grow - Turco Inglés Diccionario

grow

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Significados de "grow" en diccionario turco inglés : 34 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
grow v. yetişmek
Grapes grow in bunches.
Üzümler, salkımla yetişir.

More Sentences
grow v. büyümek
We can really ensure that children grow up in a calm environment.
Çocukların sakin bir ortamda büyümelerini gerçekten sağlayabiliriz.

More Sentences
grow v. büyütmek
It is important for many European companies to grow their businesses through revenue secured by patents and licences.
Birçok Avrupalı şirket için patentler ve lisanslarla güvence altına alınan gelirler yoluyla işlerini büyütmek önemlidir.

More Sentences
General
grow v. yetiştirmek
Moreover, the retention of a 50% coupled premium will provide sufficient economic incentive to grow starch potatoes.
Ayrıca, %50'lik bir prim oranının korunması, nişasta patatesi yetiştirmek için yeterli ekonomik teşviki sağlayacaktır.

More Sentences
grow v. bitmek
Grass doesn't grow here.
Burada ot bitmez.

More Sentences
grow v. bırakmak
Tom is growing a mustache.
Tom bıyık bırakıyor.

More Sentences
grow v. ilerlemek
As Sami grew older, he became interested in Islam.
Yaşı ilerledikçe Sami'nin İslam'a olan ilgisi arttı.

More Sentences
grow v. uzatmak
I grew a mustache.
Ben bıyık uzattım.

More Sentences
grow v. çıkmak
Research expenditure is also permitted to grow next year to EUR 4.8 billion.
Araştırma harcamalarının da önümüzdeki yıl 4.8 milyar Euro'ya çıkmasına izin verilmektedir.

More Sentences
grow v. dönüşmek
What guarantees do we have that they will grow into first-class players in the league of the internal market?
İç pazar liginde birinci sınıf oyunculara dönüşeceklerine dair ne gibi garantilerimiz var?

More Sentences
grow v. olmak
Laeken also asked the European Union to grow closer to its citizens.
Laeken ayrıca Avrupa Birliği'nden vatandaşlarına daha yakın olmasını istedi.

More Sentences
grow v. büyümek
We can really ensure that children grow up in a calm environment.
Çocukların sakin bir ortamda büyümelerini gerçekten sağlayabiliriz.

More Sentences
grow v. artmak
The sickness rate in the contaminated areas has grown dramatically.
Kirlenmiş bölgelerdeki hastalık oranı dramatik bir şekilde artmıştır.

More Sentences
grow v. gelişmek
Mobile marketing is still a growing platform, and not all companies have recognized it has power.
Mobil pazarlama hala gelişmekte olan bir platform ve henüz pek çok şirket bu gücün farkında değil.

More Sentences
Technical
grow v. artmak
The sickness rate in the contaminated areas has grown dramatically.
Kirlenmiş bölgelerdeki hastalık oranı dramatik bir şekilde artmıştır.

More Sentences
grow v. büyümek
We can really ensure that children grow up in a calm environment.
Çocukların sakin bir ortamda büyümelerini gerçekten sağlayabiliriz.

More Sentences
grow v. gelişmek
Mobile marketing is still a growing platform, and not all companies have recognized it has power.
Mobil pazarlama hala gelişmekte olan bir platform ve henüz pek çok şirket bu gücün farkında değil.

More Sentences
General
grow v. yetiştirmek (bitki/sebze/meyve)
grow v. üretmek
grow v. birleşmek
grow v. serpilmek
grow v. gelişme göstermek
grow v. çoğalmak
grow v. neşvünema bulmak
grow v. bitki örtüsüyle kaplamak
grow v. bitki örtüsüyle çevrelemek
grow v. yavaş yavaş elde etmek
grow v. bitkiyle kaplamak
Irregular Verb
grow v. grew - grown
Technical
grow v. çoğalmak
Marine
grow v. (gemi halatı) gerilmek
Chemistry
grow n. büyüme
Geography
grow n. wisconsin eyaletinde yerleşim yeri
grow n. teksas eyaletinde şehir

Significados de "grow" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
grow old v. yaşlanmak
We all want to grow old, but we would prefer not to be old.
Hepimiz yaşlanmak istiyoruz ama yaşlanmamayı tercih ediyoruz.

More Sentences
grow stronger v. güçlenmek
We need global players which can grow strong enough to handle increasingly tough international competition.
Giderek sertleşen uluslararası rekabetle başa çıkabilecek kadar güçlenebilecek küresel oyunculara ihtiyacımız var.

