role - Turkish English Dictionary

role

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "role" in Turkish English Dictionary : 12 result(s)

English Turkish
Common Usage
role n. rol
As the draft EU constitution makes Parliament the primary legislator, Parliament must itself respect that role.
Taslak AB anayasası Parlamentoyu birincil yasa koyucu olarak belirlediğinden, Parlamento da bu role saygı göstermelidir.

More Sentences
General
role n. rol
The role of the EIB has been of topical interest in the debate in recent years, and criticisms have been made.
AYB'nin rolü son yıllarda güncel bir tartışma konusu olmuş ve eleştiriler yapılmıştır.

More Sentences
role n. görev
As legislators, it is precisely our role to determine these criteria.
Yasa koyucular olarak bu kriterleri belirlemek tam da bizim görevimizdir.

More Sentences
Psychology
role n. rol
It must be resolved if we are to achieve an acceptable role for the EU's external actions.
AB'nin dış eylemleri için kabul edilebilir bir rol elde etmek istiyorsak bu sorun çözülmelidir.

More Sentences
Linguistics
role n. rol
Finally, after Seattle, do you really think you can advocate increasing the role of the WTO?
Son olarak, Seattle'dan sonra, DTÖ'nün rolünün arttırılmasını gerçekten savunabileceğinizi düşünüyor musunuz?

More Sentences
Art
role n. rol
We are very hesitant about giving Community policy a larger role when it comes to forests.
Ormanlar söz konusu olduğunda Topluluk politikasına daha büyük bir rol verilmesi konusunda çok tereddütlüyüz.

More Sentences
General
role n. sıfat
role n. süreç veya operasyonda gerçekleştirilen işlev
role n. işlev
role v. rol yapmak
Art
role n. şarkıcının seslendirdiği bölüm
Sociology
role n. belirli bir toplumdaki bir bireyin statüsüne karşılık gelen davranış kalıbı

Meanings of "role" in English Turkish Dictionary : 1 result(s)

Turkish English
Marine
role muster n.

Meanings of "role" with other terms in English Turkish Dictionary : 285 result(s)

English Turkish
General
role playing n. rol oynama
In actual fact, both committees are quite aware of all the facts, but this has now degenerated into role playing.
Aslında her iki komite de tüm gerçeklerden haberdardır, ancak bu durum artık rol oynamaya dönüşmüştür.

More Sentences
social role n. sosyal rol
Despite sport's essential social role, ladies and gentlemen, there is no policy on it at Community level.
Sporun önemli sosyal rolüne rağmen, bayanlar ve baylar, Topluluk düzeyinde bu konuda bir politika bulunmamaktadır.

More Sentences
leading role n. başrol
Is this a desire on his part to play a leading role; vanity?
Bu onun başrol oynama arzusundan mı kaynaklanıyor; kibir mi?

More Sentences
role playing n. rol yapma
In actual fact, both committees are quite aware of all the facts, but this has now degenerated into role playing.
Aslında her iki komite de tüm gerçeklerin farkında ancak bu durum artık rol yapmaya dönüşmüş durumda.

More Sentences
an important role n. önemli bir rol
When it comes to my third point, this is where the democratic debate plays an important role.
Üçüncü hususa gelince işte burada demokratik tartışma önemli bir rol oynamaktadır.

More Sentences
important role n. önemli rol
I pointed out at that time the important role of confidants.
O zaman da sırdaşların önemli rolüne dikkat çekmiştim.

More Sentences
active role n. etkin rol
Literature, space and memory, activating temporal continuity are three areas that play an active role.
Edebiyat, mekân ve hafıza, zamansal sürekliliğin harekete geçirilmesinde etkin rol oynayan üç alandır.

More Sentences
role model n. rol model
Women are in a minority in top-level sport and they are role models for young people.
Kadınlar üst düzey sporlarda azınlıktadır ve gençler için rol modeldirler.

More Sentences
a vital role n. hayati bir rol
I did so because local authorities in regions play a vital role in implementing European law.
Bunu yaptım çünkü bölgelerdeki yerel makamlar Avrupa hukukunun uygulanmasında hayati bir rol oynamaktadır.

