|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
karşıya geçmek |
cross v.
|
|
You must not cross if there is a red light.
Kırmızı ışık varsa karşıya geçmemelisin.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
karşı karşıya gelme |
confrontation n.
|
|
Confrontations with tradesmen cause stressful situations.
Esnafla karşı karşıya gelmek stresli durumlara neden olur.
More Sentences
|
3 |
General |
karşı karşıya olmak |
face v.
|
|
We all know that the European Union faces many sensitive issues in the coming months and years.
Avrupa Birliği'nin önümüzdeki aylarda ve yıllarda pek çok hassas konuyla karşı karşıya olduğunu hepimiz biliyoruz.
More Sentences
|
4 |
General |
karşı karşıya gelmek |
face v.
|
|
The boy and his uncle faced each other across the table.
Çocuk ve amcası masanın karşısında karşı karşıya geldiler.
More Sentences
|
5 |
General |
karşıya geçmek |
cross over v.
|
|
Come down this pole and cross over.
Şu direkten aşağı in ve karşıya geç.
More Sentences
|
6 |
General |
karşıdan karşıya geçmek |
cross v.
|
|
You cannot be too careful in crossing the street.
Karşıdan karşıya geçerken ne kadar dikkatli olsanız azdır.
More Sentences
|
7 |
General |
karşı karşıya kalmak |
be faced with v.
|
|
It remains to be seen what kind of picture we will be faced with in the end.
Sonunda nasıl bir tabloyla karşı karşıya kalacağımızı göreceğiz.
More Sentences
|
8 |
General |
karşı karşıya kalmak |
be confronted v.
|
|
He is confronted by many difficulties.
Birçok zorlukla karşı karşıya kaldı.
More Sentences
|
9 |
General |
karşı karşıya gelmek |
head v.
|
|
At the time, the President of the Commission decided to head for a confrontation with Parliament.
O sırada Komisyon Başkanı Parlamento ile karşı karşıya gelmeye karar verdi.
More Sentences
|
10 |
General |
karşıdan karşıya |
across the street adv.
|
|
I helped an old woman across the street.
Yaşlı bir kadına karşıdan karşıya geçmesi için yardım ettim.
More Sentences
|
Phrasals |
|
11 |
Phrasals |
karşıya atlamak |
jump across v.
|
|
Jump across.
Karşıya atla.
More Sentences
|
12 |
Phrasals |
karşıya bakmak |
look across v.
|
|
And, when you looked across to see nothing but darkness, you were told that there was another side.
Ve karşıya baktığında karanlıktan başka bir şey görmediğinde, sana başka bir tarafın daha olduğu söylendi.
More Sentences
|
Technical |
|
13 |
Technical |
karşıdan karşıya geçmek |
cross v.
|
|
You need to look in all directions before crossing the street, even at a crosswalk when the light is green.
Karşıdan karşıya geçmeden önce her yöne bakmalısınız, yeşil ışık yanarken yaya geçidinde bile.
More Sentences
|
Archaic |
|
14 |
Archaic |
karşıdan karşıya |
cross adv.
|
|
I saw a young boy crossing the street by himself.
Karşıdan karşıya tek başına geçen genç bir çocuk gördüm.
More Sentences
|
Common Usage |
|
15 |
Common Usage |
karşıya geçmek |
get across v.
|
|
|
16 |
Common Usage |
karşıdan karşıya geçmek |
get across v.
|
|
17 |
Common Usage |
karşıya geçirmek |
get across v.
|
|
General |
|
18 |
General |
karşıdan karşıya geçme fobisi |
agyiophobia n.
|
|
19 |
General |
karşıya geçme |
crossover n.
|
|
20 |
General |
karşı karşıya gösteren |
exposer n.
|
|
21 |
General |
karşıdan karşıya geçme |
traverse n.
|
|
22 |
General |
karşıya geçen |
traverser n.
|
|
23 |
General |
karşı karşıya olma |
exposure n.
|
|
24 |
General |
iki müzik grubunun ya da müzisyenin kimin daha iyi olduğunu görmek için karşı karşıya gelmesi |
rock off n.
|
|
25 |
General |
yeniden karşı karşıya bırakma |
re-exposure n.
|
|
26 |
General |
karşı karşıya gelme |
clash n.
