|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
General |
|
1 |
General |
daha fazla bilgi |
further information n.
|
|
The committee adopted the decision to request further information from the Spanish judiciary on the case.
Komite, dava ile ilgili olarak İspanyol yargısından daha fazla bilgi talep edilmesi kararını benimsemiştir.
More Sentences
|
2 |
General |
daha fazla soru |
further question n.
|
|
Tom had no further questions.
Tom'un daha fazla sorusu yoktu.
More Sentences
|
3 |
General |
daha fazla yardım |
further assistance n.
|
|
Can we be of any further assistance?
Daha fazla yardım edebilir miyiz?
More Sentences
|
4 |
General |
daha fazla öğrenmek |
learn more v.
|
|
But I'd like to learn more.
Ama daha fazla öğrenmek isterim.
More Sentences
|
5 |
General |
daha fazla teklif vermek |
outbid v.
|
|
The determined bidder outbid everyone else at the auction.
Kararlı teklif sahibi, açık artırmada herkesten daha fazla teklif verdi.
More Sentences
|
6 |
General |
çok daha büyük/fazla |
far greater adj.
|
|
Social inequality is present to a far greater extent.
Sosyal eşitsizlik çok daha büyük ölçüde mevcuttur.
More Sentences
|
7 |
General |
çok daha fazla |
by far adv.
|
|
This novel is by far more interesting than that one.
Bu roman ondan çok daha fazla ilginç.
More Sentences
|
8 |
General |
daha fazla değil |
no more adv.
|
|
One penny in the pound is acceptable, one cent in the euro, but no more.
Sterlinde bir kuruş, avroda bir sent kabul edilebilir, ama daha fazlası değil.
More Sentences
|
9 |
General |
biraz daha fazla |
a bit more adv.
|
|
As we have a bit more time today, I would like to avail myself of the opportunity you mentioned earlier.
Bugün biraz daha fazla zamanımız olduğu için, daha önce bahsettiğiniz fırsattan yararlanmak istiyorum.
More Sentences
|
10 |
General |
daha fazla değil |
no longer adv.
|
|
He can stay here for one night, no longer.
O burada bir gece kalabilir, daha fazla değil.
More Sentences
|
11 |
General |
daha da fazla |
even more adv.
|
|
Sustainable transport policy requires even more, or at least other, choices.
Sürdürülebilir ulaştırma politikası daha da fazla ya da en azından başka seçenekler gerektirir.
More Sentences
|
Phrasals |
|
12 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölünmek |
split between (two or more people or things) v.
|
|
I denounce this war and the ensuing split between victors and vanquished.
Bu savaşı ve ardından gelen galipler ve mağluplar arasındaki bölünmeyi kınıyorum.
More Sentences
|
Phrases |
|
13 |
Phrases |
daha fazla kaynak |
further resources expr.
|
|
There is a limit beyond which further resources must be provided if all our priorities are to be met.
Tüm önceliklerimizin karşılanması için daha fazla kaynak sağlanması gereken bir sınır vardır.
More Sentences
|
|
14 |
Phrases |
daha fazla gecikme |
further delays expr.
|
|
We are behind schedule and we must therefore avoid further delays.
Programın gerisindeyiz ve bu nedenle daha fazla gecikmeden kaçınmalıyız.
More Sentences
|
15 |
Phrases |
herkesten daha fazla |
more than anyone expr.
|
|
I must point out that you are a fishing power, since you fish more than anyone else in the Community.
Topluluktaki herkesten daha fazla balık tuttuğunuz için bir balıkçılık gücü olduğunuzu belirtmeliyim.
More Sentences
|
Speaking |
|
16 |
Speaking |
(bundan) daha (fazla) mutlu olamazdım |
couldn't be happier expr.
|
|
I couldn't be happier for the two of you.
İkiniz için daha mutlu olamazdım.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
17 |
Trade/Economic |
daha fazla bilgi |
further information n.
|
|
We are still seeking clarification and further information from the Spanish authorities.
İspanyol yetkililerden hala açıklama ve daha fazla bilgi bekliyoruz.
More Sentences
|
General |
|
18 |
General |
ortalamadan daha fazla güneş ışığı alan bölge |
sunbelt n.
|
|
19 |
General |
daha da fazla olma |
deal n.
|
|
20 |
General |
birbirini izleyen iki ya da daha fazla sayıda tümce ya da dizenin sonlarının tekrarı |
epistrophe n.
|
|
21 |
General |
iki veya daha fazla parçadan oluşan giysi |
suit n.
|
|
22 |
General |
daha fazla destek |
further assistance n.
|
|
23 |
General |
tek metinde birleştirilmiş iki ya da daha fazla sayıda yazı |
conflate text n.
|
|
24 |
General |
kazananı kaybedene oranla daha fazla zarara uğratmış savaş |
cadmean victory n.
|
|
25 |
General |
iki veya daha fazla anlamlılık |
equivocality n.
|
|
26 |
General |
daha fazla/ileri geliştirilmesi |
further development n.
|
|
27 |
General |
daha fazla gelişim |
further development n.
|
|
28 |
General |
gerekenden daha fazla iyileşme |
overhealing n.
|
|
29 |
General |
bir veya daha fazla kişiye seçim yapma hakkı verilmesi |
compromission n.
|
|
30 |
General |
arka arkaya oturan iki veya daha fazla kişi tarafından kullanılmak üzere tasarlanmış bisiklet veya kano benzeri araç |
tandem n.
|
|
31 |
General |
daha fazla eritme |
refusion n.
|
|
32 |
General |
daha fazla ergime |
refusion n.
|
|
33 |
General |
ucuz taşın arkasına daha fazla parlaklık sağlamak için uygulanan kaplama |
chaton n.
|
|
34 |
General |
daha fazla ödünç para verme |
reloan n.
|
|
35 |
General |
iki veya daha şeyden fazla en kestirme olanı |
near n.
|
|
36 |
General |
daha fazla büyüme veya gelişmeyi teşvik eden çekirdek veya başlangıç birikimi |
nest egg n.
|
|
37 |
General |
daha fazla kısım |
the most feck n.
|
|
38 |
General |
saatte yüz mil veya daha fazla hız yapmayı seven kimse |
ton-up n.
|
|
39 |
General |
gerekenden daha fazla süre işte bulunma durumu |
presenteeism n.
|
|
40 |
General |
bir kurumda daha fazla güç kazanmak isteyen bir kimsenin yaptığı eylemler |
empire-building n.
|
|
41 |
General |
birbirine çok benzer iki veya daha fazla şeyden biri |
kissing cousin n.
|
|
42 |
General |
(müşteriye) daha fazla şey satmaya çalışma |
upselling n.
|
|
43 |
General |
bir veya daha fazla sayıdaki sivri uçlu oval taştan meydana gelen yüzük seti |
marquise n.
|
|
44 |
General |
içerisinde genellikle 16 ve daha fazla sayıda sinema salonu bulunduran çok katlı yapı |
megaplex n.
