|
- I grew up in Northern Ireland in the shadow of violence, terrorism and intimidation.
- Kuzey İrlanda'da şiddet, terörizm ve sindirme politikalarının gölgesinde büyüdüm.
- Alcohol consumption is therefore widely regarded as part of growing up.
- Bu nedenle alkol tüketimi yaygın olarak büyümenin bir parçası olarak kabul edilmektedir.
- Consumers will only have grown up if we continue to offer them transparency and openness.
- Tüketiciler ancak onlara şeffaflık ve açıklık sunmaya devam edersek büyümüş olacaklar.
- I believe that, because of these events, Europe has grown up over these six months.
- Bu olaylar nedeniyle Avrupa'nın bu altı ay içerisinde büyüdüğüne inanıyorum.
- Romanian society has grown up.
- Romanya toplumu büyüdü.
- I grew up in an army that believed we should always do that.
- Her zaman bunu yapmamız gerektiğine inanan bir orduda büyüdüm.
- Growing up without a father can have a terrible effect on a little boy.
- Babasız büyümek küçük bir çocuk üzerinde korkunç etkiler yaratabilir.
- No kid wants to grow up in that kind of a family.
- Böyle bir ailede büyümeyi hiçbir çocuk istemez.
- No kid wants to grow up in that kind of a family.
- Hiçbir çocuk böyle bir ailede büyümek istemez.
- Growing up without a father can have a terrible effect on a little boy.
- Babasız büyümek küçük bir çocuğu çok kötü etkileyebilir.
- Growing up without a father can have a terrible effect on a little boy.
- Babasız büyümek küçük bir çocuk üzerinde korkunç bir etki yaratabilir.
- My six-month-old child is healthy and growing up fast.
- Altı aylık çocuğum sağlıklı ve hızla büyüyor.
- My six-month-old child is healthy and growing up fast.
- Altı aylık çocuğumun sağlığı iyi ve hızla büyüyor.
- I grew up in an army that believed we should always do that.
- Ben her zaman bunu yapmamız gerektiğine inanan bir orduda büyüdüm.
- My six-month-old child is healthy and growing up fast.
- Altı aylık bebeğim sağlıklı ve hızla büyüyor.
- I grew up in this small town.
- Ben bu küçük kasabada büyüdüm.
- I grew up in Boston, but my wife comes from Chicago.
- Ben Boston'da büyüdüm ama eşim Chicago'dan geliyor.
- I grew up with these TV shows.
- Ben bu dizilerle büyüdüm.
- I grew up in the woods.
- Ben ormanda büyüdüm.
- Tom can see the many weeds that had grown up around the house.
- Tom evin etrafında büyümüş olan pek çok yabani otları görebiliyor.
- Tom grew up in the 90s.
- Tom 90'larda büyüdü.
- Tom has grown up and can stand on his own feet now.
- Tom büyüdü ve artık kendi ayakları üzerinde durabilir.
- Where in Austria did you grow up?
- Avusturya'da nerede büyüdün?
- He grew up in small towns in Texas.
- Teksas'ta küçük şehirlerde büyüdü.
- I want you to grow up.
- Büyümeni istiyorum.
- You must not smoke till you grow up.
- Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.
- I was born and grew up in Matsuyama.
- Matsuyama'da doğdum ve büyüdüm.
- Now that you're grown up, you must not behave like that.
- Artık büyüdüğüne göre, böyle davranmamalısın.
- Tom grew up in squalid conditions.
- Tom sefil koşullarda büyüdü.
- This is the house where I grew up.
- Bu büyüdüğüm evdir.
- She wants to be a tennis player when she grows up.
- Büyüyünce tenisçi olmak istiyor.
- He grew up in small towns in Texas.
- Teksas'ta küçük bir kasabada büyüdü.
- Tom grew up with dyslexia.
- Tom disleksi ile büyüdü.
- Tell Tom I grew up in Boston, just like he did.
- Tom'a söyle, ben de onun gibi Boston'da büyüdüm.
- Sami grew up in Brooklyn, New York.
- Sami Brooklyn, New York'ta büyüdü.
- All the kids I grew up with could swim before they started going to school.
- Birlikte büyüdüğüm bütün çocuklar okula gitmeye başlamadan önce yüzebiliyorlardı.
- For him, the arctic climate of Arkhangelsk was hell on earth, but for her, who had grown up in this region, Arkhangelsk was heaven on earth.
- Arkhangelsk'in kutup iklimi onun için yeryüzündeki cehennemdi ama bu bölgede büyümüş olan kadın için Arkhangelsk yeryüzündeki cennetti.
- When I grow up, I want to be a king.
- Büyüdüğümde kral olmak istiyorum.
- Tom grew up here in Boston.
- Tom burada Boston'da büyüdü.
- Tom grew up with dyslexia.
- Tom disleksiyle büyüdü.
- Tom wants to be a policeman when he grows up.
- Tom büyüdüğünde bir polis olmak istiyor.
- Tom wondered where Mary had grown up.
- Tom, Mary'nin nerede büyüdüğünü merak etti.
- She grew up in Japan and China.
- Japonya ve Çin'de büyüdü.
- What will you do when you grow up?
- Büyüdüğün zaman ne yapacaksın?
- I wanna be a smart man like Jamal when I grow up.
- Büyüdüğümde Jamal gibi akıllı bir adam olmak isterim.
- I grew up with them.
- Onlarla birlikte büyüdüm.
- He grew up in a small town.
- O küçük bir kasabada büyüdü.
- We didn't have a lot of money growing up.
- Büyürken çok paramız yoktu.
- The town where I grew up didn't have parking meters.
- Büyüdüğüm kasabada parkmetre yoktu.
- I grew up speaking two languages.
- Ben iki dil konuşarak büyüdüm.
- That's where I grew up.
- Orası benim büyüdüğüm yer.
- He grew up to be a great person.
- Harika bir insan olarak büyüdü.
- I grew up with horses.
- Atlarla büyüdüm.
- I wish school had been like this when I was growing up.
- Keşke ben büyüyorken okul böyle olsaydı.
- You grew up in poverty, didn't you?
- Sen yoksulluk içinde büyüdün, değil mi?
- When I grow up I want to be just like my Dad.
- Büyüyünce aynı babam gibi olmak istiyorum.
- Did Tom grow up in Boston?
- Tom Boston'da mı büyüdü?
- You're grown up now.
- Artık büyüdün.
- Pine trees can grow up to thirty meters tall.
- Çam ağaçları otuz metre yüksekliğe kadar büyüyebilirler.
- She grew up to be a veterinarian.
- Büyüdüğünde veteriner olmuş.
- I think it's time for you to grow up.
- Bence artık büyüme vaktin geldi.
- Tyler was born and grew up in the same part of Virginia as William Henry Harrison.
- Tyler, William Henry Harrison ile Virginia'nın aynı bölgesinde doğdu ve büyüdü.
- Sami grew up on Long Island, New York.
- Sami Long Island, New York'ta büyüdü.
- He is going to be a doctor when he grows up.
- O, büyüdüğünde doktor olacak.
- I grew up around here.
- Buralarda büyüdüm.
- Our little girl is growing up.
- Küçük kızımız büyüyor.
- Tom and Mary grew up in Boston.
- Tom ve Mary Boston'da büyüdüler.
- Fadil was growing up fast.
- Fadıl hızla büyüyordu.
- Babies grow up inside the amniotic fluid in the womb.
- Bebekler rahimdeki amniyotik sıvının içinde büyürler.
- Tom grew up with John and Mary.
- Tom, John ve Mary ile birlikte büyüdü.
- When I grow up, I want to be just like my father.
- Büyüdüğümde tıpkı babam gibi olmak istiyorum.
- You're grown up enough to face your own problems.
- Kendi sorunlarınızla yüzleşecek kadar büyümüşsünüzdür.
- John grew up to be a great artist.
- John büyüyünce büyük bir sanatçı oldu.
- You need to grow up.
- Büyümelisin.
- Layla grew up in rural England.
- Leyla, İngiltere kırsalında büyüdü.