More Sentences
a key role n. önemli bir rol
He played a key role in the movement.
Harekette önemli bir rol oynadı.

More Sentences
a prominent role n. önemli bir rol
Starting with Parliament, our institutions must play a prominent role in the coming weeks and months.
Meclisten başlayarak kurumlarımız önümüzdeki haftalarda ve aylarda önemli bir rol oynamalıdır.

More Sentences
a major role n. büyük bir rol
The National Security Council continues to play a major role in political life.
Milli Güvenlik Kurulu, siyasal yaşamda büyük bir rol oynamaya devam etmektedir.

More Sentences
a major role n. önemli bir rol
The European Union has a major role to play in this fight, as Minister Haarder has so skilfully illustrated.
Bakan Haarder'in de ustalıkla ortaya koyduğu üzere, Avrupa Birliği'nin bu mücadelede oynayacağı önemli bir rol vardır.

More Sentences
a pivotal role n. önemli bir rol
They also play a pivotal role in the Cotonou partnership agreement.
Cotonou ortaklık anlaşmasında da önemli bir rol oynarlar.

More Sentences
a significant role n. önemli bir rol
As stated before, they too play a significant role.
Daha önce de belirtildiği gibi onlar da önemli bir rol oynamaktadır.

More Sentences
an essential role n. önemli bir rol
Agriculture, pastoralism and forestry play an essential role in mountain regions.
Tarım, hayvancılık ve ormancılık dağlık bölgelerde önemli bir rol oynamaktadır.

More Sentences
mediating role n. arabulucu rol
We spoke with Buddhists, Hindus and Christians, including Bishop Dr Joseph, who had a mediating role.
Arabulucu rolü üstlenen Piskopos Dr Joseph de dahil olmak üzere Budistler, Hindular ve Hıristiyanlarla görüştük.

More Sentences
role-playing game n. rol yapma oyunu
What's your favorite role-playing game?
En sevdiğin rol yapma oyunu hangisi?

More Sentences
play a role v. rol oynamak
Unfortunately, this development also plays a role in Europe.
Ne yazık ki bu gelişme Avrupa'da da rol oynamaktadır.

More Sentences
have a role v. role sahip olmak
The Europeans should cease worrying about having a role.
Avrupalılar bir role sahip olma konusunda endişelenmeyi bırakmalıdır.

More Sentences
have a role v. rolü olmak
It would be excellent if Parliament had a role to play in this.
Parlamentonun bu konuda oynayabileceği bir rol olsaydı mükemmel olurdu.

More Sentences
Politics
role of woman n. kadının rolü
As Baroness Nicholson already mentioned, there is what I see as a setback where the role of women is concerned.
Barones Nicholson'ın daha önce de belirttiği gibi, kadınların rolü konusunda bir gerileme olduğunu düşünüyorum.

More Sentences
Psychology
role reversal n. rol değiştirme
This is a particularly daring role reversal.
Bu özellikle cüretkar bir rol değişimidir.

More Sentences
Social Sciences
role model n. rol model
Tom was my role model.
Tom benim rol modelimdi.

More Sentences
Theatre
leading role n. başrol
Tom was offered a leading role in a horror movie.
Tom'a bir korku filminde başrol teklif edildi.

More Sentences
Cinema
principal role n. başlıca rol
The organization plays a principal role in wildlife conservation.
Kuruluş, vahşi yaşamın korunmasında başlıca rolü oynamaktadır.

