|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
General |
|
1 |
General |
hem de |
moreover adv.
|
|
Moreover, we should try to achieve this balance in the developed and the developing countries alike.
Dahası, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde bu dengeyi sağlamaya çalışmalıyız.
More Sentences
|
2 |
General |
hem de |
and also adv.
|
|
That would be a great help to us and also to the Baltic States.
Bu hem bize hem de Baltık ülkelerine büyük bir yardım olacaktır.
More Sentences
|
3 |
General |
hem de |
also adv.
|
|
I am also particularly delighted that the right to parental leave is being strengthened, and for women as well as men.
Ebeveyn izni hakkının, hem kadınlar hem de erkekler için güçlendirilmesinden de özellikle memnuniyet duyuyorum.
More Sentences
|
4 |
General |
hem avrupalı hem de siyahi kökenden gelen kimse veya bu kimselerin konuştuğu dil |
creole n.
|
|
5 |
General |
hem karada hem de denizde yaşayan canlı |
amphibian n.
|
|
6 |
General |
hem karada hem de suda işleyebilen taşıtlar |
amphibian n.
|
|
7 |
General |
hem geçişli hem de geçişsiz olabilen eylemler |
ergative verbs n.
|
|
8 |
General |
hem et hem de balıktan oluşan öğün |
surf 'n' turf n.
|
|
9 |
General |
hem et hem de balıktan oluşan öğün |
surf and turf n.
|
|
10 |
General |
kelimenin hem başına hem de sonuna getirilen ek |
circumfix n.
|
|
11 |
General |
aynı anda hem özne hem de nesne konumunda olma durumu |
assujetissement n.
|
|
12 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
ride-sharing n.
|
|
13 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
covoiturage n.
|
|
14 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
rideshare n.
|
|
15 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
carpooling n.
|
|
16 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
car-sharing n.
|
|
17 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
lift-sharing n.
|
|
18 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
carpool n.
|
|
19 |
General |
hem içe kapanık hem de dışa dönük kişi |
ambivert n.
|
|
|
20 |
General |
hem erkeklerin hem de kadınların kullandığı parfüm |
unisex fragrance n.
|
|
21 |
General |
aynı ismin hem cins hem de tür adı olarak kullanılması |
tautonym n.
|
|
22 |
General |
hem komik hem de trajik unsurları taşıyan olay veya durum |
tragicomedy n.
|
|
23 |
General |
hem sağ hem de sol el için ayarlanabilir testeresi olan kereste makinesi |
twin band mill n.
|
|
24 |
General |
aynı anda hem iyi bir eş olan hem de profesyonel bir kariyere sahip olabilen bir kadın |
wonder woman n.
|
|
25 |
General |
saksonya kralının himayesi ile 1715 civarında dresden yakınlarındaki meissen'de üretilmeye başlanan, hem süs hem de sofra takımı olarak kullanılan sert hamurlu bir porselen |
meissen n.
|
|
26 |
General |
saksonya kralının himayesi ile 1715 civarında dresden yakınlarındaki meissen'de üretilmeye başlanan, hem süs hem de sofra takımı olarak kullanılan sert hamurlu bir porselen |
meissen china n.
|
|
27 |
General |
saksonya kralının himayesi ile 1715 civarında dresden yakınlarındaki meissen'de üretilmeye başlanan, hem süs hem de sofra takımı olarak kullanılan sert hamurlu bir porselen |
meissen ware n.
|
|
28 |
General |
her bir parçasının hem bir araç hem de amaç olduğu bir varlık |
organism n.
|
|
29 |
General |
hem trajik hem de komik yönleri ortaya koyan |
tragicomic adj.
|
|
30 |
General |
hem trajik hem de komik yönleri ortaya koyan |
tragicomical adj.
|
|
31 |
General |
hem trajik hem de komik yönleri ortaya koyan |
tragi-comic adj.
|
|
32 |
General |
hem malaylar'a hem de endonezyalılar'a ait |
malayo-indonesian adj.
|
|
33 |
General |
hem malaylar'a hem de endonezyalılar'a dair |
malayo-indonesian adj.
|
|
34 |
General |
hem malaylar'a hem de endonezyalılar'a özgü |
malayo-indonesian adj.
|
|
35 |
General |
abd'nin hem doğu hem de batı kıyılarına ait |
bicoastal adj.
|
|
36 |
General |
abd'nin hem doğu hem de batı kıyılarına dair |
bicoastal adj.
|
|
37 |
General |
abd'nin hem doğu hem de batı kıyılarını içeren |
bicoastal adj.
|
|
38 |
General |
esas boyutun hem üstünde hem de altında varyasyona izin veren bir tolerans spesifikasyonuna ait veya ilgili |
bilateral adj.
|
|
39 |
General |
hem de nasıl |
wicked adj.
|
|
|
40 |
General |
hem erkek hem de dişi üreme organları bulunan (bitki veya hayvan) |
hermaphroditic adj.
|
|
41 |
General |
hem kuzey hem de güney dakota'ya ait |
dakota adj.
|
|
42 |
General |
hem kuzey hem de güney dakota ile ilgili |
dakota adj.
|
|
43 |
General |
aynı anda hem dört kenarlı düşey bir prizmanın kenarlarına hem de yatay bir prizmaya paralel olan dilinimleri bulunan |
diprismatic adj.
|
|
44 |
General |
hem paralel olmayan hem de kesişmeyen |
offset adj.
|
|
45 |
General |
hem de |
and besides adv.
|
|
46 |
General |
hem de |
and what is worse adv.
|
|
47 |
General |
hem de |
besides adv.
|
|
48 |
General |
hem de |
and what's more adv.
|
|
49 |
General |
hem de |
boot adv.
|
|
50 |
General |
hem de |
and what is more adv.
|
|
51 |
General |
hem de |
nay adv.
|
|
52 |
General |
hem de |
not to say adv.
|
|
53 |
General |
hem de |
overmore [obsolete] adv.
|
|
54 |
General |
hem hem de |
both and conj.
|
|
55 |
General |
hem... hem de |
both... and conj.
|
|
56 |
General |
hem ... hem de |
as well as conj.
|
|
57 |
General |
hem de |
as well as conj.
|
|
58 |
General |
hem... hem de... |
and conj.
|
|
59 |
General |
hem de nasıl! |
rather! interj.
|
|
60 |
General |
hem ... hem de ... |
both ... and ... expr.
