|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
hız yönünden alt etmek |
outspeed v.
|
|
General |
|
2 |
General |
petrol yönünden zengin bölge |
oil field n.
|
|
3 |
General |
petrol yönünden zengin bölge |
oilfield n.
|
|
4 |
General |
içerdiği yağ yönünden zengin |
oil rich n.
|
|
5 |
General |
petrol yönünden zengin |
oil rich n.
|
|
6 |
General |
gramer yönünden yanlış cümle |
grammatically incorrect sentence n.
|
|
7 |
General |
uygunluk sertifikası (yangın yönünden) |
certificate of fitness n.
|
|
8 |
General |
(itibar veya şeref yönünden) düşkünlük |
fallenness n.
|
|
9 |
General |
eşeysellik yönünden hem kadın hem erkek işlevi gösterebilme |
bipotentiality n.
|
|
10 |
General |
sıra, yapı veya etki yönünden ters çevrilmiş şey |
opposite n.
|
|
11 |
General |
taşıtların zarafet ve güzellikleri yönünden değerlendirildiği halka açık sergi ve yarışma |
concours délégance n.
|
|
12 |
General |
vitamin yönünden zengin olmak |
be rich in vitamin v.
|
|
13 |
General |
yönünden şanslı olmak |
be lucky about v.
|
|
|
14 |
General |
yönünden zengin olmak |
abound in v.
|
|
15 |
General |
yönünden şanslı olmak |
be lucky in respect of v.
|
|
16 |
General |
yönünden şanslı olmak |
be lucky in terms of v.
|
|
17 |
General |
besin yönünden zenginleştirmek |
enrich v.
|
|
18 |
General |
saat aksi yönünden dönerek çalışan |
lefthanded adj.
|
|
19 |
General |
yönünden sapmış |
deflected adj.
|
|
20 |
General |
oksijen yönünden zengin |
oxygen-rich adj.
|
|
21 |
General |
sağlık açısından/yönünden |
health-wise adj.
|
|
22 |
General |
kaynak yönünden zengin |
resource-rich adj.
|
|
23 |
General |
personel yönünden eksik veya yetersiz |
understrength adj.
|
|
24 |
General |
vitamin yönünden zengin |
rich in vitamin adj.
|
|
25 |
General |
lif yönünden zengin |
fiber-rich adj.
|
|
26 |
General |
kaynak yönünden fakir |
resource-poor adj.
|
|
27 |
General |
kaynak yönünden zayıf |
resource-poor adj.
|
|
28 |
General |
yönünden sapmamış |
undeflected adj.
|
|
29 |
General |
boyutu ve yapım biçimi yönünden bir yere uygun |
cabinet adj.
|
|
30 |
General |
kireç yönünden zengin |
lime-rich adj.
|
|
31 |
General |
protein yönünden zengin (yem) |
narrow adj.
|
|
32 |
General |
besin yönünden zengin |
nutrient-rich adj.
|
|
33 |
General |
gıda yönünden zengin |
nutrient-rich adj.
|
|
|
34 |
General |
iş gücü yönünden yetersiz |
undermanned adj.
|
|
35 |
General |
vitamin yönünden zengin |
vitamin-rich adj.
|
|
36 |
General |
yakıt yönünden fakir |
lean adj.
|
|
37 |
General |
altın yönünden zengin |
golden adj.
|
|
38 |
General |
karmaşıklık yönünden gordion düğümü'ne benzer |
gordian adj.
|
|
39 |
General |
parlaklık, renk veya biçim yönünden alevi andıran |
flaming adj.
|
|
40 |
General |
av yönünden zengin |
preyful [obsolete] adj.
|
|
41 |
General |
açısından yönünden |
from the stand point of adv.
|
|
42 |
General |
kendi yönünden |
from one's perspective adv.
|
|
43 |
General |
kendi yönünden |
from one's point of view adv.
|
|
44 |
General |
sağlık açısından/yönünden |
healthwise adv.
|
|
45 |
General |
besin açısından/yönünden |
nutritionally adv.
|
|
46 |
General |
kalite yönünden |
in terms of quality adv.
|
|
47 |
General |
kaynak yönünden zengin biçimde |
resourcefully adv.