More Sentences
grow worse v. kötüleşmek
Harrison's health grew worse.
Harrison'ın sağlığı kötüleşti.

More Sentences
grow stronger v. kuvvetlenmek
She has grown stronger.
Kuvvetlendi.

More Sentences
General
grow older v. yaşlanmak
I've kept my weight down even though many of my friends have gained weight as they've grown older.
Birçok arkadaşım yaşlandıkça kilo almasına rağmen ben kilomu korudum.

More Sentences
grow out of v. çıkmak
Tom appeared suddenly, as if he just grew out of the ground.
Tom aniden ortaya çıktı, sanki topraktan çıkmış gibiydi.

More Sentences
grow into v. olmak
Tom grew into a handsome teenager.
Tom büyüyüp yakışıklı bir genç oldu.

More Sentences
grow poor v. fakirleşmek
From year to year they were growing poorer.
Onlar yıldan yıla daha fakirleşiyorlar.

More Sentences
grow up v. yetişmek
Tom wondered where Mary had grown up.
Tom Mary'nin nerede yetiştiğini merak ediyordu.

More Sentences
grow pale v. benzi sararmak
The moment he saw me, he grew pale and ran away.
Beni gördüğü an, benzi sarardı ve kaçtı.

More Sentences
grow a beard v. sakal bırakmak
Tom grew a beard.
Tom sakal bıraktı.

More Sentences
grow longer v. uzamak
In the spring, when the days grew longer and the sun warmer, she waited for the first robin to return from the south.
İlkbaharda günler uzayıp güneş ısındığında, ilk kızılgerdan kuşunun güneyden dönmesini bekledi.

More Sentences
grow dark v. kararmak
The sky grew darker and darker, and the wind blew harder and harder.
Gökyüzü gittikçe karardı ve rüzgar gittikçe daha sert esti.

More Sentences
grow out of v. doğmak
This project grew out of a sketch I made on a napkin at a party last year.
Bu proje, geçen yıl bir partide peçete üzerine yaptığım bir taslaktan doğdu.

More Sentences
grow up v. büyümek
Romanian society has grown up.
Romanya toplumu büyüdü.

More Sentences
grow old v. eskimek
It will grow old.
O eskiyecek.

More Sentences
grow a moustache v. bıyık bırakmak
Tom grew a moustache.
Tom bıyık bıraktı.

More Sentences
grow warm v. ısınmak
As the earth grows warmer, widespread heat extremes become more and more likely.
Dünya ısındıkça aşırı sıcaklıkların yaygınlaşması ihtimali giderek artıyor.

More Sentences
grow fat v. şişmanlamak
The pig is growing fat.
Domuz şişmanlıyor.

More Sentences
grow impatient v. sabırsızlanmak
Tom is growing impatient.
Tom sabırsızlanıyor.

More Sentences
grow flower v. çiçek yetiştirmek
Their job is to grow flowers.
Onların işi çiçek yetişirmektir.

More Sentences
grow back v. tekrar büyümek
Her hair grew back to it's original length.
Onun saçları orijinal uzunluğu kadar tekrar büyüdü.

More Sentences
grow back v. tekrar uzamak (saç vb)
Your hair will grow back.
Saçın tekrar uzayacak.

More Sentences
grow in importance v. önemi artmak
Social media is growing in importance.
Sosyal medyanın önemi artıyor.

More Sentences
grow serious v. ciddileşmek
The situation is growing serious.
Durum ciddileşiyor.

More Sentences
grow tall v. boyu uzamak
The boy grew taller and taller, till at last he exceeded his father in height.
Çocuğun boyu uzadıkça uzadı, sonunda babasının boyunu geçti.

More Sentences
grow vegetable v. sebze yetiştirmek
He grows vegetables in his garden.
Bahçesinde sebze yetiştiriyor.

More Sentences
grow into v. haline gelmek
The town grew into a city.
Kasaba büyüyerek bir şehir haline geldi.

More Sentences
grow pale v. beti benzi atmak
The moment he saw me, he grew pale and ran away.
Beni görür görmez beti benzi attı ve kaçtı.

More Sentences
grow fruit v. meyve yetiştirmek
They grow fruit here.
Onlar burada meyve yetiştiriyorlar.

More Sentences
grow together v. birlikte büyümek/yetişmek
The European Union will not make progress in growing together if solidarity does not always play some part.
Dayanışma her zaman bir rol oynamazsa Avrupa Birliği birlikte büyüme konusunda ilerleme kaydedemeyecektir.

