kişisel - Turco Inglés Diccionario

kişisel

Significados de "kişisel" en diccionario inglés turco : 18 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
kişisel personal adj.
Mr Crowley began by saying that he has a personal interest in this matter.
Bay Crowley bu konuyla kişisel olarak ilgilendiğini söyleyerek sözlerine başladı.

More Sentences
kişisel private adj.
We wish the people of Sri Lanka a speedy end to private feuding in the interests of peace.
Sri Lanka halkına, barışın yararına olacak şekilde kişisel çekişmelere bir an önce son vermelerini diliyoruz.

More Sentences
General
kişisel individual adj.
Your bike should be customized to meet your individual needs.
Bisikletiniz kişisel ihtiyaçlarınızı karşılayacak şekilde özelleştirilmelidir.

More Sentences
kişisel personal adj.
There has been very considerable material and personal damage which I consider to be completely unjustifiable.
Tamamen haksız olduğunu düşündüğüm çok ciddi maddi ve kişisel zararlar meydana geldi.

More Sentences
Trade/Economic
kişisel private adj.
We wish the people of Sri Lanka a speedy end to private feuding in the interests of peace.
Sri Lanka halkına barışın yararına olacak şekilde kişisel çekişmelere bir an önce son vermelerini diliyoruz.

More Sentences
General
kişisel closet adj.
kişisel privy adj.
kişisel singular adj.
kişisel intimate adj.
kişisel respective adj.
kişisel proper adj.
kişisel home adj.
kişisel homely [dialect] [uk] adj.
kişisel opertaneous adj.
kişisel corporal adj.
Technical
kişisel idiopathical adj.
Archaic
kişisel home-felt adj.
Slang
kişisel office n.

Significados de "kişisel" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
kişisel yaralanma personal injury n.
Reports of personal injuries are all the more alarming.
Kişisel yaralanmalara ilişkin raporlar daha da endişe vericidir.

More Sentences
kişisel olmayan impersonal adj.
Karma is a natural, impersonal law of moral cause and effect.
Karma doğal, kişisel olmayan bir ahlaki neden-sonuç yasasıdır.

More Sentences
General
kişisel özgürlük personal liberty n.
Everyone has the right to personal liberty.
Herkesin kişisel özgürlük hakkı vardır.

More Sentences
kişisel eşyalar belongings n.
May I leave my belongings on the bus?
Kişisel eşyalarımı otobüste bırakabilir miyim?

More Sentences
kişisel hijyen personal hygiene n.
Poor personal hygiene can be a sign of depression.
Kötü kişisel hijyen depresyon belirtisi olabilir.

More Sentences
kişisel gelişim personal growth n.
Personal growth is not something that happens at once.
Kişisel gelişim bir anda olan bir şey değildir.

More Sentences
kişisel gizlilik privacy n.
I believe that the CFSP threatens freedoms such as open access to information and personal privacy.
ODGP'nin bilgiye açık erişim ve kişisel gizlilik gibi özgürlükleri tehdit ettiğine inanıyorum.

More Sentences
kişisel tercih personal preference n.
My personal preference would be to adopt a more self-critical attitude.
Benim kişisel tercihim daha öz eleştirel bir tutum benimsemekten yana olacaktır.

More Sentences
kişisel gelişim personal development n.
The goal of education is not wealth or status, but personal development.
Eğitimin amacı zenginlik ya da statü değil, kişisel gelişimdir.

More Sentences
kişisel gelişim self-help n.
She relied on self-help books to improve her confidence.
Özgüvenini geliştirmek için kişisel gelişim kitaplarına bel bağlıyordu.

More Sentences
kişisel yayıncılık self-publishing n.
Self-publishing may be an attractive option.
Kişisel yayıncılık çekici bir seçenek olabilir.

More Sentences
kişisel çıkar self-interest n.
Could other elements be at play, such as self-interest and looking after the group's supporters?
Kişisel çıkar ve grubun destekçilerini kollamak gibi başka unsurlar da söz konusu olabilir mi?

More Sentences
kişisel görüş personal opinion n.
I should like to express a personal opinion on one other point.
Bir başka noktada daha kişisel görüşlerimi ifade etmek isterim.

More Sentences
kişisel eşya personal effects n.
The suspect had to lay all his personal effects on the table.
Şüpheli tüm kişisel eşyalarını masanın üzerine koymak zorunda kaldı.