|
|
27 |
General |
karşı karşıya gelme |
confront [obsolete] n.
|
|
28 |
General |
karşı karşıya gelme |
confrontal n.
|
|
29 |
General |
karşı karşıya gelen kimse |
confrontationist n.
|
|
30 |
General |
karşı karşıya gelen kimse |
confronter n.
|
|
31 |
General |
karşı karşıya gelme |
confrontment n.
|
|
32 |
General |
karşı karşıya duran ve ellerindeki sopa gibi silahlarla aralarından geçenlere vuran iki sıra insan |
gauntlet n.
|
|
33 |
General |
karşı karşıya gelmek |
come face to face v.
|
|
34 |
General |
birini bir problemle karşı karşıya bırakmak |
present someone with a problem v.
|
|
35 |
General |
karşı karşıya gelmek (bir tehlike veya zorlukla) |
encounter v.
|
|
|
36 |
General |
karşıdan karşıya geçirmek |
traverse v.
|
|
37 |
General |
bir problemle karşı karşıya olduğunu kabullenmek |
face the music v.
|
|
38 |
General |
bir cezayla karşı karşıya olmak |
be in the doghouse v.
|
|
39 |
General |
geçmek (karşıdan karşıya) |
cross v.
|
|
40 |
General |
karşı karşıya kalmak |
encounter v.
|
|
41 |
General |
karşı karşıya kalmak |
come up against v.
|
|
42 |
General |
karşı karşıya gelmek |
come across v.
|
|
43 |
General |
karşıya geçirmek |
bring over v.
|
|
44 |
General |
karşıdan karşıya geçmek |
cross over v.
|
|
45 |
General |
karşı karşıya bırakmak |
expose v.
|
|
46 |
General |
karşı karşıya gelmek |
meet v.
|
|
47 |
General |
(karşıya) geçmek |
cross v.
|
|
48 |
General |
karşı karşıya bırakmak |
confront somebody with v.
|
|
49 |
General |
karşı karşıya getirmek |
subject to v.
|
|
50 |
General |
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak |
be on the edge of extinction v.
|
|
51 |
General |
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmak |
be in danger of extinction v.
|
|
52 |
General |
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak |
be on the verge of extinction v.
|
|
53 |
General |
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmak |
be on the edge of extinction v.
|
|
54 |
General |
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak |
be in danger of extinction v.
|
|
55 |
General |
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak |
be on the brink of extinction v.
|
|
56 |
General |
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmak |
be on the verge of extinction v.
|
|
57 |
General |
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmak |
be on the brink of extinction v.
|
|
58 |
General |
karşıya geçmek |
go across v.
|
|
59 |
General |
karşıya geçmek |
walk across the street v.
|
|
60 |
General |
karşı karşıya kalmak |
come up against somebody/something v.
|
|
61 |
General |
zamanaşımı tehlikesiyle karşı karşıya olmak |
be in danger of lapsing v.
|
|
62 |
General |
zamanaşımına uğrama tehlikesiyle karşı karşıya bulunmak |
be in danger of lapsing v.
|
|
63 |
General |
karşı karşıya bulunmak |
face with v.
|
|
64 |
General |
karşı karşıya kalmak |
face with v.
|
|
65 |
General |
karşıdan karşıya geçen çocuğa çarpmak |
hit a kid crossing the street v.
|
|
66 |
General |
riskiyle karşı karşıya kalmak |
face the risk of v.
|
|
67 |
General |
(kendisini veya) başkasını tehlike ile karşı karşıya bırakmak |
endanger v.
|
|
68 |
General |
birini karşıdan karşıya geçirmek |
guide someone across v.
|
|
69 |
General |
vurulma riskiyle karşı karşıya olmak |
be faced with the risk of being shot v.
|
|
70 |
General |
vurulma tehlikesiyle karşı karşıya olmak |
be faced with the risk of being shot v.
|
|
71 |
General |
iflasla karşı karşıya kalmak |
be going into administration v.
|
|
72 |
General |
karşı karşıya gelmek |
pit against v.
|
|
73 |
General |
karşıdan karşıya geçmek |
traverse v.
|
|
74 |
General |
yeniden karşıya geçmek |
recross v.
