|
Categoría |
Inglés |
Turco |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
big adj.
|
iri |
|
She has big green eyes and beautiful brown skin.
İri yemyeşil gözleri ve güzel kahverengi bir teni var.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
big adj.
|
büyük |
|
There is a big gap when it comes to education and lifelong learning.
Eğitim ve yaşam boyu öğrenme söz konusu olduğunda büyük bir boşluk var.
More Sentences
|
General |
|
3 |
General |
big adj.
|
iri yarı |
|
He was a big, heavy man.
İri yarı, ağır bir adamdı.
More Sentences
|
4 |
General |
big adj.
|
kocaman |
|
I am now a big kid and times have changed.
Şimdilerde kocaman bir kız oldum ve durumlar değişti.
More Sentences
|
5 |
General |
big adj.
|
koca |
|
Eugènie has a big ass.
Eugènie'nin koca bir kıçı var.
More Sentences
|
6 |
General |
big adj.
|
cüsseli |
|
He was a big, slow-moving man.
O, cüsseli, yavaş hareket eden bir adamdı.
More Sentences
|
7 |
General |
big adj.
|
fazla |
|
Sadly, however, these are also the vessels with the biggest outstanding debts to the banks.
Ancak ne yazık ki bu gemiler aynı zamanda bankalara en fazla borcu olan gemilerdir.
More Sentences
|
8 |
General |
big adj.
|
çok |
|
Thank you ladies and gentlemen and, especially, a big thank-you to the Danish Presidency.
Hanımefendiler, beyefendiler ve özellikle de Danimarka Dönem Başkanlığına çok teşekkür ederim.
More Sentences
|
9 |
General |
big adj.
|
iri kıyım |
|
Tom is very big.
Tom çok iri kıyım biri.
More Sentences
|
10 |
General |
big adj.
|
önemli |
|
With the help of the victims, what counts is getting at the big villains.
Kurbanların yardımıyla, önemli olan esas kötü adamlara ulaşmaktır.
More Sentences
|
11 |
General |
big adj.
|
büyük |
|
There is a big gap when it comes to education and lifelong learning.
Eğitim ve yaşam boyu öğrenme söz konusu olduğunda büyük bir boşluk var.
More Sentences
|
12 |
General |
big adj.
|
yüce gönüllü |
|
That was big of Tom to help out like that.
Bu şekilde yardımda bulunması Tom'un yüce gönüllülüğündendi.
More Sentences
|
13 |
General |
big adj.
|
hevesli |
|
I'm not a big TV watcher.
Hevesli bir televizyon izleyicisi değilim.
More Sentences
|
Technical |
|
14 |
Technical |
big adj.
|
büyük |
|
There is a big gap when it comes to education and lifelong learning.
Eğitim ve yaşam boyu öğrenme söz konusu olduğunda büyük bir boşluk var.
More Sentences
|
General |
|
15 |
General |
big n.
|
olağanüstü öneme veya güce sahip kimse |
|
16 |
General |
big n.
|
olağanüstü öneme veya güce sahip kurum |
|
17 |
General |
big n.
|
vardakosta |
|
18 |
General |
big n.
|
kıyı koruma gemisi |
|
19 |
General |
big adj.
|
mühim |
|
20 |
General |
big adj.
|
okkalı |
|
|
21 |
General |
big adj.
|
babaç |
|
22 |
General |
big adj.
|
etkili |
|
23 |
General |
big adj.
|
kapı gibi |
|
24 |
General |
big adj.
|
eşek kadar |
|
25 |
General |
big adj.
|
yüce |
|
26 |
General |
big adj.
|
anaç |
|
27 |
General |
big adj.
|
gebe |
|
28 |
General |
big adj.
|
irikıyım |
|
29 |
General |
big adj.
|
çok güçlü |
|
30 |
General |
big adj.
|
çok kuvvetli |
|
31 |
General |
big adj.
|
erişkin |
|
32 |
General |
big adj.
|
olgun |
|
33 |
General |
big adj.
|
dolu |
|
34 |
General |
big adj.
|
dolup taşan |
|
35 |
General |
big adj.
|
cömert |
|
36 |
General |
big adj.
|
eli açık |
|
37 |
General |
big adj.
|
hamile |
|
38 |
General |
big adj.
|
yüksek bir makamda |
|
39 |
General |
big adj.
|
önemli etkiye sahip |
|
40 |
General |
big adj.
|
hatırı sayılır derecede zengin |
|
|
41 |
General |
big adj.
|
önde gelen |
|
42 |
General |
big adj.
|
seçkin |
|
43 |
General |
big adj.
|
sesli |
|
44 |
General |
big adj.
|
çınlayan |
|
45 |
General |
big adj.
|
mübalağalı |
|
46 |
General |
big adj.
|
abartılı |
|
47 |
General |
big adj.
|
övünen |
|
48 |
General |
big adj.
|
candan |
|
49 |
General |
big adj.
|
çok yoğun |
|
50 |
General |
big adj.
|
çok kuvvetli |
|
51 |
General |
big adj.
|
devasa |
|
52 |
General |
big adj.
|
(hayvan) tamamen gelişmiş |
|
53 |
General |
big adj.
|
(hayvan) yetişkin |
|
54 |
General |
big adv.
|
övünerek |
|
55 |
General |
big adv.
|
kibirli bir şekilde |
|
56 |
General |
big adv.
|
istisnai bir şekilde |
|
57 |
General |
big adv.
|
iyi bir şekilde |
|
58 |
General |
big adv.
|
büyük ölçüde |
|
59 |
General |
big adv.
|
fazlasıyla |
|
60 |
General |
big adv.
|
cesur bir şekilde |
|
61 |
General |
big adv.
|
belirgin şekilde |
|
Colloquial |
|
62 |
Colloquial |
big adj.
|
popüler |
|
63 |
Colloquial |
big adj.
|
çok sevilen |
|
64 |
Colloquial |
big adj.
|
yaygın kullanılan |
|
65 |
Colloquial |
big adv.
|
önemli bir başarıyla |
|
66 |
Colloquial |
big adv.
|
kesin bir şekilde |
|
67 |
Colloquial |
big adv.
|
açık bir şekilde |
|
68 |
Colloquial |
big adv.
|
üzerine basa basa |
|
69 |
Colloquial |
big adv.
|
aşırı derecede güçlü bir şekilde |
|
70 |
Colloquial |
big adv.
|
sert bir şekilde |
|
Gastronomy |
|
71 |
Gastronomy |
big adj.
|
(şarap) güçlü aromalı |
|
Geology |
|
72 |
Geology |
big v.
|
(toprak) kazarak yığın haline getirmek |
|
Basketball |
|
73 |
Basketball |
big n.
|
önemli santrafor oyuncusu |
|
Ottoman Turkish |
|
74 |
Ottoman Turkish |
big adj.
|
kallavi |
|
|
Categoría |
Inglés |
Turco |
|
General |
|
1 |
General |
big game n.
|
büyük hayvan avı |
|
Hemingway enjoyed big game hunting in Africa.
