big - Turkish English Dictionary

big

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "big" in Turkish English Dictionary : 74 result(s)

English Turkish
Common Usage
big adj. iri
She has big green eyes and beautiful brown skin.
İri yemyeşil gözleri ve güzel kahverengi bir teni var.

More Sentences
big adj. büyük
There is a big gap when it comes to education and lifelong learning.
Eğitim ve yaşam boyu öğrenme söz konusu olduğunda büyük bir boşluk var.

More Sentences
General
big adj. iri yarı
He was a big, heavy man.
İri yarı, ağır bir adamdı.

More Sentences
big adj. kocaman
I am now a big kid and times have changed.
Şimdilerde kocaman bir kız oldum ve durumlar değişti.

More Sentences
big adj. koca
Eugènie has a big ass.
Eugènie'nin koca bir kıçı var.

More Sentences
big adj. cüsseli
He was a big, slow-moving man.
O, cüsseli, yavaş hareket eden bir adamdı.

More Sentences
big adj. fazla
Sadly, however, these are also the vessels with the biggest outstanding debts to the banks.
Ancak ne yazık ki bu gemiler aynı zamanda bankalara en fazla borcu olan gemilerdir.

More Sentences
big adj. çok
Thank you ladies and gentlemen and, especially, a big thank-you to the Danish Presidency.
Hanımefendiler, beyefendiler ve özellikle de Danimarka Dönem Başkanlığına çok teşekkür ederim.

More Sentences
big adj. iri kıyım
Tom is very big.
Tom çok iri kıyım biri.

More Sentences
big adj. önemli
With the help of the victims, what counts is getting at the big villains.
Kurbanların yardımıyla, önemli olan esas kötü adamlara ulaşmaktır.

More Sentences
big adj. büyük
There is a big gap when it comes to education and lifelong learning.
Eğitim ve yaşam boyu öğrenme söz konusu olduğunda büyük bir boşluk var.

More Sentences
big adj. yüce gönüllü
That was big of Tom to help out like that.
Bu şekilde yardımda bulunması Tom'un yüce gönüllülüğündendi.

More Sentences
big adj. hevesli
I'm not a big TV watcher.
Hevesli bir televizyon izleyicisi değilim.

More Sentences
Technical
big adj. büyük
There is a big gap when it comes to education and lifelong learning.
Eğitim ve yaşam boyu öğrenme söz konusu olduğunda büyük bir boşluk var.

More Sentences
General
big n. olağanüstü öneme veya güce sahip kimse
big n. olağanüstü öneme veya güce sahip kurum
big n. vardakosta
big n. kıyı koruma gemisi
big adj. mühim
big adj. okkalı
big adj. babaç
big adj. etkili
big adj. kapı gibi
big adj. eşek kadar
big adj. yüce
big adj. anaç
big adj. gebe
big adj. irikıyım
big adj. çok güçlü
big adj. çok kuvvetli
big adj. erişkin
big adj. olgun
big adj. dolu
big adj. dolup taşan
big adj. cömert
big adj. eli açık
big adj. hamile
big adj. yüksek bir makamda
big adj. önemli etkiye sahip
big adj. hatırı sayılır derecede zengin
big adj. önde gelen
big adj. seçkin
big adj. sesli
big adj. çınlayan
big adj. mübalağalı
big adj. abartılı
big adj. övünen
big adj. candan
big adj. çok yoğun
big adj. çok kuvvetli
big adj. devasa
big adj. (hayvan) tamamen gelişmiş
big adj. (hayvan) yetişkin
big adv. övünerek
big adv. kibirli bir şekilde
big adv. istisnai bir şekilde
big adv. iyi bir şekilde
big adv. büyük ölçüde
big adv. fazlasıyla
big adv. cesur bir şekilde
big adv. belirgin şekilde
Colloquial
big adj. popüler
big adj. çok sevilen
big adj. yaygın kullanılan
big adv. önemli bir başarıyla
big adv. kesin bir şekilde
big adv. açık bir şekilde
big adv. üzerine basa basa
big adv. aşırı derecede güçlü bir şekilde
big adv. sert bir şekilde
Gastronomy
big adj. (şarap) güçlü aromalı
Geology
big v. (toprak) kazarak yığın haline getirmek
Basketball
big n. önemli santrafor oyuncusu
Ottoman Turkish
big adj. kallavi