|
|
75 |
General |
tekrar karşıya geçmek |
recross v.
|
|
|
76 |
General |
yeniden karşı karşıya bırakmak |
re-expose v.
|
|
77 |
General |
karşıdan karşıya geçmek |
traject v.
|
|
78 |
General |
olumsuz şartlar sebebiyle karşı karşıya gelmek |
rencontre v.
|
|
79 |
General |
düşmanca sebeplerden karşı karşıya gelmek |
rencounter [obsolete] v.
|
|
80 |
General |
şiddetli itirazlarla karşı karşıya gelmek |
oppose [obsolete] v.
|
|
81 |
General |
karşıya geçmek |
overgang [scotland] v.
|
|
82 |
General |
karşıdan karşıya geçmek |
overpass v.
|
|
83 |
General |
caddeden karşıdan karşıya geçmek |
cross the street v.
|
|
84 |
General |
sokaktan karşıdan karşıya geçmek |
cross the street v.
|
|
85 |
General |
tekneyle karşıdan karşıya taşımak |
ferry v.
|
|
86 |
General |
karşıya sıçramak |
outleap v.
|
|
87 |
General |
(su kütlesini) karşıya aktarmak |
put v.
|
|
88 |
General |
karşı karşıya gelmiş |
encountered adj.
|
|
89 |
General |
karşı karşıya olan |
subject adj.
|
|
90 |
General |
vurulma tehdidi ile karşı karşıya |
at gun point adj.
|
|
91 |
General |
karşı karşıya olan |
affrontee [obsolete] adj.
|
|
92 |
General |
nesli tükenme riskiyle karşı karşıya olan |
endangered adj.
|
|
93 |
General |
karşı karşıya |
eyeball-to-eyeball adj.
|
|
94 |
General |
iki siyahinin karşı karşıya gelmesini içeren |
black-on-black adj.
|
|
95 |
General |
insanların yaralanma veya ölüm tehlikesi ile karşı karşıya olduğu duruma ilişkin |
humanitarian adj.
|
|
96 |
General |
(hanedan armalarında) gövdesi yana dönük olup yüzü karşıya bakan |
guardant adj.
|
|
97 |
General |
karşı karşıya gelen |
confrontationist adj.
|
|
98 |
General |
(iki hayvan) karşı karşıya duran |
confronte adj.
|
|
99 |
General |
karşıdan karşıya |
athwart adv.
|
|
100 |
General |
karşı karşıya |
face to face adv.
|
|
101 |
General |
karşı karşıya |
opposite adv.
|
|
102 |
General |
karşı karşıya |
vis-a-vis adv.
|
|
103 |
General |
karşı karşıya |
across adv.
|
|
104 |
General |
karşıdan karşıya |
thwart adv.
|
|
105 |
General |
karşı karşıya |
end on adv.
|
|
106 |
General |
karşı karşıya |
oppositely adv.
|
|
107 |
General |
karşı karşıya |
square adv.
|
|
108 |
General |
ile karşı karşıya kalma |
subject to prep.
|
|
109 |
General |
karşıdan karşıya |
across prep.
|
|
110 |
General |
karşı karşıya olan |
subordinate to prep.
|
|
111 |
General |
karşı karşıya olan |
subject to prep.
|
|
112 |
General |
karşı karşıya olan |
inferior to prep.
|
|
113 |
General |
karşı karşıya |
over against prep.
|
|
114 |
General |
karşıya anlamı veren ön ek |
be- pref.
|
|
115 |
General |
gemi karşıya geçerken çok sallandı |
the crossing was rough expr.
|
|
Phrasals |
|
116 |
Phrasals |
(bir yarışmada) karşı karşıya gelmek |
take on v.
|
|
117 |
Phrasals |
karşı karşıya gelmek |
meet with [obsolete] v.
|
|
118 |
Phrasals |
karşı karşıya kalmak |
come in v.
|
|
119 |
Phrasals |
bir sorunla karşı karşıya kalmak |
brush up against v.
|
|
120 |
Phrasals |
birini birisiyle karşı karşıya getirmek/dövüştürmek |
pit someone against someone v.
|
|
121 |
Phrasals |
ile karşı karşıya kalmak |
come up against v.