- I grew up here in Boston.
- Burada, Boston'da büyüdüm.
- She grew up in chaotic circumstances.
- Kaotik koşullarda büyümüştü.
- I'd like to go through just one day without being told I need to grow up.
- Bana büyümem gerektiği söylenmeden sadece bir gün geçirmek istiyorum.
- Have you told Tom about where you grew up?
- Tom'a nerede büyüdüğünü anlattın mı?
- Sami grew up in a vibrant college town.
- Sami canlı bir üniversite kasabasında büyüdü.
- What does your son want to be when he grows up?
- Oğlunuz büyüyünce ne olmak istiyor?
- I grew up near the ocean.
- Okyanus kenarında büyüdüm.
- She was born in the United States and grew up in Japan.
- Amerika Birleşik Devletleri'nde doğdu ve Japonya'da büyüdü.
- Tom grew up in a conservative family.
- Tom muhafazakar bir ailede büyüdü.
- Eat your vegetables so that you will grow up to be big and strong.
- Büyük ve güçlü olmak için büyüyebilesin diye sebzelerini ye.
- Tom talked about growing up in Boston.
- Tom Boston'da büyümekten bahsetti.
- I grew up around here.
- Ben buralarda büyüdüm.
- Did you have a dog when you were growing up?
- Sen büyürken bir köpeğin var mıydı?
- This is the neighborhood where I grew up.
- Burası benim büyüdüğüm semt.
- This is the house where I grew up.
- Burası büyüdüğüm ev.
- I don't want to grow up.
- Büyümek istemiyorum.
- When I grow up, I want to be an English teacher.
- Büyüdüğümde İngilizce öğretmeni olmak istiyorum.
- Dan lived in a London neighborhood, where he grew up.
- Dan bir Londra mahallesinde, büyüdüğü yerde, yaşadı.
- Dan and Linda live in London where they both grew up.
- Dan ve Linda, ikisinin de büyüdüğü Londra'da yaşıyor.
- What will you do when you grow up?
- Büyüyünce ne yapacaksın?
- He wants to be a Lego model designer when he grows up.
- Büyüyünce Lego model tasarımcısı olmak istiyor.
- Tom grew up in a one-horse town and was overwhelmed when he moved to the big smoke.
- Tom tek atlı bir kasabada büyümüş ve büyük şehre taşındığında bunalmıştır.
- Tom grew up in a rich family.
- Tom zengin bir ailede büyüdü.
- Our grandfather learned five languages when he was growing up.
- Büyükbabamız büyürken beş dil öğrenmiş.
- She was born in the United States and grew up in Japan.
- O, Amerika Birleşik Devletleri'nde doğdu ve Japonya'da büyüdü.
- She grew up in a rough part of the city.
- Şehrin zor bir bölgesinde büyümüştü.
- I think I'd like to be a doctor when I grow up.
- Sanırım büyüyünce doktor olmak istiyorum.
- I grew up in this house.
- Bu evde büyüdüm.
- She wants to be a tennis player when she grows up.
- Büyüdüğünde tenisçi olmak istiyor.
- Sami grew up in an ordinary family.
- Sami sıradan bir ailede büyüdü.
- Tom grew up in the Midwest.
- Tom Orta Batı'da büyüdü.
- Layla grew up in Arabia and was very familiar with camels.
- Layla Arabistan'da büyüdü ve develere çok aşinaydı.
- I thought you grew up in Boston.
- Boston'da büyüdüğünüzü sanıyordum.
- She grew up in Australia.
- Avustralya'da büyüdü.
- Tom grew up speaking French.
- Tom Fransızca konuşarak büyüdü.
- Tom grew up near a lake, but he isn't a good swimmer.
- Tom göl kenarında büyümüştü ama iyi bir yüzücü değildi.
- Nothing gave her greater pleasure than to watch her son growing up.
- Hiçbir şey ona oğlunun büyüdüğünü görmekten daha büyük bir zevk vermedi.
- Did you grow up in Boston?
- Boston'da mı büyüdün?
- She grew up to be a beautiful lady.
- Büyüdü ve güzel bir hanımefendi oldu.
- His children have grown up.
- Onun çocukları büyüdü.
- She grew up to be a great scientist.
- Büyüyünce büyük bir bilim insanı oldu.
- That she grew up in the United States is well-known.
- Amerika Birleşik Devletleri'nde büyüdüğü iyi biliniyor.
- We don't even know where Tom grew up.
- Tom'un nerede büyüdüğünü biz bile bilmiyoruz.
- What would you like to be when you grow up?
- Büyüyünce ne olmak istiyorsun?
- I don't want our child to grow up here.
- Çocuğumuzun burada büyümesini istemiyorum.
- Tom and Mary grew up in Boston.
- Tom ve Mary Boston'da büyüdü.
- Tom grew up in poverty.
- Tom yoksulluk içinde büyüdü.
- You grew up around here, didn't you?
- Sen buralarda büyüdün, değil mi?
- Kids grow up so fast.
- Çocuklar çok hızlı büyüyor.
- I want to be a pilot when I grow up.
- Büyüdüğüm zaman bir pilot olmak istiyorum.
- I grew up in this city.
- Bu şehirde büyüdüm.
- This child has grown up normally.
- Bu çocuk normal bir biçimde büyüdü.
- Tom grew up in a small town not far from here.
- Tom buradan çok uzak olmayan küçük bir kasabada büyüdü.
- I grew up without a father.
- Ben babasız büyüdüm.
- Layla grew up in a toxic environment.
- Leyla toksik bir çevrede büyüdü.
- You grew up in poverty, didn't you?
- Yoksulluk içinde büyüdün, değil mi?
- Although she grew up in Japan, she can speak perfect English.
- Japonya'da büyümüş olmasına karşın mükemmel İngilizce konuşabiliyor.
- I grew up watching football.
- Futbol seyrederek büyüdüm.
- Tom grew up in an orphanage.
- Tom bir yetimhanede büyüdü.
- Tom grew up here in Boston.
- Tom burada, Boston'da büyüdü.
- I grew up near a river.
- Nehir kenarında büyüdüm.
- American children grow up hearing those words.
- Amerikalı çocuklar bu sözcükleri işiterek büyürler.
- I grew up with her.
- Onunla birlikte büyüdüm.
- Many people in my grandfather's generation grew up on farms.
- Büyükbabamın kuşağındaki birçok insan çiftliklerde büyüdüler.
- I was born in Boston, but grew up in Chicago.
- Boston'da doğdum ama Chicago'da büyüdüm.
- I want you to grow up.
- Büyümenizi istiyorum.
- When the princess grew up she was betrothed to a prince who lived at a great distance.
- Prenses büyüdüğünde, çok uzakta yaşayan bir prensle nişanlanmış.
- Sami and Layla grew up in the same neighborhood.
- Sami'yle Leyla aynı mahallede büyüdü.
- What do you want to be when you grow up?
- Büyüdüğünde ne olmak istersin?
- You can be anything you want to be when you grow up.
- Büyüyünce olmak istediğin her şey olabilirsin.
- Tom grew up playing baseball.
- Tom beyzbol oynayarak büyüdü.
- He grew up to be a great scientist.
- Büyük bir bilim adamı olmak için büyüdü.
- What does your son want to be when he grows up?
- Oğlun büyüdüğünde ne olmak istiyor?
- I grew up with him.
- Onunla büyüdüm.
- Tom wants to be a banker when he grows up.
- Tom büyüdüğünde bir bankacı olmak istiyor.
- Tom grew up with Mary and John.
- Tom, Mary ve John'la birlikte büyüdü.
- Tom got used to living in Boston even though he'd grown up in a small town.
- Tom küçük bir kasabada büyümüş olmasına rağmen Boston'da yaşamaya alıştı.
- What does Tom want to be when he grows up?
- Tom büyüyünce ne olmak istiyor?
- Boston was a great place to grow up.
- Boston büyümek için harika bir yerdi.
- He grew up to be a college football player.
- Üniversite futbolcusu olmak için büyüdü.
