utanç

Meanings of "utanç" in English Turkish Dictionary : 25 result(s)

	Category	Turkish	English
Common Usage
1	Common Usage	utanç	shame n.
It is a crying shame, however, that the European Council, in particular, is defaulting. Ancak özellikle Avrupa Konseyi'nin bu konuda temerrüde düşmesi büyük bir utanç kaynağıdır. More Sentences
General
2	General	utanç	embarrassment n.
Congo is a welcome step forward but our current embarrassment over Bosnia-Herzegovina is a setback. Kongo ileriye doğru atılmış hoş bir adımdır ancak Bosna-Hersek konusundaki mevcut utancımız bir gerilemedir. More Sentences
3	General	utanç	disgrace n.
It is a disgrace, and the EU must call upon the world community to accept responsibility for stopping the destruction. Bu bir utanç kaynağıdır ve AB dünya toplumunu bu yıkımı durdurma sorumluluğunu üstlenmeye çağırmalıdır. More Sentences
4	General	utanç	opprobrium n.
5	General	utanç	bashfulness n.
6	General	utanç	shock n.
7	General	utanç	deception n.
8	General	utanç	modesty n.
9	General	utanç	pudicity n.
10	General	utanç	chagrin n.
11	General	utanç	sculduggery n.
12	General	utanç	scullduggery n.
13	General	utanç	skulduggery n.
14	General	utanç	dishonour n.
15	General	utanç	dishonor n.
16	General	utanç	skullduggery n.
17	General	utanç	besti [hinglish] n.
18	General	utanç	bismare n.
19	General	utanç	gene n.
20	General	utanç	odium n.
21	General	utanç	opprobry n.
22	General	utanç	shand n.
23	General	utanç	shendship n.
24	General	utanç	shonde n.
Archaic
25	Archaic	utanç	aidos n.

Meanings of "utanç" with other terms in English Turkish Dictionary : 185 result(s)

	Category	Turkish	English
General
1	General	utanç verici anlar	embarrassing moments n.
That would have saved the world community a great deal of money, time and embarrassing moments. Bu, dünya kamuoyunu büyük miktarda para, zaman ve utanç verici anlardan kurtarabilirdi. More Sentences
2	General	utanç duymak	feel ashamed v.
As Members of the European Parliament we should feel ashamed of the role we have played. Avrupa Parlamentosu Üyeleri olarak oynadığımız rolden dolayı utanç duymalıyız. More Sentences
3	General	utanç duymak	feel embarrassed v.
I didn't feel embarrassed. Ben utanç duymadım. More Sentences
4	General	utanç verici	shameful adj.
Despite this, the authors of this motion have been peddling shameful and unfounded accusations in their speeches. Buna rağmen bu önergenin yazarları konuşmalarında utanç verici ve asılsız suçlamalarda bulunmaktadır. More Sentences
5	General	utanç verici	disgraceful adj.
These immigrants are under-paid; they are often housed in disgraceful conditions. Bu göçmenlere düşük ücret ödeniyor; çoğu zaman utanç verici koşullarda barındırılıyorlar. More Sentences
6	General	utanç duyan	ashamed adj.
It really should be ashamed of its position in this respect. Bu konudaki tutumundan dolayı gerçekten utanç duymalıdır. More Sentences
7	General	utanç verici	undignified adj.
His clumsy fall on the stage was an undignified moment. Sahnede sakarca yere düşmesi utanç verici bir andı. More Sentences
8	General	utanç içinde	in shame adv.
That is a total disgrace, about which we should hang our heads in shame. Bu, utanç içinde başımızı öne eğmemiz gereken koca bir rezalettir. More Sentences
Colloquial
9	Colloquial	utanç yürüyüşü	walk of shame n.
This is sometimes called the walk of shame. Buna bazen utanç yürüyüşü denir. More Sentences
