Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | reveal v. | meydana çıkarmak | ||
This very interesting test reveals your professional personality. Bu çok ilginç deney senin mesleki kişiliğini meydana çıkarmaktadır. More Sentences |
||||
Common Usage | reveal v. | ortaya çıkarmak | ||
The budget contains a perversion of solidarity, which in turn reveals a fourth deficit; a deficit of coherence. Bütçe dayanışmanın saptırılmasını içeriyor ve bu da dördüncü bir açığı ortaya çıkarıyor; tutarlılık açığı. More Sentences |
||||
Common Usage | reveal v. | açığa vurmak | ||
I'm not going to reveal their secrets. Onların sırlarını açığa vurmayacağım. More Sentences |
||||
General | ||||
General | reveal n. | çözülme | ||
We can't wait for the big reveal in the final episode of Game of Thrones. Game of Thrones'un final bölümündeki büyük çözülme için sabırsızlanıyoruz. More Sentences |
||||
General | reveal v. | ortaya çıkarmak | ||
This has repeatedly revealed that some consumer goods on the market no longer complied with current safety criteria. Piyasadaki bazı tüketim mallarının artık mevcut güvenlik kriterlerine uymadığı defalarca ortaya çıkmıştır. More Sentences |
||||
General | reveal v. | belli etmek | ||
I don't want to reveal my birthday to you. Doğum günümü sana belli etmek istemiyorum. More Sentences |
||||
General | reveal v. | ortaya koymak | ||
The budget books for 2001 did indeed reveal a surplus of EUR 15 billion at year-end. 2001 yılı bütçe defterleri gerçekten de yıl sonunda 15 milyar Euro'luk bir fazla ortaya koymuştur. More Sentences |
||||
General | reveal v. | açığa çıkarmak | ||
He didn't reveal his identity. O, kendi kimliğini açığa çıkarmadı. More Sentences |
||||
General | reveal v. | ifşa etmek | ||
The UK Government says it is an informal communication and that it does not reveal informal communications. Birleşik Krallık Hükümeti bunun gayri resmi bir iletişim olduğunu ve gayri resmi iletişimleri ifşa etmediğini söylüyor. More Sentences |
||||
General | reveal v. | gözler önüne sermek | ||
The report revealed that many teenagers are alcoholics. Rapor, birçok gencin alkolik olduğunu gözler önüne serdi. More Sentences |
||||
General | reveal v. | açığa vurmak | ||
You mustn't reveal Tom's secrets. Tom'un sırlarını açığa vurmamalısın. More Sentences |
||||
General | reveal v. | göstermek | ||
Reveal your true self, the protesters shouted. Gerçek yüzünüzü gösterin, diye bağırdı protestocular. More Sentences |
||||
General | reveal v. | ortaya çıkmak | ||
The curtains opened to reveal the cast. Perdeler açılarak oyuncular ortaya çıktı. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | reveal v. | açığa vurmak | ||
Tom revealed his secret to us. Tom onun sırlarını bize açığa vurdu. More Sentences |
||||
Trade/Economic | reveal v. | açıklamak | ||
The Commission made the decision yesterday without appearing before Parliament, yet revealed all to the press. Komisyon dün Parlamento'nun önüne çıkmadan kararını verdi, ancak her şeyi basına açıkladı. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | reveal v. | ifşa etmek | ||
You mustn't reveal Tom's secrets. Tom'un sırlarını ifşa etmemelisin. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | reveal v. | su yüzüne çıkarmak | ||
General | ||||
General | reveal n. | pervaz | ||
General | reveal n. | kapı dikmesi | ||
General | reveal v. | ele vermek | ||
General | reveal v. | ilham vermek | ||
General | reveal v. | afişe etmek | ||
General | reveal v. | esin vermek | ||
General | reveal v. | ilham yoluyla bildirmek | ||
General | reveal v. | açığa çıkartmak (bir görüntüyü vb) | ||
General | reveal v. | tanrısal bir esinle bildirmek | ||
General | reveal v. | ortaya çıkmasını sağlamak | ||
General | reveal v. | esinlemek | ||
General | reveal v. | meydana dökmek | ||
General | reveal v. | meydana koymak | ||
General | reveal v. | sır vermek | ||
General | reveal v. | tecelli ettirmek | ||
General | reveal v. | vahiyle haber vermek | ||
General | reveal v. | vahiyle bildirmek | ||
General | reveal v. | teşhir etmek | ||
General | reveal v. | vahyetmek | ||
Architecture | ||||
Architecture | reveal n. | açıt yanağı | ||
Architecture | reveal n. | pencere veya kapı kenarından duvara doğru inen dikey açıklık düzlemi | ||
Construction | ||||
Construction | reveal n. | kapı dikmesi | ||
Construction | reveal n. | pervaz | ||
Automotive | ||||
Automotive | reveal n. | araç pencere çerçevesi | ||
Cinema | ||||
Cinema | reveal n. | olay örgüsünün çözülmesi | ||
Cinema | reveal n. | saklı olanın ortaya çıkması |