|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
sık sık |
frequently adv.
|
|
They offer no solution to people who have frequently had to change jobs or employers.
Sık sık iş veya işveren değiştirmek zorunda kalan kişilere hiçbir çözüm sunmazlar.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
sık sık |
often adv.
|
|
We are often told that it is already a positive option, and that many people want to be temporary agency workers.
Bize sık sık bunun zaten olumlu bir seçenek olduğu ve birçok insanın geçici taşeron işçisi olmak istediği söylenir.
More Sentences
|
General |
|
3 |
General |
sık görülen |
frequent adj.
|
|
It is indeed a worrying and all too frequent cause of occupational health problems.
Bu gerçekten de endişe verici ve mesleki sağlık sorunlarının çok sık görülen bir nedenidir.
More Sentences
|
4 |
General |
daha sık |
more frequent adj.
|
|
There are some examples already on the market, but this directive will make them much more frequent.
Halihazırda piyasada bazı örnekler var ancak bu direktif bunları çok daha sık hale getirecektir.
More Sentences
|
5 |
General |
(bitki) sık ve yaygın |
rank adj.
|
|
This herbicide stops the formation of long rank grass.
Bu herbisit uzun sık ve yaygın otların oluşumunu durduruyor.
More Sentences
|
6 |
General |
sık rastlanan |
common adj.
|
|
The most common side effect is pain on the injection site.
En sık rastlanan yan etki, aşı bölgesinde yaşanan ağrı.
More Sentences
|
7 |
General |
sık görülen |
common adj.
|
|
Acrophobia, fear of heights, is common among children.
Akrofobi, yani yükseklik korkusu çocuklar arasında sık görülmektedir.
More Sentences
|
8 |
General |
sık kullanılan |
overworked adj.
|
|
The writer avoided using overworked expressions in her novel.
Yazar, romanında sık kullanılan ifadelerden kaçındı.
More Sentences
|
9 |
General |
sık sık |
constantly adv.
|
|
I am constantly amazed at the energy of my grandparents.
Büyük ebeveynlerimin enerjilerine sık sık şaşırıyorum.
More Sentences
|
10 |
General |
sık sık |
quite a bit adv.
|
|
In Japan, it rains quite a bit during our rainy season which is from mid-June until mid-July.
Japonya'da yağış mevsimi boyunca Haziran ayı ortalarından Temmuz ortasına kadar sık sık yağmur yağar.
More Sentences
|
11 |
General |
sık sık |
oft adv.
|
|
He would oft visit the park.
Adam, sık sık parkı ziyaret ederdi.
More Sentences
|
12 |
General |
çok sık |
very often adv.
|
|
We very often fall into the trap of excessively attributing the causes of the conflict to individuals.
Çatışmanın nedenlerini aşırı derecede bireylere atfetme tuzağına çok sık düşüyoruz.
More Sentences
|
13 |
General |
sık sık |
often adv.
|
|
That fact may help him and others to calm the excessive nerves they so often display.
Bu gerçek, onun ve diğerlerinin sık sık sergiledikleri aşırı sinirlerini yatıştırmalarına yardımcı olabilir.
More Sentences
|
14 |
General |
çok sık |
too often adv.
|
|
All too often, I hear talk about the risks and costs of enlargement.
Büyümenin riskleri ve maliyetleri hakkında çok sık konuşulduğunu duyuyorum.
More Sentences
|
Idioms |
|
15 |
Idioms |
sık dişini! |
hang in there! expr.
|
|
Hang in there.
Sık dişini.
More Sentences
|
Technical |
|
16 |
Technical |
sık sık |
frequently adv.
|
|
In this Chamber we are very frequently engaged in debating what we consider to be the great political issues.
Bu Mecliste sık sık büyük siyasi meseleler olarak gördüğümüz konuları tartışıyoruz.
More Sentences
|
Informatics |
|
17 |
Informatics |
sık sorulan sorular |
frequently asked questions n.
|
|
Here are some frequently asked questions concerning email marketing.
İşte e-mail marketing hakkında en sık sorulan sorulardan bazıları.
More Sentences
|
General |
|
18 |
General |
sık saç |
dense hair n.
|
|
19 |
General |
sık sık olan |
scope n.
|
|
20 |
General |
sık sık tekrarlanma |
frequency n.
|
|
|
21 |
General |
av kuşlarının saklandığı sık örtü |
covert n.
|
|
22 |
General |
sık sık olma |
frequentness n.
|
|
23 |
General |
sık tekrarlanırlık |
frequentness n.
|
|
24 |
General |
çok sık kullanılan laf |
tag n.
|
|
25 |
General |
karışık ve sık bir sürü |
huddle n.
|
|
26 |
General |
sık söylenen söz |
commonplace n.
|
|
27 |
General |
sık sık olma |
frequency n.
|
|
28 |
General |
sık dokunmuş bez |
percale n.
|
|
29 |
General |
sık sık gidilen yer |
beaten track n.
|
|
30 |
General |
sık ağaçlardan veya çalılardan oluşan çit |
hedge n.
|
|
31 |
General |
sık çalılık |
brushwood n.
|
|
32 |
General |
sık sık gidilen yer |
haunt n.
|
|
33 |
General |
sık sık arızalanan yer |
trouble spot n.
|
|
34 |
General |
sık orman |
dense forest n.
|
|
35 |
General |
sık aralıklarla az miktarda gıda alma |
nibbling n.
|
|
36 |
General |
sık çalılık |
thicket n.
|
|
37 |
General |
sık aralıklarla çıkan duman veya buhar kümelerinden biri |
puff n.
|
|
38 |
General |
ince eleyip sık dokuma |
scrutiny n.
|
|
39 |
General |
sık sık gidilen yer |
resort n.
|
|
40 |
General |
sık sık gidilen yer |
stamping ground n.
|
|
41 |
General |
ince eleyip sık dokuyan kimse |
refiner n.
