parasal - Turco Inglés Diccionario

parasal

Significados de "parasal" en diccionario inglés turco : 13 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
parasal monetary adj.
Even established artists, for whom this directive ought to bring some monetary advantage, have spoken out against it.
Bu yönergenin kendilerine parasal avantaj sağlaması gereken tanınmış sanatçılar bile yönergeye karşı çıktılar.

More Sentences
Trade/Economic
parasal monetary adj.
Even established artists, for whom this directive ought to bring some monetary advantage, have spoken out against it.
Bu yönergenin kendilerine parasal avantaj sağlaması gereken tanınmış sanatçılar bile yönergeye karşı çıktılar.

More Sentences
Politics
parasal monetary adj.
Even established artists, for whom this directive ought to bring some monetary advantage, have spoken out against it.
Bu yönergenin kendilerine parasal avantaj sağlaması gereken tanınmış sanatçılar bile yönergeye karşı çıktılar.

More Sentences
General
parasal pecuniary adj.
parasal financial adj.
parasal economic adj.
parasal pecunial [obsolete] adj.
parasal pocket adj.
Idioms
parasal dollars-and-cents adj.
Trade/Economic
parasal fiscal adj.
parasal pecuniary adj.
parasal monetarily adv.
Law
parasal pecuniary adj.

Significados de "parasal" con otros términos en diccionario inglés turco: 234 resultado(s)

Turco Inglés
General
parasal birlikler monetary unions n.
We have taken fifteen years to achieve Economic and Monetary Union.
Ekonomik ve Parasal Birliğe ulaşmak için on beş yıl uğraştık.

More Sentences
karşılamak (parasal olarak) afford v.
It means that we prevent them from earning enough to afford to meet our standards.
Bu, onların bizim standartlarımızı karşılayacak kadar para kazanmalarını engellediğimiz anlamına geliyor.

More Sentences
Trade/Economic
parasal işlem monetary transactions n.
Another interesting proposal is the introduction of a tax on monetary transactions.
Bir başka ilginç öneri de parasal işlemlere vergi getirilmesidir.

More Sentences
parasal istikrar monetary stability n.
I say that because the European Union needs both monetary stability and employment and social stability.
Bunu söylüyorum çünkü Avrupa Birliği'nin hem parasal istikrara hem de istihdam ve sosyal istikrara ihtiyacı var.

More Sentences
parasal istikrarsızlık monetary instability n.
Chronic monetary instability is another problem.
Kronik parasal istikrarsızlık bir başka sorundur.

More Sentences
parasal varlık monetary asset n.
Those who own the monetary assets are currently amassing huge fortunes which are again screaming out to be reinvested.
Parasal varlıklara sahip olanlar şu anda yeniden yatırım yapılmasını haykıran büyük servetler biriktirmektedir.

More Sentences
parasal birlik monetary union n.
But there will be no opting out of monetary union either.
Ancak parasal birlikten çıkmak da söz konusu olmayacaktır.

More Sentences
parasal rezervler monetary reserves n.
Is the monetary reserve now no longer necessary, and what are the reasons for this?
Parasal rezerv artık gerekli değil mi ve bunun nedenleri nelerdir?

More Sentences
parasal işler monetary affairs n.
He forgot about that majority of the Committee on Economic and Monetary Affairs of this Parliament.
Bu Parlamentonun Ekonomik ve Parasal İşler Komitesinin çoğunluğunu unuttu.

More Sentences
Politics
parasal istikrar monetary stability n.
I say that because the European Union needs both monetary stability and employment and social stability.
Bunu söylüyorum çünkü Avrupa Birliği'nin hem parasal istikrara hem de istihdam ve sosyal istikrara ihtiyacı var.

More Sentences
parasal birlik monetary union n.
But there will be no opting out of monetary union either.
Ancak parasal birlikten çıkmak da söz konusu olmayacaktır.