|
|
45 |
General |
biraz daha fazla miktar |
huckleberry n.
|
|
46 |
General |
orta çağ'da ağır yaralı düşmanın daha fazla acı çekmesini önlemek için canını almaya yarayan kama |
misericord n.
|
|
47 |
General |
orta çağ'da ağır yaralı düşmanın daha fazla acı çekmesini önlemek için canını almaya yarayan kama |
misericorde n.
|
|
48 |
General |
20 veya daha fazla yıl boyunca kesintisiz kullanıldığından yasalarla korunan pencere |
light n.
|
|
49 |
General |
iki veya daha fazla bağlantılı yüzük |
gemel ring n.
|
|
50 |
General |
kumarda özel kullanım için bir veya daha fazla deste kartını saklama |
holdout n.
|
|
51 |
General |
(iki veya daha fazla şeyin) birbirine girmesi |
clash n.
|
|
52 |
General |
(iki veya daha fazla şeyin) çakışması |
clash n.
|
|
53 |
General |
(amerika erkek izcileri'nde) iki veya daha fazla yavru kurt grubunu kapsayıp tek bir devriyeyi oluşturan alt grup |
den n.
|
|
|
54 |
General |
bir veya daha fazla oyuncunun diğer oyuncuları öldürmekle görevli olduğu ve karşılığında geri kalan oyuncuların katilleri bulmaya çalıştığı oyun |
murder mystery n.
|
|
55 |
General |
iki veya daha fazla armanın kalkan üzerinde birleşmesi |
impalement n.
|
|
56 |
General |
iki veya daha fazla şeyin fiziksel olarak bir araya gelmesi |
impinging n.
|
|
57 |
General |
kanala zarar vermeksizin fazla suyu daha düşük seviyeye tahliye edebilen açık su kanalı yapısı |
drop n.
|
|
58 |
General |
(üç veya daha fazla) damarlılık |
palmation n.
|
|
59 |
General |
(üç veya daha fazla) yaprakçığı olma |
palmation n.
|
|
60 |
General |
(üç veya daha fazla) lobluluk |
palmation n.
|
|
61 |
General |
(üç veya daha fazla) bölümlü olma |
palmation n.
|
|
62 |
General |
aynı gerilim farkının iki veya daha fazla rezistansa uygulandığı elektrik cihazı devresi |
parallel n.
|
|
63 |
General |
dört veya daha fazla panelden oluşan çoklu pano formatı |
polyptych n.
|
|
64 |
General |
dokuz veya daha fazla muz taşıyan sap |
count n.
|
|
65 |
General |
(tahmin oyunu için) üç veya daha fazla katılımcı grubu |
panel n.
|
|
66 |
General |
(tahmin oyunu için) üç veya daha fazla kişiden oluşan misafir grubu |
panel n.
|
|
67 |
General |
beş veya daha fazla kişiden oluşan kaşif grubu |
post n.
|
|
68 |
General |
operasyonları desteklemek için daha fazla gerekli olmayan ve başka alanlara transfer edilmeye uygun vasıtaların sökülmesi |
roll-up n.
|
|
69 |
General |
bir veya daha fazla aday isminin çizildiği oy pusulası |
scratched ticket n.
|
|
70 |
General |
boş bardağı çevirdiğinde bardağın dibindeki damlaların tırnaktan akması halinde oyuncunun daha fazla içki içtiği bir oyun |
supernaculum [obsolete] n.
|
|
71 |
General |
daha fazla silahlanmış olmak |
outgun v.
|
|
72 |
General |
daha fazla puan almak |
outpoint v.
|
|
73 |
General |
daha fazla gayret sarfetmek |
redouble one's efforts v.
|
|
74 |
General |
daha fazla yükseltmek |
make higher v.
|
|
75 |
General |
açık artırmada daha fazla fiyat vermek |
outbid v.
|
|
76 |
General |
birşeye olması gerektiğinden daha fazla zaman harcamak |
make heavy weather of something v.
|
|
77 |
General |
daha fazla olgunlaşmak |
grow more mellow v.
|
|
78 |
General |
daha fazla oy almak |
outvote v.
|
|
79 |
General |
daha fazla kaynağa ihtiyaç duymak |
need more sources v.
|
|
80 |
General |
biriyle daha fazla ortak yönleri olmak |
have more in common with someone v.
|
|
81 |
General |
daha fazla resimle açıklamak |
grangerize v.
|
|
82 |
General |
daha fazla artmak |
increase a lot v.
|
|
83 |
General |
daha fazla artmak |
rise a lot v.
|
|
84 |
General |
daha fazla artmak |
increase much v.
|
|
85 |
General |
daha fazla bilgiye ulaşmak |
dig up further information v.
|
|
86 |
General |
daha fazla bilgiye ulaşmak |
receive further information v.
|
|
87 |
General |
-den daha fazla kalmak |
outstay v.
|
|
88 |
General |
-den daha fazla parlamak |
outshine v.
|
|
89 |
General |
müşteriyi daha fazla ürün alması konusunda ikna etmek |
up-sell v.
|
|
90 |
General |
daha fazla detaya girmek |
go into more detail v.
|
|
91 |
General |
daha fazla detay vermek |
enter more details v.
|
|
92 |
General |
daha fazla teferruata girmek |
go into more detail v.
|
|
93 |
General |
daha fazla uçmak |
outfly v.
|
|
94 |
General |
(birine göre) daha fazla içmek |
outdrink v.
|
|
95 |
General |
daha fazla zarar vermek |
damage further v.
|
|
96 |
General |
daha fazla zarara uğratmak |
damage further v.
|
|
97 |
General |
daha fazla hasara uğratmak |
damage further v.
|
|
98 |
General |
daha fazla zarar görmek |
be damaged further v.
|
|
99 |
General |
daha fazla hasara uğramak |
be damaged further v.
|
|
100 |
General |
daha fazla hasar görmek |
be damaged further v.
|
|
101 |
General |
daha fazla hasar vermek |
damage further v.
|
|
102 |
General |
daha fazla zarara uğramak |
be damaged further v.
|
|
103 |
General |
daha fazla sürmek |
outlast v.
|
|
104 |
General |
daha fazla yaşamak |
outlast v.
|
|
105 |
General |
daha fazla yaşamak |
outlive v.
|
|
106 |
General |
daha fazla üretmek |
outproduce v.
|
|
107 |
General |
işine ailesinden daha fazla önem vermek |
place one's job before one's family v.
|
|
108 |
General |
payına düşenden daha fazla acıya şahit olmak |
see more than its share of suffering v.
|
|
109 |
General |
daha fazla egzersiz yapmak |
do more exercises v.
|
|
110 |
General |
daha fazla egzersiz yapmak |
do more exercise v.
|
|
111 |
General |
daha fazla zaman istemek |
ask for more time v.
|
|
112 |
General |
birinden daha uzun/fazla yaşamak |
live longer than someone v.