Speaking
10	Speaking	bu utanç verici	this is embarrassing expr.
This is embarrassing. Bu utanç verici. More Sentences
British Slang
11	British Slang	utanç verici	cringeworthy adj.
Her performance was painfully cringeworthy. Performansı acı verici derecede utanç vericiydi. More Sentences
General
12	General	utanç verici şey	stigma n.
13	General	utanç duyma	embarrassment n.
14	General	utanç verici şey	reproach n.
15	General	utanç verici davranış	infamy n.
16	General	utanç vericilik	ingloriousness n.
17	General	utanç verici kişi	disgracer n.
18	General	utanç kaynağı	dishonor n.
19	General	utanç sembolü	scarlet letter n.
20	General	utanç duygusu	embarrassment n.
21	General	utanç duygusu	feeling of embarrassment n.
22	General	utanç kaynağı	dishonour n.
23	General	utanç hikayesi	embarrassment story n.
24	General	baskı, resmiyet, utanç ya da hantallıktan kurtulma	easiness n.
25	General	silinmez utanç	indelible disgrace n.
26	General	utanç verici yanlış anlama	embroglio n.
27	General	utanç ve endişe göstermeme	blandness n.
28	General	bir grup utanç verici insan arasındaki normal ve iyi huylu kimse	white sheep n.
29	General	utanç verici hata	whoopsie n.
30	General	utanç verici hata	boob [uk] n.
31	General	utanç verici durum	hobble [dialect] [uk] n.
32	General	utanç verici şey	odium n.
33	General	utanç verici davranış	opprobrium n.
34	General	utanç verici olma	disgracefulness n.
35	General	utanç verici olay	incident n.
36	General	utanç verici hareket	infamy n.
37	General	utanç verici olay	infamy n.
38	General	utanç verici durum	fix n.
39	General	utanç kaynaklı terleme	flop sweat n.
40	General	utanç verici faaliyetin halka duyurulması	outing n.
41	General	utanç verici hususlar	pudenda n.
42	General	utanç verici husus	pudendum n.
43	General	haklı utanç	pudor n.
44	General	utanç sebebi	shame n.
45	General	utanç içinde olma	shamefastness n.
46	General	utanç verici olma	shamefulness n.
47	General	utanç nedeni	shamer n.
48	General	utanç verici şey	skeleton n.
49	General	utanç kaynağı	embarrassment n.
50	General	utanç duymak	feel shame v.
51	General	utanç duymak	feel shame for v.
52	General	utanç hissetmek	feel self conscious v.
53	General	utanç vermek	redound v.
54	General	utanç verici bir ceza vermek	baffle [obsolete] v.
55	General	utanç verici duruma düşürmek	baffle [obsolete] v.
56	General	utanç getirmek	dishonor [us] v.
57	General	utanç getirmek	dishonour [uk] v.
58	General	utanç verici bir duruma düşürmek	set [dialect] v.
59	General	utanç verici	opprobrious adj.
60	General	utanç verici	sinful adj.
61	General	utanç verici	infamous adj.
62	General	utanç içinde	shamefaced adj.
63	General	utanç verici	inglorious adj.
64	General	utanç verici	discreditable adj.
65	General	dili tutulmuş (utanç/heyecan/korku vb'nden)	tongue-tied adj.
66	General	utanç veren	cringeworthy adj.
67	General	utanç veren	cringy adj.