More Sentences
kişisel kazanç personal gain n.
Anything can become private property and be used for somebody's personal gain.
Her şey özel mülk haline gelebilir ve birilerinin kişisel kazancı için kullanılabilir.

More Sentences
kişisel beceri personal skill n.
Your personal skills will ensure that we are able to undertake a useful piece of work.
Kişisel becerileriniz faydalı bir çalışma yapabilmemizi sağlayacaktır.

More Sentences
kişisel deneyimler personal experiences n.
I know just how painful that is from personal experience.
Bunun ne kadar acı verici olduğunu kişisel deneyimlerimden biliyorum.

More Sentences
kişisel özellik characteristic n.
It's characteristic of him to be late.
Geç kalması kişisel özelliğidir.

More Sentences
kişisel özellik personal quality n.
On Tom's death in 1998, Mary paid tribute to his personal qualities.
Tom'un 1998'deki ölümü üzerine Mary onun kişisel özelliklerine saygılarını sundu.

More Sentences
kişisel gelişim kitabı self-help book n.
Self-help books are very popular in America.
Kişisel gelişim kitapları Amerika'da çok popüler.

More Sentences
kişisel görünüş personal appearance n.
She cares a lot about her personal appearance.
Kişisel görünümüne çok önem verir.

More Sentences
kişisel antrenör personal trainer n.
Tom is a personal trainer.
Tom kişisel antrenör.

More Sentences
kişisel çıkar personal interest n.
The Commission's code says staff shall not be guided by personal interest.
Komisyonun tüzüğüne göre personel kişisel çıkarları doğrultusunda yönlendirilmemelidir.

More Sentences
kişisel bütünlük personal integrity n.
Terrorism will triumph if we sacrifice the Rule of Law, personal integrity and the protection of human rights.
Hukukun üstünlüğünü, kişisel bütünlüğü ve insan haklarının korunmasını feda edersek terörizm zafer kazanacaktır.

More Sentences
kişisel yardımcı personal assistant (pa) n.
Mary is Tom's personal assistant.
Mary, Tom'un kişisel yardımcısıdır.

More Sentences
kişisel çıkar personal gain n.
However, this is a different Europe from the Europe which sides with the few who are out to seek personal gain.
Ancak bu Avrupa, kişisel çıkar peşinde koşan azınlığın yanında yer alan Avrupa'dan farklı bir Avrupa'dır.

More Sentences
kişisel işler affairs n.
You should not confuse business with personal affairs.
İş ile kişisel işleri birbirine karıştırmamalısınız.

More Sentences
kep (kişisel eşitlik planı) pep n.
Many individuals invested in PEPs during the 1980s.
1980'lerde birçok kişi KEP'lere (Kişisel Eşitlik Planı) yatırım yaptı.

More Sentences
kişisel vergi beyanı self-assessment n.
As a freelancer, she had to do her own self-assessment.
Serbest çalışan biri olarak kişisel vergi beyanını kendi yapmak zorundaydı.

More Sentences
kişisel olarak personally adv.
Speaking personally, I have no problem with the idea of doubling them.
Kişisel olarak konuşacak olursam, iki katına çıkarılması fikriyle bir sorunum yok.

More Sentences
Trade/Economic
kişisel eşyalar personal belongings n.
They are all my personal belongings.
Hepsi benim kişisel eşyalarım.