Hemingway, Afrika'daki büyük hayvan avından hoşlandı.
More Sentences
|
2 |
General |
big deal n.
|
çok önemli |
|
It's a very big deal.
Bu çok önemli bir konu.
More Sentences
|
3 |
General |
big dipper n.
|
büyük ayı |
|
You can find the Big Dipper easily.
Büyük Ayıyı kolayca bulabilirsin.
More Sentences
|
4 |
General |
big company n.
|
büyük şirket |
|
The new predominance of historically big companies will result in few newcomers having access to the Agency.
Tarihsel olarak büyük şirketlerin yeni hakimiyeti, yeni gelenlerin Ajansa erişiminin az olmasıyla sonuçlanacaktır.
More Sentences
|
5 |
General |
big sister n.
|
abla |
|
She usually has to give in to her big sister.
Genelde ablasına boyun eğmek zorunda kalır.
More Sentences
|
6 |
General |
big brother n.
|
ağabey |
|
I know that this is a sensitive area, and I know that you view all Swedes as big brother types.
Bunun hassas bir konu olduğunu ve tüm İsveçlileri ağabey tipler olarak gördüğünüzü biliyorum.
More Sentences
|
|
7 |
General |
big business n.
|
büyük işletmeler |
|
The aim, of course, is to increase the level of exploitation of the workforce and maximum the profits of big business.
Amaç, elbette, işgücünün sömürü düzeyini arttırmak ve büyük işletmelerin karlarını azami düzeye çıkarmaktır.
More Sentences
|
8 |
General |
big mistake n.
|
büyük hata |
|
My own view is that at Nice some big mistakes were made, which must at all costs be put right.
Benim görüşüm Nice'de bazı büyük hatalar yapıldığı ve bunların ne pahasına olursa olsun düzeltilmesi gerektiğidir.
More Sentences
|
9 |
General |
big picture n.
|
genel görünüm |
|
We need to look at the big picture.
Genel görünüme bakmamız gerekiyor.
More Sentences
|
10 |
General |
big spender n.
|
çok para harcayan |
|
Japanese tourists abroad are big spenders.
Yurt dışındaki Japon turistler çok para harcarlar.
More Sentences
|
11 |
General |
big spender n.
|
savurgan |
|
I'm not a big spender.
Ben bir savurgan değilim.
More Sentences
|
12 |
General |
big problem n.
|
büyük sorun |
|
The biggest problem is mainly with liver and heart transplants.
En büyük sorun karaciğer ve kalp nakillerinde yaşanıyor.
More Sentences
|
13 |
General |
big trouble n.
|
büyük sorun |
|
Every time, they cause a big trouble in the mission.
Her seferinde görevde büyük sorun çıkarıyorlar.
More Sentences
|
14 |
General |
big news n.
|
önemli haber |
|
This is big news.
Bu önemli haber.
More Sentences
|
15 |
General |
big lie n.
|
büyük yalan |
|
Listening to them, I now understand the concept of the big lie.
Onları dinlerken, şimdi büyük yalan kavramını anlıyorum.
More Sentences
|
16 |
General |
big foot n.
|
büyük ayak |
|
Does Tom have big feet?
Tom'un büyük ayakları var mı?
More Sentences
|
17 |
General |
big day n.
|
büyük gün |
|
The big day is approaching.
Büyük gün yaklaşıyor.
More Sentences
|
18 |
General |
a big risk n.
|
büyük bir risk |
|
Erica removing a patient from the hospital is a big risk.
Erica'nın bir hastayı hastaneden çıkarması büyük bir risktir.
More Sentences
|
19 |
General |
big cake n.
|
büyük pasta |
|
I want the bigger cake.
Daha büyük pasta istiyorum.
More Sentences
|
20 |
General |
big nose n.
|
büyük burun |
|
With that big nose, he finishes the air around.
O büyük burnuyla, etrafındaki havayı bitirir.
More Sentences
|
21 |
General |
big difference n.
|
büyük farklılık |
|
Thirdly, the big differences between the Member States damage the internal market.
Üçüncü olarak Üye Devletler arasındaki büyük farklılıklar iç pazara zarar vermektedir.
More Sentences
|
22 |
General |
a big place n.
|
büyük bir yer |
|
The world is a big place.
Dünya büyük bir yer.
More Sentences
|
23 |
General |
big elephant n.
|
büyük fil |
|
That's the biggest elephant I've ever seen.
Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük fil.
More Sentences
|
24 |
General |
big house n.
|
büyük ev |
|
He's in debt to the bank because he bought that big house.
O büyük evi satın aldığı için bankaya borcu var.
More Sentences
|
25 |
General |
big difference n.
|
büyük fark |
|
These are practical measures that will make a big difference in the short term.
Bunlar kısa vadede büyük fark yaratacak pratik tedbirlerdir.
More Sentences
|
26 |
General |
big city n.
|
büyük şehir |
|
The average citizen will not venture into certain areas of our big cities after dusk.
Ortalama bir vatandaş büyük şehirlerimizin belirli bölgelerine hava karardıktan sonra girmeyecektir.
More Sentences
|
27 |
General |
big obstacle n.
|
büyük engel |
|
The occupation and the settlements remain the biggest obstacle to real peace and security for everyone.
İşgal ve yerleşimler, herkes için gerçek barış ve güvenliğin önündeki en büyük engel olmaya devam etmektedir.
More Sentences
|
28 |
General |
a big fight n.
|
büyük bir kavga |
|
I heard you were in a big fight.
Büyük bir kavgaya karıştığınızı duydum.
More Sentences
|
29 |
General |
big problem n.
|
büyük problem |
|
That can cause big problems.
O, büyük problemlere neden olabilir.