|
|
48 |
General |
çevrebilim yönünden |
ecologically adv.
|
|
Phrasals |
|
49 |
Phrasals |
yönünden zengin olmak |
teem in v.
|
|
50 |
Phrasals |
yönünden zengin olmak |
pullulate with v.
|
|
51 |
Phrasals |
tekneyi rüzgarın yönünden uzaklaştırmak |
bear off v.
|
|
52 |
Phrasals |
tekneyi (bir şeyin) yönünden uzaklaştırmak |
bear off from (something) v.
|
|
53 |
Phrasals |
bir şey açısından/yönünden zengin olmak |
abound in something v.
|
|
54 |
Phrasals |
biri/bir şey açısından/yönünden zengin olmak |
abound with someone or something v.
|
|
55 |
Phrasals |
yönünden yükselmek |
rise in v.
|
|
56 |
Phrasals |
yönünden büyümek |
rise in v.
|
|
57 |
Phrasals |
yönünden artmak |
rise in v.
|
|
58 |
Phrasals |
(bir şey) yönünden yükselmek |
rise in (something) v.
|
|
59 |
Phrasals |
(bir şey) yönünden büyümek |
rise in (something) v.
|
|
60 |
Phrasals |
(bir şey) yönünden artmak |
rise in (something) v.
|
|
61 |
Phrasals |
(gemi) rüzgar yönünden yaklaşmak |
bear down v.
|
|
62 |
Phrasals |
(başka bir gemiye) rüzgar yönünden yaklaşmak |
bear down on v.
|
|
Phrases |
|
63 |
Phrases |
kendi yönünden |
from one's viewpoint expr.
|
|
64 |
Phrases |
(bir şey) açısından/yönünden |
in terms of (something) expr.
|
|
65 |
Phrases |
… yönünden |
in terms of... expr.
|
|
66 |
Phrases |
… yönünden |
in ... terms expr.
|
|
Colloquial |
|
67 |
Colloquial |
bir şey yönünden ağır basmak |
heavy on v.
|
|
68 |
Colloquial |
bir şey yönünden zengin |
strong on adj.
|
|
69 |
Colloquial |
bir şey yönünden/bakımından güçlü |
strong on adj.
|
|
70 |
Colloquial |
işe olumlu yönünden bakarsak |
to look at a positive side expr.
|
|
71 |
Colloquial |
olaya iyi yönünden bakarsak |
to look at a positive side expr.
|
|
Idioms |
|
72 |
Idioms |
ekonomi yönünden bağlılık/zorunluluk |
golden handcuffs n.
|
|
73 |
Idioms |
ekonomi yönünden bağlılık/zorunluluk |
velvet handcuffs n.
|
|
|
74 |
Idioms |
olaya iyi yönünden bakmak |
look on the bright side v.
|
|
75 |
Idioms |
(bir şey yönünden) zengin olmak |
pullulate with v.
|
|
76 |
Idioms |
(bir konunun anlaşılması yönünden) birini aşmak |
be over someone's head v.
|
|
77 |
Idioms |
(bir şey yönünden) zengin olmak |
abound in v.
|
|
78 |
Idioms |
yönünden zengin olmak |
teem in v.
|
|
79 |
Idioms |
(bir şey yönünden) zengin olmak |
teem in v.
|
|
80 |
Idioms |
(bir konunun anlaşılması yönünden) birini aşmak |
pass over someone's head v.
|
|
81 |
Idioms |
yönünden zengin olmak |
abound in v.
|
|
82 |
Idioms |
yönünden zengin olmak |
pullulate with v.
|
|
83 |
Idioms |
(bir konunun anlaşılması yönünden) birini aşmak |
go over someone's head v.
|
|
84 |
Idioms |
bir şey yönünden güçlü olmak |
be strong on something v.
|
|
85 |
Idioms |
bir şey yönünden dolu/bilgili olmak |
be strong on something v.
|
|
86 |
Idioms |
bir şey yönünden zengin olmak |
be strong on something v.
|
|
87 |
Idioms |
bir işin bir çok farklı yönünden sorumlu olmak |
be the chief cook and bottle washer v.
|
|
88 |
Idioms |
zeka yönünden yetersiz olmak |
have kangaroos in the top paddock [australia] v.