Meanings of "big" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
General
big game n. büyük hayvan avı
Hemingway enjoyed big game hunting in Africa.
Hemingway, Afrika'daki büyük hayvan avından hoşlandı.

More Sentences
big deal n. çok önemli
It's a very big deal.
Bu çok önemli bir konu.

More Sentences
big dipper n. büyük ayı
You can find the Big Dipper easily.
Büyük Ayıyı kolayca bulabilirsin.

More Sentences
big company n. büyük şirket
The new predominance of historically big companies will result in few newcomers having access to the Agency.
Tarihsel olarak büyük şirketlerin yeni hakimiyeti, yeni gelenlerin Ajansa erişiminin az olmasıyla sonuçlanacaktır.

More Sentences
big sister n. abla
She usually has to give in to her big sister.
Genelde ablasına boyun eğmek zorunda kalır.

More Sentences
big brother n. ağabey
I know that this is a sensitive area, and I know that you view all Swedes as big brother types.
Bunun hassas bir konu olduğunu ve tüm İsveçlileri ağabey tipler olarak gördüğünüzü biliyorum.

More Sentences
big business n. büyük işletmeler
The aim, of course, is to increase the level of exploitation of the workforce and maximum the profits of big business.
Amaç, elbette, işgücünün sömürü düzeyini arttırmak ve büyük işletmelerin karlarını azami düzeye çıkarmaktır.

More Sentences
big mistake n. büyük hata
My own view is that at Nice some big mistakes were made, which must at all costs be put right.
Benim görüşüm Nice'de bazı büyük hatalar yapıldığı ve bunların ne pahasına olursa olsun düzeltilmesi gerektiğidir.

More Sentences
big picture n. genel görünüm
We need to look at the big picture.
Genel görünüme bakmamız gerekiyor.

More Sentences
big spender n. çok para harcayan
Japanese tourists abroad are big spenders.
Yurt dışındaki Japon turistler çok para harcarlar.

More Sentences
big spender n. savurgan
I'm not a big spender.
Ben bir savurgan değilim.

More Sentences
big problem n. büyük sorun
The biggest problem is mainly with liver and heart transplants.
En büyük sorun karaciğer ve kalp nakillerinde yaşanıyor.

More Sentences
big trouble n. büyük sorun
Every time, they cause a big trouble in the mission.
Her seferinde görevde büyük sorun çıkarıyorlar.

More Sentences
big news n. önemli haber
This is big news.
Bu önemli haber.

More Sentences
big lie n. büyük yalan
Listening to them, I now understand the concept of the big lie.
Onları dinlerken, şimdi büyük yalan kavramını anlıyorum.

More Sentences
big foot n. büyük ayak
Does Tom have big feet?
Tom'un büyük ayakları var mı?

More Sentences
big day n. büyük gün
The big day is approaching.
Büyük gün yaklaşıyor.

More Sentences
a big risk n. büyük bir risk
Erica removing a patient from the hospital is a big risk.
Erica'nın bir hastayı hastaneden çıkarması büyük bir risktir.

More Sentences
big cake n. büyük pasta
I want the bigger cake.
Daha büyük pasta istiyorum.

More Sentences
big nose n. büyük burun
With that big nose, he finishes the air around.
O büyük burnuyla, etrafındaki havayı bitirir.

More Sentences
big difference n. büyük farklılık
Thirdly, the big differences between the Member States damage the internal market.
Üçüncü olarak Üye Devletler arasındaki büyük farklılıklar iç pazara zarar vermektedir.