More Sentences
|
30 |
General |
big sister n.
|
büyük kız kardeş |
|
My big sister washes her hair every morning.
Büyük kız kardeşim her sabah saçını yıkar.
More Sentences
|
31 |
General |
big loss n.
|
büyük kayıp |
|
What was your biggest loss in life?
Hayatta en büyük kaybın ne oldu?
More Sentences
|
32 |
General |
big fire n.
|
büyük yangın |
|
He died in that big fire.
O büyük yangında öldü.
More Sentences
|
33 |
General |
big country n.
|
büyük ülke |
|
Once again it is a matter of a coup d'état on the part of the big countries.
Bu bir kez daha büyük ülkeler açısından bir darbe meselesidir.
More Sentences
|
34 |
General |
big challenges n.
|
büyük zorluklar |
|
It is obvious the new president faces big challenges.
Yeni başkanın büyük zorluklarla karşı karşıya olduğu aşikâr.
More Sentences
|
35 |
General |
big game n.
|
büyük av hayvanı |
|
Hemingway enjoyed big game hunting in Africa.
Hemingway Afrika'da büyük av hayvanları avlamaktan hoşlanırdı.
More Sentences
|
36 |
General |
think big v.
|
büyük düşünmek |
|
We need to think big.
Büyük düşünmemiz gerekiyor.
More Sentences
|
37 |
General |
big enough adj.
|
yeterince büyük |
|
This town isn't big enough for both of us.
Bu kasaba ikimiz için yeterince büyük değil.
More Sentences
|
38 |
General |
pretty big adj.
|
oldukça büyük |
|
It's a pretty big deal.
Oldukça büyük bir anlaşma.
More Sentences
|
39 |
General |
big-headed adj.
|
kendini beğenmiş |
|
I think Tom is big-headed.
Tom'un kendini beğenmiş olduğunu düşünüyorum.
More Sentences
|
Colloquial |
|
40 |
Colloquial |
big bully n.
|
kabadayı |
|
That boy's a big bully.
O çocuk tam bir kabadayı.
More Sentences
|
41 |
Colloquial |
big bully n.
|
kabadayı |
|
That boy's a big bully.
O çocuk tam bir kabadayı.
More Sentences
|
42 |
Colloquial |
a big fan n.
|
büyük bir hayran |
|
I'm a big fan of Getter Jaani.
Getter Jaani'nin büyük bir hayranıyım.
More Sentences
|
43 |
Colloquial |
(the) big bucks n.
|
büyük para |
|
That's why they pay us the big bucks.
Bu yüzden bize büyük paralar ödüyorlar.
More Sentences
|
Common Usage |
|
44 |
Common Usage |
big shot n.
|
kodaman |
|
45 |
Common Usage |
big gun n.
|
kodaman |
|
General |
|
46 |
General |
big gun n.
|
önemli kimse |
|
47 |
General |
big talk n.
|
büyük söz |
|
48 |
General |
big top n.
|
büyük sirk çadırı |
|
49 |
General |
big earner n.
|
çok para kazanan |
|
50 |
General |
big talk n.
|
yüksekten atma |
|
51 |
General |
big deal n.
|
büyük mesele |
|
52 |
General |
big dipper n.
|
büyükayı |
|
53 |
General |
big bang n.
|
başlangıç |
|
54 |
General |
big businessman n.
|
büyük işadamı |
|
55 |
General |
big top n.
|
sirk |
|
56 |
General |
big deal n.
|
büyük iş |
|
57 |
General |
big turn n.
|
büyük dönemeç |
|
58 |
General |
big horse n.
|
kadana |
|
59 |
General |
big and healthy newborn baby n.
|
tosuncuk |
|
60 |
General |
no big deal n.
|
önemsiz şey |
|
61 |
General |
a big gun n.
|
ağır top |
|
62 |
General |
big step n.
|
açık adım |
|
63 |
General |
big business n.
|
dev şirketler |
|
64 |
General |
big gun n.
|
ağır top |
|
65 |
General |
big income earner n.
|
çok para kazanan |
|
66 |
General |
big time n.
|
en yüksek düzey |
|
67 |
General |
big tree n.
|
anıt ağaç |
|
68 |
General |
big bug n.
|
önemli kimse |
|
69 |
General |
big hand n.
|
çılgınca alkış |
|
70 |
General |
big with child n.
|
gebe |
|
71 |
General |
big talk n.
|
övünme |
|
72 |
General |
big brother n.
|
diktatör |
|
73 |
General |
big hook n.
|
karmuk |
|
74 |
General |
a big wheel n.
|
nüfuzlu kimse |
|
75 |
General |
making big n.
|
büyütme |
|
76 |
General |
a big gun n.
|
önemli kimse |
|
77 |
General |
big tree n.
|
filmahmudi ağacı |
|
78 |
General |
big with child n.
|
hamile |
|
79 |
General |
big money n.
|
çok para |
|
80 |
General |
big bucks n.
|
dünyanın parası |
|
81 |
General |
a big deal n.
|
büyük marifet |
|
82 |
General |
big contribution n.
|
büyük katkı |
|
83 |
General |
big time n.
|
büyük bir başarı |
|
84 |
General |
big picture n.
|
resmin tamamı |
|
85 |
General |
big tits n.
|
büyük göğüsler |
|
86 |
General |
big spender n.
|
düşünmeden harcama yapan |
|
87 |
General |
big spender n.
|
müsrif |
|
88 |
General |
big screen n.
|
sinema |
|
89 |
General |
big dream n.
|
büyük rüya |
|
90 |
General |
big mouth n.
|
boşboğaz |
|
91 |
General |
big step n.
|
büyük adım |
|
92 |
General |
big influence n.
|
büyük etki |
|
93 |
General |
big mouth n.
|
boş boğaz |
|
94 |
General |
big shot n.
|
önemli kimse |
|
95 |
General |
big girl's blouse n.
|
muhallebi çocuğu |
|
96 |
General |
big girl's blouse n.
|
süt çocuğu |
|
97 |
General |
big effort n.
|
üstün gayret |
|
98 |
General |
big-timer n.
|
önemli kimse |
|
99 |
General |
big close-up n.
|
yakın çekim |
|
100 |
General |
big-timer n.
|
büyük adam |
|
101 |
General |
big close-up n.
|
baş plan |
|
102 |
General |
big news n.
|
sansasyonel haber |
|
103 |
General |
big foot n.