More Sentences
Common Usage
kişisel özellik personal characteristic n.
General
kişisel gelişim personality development n.
kişisel eşya belongings n.
kişisel çıkar self interest n.
kişisel dergi commonplace book n.
kişisel ilanlar sayfası personal n.
kişisel isimler personal names n.
kişisel hakları elinden alma enserfing n.
kişisel özellik idiosyncrasy n.
kişisel adlar personal names n.
kişisel özgürlük hukuku personal liberty laws n.
kişisel özellik trait n.
kişisel kimlik numarası personal identification numbers n.
kişisel malın bulunup tutulması trover n.
kişisel mal personalty n.
kişisel özgürlük personal freedom n.
kişisel özellik mannerism n.
ıbm kişisel bilgisayar ibm personal computer n.
kişisel hikayeler personal narratives n.
kişisel hizmetçi equerry n.
kişisel engizasyon self inquisition n.
kişisel mülkiyet personal property n.
avustralya kişisel hikayeler australian personal narratives n.
kişisel iletişim servisi sistemleri personal communication service systems n.
kişisel mekan personal space n.
kişisel eşyalar effects n.
kişisel farklılıklar individual differences n.
kişisel çıkar the main chance n.
kişisel dokunulmazlık impunity n.
amerikan kişisel hikayeleri american personal narratives n.
kişisel terbiye personal manner n.
kişisel mülk personal estate n.
kişisel çekicilik personal magnetism n.
kişisel konum belirteci personal locater beacon n.
kişisel çaba personal effort n.
kişisel özellik personality trait n.
kişisel bilgi yönetimi personal information management n.
kişisel mesele personal matter n.
kişisel motivasyon personal motivation n.
kişisel bakım personal care n.
kişisel eşyalar paraphernalia n.
kişisel temizlik personal hygiene n.
kişisel temizlik personal cleaning n.
kişisel tatmin personal satisfaction n.
kişisel mal varlığı personal assets n.
kişisel kariyer kararı individual career decision n.
kişisel bakım ürünü personal care product n.
kişisel tercih individual choice n.
kişisel bilgilerin gizliliği privacy of personal information n.
kişisel bilgilerin gizliliği confidentiality of personal information n.
birinin kişisel eşyaları belongings n.
kişisel varlık effects n.
kişisel bilgilerim my personal information n.
kişisel bakım self-care n.
kişisel gelişim self-improvement n.
kişisel hata personal error n.
kişisel mülk personal property n.
kişisel koruyucu gereçler personal protective equipment n.
kişisel denetim personal monitoring n.
kişisel sosyal hizmetler personal social services n.
kişisel eşya personal belonging n.
kişisel eşya chattel n.
kişisel eşya baggage n.
kişisel aydınlanma self-awakening n.
kişisel eşya paraphernalia n.
kişisel sorumluluk personal liability n.
kişisel ihtiyaç personal need n.
kişisel hal status n.
kişisel gelişim uzmanı personal development specialist n.
ürkütücü boyutta kişisel taciz alarming degree of personal abuse n.
ürkütücü boyuta varan kişisel taciz alarming degree of personal abuse n.
kişisel görüşmeler personal interviews n.
kişisel mülakatlar personal interviews n.
kişisel bağımlılık personal dependency n.
kişisel kazanım personal gain n.
kişisel özellik idiosyncrasy n.
kişisel yardım personal help n.
kişisel destek personal help n.
kişisel yardım personal support n.
kişisel destek personal support n.
kişisel özellikler personal characteristics n.
kişisel olaylar personal events n.
kişisel şeyler private things n.
kişisel yaşam koçu personal life coach n.
devam eden/süregelen kişisel anlaşmazlık/çekişme ongoing personal dispute n.
kişisel beceriler personal skills n.
kişisel tatmin self-satisfaction n.
kişisel tatmin self-fulfillment n.
kişisel bakım self care n.
kişisel iletişim kanalları personal communication channels n.
kişisel bakım ürünü pcp (personal care product) n.
evrensel kişisel iletişim universal personal telecommunication n.
kişisel tur personalized tour n.
kişisel olarak katılma personal involvement n.
kişisel katılım personal involvement n.
kişisel bilgiler personal details n.
kişisel detaylar personal details n.
kişisel çıkar personal benefit n.
diğer insanlara maddi veya manevi kişisel çıkar gözetmeksizin yararlı olmaya çalışma altruism n.