More Sentences
General
ascribed role n. verilmiş rol
passive role n. ceben
sex role in the work environment n. iş çevresinde cinsel rol
role tension n. rol gerginliği
theatrical role n. rol
role expectation n. rol beklentisi
role of an older sister n. ablalık
sex role n. cinsiyet rolü
star role n. en önemli rol
sex role in motion pictures n. sinemada cinsel rol
sex role n. cinsel rol
anticipatory role n. beklenen rol
sex role in literature n. edebiyatta cinsiyet rolü
sex role in literature n. edebiyatta cinsel rol
role flexibility n. rol esnekliği
sex role stereotypes n. cinsel rol basma kalıplar
passive role n. cübn
fixed role n. sabit rol
sexual role n. cinsiyet rolü
taking a role n. rol alma
role playing n. rol icra etme
virtual role-position n. virtüellik
role of religion n. dinin rolü
main role n. esas rol
role number n. karakteristik sayı
pioneering role n. lider rol
pioneering role n. öncü rol
a significant role n. büyük bir rol
a pivotal role n. büyük bir rol
a primary role n. önemli bir rol
a prominent role n. büyük bir rol
a fundamental role n. önemli bir rol
a vital role n. önemli bir rol
a vital role n. büyük bir rol
a primary role n. büyük bir rol
a key role n. büyük bir rol
a fundamental role n. büyük bir rol
a leading role n. büyük bir rol
a leading role n. önemli bir rol
an essential role n. büyük bir rol
an important role n. büyük bir rol
supporting role n. yardımcı rol
conciliating role n. uzlaştırıcı rol
mediating role n. arabulucu rolü
determining role n. belirleyici rol
intermediary role n. aracı rol
intermediary role n. arabulucu rol
job role n. iş rolü
role play n. rol canlandırma
underplaying one's role n. kişinin rolünü kurnazlıkla ve kendini dizginleyerek oynaması
role card n. rol kartı
minor role n. küçük rol
role player n. katılımcı
role player n. oyuncu
role player n. aldatıcı kimse
role player n. numaracı kimse
role-model n. taklit edilen kimse
play an active role v. aktif olarak yer almak
take an active role in v. aktif rol üstlenmek
play the role of v. canlandırmak
play an active role in v. aktif rol oynamak
play a role in v. rol üstlenmek
take an active role in v. aktif rol oynamak
play the role of v. bürünmek
have a role in v. rol oynamak
play an important role v. önemli rol oynamak
play an essential role v. önemli rol oynamak
play a fundamental role v. önemli bir rol oynamak
play a significant role v. önemli bir rol oynamak
play a crucial role v. önemli bir rol oynamak
play an essential role v. önemli bir rol oynamak
play an important role v. önemli bir rol oynamak
play a significant role v. önemli rol oynamak
play a crucial role v. önemli rol oynamak
play a fundamental role v. önemli rol oynamak
assume the leading role v. lider rolü üstlenmek
be a role model v. örnek sergilemek
play a role v. payı olmak
play leading role v. başrol oynamak
cast a role v. rol biçmek
provide a role v. rol biçmek
play a key role v. kilit bir rol oynamak
play a key role v. önemli bir rol oynamak
play a key role v. kilit rol oynamak
play a critical role v. kritik bir rol oynamak
play a crucial role v. kritik bir rol oynamak
play a big role v. büyük rol oynamak
play the role so convincingly v. rolü çok inandırıcı oynamak
steal a role v. rol çalmak
have an important role v. önemli bir yeri olmak
see someone as a role model v. birini rol model olarak görmek
see someone as a role model v. birini rol model görmek
play a central role v. merkezi bir rol oynamak
play an active role v. etkin bir rol oynamak
play a smaller role v. daha küçük (önemsiz) bir rol oynamak
role-play v. sahnelemek
role-play v. oynamak
role-play v. rol yapmak
role-play v. canlandırmak
role-play v. sahnelemek
role-play v. rol oynamak
assuming an active role adj. aktif rol üstlenen
Idioms