|
|
113 |
General |
daha fazla kan dökülmesini istememek |
not want any more bloodshed v.
|
|
114 |
General |
bir şeye gerçek değerinden daha fazla ödemek |
pay more for something than it is really worth v.
|
|
115 |
General |
daha fazla çaba harcamak |
put more effort forth v.
|
|
116 |
General |
daha fazla harcamak |
outspend v.
|
|
117 |
General |
konuyu pekiştirmek için çeşitli materyaller aracılığıyla daha fazla çalışmak |
overlearn v.
|
|
118 |
General |
daha da/daha fazla borçlanmak |
go deeper into debt v.
|
|
119 |
General |
daha fazla resimle açıklamak |
grangerise v.
|
|
120 |
General |
gerekli olandan daha fazla yapmak |
overcommit v.
|
|
121 |
General |
olması gerekenden daha fazla uzatmak |
string out v.
|
|
122 |
General |
daha fazla satmak |
outsell v.
|
|
123 |
General |
daha fazla duyulmak |
overshare v.
|
|
124 |
General |
kendine daha fazla güvenli hale gelmek |
become more self-confident v.
|
|
125 |
General |
daha fazla dikkat etmek |
pay more attention v.
|
|
126 |
General |
daha fazla dayanamamak/sabredememek |
grow impatient v.
|
|
127 |
General |
daha fazla oy almak |
outpoll v.
|
|
128 |
General |
daha fazla kazanmak |
outearn v.
|
|
129 |
General |
daha fazla gelir elde etmek |
outearn v.
|
|
130 |
General |
daha fazla zaman harcamak |
spend more time v.
|
|
131 |
General |
bir veya daha fazla rakamı çıkartarak sayıyı kısaltmak |
truncate v.
|
|
132 |
General |
...den daha fazla yemek |
outeat v.
|
|
133 |
General |
daha fazla ilerlemek |
readvance v.
|
|
134 |
General |
daha fazla geliştirmek |
readvance v.
|
|
135 |
General |
oy pusulasından bir veya daha fazla adayın ismini çıkarmak |
scratch a ticket v.
|
|
136 |
General |
daha fazla ilgilenmemek |
be out v.
|
|
137 |
General |
iki veya daha fazla şeyin bir araya gelmesiyle oluşmak |
make v.
|
|
138 |
General |
(aroma, tat) daha fazla ortaya çıkmak |
bloom v.
|
|
139 |
General |
daha fazla ilerlemenin mümkün olmadığı noktaya ulaşmak |
max v.
|
|
140 |
General |
bir anlaşmaya veya uzlaşıya varmak için ihtilaf yaratan iki veya daha fazla tarafla çalışmak |
mediate v.
|
|
141 |
General |
(iki veya daha fazla kişi) arasında ilişki kurmak |
bond v.
|
|
142 |
General |
(bir şeyi veya kimseyi) daha fazla takip edememek |
lose v.
|
|
143 |
General |
siyasi bir kampanya için (diğer adaydan) daha fazla mali destek toplamak |
outraise v.
|
|
144 |
General |
daha fazla güç vermek |
overpower v.
|
|
145 |
General |
daha fazla harcamak |
overspend v.
|
|
146 |
General |
daha fazla ödeme yapmak |
overspend v.
|
|
147 |
General |
sayı, miktar, güç veya önemce daha fazla olmak |
rule v.
|
|
148 |
General |
daha fazla çabalamaya zorlamak |
drive v.
|
|
149 |
General |
(tek katlı iki veya daha fazla ipliği) birlikte bükmek |
fold v.
|
|
150 |
General |
(üç veya daha fazla nokta) çakışmak |
osculate v.
|
|
151 |
General |
daha fazla kandırmak |
outfool v.
|
|
152 |
General |
daha fazla somurtmak |
outfrown v.
|
|
153 |
General |
daha fazla kaş çatmak |
outfrown v.
|
|
154 |
General |
(birinden) daha fazla kazanmak |
outgain v.
|
|
155 |
General |
(bir şeyden) daha fazla kazanmak |
outgain v.
|
|
156 |
General |
(amerikan futbolu) rakip takımdan daha fazla saha kazanmak |
outgain v.
|
|
157 |
General |
daha fazla vermek |
outgive v.
|
|
158 |
General |
-den daha fazla parıldamak |
outgleam v.
|
|
159 |
General |
'-den daha fazla ışıldamak |
outgleam v.
|
|
160 |
General |
-den daha fazla parıldamak |
outglitter v.
|
|
161 |
General |
'-den daha fazla ışıldamak |
outglitter v.
|
|
162 |
General |
-den daha fazla parıldamak |
outglow v.
|
|
163 |
General |
'-den daha fazla yanmak |
outglow v.
|
|
164 |
General |
daha fazla kemirmek |
outgnaw v.
|
|
165 |
General |
daha fazla ısırmak |
outgnaw v.
|
|
166 |
General |
daha fazla dişlemek |
outgnaw v.
|
|
167 |
General |
'-den daha fazla adı çıkmış olmak |
outname v.
|
|
168 |
General |
(bir diğerinden) daha fazla gece öyküsü anlatmak |
outnight v.
|
|
169 |
General |
daha fazla boyamak |
outpaint v.
|
|
170 |
General |
daha fazla metrese sahip olmak |
outparamour v.
|
|
171 |
General |
(boksta) daha fazla puan kazanarak rakibi mağlup etmek |
outpoint v.
|
|
172 |
General |
daha fazla değer vermek |
outprize v.
|
|
173 |
General |
daha fazla vadetmek |
outpromise v.
|
|
174 |
General |
daha fazla takip etmek |
outpursue v.
|
|
175 |
General |
daha fazla alıntı yapmak |
outquote v.
|
|
176 |
General |
daha fazla kaldırmak |
outraise v.
|
|
177 |
General |
'-den daha fazla okumak |
outread v.
|
|
178 |
General |
daha fazla oy almak |
outrun v.
|
|
179 |
General |
daha fazla söylemek |
outsay v.
|
|
180 |
General |
daha fazla plan yapmak |
outscheme v.
|
|
181 |
General |
daha fazla azarlamak |
outscold v.
|
|
182 |
General |
daha fazla günah işlemek |
outsin v.
|
|
183 |
General |
daha fazla spor yamak |
outsport v.
|
|
184 |
General |
daha fazla belirtmek |
outstate [rare] v.
|
|
185 |
General |
daha fazla bildirmek |
outstate [rare] v.
|
|
186 |
General |
daha fazla esnemek |
outstretch v.
|
|
187 |
General |
daha fazla çalışmak |
outstudy v.
|
|
188 |
General |
daha fazla acı çekmek |
outsuffer v.
|
|
189 |
General |
daha fazla küfretmek |
outswear v.
|
|
190 |
General |
daha fazla şişmek |
outswell [obsolete] v.