|
|
42 |
General |
ince eleyip sık dokuma |
scrutinising n.
|
|
43 |
General |
sık sık numara yapan kişi |
seemer n.
|
|
44 |
General |
ince eleyip sık dokuyan |
scrutinizer n.
|
|
45 |
General |
ince eleyip sık dokuyan |
scrutiniser n.
|
|
46 |
General |
ince eleyip sık dokuma |
scrutinizing n.
|
|
47 |
General |
intihara eğilimli tutukluların gardiyanlarca sık sık kontrol edilmesi |
suicide watch n.
|
|
48 |
General |
sık yazılmış sayfalar |
closely written pages n.
|
|
49 |
General |
sık orman |
jungle n.
|
|
50 |
General |
geniş ve sık ormanlık |
weald n.
|
|
51 |
General |
ince eleyip sık dokuma |
subtlety n.
|
|
52 |
General |
sık aralıklar |
frequent intervals n.
|
|
53 |
General |
sık sık dünyayı dolaşan kimse |
globe-trotter n.
|
|
54 |
General |
artık eskisi gibi etki uyandırmayan bir sanat eseri (sık sık/fazlasıyla icra edildiği için) |
war-horse n.
|
|
55 |
General |
sık sık uğrama |
frequenting n.
|
|
56 |
General |
sık sık giden |
frequenter n.
|
|
57 |
General |
sık dokunmuş yünlü paltoluk kumaş |
chinchilla n.
|
|
58 |
General |
sık aralarla ancak az miktarda besin alma |
nibbling n.
|
|
59 |
General |
sık kullanılan yol |
well-trodden path/track/route n.
|
|
60 |
General |
sık karşılaşılan sorunlar |
common problems n.
|
|
|
61 |
General |
az ve sık yiyen kimse |
grazer n.
|
|
62 |
General |
sık orman |
thick forest n.
|
|
63 |
General |
şehrin kültürel hayatında sık sık boy gösteren kimse |
scenester n.
|
|
64 |
General |
kafe ve kulüplere sık sık gidenler |
café society n.
|
|
65 |
General |
kafe ve kulüplere sık sık gidenler |
cafésociety n.
|
|
66 |
General |
ince eleyip sık dokuma |
refinedness n.
|
|
67 |
General |
ince eleyip sık dokuma |
refinement n.
|
|
68 |
General |
en sık rastlanan problem |
the most frequent problem n.
|
|
69 |
General |
görüşleri sık sık değişen kimse |
changer n.
|
|
70 |
General |
sık sık uçak seyahati yapan kimse |
frequent-flier n.
|
|
71 |
General |
sık kullanma |
attrectation [obsolete] n.
|
|
72 |
General |
sık dokunma |
attrectation [obsolete] n.
|
|
73 |
General |
çok ve sık gelen şey |
avalanche n.
|
|
74 |
General |
sık sık yapılmama |
unpractisedness n.
|
|
75 |
General |
sık çalılık |
mallee n.
|
|
76 |
General |
sık sık gidilen yer |
hant [dialect] n.
|
|
77 |
General |
sık sık seyahat eden kimse |
world traveler n.
|
|
78 |
General |
sık gidilen uğrak yerler |
haunts n.
|
|
79 |
General |
geneleve sık giden kimse |
brotheler n.
|
|
80 |
General |
sık bir orman ve çalılık arazi |
brush [australia] n.
|
|
81 |
General |
sık sık bir şeyleri düşüren kimse |
butter-fingered n.
|
|
82 |
General |
en sık kullanılan söz |
byword n.
|
|
83 |
General |
sık gidilen yer |
den n.
|
|
84 |
General |
edebi, sanatsal branşlarda kendisinden önceki bir ustanın ilke ve yöntemlerine sık sıkıya bağlı kimse |
descendant n.
|
|
85 |
General |
edebi, sanatsal branşlarda kendisinden önceki bir ustanın ilke ve yöntemlerine sık sıkıya bağlı kimse |
descendent n.
|
|
86 |
General |
sık ağaçlardan veya çalılardan oluşan çit |
hegge [obsolete] n.
|
|
87 |
General |
sık meydana gelme |
community [obsolete] n.
|
|
88 |
General |
sık sık iş değiştiren kimse |
drifter n.
|
|
89 |
General |
gizli dini toplantılara sık katılan kimse |
conventicler n.
|
|
90 |
General |
sık dişli tarak |
fine-toothed comb n.
|
|
91 |
General |
ince eleyip sık dokuma |
fine-toothed comb n.
|
|
92 |
General |
sık sık yer değiştiren kimse |
rolling stone n.
|
|
93 |
General |
sık sık iş değiştiren kimse |
rolling stone n.
|
|
94 |
General |
koru veya ağaçlıklarda sık görülen tanrısal varlık veya ruh |
silvan n.
|
|
95 |
General |
koru veya ağaçlıklarda sık görülen tanrısal varlık veya ruh |
sylvan n.
|
|
96 |
General |
sık sık yudumlama |
sippling n.
|
|
97 |
General |
sık kullanım |
frequence [obsolete] n.
|
|
98 |
General |
sık uygulama |
frequence [obsolete] n.
|
|
99 |
General |
sık kullanım |
frequency [obsolete] n.
|
|
100 |
General |
sık uygulama |
frequency [obsolete] n.
|
|
101 |
General |
sık uğrama alışkanlığı |
frequentage n.
|
|
102 |
General |
sık uğrama alışkanlığı |
frequentation n.
|
|
103 |
General |
sık ziyaret etme |
frequentation n.
|
|
104 |
General |
sık sık gitme |
frequentness n.
|
|
105 |
General |
sık bulunma |
prevalency n.
|
|
106 |
General |
sık meydana gelme |
prevalency n.
|
|
107 |
General |
sık orman |
lush forest n.
|
|
108 |
General |
sık başvurulan yer |
beat [obsolete] n.