play a central role v. merkezi bir rol oynamak
play a role in v. rol oynamak
play a bit role (in something) v. (bir şeyde) küçük bir rol oynamak
play a bit role (in something) v. (bir şeyde) önemsiz bir rol oynamak
play a bit role (in something) v. (bir şeyde) küçük bir rolü olmak
play a bit role (in something) v. (bir şeyde) küçük bir etkisi olmak
play a bit role (in something) v. (bir şeyde) önemsiz bir etkisi olmak
play a bit role (in something) v. (bir şeyde) pek bir rolü/etkisi olmamak
play a large role (in something) v. (bir şeyde) büyük bir rol oynamak
play a large role (in something) v. (bir şeyde) önemli bir rol oynamak
play a role in v. (bir şeyde) payı/etkisi olmak
have a role in (something) v. (bir şeyde) rol oynamak
have a role in (something) v. (bir şeyde) payı olmak
play a big role (in something) v. (bir şeyde) büyük bir rol oynamak
play a big role (in something) v. (bir şeyde) büyük bir rolü olmak
play a big role (in something) v. (bir şeyde) büyük bir etkisi olmak
play a role in (something) v. (bir şeyde) rol oynamak
play a role in (something) v. (bir şeyin) içinde yer almak
play a role in (something) v. (bir şeyde) rol almak
play a role in (something) v. (bir şeyde) rol oynamak
play a small role (in something) v. (bir şeyde) küçük bir rol almak
play a small role (in something) v. (bir şeyde) küçük bir rolü olmak
play a small role (in something) v. (bir şeyde) küçük/önemsiz bir rol oynamak
play a small role (in something) v. (bir şeyde) küçük bir etkisi olmak
play a small role (in something) v. (bir şeyde) pek bir rolü/etkisi olmamak
Trade/Economic
role of a captive company n. arzı denetleme gücüne sahip şirket rolü
allocation role of price n. fiyatın dağıtım rolü
information role of price n. fiyatın bilgi fonksiyonu
subsidiary role n. ikincil rol
organizational role n. örgüt içi rol
organizational role n. örgütte insanların dolduracağı çeşitli kademelerdeki işler
role playing n. rol oynama
boundary spanning role n. sınır kaplaması rolü
subsidiary role n. tali rol
play a key role v. başrol oynamak
play a vital role v. başrol oynamak
play a major role v. başrol oynamak
Politics
role of man n. erkeğin rolü
role of government n. hükümetin rolü
role specialist nation n. çok uluslu kuvvet için tedarik sağlamayı kabul eden ulus
Computer
massively multiplayer online role-playing game (mmorpg) n. çok oyunculu çevrimiçi rol üstlenme oyunu
invalid role n. geçersiz rol
user role n. kullanıcı rolü
machine role n. makinenin görevi
role id n. rol kimliği
role management n. rol yönetimi
role-based access control n. rol tabanlı erişim kontrolü
role name n. rol adı
server role n. sunucu rolü
built-in role n. yerleşik görev
edit web role n. web rolü düzenleme
add a role expr. rol ekle
copy role expr. rolü kopyala
add a role expr. rol ekle
edit role expr. rol düzenle
create role expr. rol oluştur
add a new role expr. yeni rol ekle
rpg (role-playing game) abrev. rol yapma oyunu
Informatics
role-playing game n. rol üstlenme oyunu
Telecom
role based access control n. rol tabanlı erişim kontrolü
Medical
counseling role n. danışmanlık rolü
physical role limitations n. fiziksel rol sınırlamaları
sick role n. hastalık rolü
physician’s role n. hekimin rolü
achieved role n. kazanılmış rol
play a vital role v. yaşamsal rol oynamak
Psychology
bem sex role Inventory n. bem cinsiyet rol ölçeği
sex role n. cinsiyet rolü
sex role in the work environment n. çalışma ortamında cinsiyet rolü
gender role n. cinsiyet rolü
sex-role stereotype n. cinsiyet rolü sterotipi
achieved role n. edinilmiş rol
sex role in literature n. edebiyatta cinsiyet rolü
sick role n. hasta rolü
sex role in mass media n. kitle iletişim araçlarında cinsiyet rolü
role model n. rol modeli
rep role construct repertory test n. rep testi