- Sami grew up in a tiny Muslim community in Eastern Europe.
- Sami, Doğu Avrupa'da küçük bir Müslüman topluluğunda büyümüştü.
- He grew up to be a very reliable man.
- Çok güvenilir bir adam olarak büyüdü.
- Tom grew up in a loving home.
- Tom sevgi dolu bir evde büyüdü.
- Layla grew up in a toxic environment.
- Leyla zehirli bir ortamda büyüdü.
- Tom grew up in a multilingual environment.
- Tom çok dilli bir ortamda büyüdü.
- He grew up in a Christian town.
- O bir Hıristiyan kasabasında büyüdü.
- We aren't grown up enough.
- Biz yeteri kadar büyümedik.
- I grew up with horses.
- Ben atlarla büyüdüm.
- He grew up poor, so he's used to deprivation.
- O yoksul büyüdü, bu yüzden yoksunluğa alışkın.
- I grew up with him.
- Onunla birlikte büyüdüm.
- You need to grow up.
- Büyümen gerek.
- We grew up in the same village in Kabylie.
- Kabylie'de aynı köyde büyüdük.
- The two of them grew up in Boston.
- İkisi de Boston'da büyüdü.
- Sami grew up in a small Muslim community in Eastern Europe.
- Sami Doğu Avrupa'da küçük bir Müslüman topluluğunda büyüdü.
- Tom grew up in Boston.
- Tom Boston'da büyüdü.
- Tom grew up on this ranch.
- Tom bu çiftlikte büyüdü.
- Tom grew up in an isolated village deep in the mountains.
- Tom dağların derinliklerinde izole bir köyde büyüdü.
- It is true Wendy grew up at the seaside, but she isn't a good swimmer.
- Wendy'nin deniz kenarında büyüdüğü doğru, ama iyi bir yüzücü değil.
- The city I grew up is very beautiful.
- Büyüdüğüm şehir çok güzeldir.
- I grew up in the mountains.
- Dağlarda büyüdüm.
- When I grow up, I want to be a teacher.
- Büyüdüğüm zaman öğretmen olmak istiyorum.
- Where in Japan did you grow up?
- Japonya'nın neresinde büyüdünüz?
- I want to be somebody when I grow up.
- Büyüdüğümde ben önemli biri olmak istiyorum.
- Tom was lucky to grow up in a multilingual environment.
- Tom çok dilli bir ortamda büyüdüğü için şanslıydı.
- I grew up in a small town.
- Ben ufak bir kasabada büyüdüm.
- Hopefully, Tom won't be as crazy as the rest of his family when he grows up.
- Umarım Tom büyüdüğünde ailesinin geri kalanı gibi deli olmaz.
- Mary grew up in a conservative family.
- Mary muhafazakar bir ailede büyüdü.
- Layla grew up in the aristocratic world.
- Layla asiller dünyasında büyüdü.
- Tom lied about where he grew up.
- Tom nerede büyüdüğü hakkında yalan söyledi.
- Tom grew up surrounded by books.
- Tom kitapların arasında büyüdü.
- I used to know a guy that grew up in Boston.
- Ben Boston'da büyümüş bir adam tanırdım.
- Sami grew up bilingual.
- Sami iki dilli büyüdü.
- This is the house where Tom grew up.
- Burası Tom'un büyüdüğü ev.
- Tom is growing up.
- Tom büyüyor.
- We grew up within our family circle.
- Aile çevremiz içinde büyüdük.
- When I grow up, I want to be just like Tom.
- Ben de büyüyünce Tom gibi olmak istiyorum.
- Like Fadil, Layla also grew up in Cairo.
- Fadıl gibi Leyla da Kahire'de büyüdü.
- We had no electricity when I was growing up.
- Ben büyürken elektriğimiz yoktu.
- Tom didn't grow up here.
- Tom burada büyümedi.
- Tom grew up in a conservative family.
- Tom tutucu bir ailede büyüdü.
- I grew up in the country.
- Taşrada büyüdüm.
- Tom wants to be a carpenter when he grows up.
- Tom büyüyünce marangoz olmak istiyor.
- Wow, you've really grown up.
- Vay canına, gerçekten büyümüşsün.
- He wants to be a tennis player when he grows up.
- Büyüyünce tenisçi olmak istiyor.
- I want to be a doctor when I grow up.
- Büyüyünce doktor olmak istiyorum.
- You're all grown up.
- Hepiniz büyüdünüz.
- Don't grow up to be like me.
- Büyüyünce benim gibi olma.
- Tom grew up with me.
- Tom benimle büyüdü.
- Tom was born in Boston and he grew up there.
- Tom, Boston'da doğdu ve orada büyüdü.
- He said that he grew up in Tunisia.
- Tunus'ta büyüdüğünü söyledi.
- Tom grew up with three adopted brothers.
- Tom üç evlatlık kardeşle büyüdü.
- Tom is married to a woman who grew up in Boston.
- Tom Boston'da büyümüş bir kadınla evlidir.
- She grew up in the harsh environment of New York City.
- New York'un sert ortamında büyüdü.
- I was born and grew up in Matsuyama.
- Matsuyama'da doğup büyüdüm.
- The two of them grew up in Boston.
- Onlardan ikisi Boston'da büyüdü.
- Your son is quite grown up now.
- Oğlunuz artık büyüdü.
- Tom wants to be a doctor when he grows up.
- Tom büyüdüğünde bir doktor olmak istiyor.
- Sami grew up in rural Egypt.
- Sami Mısır'ın kırsalında büyüdü.
- Mary didn't want her children to grow up without a father.
- Mary çocuklarının babasız büyümesini istemiyordu.
- Why don't you grow up?
- Neden büyümüyorsun?
- She grew up in a small friendly town.
- Küçük ve samimi bir kasabada büyümüştü.
- In her second novel, the characters have grown up.
- İkinci romanında karakterler büyüdü.
- We practically grew up together.
- Neredeyse birlikte büyüdük.
- I want to be just like my father when I grow up.
- Büyüdüğüm zaman tam babam gibi olmak istiyorum.
- When I grow up I'd like to be a confectioner.
- Ben büyüyünce pastacı olmak istiyorum.
- Tom was born in Boston and he grew up there.
- Tom Boston'da doğdu ve orada büyüdü.
- Tell us everything you know about where Tom grew up.
- Tom'un büyüdüğü yer hakkında bütün bildiklerini bize anlat.
- I grew up singing with my three sisters.
- Ben üç kız kardeşimle birlikte şarkı söyleyerek büyüdüm.
- Kids grow up really fast.
- Çocuklar çok hızlı büyüyor.
- Hopefully, Tom won't be as crazy as the rest of his family when he grows up.
- Umarım, Tom büyüdükçe ailenin geri kalanı kadar delirmez.
- I grew up on a farm.
- Bir çiftlikte büyüdüm.
- I grew up speaking French to my mother and English to my father.
- Annemle Fransızca, babamla İngilizce konuşarak büyüdüm.
- Did you grow up speaking French?
- Fransızca konuşarak mı büyüdünüz?
- He is going to be a doctor when he grows up.
- Büyüdüğünde doktor olacak.
- Tom grew up near Boston.
- Tom Boston yakınlarında büyüdü.
- When I grow up, I want to be like him.
- Büyüyünce onun gibi biri olmak istiyorum.
- I want to be a teacher when I grow up.
- Büyüyünce öğretmen olmak istiyorum.
- Boston is where I grew up.
- Boston büyüdüğüm yerdir.
- Tom grew up in a town where everybody knew everybody.
- Tom herkesin herkesi tanıdığı bir kasabada büyüdü.
- When I grow up, I want to be king.
- Büyüyünce kral olmak istiyorum.
- He wants to be a tennis player when he grows up.
- Büyüdüğünde tenis oyuncusu olmak istiyor.
- Fadil grew up in a small town in Egypt.
- Fadıl, Mısır'daki küçük bir kasabada büyüdü.
- He grew up in a small town.
- Küçük bir kentte büyüdü.
- Look, tomatoes which grew up listening to Mozart!