|
|
191 |
General |
(birinden) daha fazla konuşmak |
outtalk v.
|
|
192 |
General |
daha fazla değişmesini engellemek |
freeze v.
|
|
193 |
General |
daha fazla arıtmak |
superrefine v.
|
|
194 |
General |
bir veya daha fazla sömürgeye ait veya onunla ilgili olan |
colonial adj.
|
|
195 |
General |
daha fazla otla dolu |
weedier adj.
|
|
196 |
General |
daha fazla değen |
worthier adj.
|
|
197 |
General |
daha fazla kanadı olan |
wingier adj.
|
|
198 |
General |
-den çok daha fazla |
much more than adj.
|
|
199 |
General |
her zamankinden daha fazla |
more than ever adj.
|
|
200 |
General |
-den daha fazla |
more than adj.
|
|
201 |
General |
ışık hızından daha fazla hıza sahip |
superluminal adj.
|
|
202 |
General |
beklenenden daha fazla |
more than expected adj.
|
|
203 |
General |
iki veya daha fazla millet ile ilgili |
cross-national adj.
|
|
204 |
General |
iki veya daha fazla millete dair |
cross-national adj.
|
|
205 |
General |
birbiri ardına oturan iki veya daha fazla kişi tarafından kullanılmak üzere tasarlanmış |
tandem adj.
|
|
206 |
General |
iki veya daha fazla renkle boyanmış (saç) |
ticked adj.
|
|
207 |
General |
daha fazla parçalara ayrılamaz |
undecomposable adj.
|
|
208 |
General |
talep edilenden daha fazla yere sahip |
undersubscribed adj.
|
|
209 |
General |
daha fazla tanınan |
better-known adj.
|
|
210 |
General |
bir veya daha fazla yüzünde ince melamin tabakası bulunan |
melamine-faced adj.
|
|
211 |
General |
daha fazla ayırt edilemez |
minimal adj.
|
|
212 |
General |
(özellikle üç veya daha fazla ip veya kumaşın iç içe geçmesi şeklinde) dolaşık |
braided adj.
|
|
213 |
General |
birbirine yakın üç veya daha fazla kimyasal maddeye ait veya ilgili |
gamma adj.
|
|
214 |
General |
beşten daha fazla ince levha ile kaplı bir iç yüzü olan (kemer) |
multifoil adj.
|
|
215 |
General |
üç veya daha fazla tarafı olan (sözleşme) |
multilateral adj.
|
|
216 |
General |
iki veya daha fazla parametre ile ilişkili |
multiparameter adj.
|
|
217 |
General |
iki veya daha fazla parametreye dayanan |
multiparameter adj.
|
|
218 |
General |
iki veya daha fazla uçbirimi bulunan (bilgisayar sistemi) |
multiterminal adj.
|
|
219 |
General |
iki veya daha fazla şeyin ilki olan |
old adj.
|
|
220 |
General |
mümkün olan iki veya daha fazla yöntemden yalnızca biri işe yarayan |
one-way adj.
|
|
221 |
General |
bir veya daha fazla bağlı kuruluşun sermaye çoğunluğuna sahip olan (şirket, girişim) |
parent adj.
|
|
222 |
General |
belirtilen boyuttan daha fazla olan |
plus adj.
|
|
223 |
General |
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemine özgü |
systematic adj.
|
|
224 |
General |
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemi ile ilgili |
systematic adj.
|
|
225 |
General |
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemini oluşturan |
systematic adj.
|
|
226 |
General |
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemine özgü |
systematical adj.
|
|
227 |
General |
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemi ile ilgili |
systematical adj.
|
|
228 |
General |
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemini oluşturan |
systematical adj.
|
|
229 |
General |
iki bin yıldan daha fazla bir süredir |
for more than two thousand years adv.
|
|
230 |
General |
çok daha fazla |
a lot more adv.
|
|
231 |
General |
daha fazla başka |
any more adv.
|
|
232 |
General |
-den daha fazla |
above adv.
|
|
233 |
General |
-den daha fazla |
upwards of adv.
|
|
234 |
General |
daha fazla bilgi için |
for more information adv.
|
|
235 |
General |
daha bile fazla |
even more adv.
|
|
236 |
General |
beklenenden daha fazla |
more than estimated adv.
|
|
237 |
General |
tahmin edilenden daha fazla |
more than estimated adv.
|
|
238 |
General |
haftada iki veya daha fazla kez |
twice a week or more adv.
|
|
239 |
General |
daha fazla değil |
namo [obsolete] adv.
|
|
240 |
General |
daha fazla değil |
nathmore [obsolete] adv.
|
|
241 |
General |
daha fazla derecede |
worse adv.
|
|
242 |
General |
daha fazla bir şekilde |
superiorly adv.
|
|
243 |
General |
den daha fazla |
above adv.
|
|
244 |
General |
-den daha fazla |
farther than prep.
|
|
245 |
General |
çok daha fazla |
far more than prep.
|
|
246 |
General |
hatta bundan daha fazla |
yet more conj.
|
|
247 |
General |
ça/çe daha fazla |
the more the more conj.
|
|
248 |
General |
bundan daha fazla |
yet more conj.
|
|
249 |
General |
(māori dilinde iki veya daha fazla kişiye) selam |
tena koutou [nz] interj.
|
|
250 |
General |
daha fazla anlamını veren bir ön ek |
pleio- pref.
|
|
251 |
General |
daha fazla anlamını veren bir ön ek |
pleo- pref.
|
|
252 |
General |
daha fazla anlamını veren bir ön ek |
plio- pref.
|
|
253 |
General |
daha fazla anlamına gelen bir ön ek |
super- pref.
|
|
Phrasals |
|
254 |
Phrasals |
(mevcut yayım hakkında) daha fazla bilgi aramak |
follow up v.
|
|
255 |
Phrasals |
daha fazla önlem almak |
follow up v.
|
|
256 |
Phrasals |
olduğundan daha fazla ciddiye almak |
blow up v.
|
|
257 |
Phrasals |
daha fazla para istemeden ek olarak satmak |
toss in v.
|
|
258 |
Phrasals |
bir veya daha fazla bilgisayar dosyasını başka bir formatta kaydetmek/başka bir formata dönüştürmek |
render down v.
|
|
259 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında kararsız kalmak |
split between (two or more people or things) v.
|
|
260 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında kalmak |
split between (two or more people or things) v.
|
|
261 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek |
split between (two or more people or things) v.
|
|
262 |
Phrasals |
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek/paylaştırmak |
split between (two or more people or things) v.
|
|
263 |
Phrasals |
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında pay etmek |
split between (two or more people or things) v.
|
|
264 |
Phrasals |
bir şeyi (iki veya daha fazla kişi) paylaşmak/bölüşmek |
split between (two or more people or things) v.
|
|
265 |
Phrasals |
ikiye veya daha fazla parçaya ayırmak |
split between (two or more people or things) v.