More Sentences
a big place n. büyük bir yer
The world is a big place.
Dünya büyük bir yer.

More Sentences
big elephant n. büyük fil
That's the biggest elephant I've ever seen.
Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük fil.

More Sentences
big house n. büyük ev
He's in debt to the bank because he bought that big house.
O büyük evi satın aldığı için bankaya borcu var.

More Sentences
big difference n. büyük fark
These are practical measures that will make a big difference in the short term.
Bunlar kısa vadede büyük fark yaratacak pratik tedbirlerdir.

More Sentences
big city n. büyük şehir
The average citizen will not venture into certain areas of our big cities after dusk.
Ortalama bir vatandaş büyük şehirlerimizin belirli bölgelerine hava karardıktan sonra girmeyecektir.

More Sentences
big obstacle n. büyük engel
The occupation and the settlements remain the biggest obstacle to real peace and security for everyone.
İşgal ve yerleşimler, herkes için gerçek barış ve güvenliğin önündeki en büyük engel olmaya devam etmektedir.

More Sentences
a big fight n. büyük bir kavga
I heard you were in a big fight.
Büyük bir kavgaya karıştığınızı duydum.

More Sentences
big problem n. büyük problem
That can cause big problems.
O, büyük problemlere neden olabilir.

More Sentences
big sister n. büyük kız kardeş
My big sister washes her hair every morning.
Büyük kız kardeşim her sabah saçını yıkar.

More Sentences
big loss n. büyük kayıp
What was your biggest loss in life?
Hayatta en büyük kaybın ne oldu?

More Sentences
big fire n. büyük yangın
He died in that big fire.
O büyük yangında öldü.

More Sentences
big country n. büyük ülke
Once again it is a matter of a coup d'état on the part of the big countries.
Bu bir kez daha büyük ülkeler açısından bir darbe meselesidir.

More Sentences
big challenges n. büyük zorluklar
It is obvious the new president faces big challenges.
Yeni başkanın büyük zorluklarla karşı karşıya olduğu aşikâr.

More Sentences
big game n. büyük av hayvanı
Hemingway enjoyed big game hunting in Africa.
Hemingway Afrika'da büyük av hayvanları avlamaktan hoşlanırdı.

More Sentences
think big v. büyük düşünmek
We need to think big.
Büyük düşünmemiz gerekiyor.

More Sentences
big enough adj. yeterince büyük
This town isn't big enough for both of us.
Bu kasaba ikimiz için yeterince büyük değil.

More Sentences
pretty big adj. oldukça büyük
It's a pretty big deal.
Oldukça büyük bir anlaşma.

More Sentences
big-headed adj. kendini beğenmiş
I think Tom is big-headed.
Tom'un kendini beğenmiş olduğunu düşünüyorum.

More Sentences
Colloquial
big bully n. kabadayı
That boy's a big bully.
O çocuk tam bir kabadayı.

More Sentences
big bully n. kabadayı
That boy's a big bully.
O çocuk tam bir kabadayı.

More Sentences
a big fan n. büyük bir hayran
I'm a big fan of Getter Jaani.
Getter Jaani'nin büyük bir hayranıyım.

More Sentences
(the) big bucks n. büyük para
That's why they pay us the big bucks.
Bu yüzden bize büyük paralar ödüyorlar.