|
|
Phrases |
|
61 |
Phrases |
hem ondan hem de şundan |
a little from column a, a little from column b expr.
|
|
62 |
Phrases |
hem de her açıdan |
only in every way expr.
|
|
Proverb |
|
63 |
Proverb |
hem tanrının hem de paranın emrinde olunamaz |
you cannot serve god and mammon
|
|
64 |
Proverb |
hem tanrının hem de paranın emrinde olunamaz |
you can't serve (both) god and mammon
|
|
Colloquial |
|
65 |
Colloquial |
hem ev işlerini yürüten hem de tam zamanlı işi olan anne |
supermom [us] n.
|
|
66 |
Colloquial |
hem hem de (her ikisi de) |
cum adj.
|
|
67 |
Colloquial |
hem ... hem de |
slash conj.
|
|
68 |
Colloquial |
hem bak/hem de/hadi ama (bir şey de) var |
can't be bad expr.
|
|
69 |
Colloquial |
hem ... hem de |
all in one expr.
|
|
70 |
Colloquial |
hem de büyük farkla |
and it's not even close expr.
|
|
71 |
Colloquial |
hem de açık ara |
and it's not even close expr.
|
|
72 |
Colloquial |
hem de hiç |
not one little bit expr.
|
|
73 |
Colloquial |
hem de çok iyi/yakından (bilmek/tanımak) |
only too well expr.
|
|
Idioms |
|
74 |
Idioms |
bir kişinin hem görünüşü hem de davranışları itibariyle siyahileri taklit etmesi |
blackfishing n.
|
|
75 |
Idioms |
hem zihinsel hem de fiziksel güç/kuvvet |
brains and brawn n.
|
|
76 |
Idioms |
hem beyin hem de beden kası |
brains and brawn n.
|
|
77 |
Idioms |
hem yararlı hem de zararlı durum |
a double-edged sword n.
|
|
78 |
Idioms |
hem yararlı hem de zararlı durum |
double-edged sword n.
|
|
79 |
Idioms |
hem yararlı hem de zararlı durum |
two-edged sword n.
|
|
|
80 |
Idioms |
hem yargılayan hem ceza veren hem de cezayı uygulayan kimse |
judge, jury, and executioner n.
|
|
81 |
Idioms |
hem çalışıp çabalamayayım hem de çok para kazanayım demek |
want (one's) bread buttered on both sides v.
|
|
82 |
Idioms |
aynı cümle içinde hem (bir şeyi) hem de (onun zıddını) söylemek |
say something in the same breath v.
|
|
83 |
Idioms |
hem lehine hem de aleyhine olmak |
cut both ways v.
|
|
84 |
Idioms |
hem lehine hem de aleyhine olmak |
cut two ways v.
|
|
85 |
Idioms |
yıkıma uğramak (hem gerçek anlamıyla hem de mecazi anlamda) |
go under the wrecking ball v.
|
|
86 |
Idioms |
hem avantajı hem de dezavantajı olmak |
be a double-edged weapon v.
|
|
87 |
Idioms |
hem avantajı hem de dezavantajı olmak |
be a double-edged sword v.
|
|
88 |
Idioms |
hem hemcinsiyle hem de karşı cinsle cinsel ilişki yaşamak |
bat for both teams v.
|
|
89 |
Idioms |
hem hemcinslerine hem de karşı cinse ilgi duymak |
bat for both teams v.
|
|
90 |
Idioms |
hem çalışıp çabalamayayım hem de çok para kazanayım demek |
want your bread buttered on both sides v.
|
|
91 |
Idioms |
hem de |
to boot expr.
|
|
92 |
Idioms |
hem de nasıl! |
and how! expr.
|
|
93 |
Idioms |
hem de hiç |
not one whit [old-fashioned] expr.
|
|
94 |
Idioms |
hem de bir şey |
not to mention something expr.
|
|
Informal |
|
95 |
Informal |
hem de |
at that expr.
|
|
Speaking |
|
96 |
Speaking |
hem de hiç |
ever adv.
|
|
97 |
Speaking |
hem de o biçim |
and how expr.
|
|
98 |
Speaking |
hem de nasıl! |
absolutely! expr.
|
|
99 |
Speaking |
hem de ne biçim |
and how expr.
|
|
100 |
Speaking |
hem de nasıl! |
I should say so! expr.
|
|
101 |
Speaking |
hem de nasıl |
and how expr.
|
|
102 |
Speaking |
hem de nasıl! |
and how! expr.
|
|
103 |
Speaking |
hem de nasıl! |
you said it! expr.
|
|
104 |
Speaking |
hem de nasıl |
big time expr.
|
|
105 |
Speaking |
hem de nasıl! |
indeed! expr.
|
|
Trade/Economic |
|
106 |
Trade/Economic |
bir malın veya hizmetin hem üretim araçlarının hem de dağıtımının bir kuruluş tarafından sahiplenilmesi |
vertical integration n.
|
|
107 |
Trade/Economic |
bir broker’ın aynı menkul kıymetle ilgili emirleri tutarak hem alım hem de satım emirlerini aynı anda gerçekleştirdiği işlemler |
cross trades n.
|
|
108 |
Trade/Economic |
hem toptancıya hem de perakendeciye satış yapan distribütör |
semi jobber n.
|
|
109 |
Trade/Economic |
hem işçilerden hem de işverenlerden kesilerek aidatla kurulmuş emeklilik fonu |
contributory pension n.
|
|
110 |
Trade/Economic |
menkul kıymetlerin hem satın alınmasında hem de satılmasında çok zarar etme |
whipsawing n.
|
|
111 |
Trade/Economic |
sınır ötesi finansal kiralama işlemlerinde, ilgili ülke yasaları açısından, vergi amacıyla hem kiraya verenin hem de kiralayanın, kiralanan malın sahibi olarak kabul edilmesi durumu |
double dip lease n.
|
|
112 |
Trade/Economic |
(ingiltere'de) hem işverenlerin hem de işçilerin ücretler, çalışma saatleri gibi sorunları çözdüğü kalıcı gönüllü kurullar sistemi |
whitleyism n.
|
|
113 |
Trade/Economic |
hem tahvil hem de hisse senedi içeren menkul kıymet portföyü |
balanced fund n.
|
|
114 |
Trade/Economic |
hem kitapçılarda hem de kitapçı olmayan perakende satış yerlerinde satılmak üzere tasarlanmış |
mass-market adj.
