Anglais | Turc | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | angry adj. | kızmış | ||
The teacher was very angry. Öğretmen çok kızmıştı. More Sentences |
||||
Common Usage | angry adj. | sinirli | ||
He was angry because of what she said. Onun söyledikleri yüzünden sinirlendi. More Sentences |
||||
Common Usage | angry adj. | hiddetli | ||
You look pretty angry. Oldukça hiddetli görünüyorsun. More Sentences |
||||
Common Usage | angry adj. | kızgın | ||
By Wednesday, people were angry and frightened, understandably, and so were we. Çarşamba günü insanlar anlaşılabilir bir şekilde kızgın ve korkmuş durumdaydı, biz de öyleydik. More Sentences |
||||
Common Usage | angry adj. | öfkeli | ||
We are angry and we are extending our fight with the peoples against these policies. Öfkeliyiz ve bu politikalara karşı halklarla birlikte mücadelemizi genişletiyoruz. More Sentences |
||||
General | ||||
General | angry adj. | öfkeli | ||
We are angry and we are extending our fight with the peoples against these policies. Öfkeliyiz ve bu politikalara karşı halklarla birlikte mücadelemizi genişletiyoruz. More Sentences |
||||
General | angry adj. | fırtınalı (hava) | ||
The sky looks angry. Gökyüzü fırtınalı görünüyor. More Sentences |
||||
General | angry adj. | kızarmış | ||
I'd be angry, too. Ben de kızardım. More Sentences |
||||
General | angry adj. | kızgın | ||
By Wednesday, people were angry and frightened, understandably, and so were we. Çarşamba günü insanlar anlaşılabilir bir şekilde kızgın ve korkmuş durumdaydı, biz de öyleydik. More Sentences |
||||
General | angry adj. | gazaplı | ||
General | angry adj. | dargın | ||
General | angry adj. | küs | ||
General | angry adj. | hırslı | ||
General | angry adj. | iltihaplı | ||
General | angry adj. | gücenik | ||
General | angry adj. | (hava) fırtınalı | ||
General | angry adj. | fırtınalı | ||
General | angry adj. | azgın (su) | ||
General | angry adj. | kudurmuş | ||
General | angry adj. | huysuz | ||