More Sentences
grow old v. yaşlanmak
We all want to grow old, but we would prefer not to be old.
Hepimiz yaşlanmak istiyoruz ama yaşlanmamayı tercih ediyoruz.

More Sentences
grow a tree v. ağaç büyütmek
It takes years to grow a tree, yet it takes seconds to cut it.
Bir ağacı büyütmek yıllar alır ama kesmek saniyeler alır.

More Sentences
grow rich v. zenginleşmek
The rich grow richer and the poor grow poorer.
Zenginler daha da zenginleşir, yoksullar ise daha da yoksullaşır.

More Sentences
Phrasals
grow in v. büyümek
Flowers are growing in the meadow.
Çayırda çiçekler büyüyor.

More Sentences
grow out of (something) v. (bir şeye) sığmayacak kadar büyümek
The boy has grown out of all his old clothes.
Çocuk eski elbiselerine sığmayacak kadar büyüdü.

More Sentences
Speaking
grow up expr. büyü
So grow up fast, kid, I'm waiting for you.
Çabuk büyü çocuğum, seni bekliyorum.

More Sentences
grow up expr. büyü artık
Grow up!
Büyü artık!

More Sentences
Agriculture
grow crops v. ürün yetiştirmek
Arable land is land that can be used to grow crops.
Ekilebilir arazi, ürün yetiştirmek için kullanılabilecek arazidir.

More Sentences
Tobacco
grow pale v. sararmak
My mother grew pale on hearing the news.
Annem haberi duyunca sarardı.