|
|
109 |
General |
sık giden kimse |
goer n.
|
|
110 |
General |
(hayvanların saklandığı) sık çalılık |
covert n.
|
|
111 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
go over something with a fine tooth comb v.
|
|
112 |
General |
sık sık gitmek |
haunt v.
|
|
113 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
be too fussy v.
|
|
114 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
sift v.
|
|
115 |
General |
sık sık gitmek (bir yere) |
frequent v.
|
|
116 |
General |
sık sık gitmek |
visit v.
|
|
117 |
General |
sık sık nefes almak |
puff v.
|
|
118 |
General |
sık uğramak |
haunt v.
|
|
119 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
split hairs v.
|
|
120 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
refine v.
|
|
121 |
General |
sık sık uğramak (hortlaklar/ruhlar) |
haunt v.
|
|
122 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
go over something with a fine comb v.
|
|
123 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
scrutinize v.
|
|
124 |
General |
sık sık gitmek |
frequent v.
|
|
125 |
General |
sık nefes almak |
breathe excessively v.
|
|
126 |
General |
sık ve kesik soluklar alıp vermek |
breathe hard v.
|
|
127 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
fuss v.
|
|
128 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
go through v.
|
|
129 |
General |
sık sık gitmek |
habituate v.
|
|
130 |
General |
sık sık uğramak |
haunt v.
|
|
131 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
split v.
|
|
132 |
General |
ince eleyip sık dokumamak |
not to mince matters v.
|
|
133 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
be too particular v.
|
|
134 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
niggle v.
|
|
135 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
go over v.
|
|
136 |
General |
sık sık sallanmak |
bob v.
|
|
137 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
pick over v.
|
|
138 |
General |
sık sık alçalıp yükselmek |
bob v.
|
|
139 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
pick holes in v.
|
|
140 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
scrutinise v.
|
|
141 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
make tiny distinctions v.
|
|
142 |
General |
sık sık nefes almak |
pant v.
|
|
143 |
General |
sık sık uğramak |
resort v.
|
|
144 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
go over the matter with a fine-toothed comb v.
|
|
145 |
General |
en sık -e rastlanmak |
prevail in v.
|
|
146 |
General |
en sık -e rastlanmak |
prevail among v.
|
|
147 |
General |
-den sık aralıklarla çıkmak (duman vb) |
puff from v.
|
|
148 |
General |
sık sık ziyaret etmek |
visit frequently v.
|
|
149 |
General |
sık sık uğramak/ziyaret etmek |
visit frequently v.
|
|
150 |
General |
sık enfeksiyon geçirmek |
have frequent infections v.
|
|
151 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
canvass v.
|
|
152 |
General |
çok ve sık şekilde düşmek |
avalanche v.
|
|
153 |
General |
sık sık gitmeyi bırakmak |
unfrequent v.
|
|
154 |
General |
sık ve ani değişmek |
yo-yo v.
|
|
155 |
General |
çok sık alıntı yapmak |
bequote v.
|
|
156 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
wiredraw v.
|
|
157 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
winnow v.
|
|
158 |
General |
(ruh, hayalet) sık sık belirmek |
hant [dialect] v.
|
|
159 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
look [dialect] v.
|
|
160 |
General |
çok sık aralıklarla hesaplamak |
overassess v.
|
|
161 |
General |
aşırı sık değer biçmek |
overassess v.
|
|
162 |
General |
çok sık uçmak (doğan |
overfly v.
|
|
163 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
overorganize v.
|
|
164 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
overorganise v.
|
|
165 |
General |
çok sık gönderim yapmak |
overpost v.
|
|
166 |
General |
çok sık postalamak |
overpost v.
|
|
167 |
General |
sık sık bildirmek |
overreport v.
|
|
168 |
General |
sık sık raporlamak |
overreport v.
|
|
169 |
General |
çok sık yıkamak |
overwash v.
|
|
170 |
General |
sık sık uğraşmak |
run v.
|
|
171 |
General |
sık uğramayı bırakmak |
dishaunt v.
|
|
172 |
General |
sık sık meydana gelmek |
interlard v.
|
|
173 |
General |
fikri sık sık yineleyerek ezberletmek |
drill v.
|
|
174 |
General |
(düzenli veya sık sık) ilaç almak |
pop v.
|
|
175 |
General |
bir şeyi sık sık eklemek |
pepper v.
|
|
176 |
General |
sık sık gizli dini toplantıya katılmak |
conventicle v.
|
|
177 |
General |
sık sık gitmek |
practice [obsolete] v.
|
|
178 |
General |
ince eleyip sık dokumak |
script v.
|
|
179 |
General |
sık yapmak |
frequent [obsolete] v.
|
|
180 |
General |
sık görülen |
endemic adj.
|
|
181 |
General |
sık (saflar) |
tight adj.
|
|
182 |
General |
sık sık olan |
frequent adj.
|
|
183 |
General |
sık dikilmiş (bitki) |
thickset adj.
|
|
184 |
General |
sık olan |
thick adj.
|
|
185 |
General |
çizgileri sık |
close grained adj.
|
|
186 |
General |
sık (orman) |
thick adj.
|
|
187 |
General |
ince eleyip sık dokunmuş |
flyspecked adj.
|
|
188 |
General |
sık sık vuku bulan |
eterne adj.
|
|
189 |
General |
sık sık tekrarlanan |
frequent adj.
|
|
190 |
General |
sık dikilmiş |
thickset adj.
|
|
191 |
General |
sık taneli |
close grained adj.
|
|
192 |
General |
ince eleyip sık dokunmuş |
scrutinised adj.
|
|
193 |
General |
ince eleyip sık dokunmuş |
scrutinized adj.
|
|
194 |
General |
sık ilmekli |
fine-meshed adj.
|
|
195 |
General |
sık taneli |
close-grained adj.
|
|
196 |
General |
sık damarlı |
close-grained adj.