More Sentences
Common Usage
big shot n. kodaman
big gun n. kodaman
General
big gun n. önemli kimse
big talk n. büyük söz
big top n. büyük sirk çadırı
big earner n. çok para kazanan
big talk n. yüksekten atma
big deal n. büyük mesele
big dipper n. büyükayı
big bang n. başlangıç
big businessman n. büyük işadamı
big top n. sirk
big deal n. büyük iş
big turn n. büyük dönemeç
big horse n. kadana
big and healthy newborn baby n. tosuncuk
no big deal n. önemsiz şey
a big gun n. ağır top
big step n. açık adım
big business n. dev şirketler
big gun n. ağır top
big income earner n. çok para kazanan
big time n. en yüksek düzey
big tree n. anıt ağaç
big bug n. önemli kimse
big hand n. çılgınca alkış
big with child n. gebe
big talk n. övünme
big brother n. diktatör
big hook n. karmuk
a big wheel n. nüfuzlu kimse
making big n. büyütme
a big gun n. önemli kimse
big tree n. filmahmudi ağacı
big with child n. hamile
big money n. çok para
big bucks n. dünyanın parası
a big deal n. büyük marifet
big contribution n. büyük katkı
big time n. büyük bir başarı
big picture n. resmin tamamı
big tits n. büyük göğüsler
big spender n. düşünmeden harcama yapan
big spender n. müsrif
big screen n. sinema
big dream n. büyük rüya
big mouth n. boşboğaz
big step n. büyük adım
big influence n. büyük etki
big mouth n. boş boğaz
big shot n. önemli kimse
big girl's blouse n. muhallebi çocuğu
big girl's blouse n. süt çocuğu
big effort n. üstün gayret
big-timer n. önemli kimse
big close-up n. yakın çekim
big-timer n. büyük adam
big close-up n. baş plan
big news n. sansasyonel haber
big foot n. koca ayak
big lie n. kuyruklu yalan
big ben n. ingiltere parlamentosundaki büyük saat çanı
big time n. bir toplantı ya da partide geçirilen eğlenceli vakit
big time n. bir toplantı ya da partide geçirilen iyi vakit
big head n. kendini birşey sanan kişi
big head n. ukala
big head n. kendini beğenmiş
big dipper n. büyükayı takım yıldızları
big dipper n. lunapark hız treni
big penis n. büyük penis
big sin n. büyük günah
big butt n. dolgun kalça
big booty n. dolgun kalça
big booty n. büyük kalça
big island n. büyük ada
big dictionary effect n. büyük sözlük etkisi
big oven n. büyük fırın
a big commotion n. büyük kargaşa/karmaşa
big bottle n. büyük şişe
big play n. büyük oyun
big play n. büyük maç
big customer n. önde gelen müşteri
big customer n. önemli müşteri
big customer n. büyük müşteri
big portion n. büyük porsiyon
a big dinner again n. büyük bir akşam yemeği
a big leader n. büyük bir lider
a big lunch n. zengin bir öğle yemeği
big wheel n. dönme dolap
big fall n. büyük düşüş
big fight n. büyük kavga
big bang n. büyük patlama
big leap n. büyük sıçrama
big sur n. california'da bir yerleşim yeri
big-box store n. mega mağaza
big interest n. büyük ilgi
big sibling n. büyük kardeş
big brother n. büyük erkek kardeş
big store n. büyük mağaza
big box n. mega mağaza
big box n. büyük mağaza
the big easy n. new orleans şehrinin takma adı
big reptiles n. büyük sürüngenler
big boss n. büyük patron
big reunion n. büyük kavuşma
big sister n. büyük abla
big family n. büyük aile
big breakfast n. büyük kahvaltı
a big day for n. (için) büyük bir gün
big kitchen n. büyük mutfak
big team n. büyük takım
big hairy audacious goals (bhags) n. büyük riski cesur hedefler
the big question n. herkesin bilmek istediği şey
big tent n. büyük çadır
big-heartedness n. cömertlik