More Sentences
General
grow stronger n. daha kuvvetli geliş
money doesn't grow on trees n. para kolay kazanılmıyor
money doesn't grow on trees n. para ağaçta yetişmez
grow business n. işi büyütmek
grow-out n. büyüme
room to grow n. büyüme payı
grow out of v. kabına sığmamak
help grow v. yardımı artırmak
grow old v. kocaltmak
grow fat v. palazlanmak
grow plump v. tombullaşmak
grow away from v. ile ilişkileri azalmak
grow pale v. benzi atmak
grow into v. zamanla büyüyüp bir giysinin ölçülerine uymak
grow into a man v. adam olmak
grow old v. yıpranmak
grow into v. alışmak (bir işe)
grow violent v. alevlenmek
grow old v. kartlaşmak
grow fat v. etlenmek
grow teeth v. diş çıkarmak
grow and develop v. boylanıp poslanmak
grow out of v. büyüyüp vazgeçmek (kötü bir şeyden)
grow horns v. boynuzlanmak
grow lean v. zayıflamak
grow old v. saçı başı ağarmak
grow on trees v. bol olmak
grow thin v. zayıflamak
grow large v. irileşmek
cause to grow v. büyümesine neden olmak
grow tall v. boy atmak
grow merry v. neşelenmek
grow more mellow v. daha fazla olgunlaşmak
grow ripe v. olgunlaşmak
grow up v. çıkmak
grow hot v. sinirlenmek
grow into manhood v. adam olmak
begin to grow v. terlemek
grow different v. başkalaşmak
grow less v. eksilmek
grow fat v. semirmek
grow rife v. aşırı çoğalmak
grow mature v. olgunlaşmak
grow up v. gelişmek
grow apace v. serpilmek
grow taller v. boylanmak
grow on someone v. zamanla birinin hoşuna gitmeye başlamak
grow hair v. tüylenmek
grow feathers v. tüylenmek
grow old v. kocalmak
grow difficult v. güçleşmek
grow old v. ihtiyarlamak
grow out of v. olgunlaşıp vazgeçmek (kötü bir şeyden)
grow rife v. yayılmak
grow hot v. kızmak
grow prodigiously v. devleşmek
grow hot v. öfkelenmek
grow up v. vuku bulmak
grow out of v. çok büyümek
grow white v. beyazlaşmak
grow deaf v. sağırlaşmak
grow away from v. uzaklaşmak
live to see one's children grow up and get married v. mürüvvetini görmek
grow out of v. büyüdüğü için giyememek (bir giysiyi)
grow pale v. sararıp solmak
grow outward v. dışarı doğru büyümek
grow old v. kocamak
grow up v. meydana gelmek
grow old v. farımak
grow lazy v. tembelleşmek
grow up v. palazlanmak
grow upward v. yukarı doğru büyümek
grow mellow v. olgunlaşmak
grow lean and gaunt v. avurdu avurduna geçmek
grow nail v. tırnak uzatmak
grow mustache v. bıyık bırakmak
grow hair v. saçını uzatmak
grow hair v. saç uzatmak
grow beard v. sakal bırakmak
grow pale v. benzi uçmak
(hair) grow v. saç çıkarmak
grow one's hair v. saçlarını uzatmak
grow hair v. saçları uzatmak
grow to length v. boyuna gelmek
grow barley v. arpa yetiştirmek
grow fish v. balık yetiştirmek
(one's profit) grow v. karı yükselmek
grow back to one's natural colour v. doğal rengini geri kazanmak
grow grain v. buğday yetiştirmek
grow gradually v. adım adım gelişmek
grow steadily v. adım adım gelişmek
grow serious v. ciddiye binmek
grow accustomed to v. alışmaya başlamak
grow accustomed to v. alışmak
grow weary v. yorgun düşmek
grow jealous v. kıskançlık göstermek
grow the company v. şirketi büyütmek
grow the company v. şirket büyütmek
grow agitated v. ajite olmak
grow in maturity v. olgunluğa erişmek
see one's child grow up and get married v. mürüvvetini görmek
clear a piece of land (in order to grow crops) v. tarla açmak
grow in intensity v. yoğunluğunu artırmak
grow out of v. -den kaynaklanmak
grow bad-tempered v. huysuzlaşmak
grow plant v. bitki yetiştirmek
grow rapidly v. hızla gelişmek
one's popularity to grow v. popülaritesi artmak
grow downwards v. aşağı doğru büyümek
grow downwards v. aşağı doğru gelişmek
grow down v. aşağı doğru gelişmek
grow down v. aşağı doğru büyümek
grow height v. boy atmak
grow height v. boy pos almak
grow height v. boyu uzamak
grow used to something v. bir şeye alışmak
grow accustomed to doing something v. bir şeyi yapamaya alışmak
grow accustomed to something v. bir şeye alışmak
grow apprehensive v. endişelenmek
grow to maturity v. olgunluğa erişmek
be in a hurry to grow up v. büyümek için can atmak
be in a hurry to grow up v. büyümek için acele etmek
grow sideburns v. favori bırakmak
grow out of sleepwalking v. (küçükken/büyüdükçe) uyurgezerlik sorununu aşmak
grow apace v. katlanarak artmak
grow a tree v. ağaç yetiştirmek
grow warmer v. sıcaklaşmak
grow impatient v. daha fazla dayanamamak/sabredememek
grow longer and longer v. uzadıkça uzamak
grow in numbers v. sayı olarak/sayıca büyümek
grow gray v. saçları ağarmak
grow grey v. saçları ağarmak
make grow v. büyütmek
make grow v. geliştirmek