|
koca ayak |
|
104 |
General |
big lie n.
|
kuyruklu yalan |
|
105 |
General |
big ben n.
|
ingiltere parlamentosundaki büyük saat çanı |
|
106 |
General |
big time n.
|
bir toplantı ya da partide geçirilen eğlenceli vakit |
|
107 |
General |
big time n.
|
bir toplantı ya da partide geçirilen iyi vakit |
|
108 |
General |
big head n.
|
kendini birşey sanan kişi |
|
109 |
General |
big head n.
|
ukala |
|
110 |
General |
big head n.
|
kendini beğenmiş |
|
111 |
General |
big dipper n.
|
büyükayı takım yıldızları |
|
112 |
General |
big dipper n.
|
lunapark hız treni |
|
113 |
General |
big penis n.
|
büyük penis |
|
114 |
General |
big sin n.
|
büyük günah |
|
115 |
General |
big butt n.
|
dolgun kalça |
|
116 |
General |
big booty n.
|
dolgun kalça |
|
117 |
General |
big booty n.
|
büyük kalça |
|
118 |
General |
big island n.
|
büyük ada |
|
119 |
General |
big dictionary effect n.
|
büyük sözlük etkisi |
|
120 |
General |
big oven n.
|
büyük fırın |
|
121 |
General |
a big commotion n.
|
büyük kargaşa/karmaşa |
|
122 |
General |
big bottle n.
|
büyük şişe |
|
123 |
General |
big play n.
|
büyük oyun |
|
124 |
General |
big play n.
|
büyük maç |
|
125 |
General |
big customer n.
|
önde gelen müşteri |
|
126 |
General |
big customer n.
|
önemli müşteri |
|
127 |
General |
big customer n.
|
büyük müşteri |
|
128 |
General |
big portion n.
|
büyük porsiyon |
|
129 |
General |
a big dinner again n.
|
büyük bir akşam yemeği |
|
130 |
General |
a big leader n.
|
büyük bir lider |
|
131 |
General |
a big lunch n.
|
zengin bir öğle yemeği |
|
132 |
General |
big wheel n.
|
dönme dolap |
|
133 |
General |
big fall n.
|
büyük düşüş |
|
134 |
General |
big fight n.
|
büyük kavga |
|
135 |
General |
big bang n.
|
büyük patlama |
|
136 |
General |
big leap n.
|
büyük sıçrama |
|
137 |
General |
big sur n.
|
california'da bir yerleşim yeri |
|
138 |
General |
big-box store n.
|
mega mağaza |
|
139 |
General |
big interest n.
|
büyük ilgi |
|
140 |
General |
big sibling n.
|
büyük kardeş |
|
141 |
General |
big brother n.
|
büyük erkek kardeş |
|
142 |
General |
big store n.
|
büyük mağaza |
|
143 |
General |
big box n.
|
mega mağaza |
|
144 |
General |
big box n.
|
büyük mağaza |
|
145 |
General |
the big easy n.
|
new orleans şehrinin takma adı |
|
146 |
General |
big reptiles n.
|
büyük sürüngenler |
|
147 |
General |
big boss n.
|
büyük patron |
|
148 |
General |
big reunion n.
|
büyük kavuşma |
|
149 |
General |
big sister n.
|
büyük abla |
|
150 |
General |
big family n.
|
büyük aile |
|
151 |
General |
big breakfast n.
|
büyük kahvaltı |
|
152 |
General |
a big day for n.
|
(için) büyük bir gün |
|
153 |
General |
big kitchen n.
|
büyük mutfak |
|
154 |
General |
big team n.
|
büyük takım |
|
155 |
General |
big hairy audacious goals (bhags) n.
|
büyük riski cesur hedefler |
|
156 |
General |
the big question n.
|
herkesin bilmek istediği şey |
|
157 |
General |
big tent n.
|
büyük çadır |
|
158 |
General |
big-heartedness n.
|
cömertlik |
|
159 |
General |
big-heartedness n.
|
eli açıklık |
|
160 |
General |
big-heartedness n.
|
bonkörlük |
|
161 |
General |
big-heartedness n.
|
gönlü zengin olma |
|
162 |
General |
big ben n.
|
big ben kulesindeki saat |
|
163 |
General |
big bertha n.
|
lenduha |
|
164 |
General |
big bertha n.
|
kazulet |
|
165 |
General |
big bertha n.
|
türüne göre büyük ve hantal şey |
|
166 |
General |
big bertha n.
|
uzun mesafede etkili şey |
|
167 |
General |
big brother n.
|
ağabeylik yapan kimse |
|
168 |
General |
big bucks n.
|
para babalarının sahip olduğu güç ve etki |
|
169 |
General |
big five n.
|
küçük ve güçlü grup |
|
170 |
General |
big four n.
|
küçük ve güçlü grup |
|
171 |
General |
big three n.
|
küçük ve güçlü grup |
|
172 |
General |
big hair n.
|
kabarık saç |
|
173 |
General |
big hair n.
|
üstten kabartılmış uzun saç |
|
174 |
General |
big hand n.
|
(saat) yelkovan |
|
175 |
General |
big house [dialect] n.
|
oturma odası |
|
176 |
General |
big house [dialect] n.
|
(ev) yaşam alanı |
|
177 |
General |
big science n.
|
büyük ölçekli bilimsel araştırma |
|
178 |
General |
big sister n.
|
ablalık yapan kimse |
|
179 |
General |
big sister n.
|
üniversiteye yeni başlamış kız öğrenciye yardımcı olan üst dönemden kız öğrenci |
|
180 |
General |
big time n.
|
oyunculara yüksek ödeme yapan gösteri merkezi |
|
181 |
General |
big time n.
|
(bir meslekte veya kurumda) yüksek mevki |
|
182 |
General |
big-box n.
|
kutuya benzeyen büyük zincir mağaza |
|
183 |
General |
big gun n.
|
uzun ve ağır sörf tahtası |
|
184 |
General |
big tech n.
|
büyük teknoloji firmaları |
|
185 |
General |
big trunk n.
|
büyük ağaç gövdesi |
|
186 |
General |
big trunk n.
|
büyük gövde |
|
187 |
General |
make the big buck v.
|
çok para kazanmak |
|
188 |
General |
bring up one's big guns v.
|
en önemli destekçileri getirmek |
|
189 |
General |
get too big for one's boots v.