|
|
115 |
Trade/Economic |
hem fiziksel mağazası hem de internet üzerinden satışı olan (firma) |
clicks-and-mortar adj.
|
|
116 |
Trade/Economic |
hem fiziksel mağazası hem de internet üzerinden satışı olan (firma) |
click-and-mortar adj.
|
|
Law |
|
117 |
Law |
davacının hem haksız fiil hem de akitten doğan dava hakkına sahip olduğu durumlarda akitten doğan dava hakkını kullanması |
waiver of court n.
|
|
118 |
Law |
hem menkul ve hem de gayrimenkul niteliğinde olan eşya |
mixed property n.
|
|
119 |
Law |
hem davalı hem de davacıdan rüşvet alan jüri üyesi |
ambidexter n.
|
|
120 |
Law |
hem gayrimenkul hem de tazminat hakkındaki dava |
mixed action n.
|
|
121 |
Law |
hem hapis cezası hem de tazminat istemiyle açılan dava |
mixed action n.
|
|
122 |
Law |
hem kan bağı hem de evlat edinmeden doğan akrabalık |
mixed cognation n.
|
|
123 |
Law |
(iskoç hukukunda) hem kasabadaki hem de kırsal bölgelerdeki kiracıların taşınma günü olan 15 mayıs günü |
whitsunday n.
|
|
124 |
Law |
(iskoç hukukunda) hem kasabadaki hem de kırsal bölgelerdeki kiracıların taşınma günü olan 15 mayıs günü |
whit sunday n.
|
|
125 |
Law |
hem davacı ve hem de davalı sıfatıyla mahkeme önüne çıkmak |
ester in judgment v.
|
|
126 |
Law |
hem davacı ve hem de davalı sıfatıyla mahkeme önüne çıkmak |
enter an appearance v.
|
|
127 |
Law |
hem devlet hem de özel şahıs veya ticari kuruluşların müşterek mülkiyetini içeren |
mixed adj.
|
|
Politics |
|
128 |
Politics |
hem asil hem de kölelerden kurulu meclis |
comitia centuriata n.
|
|
129 |
Politics |
abd'nin kuzey amerika'nın tamamına yayılmasının hem bir hak hem de görev olduğunu öne süren bir 19. yüzyıl öğretisi |
manifest destiny n.
|
|
Industry |
|
130 |
Industry |
hem ürünlerin imalatını yapan hem de satış sonrası hizmetler veren (işletme) |
manu-service adj.
|
|
Insurance |
|
131 |
Insurance |
hem işverenlere hem de çalışanlara katkıda bulunan (sigorta veya emeklilik planı) |
contributory adj.
|
|
Technical |
|
132 |
Technical |
aynı endüviden hem doğru ve hem de alternatif akım sağlayan üreteç |
double current generator n.
|
|
133 |
Technical |
hem gemi hem de yük için yapılan çift sigorta |
double insurance n.
|
|
134 |
Technical |
hem difüzörleri ve hem de volüt hücresi olan santrfüj pompa |
volute turbine pump n.
|
|
135 |
Technical |
hem başı hem de sapı tornalamada kullanılan delgi |
wimble n.
|
|
136 |
Technical |
ortorombik kristalin hem dikey eksene hem de daha kısa yanal eksene paralel düzlemi |
brachypinacoid n.
|
|
137 |
Technical |
gözlemcinin bulunduğu noktadan geçen gerçek kuzey-güney çizgisi ile hem bu noktadan hem de yeryüzündeki bir başka noktadan geçen büyük daire arasındaki açı |
direction n.
|
|
138 |
Technical |
cismin hem öteleme hem de dönme hareketi yapması |
instantaneous axis of rotation n.
|
|
139 |
Technical |
tek bir kompakt birim içerisinde hem güç kaynağı hem de elektronik flaş lambası içeren elektronik flaş sistemi |
flash unit n.
|
|
140 |
Technical |
hem ışık ve hem de ısıyla ilgili |
photothermic adj.
|
|
141 |
Technical |
hem pil hem de güneş enerjisiyle çalışan |
two way power adj.
|
|
142 |
Technical |
eğitimde hem işitsel hem de görsel araçları kullanan |
visual–auditory adj.
|
|
Computer |
|
143 |
Computer |
ana işlemcinin hem kayan nokta hem de tam sayı işlemlerini test eden karşılaştırmalı değerlendirme programı |
whetstone n.
|
|
Telecom |
|
144 |
Telecom |
hem verici hem de alıcı ekipmanı kullanarak iki yönde iletişime izin veren |
two-way adj.
|
|
Radio |
|
145 |
Radio |
bir tüpün hem osilatör hem de dedektör olarak kullanıldığı heterodin bir telsiz aleti |
autodyne n.
|
|
Textile |
|
146 |
Textile |
19. yy'da hem kadınlar hem de erkekler tarafından giyilen kısa pelerin |
talma n.
|
|
Automotive |
|
147 |
Automotive |
hem elektrik enerjisi ile hem de benzinle çalışan araba |
hybridcar n.
|
|
148 |
Automotive |
hem elektrik enerjisi ile hem de benzinle çalışan araba |
hybrid car n.
|
|
Transportation |
|
149 |
Transportation |
hem karada hem de suda gidebilen hafif bir taşıma aracı |
weasel n.
|
|
150 |
Transportation |
hem demiryolunu hem de karayolunu içeren konteynerli taşıma hizmeti |
freightliner [uk] n.
|
|
Traffic |
|
151 |
Traffic |
kişiye hem sesli hem de görsel olarak gideceği yeri tarif eden bir gps sistemi |
turn-by-turn navigation n.
|
|
Railway |
|
152 |
Railway |
hem yolcu hem de yük vagonlarından oluşan (tren) |
mixed adj.
|
|
Aeronautic |
|
153 |
Aeronautic |
hem flap hem de kanatçık olarak görev yapan kumanda yüzeyi |
control surface acting as flaps and aileron n.
|
|
154 |
Aeronautic |
hem karada hem de suda yürütülen operasyonlarda helikopter grubu/birlik komutanı için birincil doğrudan kontrol kuruluşu |
helicopter direction center n.
|
|
155 |
Aeronautic |
hava taşıtında kanat üzerinde hem kanatçık hem de yanal dengeyi sağlama görevi gören kontrol yüzeyi |
flaperon n.
|
|
Marine |
|
156 |
Marine |
hem yolcu hem de kara taşıtı taşıyan gemi |
car ferry n.