big-heartedness n. eli açıklık
big-heartedness n. bonkörlük
big-heartedness n. gönlü zengin olma
big ben n. big ben kulesindeki saat
big bertha n. lenduha
big bertha n. kazulet
big bertha n. türüne göre büyük ve hantal şey
big bertha n. uzun mesafede etkili şey
big brother n. ağabeylik yapan kimse
big bucks n. para babalarının sahip olduğu güç ve etki
big five n. küçük ve güçlü grup
big four n. küçük ve güçlü grup
big three n. küçük ve güçlü grup
big hair n. kabarık saç
big hair n. üstten kabartılmış uzun saç
big hand n. (saat) yelkovan
big house [dialect] n. oturma odası
big house [dialect] n. (ev) yaşam alanı
big science n. büyük ölçekli bilimsel araştırma
big sister n. ablalık yapan kimse
big sister n. üniversiteye yeni başlamış kız öğrenciye yardımcı olan üst dönemden kız öğrenci
big time n. oyunculara yüksek ödeme yapan gösteri merkezi
big time n. (bir meslekte veya kurumda) yüksek mevki
big-box n. kutuya benzeyen büyük zincir mağaza
big gun n. uzun ve ağır sörf tahtası
big tech n. büyük teknoloji firmaları
big trunk n. büyük ağaç gövdesi
big trunk n. büyük gövde
make the big buck v. çok para kazanmak
bring up one's big guns v. en önemli destekçileri getirmek
get too big for one's boots v. burun şişirmek
be too big for one's boots v. kendini bir şey sanmak
be too big for one's boots v. burnu havada olmak
make big v. büyütmek
go over big v. üstesinden gelmek
be too big for one's boots v. kendini dev aynasında görmek
be too big for one's boots v. burnu kaf dağında olmak
have a big lead v. çok önde olmak
make the big buck v. parsayı götürmek
bring up one's big guns v. en önemli dayanakları ileri sürmek
turn it into a big deal v. sorun haline getirmek
make a big deal out of something v. problem haline getirmek
turn it into a big deal v. problem haline getirmek
make a big deal out of something v. sorun haline getirmek
speak softly but carry a big stick v. aba altından değnek sopa göstermek
deal big blow v. büyük darbe vurmak
deliver big blow v. ağır darbe indirmek
strike big blow v. ağır darbe indirmek
make a big contribution v. büyük katkı sağlamak
deal big blow v. ağır darbe indirmek
see the big picture v. büyük resmi görmek
play a big role v. büyük rol oynamak
have a big ego v. büyük bir egosu olmak
take big risk v. büyük risk almak
sell something for a big profit v. bir şeyi büyük bir karla ederek satmak
have a big influence on v. üzerinde büyük bir etkisi olmak
see the big picture v. olayın bütününü görmek
big two v. bir iskambil oyunu
be a big fan of something/someone v. bir şeyin veya bir kimsenin büyük bir hayranı olmak
big [dialect] v. hamile bırakmak
big [dialect] [uk] v. inşa etmek
big-time v. daha düşük sosyal statüdeki birini hor görmek
as big as adj. kadar büyük
as big as life adj. canlısı veya gerçeği kadar büyük
a size too big adj. bir numara büyük
big and unwieldy adj. lenduha
quite big adj. oldukça büyük
very big adj. çok büyük
having a big and long nose adj. burnaz
very big adj. koskoca
big and tall adj. yalı kazığı gibi
very big adj. koskocaman
big ticket adj. çok pahalı
big headed adj. kendini bir şey sanan
big headed adj. kendini beğenmiş
big-bodied adj. cüsseli
big-headed adj. kendini bir şey sanan
big-time adj. önemli
big-hearted adj. yüce gönüllü
big-hearted adj. cömert
big-time adj. yüksek rütbeli
big and fierce-looking adj. haydut gibi
big-hearted adj. eli açık