|
burun şişirmek |
|
190 |
General |
be too big for one's boots v.
|
kendini bir şey sanmak |
|
191 |
General |
be too big for one's boots v.
|
burnu havada olmak |
|
192 |
General |
make big v.
|
büyütmek |
|
193 |
General |
go over big v.
|
üstesinden gelmek |
|
194 |
General |
be too big for one's boots v.
|
kendini dev aynasında görmek |
|
195 |
General |
be too big for one's boots v.
|
burnu kaf dağında olmak |
|
196 |
General |
have a big lead v.
|
çok önde olmak |
|
197 |
General |
make the big buck v.
|
parsayı götürmek |
|
198 |
General |
bring up one's big guns v.
|
en önemli dayanakları ileri sürmek |
|
199 |
General |
turn it into a big deal v.
|
sorun haline getirmek |
|
200 |
General |
make a big deal out of something v.
|
problem haline getirmek |
|
201 |
General |
turn it into a big deal v.
|
problem haline getirmek |
|
202 |
General |
make a big deal out of something v.
|
sorun haline getirmek |
|
203 |
General |
speak softly but carry a big stick v.
|
aba altından değnek sopa göstermek |
|
204 |
General |
deal big blow v.
|
büyük darbe vurmak |
|
205 |
General |
deliver big blow v.
|
ağır darbe indirmek |
|
206 |
General |
strike big blow v.
|
ağır darbe indirmek |
|
207 |
General |
make a big contribution v.
|
büyük katkı sağlamak |
|
208 |
General |
deal big blow v.
|
ağır darbe indirmek |
|
209 |
General |
see the big picture v.
|
büyük resmi görmek |
|
210 |
General |
play a big role v.
|
büyük rol oynamak |
|
211 |
General |
have a big ego v.
|
büyük bir egosu olmak |
|
212 |
General |
take big risk v.
|
büyük risk almak |
|
213 |
General |
sell something for a big profit v.
|
bir şeyi büyük bir karla ederek satmak |
|
214 |
General |
have a big influence on v.
|
üzerinde büyük bir etkisi olmak |
|
215 |
General |
see the big picture v.
|
olayın bütününü görmek |
|
216 |
General |
big two v.
|
bir iskambil oyunu |
|
217 |
General |
be a big fan of something/someone v.
|
bir şeyin veya bir kimsenin büyük bir hayranı olmak |
|
218 |
General |
big [dialect] v.
|
hamile bırakmak |
|
219 |
General |
big [dialect] [uk] v.
|
inşa etmek |
|
220 |
General |
big-time v.
|
daha düşük sosyal statüdeki birini hor görmek |
|
221 |
General |
as big as adj.
|
kadar büyük |
|
222 |
General |
as big as life adj.
|
canlısı veya gerçeği kadar büyük |
|
223 |
General |
a size too big adj.
|
bir numara büyük |
|
224 |
General |
big and unwieldy adj.
|
lenduha |
|
225 |
General |
quite big adj.
|
oldukça büyük |
|
226 |
General |
very big adj.
|
çok büyük |
|
227 |
General |
having a big and long nose adj.
|
burnaz |
|
228 |
General |
very big adj.
|
koskoca |
|
229 |
General |
big and tall adj.
|
yalı kazığı gibi |
|
230 |
General |
very big adj.
|
koskocaman |
|
231 |
General |
big ticket adj.
|
çok pahalı |
|
232 |
General |
big headed adj.
|
kendini bir şey sanan |
|
233 |
General |
big headed adj.
|
kendini beğenmiş |
|
234 |
General |
big-bodied adj.
|
cüsseli |
|
235 |
General |
big-headed adj.
|
kendini bir şey sanan |
|
236 |
General |
big-time adj.
|
önemli |
|
237 |
General |
big-hearted adj.
|
yüce gönüllü |
|
238 |
General |
big-hearted adj.
|
cömert |
|
239 |
General |
big-time adj.
|
yüksek rütbeli |
|
240 |
General |
big and fierce-looking adj.
|
haydut gibi |
|
241 |
General |
big-hearted adj.
|
eli açık |
|
242 |
General |
big-time adj.
|
öncü |
|
243 |
General |
big-time adj.
|
zirvede olan |
|
244 |
General |
big nose adj.
|
büyük burunlu |
|
245 |
General |
big-ticket adj.
|
çok pahalı |
|
246 |
General |
too big for one's breeches adj.
|
burnu havada |
|
247 |
General |
too big for one's breeches adj.
|
burnu havalarda |
|
248 |
General |
big [obsolete] adj.
|
yüksek fiziksel güce sahip |
|
249 |
General |
big [obsolete] adj.
|
vücudu güçlü |
|
250 |
General |
big on adj.
|
(bir şeye) çok miktarda sahip olan |
|
251 |
General |
big-money adj.
|
büyük miktarda parası olan |
|
252 |
General |
big-money adj.
|
büyük miktarda para içeren |
|
253 |
General |
big-money adj.
|
büyük miktarda para gerektiren |
|
254 |
General |
big-money adj.
|
büyük miktarda para sağlayan |
|
255 |
General |
big-name adj.
|
ünlü |
|
256 |
General |
big-name adj.
|
ünlü isimler içeren |
|
257 |
General |
big-name adj.
|
ünlü isimlere ait |
|
258 |
General |
big-name adj.
|
ünlü bir ürün içeren |
|
259 |
General |
big-name adj.
|
ünlü bir örgütü kapsayan |
|
260 |
General |
big-name adj.
|
ünlü bir örgüte ait |
|
261 |
General |
big-name adj.
|
ünlü bir ürüne ait |
|
262 |
General |
big-picture adj.
|
geniş kapsamlı |
|
263 |
General |
big-picture adj.
|
büyük resmi gösteren |
|
264 |
General |
big-bellied adj.
|
göbeği çıkık |
|
265 |
General |
big-bellied adj.
|
koca göbekli |
|
266 |
General |
big-box adj.
|
çok büyük bir mağazaya ait |
|
267 |
General |
big-box adj.
|
çok büyük mağaza olan |
|
268 |
General |
big-chested adj.
|
geniş göğüslü |
|
269 |
General |
big-mouthed adj.
|
gürültücü |
|
270 |
General |
big-mouthed adj.
|
konuşkan |
|
271 |
General |
big-mouthed adj.
|
patavatsız |
|
272 |
General |
big-mouthed adj.
