English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | angry adj. | kızmış | ||
He has good reason to get very angry. Çok kızmak için iyi bir gerekçesi var. More Sentences |
||||
Common Usage | angry adj. | sinirli | ||
Tom looks very angry. Tom çok sinirli görünüyor. More Sentences |
||||
Common Usage | angry adj. | hiddetli | ||
You look pretty angry. Oldukça hiddetli görünüyorsun. More Sentences |
||||
Common Usage | angry adj. | kızgın | ||
Let me mention a few points to illustrate why I am so angry. Neden bu kadar kızgın olduğumu göstermek için birkaç noktadan bahsetmeme izin verin. More Sentences |
||||
Common Usage | angry adj. | öfkeli | ||
We are angry and we are extending our fight with the peoples against these policies. Öfkeliyiz ve bu politikalara karşı halklarla birlikte mücadelemizi genişletiyoruz. More Sentences |
||||
General | ||||
General | angry adj. | öfkeli | ||
We feel impotent, concerned and extremely angry. Kendimizi güçsüz, endişeli ve son derece öfkeli hissediyoruz. More Sentences |
||||
General | angry adj. | fırtınalı (hava) | ||
The sky looks angry. Gökyüzü fırtınalı görünüyor. More Sentences |
||||
General | angry adj. | kızarmış | ||
Tom would've been extremely angry. Tom çok kızardı. More Sentences |
||||
General | angry adj. | kızgın | ||
By Wednesday, people were angry and frightened, understandably, and so were we. Çarşamba günü insanlar anlaşılabilir bir şekilde kızgın ve korkmuş durumdaydı, biz de öyleydik. More Sentences |
||||
General | angry adj. | gazaplı | ||
General | angry adj. | dargın | ||
General | angry adj. | küs | ||
General | angry adj. | hırslı | ||
General | angry adj. | iltihaplı | ||
General | angry adj. | gücenik | ||
General | angry adj. | (hava) fırtınalı | ||
General | angry adj. | fırtınalı | ||
General | angry adj. | azgın (su) | ||
General | angry adj. | kudurmuş | ||
General | angry adj. | huysuz | ||