More Sentences
General
parasal kaynak monetary resource n.
parasal kaynaklar resources n.
ekonomik ve parasal birlik economic and monetary union n.
parasal destek grant in aid n.
parasal durum finance n.
parasal ihtiyaç financial need n.
bir lorda tebaasını, kölesini veya kiracısını öldürmenin karşılığında parasal tazminat olarak ödenen meblağ manbote n.
parasal değere sahip birim monetary unit n.
parasal veya maddi kaynaklar sinew n.
parasal başarı financial success n.
parasal işlerini yapmak bank v.
parasal destek sağlamak sponsor v.
parasal kaynak sağlamak bankroll v.
parasal olmayan nonmonetary adj.
parasal olmayan nonfinancial adj.
parasal olmayan non-pecuniary adj.
parasal olmayan herhangi bir birimden milyarlarca içeren multibillion adj.
parasal bakımdan rahat olan snug adj.
parasal yönden financially adv.
parasal yönden monetarily adv.
parasal olarak moneywise adv.
parasal olarak pecuniarily adv.
avrupa parasal işbirliği fonu emcf (european monetary cooperation fund) abrev.
Phrasals
ekonomik/parasal sıkıntıya düşürmek wipe out v.
zamansal, parasal yatırım yapmak sink in v.
birine/bir şeye zamansal, parasal yatırım yapmak sink something in (to) someone or something v.
birine/bir şeye zamansal, parasal yatırım yapmak sink something in v.
(bir şeyin) üstüne (parasal bir meblağ) katıp şişirmek inflate (something) with (something) v.
(birini) bir miktar içeri sokmak (parasal olarak) set (someone) back v.
Phrases
parasal olarak darda in embarrassed circumstances expr.
parasal açıdan kötü durumda in bad circumstances expr.
Colloquial
parasal konularda kolayca kandırılan acemi kimse lamb n.
parasal detaylar dollars-and-cents details n.
(parasal) kaynak oluşturmak spring v.
Idioms
kişinin işi bırakmasına engel olan parasal sebepler golden handcuffs n.
kişinin hayır diyemeyeceği parasal teşvikler golden handcuffs n.
doğru/iyi/yararlı işler yaparak sosyal ve parasal başarı kazanmak do well by doing good v.
parasal sıkıntıya düşmek/girmek feel pinched v.
(parasal) sıkıntıya düşmek be in a bind v.
(parasal) sıkıntıya düşmek get into a jam v.
(parasal olarak) sıkıntıya düşmek have a thin time v.
(parasal olarak) sıkıntıya düşmek have a thin time of it v.
(parasal) sıkıntıya düşmek find oneself in a bind v.
(parasal) sıkıntıya düşmek find oneself in a jam v.
(parasal) sıkıntıya düşmek get into a bind v.
(parasal) sıkıntıya düşmek be in a jam v.
(sikke) belli bir parasal değeri olmak pass current [obsolete] v.
(madeni para) belli bir parasal karşılığı olmak pass current [obsolete] v.
bir amaçta/başarıda parasal desteği olmak have skin in the game v.
maddi/parasal yönden hiçbir sıkıntısı olmamak be not short of a penny (or two) v.
parasal yönden şanssız bir dönemde olmak be down on your luck v.
-den parasal bir istekte bulunmak put the hard word on v.
parasal olarak rahatı yerinde in easy circumstances expr.
Trade/Economic
parasal teoriyi savunmayan kimse nonmonetarist n.
abd merkez bankası fed'in uyguladığı parasal gevşeme modeli quantitative easing n.
ağırlıklı parasal toplam weighted money aggregates n.
avrupa para sistemi'nin temel parasal kurumu european monetary cooperation fund n.
avrupa parasal birliği european monetary union n.
avrupa parasal işbirliği fonu european monetary cooperation fund n.
beklenen parasal genişleme anticipated monetary expansion n.
beklenen parasal değer expected monetary value n.
bugünkü parasal değeri actual cash value n.
doğrudan yapılmış olan parasal giderler accounting costs n.
ekonomik ve parasal birlik economic and monetary union n.
ek parasal sıkılaştırma additional monetary tightening n.
güçlü parasal sıkılaştırma strong monetary tightening n.
