English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | kidnap v. | (adam/çocuk) kaçırmak | ||
It has kidnapped innocent Japanese civilians, most of whom have died in mysterious circumstances. Masum Japon sivilleri kaçırmış ve bunların çoğu gizemli bir şekilde ölmüştür. More Sentences |
||||
General | ||||
General | kidnap v. | kız kaçırmak | ||
Sami kidnapped another girl. Sami başka bir kızı kaçırdı. More Sentences |
||||
General | kidnap v. | çocuk kaçırmak | ||
You thought you were going to kidnap the kid, didn't you? Aklın sıra çocuğu kaçıracaktın değil mi? More Sentences |
||||
General | kidnap v. | kaçırmak (çocuk vb) | ||
General | kidnap v. | dağa kaldırmak | ||
General | kidnap v. | fidye için birini kaçırmak | ||
General | kidnap v. | zorla götürmek | ||
General | kidnap v. | adam kaldırmak | ||
Law | ||||
Law | kidnap v. | adam kaldırmak | ||
Politics | ||||
Politics | kidnap v. | fidye için alıkoymak | ||
Politics | kidnap v. | kaçırmak |
English | Turkish | |
---|---|---|
General | ||
General | kidnap someone v. | adam kaldırmak |
General | kidnap a pregnant girl v. | hamile bir kızı kaçırmak |
Insurance | ||
Insurance | ransom and kidnap n. | fidye ve kaçırma |
Insurance | kidnap and ransom n. | kaçırma ve fidye |
Insurance | kidnap and ransom insurance n. | kaçırma ve fidye sigortası |