|
|
89 |
Idioms |
zeka yönünden yetersiz olmak |
have kangaroos one's the top paddock [australia] v.
|
|
90 |
Idioms |
...yönünden bol...yönünden dar/yetersiz |
long on something (and short on something else) adj.
|
|
91 |
Idioms |
...yönünden bol...yönünden dar/yetersiz |
long on one thing and short on another adj.
|
|
92 |
Idioms |
(bir şey) konusunda/yönünden zengin |
long on one thing and short on another adj.
|
|
93 |
Idioms |
(bir şey) konusunda/yönünden eksik kalmış |
long on one thing and short on another adj.
|
|
94 |
Idioms |
(bir şey) açısından/yönünden zengin |
rich in (something) adj.
|
|
95 |
Idioms |
(bir şey) yönünden eksik/yetersiz |
short on (something) (and long on something else) adj.
|
|
96 |
Idioms |
(bir şey) yönünden zengin/yeterli |
short on (something) (and long on something else) adj.
|
|
97 |
Idioms |
(sağlık yönünden) sapasağlam |
right as a trivet expr.
|
|
98 |
Idioms |
(sağlık yönünden) sapasağlam |
as right as a trivet expr.
|
|
Trade/Economic |
|
99 |
Trade/Economic |
bilgi yönünden etkin piyasa |
informationally efficient market n.
|
|
100 |
Trade/Economic |
grevin işveren yönünden karşılığı |
lockout n.
|
|
101 |
Trade/Economic |
gıda maddelerinin genel etiketleme ve beslenme yönünden etiketleme kuralları |
nutrition labelling for foodstuffs n.
|
|
102 |
Trade/Economic |
kütlenin yaş, cinsiyet, eğitim gelir vb özellikleri yönünden bileşimi |
audience composition n.
|
|
103 |
Trade/Economic |
şekil yönünden kontrol |
formal control n.
|
|
104 |
Trade/Economic |
vergi yönünden sürekli yükümlü kişi ya da işletmenin sürekli bulunduğu ve işlerini yürüttüğü yer |
fiscal domicile n.
|
|
105 |
Trade/Economic |
kabuklu deniz ürünlerini ekonomi yönünden inceleyen alan |
shellfishery n.
|
|
Law |
|
106 |
Law |
zaman ve kişi yönünden sınırlayıcı kelimeler |
word of limitation n.
|
|
Insurance |
|
107 |
Insurance |
sigorta yönünden normal standardın altında düşünülen riziko |
under-average risk n.
|
|
108 |
Insurance |
sigortacı yönünden kötü riziko seçimi |
selection against the insurer n.
|
|
109 |
Insurance |
geminin ağırlık yönünden kaldırma kapasitesi |
deadweight n.
|
|
Technical |
|
110 |
Technical |
elektronik donanımın güvenilirlik yönünden gerilme elemesi |
reliability stress screening of electronic hardware n.
|
|
111 |
Technical |
karbonat yönünden zengin |
carbonate-rich n.
|
|
112 |
Technical |
kara yönünden denize doğru esen rüzgar |
land breeze n.
|
|
113 |
Technical |
oksijen yönünden zengin atmosfer |
oxygen-enriched atmosphere n.
|
|
114 |
Technical |
vida veya dişlinin bir uçtan diğer uca bakıldığında eksenel yönünden sapması |
hand n.
|
|
115 |
Technical |
silika yönünden zengin |
acid adj.
|
|
Marine |
|
116 |
Marine |
dalga yönünden esen rüzgar |
following wind n.
|
|
Mining |
|
117 |
Mining |
maden yönünden zengin yöre |
mining district n.
|
|
118 |
Mining |
maden yönünden zengin yöre |
mining region n.
|
|
Medical |
|
119 |
Medical |
sellüloz yönünden zengin meyve ve sebzeler |
cellulose-rich fruits and vegetables n.
|
|
120 |
Medical |
etkinlik yönünden opyuma veya türevlerine benzer |
opiate adj.
|
|
Physiology |
|
121 |
Physiology |
fizyolojik veya farmakolojik etkileri yönünden morfine benzeyen ağrı giderici maddelere verilen ad |
opiate n.