kişisel tatmin self-fulfilment n.
en özel kişisel duygular innermost thoughts n.
kişisel tuhaflık idiosyncrasy n.
kişisel servet personal fortune n.
kişisel değer personal value n.
kişisel müzik çalar personal stereo n.
kişisel hizmet personal service n.
elden/bire bir/kişisel teslim personal delivery n.
kozmetik ve kişisel bakım cosmetic and personal care n.
kişisel farkındalık self-consciousness n.
kişisel bakım titivating n.
kişisel bakım preening n.
kişisel bakım personal grooming n.
kişisel sergi solo show n.
kişisel sergi solo exhibition n.
kişisel tanıtım numarası personal identification number (pin) n.
kişisel defter commonplace book n.
kişisel/özel alan personal boundary n.
kişisel özellikler personal features n.
kişisel dönüşüm personal transformation n.
hastaların kişisel bakımı personal care of patients n.
işyeri bilgisayarının kişisel kullanımı cyberloafing n.
işyerinde bilgisayarın kişisel işlerde kullanılması cyberloafing n.
işyeri bilgisayarının kişisel kullanımı cyberslacking n.
işyerinde bilgisayarın kişisel işlerde kullanılması cyberslacking n.
kişisel başvuru personal application n.
kişisel başvuru individual application n.
kişisel danışmanlık personal counseling n.
kişisel danışmanlık personal counselling n.
kişisel tanrı personal god n.
kişisel kullanım individual use n.
kişisel otorite personal authority n.
kişisel tatmin personal fulfilment n.
kişisel zaman personal time n.
kişisel dokunuş personal touch n.
takma ad veya kişisel bir sembolden oluşan duvar yazısı tag n.
yeni dalga yönetmenler tarafından kameranın kişisel ifadeleri için kullanılması caméra stylo n.
kişisel defter adversaria n.
bölgedeki iş ya da politikalardan kişisel çıkar elde etmek için bir yere yerleşen kimse carpetbagger n.
evli bir kadının kişisel mülkiyeti paraphernalia n.
kişisel eşyalar paraphernalia n.
kişisel beğeni relish [obsolete] n.
kişisel ihtiyaç needful n.
kişisel görüş tenent [obsolete] n.
gerekli kişisel özellikler the right stuff n.
kişisel masraf, harcama outgoing n.
kişisel özellik timber n.
çalışanın kişisel ihtiyaçlarını karşılaması için izin verilen süre time allowance n.
modern cadılık inancında ve diğer birtakım dinlerde kişisel dönüşüme veya dışsal değişime sebep olduğu düşünülen faaliyet magick n.
kişisel çıkar main chance [obsolete] n.
kişisel bir görüş veya sıkıntıyı ifade eden konuşmacı venter n.
genellikle omuz askılı, kişisel eşyaları taşımak için tasarlanmış küçük erkek çantası man-bag n.
kişisel başarı handiwork n.
kişisel mülkiyet hands n.
ayrı ve kişisel bir bireyselliğe sahip olan veya bu bireyselliğin farkında olan kimse me n.
bazı amerikan yerlileri tarafından kullanılan, içinde kişisel veya kabileye ait dini nesnelerin bulunduğu kapalı veya sarılı bohça medicine bundle n.
kişisel bilgisayar microcomputer n.
yataklı vagona asılan ve giyim gibi kişisel eşyaları koymaya yarayan hafif ipten yapılmış file hummock n.
avuç içinde, parmakların altında yer alan ve el falcıları tarafından mizaca ve kişisel özelliklere dair bilgi verdiğine inanılan küçük et çıkıntısı mountain n.
kişisel mülkiyet movable n.
kişisel eşya movable n.
kişisel yansıma personal reflection n.
kişisel çıkar by-interest n.
kişisel görüş by-respect n.
kişisel çıkar by-respect n.
kişisel işler occasions n.
kişisel bakım grooming n.
bir öğretmen veya profesyonel danışman tarafından öğrencilere ders seçme, mesleğe hazırlanma, ileri eğitim ve kişisel sorunlar konusunda verilen tavsiye guidance n.
resmi yetki kullanması sonucu zarar gören kimselere karşı sorumluluk nedeniyle bir kamu görevlisine tanınan kişisel dokunulmazlık official immunity n.
(blog veya sosyal medya hesabında) çok fazla kişisel bilgi ifşa etme overshare n.
(sosyal hizmetlerin koruyucu sorumluluk alabileceği şekilde) kişisel zarara karşı savunmasız olma risk n.
taşınmaza zarar vermeden kaldırılamayan kişisel mülk immoveable n.
mülk sahibinin mülkünün değerini artırmak için eklediği kişisel mallar immoveable n.
kişisel olmayan şey impersonal n.
kişisel olmayan şey impersonality n.
kişisel defter commonplace [obsolete] n.
kişisel nüfuz personal influence n.
