
Cinema
extreme long shot n. çok uzak çekim
extreme close up n. detay çekimi
extreme aperture n. en son açıklık
extreme long shot n. uzak çekim
Photography
extreme long shot n. çok uzak çekim
extreme close-up n. en yakın çekim
extreme long shot n. uzak çekim
Abbreviation
xp (extreme programming) n. ekstrem programlama