işletmenin gayrisafi kar oranları üzerinde önemli ölçüde etkide bulunan muhasebe tahminlerinde değişikliklere ilişkin bilgi ve bunların parasal etkileri information about changes in accounting estimates and their monetary effects, those which have materially effect to gross profit ratios n.
iki kişiden birinin ötekinin işi veya mal varlığında parasal bir menfaati bulunması durumunda hukuk açısından birbirlerinin ortağı sayılması associate n.
kısa süreli parasal fon money capital n.
mali-parasal politika bileşimi fiscal-monetary mix n.
merkez bankasının kendi ülkesindeki parasal kuruluşlara ödünç verirken uyguladığı faiz oranı bank rate n.
net parasal pozisyon kar-zararı net monetary gain/loss n.
net parasal pozisyon karı net monetary position profit n.
net parasal pozisyon net monetary position n.
net parasal durum net monetary position n.
net parasal pozisyon zararı net monetary position loss n.
ödemeler bilançosu dengesini sağlamada parasal yaklaşım monetary approach to the balance of payments n.
ödemeler dengesine parasal yaklaşım monetary approach to balance of payments n.
parasal aktif monetary asset n.
parasal aktarım mekanizması monetary transmission mechanism n.
parasal altın stoku monetary gold stock n.
parasal olarak term of cash n.
parasal tutar monetary amount n.
parasal milli hasıla money national product n.
parasal model monetary model n.
parasal fark giderici miktar monetary compensation amount n.
parasal karakterli olmayan kalemler non-cash items n.
parasal aktifler monetary assets n.
parasal rahatsızlık monetary disturbance n.
parasal altın monetary gold n.
parasal ceza pecuniary penalty n.
parasal milliyetçilik monetary nationalism n.
parasal yetki kurumları monetary authorities n.
parasal varlıklar monetary assets n.
parasal eşdeğer money equivalent n.
parasal sistem monetary system n.
parasal enjeksiyon monetary injection n.
parasal karşılık money's worth n.
parasal varlıklar money assets n.
parasal toplamlar monetary aggragates n.
parasal olmayan varlıklar non-monetary assets n.
parasal sektör monetary sector n.
parasal yükümlülükler monetary equities n.
parasal düzenleme monetary regulation n.
parasal geçiş mekanizması monetary transmission mechanism n.
parasal limit monetary threshold n.
parasal sermaye moneyed capital n.
parasal değer kaybı monetary depreciation n.
parasal sermaye money capital n.
parasal alacak hakkı monetary claim n.
parasal çıkar pecuniary benefit n.
parasal denge monetary stability n.
parasal taban monetary base n.
parasal olmayan kalemler non-monetary items n.
parasal genişleme monetary easing n.
parasal fon money funds n.
parasal tazminatlar money damages n.
parasal daralma monetary tightening n.
parasal bakış açısı monetary point of view n.
parasal menfaat pecuniary benefit n.
parasal standart monetary standard n.
parasal ekonomi monetary economy n.
parasal teşvik wage incentive n.
parasal borçlar monetary liabilities n.
parasal değer monetary value n.
parasal servet monetary wealth n.
parasal dışsallıklar pecuniary externality n.
parasal destek financial assistance n.
parasal büyüklükler monetary aggregates n.
parasal taban money base n.
parasal destek sağlayan financial backer n.
parasal olmayan maliyetler noncash costs n.
parasal etki monetary effect n.
parasal olmayan devlet yardımları nonmonetary government grants n.
parasal harcama current expenditure n.
parasal ücret money wages n.
parasal aktarım monetary transmission n.
parasal değerin yükseltilmesi inflating n.
parasal değerler yerine fiziki miktarları gösteren bütçe physical budget n.
parasal olmayan devlet yardımları non-monetary government grants n.
parasal gelir money income n.
parasal karşılık money equivalent n.
parasal tazminat pecuniary compensation n.
parasal dengesizlik monetary disequilibrium n.
parasal olmayan tasarruf soft saving n.
parasal yatırım investment of money n.