asli değeri bulunan, taşınabilir ve maddi kişisel servet good n.
(gündelik yaşam aktivitelerine yardımcı) vasıf gerektirmeyen kişisel bakım custodial care n.
taşınabilir kişisel eşya ve ekipman duffel [us] n.
kişisel eşyalar dunnage n.
kişisel kimlik numarası pin n.
kişisel verilerin korunması kanunu law on protection of personal data n.
kişisel mülkiyet fee [obsolete] n.
kişisel bilgi item n.
kişisel eşyaların taşındığı sırt çantası veya rulo battaniye pack n.
kişisel ilişkilerde uyum peace n.
kişisel mülkiyet peculiar n.
kişisel mülkiyet peculiarity n.
kişisel hak peculiarity n.
kişisel fon peculium n.
kişisel kaynak peculium n.
kişisel eşyaların emanet edildiği depo pound n.
kişisel inceleme sampling n.
kişisel gelişim self-development n.
birine destek vermek amacıyla savaşmayı taahhüt eden kişisel teminat gauge n.
dövüş yemini olarak düşmanın alması için yere atılan eldiven, şapka gibi kişisel eşya gauge n.
kişisel özellik part n.
üstün kişisel özellikler part n.
kişisel çıkar particular [obsolete] n.
kişisel fayda particular [obsolete] n.
kişisel iş private [obsolete] n.
kişisel çıkar private [obsolete] n.
kişisel mülk plunder n.
kişisel eşyalar plunder n.
seebeck tarafından kişisel kazanç amacıyla basılan yeni baskı pullar seebeck n.
kendi kendini dengeleyen iki tekerlekli bir kişisel ulaşım aracı segway® n.
kendi kendini dengeleyen iki tekerlekli bir kişisel ulaşım aracı segway human transporter® n.
kendi kendini dengeleyen iki tekerlekli bir kişisel ulaşım aracı segway ht® n.
sosyal adaptasyon ve kişisel gelişim kaynağı self n.
kişisel tatmin self-content n.
kişisel tatmin self-enjoyment n.
kişisel kin simulty n.
kişisel bilgi formu personal information form n.
kendi seçtiği meselelerle kişisel bağ kurmadan mücadele eden kimse free-lance n.
kişisel sorumluluk raporu personal accountability report n.
özel yazışmaları yürütme gibi işlerle ilgilenen kişisel sekreter social secretary n.
kişisel birim subindividual n.
kişisel olmayan bir hale getirmek make impersonal v.
kişisel ilişkilerini kesmek depersonalise v.
kişisel hakları elinden almak enserf v.
kişisel ilişkilerini kesmek depersonalize v.
kişisel çıkarı için zorluk çıkarmak lead someone a dance v.
kişisel çıkar elde etmek derive personal benefits v.
kişisel çıkar sağlamak derive personal benefits v.
kişisel tecrübelere dayanmak be based on personal experiences v.
kişisel almak take something personally v.
insanlarla ilgili kişisel bilgiler toplamak collect personal information about people v.
insanlar hakkında kişisel bilgiler toplamak collect personal information about people v.
insanların kişisel bilgilerini toplamak collect personal information about people v.
kişisel algılamak take personally v.
kişisel hedef ve hayalleri sorgulayıp daha basit bir yaşam tarzına geçmek cash out v.
kişisel alanı işgal etmek entrench v.
kişisel dini bir beyana şahit olmak witness v.
kişisel hedeflerinin başarısını garantiye almak handpick v.
kişisel hedeflerinin başarısını garantiye almak hand-pick v.
müzakereye, tartışmaya veya kişisel ilişkilere dahil olmak meet v.
kişisel deftere yazmak commonplace v.
kişisel bir bilgiyi açığa vurmak dish v.
olumsuz bir durumdan kişisel fayda elde etmek fish in troubled waters v.
kişisel tatmin duymak plume [obsolete] v.
kişisel bakış açısı ile ilgili subjective adj.
kişisel olmayan unipersonal adj.
kişisel olmayan nonpersonal adj.
nesnel hakikatlerin belirli bir konu üzerinde kamuoyunu belirlemede duygulardan ve kişisel kanaatlerden daha az etkili olması durumu post-truth adj.
kişisel gözleme dair autoptic adj.
kişisel gözleme ait autoptic adj.
kişisel gözleme dair autoptical adj.
kişisel gözleme ait autoptical adj.
verimli ama gayri kişisel businesslike adj.
duygularından veya kişisel çıkarlarından etkilenmeyen detached adj.
kişisel olarak tecrübe edilen direct adj.
faal, kişisel ve sorumlu direct adj.
kişisel gelişim hedefini sürdüren on the wagon adj.
duyguların veya kişisel çıkarların etkisi altında olmayan disengaged adj.
(tesis veya makine sahibi tarafından) kişisel talebe göre gerçekleştirilen custom adj.
itfaiye ekibinin kişisel ekipmanına ait pompier adj.