|
|
157 |
Marine |
hem havada hem de karada gidebilen tekne |
hovercraft n.
|
|
Petrol |
|
158 |
Petrol |
hem ham petrol hem de gazyağının olası bileşeni olan, yapay olarak üretilebilen renksiz bir sıvı |
tridecane n.
|
|
Medical |
|
159 |
Medical |
hem annenin hem de bebeğin hayatta kalma şansı |
chance of survival of both mother and baby n.
|
|
160 |
Medical |
hem anaerobik (tip a) hem de aerobik (tip b) laktik asidoz |
both anaerobic (type a) and aerobic (type b) lactic acidosis n.
|
|
161 |
Medical |
hem anne hem de bebeğin sağlığı ile ilgilenen bilim dalı |
perinatology n.
|
|
162 |
Medical |
hem anne hem de bebeğin sağlığı ile ilgilenen bilim dalı |
maternal-fetal medicine n.
|
|
163 |
Medical |
rahim ağzını (serviks) değerlendirmek ve hem enfeksiyonlar hem de kanser- kanser öncüsü durumlar açısından kontrol etmek için yapılan özel bir rahim ağzı tarama testi |
pap smear n.
|
|
164 |
Medical |
hava geçiş boşluklarında hem hava hem de sıvı bulunan göğüsten duyulan bir ses |
metallic tinking n.
|
|
165 |
Medical |
birkaç halka ve merkezden oluşan, aynı anda hem yakın hem de uzak mesafeye ayarlanabilen bir lens implantı |
multifocal iol n.
|
|
166 |
Medical |
birkaç halka ve merkezden oluşan, aynı anda hem yakın hem de uzak mesafeye ayarlanabilen bir lens implantı |
multifocal lens implant n.
|
|
167 |
Medical |
vücudun hem sağı hem de soluyla ilgili |
bilateral adj.
|
|
168 |
Medical |
hem karaciğer hem de mideyle ilgili |
hepatogastric adj.
|
|
169 |
Medical |
hem karaciğer hem de mideye ait |
hepatogastric adj.
|
|
170 |
Medical |
hem ince bağırsağa hem de körbağırsağa ait |
ileocecal adj.
|
|
171 |
Medical |
hem ince bağırsak hem de körbağırsakla ilgili |
ileocecal adj.
|
|
172 |
Medical |
hem ince bağırsağı hem de körbağırsağı içeren |
ileocecal adj.
|
|
173 |
Medical |
hem kolon hem de rektumla ilgili |
colorectal adj.
|
|
174 |
Medical |
hem kolon hem de rektumu kapsayan |
colorectal adj.
|
|
175 |
Medical |
hem lifli hem de yağlı yapılarla ilgili |
fibroadipose adj.
|
|
176 |
Medical |
hem lifli hem de yağlı yapılar içeren |
fibroadipose adj.
|
|
Anatomy |
|
177 |
Anatomy |
hem duyusal hem de motor iğcikleri bulunduran sinir |
mixed nerve n.
|
|
178 |
Anatomy |
hem lifli hem de kas dokularıyla ilgili |
fibromuscular n.
|
|
179 |
Anatomy |
hem lif hem de kas dokusu içeren |
fibromuscular n.
|
|
180 |
Anatomy |
hem burun hem de ağızla bağlantılı |
nasobuccal adj.
|
|
181 |
Anatomy |
hem türbinal hem de nazal kemiklerle bağlantılı veya yakınında |
nasoturbinal adj.
|
|
182 |
Anatomy |
hem böbrek hem de karaciğerin girişi ile ilgili |
renal-portal adj.
|
|
183 |
Anatomy |
hem nöron hem de bağırsak ile ilgili olan |
neurenteric adj.
|
|
184 |
Anatomy |
hem sinirlere hem de duyu organlarına ait |
neurosensiferous adj.
|
|
185 |
Anatomy |
hem sinirleri hem de duyu organlarını oluşturan |
neurosensiferous adj.
|
|
186 |
Anatomy |
hem şakağa, hem de kulağa ait |
temporo-auricular adj.
|
|
187 |
Anatomy |
hem şakak, hem de kulakla ilgili |
temporo-auricular adj.
|
|
188 |
Anatomy |
hem şakağa, hem de yüze ait |
temporofacial adj.
|
|
189 |
Anatomy |
hem şakak, hem de yüzle ilgili |
temporofacial adj.
|
|
190 |
Anatomy |
hem şakağa, hem de yanağa ait |
temporomalar adj.
|
|
191 |
Anatomy |
hem şakak, hem de yanakla ilgili |
temporomalar adj.
|
|
192 |
Anatomy |
hem şakak, hem de alt çene ile ilgili |
temporomandibular adj.
|
|
193 |
Anatomy |
hem şakak, hem de alt çeneden oluşan |
temporomandibular adj.
|
|
194 |
Anatomy |
hem şakağa (veya şakak kemiğine), hem de üst çene kemiğine ait |
temporomaxillary adj.
|
|
195 |
Anatomy |
hem şakak (veya şakak kemiği), hem de üst çene kemiği ile ilgili |
temporomaxillary adj.
|
|
196 |
Anatomy |
hem kaval kemiği hem de ayak bileği ile ilgili |
tibiotarsal adj.
|
|
197 |
Anatomy |
hem kaval kemiği hem de ayak bileğine ait |
tibiotarsal adj.
|
|
198 |
Anatomy |
hem karın hem de sırta ait |
ventrodorsal adj.
|
|
199 |
Anatomy |
hem karın hem de sırtı kapsayan |
ventrodorsal adj.
|
|
200 |
Anatomy |
hem karın hem de kasık ile ilgili |
ventro-inguinal adj.
|
|
201 |
Anatomy |
hem karın hem de kasık kanalı ile ilgili |
ventro-inguinal adj.
|
|
202 |
Anatomy |
hem vertebral hem de baziler arterlere ait |
vertebrobasilar adj.
|
|
203 |
Anatomy |
hem vertebral hem de baziler arterlerle ilgili |
vertebrobasilar adj.
|
|
204 |
Anatomy |
hem vertebral hem de baziler arterleri etkileyen |
vertebrobasilar adj.
|
|
205 |
Anatomy |
hem vulva hem de uterus ile ilgili |
vulvo-uterine adj.
|
|
206 |
Anatomy |
hem yanak hem de dudakla ilgili |
buccolabial adj.