grow fond of v. bir şeye ilgi beslemek
grow fond of v. bir şeye ilgi duymaya başlamak
grow (on) v. etkisi artmak
grow (on) v. giderek çekici hale gelmek
grow (on) v. giderek ilgi çekici olmak
grow (upon) v. etkisi artmak
grow (upon) v. giderek çekici hale gelmek
grow (upon) v. giderek ilgi çekici olmak
grow [obsolete] v. farz etmek
grow (away) v. belirli bir türde arkadaşlık geliştirmek
grow (together) v. belirli bir türde arkadaşlık geliştirmek
grow on v. daha kabul edilebilir hale gelmek
grow on v. daha hoş bir hale gelmek
grow out v. olgunlaştırmak
grow up v. olgunlaşmak
grow up v. yetişkin olmak
grow up v. çocukluk yapmayı bırakmak
grow rapidly adv. hızlı gelişmiş
grow up! interj. çocukluğu bırak!
Phrasals
grow out of v. yetişmek
grow out of v. nedeniyle olmak
grow out of v. içine sığamayacak kadar büyümek
grow apart v. bir ilişkide ayrı düşmek
grow out of something v. içine sığamayacak kadar büyümek
grow up v. yükselmek
grow over v. (çim/ağaç) bir şeyin üzerinde büyümek/yetişmek
grow from (something) v. (bir şeyden) büyümek
grow from (something) v. (bir başlangıç noktasından) gelişmek
grow from (something) v. (bir şey sayesinde) olgunlaşmak
grow from (something) v. (bir şeyden) ders almak
grow from (something) v. (bir şeyden) tecrübe edinmek
grow from (something) v. (bir deneyimden sonra) değişmek
grow something from something v. tohumdan, soğandan yetiştirmek
grow something from something v. tohumdan, soğandan büyütmek
grow from something v. tohumdan, soğandan yetişmek
grow from something v. tohumdan, soğandan büyümek
grow upon (someone or something) v. (birinin) gözünde değeri artmak
grow upon (someone or something) v. (biri) tarafından giderek takdir edilmek
grow upon (someone or something) v. (biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek
grow upon (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) içinde büyümek
grow upon (someone or something) v. (biri/bir şey) için daha belirgin bir hal almak
grow upon (someone or something) v. (biri/bir şey) için daha aşikar hale gelmek
grow upon (someone or something) v. (biri/bir şey) için bariz bir hale gelmek
grow on (someone or something) v. (birinin) gözünde değeri artmak
grow on (someone or something) v. (biri) tarafından giderek takdir edilmek
grow on (someone or something) v. (biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek
grow on (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) içinde büyümek
grow on (someone or something) v. (biri/bir şey) için daha belirgin bir hal almak
grow on (someone or something) v. (biri/bir şey) için daha aşikar hale gelmek
grow on (someone or something) v. (biri/bir şey) için bariz bir hale gelmek
grow in v. büyüyerek doldurmak
grow in v. bir özelliği geliştirmek
grow in v. bir niteliği geliştirmek
grow in v. bir vasfı geliştirmek
grow in v. bir konuda gelişmek
grow in v. bir konuda ilerlemek
grow into (something) v. zamanla büyüyüp (bir şey) olmak
grow into (something) v. zamanla gelişip (bir şey) olmak
grow into (something) v. zamanla olgunlaşıp (bir şey) olmak
grow into (something) v. bir yeteneği/beceriyi zamanla geliştirmek
grow into (something) v. zamanla (bir şeye) uygun hale gelmek
grow into (something) v. büyüyüp (bir şeyin) içini doldurmak
grow into (something) v. bir ölçüyü/bedeni dolduracak kadar büyümek
grow into (something) v. kötüleşip (başka bir şeye) dönüşmek
grow into (something) v. yoğunlaşıp (başka bir şeye) dönüşmek
grow into (something) v. şiddetlenip (başka bir şeye) dönüşmek
grow into (something) v. (bir şeyin) içine doğru büyümek
grow into (something) v. büyüyüp (bir şeyi) istila etmek
grow into (something) v. büyüyüp (bir şeyi) kaplamak
grow into (something) v. büyüyüp (bir şeyin) içine yayılmak
grow up into (something) v. büyüyüp (bir şey) olmak
grow up into (something) v. olgunlaşıp (bir şey) olmak
grow apart from someone v. birinden uzaklaşmak
grow down (into something) v. (bir şeyin içine) doğru uzamak/büyümek
grow in something v. bir şeyi gelişmek
grow in something v. bir özelliği artmak
grow in something v. bir şeyde büyümek
grow in something v. bir şeyde gelişmek
grow upon (one) v. (birinin) gözünde değeri artmak
grow upon (one) v. (biri) tarafından giderek takdir edilmek
grow upon (one) v. (biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek
grow upon (one) v. (birinin) içinde büyümek
grow upon (one) v. (biri) için daha belirgin bir hal almak
grow upon (one) v. (biri) için daha aşikar hale gelmek
grow upon (one) v. (biri) için bariz bir hale gelmek
grow on (one) v. (birinin) gözünde değeri artmak
