exclusive - Turc Anglais Dictionnaire

exclusive

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "exclusive" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 46 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
exclusive adj. münhasır
I ask you to support my amendments to extend the exclusive coastal fishing zone to 24 miles.
Münhasır kıyı balıkçılık bölgesinin 24 mile çıkarılmasına yönelik değişiklik teklifimi desteklemenizi rica ediyorum.

More Sentences
exclusive adj. özel
This is an exclusive club; they don't let just anyone in.
Burası özel bir kulüp; öyle herkesi içeri almıyorlar.

More Sentences
General
exclusive adj. seçkin
These people are part of an exclusive group of modern artists.
Bu insanlar modern sanatçılardan oluşan seçkin bir grubun parçası.

More Sentences
exclusive adj. özel
The granting of nationality is an exclusive competence of the Member States.
Vatandaşlık verilmesi Üye Devletlerin özel yetkisidir.

More Sentences
exclusive adj. tüm
Channel 5 has exclusive rights to the film.
Kanal 5 filmin tüm haklarını elinde tutuyor.

More Sentences
exclusive adj. yegâne
A new mother's exclusive focus is to provide for her child.
Yeni bir annenin yegâne odak noktası çocuğuna bakmaktır.

More Sentences
Politics
exclusive adj. münhasır
Therefore, there is no room for a solution based on exclusive claims.
Bu nedenle, münhasır iddialara dayalı bir çözüme yer yoktur.

More Sentences
Media
exclusive n. özel haber
Have you read the exclusive about the political scandal?
Siyasi skandalla ilgili özel haberi okudunuz mu?

More Sentences
Computer
exclusive adj. özel
Our denomination practices exclusive psalmody in worship.
Mezhebimiz ibadetlerde özel ilahiler söyler.

More Sentences
Common Usage
exclusive adj. hariç tutulan
General
exclusive n. çevresini kısıtlı tutan kimse
exclusive adj. hariç
exclusive adj. ancak özel seçilmiş bazı kişilere açık olan
exclusive adj. hariç tutulan
exclusive adj. biricik
exclusive adj. tek
exclusive adj. ayrıcalıklı
exclusive adj. dışında
exclusive adj. özel kullanım
exclusive adj. hariç tutan
exclusive adj. herkese açık olmayan
exclusive adj. paylaşılmayan
exclusive adj. kişiye ait
exclusive adj. pahalı
exclusive adj. inhisari
exclusive adj. ayrık
exclusive adj. özgü
exclusive adj. has
exclusive adj. eşsiz
exclusive adj. yegane
exclusive adj. eşi olmayan
exclusive adj. tam
exclusive adj. bütün
exclusive adj. bölünmez
Trade/Economic
exclusive adj. inhisarı
exclusive adj. müstesna
exclusive adj. tekelci
exclusive adj. bağlayıcı
Law
exclusive n. özel hak
exclusive n. imtiyaz
Media
exclusive n. özel hikaye
exclusive n. özel öykü
Technical
exclusive adj. dışlayan
Logic
exclusive adj. dışarmalı
Linguistics
exclusive adj. muhatabı olmayan birinci çoğul şahıs zamiri ile ilgili
Environment
exclusive n. tek bir ekolojik çevrede bulunan organizma

Sens de "exclusive" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 124 résultat(s)

Anglais Turc
General
exclusive right n. özel hak
We have exclusive rights to Tom's invention.
Tom'un icadı üzerinde özel haklarımız var.

More Sentences
exclusive (to) adj. özgü
In actual fact, this is not a phenomenon exclusive to Latin America.
Aslında, bu sadece Latin Amerika'ya özgü bir olgu değil.

More Sentences
mutually exclusive adj. birbirini dışlayan
It demonstrates that economic competitiveness and social cohesion are not mutually exclusive.
Ekonomik rekabet gücü ve sosyal uyumun birbirini dışlamadığını göstermektedir.

More Sentences
exclusive of prep. hariç
This book has 252 pages exclusive of illustrations.
Bu kitap, resimler hariç, 252 sayfadan oluşuyor.

More Sentences
Law
exclusive competence n. münhasır yetki
The granting of nationality is an exclusive competence of the Member States.
Vatandaşlığın verilmesi Üye Devletlerin münhasır yetkisindedir.

More Sentences
Politics
exclusive competence n. münhasır yetki
These are areas which should remain a matter for the exclusive competence of Member States.
Bunlar, Üye Devletlerin münhasır yetkisinde kalması gereken alanlardır.

More Sentences
Computer
mutually exclusive adj. birbirini dışlayan
Reducing emissions of greenhouse gases and allowing monopolies to keep making obscene profits are mutually exclusive.
Sera gazı emisyonlarını azaltmak ve tekellerin müstehcen karlar elde etmeye devam etmesine izin vermek birbirini dışlar.

More Sentences
Informatics
mutually exclusive adj. birbirini dışlayan
Subsidiarity and the Community method are not after all mutually exclusive.
İştirakçilik ve Topluluk yöntemi birbirini dışlamaz.

