genuine - Turkish English Dictionary

genuine

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "genuine" in Turkish English Dictionary : 20 result(s)

English Turkish
Common Usage
genuine adj. gerçek
We alone are building a genuine, practical model for managing globalisation, if only across our continent.
Yalnızca kendi kıtamızda bile olsa, küreselleşmeyi yönetmek için gerçek ve pratik bir model oluşturuyoruz.

More Sentences
genuine adj. hakiki
The jacket I bought today is genuine leather.
Bugün aldığım ceket hakiki deri.

More Sentences
General
genuine adj. içten
Once again, it is our genuine hope that we will all be able to benefit from this friendship.
Bir kez daha, bu dostluktan hepimizin faydalanabilmesi en içten dileğimizdir.

More Sentences
genuine adj. samimi
The manager expressed his thoughts with genuine concern about employee morale.
Müdür, çalışanların moraliyle ilgili düşüncelerini samimi bir endişeyle ifade etti.

More Sentences
Technical
genuine n. orijinal
This is a genuine picture by Picasso.
Bu, Picasso tarafından yapılmış orijinal bir resimdir.

More Sentences
genuine adj. hakiki
These pearls are genuine, not artificial.
Bu inciler hakikidir, yapay değil.

More Sentences
genuine adj. gerçek
This means genuine commitment to the Stability and Growth Pact and structural reforms.
Bu, İstikrar ve Büyüme Paktı'na ve yapısal reformlara gerçek anlamda bağlılık anlamına gelmektedir.

More Sentences
Textile
genuine adj. hakiki
That football is made of genuine leather.
O futbol topu hakiki deriden yapılmış.

More Sentences
Common Usage
genuine adj. özgün
General
genuine adj. mevsuk
genuine adj. harbi
genuine adj. asıl
genuine adj. hilesiz
genuine adj. sahici
genuine adj. saf
genuine adj. öz
genuine adj. içi dışı bir
genuine adj. içten gelen
genuine adj. halis muhlis
genuine adj. özbeöz

Meanings of "genuine" with other terms in English Turkish Dictionary : 28 result(s)

English Turkish
General
genuine leather n. gerçek deri
That football is made of genuine leather.
O futbol topu gerçek deriden imal edilmiştir.

More Sentences
genuine identity n. özgün kimlik
genuine fault n. asli hata
genuine fault n. asli kusur
genuine product quality n. orijinal ürün kalitesi
genuine misunderstanding n. doğal/şüphe uyandırmayan yanlış anlama
genuine self n. hakiki benlik
genuine leather belt n. gerçek deri kemer
be genuine v. özgün olmak
not genuine adj. sahte
Idioms
genuine article n. bir şeyin hakikisi
genuine article n. bir şeyin orijinalı
Trade/Economic
genuine liabilities n. gerçek pasifler
genuine progress indicator n. gerçek gelişim göstergesi
genuine assets n. gerçek aktifler
genuine progress index n. gerçek gelişme endeksi
genuine asset n. gerçek varlık
genuine quality n. gerçek kalite
genuine savings n. gerçek tasarruflar
genuine assets n. gerçek varlıklar
genuine coverage rate n. orijinal parça piyasa payı
genuine share n. orijinal parça piyasa payı
genuine parts n. orijinal parçalar
non-genuine adj. sahte
non-genuine adj. yanlış
Law
capacity and genuine assent n. ehliyet
genuine link n. gerçek bağ
Medical
genuine stress urinary incontinence n. gerçek stres üriner inkontinans