role set n. rol seti
fixed role therapy n. sabit rol terapisi
role conflict n. rol çatışması
role theory n. rol teorisi
role exit n. rol çıkışı
prescribed role n. reçeteli rol
role playing n. rol yapma
role distance n. rol mesafesi
role construct repertory test n. rol kurgusu repertuarı testi
role confusion n. rol karışıklığı
role strain n. rol gerilimi
role expectation n. rol beklentisi
role map n. rol haritası
identity versus role confusion n. rol karışıklığına karşı kimlik
role rehearsal n. rol provası
role indicators n. rol göstergeleri
role diffusion n. rol yayılması
roleless role n. rolsüz rol
rep role construct repertory test n. rol kurgusu repertuarı testi
role enactment theory n. rol yapma teorisi
role conflict n. rol karmaşası
role taking n. rol üstlenme
role construct theory n. rol kurgusu teorisi
spectator role n. seyirci rolü
social role theory n. toplumsal rol teorisi
sex role on television n. televizyonda cinsiyet rolü
social role n. toplumsal rol
ascribed role n. verili rol
role-playing n. eğitim çalışması sırasında benimsenen bir rolün oynanması
role-playing n. katılımcıların çatışmaları çözmek, çeşitli durumlar için uygun davranışları uygulamak için rolleri üstlendikleri ve canlandırdıkları bir eğitim veya psikoterapi tekniği
identity versus role confusion n. kimliğe karşı rol karışıklığı
Social Sciences
parental role n. ebeveynsel role
role model n. örnek insan
role ambiguity n. rol belirsizliği
role conflict n. rol karmaşası
sex role stereotypes n. toplumsal cinsiyet kalıp yargıları
gender role n. cinsiyet rolü
Linguistics
affected role n. etkilenen özne
agentive role n. kılıcı
agentive role n. yapıcı
recipient role n. cümle ya da cümlecikte fiilin belirttiği olayda canlı varlığın semantik açıdan pasif olan rolü
temporal role n. isim cümlesinin anlamsal (semantik) rolü
role play n. rol yapma
benefactive role n. (semantikte) faydalanan rolü
locative role n. durum veya eylemin yerini belirten anlamsal rol
instrumental role n. semantik rol
participant role n. öğenin temel eylemle olan ilişkisi
semantic role n. semantik rol
semantic role n. anlamsal ilişki
semantic role n. ögenin esas fiil ile anlamsal ilişkisi
participant role n. semantik rol
participant role n. anlamsal ilişki
participant role n. ögenin esas fiil ile anlamsal ilişkisi
Military
multi-role combat aircraft n. çok fonksiyonlu savaş uçağı
missile role range n. füze tono mesafesi
role equipment n. özel vazife teçhizatı
aircraft role equipment n. uçak görev teçhizatı
dual-role tanker n. çift görevli tanker
Sport
role player n. esas olarak belirli durumlarda oynayan takım sporcusu
role player n. takım oyuncusu
role player n. takıma anlamlı katkıda bulunan oyuncu
Art
soloist role n. solo rol
Theatre
trouser role n. genellikle bir kadın tarafından özel olarak canlandırılan dramatik bir erkek rolü
trouser role n. kadının erkek rolüne girmesi
juvenile role n. genç erkek rolü
title role n. oyuna adını veren rol
role player n. tiyatro oyuncusu
Cinema
leading role n. başlıca rol
lead role n. başrol (film, dizi)
role play n. rol oynama
lead role n. başrol
recurring role n. yinelenen rol
play the starring role v. başrol oynamak
play the leading role v. başrol oynamak
Star Wars
ad-1s modular multi-role starfighter n. ad-1s modüler çok rollü yıldız savaşçı
ie-440 nighthawk multi-role starfighter n. ie-440 geceşahini çok rollü yıldız savaşçısı
tie/d "defender" multi-role starfighter n. tie/s "savunucu" çok rollü yıldız savaşçısı
tie/hu hunter multi-role starfighter n. tie/ac avcı çok rollü yıldız savaşçısı
tie/ph "phantom" multi-role stealth starfighter n. tie/fn "fantom" çok rollü gizlilik yıldı savaşçısı
z-95-af4-h multi-role starfighter n. z-95-ts4-k çok rollü yıldız savaşçısı