- Bak, Mozart dinleyerek büyümüş domatesler!
- You grew up around here, didn't you?
- Buralarda büyüdün, değil mi?
- Children grow up very quickly.
- Çocuklar çok çabuk büyüyor.
- Layla grew up in a middle-class neighborhood.
- Layla orta sınıf bir mahallede büyüdü.
- Tom needs to grow up.
- Tom'un büyümesi gerek.
- We didn't have a lot of money growing up.
- Biz büyürken çok paramız yoktu.
- It's not far from where I grew up.
- Orası, büyüdüğüm yerden uzak değil.
- Tom grew up in a dysfunctional family.
- Tom işlevsiz bir ailede büyüdü.
- Tom grew up in a small fishing village.
- Tom küçük bir balıkçı köyünde büyüdü.
- She's grown up to be a beautiful woman.
- O büyüyüp güzel bir kadın oldu.
- Tom grew up in a tough suburb.
- Tom zorlu bir banliyöde büyüdü.
- That he grew up in America is well-known.
- Amerika'da büyüdüğü çok iyi biliniyor.
- Where in Austria did you grow up?
- Avusturya'nın neresinde büyüdün?
- She grew up to be a great scientist.
- Büyüdü ve büyük bir bilim insanı oldu.
- When I grow up, I want to be like him.
- Büyüdüğümde onun gibi olmak istiyorum.
- That's where I grew up.
- Bu benim büyüdüğüm yer.
- Sami grew up with his mother, stepfather, and six sisters.
- Sami annesi, üvey babası ve altı kız kardeşiyle birlikte büyüdü.
- I grew up in Boston, but my wife comes from Chicago.
- Ben Boston'da büyüdüm fakat karım Şikagoludur.
- That he grew up in China is well-known.
- Çin'de büyüdüğü çok iyi biliniyor.
- He is, as it were, a grown up baby.
- O, deyim yerindeyse, büyümüş bir bebek.
- Tom was lucky to grow up bilingual.
- Tom iki dilli büyüdüğü için şanslıydı.
- Tom has grown up a little bit.
- Tom biraz büyüdü.
- All the kids I grew up with could swim before they started going to school.
- Birlikte büyüdüğüm tüm çocuklar okula başlamadan önce yüzmeyi bilirdi.
- Sami grew up in a small Florida town called Saint Augustine.
- Sami, Saint Augustine adlı küçük bir Florida kasabasında büyüdü.
- Sami grew up in a blue-collar suburb.
- Sami mavi yakalıların yaşadığı bir banliyöde büyümüştü.
- Tom is all grown up.
- Tom büyüdü.
- Tom, what do you want to be when you grow up?
- Tom, büyüdüğünde ne olmak istiyorsun?
- Tom grew up in a small town in Australia.
- Tom Avustralya'da küçük bir kasabada büyüdü.
- Tom and Mary's kids have all now grown up and have families of their own.
- Tom ve Mary'nin çocuklarının hepsi büyüdü ve kendi ailelerine sahip oldular.
- It was surprising to see how fast the child grew up.
- Çocuğun bu kadar hızlı büyüdüğünü görmek şaşırtıcıydı.
- When I grow up, I want to be a fireman.
- Büyüdüğümde itfaiyeci olmak istiyorum.
- You grew up with too much materialism, and now you envy your neighbours.
- Çok fazla materyalizmle büyüdünüz ve şimdi komşularınızı kıskanıyorsunuz.
- My boys are all grown up.
- Benim bütün oğullarım büyüdü.
- Fred grew up to be a surgeon.
- Fred, büyüyüp cerrah oldu.
- We had a dog when I was growing up.
- Ben büyürken bir köpeğimiz vardı.
- The boy grew up to be a great scientist.
- Oğlan büyüdü ve büyük bir bilim insanı oldu.
- When I grow up, I want to be a teacher.
- Büyüdüğümde öğretmen olmak istiyorum.
- Tom sounds like he grew up singing in church.
- Tom kilisede şarkı söyleyerek büyümüş gibi.
- My sons have grown up.
- Oğullarım büyüdü.
- You've grown up.
- Büyümüşsün.
- What would you like to be when you grow up?
- Sen büyüyünce ne olmak istiyorsun?
- She was born in America and grew up in Japan.
- Amerika'da doğdu ve Japonya'da büyüdü.
- Where did you guys grow up?
- Nerede büyüdünüz?
- Neither Tom nor Mary grew up in Boston.
- Ne Tom ne de Mary Boston'da büyüdü.
- You can be anything you want to be when you grow up.
- Büyüdüğünde istediğin her şey olabilirsin.
- I grew up in a little town.
- Ben küçük bir kasabada büyüdüm.
- Tom didn't grow up with a dad.
- Tom bir babayla büyümedi.
- Tom grew up speaking both French and English.
- Tom hem Fransızca hem de İngilizce konuşarak büyüdü.
- I'm growing up.
- Büyüyorum.
- This is the house Tom grew up in.
- Bu Tom'un büyüdüğü ev.
- You need to grow up and mature a bit.
- Büyümelisin ve biraz olgunlaşmalısın.
- She's grown up to be a beautiful woman.
- Büyüdü ve güzel bir kadın oldu.
- He grew up with his parents.
- Ebeveynleriyle birlikte büyüdü.
- I grew up near Boston.
- Boston yakınlarında büyüdüm.
- He is, as it were, a grown up baby.
- Deyim yerindeyse, o büyümüşte küçülmüş bir bebek.
- I was born in Boston, but I grew up in Chicago.
- Boston'da doğdum, ama Chicago'da büyüdüm.
- They grew up in poverty.
- Onlar yoksulluk içinde büyüdüler.
- Tom grew up in the suburbs.
- Tom banliyölerde büyüdü.
- Kids grow up really fast.
- Çocuklar çok çabuk büyüyor.
- Tom wants to see the house Mary grew up in.
- Tom Mary'nin büyüdüğü evi görmek istiyor.
- He will be a doctor when he grows up.
- Büyüdüğünde doktor olacak.
- I grew up with those guys.
- Ben o adamlarla büyüdüm.
- I grew up in Australia.
- Ben Avustralya'da büyüdüm.
- Tom sounds like he grew up singing in church.
- Tom kulağa kilisede şarkı söyleyerek büyümüş gibi geliyor.
- Sami grew up in wealth.
- Sami zenginlik içinde büyüdü.
- He grew up in poverty.
- Yoksulluk içinde büyüdü.
- I grew up in that house.
- Bu evde büyüdüm.
- He grew up in poverty.
- O, yoksulluk içinde büyüdü.
- Tom and Mary's kids have all now grown up and have families of their own.
- Tom ve Mary'nin çocuklarının hepsi şimdi büyüdü ve kendi aileleri var.
- When I hear that song, I think about the place where I grew up.
- Bu şarkıyı duyduğumda, büyüdüğüm yeri düşünüyorum.
- One third of the friends I grew up with are dead.
- Birlikte büyüdüğüm arkadaşlarımın üçte biri öldü.
- Sami grew up in Brooklyn, New York.
- Sami, New York'taki Brooklyn'de büyüdü.
- Grow up and act your age!
- Büyüyün ve yaşınıza uygun davranın!
- The boy grew up to be a great statesman.
- Çocuk büyüdü ve büyük bir devlet adamı oldu.
- We aren't grown up enough.
- Yeterince büyümedik.
- I grew up in a small town.
- Ben küçük bir kasabada büyüdüm.
- She will be a beauty when she grows up.
- Büyüdüğünde çok güzel biri olacak.
- He wants to be a Lego model designer when he grows up.
- Büyüdüğünde Lego model tasarımcısı olmak istiyor.
- Tom wants to be a carpenter when he grows up.
- Tom büyüdüğünde marangoz olmak istiyor.
- I grew up in this neighborhood.
- Bu mahallede büyüdüm.
- Sami grew up in North Carolina high society.
- Sami Kuzey Carolina sosyetesinde büyüdü.
- Nothing gave her greater pleasure than to watch her son growing up.