big-time adj. öncü
big-time adj. zirvede olan
big nose adj. büyük burunlu
big-ticket adj. çok pahalı
too big for one's breeches adj. burnu havada
too big for one's breeches adj. burnu havalarda
big [obsolete] adj. yüksek fiziksel güce sahip
big [obsolete] adj. vücudu güçlü
big on adj. (bir şeye) çok miktarda sahip olan
big-money adj. büyük miktarda parası olan
big-money adj. büyük miktarda para içeren
big-money adj. büyük miktarda para gerektiren
big-money adj. büyük miktarda para sağlayan
big-name adj. ünlü
big-name adj. ünlü isimler içeren
big-name adj. ünlü isimlere ait
big-name adj. ünlü bir ürün içeren
big-name adj. ünlü bir örgütü kapsayan
big-name adj. ünlü bir örgüte ait
big-name adj. ünlü bir ürüne ait
big-picture adj. geniş kapsamlı
big-picture adj. büyük resmi gösteren
big-bellied adj. göbeği çıkık
big-bellied adj. koca göbekli
big-box adj. çok büyük bir mağazaya ait
big-box adj. çok büyük mağaza olan
big-chested adj. geniş göğüslü
big-mouthed adj. gürültücü
big-mouthed adj. konuşkan
big-mouthed adj. patavatsız
big-mouthed adj. koca ağızlı
big-room adj. big room tarzında (elektronik müzik)
big-shouldered adj. geniş omuzlu
big-sounding adj. etkileyici boyutta
big-ticket adj. çok önemli
big-ticket adj. esas
big-ticket adj. başlıca
big-wigged adj. kibirli
in a big way adv. büyük çapta
as big as life adv. şahsen
big and bold adv. kalın ve koyu puntoyla
under a big tree adv. büyük bir ağacın altında
big-time adv. geniş kapsamlı bir şekilde
big-time adv. esaslı bir şekilde
big-time adv. büyük ölçüde
big-time adv. aşırı derecede
big-time adv. çok fazla
big deal! interj. hıh
the house is quite big expr. ev oldukça büyük
Phrases
walk softly and carry a big stick expr. müzakereye açık ol ama gardını düşürme
walk softly and carry a big stick expr. aba altından sopa göstermek
walk softly and carry a big stick expr. sopa siyaseti yapmak
with a big grin expr. alaycı bir yüz ifadesiyle
big brother is watching you expr. büyük birader seni izliyor
in such a big size expr. bu büyüklükte
if you want to go big, stop thinking small expr. büyük işler yapmak istiyorsan küçük düşünme
if you want to go big, stop thinking small expr. büyük işler yapmak istiyorsan küçük düşünmeyi bırak
big brother is watching you expr. büyük birader sizi izliyor
big-is-best expr. büyük olanı en iyisidir
something really big expr. çok büyük bir şey
don't get too big for your boots expr. kendini dev aynasında görme
don't get too big for your boots expr. kendini bir şey sanma
with a big grin expr. pis pis sıratarak
with a big grin expr. pişmiş kelle gibi
with a big grin expr. tip tip sıratarak
Proverb
little pitchers have big ears çocukların kulağı delik olur
the big fish eats the little one büyük balık küçük balığı yutar
eat a big mouthful, but don't make big promises büyük lokma ye büyük söz söyleme
big things come in small packages büyük şeyler küçük paketlerden çıkar
big things come in small packages bir şeyin büyüklüğü onun değerini belirlemez
Colloquial
the big boys n. en güçlü şirketler
the big day n. birinin evleneceği gün
the big enchilada [usa] n. en önemli konu
big kahuna [us] n. lider
a big kahuna [us] n. lider
big kahuna [us] n. reis
a big kahuna [us] n. reis
big kahuna [us] n. patron
a big kahuna [us] n. patron
big kahuna [us] n. önder
a big kahuna [us] n. önder
big kahuna [us] n. alemdar
a big kahuna [us] n. alemdar