|
|
266 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla şeyin/kişinin) arasını bölmek |
split between (two or more people or things) v.
|
|
267 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında yer işgal etmek |
split between (two or more people or things) v.
|
|
268 |
Phrasals |
iki ya da daha fazla kişiyi bir durum/aktivite için bir araya getirmek/birleştirmek |
yoke together v.
|
|
269 |
Phrasals |
daha fazla (bir şey) kazanmak |
gain in (something) v.
|
|
270 |
Phrasals |
daha fazla (bir özellik) kazanmak |
gain in (something) v.
|
|
271 |
Phrasals |
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi birleştirmek |
splice together v.
|
|
272 |
Phrasals |
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi birbirine eklemek |
splice together v.
|
|
273 |
Phrasals |
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi bir araya getirmek |
splice together v.
|
|
274 |
Phrasals |
iki veya daha fazla farklı şeyin genlerini bir araya getirmek |
splice together v.
|
|
275 |
Phrasals |
iki veya daha fazla birbirinden farklı şeyin genlerinin yeniden birleşmesini sağlamak |
splice together v.
|
|
276 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla kişinin) arasında olmak |
come between (two or more people) v.
|
|
277 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla kişinin) arasında yer almak/gelmek |
come between (two or more people) v.
|
|
278 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla kişinin) arasına girmek |
come between (two or more people) v.
|
|
279 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla kişinin) arasına girmek |
come between (two or more people) v.
|
|
280 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla kişinin) ilişkisine burnunu sokmak |
come between (two or more people) v.
|
|
281 |
Phrasals |
(üç veya daha fazla kişi/şey) arasından seçim yapmak/birine karar vermek |
decide among (someone or something) v.
|
|
282 |
Phrasals |
(üç veya daha fazla kişi) arasından seçim yapmak/birine karar vermek |
decide among (someone and someone else) v.
|
|
283 |
Phrasals |
daha fazla kişiye/daha uzun süre yetmek |
go further v.
|
|
284 |
Phrasals |
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla önem vermek |
place (someone or something) above (someone or something) v.
|
|
285 |
Phrasals |
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla önem vermek |
place (someone or something) before (someone or something) v.
|
|
286 |
Phrasals |
-den daha fazla önem vermek |
place before v.
|
|
287 |
Phrasals |
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla değer/önem vermek |
put (someone or something) ahead of (someone or something) v.
|
|
288 |
Phrasals |
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla değer/önem vermek |
put (someone or something) before (someone or something) v.
|
|
289 |
Phrasals |
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla değer/önem vermek |
put (someone or something) in front of (someone or something) v.
|
|
290 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla kişi, grup) arasında değişmek |
vary between (someone or something) v.
|
|
291 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla şey) arasında gidip gelmek |
vary between (something) v.
|
|
292 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla farklı seçenek, olasılık) arasında gidip gelmek |
vary between (something) v.
|
|
293 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla durum, hal) arasında gidip gelmek |
vary between (something) v.
|
|
294 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla durum, hal) arasında değişmek |
vary between (something) v.
|
|
295 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla farklı seçenek, olasılık) arasında gidip gelmek |
vary between (something) and (something else) v.
|
|
296 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla durum, hal) arasında değişmek |
vary between (something) and (something else) v.
|
|
Phrases |
|
297 |
Phrases |
dayanabileceğinden daha fazla |
more than (one) can endure expr.
|
|
298 |
Phrases |
katlanabileceğinden daha fazla |
more than (one) can endure expr.
|
|
299 |
Phrases |
evden uzak olunca evle ilgili haberlerle daha fazla ilgilenme |
go abroad and you'll hear news of home expr.
|
|
300 |
Phrases |
memleketten uzak olunca memleketle ilgili haberlerle daha fazla ilgilenme |
go abroad and you'll hear news of home expr.
|
|
301 |
Phrases |
daha fazla değilse |
if not more expr.
|
|
302 |
Phrases |
daha fazla okunacak kaynak |
(for) further reading expr.
|
|
303 |
Phrases |
daha fazla bilgi için |
(for) further reading expr.
|
|
304 |
Phrases |
daha fazla/ilave inceleme/değerlendirme için |
for further consideration expr.
|
|
305 |
Phrases |
daha fazla bilgi az sonra |
further information to follow expr.
|
|
306 |
Phrases |
daha fazla yardım için |
for further assistance expr.
|
|
307 |
Phrases |
daha fazla destek için |
for further assistance expr.
|
|
308 |
Phrases |
daha fazla okuma |
(for) further reading expr.
|
|
309 |
Phrases |
daha fazla bilgi için |
for further information expr.
|
|
310 |
Phrases |
ne daha az ne daha fazla |
nothing less nothing more expr.
|
|
311 |
Phrases |
çok daha fazla |
heaps more expr.
|
|
312 |
Phrases |
lafı daha fazla uzatmadan |
without further ado expr.
|
|
Proverb |
|
313 |
Proverb |
hasta veya yaşlı bir insanın daha fazla yaşayacağını ifade eden bir atasözü |
a creaking door hangs longest
|
|
314 |
Proverb |
hasta veya yaşlı bir insanın daha fazla yaşayacağını ifade eden bir atasözü |
a creaking gate hangs longest
|
|
315 |
Proverb |
dışarıdan bakan bir göz daha fazla şeyin farkına varabilir |
onlookers see most of the game
|
|
316 |
Proverb |
daha fazla açıklamaya gerek yok |
a nod is as good as a wink
|
|
317 |
Proverb |
daha fazla ayrıntıya gerek yok |
a nod is as good as a wink
|
|
318 |
Proverb |
daha fazla açıklamaya gerek yok |
a nod's as good as a wink [uk]
|
|
319 |
Proverb |
daha fazla ayrıntıya gerek yok |
a nod's as good as a wink [uk]
|
|
320 |
Proverb |
ucuza kaçmak ileride daha fazla para kaybetmeye sebep olur |
cheapest is dearest
|
|
321 |
Proverb |
hasta veya yaşlı bir insanın daha fazla yaşayacağını ifade eden bir atasözü |
creaking door hangs longest
|
|
322 |
Proverb |
hasta veya yaşlı bir insanın daha fazla yaşayacağını ifade eden bir atasözü |
creaking gate hangs longest
|
|
323 |
Proverb |
dışarıdan bakanlar daha fazla şey görür |
lookers-on see most of the game
|
|
324 |
Proverb |
seyirciler daha fazla şey görür |
lookers-on see most of the game
|
|
Colloquial |
|
325 |
Colloquial |
hatalı olduğu düşünülen kişiden daha fazla hatalı olma durumu |
a mote in someone's eye n.
|
|
326 |
Colloquial |
iki veya daha fazla şeyin birleşiminden ortaya çıkan sonuç, ürün |
fruit of the union n.
|
|
327 |
Colloquial |
iki veya daha fazla şeyin bir araya gelerek ortaya çıkardığı sonuç, ürün |
fruit of the union n.