|
|
207 |
Anatomy |
hem motor hem de duyusal iğcikleri bulunduran (sinir) |
mixed adj.
|
|
208 |
Anatomy |
hem cilde hem de kana ait olan |
dermohaemal adj.
|
|
209 |
Anatomy |
hem cilde hem de sinire ait olan |
dermoneural adj.
|
|
210 |
Anatomy |
hem ağza hem de yüze ait |
orofacial adj.
|
|
211 |
Anatomy |
hem ağzı hem de yüzü etkileyen |
orofacial adj.
|
|
Psychology |
|
212 |
Psychology |
hem pozitif hem de negatif duyguları ifade edip bunlarla başa çıkmak için hareket ve dansın kullanıldığı bir psikolojik tedavi yöntemi |
movement therapy n.
|
|
213 |
Psychology |
hem pozitif hem de negatif duyguları ifade edip bunlarla başa çıkmak için hareket ve dansın kullanıldığı bir psikolojik tedavi yöntemi |
dance therapy n.
|
|
214 |
Psychology |
hem fiziksel hem de duygusal bakımı özenle verebilen |
nurturant adj.
|
|
215 |
Psychology |
hem şizofreni hem de duygudurum bozukluğu semptomları sergileyen |
schizoaffective adj.
|
|
216 |
Psychology |
hem şizofreni hem de duygudurum bozukluğu semptomları sergileyen |
schizo-affective adj.
|
|
Physiology |
|
217 |
Physiology |
hem sıcaklık hem de rüzgar hızına göre rüzgarın vücut üzerindeki serinletici etkisi |
wind-chill n.
|
|
218 |
Physiology |
hem duyusal hem de motor |
sensorimotor adj.
|
|
219 |
Physiology |
hem hissetme hem de istenç ile ilişkili olan (sinir lifleri) |
sensori-volitional adj.
|
|
Pathology |
|
220 |
Pathology |
hem üç günde bir hem de günlük tekrar eden sıtma |
semitertian [obsolete] n.
|
|
221 |
Pathology |
hem üç günde bir hem de günlük tekrar eden sıtma özellikleri gösteren |
semitertian adj.
|
|
Pharmaceutics |
|
222 |
Pharmaceutics |
hem kusturucu hem de müshil işlevi olan |
emeto-cathartic adj.
|
|
Parasitology |
|
223 |
Parasitology |
hem önünde hem de arkasında özel bir kamçısı olan bir tür halkalı kurt larvası |
amphitrocha n.
|
|
224 |
Parasitology |
hem virüslere hem de bakterilere benzerlik gösteren gram-negatif ve hareketsiz bir mikroorganizma |
mycoplasmataceae n.
|
|
225 |
Parasitology |
hem virüslere hem de bakterilere benzerlik gösteren gram-negatif ve hareketsiz bir mikroorganizma |
family mycoplasmataceae n.
|
|
Optics |
|
226 |
Optics |
hem saydam resim gösterici hem de episkop olarak çalışabilen bir aygıt |
epidiascope n.
|
|
Gastronomy |
|
227 |
Gastronomy |
hem yemek hem de ekmek yapımında kullanılan buğday unu |
all purpose flour n.
|
|
Math |
|
228 |
Math |
hem pozitif hem de negatif değişimleri bulunan |
signed adj.
|
|
Geometry |
|
229 |
Geometry |
hem saat yönünde hem de tersi yönünde aynı sayıda köşe veya kenara sahip olan (iki düzgün çokgen köşesi veya kenarı) belirtilen açının karşısında bulunan (dik üçgen kenarı) |
opposite adj.
|
|
Physics |
|
230 |
Physics |
hem fermiyon hem de bozonların özelliklerini taşıyan iki boyutlu uzay parçacığı |
anyon n.
|
|
231 |
Physics |
molekülün hem elektronsal hem de titreşim enerji düzeyleri ile ilgili |
vibronic adj.
|
|
232 |
Physics |
molekülün hem elektronsal hem de titreşim enerji düzeylerini gösteren |
vibronic adj.
|
|
Chemistry |
|
233 |
Chemistry |
halkada hem kükürt hem de azot içeren üç temel heterosiklik bileşikten her biri |
thiazoline n.
|
|
234 |
Chemistry |
hem çözücü olarak hem de bazı sentetik reçinelerin sertleştirilmesinde kullanılan çok zehirli ve yağlı bir sıvı |
dimethylaniline n.
|
|
235 |
Chemistry |
hem alifatik hem de siklik özellikleri olan (organik bileşik) |
alicyclic adj.
|
|
236 |
Chemistry |
hem asit hem de baz özellikleri olan |
amphiprotic adj.
|
|
237 |
Chemistry |
hem asit hem de baz özellikleri olan |
amphoteric adj.
|
|
Biology |
|
238 |
Biology |
hem erkek hem de dişilerin partenojenetik üremesi |
deuterotoky n.
|
|
239 |
Biology |
hem erkek hem de dişilerin döllenmeden üremesi |
deuterotoky n.
|
|
240 |
Biology |
hem sinirleri hem de kasları etkileyen |
neuromuscular adj.
|
|
241 |
Biology |
hem sinir hem de kas dokusunun özelliklerine sahip olan |
neuromuscular adj.
|
|
242 |
Biology |
hem preoral hem de arka kısmında çizgili tüyleri olan (halkalı kurt larvası) |
telotrochal adj.
|
|
243 |
Biology |
hem susever hem de susevmez organları olan organizma |
amphipathic adj.
|
|
244 |
Biology |
hem hidrofil hem de hidrofob organizma |
amphipathic adj.
|
|
245 |
Biology |
hem erkek hem de dişi özellikleri gösteren |
gynandromorphous adj.
|
|
246 |
Biology |
hem kas hem de epitel doku özelliklerini taşıyan |
myoepithelial adj.
|
|
Marine Biology |
|
247 |
Marine Biology |
eklem bacaklı kabuklularda, hem toraks hem de karnın bölümlere ayrıldığı kalabalık bir bölüm |
tetradecapoda n.
|
|
248 |
Marine Biology |
eklem bacaklı kabuklularda, hem toraks hem de karnın bölümlere ayrıldığı kalabalık bir bölüm |
arthrostraca n.
|
|
249 |
Marine Biology |
hem karada hem de denizde yaşayan bir balık türü |
mudspringer n.
|
|
250 |
Marine Biology |
hem karada hem de denizde yaşayan bir balık türü |
mudskipper n.
