Turco | Inglés | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | yolculuk yapmak | journey v. | ||
Certain amendments are intended to exclude passengers of combined journeys from the scope of the Regulation. Bazı değişiklikler kombine yolculuk yapan yolcuları Yönetmeliğin kapsamı dışında bırakmayı amaçlamaktadır. More Sentences |
||||
General | yolculuk yapmak | make a journey v. | ||
Reading a book can be compared to making a journey. Kitap okumak bir yolculuk yapmaya benzetilebilir. More Sentences |
||||
General | yolculuk yapmak | travel v. | ||
Now we fly to Frankfurt or Zurich direct and then travel by car for three hours. Şimdi doğrudan Frankfurt ya da Zürih'e uçuyoruz ve ardından üç saat araba yolculuğu yapıyoruz. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | yolculuk yapmak | travel v. | ||
Now we fly to Frankfurt or Zurich direct and then travel by car for three hours. Artık Frankfurt ya da Zürih'e doğrudan uçuyor ve ardından üç saatlik bir araba yolculuğu yapıyoruz. More Sentences |
||||
General | ||||
General | yolculuk yapmak | take a journey v. | ||
General | yolculuk yapmak | take a ride v. | ||
General | yolculuk yapmak | make an expedition v. | ||
General | yolculuk yapmak | get over v. | ||
General | yolculuk yapmak | fettle [dialect] [uk] v. |
Turco | Inglés | |
---|---|---|
General | ||
General | araç ile yolculuk yapmak | rider n. |
General | kaçak yolculuk yapmak | stow away v. |
General | jetle yolculuk yapmak | jet v. |
General | tekerlekli bir vasıtayla yolculuk yapmak | awheel v. |
General | molasız yolculuk yapmak | travel through v. |
General | uçakla yolculuk yapmak | plane v. |
Phrasals | ||
Phrasals | zamanda ileriye/geleceğe doğru gitmek/yolculuk yapmak (kitap, tv programı, film) | flash forward v. |
Automotive | ||
Automotive | araçla yolculuk yapmak | ride v. |