|
|
122 |
Phrasals |
öte tarafa/karşıya geçirmek |
see someone across something v.
|
|
123 |
Phrasals |
karşı karşıya gelmek |
pitch against v.
|
|
124 |
Phrasals |
karşı karşıya getirmek |
involve with v.
|
|
125 |
Phrasals |
(arabayla) (köprüden vb) karşıya geçmek |
drive across v.
|
|
126 |
Phrasals |
karşı karşıya gelmek |
face off v.
|
|
127 |
Phrasals |
iki kişiyi karşı karşıya getirmek |
face off v.
|
|
128 |
Phrasals |
biriyle karşı karşıya gelmek |
face off v.
|
|
129 |
Phrasals |
karşı karşıya getirmek |
face off v.
|
|
130 |
Phrasals |
cesurca karşı karşıya gelmek |
face out v.
|
|
131 |
Phrasals |
karşı karşıya kalmak |
fall on v.
|
|
132 |
Phrasals |
karşı karşıya kalmak |
fall upon v.
|
|
133 |
Phrasals |
karşıya geçmek |
go over (to some place) v.
|
|
134 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi/kendini biriyle veya bir şeyle) karşı karşıya bırakmak |
set (someone, something, or oneself) up against (someone or something) v.
|
|
135 |
Phrasals |
karşıya taşımak |
take over v.
|
|
136 |
Phrasals |
karşıya bırakmak |
take over v.
|
|
137 |
Phrasals |
karşıdan karşıya taşımak/götürmek |
take over v.
|
|
138 |
Phrasals |
(biriyle) karşı karşıya gelmek |
square up with (someone) v.
|
|
139 |
Phrasals |
tesadüfen (biriyle) yüz yüze/karşı karşıya gelmek |
stumble into (someone) v.
|
|
140 |
Phrasals |
feribotla karşıya geçmek |
ferry across v.
|
|
141 |
Phrasals |
birini ya da bir şeyi feribotla karşıya geçirmek |
ferry someone or something across something v.
|
|
142 |
Phrasals |
birini ya da bir şeyi feribotla karşıya geçirmek |
ferry someone or something across v.
|
|
143 |
Phrasals |
karşı karşıya gelmek |
square up against (someone) v.
|
|
144 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi biriyle/bir şeyle) karşı karşıya getirmek |
bring (someone or something) up against (someone or something) v.
|
|
145 |
Phrasals |
(bir şeyle) karşı karşıya kalmak |
come up against (something) v.
|
|
146 |
Phrasals |
birini bir şeyle karşı karşıya getirmek |
confront someone with something v.
|
|
147 |
Phrasals |
birini bir yanlışıyla, eleştiriyle, kanıtlarla yüzleştirmek/karşı karşıya getirmek |
confront someone with something v.
|
|
148 |
Phrasals |
(birini bir şeyle) karşı karşıya getirmek |
confront (one) with (something) v.
|
|
149 |
Phrasals |
(birini bir yanlışıyla, eleştiriyle, kanıtlarla) yüzleştirmek/karşı karşıya getirmek |
confront (one) with (something) v.
|
|
150 |
Phrasals |
(bir şeyden) karşıya geçmek |
cross over something v.
|
|
151 |
Phrasals |
(bir şeyle) karşı karşıya getirmek |
face with (something) v.
|
|
152 |
Phrasals |
(bir şeyle) karşı karşıya kalmak |
face with (something) v.
|
|
153 |
Phrasals |
birini bir şeyle karşı karşıya getirmek |
face someone with something v.
|
|
154 |
Phrasals |
(biriyle/bir şeyle) karşı karşıya kalmak |
face with (someone or something) v.
|
|
155 |
Phrasals |
(biriyle/bir şeyle) karşı karşıya bulunmak |
face with (someone or something) v.
|
|
156 |
Phrasals |
birini/bir şeyi bir şeyden karşıya geçirmek |
get someone or something across something v.
|
|
157 |
Phrasals |
birini/bir şeyi bir şeyden karşıya geçirmek |
get someone or something across v.
|
|
158 |
Phrasals |
(bir şeyden) karşıya geçmek |
get across (something) v.
|
|
159 |
Phrasals |
(bir şeyden) karşıya geçmek |
go across (something) v.