More Sentences
General
exclusive use n. münhasır kullanım
exclusive rights n. tüm haklar
exclusive licenses n. kişiye özel ruhsatlar
exclusive use n. özel kullanım
mutually exclusive adj. ayrışık
mutually exclusive adj. karşılıklı hariç
non-exclusive adj. özel olmayan
mutually exclusive adj. biri olursa biri olmayan
mutually exclusive adj. birbirini karşılıklı olarak dışlayan
exclusive of prep. -den ayrı
exclusive of prep. dışında
exclusive of prep. haricinde
excl (exclusive) abrev. münhasır
excl (exclusive) abrev. özel
excl (exclusive) abrev. hariç tutulan
Phrases
on a non-exclusive basis expr. gayrı münhasır şekilde/olarak
collectively exhaustive, mutually exclusive expr. efradını cami ağyarını mani
Trade/Economic
mutually exclusive goals n. çelişkili amaçlar
exclusive requirement n. gerekli kural
exclusive use n. inhisari kullanma
exclusive power n. münhasır yetki
exclusive operating rights n. münhasır işletme hakları
exclusive agent n. münhasır acente
exclusive distributorship agreement n. münhasır bayilik sözleşmesi
exclusive reference (to standards) n. mutlak atıf (standartlara)
non-exclusive agent n. münhasır olmayan acente
exclusive authority n. münhasır yetki
exclusive license n. münhasır lisans
exclusive distributor n. münhasır distribütör
exclusive negotiation n. münhasır görüşme
exclusive economic zone n. münhasır ekonomik bölge
exclusive distributor n. münhasır dağıtımcı
exclusive right n. münhasır hak
exclusive unionism n. meslek sendikacılığı
exclusive license n. özel lisans
exclusive distribution n. tek dağıtıcılık yetkisi
exclusive sales agreement n. tekelci satış anlaşması
exclusive territory n. tek bölgede satış
exclusive distributor n. tek distribütör
exclusive distributor n. tam yetkili distribütör
exclusive dealing n. tek satış
exclusive agent n. tek acente
exclusive distributor n. tek dağıtıcı
exclusive distributor n. tek dağıtımcı
exclusive use n. tekelden kullanma
exclusive representation n. tek temsilcilik
non-exclusive agent n. tek olmayan acente
sole and exclusive liability n. tek ve yegane sorumluluk
exclusive agent n. tek yetkili temsilci
exclusive distributorship agreement n. tek satıcılık sözleşmesi
semi-exclusive agent n. yarı münhasır acente
exclusive bargaining agent n. yetkili toplu pazarlık kuruluşu
cost exclusive adj. masraf hariç
vat exclusive adj. kdv hariç
non-exclusive adj. tam yetki vermeyen (distribütörlük vb)
Law
non-exclusive license n. basit ruhsat
exclusive license due n. bir kimseye ait ruhsatname
exclusive operating rights n. inhisari işletme hakları
exclusive property n. kişiye özel mülkiyet
exclusive property n. münhasır mülkiyet
exclusive possession n. münhasır zilyetlik
exclusive right n. münhasır hak
exclusive economic zone n. münhasır ekonomik bölge
exclusive evidence n. münhasır delil
exclusive jurisdiction n. münhasır yargı hakkı ve yetkisi
exclusive jurisdiction n. münhasır yargı hakkı
exclusive jurisdiction n. münhasır yargı yetkisi
exclusive remedy n. münhasır başvuru yolu
exclusive property n. özel mülkiyet
sole and exclusive owner of n. tek ve yegane sahibi
exclusive license n. tam ruhsat
exclusive remedy n. tek başvuru yolu
sole and exclusive remedy n. tek ve yeğane çare/çözüm
Politics
exclusive economic zone n. ayrıcalıklı ekonomik bölge
exclusive economic zone n. münhasır ekonomik bölge
non-exclusive right n. münhasır olmayan hak
exclusive rights n. münhasır haklar
exclusive broadcasting rights n. münhasır yayın hakları
the individual holders of exclusive rights n. münhasır hakların sahipliği
exclusive economic zone n. özel ekonomik bölge
exclusive purchasing agreement n. tek elden satın alma anlaşması
exclusive distribution agreement n. tek elden dağıtım anlaşması
exclusive purchasing agreements n. tek elden satın alma anlaşmaları
exdis (exclusive distribution) abrev. tek dağıtıcılık yetkisi
Media
exclusive interview n. özel röportaj
Technical
mutually exclusive events n. karşılıklı dışarlayan olaylar
mutually exclusive adj. karşılıklı dışarlayan
Computer
exclusive-or operator n. dışlamalı veya operatörü
exclusive-or operator n. dışlamalı veya işleci
exclusive-or element n. dışlamalı veya öğesi
exclusive lock n. dışlayıcı kilit
exclusive or circuit n. d-ya devresi
mutually exclusive events n. karşılıklı dışlamalı olaylar
mutually exclusive events n. karşılıklı dışarlayan olaylar
exclusive mode n. kapalı kip
exclusive mode n. özel kullanım modu
mutually exclusive adj. karşılıklı dışarlayan
exclusive-or expr. dışlamalı veya
exclusive or expr. dışlamalı ya
exclusive or expr. dışlayan ya da
open exclusive expr. özel kullanımda aç
open exclusive expr. özel kullanıma aç
Informatics
exclusive or circuit n. xor kapısı
exclusive or gate n. xor kapısı
Telecom
exclusive rights n. özel haklar
Marine
exclusive economic zone n. ekonomik amaçla kullanılmayan deniz bölgesi
Logic
exclusive disjunction n. dışlamalı ayırtlama
exclusive disjunction n. dışlamalı veya
exclusive or n. dışlamalı ayırtlama
exclusive or n. dışlamalı veya
Statistics
mutually exclusive event n. ayrık olay
mutually exclusive event n. karşılıklı dışlamalı olay
Marine Biology
exclusive fishing zone n. münhasır balıkçılık bölgesi
Religious
exclusive brethren n. kapalı brethren
Philosophy
exclusive proposition n. tekelci önerme
Military
exclusive economic zone n. sınırlanmış ekonomik bölge