|
|
197 |
General |
başında yukarı dikilmiş sık ve kalın saçlara sahip olan |
shockheaded adj.
|
|
198 |
General |
sık sık duyulan |
oft-heard adj.
|
|
199 |
General |
sık duyulan |
oft-heard adj.
|
|
200 |
General |
sık sık duyulan |
often-heard adj.
|
|
201 |
General |
sık duyulan |
often-heard adj.
|
|
202 |
General |
en sık kullanılan |
most frequently used adj.
|
|
203 |
General |
en sık başvurulan |
most frequently used adj.
|
|
204 |
General |
en sık başvurulan |
most frequently referred adj.
|
|
205 |
General |
sık sık meydana gelen |
frequentative adj.
|
|
206 |
General |
en sık (olmak vb) |
oftenest adj.
|
|
207 |
General |
sık alıntılanan |
oft-quoted adj.
|
|
208 |
General |
sık oranda |
high incidence of adj.
|
|
209 |
General |
sık/küçük/minik tırtıklı/çentikli |
minutely-toothed adj.
|
|
210 |
General |
ince eleyip sık dokuyan |
captious adj.
|
|
211 |
General |
sık ifade edilen |
commonly referred adj.
|
|
212 |
General |
sık kullanılan |
oft used adj.
|
|
213 |
General |
sık kullanılan |
oft-used adj.
|
|
214 |
General |
sık kullanılan |
frequently used adj.
|
|
215 |
General |
sık kullanılan |
oftused adj.
|
|
216 |
General |
sık konumlu |
tightly packed adj.
|
|
217 |
General |
sık sık değişen |
multihued adj.
|
|
218 |
General |
sık sık ihmal edilen |
oft-neglected adj.
|
|
219 |
General |
sık kıllı |
capillose adj.
|
|
220 |
General |
sık tüylü |
thick-haired adj.
|
|
221 |
General |
sık kıllı |
thick-haired adj.
|
|
222 |
General |
sık aralıklarla yerleştirilmiş |
thick-sown adj.
|
|
223 |
General |
sık kullanım sonucu aşınmış veya kirlenmiş (sayfalar) |
thumbed adj.
|
|
224 |
General |
tüccarlar ve müşterilerin sık gelip gittiği |
trading adj.
|
|
225 |
General |
sık seyahat edilen |
traveled adj.
|
|
226 |
General |
sık sık yapılmayan |
unpractised adj.
|
|
227 |
General |
sık sık gidilmeyen |
untraveled adj.
|
|
228 |
General |
sık seyahat edilmeyen |
untraveled adj.
|
|
229 |
General |
sık ağaçlı |
queachy [obsolete] adj.
|
|
230 |
General |
sık dallarla kaplı |
matted adj.
|
|
231 |
General |
sık seyahat edilmeyen |
less-traveled adj.
|
|
232 |
General |
sık sık gidilmeyen |
less-traveled adj.
|
|
233 |
General |
sık ve uzun saçlarla/tüylerle kaplı |
woolly adj.
|
|
234 |
General |
sık bir şekilde keçeleşmiş veya kıvırcık kıllarla kaplı |
woolly-haired adj.
|
|
235 |
General |
sık bir şekilde keçeleşmiş veya kıvırcık kıllarla kaplı |
wooly-haired adj.
|
|
236 |
General |
sık ve uzun saçlarla/tüylerle kaplı |
wooly adj.
|
|
237 |
General |
ince eleyip sık dokuyan |
word-splitting adj.
|
|
238 |
General |
sık yağmurlu |
brashy [scotland] adj.
|
|
239 |
General |
çok sık olan |
high-frequency adj.
|
|
240 |
General |
sık veya sürekli hareketle karakterize olan |
mobile adj.
|
|
241 |
General |
sık çalı ile örtülü |
bushy adj.
|
|
242 |
General |
sık funda ile örtülü |
bushy adj.
|
|
243 |
General |
sık sık seyahat eden |
locomotive adj.
|
|
244 |
General |
sık sık gezen |
locomotive adj.
|
|
245 |
General |
çok sık rastlanan |
rife adj.
|
|
246 |
General |
sık sık koruluğa giden |
grovy adj.
|
|
247 |
General |
sık ve yaygın sürgünler veren |
overbattle adj.
|
|
248 |
General |
aşırı sık tekrarlayan |
overfrequent adj.
|
|
249 |
General |
fazlasıyla sık görülen |
overfrequent adj.
|
|
250 |
General |
çok sık rastlanan |
overrife adj.
|
|
251 |
General |
çok sık duyulan |
overrife adj.
|
|
252 |
General |
çok sık kullanılan |
overrife adj.
|
|
253 |
General |
sık sık tekrarlanmış |
old-hat adj.
|
|
254 |
General |
sık sık yinelenmiş |
old-hat adj.
|
|
255 |
General |
sık sık alıştırma yaparak öğrenmiş olan |
drilled adj.
|
|
256 |
General |
sık kümeler halinde büyüyen |
fascicled adj.
|
|
257 |
General |
sık kümeler halinde olan |
fasciculate adj.
|
|
258 |
General |
moda tutkunlarının sık ziyaret ettiği |
fashionable adj.
|
|
259 |
General |
gizli dini toplantılara sık katılan |
conventicling adj.
|
|
260 |
General |
ince ve sık dişli |
fine-tooth adj.
|
|
261 |
General |
ince ve sık dişli |
fine-toothed adj.
|
|
262 |
General |
sık kullanılan |
ploughed [rare] adj.
|
|
263 |
General |
ince eleyip sık dokuyan |
scanning adj.
|
|
264 |
General |
ince eleyip sık dokuyan |
scholastic adj.
|
|
265 |
General |
sık görülmeyen |
seldom adj.
|
|
266 |
General |
yukarı dikilmiş sık ve kalın saçları olan |
shock-headed adj.
|
|
267 |
General |
daha sık |
frequenter [rare] adj.