|
|
328 |
Colloquial |
iki veya daha fazla şeyin etkileşiminden doğan sonuç, ürün |
fruit of the union n.
|
|
329 |
Colloquial |
(beyzbol) yere çarpıp iki veya daha fazla iç saha oyuncusunun arasından geçen top |
a ground ball with eyes n.
|
|
330 |
Colloquial |
bir kurumda daha fazla güç peşinde koşan kimse |
empire-builder n.
|
|
331 |
Colloquial |
(ingiltere'de) 300.000 adetten daha fazla satan albüm |
platinum disc n.
|
|
332 |
Colloquial |
(ingiltere'de) 600.000 adetten daha fazla satan şarkı |
platinum disc n.
|
|
333 |
Colloquial |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış olmak |
have [done/seen/had] more something than somebody has had hot dinners v.
|
|
334 |
Colloquial |
daha fazla bölüm çekmek |
make more shows v.
|
|
335 |
Colloquial |
daha fazla risk almak |
take more of a risk v.
|
|
336 |
Colloquial |
daha fazla risk almak |
take more risk v.
|
|
337 |
Colloquial |
bir konuda (birinden/bir şeyden) daha fazla parlamak |
have (got) it over (someone or something) v.
|
|
338 |
Colloquial |
(birine) daha fazla özgürlük tanımak |
let (one) have (one's) head v.
|
|
339 |
Colloquial |
birine/bir şeye daha fazla katlanamamak |
have had it v.
|
|
340 |
Colloquial |
bir şeyi daha fazla hazmedememek |
have had it v.
|
|
341 |
Colloquial |
bir şeye daha fazla dayanamamak |
can't take something for much longer v.
|
|
342 |
Colloquial |
daha fazla sosyalleşmek |
get out more v.
|
|
343 |
Colloquial |
daha fazla dışarı çıkmak |
get out more v.
|
|
344 |
Colloquial |
evden daha fazla çıkmak |
get out more v.
|
|
345 |
Colloquial |
daha fazla gezip dolaşmak |
get out more v.
|
|
346 |
Colloquial |
'-den daha fazla parlamak |
have it over v.
|
|
347 |
Colloquial |
daha fazla gözden geçirilme imkanı olmayan (sonuç) |
net-net adj.
|
|
348 |
Colloquial |
bir kişi hakkında söylenen şeyin, diğer kimse için daha da fazla geçerli olduğunu vurgulayan ifade |
that goes double for expr.
|
|
349 |
Colloquial |
bildiğinden daha fazla |
more than you know expr.
|
|
350 |
Colloquial |
beklenenden çok daha fazla |
all too often expr.
|
|
351 |
Colloquial |
bundan daha fazla sevinemezdim |
couldn't be happier expr.
|
|
352 |
Colloquial |
daha fazla uğraş |
try harder expr.
|
|
353 |
Colloquial |
her zamankinden çok daha fazla |
all too often expr.
|
|
354 |
Colloquial |
ebeveynlere daha fazla bilgi için çocuklarının okullarını aramaları tavsiye ediliyor |
parents are advised to call their child's school for more information expr.
|
|
355 |
Colloquial |
hatta daha da fazla |
and then some expr.
|
|
356 |
Colloquial |
'-den daha fazla |
and counting expr.
|
|
357 |
Colloquial |
daha fazla rahatsız etmek istemem |
I don't want to wear out my welcome expr.
|
|
358 |
Colloquial |
içeri sorarak daha fazla bilgi alabilirsin(iz) |
inquire within expr.
|
|
359 |
Colloquial |
çok daha fazla |
a sight more expr.
|
|
360 |
Colloquial |
çok daha fazla |
all the expr.
|
|
361 |
Colloquial |
daha da fazla |
all the expr.
|
|
362 |
Colloquial |
çok daha fazla |
all the expr.
|
|
363 |
Colloquial |
daha da fazla |
all the expr.
|
|
364 |
Colloquial |
daha fazla sinirlendirme |
don't push expr.
|
|
365 |
Colloquial |
daha fazla bilginiz olması açısından |
fyfi (for your further information) expr.
|
|
366 |
Colloquial |
senin (bir şeyinin) karşısına daha fazla (bir şeyle) çıkıyorum |
I'll see your (something) and raise you (something else) expr.
|
|
367 |
Colloquial |
sen (bir şey) yaptıysan ben daha fazla (bir şey) yaptım |
I'll see your (something) and raise you (something else) expr.
|
|
368 |
Colloquial |
(bir şeyden/sayıdan) çok daha fazla |
upward of (something) expr.
|
|
369 |
Colloquial |
(bir şeyden/sayıdan) çok daha fazla |
upwards of (something) expr.
|
|
370 |
Colloquial |
daha fazla ne diyebilirim ki? |
what (more) do you want me to say? expr.
|
|
371 |
Colloquial |
daha fazla ne yapılabilir? |
what more can be done? expr.
|
|
Idioms |
|
372 |
Idioms |
bir tartışma ya da istemeyen bir olay karşısında iki ya da daha fazla grubun birbirlerini suçlaması |
blame game n.
|
|
373 |
Idioms |
iki veya daha fazla grup arasında kalıcı antlaşma |
covenant of salt [archaic] n.
|
|
374 |
Idioms |
kendi iç ilişkileri bozulduğu için karşıt gruptan daha fazla zarar gören müttefikler |
circular firing squad n.
|
|
375 |
Idioms |
protestanlık öğretilerini yerine getiren fakat giderek daha politikleştirilmesi ve daha fazla muhafazakarlıkla ilişkilendirilmesi sebebiyle protestan olarak anılmaktan kaçınan kimse |
exvangelical n.
|
|
376 |
Idioms |
hastane tedavisi bitse de çok yaşlı olduğu ve tek başına yaşayamadığı için daha fazla ihtiyacı olanlar yerine hastanede yatak işgal eden kimse |
bed blocker n.
|
|
377 |
Idioms |
seçimde başarılı olmak için saflarını birleştiren iki veya daha fazla siyasetçi |
dream ticket n.
|
|
378 |
Idioms |
(birine/bir şeye) göre daha fazla önem/ehemmiyet taşıma |
precedence over (someone or something) n.
|
|
379 |
Idioms |
destenin tepesinden bir veya daha fazla kart almak |
burn a card v.
|
|
380 |
Idioms |
her şeyden daha fazla sevilmek |
be the world to (one) v.
|
|
381 |
Idioms |
her şeyden daha fazla sevilmek |
be all the world to somebody v.
|
|
382 |
Idioms |
her şeyden daha fazla sevilmek |
mean all the world to somebody v.
|
|
383 |
Idioms |
her şeyden daha fazla sevmek |
be the world to (one) v.
|
|
384 |
Idioms |
her şeyden daha fazla sevmek |
be/mean (all) the world to somebody v.
|
|
385 |
Idioms |
her şeyden daha fazla sevmek |
be the world to (one) v.