|
koca ağızlı |
|
273 |
General |
big-room adj.
|
big room tarzında (elektronik müzik) |
|
274 |
General |
big-shouldered adj.
|
geniş omuzlu |
|
275 |
General |
big-sounding adj.
|
etkileyici boyutta |
|
276 |
General |
big-ticket adj.
|
çok önemli |
|
277 |
General |
big-ticket adj.
|
esas |
|
278 |
General |
big-ticket adj.
|
başlıca |
|
279 |
General |
big-wigged adj.
|
kibirli |
|
280 |
General |
in a big way adv.
|
büyük çapta |
|
281 |
General |
as big as life adv.
|
şahsen |
|
282 |
General |
big and bold adv.
|
kalın ve koyu puntoyla |
|
283 |
General |
under a big tree adv.
|
büyük bir ağacın altında |
|
284 |
General |
big-time adv.
|
geniş kapsamlı bir şekilde |
|
285 |
General |
big-time adv.
|
esaslı bir şekilde |
|
286 |
General |
big-time adv.
|
büyük ölçüde |
|
287 |
General |
big-time adv.
|
aşırı derecede |
|
288 |
General |
big-time adv.
|
çok fazla |
|
289 |
General |
big deal! interj.
|
hıh |
|
290 |
General |
the house is quite big expr.
|
ev oldukça büyük |
|
Phrases |
|
291 |
Phrases |
walk softly and carry a big stick expr.
|
müzakereye açık ol ama gardını düşürme |
|
292 |
Phrases |
walk softly and carry a big stick expr.
|
aba altından sopa göstermek |
|
293 |
Phrases |
walk softly and carry a big stick expr.
|
sopa siyaseti yapmak |
|
294 |
Phrases |
with a big grin expr.
|
alaycı bir yüz ifadesiyle |
|
295 |
Phrases |
big brother is watching you expr.
|
büyük birader seni izliyor |
|
296 |
Phrases |
in such a big size expr.
|
bu büyüklükte |
|
297 |
Phrases |
if you want to go big, stop thinking small expr.
|
büyük işler yapmak istiyorsan küçük düşünme |
|
298 |
Phrases |
if you want to go big, stop thinking small expr.
|
büyük işler yapmak istiyorsan küçük düşünmeyi bırak |
|
299 |
Phrases |
big brother is watching you expr.
|
büyük birader sizi izliyor |
|
300 |
Phrases |
big-is-best expr.
|
büyük olanı en iyisidir |
|
301 |
Phrases |
something really big expr.
|
çok büyük bir şey |
|
302 |
Phrases |
don't get too big for your boots expr.
|
kendini dev aynasında görme |
|
303 |
Phrases |
don't get too big for your boots expr.
|
kendini bir şey sanma |
|
304 |
Phrases |
with a big grin expr.
|
pis pis sıratarak |
|
305 |
Phrases |
with a big grin expr.
|
pişmiş kelle gibi |
|
306 |
Phrases |
with a big grin expr.
|
tip tip sıratarak |
|
Proverb |
|
307 |
Proverb |
little pitchers have big ears
|
çocukların kulağı delik olur |
|
308 |
Proverb |
the big fish eats the little one
|
büyük balık küçük balığı yutar |
|
309 |
Proverb |
eat a big mouthful, but don't make big promises
|
büyük lokma ye büyük söz söyleme |
|
310 |
Proverb |
big things come in small packages
|
büyük şeyler küçük paketlerden çıkar |
|
311 |
Proverb |
big things come in small packages
|
bir şeyin büyüklüğü onun değerini belirlemez |
|
Colloquial |
|
312 |
Colloquial |
the big boys n.
|
en güçlü şirketler |
|
313 |
Colloquial |
the big day n.
|
birinin evleneceği gün |
|
314 |
Colloquial |
the big enchilada [usa] n.
|
en önemli konu |
|
315 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
lider |
|
316 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
lider |
|
317 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
reis |
|
318 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
reis |
|
319 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
patron |
|
320 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
patron |
|
321 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
önder |
|
322 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
önder |
|
323 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
alemdar |
|
324 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
alemdar |
|
325 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
başkan |
|
326 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
başkan |
|
327 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
şef |
|
328 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
şef |
|
329 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
bilge |
|
330 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
bilge |
|
331 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
bir grubun ya da hareketin içindeki en önemli ya da güçlü kişi |
|
332 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
kodaman |
|
333 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
forslu kimse |
|
334 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
sözü geçen kişi |
|
335 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
ağırtop |
|
336 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
bir grubun ya da hareketin içindeki en önemli ya da güçlü kişi |
|
337 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
kodaman |
|
338 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
forslu kimse |
|
339 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
sözü geçen kişi |
|
340 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
ağırtop |
|
341 |
Colloquial |
big bad n.
|
kurmaca eserlerin baş kötü karakteri |
|
342 |
Colloquial |
big bad n.
|
kötü adam |
|
343 |
Colloquial |
big bad n.
|
belalı |
|
344 |
Colloquial |
big bad n.
|
belalı tip |
|
345 |
Colloquial |
big bickies [australia] n.
|
büyük miktarlarda para |
|
346 |
Colloquial |
big bickies [australia] n.
|
mangır |
|
347 |
Colloquial |
big bickies [australia] n.
|
arpa |
|
348 |
Colloquial |
big blue n.
|
ibm'in takma adı |
|
349 |
Colloquial |
big blue n.
|
ibm |
|
350 |
Colloquial |
big boy n.
|
yerine göre çocuk veya genç adam |
|
351 |
Colloquial |
big boy n.
|
delikanlı ya da yetişkin erkek |
|
352 |
Colloquial |
big boy n.
|
koca oğlan (koca oğlansın artık) |
|
353 |
Colloquial |
big boy n.
|
koca adam (artık büyüdün) |
|
354 |
Colloquial |
big boy n.
|
koca adam (koca adamsın artık) |
|
355 |
Colloquial |
big boy n.
|
cüsseli ve/veya heybetli kişi |
|
356 |
Colloquial |
big boy n.
|
kocaman adam |
|
357 |
Colloquial |
big boy n.
|
izbandut |
|
358 |
Colloquial |
big boys n.
|
büyükler veya yöneticiler |
|
359 |
Colloquial |
big boys n.
|
büyük oyuncular |
|
360 |
Colloquial |
big boys n.