|
|
268 |
General |
sık sık |
over and over again adv.
|
|
269 |
General |
sık sık |
continually adv.
|
|
270 |
General |
sık sık |
fast adv.
|
|
271 |
General |
sık sık |
more often than not adv.
|
|
272 |
General |
sık sık arada sırada |
every so often adv.
|
|
273 |
General |
sık sık |
over and over adv.
|
|
274 |
General |
sık sık |
ever so often adv.
|
|
275 |
General |
sık sık |
passim adv.
|
|
276 |
General |
sık sık |
again and again adv.
|
|
277 |
General |
sık sık |
as often as not adv.
|
|
278 |
General |
sık sık |
ofttimes adv.
|
|
279 |
General |
sık sık |
often and often adv.
|
|
280 |
General |
sık sık |
time after time adv.
|
|
281 |
General |
sık boğaz ederek |
importunely adv.
|
|
282 |
General |
sık sık |
every so often adv.
|
|
283 |
General |
sık görülmeyen |
occasionally adv.
|
|
284 |
General |
aşırı sık |
too often adv.
|
|
285 |
General |
fazla sık |
too often adv.
|
|
286 |
General |
sık sık |
alday adv.
|
|
287 |
General |
sık sık |
much adv.
|
|
288 |
General |
sık sık |
oftensith adv.
|
|
289 |
General |
sık sık |
oftentide adv.
|
|
290 |
General |
daha sık |
ofter adv.
|
|
291 |
General |
sık sık |
oft-times adv.
|
|
292 |
General |
seyrek hacimden sık hacme |
down adv.
|
|
293 |
General |
en sık |
prevailingly adv.
|
|
294 |
General |
dişini sık |
hang in there! interj.
|
|
295 |
General |
sık meydana gelen |
freq (frequent) abrev.
|
|
296 |
General |
sık meydana gelen |
freq (frequentative) abrev.
|
|
297 |
General |
sık meydana gelen |
freq. (frequent) abrev.
|
|
298 |
General |
sık meydana gelen |
freq. (frequentative) abrev.
|
|
Phrasals |
|
299 |
Phrasals |
sık ve gürültülü şekilde tekrar ederek birini darlamak |
din into v.
|
|
300 |
Phrasals |
ince eleyip sık dokumak |
pick over v.
|
|
301 |
Phrasals |
sık sık küçük yudumlar almak |
nip on v.
|
|
302 |
Phrasals |
bir ismi, kelimeyi, fikri sık sık/rastgele zikretmek |
bandy about v.
|
|
303 |
Phrasals |
(bir yere) sık sık gitmek |
repair to (some place) v.
|
|
304 |
Phrasals |
çevresinde/çevrede sık sık/düzenli olarak görmek |
see around v.
|
|
Phrases |
|
305 |
Phrases |
sık sık (bir şey) yapmak |
be given to (something) v.
|
|
306 |
Phrases |
sık sık (bir şekilde) davranmak |
be given to (something) v.
|
|
307 |
Phrases |
sık sık bir şey yapmak |
be given to something/to doing something v.
|
|
308 |
Phrases |
sık sık bir şekilde davranmak |
be given to something/to doing something v.
|
|
309 |
Phrases |
sık sık |
once too often adv.
|
|
310 |
Phrases |
biraz daha sık dişini, henüz/daha bitmedi |
bend over, here it comes again expr.
|
|
311 |
Phrases |
sık sık |
ever and anon expr.
|
|
Colloquial |
|
312 |
Colloquial |
bir grup insanın telefonla sık sık plan değişikliği yaparak ayarladığı esnek buluşma |
approximeeting n.
|
|
313 |
Colloquial |
kocası sık sık golf oynamaya gidip kendisini yalnız bırakan kadın |
golf widow n.
|
|
314 |
Colloquial |
sık sık kaya tırmanışı yapan kimse |
rock jock n.
|
|
315 |
Colloquial |
eşi spor ya da hobi nedeniyle sık sık bir yere giden kadın |
widow n.
|
|
316 |
Colloquial |
sık ziyaret edilen yer |
hangout n.
|
|
317 |
Colloquial |
sık kadro değişikliği |
revolving door n.
|
|
318 |
Colloquial |
gitarda sık tekrarlanan müzikal bağlar |
riffage n.
|
|
319 |
Colloquial |
sık tekrarlanan baskın müzikal geçişlerin kullanımı |
riffola n.
|
|
320 |
Colloquial |
sık sık yer değiştirmek |
kick around v.
|
|
321 |
Colloquial |
birini çok sık görmek |
see a lot of somebody v.
|
|
322 |
Colloquial |
sık sık iş değiştirmek |
job-hop v.
|
|
323 |
Colloquial |
sık görülen/normal bir şey olmak |
be to be expected v.
|
|
324 |
Colloquial |
(eskiden) sık sık gidilen yer |
groovy adj.
|
|
325 |
Colloquial |
sık sık dokunarak veya öperek abartılı sevgi gösteren |
kissy adj.
|
|
326 |
Colloquial |
ince elenmiş sık dökünmüş (fikir, plan, eylem) |
watertight adj.
|
|
327 |
Colloquial |
sık kullanılan |
plowed [rare] adj.
|
|
328 |
Colloquial |
sık sık |
now and again expr.
|
|
329 |
Colloquial |
sık dişini |
hang on expr.
|
|
330 |
Colloquial |
buraya sık gelir misin? (cinsel/romantik anlamda hoşlanılan kimseyle muhabbete girmek için sorulan soru) |
(do) (you) come here often? [cliché] expr.
|
|
331 |
Colloquial |
dişini sık |
hang on in there expr.
|
|
332 |
Colloquial |
sık sık |
often as not expr.
|
|
333 |
Colloquial |
sağa çevir sık, sola çevir gevşet |
lefty loosey, righty tighty expr.