itfaiye ekibinin kişisel ekipmanı ile ilgili pompier adj.
kişisel gizliliğe önem veren private adj.
kişisel gelişim eserine ait veya ilgili self-help adj.
kişisel gelişim kursuna ait veya ilgili self-help adj.
kişisel tecrübeye dair anecdotal adj.
kişisel olmayan bir şekilde impersonally adv.
kişisel bazda/düzeyde on a personal level adv.
kişisel gözlem şeklinde autoptically adv.
kişisel avantaj yaratacak şekilde conveniently adv.
kişisel anlamına gelen ön ek idio- pref.
kişisel olmayan impers (impersonal) abrev.
kişisel tanıtım numarası pin (personal identification number) abrev.
kişisel deniz aracı pwc (personal watercraft) abrev.
Phrasals
bir şeyi birisinden usulsüz bir biçimde ve kişisel çıkarları için almak bilk (one) out of (something) v.
bir şeyi birisinden usulsüz bir biçimde ve kişisel çıkarları için almak bilk someone out of something v.
kişisel bir sırrını ortaya dökmek come out v.
bilgisayar, web sitesi, bilgisayar programı hesabını kişisel bilgilerini girerek açmak sign into v.
birinin/bir şeyin belirli bir kişisel yönünü görmek/takdir etmek see in v.
birinin/bir şeyin belirli bir kişisel yönünü görmek/takdir etmek see something in someone or something v.
bilgisayar, web sitesi, bilgisayar programı hesabını kişisel bilgilerini girerek açmak sign into (something) v.
kişisel ilişki kurmak commerce (with) v.
Phrases
kişisel fikrin bir yana setting aside your personal opinion expr.
kişisel ahlak/görgü standartlarına göre according to your lights expr.
Colloquial
internette kişisel bilgileri yayınlama doxxing n.
internette kişisel bilgilerini yayınlayarak intikam alma doxxing n.
gizli dinleme yapmak veya kişisel bilgilere ulaşmak/kişisel bilgileri değiştirmek için kişinin internete bağlandığı cihaz ile interneti yayan modem arasında oluşturulan gizli bir erişim noktası evil twin n.
gizli dinleme yapmak veya kişisel bilgilere ulaşmak/kişisel bilgileri değiştirmek için kişinin bağlı olduğu güvenli ağdan atılarak tekrar bağlanmak zorunda bırakıldığı ve şifresini çalmaya yarayan gizli/sahte erişim noktası evil twin n.
iyi yönde kişisel değişim glow up n.
kişisel masraf nickel n.
kişisel borç senedi marker n.
film ve edebiyatta kendi içerisinde tam bir karakter olmak yerine erkek kahramanın kişisel gelişimine katkıda bulunan ve onunla aşk ilişkisi olan sevimli ve ilginç özgür ruhlu kadın karakter mpdg (manic pixie dream girl) n.
kendi hakkında çok fazla kişisel bilgi paylaşan kimse oversharer n.
kullanıcıların blog yazısı, fotoğraf, kişisel profil gibi kendilerine ait içerikleri yayınlayabildikleri çevrimiçi hizmetler me-media n.
kişisel eşyalar kaboodle n.
kişisel eşyalar duds n.
kişisel eşyalardaki isim etiketi dog tag n.
(birinin) kişisel bilgilerini internette yayınlamak doxx (one) v.
(birinin) kişisel bilgilerini internette ifşa etmek doxx (one) v.
(birinin) kişisel bilgilerini internette yayınlayarak o kişiden öç almak doxx (one) v.
(kişisel duygularını, arzularını, egosunu, meselelerini) aşmak/bir yana bırakmak get past (oneself) v.
kişisel düşünceme göre to the best of my belief expr.
kişisel olarak where someone lives expr.
Idioms
medyumların, tarotçuların insanlar hakkındaki kişisel bilgileri sıraladıkları teknik cold reading n.
hükümlerini yazılı kanunlardan ziyade kişisel ideolojilerine göre veren yargıç/yargı activist judge [us/south africa] n.
para kazandıracak/kişisel başarı sağlayacak yetenek, nitelik, beceri golden ticket n.
kişinin kişisel bağlantılarından gelen gereksiz/istenmeyen e-posta meatloaf n.
(birinin) kişisel fikri (one's) point of view n.
hükümleri yazılı kanunlardan ziyade kişisel ideolojilere göre verilen adalet/yargı activist justice n.
kişisel kararların alındığı yargı/adalet activist justice n.
yargı kararlarının mevcut hukuk yerine kişisel veya siyasi hususlara dayalı olduğundan şüphelenilmesi durumu activist justice n.
kişisel gerekçe an ax to grind n.
kişisel gerekçe an axe to grind n.
kişisel gerekçe an ax to grind n.
kişisel gerekçe an axe to grind n.
kişisel gerekçe ax to grind n.
kişisel neden ax to grind n.
kişisel amaç ax to grind n.
kişisel bir gerekçe an ax to grind n.