|
kodamanlar |
|
361 |
Colloquial |
big boys n.
|
ağır toplar |
|
362 |
Colloquial |
big brass n.
|
ağırtoplar |
|
363 |
Colloquial |
big brass n.
|
kodamanlar |
|
364 |
Colloquial |
big brass n.
|
büyük oyuncular |
|
365 |
Colloquial |
big brass n.
|
üst sıralar |
|
366 |
Colloquial |
big bully n.
|
zorba |
|
367 |
Colloquial |
big bully n.
|
öküzcük |
|
368 |
Colloquial |
big bully n.
|
dediğim dedik tip |
|
369 |
Colloquial |
big bully n.
|
dana |
|
370 |
Colloquial |
big bully n.
|
öküz: maganda |
|
371 |
Colloquial |
big-c n.
|
kanser |
|
372 |
Colloquial |
big d n.
|
dallas'ın takma adı |
|
373 |
Colloquial |
big d n.
|
dallas |
|
374 |
Colloquial |
big-d n.
|
dallas'ın takma adı |
|
375 |
Colloquial |
big-d n.
|
dallas |
|
376 |
Colloquial |
big daddy n.
|
nüfuz sahibi kişi |
|
377 |
Colloquial |
big daddy n.
|
kodaman |
|
378 |
Colloquial |
big daddy n.
|
kalantor |
|
379 |
Colloquial |
big daddy n.
|
ensesi kalın kimse |
|
380 |
Colloquial |
big daddy n.
|
cici baba |
|
381 |
Colloquial |
big daddy n.
|
dost |
|
382 |
Colloquial |
big daddy n.
|
vaftiz baba |
|
383 |
Colloquial |
big dig n.
|
büyük kazı (boston trafiğini düzenleyecek inşaat projesinin takma adı) |
|
384 |
Colloquial |
big hitter n.
|
ağır top |
|
385 |
Colloquial |
big hitter n.
|
kodaman |
|
386 |
Colloquial |
big hitter n.
|
ensesi kalın kişi |
|
387 |
Colloquial |
big hitter n.
|
önemli kimse |
|
388 |
Colloquial |
big hitter n.
|
nüfuz sahibi kişi |
|
389 |
Colloquial |
big in (something or somewhere) n.
|
belli bir çevrede ya da yerde çok tanınan/nüfuzlu ya da başarılı kişi veya şey |
|
390 |
Colloquial |
big in (something or somewhere) n.
|
ağırtop |
|
391 |
Colloquial |
big in (something or somewhere) n.
|
önde gelen kimse |
|
392 |
Colloquial |
big in (something or somewhere) n.
|
önemli şahsiyet |
|
393 |
Colloquial |
big juice n.
|
ünlü suçlu veya hırsız |
|
394 |
Colloquial |
big juice n.
|
tanınmış suçlu |
|
395 |
Colloquial |
big juice n.
|
nam salmış suçlu |
|
396 |
Colloquial |
big jump n.
|
büyük bir adım |
|
397 |
Colloquial |
big jump n.
|
büyük bir sıçrama |
|
398 |
Colloquial |
big jump n.
|
büyük bir değişiklik |
|
399 |
Colloquial |
big mac attack n.
|
big mac krizi |
|
400 |
Colloquial |
big mac attack n.
|
mcdonald's big mac sandviçini aşerme |
|
401 |
Colloquial |
big mac attack n.
|
aniden gelen karşı konulmaz big mac yeme isteği |
|
402 |
Colloquial |
big one n.
|
başarılmak ve kazanılmak istenen çok önemli bir şey |
|
403 |
Colloquial |
big one n.
|
son derece feci veya yıkıcı bir şey |
|
404 |
Colloquial |
the big one n.
|
kalp krizi |
|
405 |
Colloquial |
the big one n.
|
ölümcül kalp krizi |
|
406 |
Colloquial |
big top n.
|
büyük sirk çadırı |
|
407 |
Colloquial |
big top n.
|
ana mekan |
|
408 |
Colloquial |
big top n.
|
ana sahne |
|
409 |
Colloquial |
big year n.
|
bilhassa talihli/kazançlı ya da verimli yıl |
|
410 |
Colloquial |
big year n.
|
müthiş bir yıl |
|
411 |
Colloquial |
big year n.
|
karlı bir yıl |
|
412 |
Colloquial |
big year n.
|
büyük yarış |
|
413 |
Colloquial |
big year n.
|
kuş gözlemciliği yarışması |
|
414 |
Colloquial |
one big happy family n.
|
büyük mutlu bir aile |
|
415 |
Colloquial |
one big happy family n.
|
kocaman mutlu bir aile |
|
416 |
Colloquial |
the big (number)-o n.
|
sıfırla biten yaş (30/40/50 vb.) |
|
417 |
Colloquial |
big blue n.
|
ibm |
|
418 |
Colloquial |
big blue n.
|
ibm'in takma adı |
|
419 |
Colloquial |
big blue n.
|
ibm'in hisseleri |
|
420 |
Colloquial |
big boy n.
|
artık büyük bir çocuk olma |
|
421 |
Colloquial |
big boy n.
|
artık kocaman adam olma |
|
422 |
Colloquial |
big boy n.
|
eşek kadar olma |
|
423 |
Colloquial |
big boy n.
|
kocaman adam/eşek kadar olma |
|
424 |
Colloquial |
big boy n.
|
(motosiklet/araba gibi şeyler için) canavar/yaramaz çocuk |
|
425 |
Colloquial |
big boy n.
|
(güç ve etki açısından bir gruptaki) büyükler/büyük adamlar |
|
426 |
Colloquial |
big boy n.
|
kodamanlar |
|
427 |
Colloquial |
big boy n.
|
(büyük) patronlar |
|
428 |
Colloquial |
big boy n.
|
tepedekiler |
|
429 |
Colloquial |
big bully n.
|
zorba |
|
430 |
Colloquial |
big bully n.
|
despot |
|
431 |
Colloquial |
big bully n.
|
zorbalık yapan |
|
432 |
Colloquial |
big bully n.
|
koca (bir) öküz |
|
433 |
Colloquial |
big woman on campus (bwoc) n.
|
kampüste herkesçe tanınan ve önem verilen kız öğrenci |
|
434 |
Colloquial |
big gun n.
|
ağır top |
|
435 |
Colloquial |
big guns n.