|
|
334 |
Colloquial |
sağa çevir sık, sola çevir gevşet |
righty tighty, lefty loosey expr.
|
|
335 |
Colloquial |
sık dişini |
hang tight exclam.
|
|
Idioms |
|
336 |
Idioms |
sık rastlanmayan bir isim |
name to conjure with [uk] n.
|
|
337 |
Idioms |
sık rastlanmayan bir isim |
a name to conjure with [uk] n.
|
|
338 |
Idioms |
çok sık gidilen yer |
somebody's stamping/stomping ground n.
|
|
339 |
Idioms |
ince eleyip sık dokuma |
splitting hairs n.
|
|
340 |
Idioms |
inişli çıkışlı/çok sık değişen durum |
a roller coaster n.
|
|
341 |
Idioms |
bir kadın oyuncuyla flört edebilmek için sık sık tiyatroya veya canlı performanslara giden adam |
stage-door johnny n.
|
|
342 |
Idioms |
eskiden sık sık gidilen yer |
the old stamping ground n.
|
|
343 |
Idioms |
eskiden sık sık gidilen yer |
one's old stamping ground n.
|
|
344 |
Idioms |
eskiden sık sık gidilen yer |
theold stamping grounds n.
|
|
345 |
Idioms |
eskiden sık sık gidilen yer |
one's old stamping grounds n.
|
|
346 |
Idioms |
ince eleyip sık dokuma |
a fine-tooth comb n.
|
|
347 |
Idioms |
şık gece kulüplerine, partilere, tiyatroya sık sık giden adam |
a man about town n.
|
|
348 |
Idioms |
şık gece kulüplerine, partilere, tiyatroya sık sık giden adam |
the man about town n.
|
|
349 |
Idioms |
sık sık gidilen yer |
the beaten track n.
|
|
350 |
Idioms |
ince eleyip sık dokuma |
fine-tooth comb n.
|
|
351 |
Idioms |
ince eleyip sık dokuma |
kitchen-sink approach n.
|
|
352 |
Idioms |
sık görülen/normal bir şey olmak |
be (only) to be expected v.
|
|
353 |
Idioms |
birisini çok sık ziyaret ederek kabak tadı vermek |
wear out one's welcome v.
|
|
354 |
Idioms |
ince eleyip sık dokumak |
split hairs v.
|
|
355 |
Idioms |
ince eleyip sık dokumak |
cherry-pick something v.
|
|
356 |
Idioms |
ince eleyip sık dokumak |
cherry-pick v.
|
|
357 |
Idioms |
ince eleyip sık dokumak |
go over with a fine-tooth comb v.
|
|
358 |
Idioms |
birini çok sık görmek |
see a lot of (one) v.
|
|
359 |
Idioms |
ince eleyip sık dokumak |
go through something with a fine-tooth comb v.
|
|
360 |
Idioms |
sık sık/aralıksız olarak bir şeyden şikayet etmek |
ride (one's) hobby-horse v.
|
|
361 |
Idioms |
sık sık/aralıksız olarak bir şeyle ilgili konuşmak |
ride (one's) hobby-horse v.
|
|
362 |
Idioms |
(bir şeyi) çok sık yapmak |
(do something) as if it's going out of style v.
|
|
363 |
Idioms |
(bir şeyi) çok sık yapmak |
(do something) like it's going out of style v.
|
|
364 |
Idioms |
(telefon) çok sık çalmak |
be ringing off the hook v.
|
|
365 |
Idioms |
sık sık fikir değiştirmek |
blow hot and cold v.
|
|
366 |
Idioms |
bir şeyi ince eleyip sık dokumak |
go over something with a fine-tooth comb v.
|
|
367 |
Idioms |
bir şeyi ince eleyip sık dokumak |
go through something with a fine-tooth comb v.
|
|
368 |
Idioms |
ince eleyip sık dokumak |
pick holes v.
|
|
369 |
Idioms |
birisini çok sık ziyaret ederek kabak tadı vermek |
wear out welcome v.
|
|
370 |
Idioms |
ince eleyip sık dokumak |
go through with a fine-toothed comb v.
|
|
371 |
Idioms |
ince eleyip sık dokuyan |
fussy as a hen with one chick adj.
|
|
372 |
Idioms |
biraz dişini sık! |
grin and bear it! expr.
|
|
373 |
Idioms |
dişini sık |
grit your teeth expr.
|
|
374 |
Idioms |
sık dişini! |
be patient! expr.
|
|
375 |
Idioms |
sık dişini! |
hang on there! expr.
|
|
376 |
Idioms |
sık dişini! |
grin and bear it! expr.
|
|
377 |
Idioms |
sık sık fikir değiştiren |
blow hot and cold expr.
|
|
378 |
Idioms |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla/sık yapmış |
more .../more often than somebody has had hot dinners expr.
|
|
Speaking |
|
379 |
Speaking |
anladığım kadarıyla son zamanlarda onunla çok sık görüşüyorsunuz |
you've been seeing a lot of her lately expr.
|
|
380 |
Speaking |
anladığım kadarıyla son zamanlarda onunla çok sık görüşüyorsunuz |
you've been seeing a lot of him lately expr.
|
|
381 |
Speaking |
buraya sık gelir misin? |
do you come here a lot? expr.
|
|
382 |
Speaking |
dışarıya daha sık çıkmalısın |
you need to go out more often expr.
|
|
383 |
Speaking |
eskiden buraya daha sık gelirdik |
we used to come here a lot more expr.
|
|
384 |
Speaking |
işi gereği sık seyahat eder |
she travels a lot for work expr.
|
|
385 |
Speaking |
oldukça sık aslında |
quite often actually expr.
|
|
386 |
Speaking |
son zamanlarda onunla çok sık görüşüyorsun |
you've been seeing a lot of him lately expr.
|
|
387 |
Speaking |
sık sık gelip gider |
he comes and goes a lot expr.