kişisel bir neden an ax to grind n.
kişisel bir amaç an ax to grind n.
kişisel/gizli gerekçe axe to grind n.
kişisel/gizli neden axe to grind n.
kişisel/gizli amaç axe to grind n.
öznel/kişisel karar judgment call n.
kişisel olarak etkilemek come home v.
kişisel çıkarı olmak have an axe to grind v.
kişisel görüşlerini olduğu gibi belirtmek speak as you find v.
(bir şeyde) kişisel menfaati olmak have a vested interest (in something) v.
(bir şeyi) istemekte kişisel bir nedeni olmak have a vested interest (in something) v.
kişisel harcamaları için ayrılan şirket hesabından gereksiz ya da düzmece harcamalar yapmak pad one's expense account v.
kişisel harcamaları için ayrılan şirket hesabından gereksiz ya da düzmece harcamalar yapmak pad the expense account v.
birinin kişisel meselelerine gereğinden fazla burnunu sokmak go between the bark and the tree v.
(bir meselede) kişisel menfaati olmak have a dog in the fight v.
kişisel çıkarı olmak have a dog in the fight v.
(bu meselede) kişisel menfaati olmak have a dog in this fight v.
kişisel çıkarı olmak have a dog in this fight v.
(bu meselede) kişisel menfaati olmak have a dog in this hunt v.
kişisel çıkarı olmak have a dog in this hunt v.
kişisel menfaati olmak have a vested interest v.
istemekte kişisel bir nedeni olmak have a vested interest v.
bir hayli kişisel close to the bone expr.
fazlaca kişisel close to the bone expr.
kişisel ve duygusal olarak çok önemli dear to (one's) heart expr.
aşırı tutucu/bağnaz kişisel inanışlara sahip somewhere to the right of genghis khan expr.
(bir şeyi yapmak/söylemek için) hiçbir kişisel gerekçe no ax to grind expr.
(bir şeyi yapmak/söylemek için) hiçbir kişisel gerekçe no axe to grind expr.
Speaking
bunu kişisel algılama it's nothing personal n.
hiçbir şeyi kişisel algılama take nothing personally n.
bu benim kişisel kararım this is my personal decision expr.
kişisel algılamanı istemem ama it's nothing personal, but expr.
kişisel algılama don't take it personal expr.
kişisel konuşuyorum personally speaking expr.
kişisel soru personal question expr.
Trade/Economic
aydınlanmış kişisel çıkar tezi enlightened self-interest n.
bir borç karşılığında kişisel malların teminat olarak yatırılması pledge n.
bütün kişisel eşyalar goods and chattels n.
bir kimsenin gelir kazanma olanaklarını belirlediği varsayılan çeşitli kişisel özelliklerin bileşimi d-factor n.
çalışıyor gibi görünüp tüm mesaisini kendi kişisel amaçları doğrultusunda internette harcayan ve bu şekilde firmanın verimini baltalayan (çalışan) cyberloafing n.
çalışıyor gibi görünüp tüm mesaisini kendi kişisel amaçları doğrultusunda internette harcayan ve bu şekilde firmanın verimini baltalayan (çalışan) cyberbludging n.
çalışıyor gibi görünüp tüm mesaisini kendi kişisel amaçları doğrultusunda internette harcayan ve bu şekilde çalıştığı firmanın verimini baltalayan (çalışan) goldbricking n.
çalışıyor gibi görünüp tüm mesaisini kendi kişisel amaçları doğrultusunda internette harcayan ve bu şekilde firmanın verimini baltalayan (çalışan) oldbricking n.
çalışıyor gibi görünüp tüm mesaisini kendi kişisel amaçları doğrultusunda internette harcayan ve bu şekilde firmanın verimini baltalayan (çalışan) cyberslacking n.
diğer kişisel garantilerle ilgili alacaklılar creditors in respect of other personal guarantees n.
diğer kişisel garantilerle ilgili borçlular debtors in respect of other personal guarantees n.
dokunulmaz kişisel mallar intangible personal property n.
ekonomik ve siyasal ilişkilerde kişisel özgürlükleri savunan ekonomik felsefe libertarianism n.
harcanabilir kişisel gelir disposable income n.
kişisel dağılım personal distribution n.
kişisel iş personal affair n.
kişisel sorumluluk private responsibility n.
kişisel pazarlama planı personal marketing plan n.
kişisel gruplar network n.
kişisel finans yöneticisi personal finance manager n.
kişisel borç personal debt n.
kişisel mülakatlar personal interviews n.
kişisel hesap yöneticisi personal account manager n.
kişisel irtifak hakkı easement in gross n.
kişisel iş private affair n.
kişisel görüşme personal interview n.