|
|
Food Engineering |
|
122 |
Food Engineering |
gıda maddelerinin genel etiketleme ve beslenme yönünden etiketleme kuralları |
nutrition labelling for foodstuffs n.
|
|
123 |
Food Engineering |
kalsiyum yönünden zengin |
rich in calcium adj.
|
|
124 |
Food Engineering |
kalsiyum yönünden zengin |
calcium-rich adj.
|
|
125 |
Food Engineering |
vitamin yönünden zengin |
vitamin-enriched adj.
|
|
Gastronomy |
|
126 |
Gastronomy |
koyun veya sığırın omzuna yakın kısmında bulunan, kas dokusu yönünden zengin et |
mousepiece n.
|
|
Physics |
|
127 |
Physics |
azot ve fosfat yönünden zengin |
eutrophication n.
|
|
128 |
Physics |
(diferansiyel) integrali yol yönünden bağımlı olan |
inexact adj.
|
|
Biology |
|
129 |
Biology |
bitkide uyaranın yönünden bağımsız gerçekleşen hareket |
nastic movement n.
|
|
130 |
Biology |
şekil ve işlev yönünden gırtlağa benzeyen şey |
gullet n.
|
|
131 |
Biology |
(protein) esas amino asit yönünden eksik |
incomplete adj.
|
|
Astronomy |
|
132 |
Astronomy |
dikey yüzeyi bulunup pusulanın dört ana yönünden herhangi birine doğrudan dönük olan (güneş saati) |
direct adj.
|
|
Botanic |
|
133 |
Botanic |
yaralanmaya yanıt olarak bitkide uyaranın yönünden bağımsız gerçekleşen hareket |
traumatonasty n.
|
|
134 |
Botanic |
kireç yönünden zengin topraklarda yetişen bitki |
calcicole n.
|
|
135 |
Botanic |
eski dünya'da yaygın olarak yetiştirilen tohumları yağ yönünden zengin bir bitki |
american saffron (carthamus tinctorius) n.
|
|
136 |
Botanic |
eski dünya'da yaygın olarak yetiştirilen tohumları yağ yönünden zengin bir bitki |
safflower n.
|
|
137 |
Botanic |
avustralya'ya özgü, özellikle mazı tozu yönünden zengin çeşitli okaliptüs ağaçlarına verilen ad |
mallet n.
|
|
138 |
Botanic |
avustralya'ya özgü, özellikle mazı tozu yönünden zengin çeşitli okaliptüs ağaçlarına verilen ad |
mallet bark n.
|
|
139 |
Botanic |
avustralya'ya özgü, özellikle mazı tozu yönünden zengin çeşitli okaliptüs ağaçlarına verilen ad |
mallet wood n.
|
|
140 |
Botanic |
yağ yönünden zengin tohum |
oil-rich seed n.
|
|
141 |
Botanic |
dış uyaranın yönünden bağımsız (hareket) |
nastic adj.
|
|
Agriculture |
|
142 |
Agriculture |
enerji yönünden zengin yem |
energy rich feed n.
|
|
143 |
Agriculture |
(iskoçya'nın highlands bölgesinin batısında) otlak ve ekilebilir arazi olarak kullanılan kumlu, çimenlik, kireç yönünden zengin toprak parçası |
machair [scotland] n.
|
|
Education |
|
144 |
Education |
içerik yönünden zengin eğitim |
content-rich education n.
|
|
145 |
Education |
eğitim yönünden |
educationally adv.
|
|
Linguistics |
|
146 |
Linguistics |
(dil) görece uzun sözcük yönünden baskın |
polysynthetic adj.
|
|
Religious |
|
147 |
Religious |
islam dini yönünden helal veya haram olup olmadığı belli olmayan yiyecek |
mushbooh n.
|
|
148 |
Religious |
(vika dininde) boynuzlu tanrı'nın üç yönünden birini temsil eden, oğlan çocuğu veya genç adam şeklinde tasvir edilen bir tanrı |
master n.
|
|
Environment |
|
149 |
Environment |
çevre yönünden duyarlı alan |
environmentally sensitive area n.
|
|
150 |
Environment |
çevre yönünden elverişli enerji seçenekleri |
environmentally favorable energy options n.