|
|
388 |
Speaking |
sen ve arkadaşların çok (sık) bir araya gelir misiniz? |
do you and your friends get together a lot? expr.
|
|
389 |
Speaking |
sık seyahat ederim |
I travel a lot expr.
|
|
390 |
Speaking |
sık rüya görür müsün? |
do you often dream? expr.
|
|
Trade/Economic |
|
391 |
Trade/Economic |
sık sık satın alınan tüketim maddeleri |
convenience goods n.
|
|
392 |
Trade/Economic |
sık sık ödünç verilen şey |
loaner n.
|
|
393 |
Trade/Economic |
sürekli ve sık alım yapan müşteri |
customer n.
|
|
394 |
Trade/Economic |
sık sık iş değiştirme |
job hopping n.
|
|
395 |
Trade/Economic |
(mülkü) çok sık kiraya vermek |
overlet v.
|
|
Law |
|
396 |
Law |
sık işlenen suçlar |
volume crimes n.
|
|
397 |
Law |
sık sık kargaşa ve huzursuzluğa sebebiyet verme |
barratry n.
|
|
398 |
Law |
sık sık kargaşa ve huzursuzluğa sebebiyet verme |
barretry n.
|
|
Politics |
|
399 |
Politics |
sık sık haksız davalar açan ve kavga gürültü çıkaran kişi |
embraceor n.
|
|
400 |
Politics |
sık sık haksız davalar açan ve kavga gürültü çıkaran kişi |
embracer n.
|
|
Tourism |
|
401 |
Tourism |
hava yolu şirketinin sık uçan yolcu programına katılan kimse |
frequent flier n.
|
|
402 |
Tourism |
sık uçak seyahati yapan kimse |
frequent flyer n.
|
|
403 |
Tourism |
hava yolu şirketinin sık uçan yolcu programına katılan kimse |
frequent flyer n.
|
|
404 |
Tourism |
sık uçak seyahati yapan kimse |
frequent-flyer n.
|
|
Technical |
|
405 |
Technical |
en sık esen rüzgar |
prevailing wind n.
|
|
406 |
Technical |
ortak dizin sık kullanılanları |
public folder favorites n.
|
|
407 |
Technical |
sık kullanılanlar dizini |
favorites folder n.
|
|
408 |
Technical |
sık palplanş |
close piling n.
|
|
409 |
Technical |
sık istifli altıgen kristaller |
hexagonal close-packed crystals n.
|
|
410 |
Technical |
sık istifli altıgen metaller |
hexagonal close-packed metals n.
|
|
411 |
Technical |
sık istifli altıgen örütler |
hexagonal close-packed crystals n.
|
|
412 |
Technical |
pişirme kabı içerisinde sık kullanımdan kaynaklanan ve yüzeyi yapışmaz hale getiren yanmış is tabakası |
seasoning n.
|
|
413 |
Technical |
ince sık taneciklere sahip olan |
close-grained adj.
|
|
414 |
Technical |
sık tekrarlayan |
frequent adj.
|
|
415 |
Technical |
sık tekrarlayan |
recurring frequently adj.
|
|
416 |
Technical |
sık tekrarlayan |
frequently recurrent adj.
|
|
417 |
Technical |
üst düzey sık kullanılan |
top-level favorite adj.
|
|
418 |
Technical |
çok sık olan |
high-frequency adj.
|
|
Computer |
|
419 |
Computer |
boş sık kullanılanlar |
empty favorites n.
|
|
420 |
Computer |
en sık aranan yerler |
favorite places n.
|
|
421 |
Computer |
internet explorer'da ve sık kullanılanlardaki ikonlar |
favicon n.
|
|
422 |
Computer |
sık kullanılanlar |
favorites n.
|
|
423 |
Computer |
sık kullanılanlar çubuğu |
bookmark bar n.
|
|
424 |
Computer |
sık sorulan sorular s s s |
frequently asked questions n.
|
|
425 |
Computer |
sık kullanılan öğe |
favorite item n.
|
|
426 |
Computer |
sık aranan yerler |
favorite places n.
|
|
427 |
Computer |
sık orman hata |
jungle error n.
|
|
428 |
Computer |
sık kullanılanlar url'si |
favorite url n.
|
|
429 |
Computer |
sık orman geri dönüşüm |
jungle recycle n.
|
|
430 |
Computer |
sık kullanılanlar menüsü |
favorites menu n.
|
|
431 |
Computer |
sık kullanılanlar simgesi |
favorite icon n.
|
|
432 |
Computer |
sık kullanılanın adı |
favorite name n.
|
|
433 |
Computer |
sık kullanılanlar |
favourites n.
|
|
434 |
Computer |
sık orman soru |
jungle question n.
|
|
435 |
Computer |
sık kullanılanlarım |
my favorites n.
|
|
436 |
Computer |
sık orman yıldız imi |
jungle asterisk n.
|
|
437 |
Computer |
sık kullanılanlar listesi |
favorites list n.
|
|
438 |
Computer |
sık kullanılanlar adı |
favorite name n.
|
|
439 |
Computer |
sık kullanılanlar bandı |
favorites band n.
|
|
440 |
Computer |
sık kullanılanlarınız |
your favorites n.
|
|
441 |
Computer |
yeni sık kullanılan |
new favorite n.
|
|
442 |
Computer |
belirli bir kelimenin belirli bir bağlamda normalden daha sık kullanılması |
word burst n.
|
|
443 |
Computer |
bir internet sitesini sık kullanılanlara eklemek |
bookmark v.
|
|
444 |
Computer |
(internet sitesini) sık kullanılanlara eklemek |
dog-ear v.
|
|
445 |
Computer |
sık kullanılan |
favourite adj.
|
|
446 |
Computer |
sık kullanılan |
favorite adj.
|
|
447 |
Computer |
sık orman kapat |
jungle close expr.
|
|
448 |
Computer |
sık kullanılanlar'a bak |
look in favorites expr.