- Hiçbir şey ona oğlunun büyümesini izlemekten daha büyük bir zevk veremez.
- Tom didn't have a bicycle when he was growing up.
- Büyürken Tom'un bisikleti yoktu.
- My children are growing up.
- Çocuklarım büyüyor.
- We didn't have a computer when I was growing up.
- Ben büyürken bilgisayarımız yoktu.
- Tom grew up to be an engineer.
- Tom mühendis olmak için büyüdü.
- Layla grew up in a historic town near Philadelphia.
- Layla Philadelphia yakınlarındaki tarihi bir kasabada büyüdü.
- I didn't grow up doing this kind of thing.
- Böyle bir şey yaparak büyümedim.
- Tell us everything you know about where Tom grew up.
- Tom'un büyüdüğü yer hakkında bildiğin her şeyi bize anlat.
- You need to grow up and mature a bit.
- Büyümeli ve biraz olgunlaşmalısın.
- I wanna be a magician when I grow up.
- Büyüdüğümde sihirbaz olmak istiyorum.
- One third of the friends I grew up with are dead.
- Birlikte büyüdüğüm arkadaşlardan üçte biri öldü.
- I realized that I had grown up when I started heeding my parents' advice.
- Ailemin tavsiyelerine kulak vermeye başladığımda büyüdüğümü fark ettim.
- Tom and I both grew up in Boston.
- Tom ve ben her ikimiz de Boston'da büyüdük.
- Neither Tom nor Mary grew up in Boston.
- Ne Tom ne de Mary, Boston'da büyüdü.
- The girl grew up to be a pianist.
- Kız büyüdü ve bir piyanist oldu.
- Did you have a dog when you were growing up?
- Büyürken köpeğiniz var mıydı?
- Sami grew up in a very religious Muslim family.
- Sami çok dindar bir Müslüman ailede büyümüştü.
- I am very fond of Swedish food because I grew up with them.
- İsveç yemeklerini çok severim çünkü onlarla büyüdüm.
- Did you grow up near a beach?
- Sahile yakın bir yerde mi büyüdünüz?
- Tom's daughter is growing up rapidly.
- Tom'un kızı hızla büyüyor.
- What does Tom want to be when he grows up?
- Tom büyüdüğü zaman ne olmak istiyor?
- I grew up bilingual.
- İki dilli büyüdüm.
- Kids grow up so fast.
- Çocuklar çok hızlı büyüyorlar.
- This child has grown up normally.
- Bu çocuk normal bir şekilde büyüdü.
- I used to know a guy that grew up in Boston.
- Boston'da büyümüş bir adam tanırdım.
- I grew up doing this.
- Ben bunu yaparak büyüdüm.
- I grew up with her.
- Onunla büyüdüm.
- Children grow up so quickly.
- Çocuklar çok çabuk büyürler.
- I want to teach history when I grow up.
- Büyüdüğümde tarih öğretmek istiyorum.
- Tom grew up in squalid conditions.
- Tom bakımsız koşullarda büyüdü.
- I aim to be a doctor when I grow up.
- Büyüdüğümde doktor olmayı hedefliyorum.
- The boy grew up to be a famous scientist.
- Çocuk büyüdü ve ünlü bir bilim adamı oldu.
- It's not far from where I grew up.
- Büyüdüğüm yerden çok uzakta değil.
- Although she grew up in Japan, she can speak perfect English.
- Japonya'da büyümüş olmasına rağmen mükemmel İngilizce konuşabiliyor.
- I grew up near the ocean.
- Okyanusa yakın büyüdüm.
- I grew up watching Pokemon.
- Pokemon izleyerek büyüdüm.
- I want to be just like my father when I grow up.
- Büyüdüğümde tıpkı babam gibi olmak istiyorum.
- American children grow up hearing those words.
- Amerikalı çocuklar bu kelimeleri duyarak büyür.
- I was born in Osaka, but I grew up in Tokyo.
- Osaka'da doğdum ama Tokyo'da büyüdüm.
- Mary was a tomboy growing up and liked to repair cars and tractors.
- Mary büyürken bir erkek fatmaydı ve araba ve traktör tamir etmeyi severdi.
- He grew up in a military family.
- O, askeri bir ailede büyüdü.
- I didn't grow up in Boston.
- Boston'da büyümedim.
- Tom grew up in a fishing village.
- Tom bir balıkçı köyünde büyüdü.
- I am very fond of Swedish food because I grew up with them.
- Onlarla büyüdüğüm için İsveç yemeklerine çok düşkünüm.
- What kind of ranch did you grow up on?
- Ne tür bir çiftlikte büyüdün?
- Sami grew up bilingual.
- Sami çift dilli büyüdü.
- They grow up so fast.
- Çok hızlı büyüyorlar.
- Dan lived in a London neighborhood, where he grew up.
- Dan Londra'da büyüdüğü mahallede yaşıyordu.
- I didn't live with my mother when I was growing up.
- Büyürken annemle yaşamadım.
- Tom grew up with three adopted brothers.
- Tom, evlatlık yapılan üç erkek kardeşle büyüdü.
- Tom grew up speaking both English and French.
- Tom hem İngilizce hem de Fransızca konuşarak büyüdü.
- He wants to be a tennis player when he grows up.
- Büyüdüğünde tenisçi olmayı istiyor.
- She grew up to be a famous musician.
- Büyüyüp ünlü bir müzisyen oldu.
- He grew up to be a handsome young man.
- Büyüyünce yakışıklı bir genç adam oldu.
- Children grow up astonishingly quickly.
- Çocuklar şaşırtıcı derecede hızlı büyüyorlar.
- I grew up watching football.
- Ben futbol izleyerek büyüdüm.
- Tom and Mary still live in Boston where they both grew up.
- Tom ve Mary hâlâ büyüdükleri Boston'da yaşıyorlar.
- The city I grew up is very beautiful.
- Büyüdüğüm şehir çok güzel.
- When I grow up I'd like to be a confectioner.
- Büyüdüğümde şekerlemeci olmak istiyorum.
- He grew up to be an engineer.
- Mühendis olmak için büyüdü.
- Growing up was exciting.
- Büyümek heyecanlıydı.
- This isn't where I grew up.
- Burası büyüdüğüm yer değil.
- It was surprising to see how fast the child grew up.
- Çocuğun ne kadar hızlı büyüdüğünü görmek şaşırtıcıydı.
- Tom and I grew up together.
- Tom ve ben birlikte büyüdük.
- They grow up so fast.
- Onlar çok hızlı büyürler.
- He will be a doctor when he grows up.
- Büyüdüğünde bir doktor olacak.
- You've grown up, Tom.
- Sen büyüdün, Tom.
- I grew up with those guys.
- Ben bu adamlarla büyüdüm.
- Sami grew up thinking that all Muslims were terrorists.
- Sami tüm Müslümanların terörist olduğunu düşünerek büyüdü.
- Sami grew up here.
- Sami burada büyüdü.
- You grew up in Boston, right?
- Boston'da büyüdün, değil mi?
- Our grandfather learned five languages when he was growing up.
- Büyükbabamız büyürken beş dil öğrendi.
- The boy grew up to be a scientist.
- Çocuk büyüdü ve bir bilim insanı oldu.
- He grew up in a little village.
- O, küçük bir köyde büyüdü.
- Tom grew up in a small town not far from Boston.
- Tom, Boston'dan çok uzak olmayan küçük bir kasabada büyüdü.
- He grew up in Australia.
- Avustralya'da büyüdü.
- Tom grew up in the 90s.
- Tom 90'lı yıllarda büyüdü.
- Tom and his brothers grew up in the Boston area.
- Tom ve erkek kardeşleri Boston bölgesinde büyüdüler.
- I grew up in a mountainous area.
- Ben dağlık bir bölgede büyüdüm.
- I grew up speaking French at home.
- Evde Fransızca konuşarak büyüdüm.
- Tom grew up bilingual.
- Tom iki dilli büyüdü.
- This is the part of town where I grew up.
- Burası büyüdüğüm şehrin bir parçası.
- I remember the house where I grew up.