|
|
151 |
Environment |
su yönünden kıtlık çeken |
water-scarce adj.
|
|
Geography |
|
152 |
Geography |
kuzey yönünden esen fırtına |
northerly n.
|
|
153 |
Geography |
güneybatı zimbabve'de, bulawayo'nun güneyinde yer alan granit yönünden zengin tepeler |
matopo hills n.
|
|
154 |
Geography |
güneybatı zimbabve'de, bulawayo'nun güneyinde yer alan granit yönünden zengin tepeler |
matopos n.
|
|
155 |
Geography |
basra körfezi kıyısında yer alıp petrol yönünden zengin ülkelere verilen ad |
gulf states n.
|
|
156 |
Geography |
yıldız-poyraz yönünden esen (rüzgar) |
north-northeast adj.
|
|
157 |
Geography |
yıldız-karayel yönünden esen (rüzgar) |
north-northwest adj.
|
|
158 |
Geography |
yıldız-poyraz yönünden |
north-northeast adv.
|
|
159 |
Geography |
yıldız-karayel yönünden |
north-northwest adv.
|
|
Meteorology |
|
160 |
Meteorology |
yıldız-poyraz yönünden esen rüzgar |
north-northeasterly n.
|
|
161 |
Meteorology |
yıldız-poyraz yönünden gelen fırtına |
north-northeasterly n.
|
|
162 |
Meteorology |
yıldız-karayel yönünden esen rüzgar |
north-northwesterly n.
|
|
163 |
Meteorology |
yıldız-karayel yönünden gelen fırtına |
north-northwesterly n.
|
|
164 |
Meteorology |
rüzgarın genel yönünden lokal olarak sapması |
slant of wind n.
|
|
Geology |
|
165 |
Geology |
okyanus tabanında bulunan, alüminyum yönünden zengin, bazalt benzeri magmatik veya volkanik bir kaya türü |
tholeiite n.
|
|
166 |
Geology |
alüminyum yönünden zengin ve potasyum bakımından zayıf bir bazalt kayaç |
tholeiite n.
|
|
167 |
Geology |
kil yönünden çok zengin olan ve yağışlı dönemlerde bünyesine su alarak şişen kurak dönemlerde ise suyunun buharlaşması ile derin yarıklar şeklinde çatlayan toprak |
vertisol n.
|
|
168 |
Geology |
kil yönünden çok zengin olan ve yağışlı dönemlerde bünyesine su alarak şişen kurak dönemlerde ise suyunun buharlaşması ile derin yarıklar şeklinde çatlayan toprak |
vertisol soil n.
|
|
169 |
Geology |
okyanus tabanında bulunan, alüminyum yönünden zengin, bazalt benzeri magmatik veya volkanik kaya türüyle ilgili |
tholeiitic adj.
|
|
170 |
Geology |
okyanus tabanında bulunan, alüminyum yönünden zengin, bazalt benzeri magmatik veya volkanik kaya türüne benzeyen |
tholeiitic adj.
|
|
171 |
Geology |
demir ve magnezyum yönünden zengin ancak silika miktarı az |
ultrabasic adj.
|
|
Sport |
|
172 |
Sport |
(golf) topa vuruş duruşunun ters yönünden vurmak |
pull v.
|
|
Baseball |
|
173 |
Baseball |
topun normal yönünden saptığı atış |
bender n.
|
|
Music |
|
174 |
Music |
ses yönünden zengin |
tonous adj.
|
|
Photography |
|
175 |
Photography |
(görseli) keskinlik yönünden yumuşatmak |
feather v.
|
|
Archaic |
|
176 |
Archaic |
yönünden sapmış etki |
glance n.
|
|
177 |
Archaic |
yönünden sapmış darbe |
glance n.
|
|
Slang |
|
178 |
Slang |
zeka yönünden yetersiz |
kangaroos loose in the top paddock expr.
|
|
179 |
Slang |
bilim kurgu hayranları arasında bilim kurgu hayranlarının diğer türlerin hayranlarına kıyasla zeka ve hayal gücü yönünden daha üstün olduklarına dair bir görüş/ifade |
fans are slans [dated] expr.
|
|
British Slang |
|
180 |
British Slang |
karda (para yönünden) |
quids-in expr.
|
|