|
|
386 |
Idioms |
her şeyden daha fazla sevmek |
mean the world to (someone) v.
|
|
387 |
Idioms |
İsviçre peynirinden daha fazla deliği olmak |
have more holes than swiss cheese [us] v.
|
|
388 |
Idioms |
daha fazla bilmek de istememek |
know little and care less (about someone or something) v.
|
|
389 |
Idioms |
daha fazla dayanamamak/tutamamak (tuvalet) |
not able to wait v.
|
|
390 |
Idioms |
bir şey için gerekenden daha fazla uğraşmak |
make hard work of something v.
|
|
391 |
Idioms |
bir şey için gerekenden daha fazla uğraşmak |
make hard work of doing something v.
|
|
392 |
Idioms |
bir işi daha fazla yapmak |
get more out of v.
|
|
393 |
Idioms |
daha fazla ilerleyememek |
grind to a halt v.
|
|
394 |
Idioms |
daha fazla mesafe katetmek |
get over more ground v.
|
|
395 |
Idioms |
daha fazla yol almak |
get over more ground v.
|
|
396 |
Idioms |
diğerlerinden daha fazla alkol içmek |
drink someone under the table v.
|
|
397 |
Idioms |
ederinden daha fazla ödemek |
pay over the odds v.
|
|
398 |
Idioms |
gerektiğinden daha fazla zaman harcamak |
make a meal of something v.
|
|
399 |
Idioms |
gerektiğinden daha fazla zaman harcamak |
make a meal out of something v.
|
|
400 |
Idioms |
'e göre daha fazla önem/ehemmiyet taşımak |
take precedence over v.
|
|
401 |
Idioms |
'e göre daha fazla önem/ehemmiyet taşımak |
have precedence over v.
|
|
402 |
Idioms |
(bir sorunu/sıkıntıyı) daha fazla düşünmemek |
not give it another thought v.
|
|
403 |
Idioms |
(iki veya daha fazla kişi/şey arasında) bağlantı kurmak |
join (up) the dots v.
|
|
404 |
Idioms |
katolikliğin kurallarına gerekenden daha fazla bağlı olmak |
be more catholic than the pope (himself) v.
|
|
405 |
Idioms |
bir sorunu çözmek için belli bir miktar parayı harcamaktan kaçınırken uzun vadede problem büyüdüğünde daha fazla para harcamak zorunda kalmak |
be penny-wise and dollar-foolish v.
|
|
406 |
Idioms |
daha fazla takdir etmek |
think better of v.
|
|
407 |
Idioms |
bir şeye olması gerektiğinden daha fazla zaman harcamak |
make heavy weather of doing something v.
|
|
408 |
Idioms |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış olmak |
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners v.
|
|
409 |
Idioms |
daha fazla çaba harcamak/göstermek |
add oil v.
|
|
410 |
Idioms |
her şeyden daha fazla sevmek |
be the world to somebody v.
|
|
411 |
Idioms |
her şeyden daha fazla sevmek |
mean the world to somebody v.
|
|
412 |
Idioms |
birinden daha fazla alkol içmek |
drink somebody under the table v.
|
|
413 |
Idioms |
daha fazla dahil olmak |
get in deeper v.
|
|
414 |
Idioms |
daha fazla bulaşmak |
get in deeper v.
|
|
415 |
Idioms |
(bir konuda(birinden/bir şeyden) daha fazla parlamak |
have (got) it over (someone or something) in (something) v.
|
|
416 |
Idioms |
(birine/bir şeye) göre daha fazla önem/ehemmiyet taşımak |
have precedence over (someone or something) v.
|
|
417 |
Idioms |
(bir şeyden) daha fazla fayda sağlamak |
have the best of (something) v.
|
|
418 |
Idioms |
(bir şeyi) daha fazla/fazla düşünmemek |
not give (something) a second thought v.
|
|
419 |
Idioms |
(bir şeyi) daha fazla/fazla düşünmemek |
not give (something) another thought v.
|
|
420 |
Idioms |
(birine/bir şeye) göre daha fazla önem/ehemmiyet taşımak |
take precedence over (someone or something) v.
|
|
421 |
Idioms |
(iki veya daha fazla kişiyi) bir araya getirmek/koymak |
throw (two or more people) together v.
|
|
422 |
Idioms |
(iki veya daha fazla kişiyi) yan yana getirmek |
throw (two or more people) together v.
|
|
423 |
Idioms |
iki veya daha fazla afro american arasındaki suç ya da şiddet olaylarına ilişkin olarak kullanılan deyim |
black on black adj.
|
|
424 |
Idioms |
ortalamadan daha iyi/yüksek/fazla |
ahead of the curve adj.
|
|
425 |
Idioms |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış |
more than someone has had hot dinners [uk] adj.
|
|
426 |
Idioms |
deneyimi karşısındakinden daha fazla |
more than someone has had hot dinners [uk] adj.
|
|
427 |
Idioms |
gerekenden/beklenenden daha fazla |
above and beyond something adj.
|
|
428 |
Idioms |
gerekenden/beklenenden daha fazla |
above and beyond the call of duty adj.
|
|
429 |
Idioms |
çok daha fazla/çok daha az |
a (damn) sight less/fewer (something) adv.
|
|
430 |
Idioms |
çok daha fazla |
a (damn) sight more (something) adv.
|
|
431 |
Idioms |
insanın dayanabileceğinden/katlanabileceğinden daha fazla |
more than flesh and blood can bear adv.
|
|
432 |
Idioms |
insanın dayanabileceğinden/katlanabileceğinden daha fazla |
more than flesh and blood can stand adv.
|
|
433 |
Idioms |
daha fazla uzatmadan |
with no further ado expr.
|
|
434 |
Idioms |
beklenenden daha fazla |
over the top expr.
|
|
435 |
Idioms |
daha fazla katılamazdım |
I couldn't agree more expr.
|
|
436 |
Idioms |
çok daha fazla |
whole lot more expr.
|
|
437 |
Idioms |
daha fazla konuşmadan |
without more ado expr.
|
|
438 |
Idioms |
daha fazla konuşmadan |
without further ado expr.
|
|
439 |
Idioms |
çok daha fazla |
whole heap more expr.
|
|
440 |
Idioms |
hatta daha da fazla |
with knobs on expr.
|
|
441 |
Idioms |
hatta daha da fazla |
with brass knobs on expr.
|
|
442 |
Idioms |
üzerinde daha fazla tartışmadan |
without more ado expr.
|
|
443 |
Idioms |
üzerinde daha fazla tartışmadan |
without further ado expr.
|
|
444 |
Idioms |
insanın dayanabileceğinden/katlanabileceğinden daha fazla |
more than flesh and blood can endure expr.
|
|
445 |
Idioms |
çok daha fazla |
a whole lot more expr.
|
|
446 |
Idioms |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış |
more something than someone has had hot dinners [uk] expr.