68	General	(utanç/heyecan/korkudan) dili tutulmuş	tonguetacked [scottish] adj.
69	General	utanç verici	unglorious adj.
70	General	utanç verici	vituperrious adj.
71	General	utanç veya endişe işareti göstermeyen	bland adj.
72	General	utanç duyan	mean adj.
73	General	utanç verici	miserable adj.
74	General	utanç verici	reproachable adj.
75	General	utanç verici	lowdown adj.
76	General	utanç verici	low-down adj.
77	General	utanç verici	offending adj.
78	General	utanç verici	offensive [obsolete] adj.
79	General	utanç verici	disgracious [obsolete] adj.
80	General	utanç verici	disreputable adj.
81	General	utanç verici suç işlemiş	flagitious adj.
82	General	utanç verici	pudendous adj.
83	General	utanç verici	pudibund adj.
84	General	utanç belirten	shamed adj.
85	General	utanç dolu	shamed adj.
86	General	utanç dolu	shamefast adj.
87	General	utanç verici	shendful adj.
88	General	utanç içinde olan	smarting adj.
89	General	utanç verici bir halde	disgracefully adv.
90	General	utanç verici biçimde	abjectly adv.
91	General	utanç verici bir şekilde	disgracefully adv.
92	General	utanç verici bir şekilde	ingloriously adv.
93	General	utanç içinde	abashedly adv.
94	General	utanç içinde	embarrassedly adv.
95	General	utanç içinde	shamefully adv.
96	General	utanç verici bir şekilde	unpardonably adv.
97	General	utanç verici bir şekilde	stigmatically adv.
98	General	utanç lekesi taşıyarak	stigmatically adv.
99	General	utanç getirmek için	in shame of [obsolete] prep.
Colloquial
100	Colloquial	büyük bir utanç kaynağı	a huge embarrassment n.
101	Colloquial	insanın suçluluk veya utanç duysa da vazgeçemediği zevk	guilty pleasure n.
102	Colloquial	bir hata yaptığında utanç belirtmek için kullanılan ifade	dunce cap n.
103	Colloquial	utanç verici şey	bysen n.
104	Colloquial	öngörülemeyen utanç verici durum	go n.
105	Colloquial	aşırı utanç verici durum	cringefest n.
106	Colloquial	utanç verici bir hata yapmak	slip on a banana peel [uk] v.
107	Colloquial	utanç verici bir hata yapmak	slip on a banana skin v.
108	Colloquial	utanç verici	toe-curling adj.
109	Colloquial	utanç verici	cringey adj.
110	Colloquial	utanç verici	bysen [uk/scotland] adj.
111	Colloquial	utanç verici	cringe adj.
112	Colloquial	ne utanç verici	shame of it (all) expr.
113	Colloquial	çok utanç verici	(boy,) is my face red! expr.
114	Colloquial	çok utanç verici!	is my face red! expr.
Idioms
115	Idioms	ailenin gizlediği utanç kaynağı olan bir sır	a skeleton in the closet n.
116	Idioms	utanç verici sır	a skeleton in the cupboard n.
117	Idioms	utanç verici sır	a skeleton in one's cupboard n.
118	Idioms	utanç verici sır	a skeleton in the closet n.
119	Idioms	utanç verici sır	a skeleton in one's closet n.
120	Idioms	bir sorunun birinde utanç, rahatsızlık veya kızgınlık uyandırıp uyandırmadığına dair varsayımsal bir test	red-face test n.