parasal olmayan devlet yardımları/teşvikleri/bağışları non-monetary government grants n.
parasal kalemler monetary items n.
parasal disiplin monetary discipline n.
parasal olmayan varlık/aktif non-monetary asset n.
parasal yükümlülük pecuniary obligation n.
parasal tasarruf hard saving n.
parasal uyumlaştırma monetary accommodation n.
parasal kaynak monetary resource n.
parasal kurumlar financial institutions n.
parasal ücret money wage n.
parasal yardım financial aid n.
parasal rahatlama monetary easing n.
parasal faiz oranı money interest rate n.
parasal değer nominal value n.
parasal genişleme quantitative easing n.
parasal sıkılaştırma monetary tightening n.
parasal yön monetary aspect n.
parasal uyarlama monetary accommodation n.
parasal olmayan aktif nonmonetary asset n.
parasal kontrol araçları instruments of monetary control n.
parasal fayda pecuniary benefit n.
parasal karşılık monetary equivalent n.
parasal teklif bid n.
parasal kalemler dış ödemeler dengesi cash items n.
parasal sermaye monetary capital n.
parasal sorumluluk pecuniary liability n.
parasal genişleme monetary expansion n.
parasal ödeme monetary payment n.
parasal denge monetary equilibrium n.
parasal özerklik monetary autonomy n.
parasal olmayan varlık non-monetary asset n.
parasal genişleme quantitative easing (qe) n.
parasal borç money debt n.
parasal yöntem monetary method n.
parasal yaklaşım monetary approach n.
parasal rahatlama monetary relief n.
parasal yılan monetary snake n.
parasal olay monetary phenomenon n.
parasal kural monetary rule n.
parasal eşik monetary threshold n.
resmi parasal rezerler official monetary reserves n.
resmi parasal rezervler official monetary reserves n.
uluslararası parasal iktisat international monetary economy n.
yatırıma hazır durumdaki parasal fonlar financial capital n.
avrupa parasal birliği emu (european monetary union) n.
beklenen parasal değer emv (expected monetary value) n.
ortalamaları parasal standart olarak kullanılan değerler bütünü basket n.
bir abd dolarının 1000'de 1'ine eşit bir parasal değer birimi mill n.
bir sentin dolarının 10'da 1'ine eşit bir parasal değer birimi mill n.
parasal büyüklük monetary aggregate n.
parasal teşvik monetary incentive n.
bir altın veya gümüş guldene eşdeğer parasal değer birimi gulden n.
parasal yardım economic aid n.
parasal olmayan nonmonetary adj.
bir kurum tarafından parasal destek alan grant-aided adj.
parasal olarak financially adv.
parasal açıdan from a monetary point of view expr.
Law
parasal gösterge monetary indicator n.
parasal olmayan tedbir equitable relief n.
parasal yollar(la) monetary means expr.
Politics
batı afrika ülkeleri ekonomik ve parasal birliği west african economic and monetary union n.
batı afrika ekonomik ve parasal birliği west african economic and monetary union n.
orta afrika ülkeleri ekonomik ve parasal topluluğu central african economic and monetary community n.
orta afrika ekonomik ve parasal topluluğu central african economic and monetary community n.
parasal güç monetary power n.
parasal işlem vergisi currency transaction tax (ctt) n.
parasal işbirliği monetary cooperation n.
parasal kısıtlamalar currency restrictions n.
parasal uyarlama monetary accommodation n.
parasal politika araçları monetary policy instruments n.
parasal bir yükümlülük yüklenmek impose a pecuniary obligation v.
Institutes
finansal olarak kendi kendine yetemeyen ve parasal desteği kendi mezhebinden veya daha büyük dini kurumlardan alan yerel kilise mission n.
Telecom
beklenen parasal genişleme anticipated monetary expansion n.
Education
parasal bilgiler financial information n.
Archaic
parasal yeterlilik independence n.
Slang
parasal sömürü ripoff n.
birini ekonomik/parasal sıkıntıya sokmak wipe someone out v.