grow on (one) v. (biri) tarafından giderek takdir edilmek
grow on (one) v. (biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek
grow on (one) v. (birinin) içinde büyümek
grow on (one) v. (biri) için daha belirgin bir hal almak
grow on (one) v. (biri) için daha aşikar hale gelmek
grow on (one) v. (biri) için bariz bir hale gelmek
grow away from (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) giderek bağları kopmak
grow away from (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) ilişkisi giderek bozulmak
grow away from (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) duygusal bağı giderek zayıflamak/kopmak
grow away from (something) v. (bir şeyden) uzaklaşarak büyümek
grow away from (something) v. büyüdükçe (bir şeyden) uzaklaşmak
grow away from (someone) v. (birine) olan bağımlılığı azalmak
grow away from (someone) v. git gide (birinden) bağımsız hale gelmek
grow from v. -'den büyümek
grow from v. -'den gelişmek
grow from v. -'den ders almak
grow from v. sayesinde olgunlaşmak
grow from v. -'den tecrübe edinmek
grow from v. -'den sonra değişmek
grow in something v. bir yeteneği/özelliği gelişmek
grow in something v. bir şey açısından gelişmek/gelişim göstermek
grow on v. içinde büyümek
grow on v. -'de büyümek
grow on v. ile beslenip büyümek
grow on v. -'den beslenmek
grow on v. daha belirgin bir hal almak
grow on v. daha aşikar hale gelmek
grow on v. bariz bir hale gelmek
grow on v. giderek güzelleşmek
grow on v. giderek hoş bir hal almak
grow on v. giderek kabul edilebilir bir hale gelmek
grow upon v. içinde büyümek
grow upon v. -'de büyümek
grow upon v. ile beslenip büyümek
grow upon v. -'den beslenmek
grow upon v. daha belirgin bir hal almak
grow upon v. daha aşikar hale gelmek
grow upon v. bariz bir hale gelmek
grow upon v. giderek güzelleşmek
grow upon v. giderek hoş bir hal almak
grow upon v. giderek kabul edilebilir bir hale gelmek
grow out v. uzamak
grow out of (something) v. (bir şeyden) yetişmek
grow out of (something) v. (bir şey için) büyümüş olmak
grow out of (something) v. (bir şeyden) ortaya çıkmak
grow out of (something) v. (bir şeyden) gelişmek
grow out of (something) v. (bir şeyin) büyümesiyle/gelişmesiyle meydana gelmek
grow over (something) v. (bir şeyin) üzerine doğru büyümek/gelişmek
grow over (something) v. büyüyüp (bir şeyin) üzerini kaplamak
grow up into someone or something v. olgunlaşıp biri/bir şey olmak
grow up into someone or something v. büyüyüp biri/bir şey olmak
Phrases
may god let him/her grow up with his/her mother and father expr. allah analı babalı büyütsün
you could hear the grass grow expr. kalp atışlarını bile duyabilirsin
you could hear the grass grow expr. iğne atsan duyulur
Proverb
great oaks from little acorns grow v. büyük ve başarılı şirketler, kuruluşlar bazen çok mütevazı bir şekilde başlar
great oaks from little acorns grow v. çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir
great oaks from little acorns grow v. mütevazı bir konumdayken ummadığınız kadar çok başarılı olabilirsiniz
great oaks from little acorns grow v. her şey başlangıçta küçüktür, zamanla büyüyüp serpilir
great oaks from little acorns grow v. palamut büyür meşe olur
tall oaks from little acorns grow v. büyük ve başarılı şirketler, kuruluşlar bazen çok mütevazı bir şekilde başlar
tall oaks from little acorns grow v. çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir
tall oaks from little acorns grow v. mütevazı bir konumdayken ummadığınız kadar çok başarılı olabilirsiniz
tall oaks from little acorns grow v. her şey başlangıçta küçüktür, zamanla büyüyüp serpilir
tall oaks from little acorns grow v. palamut büyür meşe olur
absence makes the heart grow fonder ayrılık kalbi sevgiyle doldurur
money does not grow on trees para kolay kazanılmaz
great oaks from little acorns grow küçük şeylerden büyük şeyler doğar
mighty oaks from little acorns grow küçük şeylerden büyük şeyler doğar
money does not grow on trees para ağaçta yetişmez
money does not grow on trees para kolay kazanılmıyor
absence makes the heart grow fonder ayrılık düşkünlüğü artırır
absence makes the heart grow fonder mesafe sevgiyi/özlemi artırır
great oaks grow from small acorns tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi
great oaks grow from small acorns çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir
great oaks grow from small acorns her şey başlangıçta küçüktür zamanla büyüyüp serpilir
great oaks grow from small acorns palamut büyür meşe olur