- Büyüdüğüm evi hatırlıyorum.
- Tom and Mary still live in Boston where they both grew up.
- Tom ve Mary hâlâ onların ikisinin de büyüdüğü Boston'da yaşıyorlar.
- Tom grew up in a very religious family.
- Tom çok dindar bir ailede büyümüş.
- Many people in my grandfather's generation grew up on farms.
- Büyükbabamın kuşağındaki birçok insan çiftliklerde büyüdü.
- Sami grew up in a safe city.
- Sami güvenli bir şehirde büyüdü.
- I'm growing up.
- Ben büyüyorum.
- When I grow up, I want to be just like you.
- Büyüdüğümde tıpkı senin gibi olmak istiyorum.
- I want to be a pilot when I grow up.
- Büyüdüğümde pilot olmak istiyorum.
- Selena Gomez grew up in Grand Prairie, Texas.
- Selena Gomez Grand Prairie, Teksas'ta büyüdü.
- You'll understand when you grow up.
- Büyüdüğünde anlayacaksın.
- When I grow up, I want to be an English teacher.
- Büyüyünce, bir İngilizce öğretmeni olmak istiyorum.
- This is the neighborhood where I grew up.
- Burası büyüdüğüm mahalle.
- Tell us everything you know about where Tom grew up.
- Tom'un büyüdüğü yer hakkında bildiğin her şeyi anlat bize.
- Eat your vegetables so that you will grow up to be big and strong.
- Sebzelerini ye ki büyüyünce büyük ve güçlü olasın.
- Sami and Layla grew up in the same neighborhood.
- Sami'yle Leyla aynı mahallede büyüdüler.
- When I grow up, I want to be just like you.
- Büyüyünce aynı senin gibi olmak istiyorum.
- She grew up in poverty.
- O, yoksulluk içinde büyüdü.
- I grew up in poverty.
- Ben yoksulluk içinde büyüdüm.
- When I hear that song, I think about the place where I grew up.
- Bu şarkıyı dinlediğim zaman büyüdüğüm yeri düşünüyorum.
- We didn't have computers when I was growing up.
- Ben büyürken bilgisayarımız yoktu.
- Tom was born in Boston and he grew up in Boston.
- Tom Boston'da doğdu ve Boston'da büyüdü.
- You've grown up, Tom.
- Büyümüşsün, Tom.
- I grew up with them.
- Ben onlarla büyüdüm.
- Some people never grow up.
- Bazı insanlar hiç büyümez.
- Tom is growing up too fast.
- Tom çok hızlı büyüyor.
- I grew up in a little town.
- Küçük bir kasabada büyüdüm.
- Sami grew up in a safe city.
- Sami güvenli bir kentte büyüdü.
- Where did you guys grow up?
- Siz nerede büyüdünüz?
- Did you grow up speaking French?
- Fransızca konuşarak mı büyüdün?
- Dan and Linda live in London where they both grew up.
- Dan ve Linda, büyümüş oldukları Londra'da yaşıyorlar.
- She grew up in poverty.
- Yoksulluk içinde büyüdü.
- Sami grew up in a small Florida town called Saint Augustine.
- Sami, Florida'da Saint Augustine adında küçük bir kasabada büyümüş.
- Although she grew up in Japan, she still speaks fluent English.
- Japonya'da büyümüş olmasına rağmen İngilizce'yi akıcı bir şekilde konuşuyor.
- Tom grew up an Army brat.
- Tom asker çocuğu olarak büyüdü.
- If you want to grow up, you have to drink a lot of milk.
- Büyümek istiyorsan, çok süt içmek zorundasın.
- I grew up watching Pokemon.
- Pokémon izleyerek büyüdüm.
- Children grow up so quickly.
- Çocuklar çok çabuk büyüyor.
- When I grow up I want to be a great scientist.
- Büyüdüğümde büyük bir bilim adamı olmak istiyorum.
- You'll understand when you grow up.
- Büyüdüğünde anlarsın.
- Even though Tom grew up near the ocean, he never learned how to swim.
- Tom okyanus kenarında büyümüş olmasına rağmen yüzmeyi hiç öğrenmedi.
- Tom grew up in a middle-class neighborhood.
- Tom orta sınıf bir semtte büyüdü.
- I am growing up fast.
- Hızlı büyüyorum.
- I grew up with Tom.
- Tom'la birlikte büyüdüm.
- Wow, you've really grown up.
- Vay, sen gerçekten büyüdün.
- He grew up in Germany.
- Almanya'da büyüdü.
- I grew up in a poor family.
- Fakir bir ailede büyüdüm.
- Our baby is growing up day by day.
- Bebeğimiz günden güne büyüyor.
- I grew up with these TV shows.
- Bu dizilerle büyüdüm.
- We didn't have computers when I was growing up.
- Büyürken bilgisayarımız yoktu.
- I want to be somebody when I grow up.
- Büyüdüğümde önemli biri olmak istiyorum.
- Sami and Layla grew up together.
- Sami ve Layla birlikte büyüdüler.
- I want to be a police officer when I grow up.
- Büyüdüğümde polis memuru olmak istiyorum.
- Tom grew up surrounded by books.
- Tom kitaplarla çevrili bir ortamda büyüdü.
- I want to be a police officer when I grow up.
- Büyüdüğümde polis olmak istiyorum.
- She will grow up to be a very good pianist.
- Büyüyünce çok iyi bir piyanist olacak.
- She grew up to be a famous doctor.
- Büyüyünce ünlü bir doktor oldu.
- Sami was born in Egypt and grew up in Toronto, Ontario.
- Sami Mısır'da doğdu ve Toronto, Ontario'da büyüdü.
- I grew up on these TV shows.
- Bu dizilerle büyüdüm.
- When I was growing up, I never imagined that I would become famous.
- Büyürken ünlü olacağımı hiç hayal etmemiştim.
- I grew up singing with my three sisters.
- Üç kız kardeşimle şarkı söyleyerek büyüdüm.
- Tom grew up thinking that he needed to eat meat every day.
- Tom her gün et yemesi gerektiğini düşünerek büyümüştü.
- Tom grew up in the Midwest.
- Tom Midwest'te büyüdü.
- Tom grew up in Australia.
- Tom Avustralya'da büyüdü.
- She grew up in the harsh environment of New York City.
- New York şehrinin sert ortamında büyüdü.
- Mary grew up in poverty.
- Mary yoksulluk içinde büyüdü.
- Laura Ingalls grew up on the prairie.
- Laura Ingalls kırda büyüdü.
- I'm practically already grown up.
- Neredeyse büyüdüm bile.
- I grew up speaking French to my mother and English to my father.
- Annemle Fransızca ve babamla İngilizce konuşarak büyüdüm.
- Tom grew up on a farm.
- Tom bir çiftlikte büyüdü.
- Did you grow up near a beach?
- Sahile yakın bir yerde mi büyüdün?
- Tom was born in Boston and he grew up in Boston.
- Tom, Boston'da doğdu ve büyüdü.
- Tom wants to be a banker when he grows up.
- Tom büyüyünce bankacı olmak istiyor.
- Tom said that Mary grew up in Boston.
- Tom, Mary'nin Boston'da büyüdüğünü söyledi.
- Tom grew up in a big city.
- Tom büyük bir şehirde büyüdü.
- Tom lied about where he grew up.
- Tom büyüdüğü yer hakkında yalan söyledi.
- Sami grew up in rural Egypt.
- Sami Mısır'ın kırsal kesiminde büyüdü.
- I grew up bilingual.
- Ben iki dilli büyüdüm.
- I grew up in that house.
- Ben o evde büyüdüm.
- When I grow up, I want to be just like Tom.
- Büyüdüğümde Tom gibi olmak istiyorum.
- Fred grew up to be a surgeon.
- Fred büyüyünce cerrah oldu.
- I grew up in this city.
- Ben bu şehirde büyüdüm.
- When I grow up, I want to be a doctor.
- Büyüdüğümde doktor olmak istiyorum.
- I grew up in a small village not too far from here.