|
|
251 |
Marine Biology |
hem karada hem de denizde yaşayan bir balık türü |
periophthalmus argentilineatus n.
|
|
252 |
Marine Biology |
abd'ye özgü hem tatlı su hem de tuzlu suda bulunan çeşitli hamsi türlerinden biri |
whitebait n.
|
|
253 |
Marine Biology |
hem çift yüzlü hem de radyal simetri gösteren (deniz şakayığı) |
biradial adj.
|
|
Zoology |
|
254 |
Zoology |
hem larva hem de erginken henequen bitkisinin tomurcuklarıyla beslenen bir buğday biti |
max (scyphophorus acupunctatus) n.
|
|
255 |
Zoology |
hem yüzmeye hem de atlamaya yarayan vücut uzantıları olan |
amphipodous adj.
|
|
256 |
Zoology |
hem solungaçları hem de akciğerleri olan (amfibi) |
amphipneustic adj.
|
|
257 |
Zoology |
hem nehirde hem de karada yaşayabilen (hayvan) |
fluvioterrestrial adj.
|
|
Botanic |
|
258 |
Botanic |
uzun boylu, dik, hem iki yıllık hem de çok yıllık olabilen, yapraklarla örtülü ve saplı bir bitki |
texas plume (gilia rubra) n.
|
|
259 |
Botanic |
uzun boylu, dik, hem iki yıllık hem de çok yıllık olabilen, yapraklarla örtülü ve saplı bir bitki |
standing cypress n.
|
|
260 |
Botanic |
ayrı bitkiler üzerinde hem erdişi hem de erkek çiçekleri olma |
androdioecism n.
|
|
261 |
Botanic |
aynı bitki üzerinde hem erdişi hem de erkek çiçekleri olma |
andromonoecism n.
|
|
262 |
Botanic |
aynı çiçekte hem dişi organ hem de erkeklik organı olan çiçekler |
united flowers n.
|
|
263 |
Botanic |
batı afrika'ya özgü baklagiller familyasına mensup bir ağacın yerliler tarafından hem zehir hem de tıbbi olarak kullanılan kabuğu |
mancona bark n.
|
|
264 |
Botanic |
batı afrika'ya özgü baklagiller familyasına mensup bir ağacın yerliler tarafından hem zehir hem de tıbbi olarak kullanılan kabuğu |
sassy bark n.
|
|
265 |
Botanic |
aynı gövde üzerinde hem erkek hem de dişi üreme organlarına sahip olma |
homothally n.
|
|
266 |
Botanic |
ayrı bitkiler üzerinde hem erdişi hem de erkek çiçekleri olan |
androdioecious adj.
|
|
267 |
Botanic |
aynı bitki üzerinde hem erdişi hem de erkek çiçekleri olan |
andromonoecious adj.
|
|
268 |
Botanic |
hem çeperden hem de merkezden büyüyen (birincil ksilem veya kök) |
mesarch adj.
|
|
269 |
Botanic |
aynı çiçekte hem erkek hem de dişi organları olan |
hermaphrodite adj.
|
|
270 |
Botanic |
aynı çiçekte hem erkek hem de dişi organları olan bitkilerle ilgili |
hermaphroditic adj.
|
|
271 |
Botanic |
aynı bitkide hem erkek hem de dişi üreme organlarına sahip (bitki, yosun) |
homoecious adj.
|
|
272 |
Botanic |
aynı gövde üzerinde hem erkek hem de dişi üreme organlarına sahip (alg, mantar) |
homothallic adj.
|
|
Agriculture |
|
273 |
Agriculture |
aynı arazi üzerinde hem güneş enerjisinden elektrik üretimi hem de tarım yapılmasına olanak veren bir uygulama |
agrivoltaic n.
|
|
Tobacco |
|
274 |
Tobacco |
filtrenin dışındaki hem filtre birimini sararak bir arada tutan hem de sigarayla bağlantısını sağlayan kağıt kısım |
tipping paper n.
|
|
Social Sciences |
|
275 |
Social Sciences |
30-40'lı yaşlarda olup hem yaşlanan ebeveynlerinin hem de çocuklarının bakımıyla aynı anda ilgilenen jenerasyon |
sandwich generation n.
|
|
276 |
Social Sciences |
resmi olarak bir derebeyinin hem hizmetine hem de himayesine girmiş kimse |
liegeman n.
|
|
277 |
Social Sciences |
hem yunan hem de yunan olmayan soylardan gelen bir halka ait |
mixobarbaric adj.
|
|
278 |
Social Sciences |
hem yunan hem de yunan olmayan soylardan gelen bir halkla ilgili |
mixobarbaric adj.
|
|
279 |
Social Sciences |
hem anne hem de baba tarafından ilişkileri kapsayan |
multilineal adj.
|
|
Education |
|
280 |
Education |
öğrencilerin hem okuduğu hem de ücret karşılığı çalıştığı bir eğitim programı |
work-study program n.
|
|
Literature |
|
281 |
Literature |
hem vurgulu hem de vurgusuz olabilen hece |
common n.
|
|
282 |
Literature |
“gunga din" şiirinde de anlatılan, beyaz olmayanlara karşı hem üstünlük hem de şefkat duyma durumu |
kiplingism n.
|
|
283 |
Literature |
hem düz yazı hem de şiir içeren |
prosimetrical adj.
|
|
Linguistics |
|
284 |
Linguistics |
kelimenin hem başına hem de sonuna getirilen |
ambifix n.
|
|
285 |
Linguistics |
mantıksal önermede hem özne hem de yüklem olarak tek başına kullanılabilen terim |
categorem n.
|
|
286 |
Linguistics |
mantıksal önermede hem özne hem de yüklem olarak tek başına kullanılabilen terim |
categoreme n.
|
|
287 |
Linguistics |
hem zamana hem mekana ait durum ve olaylara hem de bunların fiziksel özelliklerine atıfta bulunan dil |
thing-language n.
|
|
288 |
Linguistics |
hem ingiltere hem abd'de ortak olarak kullanılan ingilizce bir kelime, deyim veya ifade |
transatlanticism n.
|
|
289 |
Linguistics |
hem geçişli hem de geçişsiz olarak kullanılan fiil |
ambitransitive verb n.
|
|
290 |
Linguistics |
kelimenin hem başta hem de sonda kullanıldığı söz sanatı |
epanadiplosis n.
