Turkish | English | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | kapasite | capacity n. | ||
The Commission is also encouraging Member States to reinforce their intervention capacities. Komisyon ayrıca Üye Devletleri müdahale kapasitelerini güçlendirmeye teşvik etmektedir. More Sentences |
||||
General | ||||
General | kapasite | calibre n. | ||
She has proven her calibre as a leader. Bir lider olarak kapasitesini kanıtlamıştır. More Sentences |
||||
General | kapasite | capacity n. | ||
It may have been too cautious in what it did, in that rail capacity was not fully utilised. Demiryolu kapasitesinin tam olarak kullanılmaması nedeniyle çok ihtiyatlı davranılmış olabilir. More Sentences |
||||
General | kapasite | strength n. | ||
Since a few team members are on leave, they'll be working at half strength. Ekip üyelerinden birkaçı izinli olduğu için yarı kapasiteyle çalışacaklar. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | kapasite | capability n. | ||
Let us be honest; Europe's armed forces have a woefully depleted capability. Dürüst olalım; Avrupa'nın silahlı kuvvetleri ne yazık ki tükenmiş bir kapasiteye sahip. More Sentences |
||||
Technical | kapasite | effective capacity n. | ||
It is important to ensure that these authorities have the effective capacity and independence to carry out their tasks. Bu makamların, görevlerini yerine getirmek için etkili kapasiteye ve bağımsızlığa sahip olmalarını sağlamak önemlidir. More Sentences |
||||
Technical | kapasite | capacitance n. | ||
How does one calculate the capacitance of a capacitor? Biri bir kondansatörün kapasitesini nasıl hesaplar? More Sentences |
||||
Automotive | ||||
Automotive | kapasite | capacity n. | ||
It will increase clinical development capacity in developing countries in terms of infrastructure and training. Gelişmekte olan ülkelerde altyapı ve eğitim açısından klinik geliştirme kapasitesini artıracaktır. More Sentences |
||||
Food Engineering | ||||
Food Engineering | kapasite | capacity n. | ||
Regulatory measures are needed to prevent public aid from leading to an increase in fleet capacity. Kamu yardımlarının filo kapasitesinde artışa yol açmasını önlemek için düzenleyici tedbirlere ihtiyaç vardır. More Sentences |
||||
General | ||||
General | kapasite | content n. | ||
General | kapasite | caliber n. | ||
General | kapasite | duty n. | ||
General | kapasite | blast n. | ||
General | kapasite | clay n. | ||
General | kapasite | continent [obsolete] n. | ||
General | kapasite | room n. | ||
Colloquial | ||||
Colloquial | kapasite | horsepower n. | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | kapasite | volume n. | ||
Informatics | ||||
Informatics | kapasite | capacitance n. | ||
Food Engineering | ||||
Food Engineering | kapasite | capacitance n. | ||
Sport | ||||
Sport | kapasite | vital capacity (vc) n. |