Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | tradition n. | gelenek | ||
The United States, too, has a tradition of barring those regarded as enemies or as dangerous influences. Amerika Birleşik Devletleri de düşman ya da tehlikeli etki olarak gördüğü kişileri engelleme geleneğine sahiptir. More Sentences |
||||
General | ||||
General | tradition n. | gelenek | ||
Tibet is an area with its own culture, its own religion and its own political traditions. Tibet, kendi kültürü, kendi dini ve kendi siyasi gelenekleri olan bir bölgedir. More Sentences |
||||
General | tradition n. | hadis | ||
General | tradition n. | sünnet | ||
General | tradition n. | anane | ||
General | tradition n. | adet | ||
General | tradition n. | adetler | ||
General | tradition n. | görenek | ||
General | tradition n. | sünnet (din) | ||
General | tradition n. | an'ane | ||
General | tradition n. | kültürel miras | ||
General | tradition n. | efsane | ||
General | tradition n. | rivayet | ||
Religious | ||||
Religious | tradition n. | (musevilikte) musa'dan sözlü olarak devredildiği varsayılan yasalar | ||
Religious | tradition n. | (hristiyanlık'ta) isa mesih tarafından söylediği varsayılan kurallar |