|
|
447 |
Idioms |
deneyimi karşısındakinden daha fazla |
more something than someone has had hot dinners [uk] expr.
|
|
448 |
Idioms |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla/sık yapmış |
more .../more often than somebody has had hot dinners expr.
|
|
449 |
Idioms |
görünenden daha fazla yeteneği/becerisi/özelliği var |
there is more to (someone or something) than meets the eye expr.
|
|
450 |
Idioms |
görünenden daha fazla yeteneği/becerisi/özelliği var |
there's more than meets the eye expr.
|
|
Speaking |
|
451 |
Speaking |
artık daha fazla dayanamıyorum |
I can't take it anymore expr.
|
|
452 |
Speaking |
artık daha fazla dayanamıyorum! |
i can't take it anymore! expr.
|
|
453 |
Speaking |
bu konuda daha fazla konuşmak istemiyorum |
I don't want to talk about this anymore expr.
|
|
454 |
Speaking |
buna daha fazla katlanamayacağım |
I can't take no more of this expr.
|
|
455 |
Speaking |
bundan daha iyisini yapmak için daha fazla uğraşmalıyım |
I have to try harder to do better than that expr.
|
|
456 |
Speaking |
buna daha fazla devam edemem |
I can't do this anymore expr.
|
|
457 |
Speaking |
bundan daha iyisini yapmak için daha fazla uğraşmalıyım |
I have to go some to do better than that expr.
|
|
458 |
Speaking |
daha fazla yorum yapmayacağım |
no further comment expr.
|
|
459 |
Speaking |
daha fazla kan dökülmesini istemiyoruz |
we don't want any more bloodshed expr.
|
|
460 |
Speaking |
daha fazla yaklaşma |
do not get any closer expr.
|
|
461 |
Speaking |
daha fazla para istiyor |
he wants more money expr.
|
|
462 |
Speaking |
daha fazla dayanamadım |
I couldn't take it anymore expr.
|
|
463 |
Speaking |
daha fazla bekleyemeyiz |
we couldn't wait any longer expr.
|
|
464 |
Speaking |
daha fazla bahane duymak istemiyorum |
I want to hear no more excuses expr.
|
|
465 |
Speaking |
daha fazla yaklaşma |
don't come any closer expr.
|
|
466 |
Speaking |
daha fazla para alamazsın |
you can't have more money expr.
|
|
467 |
Speaking |
daha fazla çalışmalısın |
you should study harder expr.
|
|
468 |
Speaking |
daha fazla konuşamayacağım |
I won't talk anymore expr.
|
|
469 |
Speaking |
daha fazla yardıma ihtiyacım yok |
I don't need any more help expr.
|
|
470 |
Speaking |
daha fazla bahane duymak istemiyorum |
I don't want to hear any more excuses expr.
|
|
471 |
Speaking |
daha fazla konuşursak |
if we talk longer expr.
|
|
472 |
Speaking |
daha fazla belli edemezdin? |
could you be any more obvious? expr.
|
|
473 |
Speaking |
daha fazla söze gerek var mı? |
why say more? expr.
|
|
474 |
Speaking |
daha fazla bekleyemeyiz |
we can't wait any longer expr.
|
|
475 |
Speaking |
hangi golü daha fazla beğendiniz? |
which goal did you like the most? expr.
|
|
476 |
Speaking |
görünenden daha fazla yeteneği/becerisi var |
there is more to somebody than meets the eye expr.
|
|
477 |
Speaking |
hangisi canımı daha fazla sıkıyor bilmiyorum |
I don't know what bothers me more expr.
|
|
478 |
Speaking |
neden daha fazla vakit kaybedelim ki? |
why waste more time? expr.
|
|
479 |
Speaking |
sana daha fazla borç para veremem |
I can't lend you any more money expr.
|
|
480 |
Speaking |
seni daha fazla tanımak isterim |
I would like to know you more expr.
|
|
481 |
Speaking |
stresle ilgili hastalığı olan kişiler 5 kat daha fazla doktora gidiyor |
patients with stress visit the doctor five times more often than other patients expr.
|
|
482 |
Speaking |
size daha fazla yardımcı olmak isterdim |
I wish I could be of more help to you expr.
|
|
483 |
Speaking |
sana bunların olmasına daha fazla izin veremem |
I can't keep letting this happen to you expr.
|
|
484 |
Speaking |
stresle ilgili hastalığı olan kişiler beş kat daha fazla doktora gidiyor |
patients with stress visit the doctor five times more often than other patients expr.
|
|
485 |
Speaking |
sizi daha fazla tanımak isterim |
I would like to know you more expr.
|
|
486 |
Speaking |
seni daha fazla sıkmayacağım |
I'm done boring you expr.
|
|
Trade/Economic |
|
487 |
Trade/Economic |
hisseleri satın almak isteyen kişinin çoğunluğu elde etmek adına kalan hisselerin değerine kıyasla çok daha fazla para önerdiği bir satın alım teklifi |
two-tier bid n.
|
|
488 |
Trade/Economic |
bankadaki hesap bakiyesinden daha fazla çekme |
bank overdraft n.
|
|
489 |
Trade/Economic |
bir hesabın iki veya daha fazla alt hesaba bölünmesi |
fanout n.
|
|
490 |
Trade/Economic |
bir hisse senedi komisyoncusuna ait çekin komisyoncunun mevduatından daha fazla olsa bile onaylanması |
over-certification n.
|
|
491 |
Trade/Economic |
bir ülkenin aynı kaynak miktarını kullanarak bir maldan diğer ülkeye göre daha fazla miktarda üretim yapabilmesi |
absolute frequency n.
|
|
492 |
Trade/Economic |
bir hisse senedi komisyoncusuna ait çekin komisyoncunun mevduatından daha fazla olsa bile onaylanması |
overcertification n.
|
|
493 |
Trade/Economic |
daha fazla özellik için satın alma opsiyonlu bedava (ürün) |
freemium n.
|
|
494 |
Trade/Economic |
daha fazla rol ve daha az sayıda fiili iş unsuru içeren çalışma yöntemi |
dejobbing n.
|
|
495 |
Trade/Economic |
daha fazla indirim |
more discount n.
|
|
496 |
Trade/Economic |
dönüşümlü kredi kooperatifi olarak işleyen on iki ya da daha fazla insanın toplandığı yapı |
stokvel n.
|
|
497 |
Trade/Economic |
iki ya da daha fazla sayıdaki ülke arasındaki gümrük tarifesi rekabeti |
tariff war n.
|
|
498 |
Trade/Economic |
iki veya daha fazla kültürün başarılı biçimde birleştirilmesi |
multiculturalism n.
|
|
499 |
Trade/Economic |
iki veya daha fazla kişi veya maldan oluşan topluluk |
ensemble n.
|
|
500 |
Trade/Economic |
iki ya da daha fazla firmanın çıkarlarını birleştirmelerine ilişkin sözleşme |
pooling arrangement n.
|
|