|
|
160 |
Phrasals |
(bir şeyden) karşıya geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak |
go across (something) to (someone or something) v.
|
|
161 |
Phrasals |
(karşıya geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak |
go across to v.
|
|
162 |
Phrasals |
birini/bir şeyi (bir şeyden) karşıya geçirmek |
guide someone or something across (something) v.
|
|
163 |
Phrasals |
birine/bir şeye (bir şeyden) karşıya kadar eşlik etmek |
guide someone or something across (something) v.
|
|
164 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) (bir şeyden) karşıya geçirmek |
guide (someone or something) across v.
|
|
165 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) (bir şeyden) karşıya kadar eşlik etmek |
guide (someone or something) across v.
|
|
166 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) karşıya geçmesine yardım etmek |
guide (someone or something) across v.
|
|
167 |
Phrasals |
karşıdan karşıya geçirmek |
guide across v.
|
|
168 |
Phrasals |
öte tarafa/karşıya geçirmek |
see across v.
|
|
169 |
Phrasals |
karşıya göndermek |
send across v.
|
|
170 |
Phrasals |
karşıya geçirmek/geçmesini sağlamak |
send across v.
|
|
171 |
Phrasals |
karşı karşıya bırakmak |
set up against v.
|
|
172 |
Phrasals |
(bir şeyle) karşı karşıya olmak/kalmak |
stare at (something) v.
|
|
173 |
Phrasals |
ile karşı karşıya olmak |
stare into v.
|
|
174 |
Phrasals |
(bir şeyle) karşı karşıya olmak |
stare into (something) v.
|
|
175 |
Phrasals |
(birini biriyle/bir şeyle) karşı karşıya bırakmak |
subject (one) to (someone or something) v.
|
|
176 |
Phrasals |
karşıya/karşısına geçirmek/taşımak |
take across v.
|
|
177 |
Phrasals |
(suyun, çamurun içinden) yürüyerek karşıya geçmek |
wade across v.
|
|
Colloquial |
|
178 |
Colloquial |
karşı karşıya gelme |
face-off n.
|
|
179 |
Colloquial |
para sıkıntısıyla karşı karşıya kalmak |
be on the rocks v.
|
|
180 |
Colloquial |
bir şeyle karşı karşıya/yüz yüze |
up against something expr.
|
|
181 |
Colloquial |
güçlüklerle karı karşıya |
up against it expr.
|
|
Idioms |
|
182 |
Idioms |
düello için karşı karşıya gelmek |
look in the face v.
|
|
183 |
Idioms |
kendine nazaran çok güçlü olan biriyle karşı karşıya gelmek |
catch a tartar v.
|
|
184 |
Idioms |
aynı şartlarla karşı karşıya olmak |
be in the same boat v.
|
|
185 |
Idioms |
birisiyle karşı karşıya kalmak |
come face to face with someone v.
|
|
186 |
Idioms |
ölüm tehlikesi ile karşı karşıya olmak |
be in grave peril v.
|
|
187 |
Idioms |
karşı karşıya gelmek |
face someone down v.
|
|
188 |
Idioms |
karşı karşıya kalmak |
bring up against v.
|
|
189 |
Idioms |
karşı karşıya gelmek |
face off against v.
|
|
190 |
Idioms |
karşı karşıya gelmek |
face it out v.
|
|
191 |
Idioms |
(biriyle) karşı karşıya gelmek |
try a fall with (someone) v.
|
|
192 |
Idioms |
bir şeyle karşı karşıya gelmek |
have a brush with something v.
|
|
193 |
Idioms |
(bir şeyle) karşı karşıya olmak/gelmek |
be staring (something) in the face v.
|
|
194 |
Idioms |
bir şeyle karşı karşıya olmak/gelmek |
be staring something in the face v.
|
|
195 |
Idioms |
karşı karşıya gelmek |
break a lance v.
|
|
196 |
Idioms |
(biriyle/bir şeyle) karşı karşıya kalmak/gelmek |
come face to face with (someone or something) v.
|
|
197 |
Idioms |
(kötü bir durumla) karı karşıya gelmek |
come face to face with something v.
|
|
198 |
Idioms |
çetin bir görevle karşı karşıya olmak |
have a mountain to climb v.