big kahuna [us] n. başkan
a big kahuna [us] n. başkan
big kahuna [us] n. şef
a big kahuna [us] n. şef
big kahuna [us] n. bilge
a big kahuna [us] n. bilge
big kahuna [us] n. bir grubun ya da hareketin içindeki en önemli ya da güçlü kişi
big kahuna [us] n. kodaman
big kahuna [us] n. forslu kimse
big kahuna [us] n. sözü geçen kişi
big kahuna [us] n. ağırtop
a big kahuna [us] n. bir grubun ya da hareketin içindeki en önemli ya da güçlü kişi
a big kahuna [us] n. kodaman
a big kahuna [us] n. forslu kimse
a big kahuna [us] n. sözü geçen kişi
a big kahuna [us] n. ağırtop
big bad n. kurmaca eserlerin baş kötü karakteri
big bad n. kötü adam
big bad n. belalı
big bad n. belalı tip
big bickies [australia] n. büyük miktarlarda para
big bickies [australia] n. mangır
big bickies [australia] n. arpa
big blue n. ibm'in takma adı
big blue n. ibm
big boy n. yerine göre çocuk veya genç adam
big boy n. delikanlı ya da yetişkin erkek
big boy n. koca oğlan (koca oğlansın artık)
big boy n. koca adam (artık büyüdün)
big boy n. koca adam (koca adamsın artık)
big boy n. cüsseli ve/veya heybetli kişi
big boy n. kocaman adam
big boy n. izbandut
big boys n. büyükler veya yöneticiler
big boys n. büyük oyuncular
big boys n. kodamanlar
big boys n. ağır toplar
big brass n. ağırtoplar
big brass n. kodamanlar
big brass n. büyük oyuncular
big brass n. üst sıralar
big bully n. zorba
big bully n. öküzcük
big bully n. dediğim dedik tip
big bully n. dana
big bully n. öküz: maganda
big-c n. kanser
big d n. dallas'ın takma adı
big d n. dallas
big-d n. dallas'ın takma adı
big-d n. dallas
big daddy n. nüfuz sahibi kişi
big daddy n. kodaman
big daddy n. kalantor
big daddy n. ensesi kalın kimse
big daddy n. cici baba
big daddy n. dost
big daddy n. vaftiz baba
big dig n. büyük kazı (boston trafiğini düzenleyecek inşaat projesinin takma adı)
big hitter n. ağır top
big hitter n. kodaman
big hitter n. ensesi kalın kişi
big hitter n. önemli kimse
big hitter n. nüfuz sahibi kişi
big in (something or somewhere) n. belli bir çevrede ya da yerde çok tanınan/nüfuzlu ya da başarılı kişi veya şey
big in (something or somewhere) n. ağırtop
big in (something or somewhere) n. önde gelen kimse
big in (something or somewhere) n. önemli şahsiyet
big juice n. ünlü suçlu veya hırsız
big juice n. tanınmış suçlu
big juice n. nam salmış suçlu
big jump n. büyük bir adım
big jump n. büyük bir sıçrama
big jump n. büyük bir değişiklik
big mac attack n. big mac krizi
big mac attack n. mcdonald's big mac sandviçini aşerme
big mac attack n. aniden gelen karşı konulmaz big mac yeme isteği
big one n. başarılmak ve kazanılmak istenen çok önemli bir şey
big one n. son derece feci veya yıkıcı bir şey
the big one n. kalp krizi
the big one n. ölümcül kalp krizi
big top n. büyük sirk çadırı
big top n. ana mekan
big top n. ana sahne
big year n. bilhassa talihli/kazançlı ya da verimli yıl
big year n. müthiş bir yıl
big year n. karlı bir yıl
big year n. büyük yarış
big year n. kuş gözlemciliği yarışması
one big happy family n. büyük mutlu bir aile
one big happy family n. kocaman mutlu bir aile
the big (number)-o n. sıfırla biten yaş (30/40/50 vb.)
big blue n. ibm
big blue n. ibm'in takma adı
big blue n. ibm'in hisseleri
big boy n. artık büyük bir çocuk olma
big boy n. artık kocaman adam olma
big boy n. eşek kadar olma
big boy n. kocaman adam/eşek kadar olma