great oaks grow from small acorns küçük şeylerden büyük şeyler doğar
great oaks from little acorns grow tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi
great oaks from little acorns grow çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir
great oaks from little acorns grow her şey başlangıçta küçüktür zamanla büyüyüp serpilir
great oaks from little acorns grow palamut büyür meşe olur
great oaks from little acorns grow küçük şeylerden büyük şeyler doğar
mighty oaks from little acorns grow tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi
mighty oaks from little acorns grow çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir
mighty oaks from little acorns grow her şey başlangıçta küçüktür zamanla büyüyüp serpilir
mighty oaks from little acorns grow palamut büyür meşe olur
mighty oaks from little acorns grow küçük şeylerden büyük şeyler doğar
great oaks from little acorns grow büyük ve başarılı şirketler, kuruluşlar bazen çok mütevazı bir şekilde başlar
great oaks from little acorns grow çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir
great oaks from little acorns grow mütevazı bir konumdayken ummadığınız kadar çok başarılı olabilirsiniz
great oaks from little acorns grow tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi
tall oaks from little acorns grow büyük ve başarılı şirketler, kuruluşlar bazen çok mütevazı bir şekilde başlar
tall oaks from little acorns grow çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir
tall oaks from little acorns grow mütevazı bir konumdayken ummadığınız kadar çok başarılı olabilirsiniz
tall oaks from little acorns grow tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi
Colloquial
grow rich v. çulu tutmak
grow to (do something) v. zamanla (bir şey yapmaya) başlamak
grow to (do something) v. yavaş yavaş (bir şey yapmaya) başlamak
grow to (do something) v. giderek/gittikçe (bir şey yapar) olmak
grow a pair expr. cesaretini topla
Idioms
let the grass grow beneath (one's) feet v. hiçbir şey yapmadan vakit geçirmek
let the grass grow beneath (one's) feet v. boşuna zaman harcamak
let the grass grow beneath (one's) feet v. oyalanmak
let the grass grow beneath (one's) feet v. eğlenmek
let the grass grow beneath (one's) feet v. atıl kalmak/davranmak
let the grass grow beneath (one's) feet v. pasif kalmak
let the grass grow beneath (one's) feet v. bir türlü harekete geçmemek
let the grass grow beneath (one's) feet v. tembel/üşengeç olmak/davranmak
let the grass grow beneath (one's) feet v. tembellik yapmak
let the grass grow beneath (one's) feet v. minder çürütmek
not let the grass grow beneath (one's) feet v. boş/yerinde duramamak/oturamamak
not let the grass grow beneath (one's) feet v. dur durak bilmemek
not let the grass grow beneath (one's) feet v. her yere/işe yetişmek
not let the grass grow beneath (one's) feet v. kıçı yer/minder görmemek
not let the grass grow beneath (one's) feet v. bir dakika durmamak/oturmamak
not let the grass grow beneath (one's) feet v. çok/sürekli aktif olmak
grow cold v. üşümek
grow cold v. solmak
grow cold v. azalmak
grow cold v. sönmek
grow cold v. zayıflamak
grow away from v. ayrı yaşamak
grow cool towards someone v. birine karşı mesafeli/soğuk davranmaya başlamak
grow tired of v. bir şeyden sıkılmak
grow soft on someone v. birine yumuşak davranmak
grow cool towards someone v. birine karşı soğumaya başlamak
grow on trees v. bol bol olmak
grow on someone v. birine alışmak/ısınmak
grow away from v. bağları kopmak
grow soft on someone v. birine gerekli sertlikte davranmak
grow soft on someone v. birine gereken sertliği göstermemek
grow a backbone v. cesur olmak
grow too big for one's britches v. çıktığı yumurtayı beğenmemek
not let the grass grow under one's feet v. durduğu yerde duramamak
not let grass grow under one's feet v. durduğu yerde duramamak
grow like topsy v. çığ gibi büyümek
let grass grow under one's feet v. çalışmadan vakit geçirmek
grow apace v. çabucak büyümek
grow too big for one's boots v. çıktığı yumurtayı beğenmemek
grow a backbone v. güçlu karakter sahibi olmak
grow by leaps and bounds v. hızla büyümek/gelişmek
grow like a weed v. hızla/çabucak büyümek
grow apace v. gelişmek
let the grass grow under one's feet v. havyar kesmek
grow like topsy v. hızla büyümek/çoğalmak
grow away from v. ilişkisi bozulmak
grow apace v. ilerlemek
hear the grass grow v. kulağı iyi duymak
grow on trees v. kolay bulunmak
be like watching grass grow v. son derece sıkıcı olmak
grow apace v. süratle büyümek
be as interesting as watching grass grow v. son derece sıkıcı olmak