|
|
199 |
Idioms |
bir şeyle yüz yüze/karşı karşıya olmak |
stare something in the face v.
|
|
200 |
Idioms |
işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya |
on the chopping block adj.
|
|
201 |
Idioms |
karşı karşıya |
in the teeth of expr.
|
|
202 |
Idioms |
karşı karşıya gelme (durumu) |
them and us expr.
|
|
203 |
Idioms |
karşı karşıya gelme (durumu) |
them and us situation expr.
|
|
204 |
Idioms |
karşı karşıya (gelme) |
on opposite sides of the barricade expr.
|
|
205 |
Idioms |
karşı karşıya (gelme) |
on opposite sides of the barricades expr.
|
|
206 |
Idioms |
(bir şey) tehlikesiyle karşı karşıya/burun buruna |
on the brink of (something) expr.
|
|
207 |
Idioms |
(biriyle) karşı karşıya |
eyeball to eyeball (with somebody) expr.
|
|
208 |
Idioms |
(bir şeyle) karşı karşıya |
face to face (something) expr.
|
|
209 |
Idioms |
(biriyle/bir şeyle) karşı karşıya |
face to face with (someone or something) expr.
|
|
210 |
Idioms |
eşit güçteki rakipler karşı karşıya |
greek meets greek expr.
|
|
211 |
Idioms |
(bir şeyle) karşı karşıya |
in the teeth of (something) expr.
|
|
Speaking |
|
212 |
Speaking |
neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmiyoruz |
we don't know what we're dealing with here expr.
|
|
213 |
Speaking |
neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmiyoruz |
we got no idea what we're dealing with here expr.
|
|
Trade/Economic |
|
214 |
Trade/Economic |
karşı karşıya krediler |
back-to-back loans n.
|
|
215 |
Trade/Economic |
karşıdan karşıya |
across n.
|
|
Law |
|
216 |
Law |
karşı karşıya gelme |
confrontation n.
|
|
Politics |
|
217 |
Politics |
abd hükümetinin, terör, kargaşa, isyan ve savaş gibi risklerle karşı karşıya kalmakta olan memurlarına vediği) ek risk/tehdit maaşı |
danger pay n.
|
|
218 |
Politics |
karşı karşıya |
vis-à-vis prep.
|
|
Technical |
|
219 |
Technical |
karşı karşıya getirmek |
expose v.
|
|
220 |
Technical |
silindirleri karşı karşıya olan |
vis-à-vis prep.
|
|
Computer |
|
221 |
Computer |
karşıya yükleme tarihi |
date uploaded n.
|
|
222 |
Computer |
karşıya yükleme yöneticisi |
upload manager n.
|
|
223 |
Computer |
karşıya yükleme durumu |
upload status n.
|
|
224 |
Computer |
karşıya yüklemek |
upload v.
|
|
225 |
Computer |
belgeyi karşıya yükle |
upload document expr.
|
|
226 |
Computer |
karşıya geçir |
pass across expr.
|
|
227 |
Computer |
karşıya yükleme |
don't upload expr.
|
|
228 |
Computer |
karşıya yükle |
upload expr.
|
|
229 |
Computer |
karşıya yükleniyor |
uploading expr.
|
|
230 |
Computer |
karşıya dosya yükle |
file upload expr.
|
|
Traffic |
|
231 |
Traffic |
bisikletlerin de karşıdan karşıya geçebildiği yaya geçidi |
toucan crossing n.
|
|
232 |
Traffic |
ingiltere'de çocukların karşıdan karşıya geçmesine yardımcı olan görevli |
lollipop lady n.
|
|
233 |
Traffic |
ingiltere'de çocukların karşıdan karşıya geçmesine yardımcı olan görevli |
lollipop man n.
|
|
234 |
Traffic |
ingiltere'de çocukların karşıdan karşıya geçmesine yardımcı olan görevli |
lollipop woman n.
|
|
235 |
Traffic |
kırmızı ışıkta veya yaya geçidi olmayan yerden karşıdan karşıya geçme |
jaywalking n.
|
|
236 |
Traffic |
öğrencilerin karşıdan karşıya geçişlerinden sorumlu görevli |
school crossing patrol officer n.
