deliberate - Turco Inglés Diccionario

deliberate

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Significados de "deliberate" en diccionario turco inglés : 46 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
deliberate adj. kasıtlı
But perhaps that was deliberate and intended to cloud the issue.
Ancak belki de bu kasıtlı ve konuyu bulandırmaya yönelikti.

More Sentences
General
deliberate v. tartışmak
To start deliberating on the desirability of UN resolutions would directly undermine the United Nations.
BM kararlarının arzu edilirliği üzerine tartışmaya başlamak Birleşmiş Milletler'e doğrudan zarar verecektir.

More Sentences
deliberate v. düşünmek
The jury is deliberating.
Jüri düşünüyor.

More Sentences
deliberate v. müzakere etmek
The jurors deliberated for three days.
Jüri üyeleri üç gün boyunca müzakere ettiler.

More Sentences
deliberate v. görüşmek
The European Convention is currently deliberating on the strengthening of the decision-making structures.
Avrupa Konvansiyonu şu anda karar alma yapılarının güçlendirilmesi konusunu görüşüyor.

More Sentences
deliberate adj. bilinçli
Now the effort to be instrumental in a peace process by engaging in a deliberate dialogue seems to be working.
Şimdi bilinçli bir diyaloga girerek barış sürecinde etkili olma çabası işe yarıyor gibi görünüyor.

More Sentences
deliberate adj. bilinçli
The Convention approach is a deliberate break with the past.
Sözleşme yaklaşımı geçmişten bilinçli bir kopuştur.

More Sentences
Law
deliberate v. müzakere etmek
The jury deliberated for three days.
Jüri üç gün boyunca müzakere etti.

More Sentences
deliberate v. tartışmak
To start deliberating on the desirability of UN resolutions would directly undermine the United Nations.
BM kararlarının arzu edilirliği üzerine tartışmaya başlamak doğrudan Birleşmiş Milletler'e zarar verecektir.

More Sentences
deliberate adj. kasıtlı
As regards the scope of this security policy, there is deliberate ambiguity.
Bu güvenlik politikasının kapsamına ilişkin olarak kasıtlı bir belirsizlik söz konusudur.

More Sentences
Common Usage
deliberate adj. kasti
General
deliberate v. üzerinde durmak (düşünmek vb)
deliberate v. ölçünmek
deliberate v. tartmak
deliberate v. danışmak
deliberate v. temkinli olmak
deliberate v. üzerinde durmak
deliberate v. düşünüp taşınmak
deliberate v. ölçüp biçmek
deliberate v. üzerinde tartışmak
deliberate adj. emin
deliberate adj. ağır
deliberate adj. incelikli
deliberate adj. düşünceli
deliberate adj. önceden tasarlanmış
deliberate adj. ölçülü
deliberate adj. dikkatli
deliberate adj. kasten
deliberate adj. mahsus
deliberate adj. temkinli
deliberate adj. ihtiyatlı
deliberate adj. tasarlanmış
deliberate adj. tedbirli
deliberate adj. kasti
deliberate adj. maksatlı
deliberate adj. düşünülmüş
deliberate adj. planlı
deliberate adj. planlanmış
deliberate adj. istemli
deliberate adj. taammüdi
deliberate adj. sakin
deliberate adj. kontrollü
Law
deliberate n. kasti
deliberate v. mütalaa etmek
deliberate adj. kasten
deliberate adj. taammüden

Significados de "deliberate" con otros términos en diccionario inglés turco: 49 resultado(s)

Inglés Turco
General
deliberate injury to one's own body n. kendi kendini sakatlama
a deliberate act of terrorism n. kasıtlı bir terör saldırısı
deliberate typo n. kasıtlı yazım hatası
deliberate typo n. bilerek yapılan yazım yanlışı
Phrasals
deliberate on someone v. birini düşünmek
deliberate over v. bir şey hakkında tartışmak
deliberate about someone v. birini düşünmek
deliberate over v. bir konu üzerinde tartışmak
deliberate about v. -i düşünmek
deliberate about (someone or something) v. (biri/bir şey) hakkında düşünmek
deliberate about (someone or something) v. (birini/bir şeyi) tartışmak
deliberate about (someone or something) v. (birini/bir şeyi) müzakere etmek
deliberate about (someone or something) v. (biri/bir şey) üzerinde/hakkında düşünüp taşınmak
deliberate on (someone or something) v. (biri/bir şey) hakkında/üzerinde düşünmek
deliberate on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) tartışmak
deliberate on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) müzakere etmek
deliberate on (someone or something) v. (biri/bir şey) üzerinde/hakkında düşünüp taşınmak
deliberate over (someone or something) v. (biri/bir şey) hakkında/üzerinde düşünmek
deliberate over (someone or something) v. (birini/bir şeyi) tartışmak
deliberate over (someone or something) v. (birini/bir şeyi) müzakere etmek
deliberate over (someone or something) v. (biri/bir şey) üzerinde/hakkında düşünüp taşınmak
Phrases
without deliberate intent expr. kasıt olmadan
Law
deliberate action n. kasıtlı fiil
deliberate action n. kasti fiil
deliberate killing n. kasten öldürme
Insurance
deliberate damage n. kasti hasar
Psychology
deliberate indifference n. birisinin hareketleri ya da ihmallerinin neticesinin bilinçli ya da bilinçsizce dikkate almama
Biology
deliberate releases of genetically modified microorganisms n. genetiği değiştirilmiş organizmaların amaçlı serbest bırakılmaları
Forestry
deliberate seeding n. planlanmış ekim
Linguistics
deliberate speech n. özenli konuşma
Environment
deliberate decontamination n. dikkatli temizleme
Military
deliberate ambush n. ayrıntılı pusu
deliberate ambush n. hazırlıklı pusu
deliberate attack n. hazırlıklı taarruz
deliberate minefield n. hazırlanmış mayın tarlası
deliberate breaching n. hazırlıklı yarma
deliberate defence n. hazırlıklı savunma
deliberate crossing n. hazırlıklı geçiş
deliberate field fortification n. hazırlanmış sahra tahkimatı
deliberate attack n. planlı taarruz
deliberate fire n. yavaş ateş
deliberate defense [uk] n. hazırlıklı savunma
deliberate defense [uk] n. düşman ile temas halinde değilken veya yeterli sürede organize edilen savunma
deliberate planning n. ortak operasyon planlama ve uygulama sistemi
deliberate planning n. müşterek harekat planlama ve icra sistemi
deliberate planning n. bölünen kuvvet ve kaynakların tahsisi ve kullanımına ilişkin planlama süreci
Football
deliberate foul n. kasti faul
deliberate foul n. kasıtlı faul
deliberate foul n. kasten faul