|
|
291 |
Linguistics |
cümlenin öznesinin hem eylemi gerçekleştirdiği hem de eylemden etkilendiği ifade eden fiil formu veya çatı |
middle n.
|
|
292 |
Linguistics |
hem biçimbilimsel hem de sözdizimsel özelliklere sahip dilbilgisi kategorilerinin veya dil birimlerinin incelenmesi |
morphosyntax n.
|
|
293 |
Linguistics |
özellikleri hem biçimbilimsel hem de sözdizimsel ölçütlere göre tanımlanabilen dil birimlerini belirleyen kurallar dizisi |
morphosyntax n.
|
|
294 |
Linguistics |
hem dolaysız hem de dolaylı nesne alan bir geçişli fiil |
doubly transitive verb n.
|
|
295 |
Linguistics |
hem dolaysız hem de dolaylı nesne alan bir geçişli fiil |
doubly transitive verb form n.
|
|
296 |
Linguistics |
hem ağız hem de burundan çıkarılan ses |
orinasal n.
|
|
297 |
Linguistics |
hem ağız hem de burun boşlukları açıkken çıkarılan ses |
orinasal phone n.
|
|
298 |
Linguistics |
hem özne hem de yüklem olarak tek başına kullanılabilen bir ifade türü |
substantive n.
|
|
299 |
Linguistics |
hem geçişli hem de geçişsiz olarak kullanılmak |
be used both as intransitive or as transitive v.
|
|
300 |
Linguistics |
mantıksal önermede hem özne hem de yüklem olarak tek başına kullanılabilen |
categorematic adj.
|
|
301 |
Linguistics |
cümlenin öznesinin hem eylemi gerçekleştirdiğini hem de eylemden etkilendiğini ifade eden (fiil formu veya çatı) |
middle adj.
|
|
302 |
Linguistics |
hem konuşmacı hem de diğerleriyle ilgili |
inclusive adj.
|
|
303 |
Linguistics |
hem isim hem de gizli tümce içeren (tamlama) |
complex adj.
|
|
304 |
Linguistics |
hem ağız hem de burundan çıkarılan (ses) |
orinasal adj.
|
|
Archaeology |
|
305 |
Archaeology |
hem ata hem de gelişmiş canlı formunun özelliklerini taşıyan fosil |
transitional fossil n.
|
|
Religious |
|
306 |
Religious |
rahip sınıfından olan/olmayan herkesin hem kadeh hem de ekmeği alarak ayin yapmaları gerektiğini savunan hussites üyesi |
calixtine n.
|
|
307 |
Religious |
isa mesih'in hem tanrı hem de insan olduğu inancı |
the incarnation n.
|
|
308 |
Religious |
(musevilikte) hem haftarah okumasını yapan, hem de haftalık tevrat okumasının son kısmı kendisine okunan kimse |
maftir n.
|
|
309 |
Religious |
algonkin inancında dünyaya yayılan ve hem ruhlarda hem de insanlarda farklı derecelerde bulunan doğaüstü bir güç |
manito n.
|
|
310 |
Religious |
algonkin inancında dünyaya yayılan ve hem ruhlarda hem de insanlarda farklı derecelerde bulunan doğaüstü güç |
manitu n.
|
|
311 |
Religious |
algonkin inancında dünyaya yayılan ve hem ruhlarda hem de insanlarda farklı derecelerde bulunan doğaüstü güç |
manitou n.
|
|
312 |
Religious |
isa'nın hem ulvi hem de insani özelliklerini barındıran tek ve ayrılmaz bir doğası olduğu öğretisini benimseyen kimse |
monophysite n.
|
|
313 |
Religious |
isa'nın hem ilahi hem de insani doğaya sahip olmasına karşın tek bir ilahi iradeyi teşkil ettiğini savunan bir öğreti |
monotheletism n.
|
|
314 |
Religious |
isa'nın hem ilahi hem de insani doğaya sahip olmasına karşın tek bir ilahi iradeyi teşkil ettiğini savunan bir öğreti |
monothelitism n.
|
|
315 |
Religious |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu ve bu iki niteliğin birbirine karışmadığını öne süren kalkedon doktrinine inanan kimse |
dyophysite n.
|
|
316 |
Religious |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisini benimseyen kimse |
dyothelete n.
|
|
317 |
Religious |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisini benimseyen kimse |
dyothelite n.
|
|
318 |
Religious |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisi |
dyotheletism n.
|
|
319 |
Religious |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisi |
dyothelism n.
|
|
320 |
Religious |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğunu öne süren bir teolojik doktrin |
dyothelitism n.
|
|
321 |
Religious |
(hristiyanlıkta) hem ilahi, hem de fani olma hali ile ilgili olan |
theandric adj.
|
|
322 |
Religious |
doğası ve mizacı gereği hem ilahi hem de insani (fani) olan |
theanthropic adj.
|
|
323 |
Religious |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisine inanan |
dyothelete adj.
|
|
324 |
Religious |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisine inanan |
dyothelite adj.
|
|
325 |
Religious |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisini benimseyenlerle ilgili |
dyotheletic adj.
|
|
326 |
Religious |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisini benimseyenlerle ilgili |
dyotheletical adj.
|
|
327 |
Religious |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisini benimseyenlerle ilgili |
dyothelitic adj.
|
|
328 |
Religious |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisini benimseyenlerle ilgili |
dyothelitical adj.
|
|
Philosophy |
|
329 |
Philosophy |
gerçekliği hem teolojik hem de felsefi bir yönü olduğuna dair bir teori |
twofold truth n.
|
|
Environment |
|
330 |
Environment |
hem kara hem de su bulundurup karasal iletişim hatlarının kısıtlı olduğu iç bölge |
riverine area n.
|
|
Geography |
|
331 |
Geography |
hem ingiltere, hem de iskoçya tarafından hak iddia edilen, esk ve sark arasındaki arazi |
the debatable land n.
|
|
332 |
Geography |
hem suya gömülme hem de çölleşme dönemlerine maruz kalan, nemli ve karasal ortamlara dair |
limnoterrestrial adj.
|
|
333 |
Geography |
hem suya gömülme hem de çölleşme dönemlerine maruz kalan, nemli ve karasal ortamlarda yaşayan |
limnoterrestrial adj.
|
|
Meteorology |
|
334 |
Meteorology |
hem suda hem de karada yaşayan canlı |
semiaquatic n.
|
|
335 |
Meteorology |
hem kuzey hem de güney yarımkürede yaklaşık 30° ila 50° enlemleri arasında esen batı rüzgarı |
anti-trade n.