|
|
449 |
Computer |
sık kullanılanları kaldır |
remove favorite expr.
|
|
450 |
Computer |
sık orman ekranı kapla |
jungle maximize expr.
|
|
451 |
Computer |
sık orman aç |
jungle open expr.
|
|
452 |
Computer |
sık kullanılan ekle |
add favorite expr.
|
|
453 |
Computer |
sık orman varsayılan |
jungle default expr.
|
|
454 |
Computer |
sık kullanılır |
used often expr.
|
|
455 |
Computer |
sık kullanılanları düzenle |
edit favorite expr.
|
|
456 |
Computer |
sık aranan yerlere ekle |
add to favorite places expr.
|
|
457 |
Computer |
sık kullanılanlara ekle |
add favorites expr.
|
|
458 |
Computer |
sık orman simge durumuna küçült |
jungle minimize expr.
|
|
459 |
Computer |
sık kullanılanlar'a ekle |
add to favorites expr.
|
|
Mechanic |
|
460 |
Mechanic |
çok sık yerleştirmeli |
extra close pitch n.
|
|
461 |
Mechanic |
sık yerleştirmeli |
close pitch n.
|
|
Television |
|
462 |
Television |
İngiliz Kanalı üzerinden İngiltere'ye sık sık seyahat etme |
channel-hopping n.
|
|
463 |
Television |
İngiliz Kanalı üzerinden İngiltere'ye sık sık gidip gelme |
channel-hopping n.
|
|
464 |
Television |
İngiliz Kanalı üzerinden İngiltere'ye sık sık seyahat etmek |
channel-hop v.
|
|
465 |
Television |
İngiliz Kanalı üzerinden İngiltere'ye sık sık gidip gelmek |
channel-hop v.
|
|
Textile |
|
466 |
Textile |
kaba kumaşların kenar katlama işlemlerinde sık kullanılan zikzak dikiş |
catstitch n.
|
|
467 |
Textile |
dolgun sık dokunmuş t-shirt |
heavyweight t-shirt n.
|
|
468 |
Textile |
dolgun sık dokunmuş tişört |
heavy weight t-shirt n.
|
|
469 |
Textile |
dolgun sık dokunmuş tişört |
heavy weight tee shirt n.
|
|
470 |
Textile |
sık kumaş |
close fabric n.
|
|
471 |
Textile |
sık iğne |
single crochet n.
|
|
472 |
Textile |
yüzü parlak sık dokunmuş ipekli kumaş |
atlas n.
|
|
473 |
Textile |
sık dokunmuş yumuşak kumaş |
barathea n.
|
|
474 |
Textile |
keçe yapımında kullanılan sık pamuk veya yün lifi tabakası |
bat n.
|
|
475 |
Textile |
geniş şeritleri olan sık dokunmuş bir yün battaniye markası |
hudsons bay blanket® n.
|
|
476 |
Textile |
geniş şeritleri olan sık dokunmuş bir yün battaniye markası |
hudson's bay blanket® n.
|
|
477 |
Textile |
sık dokunmuş ince kumaş |
longcloth n.
|
|
478 |
Textile |
genellikle pamuktan yapılan dayanıklı ve sık dokunmuş bir kumaş |
duck n.
|
|
479 |
Textile |
sık dokunmuş bir kumaş çeşidi |
pinpoint oxford n.
|
|
480 |
Textile |
sık dokunmamış buruşuk bir ipek |
gazar n.
|
|
481 |
Textile |
tığa ip dolamadan yapılan sık iğne |
slip stitch n.
|
|
482 |
Textile |
(tığa ip dolamadan) sık iğne yapmak |
slip v.
|
|
483 |
Textile |
(tığa ip dolamadan) sık iğne yaparak dikmek |
slip v.
|
|
484 |
Textile |
(tığa ip dolamadan) sık iğne yaparak dikmek |
slip-stitch v.
|
|
485 |
Textile |
(tığa ip dolamadan) sık iğne yaparak dikmek |
slip-stitch v.
|
|
486 |
Textile |
(tığa ip dolamadan) sık iğne yapmak |
slip-stitch v.
|
|
487 |
Textile |
sık dokunmuş (kumaş) |
high-count adj.
|
|
Architecture |
|
488 |
Architecture |
sık kolonlu bina stili |
pycnostyle n.
|
|
489 |
Architecture |
sık kolonlu inşa edilmiş (bina) |
pycnostyle adj.
|
|
Construction |
|
490 |
Construction |
sık düzen |
close packing n.
|
|
Woodworking |
|
491 |
Woodworking |
çok sert sert ve sık damarlı açık sarı renkli bir ahşap |
turkish boxwood n.
|
|
492 |
Woodworking |
çok sert sert ve sık damarlı açık sarı renkli bir ahşap |
boxwood n.
|
|
493 |
Woodworking |
sık elyaflı kereste |
closely ringed timber n.
|
|
494 |
Woodworking |
sık yaşhalkalı kereste |
closely ringed timber n.
|
|
495 |
Woodworking |
şeker akçaağacının parke, mobilya ve küçük eşya yapımında kullanılan sert, açık renkli ve sık taneli ahşabı |
maple n.
|
|
496 |
Woodworking |
brazilya'dan getirilip tornalamada kullanılan sık taneli, kahverengi ve ağır bir ahşap |
mostahiba n.
|
|
497 |
Woodworking |
brezilya'ya özgü kahverengi, sık damarlı ve sert bir odun çeşidi |
mustaiba n.
|
|
498 |
Woodworking |
sert, sık taneli ve kahverengimsi kara huş ağacı odunu |
river birch n.
|
|
Furniture |
|
499 |
Furniture |
sık kullanılan küçük elektrikli aletlerin konduğu mutfak bölmesi veya dolabı |
applicance garage n.
|
|
Traffic |
|
500 |
Traffic |
sık sık kaza olan yer |
accident blackspot n.
|
|