|
|
237 |
Traffic |
öğrencilerin karşıdan karşıya geçişlerinden sorumlu görevli |
crossing guard n.
|
|
238 |
Traffic |
öğrencilerin karşıdan karşıya geçişlerinden sorumlu görevli |
school crossing supervisor n.
|
|
239 |
Traffic |
yayanın karşıdan karşıya geçerken izlediği prosedür |
kerb drill n.
|
|
240 |
Traffic |
(ingiltere'de) çocukların trafikte karşıdan karşıya güvenli bir şekilde geçmesini sağlayan kurallar |
green cross code [uk] n.
|
|
241 |
Traffic |
çocukların karşıdan karşıya geçmesine yardımcı olan görevli |
school crossing patrol n.
|
|
Anatomy |
|
242 |
Anatomy |
iki vücut bölümünü karşı karşıya getiren kas |
opponent n.
|
|
243 |
Anatomy |
iki vücut bölümünü karşı karşıya getiren (kas) |
opponent adj.
|
|
Psychology |
|
244 |
Psychology |
karşıdan karşıya geçme korkusu |
agyrophobia n.
|
|
245 |
Psychology |
karşıdan karşıya geçme korkusu |
dromophobia n.
|
|
246 |
Psychology |
kişinin eksik yanları ve bunların olası sonuçları ile karşı karşıya getirildiği bir yöntem |
confrontation n.
|
|
Veterinary |
|
247 |
Veterinary |
avustralya'daki koyunların karşı karşıya kaldığı, kronik koyun zehirlenmesi ile ilişkilendirilen enzootik hemolitik sarılığı |
toxemic jaundice n.
|
|
248 |
Veterinary |
avustralya'daki koyunların karşı karşıya kaldığı, kronik koyun zehirlenmesi ile ilişkilendirilen enzootik hemolitik sarılığı |
yellows n.
|
|
249 |
Veterinary |
avustralya'daki koyunların karşı karşıya kaldığı, kronik koyun zehirlenmesi ile ilişkilendirilen enzootik hemolitik sarılığı |
aster yellows n.
|
|
Zoology |
|
250 |
Zoology |
batı afrika'ya özgü, soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan büyük bir ceylan |
mhorr n.
|
|
251 |
Zoology |
batı afrika'ya özgü, soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan büyük bir ceylan |
nanger dama n.
|
|
252 |
Zoology |
batı afrika'ya özgü, soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan büyük bir ceylan |
gazella dama n.
|
|
Botanic |
|
253 |
Botanic |
karşı karşıya yaprakları olan |
adversifoliate adj.
|
|
History |
|
254 |
History |
(arma figürü) yüzü karşıya bakarak |
at gaze adv.
|
|
Environment |
|
255 |
Environment |
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya bırakmak |
endanger v.
|
|
256 |
Environment |
nesli tükenme riskiyle karşı karşıya olmayan |
unendangered adj.
|
|
Military |
|
257 |
Military |
askeri olarak karşı karşıya gelme |
military confrontation n.
|
|
258 |
Military |
arka birlik ile karşı karşıya |
reverse adj.
|
|
Sport |
|
259 |
Sport |
eleme turnuvasında karşı karşıya gelen çift |
bracket n.
|
|
Football |
|
260 |
Football |
kaleciyle karşı karşıya kalmak |
one-on-one with the goalkeeper v.
|
|
261 |
Football |
kaleciyle karşı karşıya kalmak |
come face to face with the goalkeeper v.
|
|
262 |
Football |
kaleciyle karşı karşıya kalmak |
be one-on-one with the goalkeeper v.
|
|
263 |
Football |
kaleciyle karşı karşıya kalmak |
have only the keeper to beat v.
|
|
Archaic |
|
264 |
Archaic |
karşı karşıya gelmek |
envisage v.
|
|
265 |
Archaic |
karşıdan karşıya geçmek |
overthwart v.
|
|
266 |
Archaic |
karşıya yerleştirilen |
overthwart adj.
|
|
267 |
Archaic |
karşı karşıya |
afront adv.
|
|
Slang |
|
268 |
Slang |
karşı karşıya gelmeyi seven |
in-your-face n.
|
|
269 |
Slang |
karşı karşıya gelmek |
front v.
|
|