|
|
Geology |
|
336 |
Geology |
hareketin hem doğrultu hem de eğim boyunca ilerlediği fay |
oblique-slip fault n.
|
|
337 |
Geology |
hem cam hem de kristal bileşenleri olan (volkanik kayalar) |
hypocrystalline adj.
|
|
Military |
|
338 |
Military |
(ingiltere'de) hem yurt içinde hem de dışındaki tüm karargahlarda hizmet vermeye uygun alay |
marching regiment n.
|
|
339 |
Military |
birbirinden bağımsız iki ateşleme sisteminden oluşup hem elektrikle hem de elektriksiz çalışabilen düzenek |
dual-firing circuit n.
|
|
Sport |
|
340 |
Sport |
hem ön hem de arka uçları hafifçe yukarı doğru eğimli olan kar kayağı |
twin-tip skis n.
|
|
341 |
Sport |
hem ön hem de arka uçları hafifçe yukarı doğru eğimli olan kar kayağı |
twin tips n.
|
|
342 |
Sport |
yüzücünün hem yanal hem de dikey biçimde dönerek suya atladığı atlama stili |
twist dive n.
|
|
343 |
Sport |
hem demir hem de ahşap özelliği taşıyan golf sopası |
hybrid n.
|
|
344 |
Sport |
hem profesyonellerin hem de amatörlerin katılabileceği yarışma |
open n.
|
|
345 |
Sport |
(buz hokeyi) hem oyun hem de skor performansı yüksek forvet |
power forward n.
|
|
346 |
Sport |
hem hücum hem de savunma oynayabilen |
two-way adj.
|
|
Basketball |
|
347 |
Basketball |
aynı sene içinde hem ülkesinin liginde şampiyon olan hem ulusal basketbol kupasını kazanan hem de avrupa'da euroleague'i kazanıp üçleme yapan basketbol takımı |
triple crown n.
|
|
348 |
Basketball |
hem spor hem de gösteri amacıyla oluşturulmuş takım |
all stars n.
|
|
Card |
|
349 |
Card |
(poker) hem iyi hem de kötü ellerin kazanabileceği oyun |
high-low n.
|
|
Music |
|
350 |
Music |
üç konunun hem ayrı ayrı hem de aynı anda zamanda işlendiği müzikal |
triple fugue n.
|
|
351 |
Music |
aynı anda hem mikrofona verilen sesleri hem de önceden kaydedilmiş müziği çalan bir makine |
karaoke machine n.
|
|
352 |
Music |
aynı performansta bir araya gelen hem erkek hem de kadın sesleri |
mixed voices n.
|
|
Cinema |
|
353 |
Cinema |
hem görüntü hem de ses kaydı içeren (sinema filmi) |
married [uk] adj.
|
|
Printery |
|
354 |
Printery |
hem dizgici hem de matbaacı olarak çalışan kimse |
twicer [brit] n.
|
|
Latin |
|
355 |
Latin |
davanın her iki tarafının hem davacı hem de davalı olduğu dava |
actiones duplices n.
|
|
Archaic |
|
356 |
Archaic |
hem de |
therewithal adv.
|
|
Engineering |
|
357 |
Engineering |
hem görüntüyü hem de sesi oynatan kompakt optik disk |
compact video disc (cdv) n.
|
|
358 |
Engineering |
aynı anda hem radyo hem de ses frekans amplifikatörü olarak çalışan bir amplifikatör tüpüne sahip (aygıt) |
reflex adj.
|
|
Reptiles |
|
359 |
Reptiles |
kahverengi hem de grimsi desenleri olan zehirli tropikal amerikan engereği |
rat-tailed serpent (bothrops asper) n.
|
|
360 |
Reptiles |
abd'nin güneybatısına özgü, hem toprakta hem de ağaçta yaşayan bir yılan |
sonoran whipsnake (masticophis bilineatus) n.
|
|
Entomology |
|
361 |
Entomology |
hem erkek hem de işçi özellikleri gösteren karınca |
ergatandromorph n.
|
|
362 |
Entomology |
hem baştaki hem de sondaki solunum deliği işlevsel olan (larva) |
amphipneustic adj.
|
|
Slang |
|
363 |
Slang |
aynı anda hem anal hem de vajinal yoldan cinsel ilişki |
double penetration n.
|
|
364 |
Slang |
hem sarkık hem de erekte haldeyken penisi tam boy görünen erkek |
shower n.
|
|
365 |
Slang |
aynı anda hem korkma hem de cinsel olarak uyarılma |
scarouse n.
|
|
366 |
Slang |
hem hemcinslerine hem de karşı cinse karşı çekim duymak/ilgisi olmak |
play for both teams v.
|
|
367 |
Slang |
hem erkeklere hem de kadınlara ilgi duymak |
play for both teams v.
|
|
368 |
Slang |
aynı anda hem korkmuş hem de cinsel olarak uyarılmış |
scaroused adj.
|
|
369 |
Slang |
hem de |
bloody well expr.
|
|
Modern Slang |
|
370 |
Modern Slang |
kendini hem kadın hem de erkek olarak tanımlama |
ambigender n.
|
|
371 |
Modern Slang |
hem kadınları hem de erkekleri çekici bulma |
ambiphilia n.
|
|
372 |
Modern Slang |
hem tek eşli hem de hem de çok eşli ilişkilere açık olan |
ambiamorous n.
|
|
373 |
Modern Slang |
bir dansın hem lider hem de onu takip eden dansçı figürlerini öğrenip dans rollerindeki cinsiyet ayrımını kıran |
ambidancetrous adj.
|
|
374 |
Modern Slang |
hem sağ hem de sol eliyle yazabilen |
ambidexterous adj.
|
|
375 |
Modern Slang |
kendini hem kadın hem de erkek olarak tanımlayan |
ambigenderous adj.
|
|
376 |
Modern Slang |
hem de nasıl |
absofuckinglutely interj.
|
|
377 |
Modern Slang |
hem de nasıl |
absofuckinlutely interj.
|
|
378 |
Modern Slang |
hem de nasıl |
all about it expr.
|
|
Anthropology |
|
379 |
Anthropology |
(polinezya'da) aynı anda hem kutsal hem de yasak olan |
taboo adj.
|
|
380 |
Anthropology |
(polinezya'da) aynı anda hem kutsal hem de yasak olan |
tabu adj.
|
|