Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | clarify v. | açıklamak | ||
Could the President of the Commission clarify for us what this sentence means? Komisyon Başkanı bu cümlenin ne anlama geldiğini bizim için açıklayabilir mi? More Sentences |
||||
Common Usage | clarify v. | aydınlığa kavuşturmak | ||
We need to clarify a few details. Birkaç ayrıntıyı aydınlığa kavuşturmamız gerekiyor. More Sentences |
||||
General | ||||
General | clarify v. | açıklığa kavuşmak | ||
Until the overall situation is clarified Parliament cannot come to any firm conclusions itself. Genel durum açıklığa kavuşana kadar Parlamento'nun kendisi de kesin bir sonuca varamaz. More Sentences |
||||
General | clarify v. | açıklık getirmek | ||
I would like to make a few points to clarify the content. İçeriğe açıklık getirmek için birkaç noktaya değinmek istiyorum. More Sentences |
||||
General | clarify v. | açıklığa kavuşturmak | ||
They proposed a meeting to clarify the issue. Konuyu açıklığa kavuşturmak için bir toplantı önerdiler. More Sentences |
||||
General | clarify v. | süzmek | ||
Clarifying butter removes all the milk and water from it. Tereyağını süzmek içerisindeki tüm sütü ve suyu alır. More Sentences |
||||
General | clarify v. | netleştirmek | ||
I appeal to the Commission to clarify its positions on these issues too. Komisyon'a bu konulardaki tutumunu da netleştirmesi çağrısında bulunuyorum. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | clarify v. | berraklaşmak | ||
General | ||||
General | clarify v. | açık bir şekilde anlatmak | ||
General | clarify v. | berraklaştırmak | ||
General | clarify v. | durultmak | ||
General | clarify v. | durulmak | ||
General | clarify v. | arınmak | ||
General | clarify v. | açılmak | ||
General | clarify v. | açıklık kazanmak | ||
General | clarify v. | açıklanmak | ||
General | clarify v. | açıklık kazandırmak | ||
General | clarify v. | aydınlatmak | ||
General | clarify v. | aydınlanmak | ||
General | clarify v. | temizlemek | ||
General | clarify v. | tasfiye etmek | ||
General | clarify v. | arıtmak | ||
General | clarify v. | daha iyi anlaşılmasını sağlamak | ||
General | clarify v. | aydınlatmak (birini/bir konuyu) | ||
General | clarify v. | projeksiyon tutmak | ||
Technical | ||||
Technical | clarify v. | arıtmak | ||
Technical | clarify v. | temizlemek | ||
Technical | clarify v. | yabancı maddelerinden ayırmak (sıvı) | ||
Technical | clarify v. | (yağ) ısıtarak temizlemek | ||
Technical | clarify v. | (yağ) ısıtarak arındırmak | ||
Technical | clarify v. | (yağ) temizlenmek | ||
Technical | clarify v. | (yağ) arınmak | ||
Meteorology | ||||
Meteorology | clarify v. | (hava) açmak | ||
Meteorology | clarify v. | (sis, bulut) dağılmak |
Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | clarify the subject v. | konuyu açıklığa kavuşturmak | ||
At this stage, it is difficult for me to clarify the subject of these recommendations. Bu aşamada bu tavsiyelerin konusunu açıklığa kavuşturmak benim için zor. More Sentences |
||||
General | clarify the situation v. | durumu açıklığa kavuşturmak | ||
On 17 July, the Committee on Budgets clarified the situation regarding management. 17 Temmuz'da Bütçe Komitesi yönetimle ilgili durumu açıklığa kavuşturdu. More Sentences |
||||
General | clarify a matter v. | aydınlığa kavuşturmak | ||
General | clarify the matter v. | konuyu açıklığa kavuşturmak | ||
General | clarify [obsolete] v. | yükseltmek | ||
General | clarify [obsolete] v. | yüceltmek | ||
General | clarify [obsolete] v. | ilahlaştırmak | ||
General | clarify [obsolete] v. | kutsallaştırmak | ||
General | clarify [obsolete] v. | başkalaştırmak | ||
Phrases | ||||
Phrases | in order to clarify (it) expr. | açıklayıcı olması açısından | ||
Phrases | just to clarify expr. | açıklamak gerekirse | ||
Phrases | to clarify expr. | açıklamak gerekirse | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | in order to clarify the subject expr. | konuya açıklık getirmek üzere | ||
Gastronomy | ||||
Gastronomy | clarify fat v. | yağı temizlemek |