big boy n. (motosiklet/araba gibi şeyler için) canavar/yaramaz çocuk
big boy n. (güç ve etki açısından bir gruptaki) büyükler/büyük adamlar
big boy n. kodamanlar
big boy n. (büyük) patronlar
big boy n. tepedekiler
big bully n. zorba
big bully n. despot
big bully n. zorbalık yapan
big bully n. koca (bir) öküz
big woman on campus (bwoc) n. kampüste herkesçe tanınan ve önem verilen kız öğrenci
big gun n. ağır top
big guns n. ağır toplar
big iron n. ana sistem
a big nose n. başkalarının işine karışan tip
big weekend n. büyük hafta sonu
big case n. büyük dava
a big change n. büyük değişim
big fish eat little fish n. büyük balık küçük balığı yer
big night n. büyük gece
a big job n. büyük bir iş
big-talking man n. büyük konuşan adam
big deal n. büyük marifet
a big break n. büyük bir çıkış/atılım
a big story n. büyük bir hikaye
a big step n. büyük bir adım
a big fan of strippers n. büyük bir striptizci hayranı
a big change n. büyük değişiklik
a big blow n. büyük bir darbe
a big part of my life n. hayatımın büyük bir parçası
a big part of our lives n. hayatımızın büyük bir parçası
big guns of the cinema n. sinemanın ağır topları
big rig n. tır
big drink n. okyanus
big drink n. atlantik okyanusu
one big happy family n. büyük/kocaman mutlu bir topluluk
one big happy family n. büyük/kocaman mutlu bir grup
one big happy family n. büyük/kocaman mutlu bir aile gibi
the big (number)-o n. sıfırla biten yaşlar için kullanılan bir tabir (20, 30, 40 vb. yaş)
the big (number)-o n. hayatta 30, 40, 50 vb. gibi dönüm noktası sayılan yaşlar
the big (number)-o n. sıfırla biten yaşlar için kullanılan bir tabir (20, 30, 40 gibi yaş)
the big (number)-o n. hayatta yeni bir 10 yılın başlangıcı olan yaşlar (20, 30, 40 gibi)
the big (number)-o n. 20, 30, 40, 50 vb. olmak
the big (number)-o n. sıfırla biten yaş (30, 40, 50 vb.)
the big-o n. sıfırla biten yaşlar için kullanılan bir tabir (20, 30, 40 vb. yaş)
the big-o n. hayatta 30, 40, 50 vb. gibi dönüm noktası sayılan yaşlar
the big-o n. sıfırla biten yaşlar için kullanılan bir tabir (20, 30, 40 gibi yaş)
the big-o n. hayatta yeni bir 10 yılın başlangıcı olan yaşlar (20, 30, 40 gibi)
the big-o n. 20, 30, 40, 50 vb. olmak
the big-o n. sıfırla biten yaş (30, 40, 50 vb.)
the big five n. büyük beşli
the big five n. beş en tehlikeli afrika memelisi olan gergedan, fil, bufalo, aslan ve leopara avcıların verdiği isim
big dig n. interstate 93'ün bir bölümünü boston massachusetts'in altından geçirecek olan inşaat projesi
big dig n. boston, ma'in altından geçirilen eyaletler arası otoyol
big dig n. boston ma'in altından geçen yeraltı otoyolu
big mac attack n. big mac çıkarması
big mac attack n. big mac'e duyulan aşırı istek
big bad n. kötü adam
big bad n. kötü kadın
big bad n. kötü karakter
big bad n. dizi veya filmlerdeki ana kötü karakter
big beast n. önemli kimse
big beast n. güçlü kimse
big game n. büyük oyun
big game n. önemli veya tehlikeli bir girişimin amacı
big league n. en prestijli başarı düzeyi
big leagues n. en büyük rekabet veya başarı alanı
big one n. büyük yalan
big one n. çok büyük ve yıkıcı deprem
the big one n. çok büyük ve yıkıcı deprem
big stick n. zor kullanma
big stick n. zor kullanma tehdidi
(the) big bucks n. çok para
(the) big bucks n. iyi para
a big head n. havalara girmiş
a big head n. götü kalkmış
a big head n. kendini bir şey sanan
a big head n. burnu havada