121	Idioms	utanç verici başarısızlık	kick in the rear n.
122	Idioms	utanç verici başarısızlık	kick in the seat of the pants n.
123	Idioms	utanç verici bir durum/hata	a banana skin n.
124	Idioms	büyük utanç	a red face n.
125	Idioms	utanç verici bir sır	a skeleton in the cupboard n.
126	Idioms	ailenin gizlediği utanç kaynağı olan bir sır	a skeleton in the cupboard n.
127	Idioms	utanç verici bir sır	a skeleton in the closet n.
128	Idioms	ailenin gizlediği utanç kaynağı olan bir sır	a skeleton in the closet n.
129	Idioms	utanç verici bir durum	a sticky situation [uk/australia] n.
130	Idioms	utanç verici sır	skeleton in (one's) closet n.
131	Idioms	utanç verici durum	egg on (one's) face n.
132	Idioms	utanç verici durum	egg on your face n.
133	Idioms	utanç verici durum	egg all over your face n.
134	Idioms	utanç verici durum	egg on your face n.
135	Idioms	utanç vesikası	a dirty shame n.
136	Idioms	utanç verici sözler etmek	call names v.
137	Idioms	utanç verici şey yapmak	dirty one's hands v.
138	Idioms	(utanç verici bir durumdan vb) çok para kazanmak	cry all the way to the bank v.
139	Idioms	utanç duymak	hang one's head v.
140	Idioms	utanç verici şey yapmak	soil one's hands v.
141	Idioms	başından geçen utanç verici bir şeyi unutamamak	never live (something) down v.
142	Idioms	utanç verici bir olayı geri alamamak	never live (something) down v.
143	Idioms	utanç verici bir hareket yapmak	(make/commit) a faux pas v.
144	Idioms	utanç verici bir söylemde bulunmak	(make/commit) a faux pas v.
145	Idioms	kendini utanç verici bir duruma düşürmek	dig yourself into a hole v.
146	Idioms	utanç verici bir hata yapmak	slip on a banana skin v.
147	Idioms	utanç verici bir sırrı/sırları olmak	have a skeleton in one's cupboard [uk] v.
148	Idioms	utanç verici bir sırrı/sırları olmak	have a skeleton in the cupboard [uk] v.
149	Idioms	utanç verici bir sırrı/sırları olmak	have skeletons in one's cupboard [uk] v.
150	Idioms	utanç verici bir sırrı/sırları olmak	have skeletons in the cupboard [uk] v.
151	Idioms	utanç verici bir durumda olmak	be in a sticky situation v.
152	Idioms	utanç verici bir durumda olmak	be (batting) on a sticky wicket [uk] v.
153	Idioms	(birini) utanç verici bir halde yakalamak	catch (someone) with his pants down v.
154	Idioms	birini utanç verici bir halde yakalamak	catch somebody with their pants down v.
155	Idioms	birini utanç verici bir halde yakalamak	catch somebody with their trousers down v.
156	Idioms	birini utanç verici bir halde yakalamak	catch someone with their pants down v.
157	Idioms	utanç verici bir halde yakalanmak	be caught with one's pants down v.
158	Idioms	utanç verici durum	egg on face v.
159	Idioms	utanç verici şey yapmak	get hands dirty and dirty hands; soil hands v.
160	Idioms	(birini) utanç verici bir hayal kırıklığına uğratmak	kick (one) in the teeth v.
161	Idioms	utanç içinde kaçmak	go off with (one's) tail between (one's) legs v.
162	Idioms	utanç verici bir halde yakalanmış	caught with (one's) pants down adj.
163	Idioms	(utanç verici bir durumdan vb) çok para kazandı	he/she cried all the way to the bank expr.
164	Idioms	utanç verici bir durumda	on a sticky wicket [uk/australia] expr.
Speaking
165	Speaking	bunu söylemek biraz utanç verici	it's rather embarrassing to say expr.
166	Speaking	çok utanç verici	it's a major embarrassment expr.
167	Speaking	ne utanç verici	how embarrassing expr.
168	Speaking	ne kadar utanç verici	how embarrassing expr.
169	Speaking	ne büyük bir utanç/ayıp!	what a great shame! expr.
170	Speaking	ne kadar utanç verici	it's such a shame expr.
171	Speaking	sana olanlar utanç verici	it's a shame what happened to you expr.
Politics
172	Politics	utanç verici bir konuyu gizleyen, örtbas eden politik fikir ya da eylem	diplomatic fig-leaf n.
Psychology
173	Psychology	utanç ve kuşkuya karşı özerklik	autonomy versus shame and doubt n.
History
174	History	utanç törenleri	charivari n.
Archaic
175	Archaic	utanç lekesi	note n.
176	Archaic	utanç sebebi	opprobrium n.
177	Archaic	utanç kaynağı	opprobrium n.
Slang
178	Slang	utanç verici an	bruh moment n.
179	Slang	utanç verici durum	fail n.
180	Slang	utanç verici hata	bubu n.
181	Slang	utanç verici olay	rip n.
182	Slang	utanç verici	barro [australia] adj.
British Slang
183	British Slang	utanç verici	ladgeful adj.
184	British Slang	utanç verici	ladging adj.
Modern Slang
185	Modern Slang	utanç verici bir şekilde kendi kendine ereksiyon olma	allergic erection n.