- Buradan çok uzak olmayan küçük bir köyde büyüdüm.
- Layla grew up in the aristocratic world.
- Leyla aristokrat dünyada büyüdü.
- What do you want to be when you grow up?
- Büyüyünce ne olmak istiyorsun?
- I was born in Boston, but I grew up in Chicago.
- Boston'da doğdum ama Chicago'da büyüdüm.
- I want to be a police officer when I grow up.
- Büyüyünce polis memuru olmak istiyorum.
- Tom said he grew up in Boston.
- Tom Boston'da büyüdüğünü söyledi.
- Tom and his wife both grew up in Boston.
- Tom ve karısı her ikisi de Boston'da büyüdü.
- I want to be a doctor when I grow up.
- Büyüdüğümde bir doktor olmak istiyorum.
- She grew up to be a great violinist.
- Büyüdüğünde büyük bir kemancı oldu.
- I grew up in a mountainous area.
- Dağlık bir bölgede büyüdüm.
- He grew up in Germany.
- O, Almanya'da büyüdü.
- The boy grew up to be a famous musician.
- Çocuk büyüdü ve ünlü bir müzisyen oldu.
- When I grow up, I'm going to get married to Tom.
- Büyüdüğüm zaman Tom'la evleneceğim.
- Now that you are grown up, you must not behave like a child.
- Artık büyüdüğüne göre, bir çocuk gibi davranmamalısın.
- If you want to grow up, you have to drink a lot of milk.
- Büyümek istiyorsan çok süt içmelisin.
- Children grow up very quickly.
- Çocuklar çok çabuk büyürler.
- Layla grew up in rural England.
- Layla İngiltere kırsalında büyüdü.
- Tom grew up in a working-class family.
- Tom, işçi sınıfı bir ailede büyüdü.
- He grew up to be a fine youth.
- İyi bir genç olmak için büyüdü.
- Sami and Layla grew up in the same neighborhood.
- Sami ve Layla aynı mahallede büyümüşler.
- He wants to be a tennis player when he grows up.
- Büyüdüğünde bir tenis oyuncusu olmak istiyor.
- Jane grew up to be a fine lady.
- Jane büyüdü ve güzel bir hanımefendi oldu.
- Sami grew up in this house.
- Sami bu evde büyüdü.
- Tom grew up in a tough suburb.
- Tom zor bir banliyöde büyüdü.
- I'm practically already grown up.
- Ben neredeyse büyüdüm zaten.
- He has grown up to be a fine gentleman.
- Güzel bir beyefendi olmak için büyüdü.
- I really think I'd like to be a minister's wife when I grow up.
- Büyüyünce gerçekten bir papaz eşi olmak istiyorum sanırım.
- Tom grew up in the suburbs.
- Tom varoşlarda büyüdü.
- I am growing up fast.
- Hızla büyüyorum.
- We don't even know where Tom grew up.
- Tom'un nerede büyüdüğünü bile bilmiyoruz.
- Tom is married to a woman who grew up in Boston.
- Tom, Boston'da büyümüş bir kadınla evli.
- When I grow up, I want to be a king.
- Büyüyünce bir kral olmak istiyorum.
- Fadil grow up in the prairie state of Illinois.
- Fadıl Illinois'in çayırlık bölgesinde büyüdü.
- Boston is where I grew up.
- Boston benim büyüdüğüm yer.
- Are your children grown up?
- Çocukların büyüdü mü?
- I was born in Osaka, but I grew up in Tokyo.
- Ben Osaka'da doğdum ama Tokyo'da büyüdüm.
- Tom grew up in a city.
- Tom bir şehirde büyüdü.
- Tom grew up in a middle-class neighborhood.
- Tom orta sınıf bir mahallede büyüdü.
- Tom grew up in the New York Jewish community.
- Tom, New York Yahudi cemaatinde büyümüştü.
- I want to be a teacher when I grow up.
- Büyüdüğümde öğretmen olmak istiyorum.
- Tom grew up thinking that he needed to eat meat every day.
- Tom her gün et yemesi gerektiğini düşünerek büyüdü.
- Tom grew up in foster care.
- Tom koruyucu ailede büyüdü.
- Layla grew up in a historic town near Philadelphia.
- Leyla, Philadelphia yakınlarındaki tarihi bir kasabada büyüdü.
- Both Tom and Mary grew up in Boston.
- Hem Tom hem de Mary Boston'da büyüdü.
- Sami grew up in a Muslim community.
- Sami Müslüman bir toplulukta büyüdü.
- His father died in the war, so he grew up in a single-parent family.
- Babası savaşta öldü, bu yüzden tek ebeveynli bir ailede büyüdü.
- Growing up was exciting.
- Büyümek heyecan vericiydi.
- She grew up to be a famous musician.
- Büyüdüğünde ünlü bir müzisyen oldu.
- I grew up speaking French.
- Ben Fransızca konuşarak büyüdüm.
- Like Fadil, Layla also grew up in Cairo.
- Fadıl gibi Leyla da Kahire'de büyümüştü.
- I wish school had been like this when I was growing up.
- Keşke ben büyürken de okul böyle olsaydı.
- That's how we grew up.
- Biz böyle büyüdük.
- The baby is growing up.
- Bebek büyüyor.
- Sami grew up in a Muslim community.
- Sami Müslüman bir toplumda büyüdü.
- Tom grew up in a middle class neighborhood.
- Tom orta sınıf bir mahallede büyüdü.
- We grew up in poverty.
- Biz yoksulluk içinde büyüdük.
- Tom and his brothers grew up in the Boston area.
- Tom ve kardeşleri Boston'da büyüdüler.
- Tom grew up on a farm in Iowa.
- Tom Iowa'da bir çiftlikte büyümüş.
- Tom is grown up now.
- Tom artık büyüdü.
- Our family didn't have a dog when I was growing up.
- Ben büyürken ailemizin köpeği yoktu.
- Tom didn't grow up with a dad.
- Tom bir baba ile büyümedi.
- Fadil grew up in a small town in Egypt.
- Fadıl Mısır'da küçük bir kasabada büyüdü.
- Tom didn't tell me that he grew up in Boston.
- Tom bana Boston'da büyüdüğünü söylemedi.
- When I grow up, I want to be king.
- Büyüdüğümde kral olmak istiyorum.
- He said that he grew up in Tunisia.
- O, Tunus'ta büyüdüğünü söyledi.
- I grew up on the same block as Tom.
- Tom'la aynı blokta büyüdüm.
- Tom wants to be a doctor when he grows up.
- Tom büyüdüğünde doktor olmak istiyor.
- Tom grew up in a happy family.
- Tom mutlu bir ailede büyüdü.
- I grew up on the same block as Tom.
- Tom'la aynı blokta büyüdük.
- My boys are all grown up.
- Oğullarımın hepsi büyüdü.
- Frank had a reputation as a bad boy but he lived it down as he grew up.
- Frank'in kötü bir çocuk olarak ünlenmişti ama büyüdükçe bunu unutturdu.
- Both Tom and Mary grew up in Boston.
- Tom da Mary de Boston'da büyüdü.
- Is there anything you want to try when you grow up?
- Büyüyünce denemek istediğin bir şey var mı?
- She grew up in Australia.
- O, Avustralya'da büyüdü.
- Tom grew up in a foster home.
- Tom bir koruyucu ailede büyüdü.
- Sandra has grown up to be a beautiful woman.
- Sandra büyüdü ve güzel bir kadın oldu.
- When I grow up, I want to be just like Tom.
- Büyüdüğüm zaman tıpkı Tom gibi olmak istiyorum.
- Where in Japan did you grow up?
- Japonya'da nerede büyüdünüz?
- Tom always had pets when he was growing up.
- Tom'un büyürken hep evcil hayvanları vardı.
- She grew up in Japan and China.
- Japonya'da ve Çin'de büyüdü.
- I grew up in a mining town.
- Ben bir maden kasabasında büyüdüm.
- Tom and Mary grew up together.
- Tom ve Mary birlikte büyüdüler.
- Tom can see the many weeds that had grown up around the house.