|
ağır toplar |
|
436 |
Colloquial |
big iron n.
|
ana sistem |
|
437 |
Colloquial |
a big nose n.
|
başkalarının işine karışan tip |
|
438 |
Colloquial |
big weekend n.
|
büyük hafta sonu |
|
439 |
Colloquial |
big case n.
|
büyük dava |
|
440 |
Colloquial |
a big change n.
|
büyük değişim |
|
441 |
Colloquial |
big fish eat little fish n.
|
büyük balık küçük balığı yer |
|
442 |
Colloquial |
big night n.
|
büyük gece |
|
443 |
Colloquial |
a big job n.
|
büyük bir iş |
|
444 |
Colloquial |
big-talking man n.
|
büyük konuşan adam |
|
445 |
Colloquial |
big deal n.
|
büyük marifet |
|
446 |
Colloquial |
a big break n.
|
büyük bir çıkış/atılım |
|
447 |
Colloquial |
a big story n.
|
büyük bir hikaye |
|
448 |
Colloquial |
a big step n.
|
büyük bir adım |
|
449 |
Colloquial |
a big fan of strippers n.
|
büyük bir striptizci hayranı |
|
450 |
Colloquial |
a big change n.
|
büyük değişiklik |
|
451 |
Colloquial |
a big blow n.
|
büyük bir darbe |
|
452 |
Colloquial |
a big part of my life n.
|
hayatımın büyük bir parçası |
|
453 |
Colloquial |
a big part of our lives n.
|
hayatımızın büyük bir parçası |
|
454 |
Colloquial |
big guns of the cinema n.
|
sinemanın ağır topları |
|
455 |
Colloquial |
big rig n.
|
tır |
|
456 |
Colloquial |
big drink n.
|
okyanus |
|
457 |
Colloquial |
big drink n.
|
atlantik okyanusu |
|
458 |
Colloquial |
one big happy family n.
|
büyük/kocaman mutlu bir topluluk |
|
459 |
Colloquial |
one big happy family n.
|
büyük/kocaman mutlu bir grup |
|
460 |
Colloquial |
one big happy family n.
|
büyük/kocaman mutlu bir aile gibi |
|
461 |
Colloquial |
the big (number)-o n.
|
sıfırla biten yaşlar için kullanılan bir tabir (20, 30, 40 vb. yaş) |
|
462 |
Colloquial |
the big (number)-o n.
|
hayatta 30, 40, 50 vb. gibi dönüm noktası sayılan yaşlar |
|
463 |
Colloquial |
the big (number)-o n.
|
sıfırla biten yaşlar için kullanılan bir tabir (20, 30, 40 gibi yaş) |
|
464 |
Colloquial |
the big (number)-o n.
|
hayatta yeni bir 10 yılın başlangıcı olan yaşlar (20, 30, 40 gibi) |
|
465 |
Colloquial |
the big (number)-o n.
|
20, 30, 40, 50 vb. olmak |
|
466 |
Colloquial |
the big (number)-o n.
|
sıfırla biten yaş (30, 40, 50 vb.) |
|
467 |
Colloquial |
the big-o n.
|
sıfırla biten yaşlar için kullanılan bir tabir (20, 30, 40 vb. yaş) |
|
468 |
Colloquial |
the big-o n.
|
hayatta 30, 40, 50 vb. gibi dönüm noktası sayılan yaşlar |
|
469 |
Colloquial |
the big-o n.
|
sıfırla biten yaşlar için kullanılan bir tabir (20, 30, 40 gibi yaş) |
|
470 |
Colloquial |
the big-o n.
|
hayatta yeni bir 10 yılın başlangıcı olan yaşlar (20, 30, 40 gibi) |
|
471 |
Colloquial |
the big-o n.
|
20, 30, 40, 50 vb. olmak |
|
472 |
Colloquial |
the big-o n.
|
sıfırla biten yaş (30, 40, 50 vb.) |
|
473 |
Colloquial |
the big five n.
|
büyük beşli |
|
474 |
Colloquial |
the big five n.
|
beş en tehlikeli afrika memelisi olan gergedan, fil, bufalo, aslan ve leopara avcıların verdiği isim |
|
475 |
Colloquial |
big dig n.
|
interstate 93'ün bir bölümünü boston massachusetts'in altından geçirecek olan inşaat projesi |
|
476 |
Colloquial |
big dig n.
|
boston, ma'in altından geçirilen eyaletler arası otoyol |
|
477 |
Colloquial |
big dig n.
|
boston ma'in altından geçen yeraltı otoyolu |
|
478 |
Colloquial |
big mac attack n.
|
big mac çıkarması |
|
479 |
Colloquial |
big mac attack n.
|
big mac'e duyulan aşırı istek |
|
480 |
Colloquial |
big bad n.
|
kötü adam |
|
481 |
Colloquial |
big bad n.
|
kötü kadın |
|
482 |
Colloquial |
big bad n.
|
kötü karakter |
|
483 |
Colloquial |
big bad n.
|
dizi veya filmlerdeki ana kötü karakter |
|
484 |
Colloquial |
big beast n.
|
önemli kimse |
|
485 |
Colloquial |
big beast n.
|
güçlü kimse |
|
486 |
Colloquial |
big game n.
|
büyük oyun |
|
487 |
Colloquial |
big game n.
|
önemli veya tehlikeli bir girişimin amacı |
|
488 |
Colloquial |
big league n.
|
en prestijli başarı düzeyi |
|
489 |
Colloquial |
big leagues n.
|
en büyük rekabet veya başarı alanı |
|
490 |
Colloquial |
big one n.
|
büyük yalan |
|
491 |
Colloquial |
big one n.
|
çok büyük ve yıkıcı deprem |
|
492 |
Colloquial |
the big one n.
|
çok büyük ve yıkıcı deprem |
|
493 |
Colloquial |
big stick n.
|
zor kullanma |
|
494 |
Colloquial |
big stick n.
|
zor kullanma tehdidi |
|
495 |
Colloquial |
(the) big bucks n.
|
çok para |
|
496 |
Colloquial |
(the) big bucks n.
|
iyi para |
|
497 |
Colloquial |
a big head n.
|
havalara girmiş |
|
498 |
Colloquial |
a big head n.
|
götü kalkmış |
|
499 |
Colloquial |
a big head n.
|
kendini bir şey sanan |
|
500 |
Colloquial |
a big head n.
|
burnu havada |
|