grow apart v. yavaş yavaş kopmak
let the grass grow under one's feet v. zaman harcamak
let grass grow under one's feet v. vakti boşa harcamak
grow knee-high by the 4th of july v. (ekinler) iyice büyümek
grow away from v. (arkadaş vb) ayrılmak
grow apace v. yayılmak
let the grass grow beneath (one's) feet v. aktif olmamak
let the grass grow beneath (one's) feet v. hareketsiz olmak
let the grass grow beneath (one's) feet v. durgun olmak
let the grass grow beneath (one's) feet v. boş boş durmak/dikilmek
grow to do v. zamanla (bir şey yapmaya) başlamak
grow to do v. yavaş yavaş (bir şey yapmaya) başlamak
grow to do v. giderek/gittikçe (bir şey yapar) olmak
grow up into v. olgunlaşıp (bir şey) olmak
grow up into v. büyüyüp (bir şey) olmak
let grass grow under feet v. vakti boşa harcamak
let grass grow under feet v. çalışmadan vakit geçirmek
let grass grow under feet v. zaman harcamak
let grass grow under feet v. oyalanmak
let grass grow under feet v. durduğu yerde durmak
not grow on trees v. ağaçta yetişmemek
not grow on trees v. bedavadan olmamak/gelmemek
not grow on trees v. kolay elde edilmemek
not grow on trees v. zor elde edilmek/kazanılmak
not grow on trees v. ucuz olmamak
not let the grass grow under feet v. durduğu yerde duramamak
not let the grass grow under feet v. ayağının altında ot bitirmemek
not let the grass grow under feet v. boşa zaman harcamamak
not let the grass grow under your feet v. durduğu yerde duramamak
not let the grass grow under your feet v. ayağının altında ot bitirmemek
not let the grass grow under your feet v. boşa zaman harcamamak
not let the grass grow under one's feet expr. ayağının altında ot bitirmez
not let the grass grow under one's feet expr. boşa zaman harcamaz
money doesn't grow on trees expr. ekmek aslanın ağzında
don't let the grass grow under your feet expr. ayağının altında ot bitirme
don't let the grass grow under your feet expr. boşa zaman harcama
don't let the grass grow under your feet expr. durduğun yerde durma
don't let the grass grow under your feet expr. oyalanma
don't let the grass grow under one's feet expr. ayağının altında ot bitirme
don't let the grass grow under one's feet expr. boşa zaman harcama
don't let the grass grow under one's feet expr. durduğun yerde durma
don't let the grass grow under one's feet expr. oyalanma
like watching grass grow expr. son derece sıkıcı
like watching grass grow expr. aşırı sıkıcı
laugh and grow fat gülmek/neşe sağlığa iyi gelir
Speaking
he didn't let any grass grow under his feet n. hiç vakit kaybetmedi
never grow up expr. asla büyüme
I want to be like him when I grow up expr. büyüyünce onun gibi olmak istiyorum
when you grow up and have kids you will understand me expr. büyüyüp çocukların olduğunda beni anlarsın
what will you be when you grow up? expr. büyüdüğünde ne olacaksın?
I want to be like him when I grow up expr. büyüdüğümde onun gibi olmak istiyorum
when i grow up expr. büyüdüğümde
I want to be a stylist when I grow up expr. büyüyünce stilist olmak istiyorum
when I grow up expr. büyüyünce
I wanna be a stylist when I grow up expr. büyüyünce stilist olmak istiyorum
grow up expr. büyü de gel
when I grow up expr. ben büyüyünce
what do you want to be when you grow up? expr. büyüyünce ne olmak istiyorsun?
my hair doesn't grow long enough expr. saçlarım yeterince uzamıyor
where did you grow up? expr. sen nerede büyüdün?
I grow older expr. yaşlandım
Computer
can grow expr. büyüyebilir
grow selection expr. seçimi büyült
grow selection expr. seçimi büyüt
grow font expr. yazı tipini büyüt
grow font 1 pt expr. yazı tipini 1 nk büyüt
grow turn expr. uzat ve çevir
Traffic
(traffic) grow v. trafik yoğunlaşmak
Dermatology
(cold sore) grow v. uçuk çıkmak
Marine Biology
grow-out n. pazar boyu
Agriculture
grow bag n. topraksız bitki yetiştirme ortamı
grow light n. bitki aydınlatma lambası
grow lamp n. bitki aydınlatma lambası
grow vegetables v. sebze yetiştirmek
grow the potato v. patates yetiştirmek
Tobacco
grow pale v. solmak
Slang
grow a pair n. cesaretini topladı
grow a spine v. güven ya da cesaret kazanmak
grow a set (of balls) v. gücünü toplamak
grow a set (of balls) v. kendine güvenmeye başlamak
grow a set (of balls) v. taşaklı davranmaya başlamak
grow a set (of balls) v. biraz taşaklı olmak
grow a set (of balls) v. cesaretlenmek
grow a set (of balls) v. cesaretini toplamak
grow a pear expr. adam ol
grow some balls! expr. biraz erkek ol!
grow the hell up expr. büyü de gel
grow some balls expr. biraz erkek ol