- Tom evin etrafında büyüyen yabani otları görebiliyor.
- The boy grew up to be a great scientist.
- Çocuk büyüdü ve büyük bir bilim adamı oldu.
- I grew up speaking two languages.
- İki dil konuşarak büyüdüm.
- He grew up with his parents.
- O, anne babasıyla birlikte büyüdü.
- She grew up in the GDR.
- Doğu Almanya'da büyüdü.
- Tom grew up to be an engineer.
- Tom bir mühendis olmak için büyüdü.
- When I grow up, I want to be a fireman.
- Büyüyünce bir itfaiyeci olmak istiyorum.
- He grew up in a little village.
- Küçük bir köyde büyüdü.
- Tom grew up in a military family.
- Tom asker bir ailede büyüdü.
- Tom grew up in a working-class family.
- Tom işçi sınıfı bir ailede büyüdü.
- Tom wanted to see where I grew up.
- Tom büyüdüğüm yeri görmek istedi.
- Tom has grown up and can stand on his own feet now.
- Tom büyüdü ve artık kendi ayakları üzerinde durabiliyor.
- Tom grew up just outside Boston.
- Tom Boston'un hemen dışında büyüdü.
- Is there anything you want to try when you grow up?
- Büyüdüğünde denemek istediğin bir şey var mı?
- I thought you grew up in Boston.
- Boston'da büyüdüğünü sanıyordum.
- Are your children grown up?
- Çocuklarınız büyüdü mü?
- She grew up near the sea, yet she hates swimming.
- Deniz kenarında büyüdü ama yüzmekten nefret ediyor.
- My kids grew up here.
- Çocuklarım burada büyüdü.
- When I grow up, I'm going to get married to Tom.
- Büyüdüğümde Tom'la evleneceğim.
- I grew up in Shiraz.
- Ben Şiraz'da büyüdüm.
- When I grow up I want to be a great scientist.
- Büyüdüğüm zaman büyük bir bilim adamı olmak istiyorum.
- I grew up eating Japanese food.
- Japon yemeği yiyerek büyüdüm.
- I grew up in Boston.
- Boston'da büyüdüm.
- Fadil was growing up fast.
- Fadıl hızlı büyüyordu.
- Tom grew up on a farm in Iowa.
- Tom Iowa'da bir çiftlikte büyüdü.
- I grew up watching football.
- Futbol izleyerek büyüdüm.
- This is the house I grew up in.
- Bu benim büyüdüğüm evdir.
- I want to be just like Tom when I grow up.
- Büyüdüğümde Tom gibi olmak istiyorum.
- I wanna be a smart man like Jamal when I grow up.
- Büyüdüğümde Jamal gibi akıllı bir adam olmak istiyorum.
- Layla grew up in a middle-class neighborhood.
- Leyla orta sınıf bir mahallede büyüdü.
- I grew up in the woods.
- Ormanda büyüdüm.
- This is the house I grew up in.
- Burası benim büyüdüğüm ev.
- When I grow up, I want to be just like my father.
- Büyüyünce tıpkı babam gibi olmak istiyorum.
- I wish this man would not die before his children grow up!
- Keşke bu adam çocukları büyümeden ölmese!
- She grew up near the sea, yet she hates swimming.
- Denize yakın yerde büyüdü fakat yüzmekten nefret eder.
- This is the house where Tom grew up.
- Bu, Tom'un büyüdüğü ev.
- I grew up in the country.
- Kırsalda büyüdüm.
- Where did you grow up?
- Nerede büyüdünüz?
- You're grown up enough to face your own problems.
- Kendi sorunlarınla yüzleşecek kadar büyüdün.
- Tom grew up in the New York Jewish community.
- Tom New York Yahudi cemaatinde büyüdü.
- What are you going to be when you grow up?
- Büyüyünce ne olacaksın?
- Tom wants to see the house Mary grew up in.
- Tom, Mary'nin büyüdüğü evi görmek istiyor.
- I grew up eating Mexican food.
- Meksika yemeği yiyerek büyüdüm.
- The town where I grew up didn't have parking meters.
- Büyüdüğüm şehirde parkmetre yoktu.
- She will be a beauty when she grows up.
- O büyüdüğünde güzel bir kız olacak.
- Although she grew up in Japan, she still speaks fluent English.
- Japonya'da büyümesine rağmen hala akıcı İngilizce konuşuyor.
- Tom and I both grew up in Boston.
- Tom da ben de Boston'da büyüdük.
- That she grew up in the United States is well-known.
- Onun Amerika Birleşik devletlerinde büyüdüğü iyi biliniyor.
- I want to be an astronaut when I grow up.
- Büyüdüğümde astronot olmak istiyorum.
- In growing up, we discover that it is not always a good idea to tell the truth.
- Büyürken, doğruyu söylemenin her zaman iyi bir fikir olmadığını keşfederiz.
- That he grew up in China is well-known.
- Onun Çin'de büyüdüğü iyi bilinir.
- His children have grown up.
- Çocukları büyüdü.
- The house where I grew up didn't have running water.
- Büyüdüğüm evde akan su yoktu.
- I didn't grow up doing this kind of thing.
- Bu tür şeyler yaparak büyümedim ben.
- Tom grew up without a father.
- Tom babasız büyüdü.
- He grew up in a racist environment.
- Irkçı bir çevrede büyüdü.
- Tom wants to be a policeman when he grows up.
- Tom büyüdüğünde polis olmak istiyor.
- I grew up here.
- Burada büyüdüm.
- Kids grow up really fast.
- Çocuklar çabucak büyüyüveriyor.
- Tom grew up surrounded by books.
- Tom kitaplarla çevrili büyüdü.
- She grew up to be a veterinarian.
- Büyüyünce veteriner oldu.
- Where in Australia did you grow up?
- Avustralya'nın neresinde büyüdünüz?
- Tom grew up in a middle-class family.
- Tom orta sınıf bir ailede büyüdü.
- I grew up in that neighborhood.
- Ben o mahallede büyüdüm.
- I grew up, but I have not stopped fearing the dark.
- Büyüdüm ama karanlıktan korkmayı bırakmadım.
- Tom grew up in a very religious family.
- Tom çok dindar bir ailede büyüdü.
- The boy grew up to be a great man.
- Çocuk büyüdü ve büyük bir adam oldu.
- This is where I grew up.
- Burası benim büyüdüğüm yer.
- He grew up to be a doctor.
- Doktor olmak için büyüdü.
- Some people never grow up.
- Bazı insanlar asla büyümez.
- Tom and his wife both grew up in Boston.
- Tom ve karısı Boston'da büyümüşler.
- He grew up in a Christian town.
- Hristiyan bir kasabada büyümüş.
- Tom grew up around here.
- Tom buralarda büyüdü.
- Tom grew up in a rich family.
- Tom zengin bir ailede büyümüş.
- Sami has grown up.
- Sami büyüdü.
- They grew up in poverty.
- Onlar yoksulluk içinde büyüdü.
- In her second novel, the characters have grown up.
- Onun ikinci romanında karakterler büyüdü.
- He grew up in a military family.
- Askeri bir ailede büyüdü.
- I'm grown up now.
- Ben büyüdüm artık.
- Selena Gomez grew up in Grand Prairie, Texas.
- Selena Gomez, Texas'daki Grand Prairie'de büyüdü.
- When I grow up I want to be just like my Dad.
- Büyüdüğümde tıpkı babam gibi olmak istiyorum.
- Tom talked about growing up in Boston.
- Tom Boston'da büyüme hakkında konuştu.
- I grew up in a mining town.
- Bir maden kasabasında büyüdüm.
- She grew up in chaotic circumstances.
- O, kaotik koşullarda büyüdü.
- Although she grew up in Japan, she can speak perfect English.
- Japonya'da büyümesine rağmen mükemmel İngilizce konuşabiliyor.
- He grew up poor, so he's used to deprivation.
- Fakir büyüdü, bu yüzden yoksunluğa alışkın.
- Tom needs to grow up.
- Tom'un büyümesi gerekiyor.
Show More (649)
|