kişisel olmayan hesaplar impersonal account n.
kişisel itibar kredileri unsecured loan n.
kişisel hesaplar defteri kebiri personal ledger n.
kişisel teminat personal guaranty n.
kişisel vergi personal tax n.
kişisel mali danışmanlar ulusal birliği national association of personal financial advisors n.
kişisel kimlik numarası yönetimi ve güvenliği personal identification number management and security n.
kişisel beyan self assessment n.
kişisel gelir dağılımı distribution of personal income n.
kişisel gelir vergisi individual income tax n.
kişisel çek personal check n.
kişisel kredi personal credit n.
kişisel sorumluluk personal liability n.
kişisel girişim individual enterprise n.
kişisel kredi private credit n.
kişisel uygulama personal performance n.
kişisel tüketim vergisi personal consumption tax n.
kişisel satışlar personal sales n.
kişisel mevduat hesabı personal checking account n.
kişisel varlık personal property n.
kişisel gelir vergisi personal income tax n.
kişisel çıkar kuramı hedonistic principle n.
kişisel eşya goods and chattels n.
kişisel hesap proprietary account n.
kişisel gelir personal income n.
kişisel olmayan fiyat arm's-length price n.
kişisel kazançlar personal earnings n.
kişisel görüş position n.
kişisel kullanım için ödünç para veren şirket personal finance company n.
kişisel nakit kredi small loan n.
kişisel sorum personal liability n.
kişisel mülkiyet private ownership n.
kişisel hesap personal account n.
kişisel tüketim harcamaları individual consumption expenditures n.
kişisel kullanım personal use n.
kişisel imza private signature n.
kişisel koruyucu donanım personal protective equipment n.
kişisel alışveriş uzmanı personal shopper n.
kişisel sermaye proprietary interest n.
kişisel gerekler için kredi veren şirket personal loan company n.
kişisel ilgilenim envanteri personal involvement inventory n.
kişisel performans personal performance n.
kişisel gereksinimleri finanse eden şirket personal finance company n.
kişisel geçmiş personal background n.
kişisel mallar personal assets n.
kişisel hesaplar personal accounts n.
kişisel vergi sorumluluğu personal tax liability n.
kişisel harcama vergisi personal expenditure tax n.
kişisel çıkar personal interests n.
kişisel tasarruf personal saving n.
kişisel beyan personal statement n.
kişisel tasarruf private saving n.
kişisel gelir dağılımı personal distribution of income n.
kişisel teminat personal guarantee n.
kişisel durum statute n.
kişisel mal personal property n.
kişisel mülk personalty n.
kişisel kredi personal loan n.
kişisel zarardan doğan borç personal injury liability n.
kişisel sermaye proprietary capital n.
kişisel servet vergisi personal wealth tax n.
kişisel özgeçmiş personal background n.
kişisel kredi servisi personal loan department n.
kişisel giderler personal expenses n.
kişisel sorumluluk sigortası personal liability insurance n.
kişisel kaza sigortası personal accident insurance n.
kişisel kayıt personal inventory n.
kişisel muafiyet personal exemption n.
kişisel olmayan hesap impersonal account n.
kişisel mülakat individual interviews n.
kişisel tüketim harcamaları personal consumption expenditures n.
kişisel envanter personal inventory n.
kişisel tasarruf individual saving n.
kişisel borç personal liability n.
kişisel güvenlik personal security n.
kişisel mülk personal property n.
kişisel menfaat personal interests n.
kişisel mal personalty n.
kişisel görüşmeler personal interviews n.
kişisel fiziki mal tangible personal property n.
kişisel itibara dayanan kredi open credit n.
kişisel iyileşme personal wellness n.
kişisel güç personal power n.
kişisel finansman şirketi personal finance company n.
kişisel gelir personel income n.
kişisel tüketim personal consumption n.
kişisel borç personal obligation n.
kişisel satış personal selling n.
kişisel altyapı personal background n.
kişisel mülakat personal interview n.
kişisel kalite personal quality n.
kullanılabilir kişisel gelir disposable personal income n.
özel kişisel emeklilik planı individual retirement account n.
perakende ticaret ve kişisel ürünler retail trade and personal products n.