|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
duygusal zeka |
emotional intelligence n.
|
|
You have touched our emotional intelligence as well as our rationality.
Duygusal zekâmıza olduğu kadar rasyonelliğimize de dokundunuz.
More Sentences
|
2 |
General |
duygusal yaşam |
emotional life n.
|
|
People's emotional lives are becoming more and more unstable.
İnsanların duygusal yaşamları gittikçe daha istikrarsız hale geliyor.
More Sentences
|
3 |
General |
duygusal tepki |
emotional reaction n.
|
|
The discussions have been intensive, complex and have often provoked strong emotional reactions and divided opinions.
Tartışmalar yoğun ve karmaşık olmuş, çoğu zaman güçlü duygusal tepkilere ve görüş ayrılıklarına yol açmıştır.
More Sentences
|
4 |
General |
(duygusal) yük |
charge n.
|
|
The sense of deja vu has an undeniable emotional charge.
Dejavu hissinin yadsınamaz bir duygusal yükü vardır.
More Sentences
|
5 |
General |
aşırı duygusal |
overemotional adj.
|
|
Tom gets overemotional at times like these.
Tom böyle zamanlarda aşırı duygusal oluyor.
More Sentences
|
6 |
General |
duygusal ilişki yaşayan |
involved adj.
|
|
He was romantically involved with a co-worker.
Bir iş arkadaşıyla romantik bir ilişkisi vardı.
More Sentences
|
7 |
General |
duygusal yönden |
emotionally adv.
|
|
I don't know how to talk to emotionally distraught people.
Duygusal yönden perişan insanlarla nasıl konuşacağımı bilmiyorum.
More Sentences
|
Psychology |
|
8 |
Psychology |
duygusal sorunlar |
emotional problems n.
|
|
Tom has some emotional problems.
Tom'un bazı duygusal sorunları var.
More Sentences
|
9 |
Psychology |
duygusal zeka |
emotional intelligence n.
|
|
You have touched our emotional intelligence as well as our rationality.
Rasyonelliğimizin yanı sıra duygusal zekamıza da dokundunuz.
More Sentences
|
10 |
Psychology |
duygusal olgunluk |
emotional maturity n.
|
|
Sami had emotional maturity issues.
Sami'nin duygusal olgunluk sorunları vardı.
More Sentences
|
11 |
Psychology |
duygusal istismar |
emotional abuse n.
|
|
Tom was subject to physical and emotional abuse.
Tom fiziksel ve duygusal istismara maruz kalıyordu.
More Sentences
|
General |
|
12 |
General |
duygusal ortalama |
emotional mean n.
|
|
13 |
General |
duygusal tarafsızlık |
emotional neutrality n.
|
|
14 |
General |
aşırı duygusal söz veya yazı |
slop n.
|
|
15 |
General |
duygusal ilişkiler |
emotional relations n.
|
|
16 |
General |
duygusal uyum |
emotional adaptation n.
|
|
17 |
General |
duygusal tıkanma |
emotional blocking n.
|
|
18 |
General |
duygusal yakınlık |
affection n.
|
|
19 |
General |
duygusal eylem |
emotional action n.
|
|
20 |
General |
duygusal çöküntü psikozu |
depressive psychosis n.
|
|
21 |
General |
mırıldanır gibi duygusal şarkılar söyleyen şarkıcı |
crooner n.
|
|
22 |
General |
duygusal zeka seviyesi |
emotional intelligence level n.
|
|
23 |
General |
duygusal zeka |
emotional quotient n.
|
|
24 |
General |
duygusal boşalma |
catharsis n.
|
|
25 |
General |
duygusal yalnızlık |
emotional loneliness n.
|
|
26 |
General |
aniden duygusal ilişkisini bitirme |
jilting n.
|
|
27 |
General |
duygusal yakınlık |
affiliation n.
|
|
28 |
General |
duygusal uyumsuzluk |
affect n.
|
|
29 |
General |
duygusal rahatsızlık |
emotional disturbance n.
|
|
|
30 |
General |
duygusal düzensizlik |
affective disorder n.
|
|
31 |
General |
duygusal kişi |
sentimentalist n.
|
|
32 |
General |
duygusal davranma |
sentimentalisation n.
|
|
33 |
General |
duygusal olarak bağlı olmama |
noninvolvement n.
|
|
34 |
General |
duygusal çöküş |
emotional breakdown n.
|
|
35 |
General |
duygusal aşk şarkısı |
torch song n.
|
|
36 |
General |
duygusal aşk şarkıları söyleyen kimse |
torch singer n.
|
|
37 |
General |
duygusal bağ |
emotional bond n.
|
|
38 |
General |
duygusal bağ |
emotional tie n.
|
|
39 |
General |
sosyal-duygusal lider |
social-emotional leader n.
|
|
40 |
General |
duygusal konulu |
tear-jerker n.
|
|
41 |
General |
duygusal körleşme |
emotional blunting n.
|
|
42 |
General |
güçlü bir duygusal bağ |
a strong emotional bond n.
|
|
43 |
General |
duygusal kuşatma |
emotional siege n.
|
|
44 |
General |
duygusal paylaşım ve yakınlık |
emotional sharing and intimacy n.
|
|
45 |
General |
duygusal sığlık |
blunted affect n.
|
|
46 |
General |
duygusal bağlılık |
affective attachment n.
|
|
47 |
General |
duygusal bağlılık |
emotional commitment n.
|
|
48 |
General |
duygusal bağlılık |
devotion n.
|
|
49 |
General |
duygusal olarak yakınlaşma |
getting emotionally close n.
|
|
50 |
General |
duygusal yakınlık/yakınlaşma |
emotional intimacy n.
|
|
51 |
General |
duygusal endişe |
emotional anxiety n.
|
|
52 |
General |
duygusal ipuçları |
emotional cues n.
|
|
53 |
General |
duygusal/manevi bağlılık |
emotional attachment n.
|
|
54 |
General |
duygusal değer |
sentimental value n.
|
|
55 |
General |
duygusal işkence |
emotional torture n.
|
|
56 |
General |
duygusal ve davranışsal zorluklar |
emotional and behavioural difficulties n.
|
|
57 |
General |
duygusal farklılık |
chasm n.
|
|
58 |
General |
duygusal iyi oluş |
emotional well-being n.
|
|
59 |
General |
duygusal davranma |
sentimentalization n.
|
|
60 |
General |
duygusal olarak bağlı olmama |
non-involvement n.
|
|
61 |
General |
duygusal boşluk |
emotional emptiness n.
|
|
62 |
General |
duygusal boşluk |
emotional void n.
|
|
63 |
General |
duygusal sağlık |
emotional health n.
|
|
64 |
General |
(duygusal anlamda) deşarj olma |
tension release n.
|
|
65 |
General |
duygusal ilgi |
romantic interest n.
|
|
66 |
General |
duygusal ilgi |
love interest n.
|
|
67 |
General |
duygusal istikrar |
emotional stability n.
|
|
68 |
General |
duygusal denge |
emotional stability n.
|
|
69 |
General |
duygusal kabızlık |
emotional constipation n.
|
|
70 |
General |
duygusal gereksinim |
emotional necessity n.
|
|
71 |
General |
duygusal travma |
emotional trauma n.
|
|
72 |
General |
duygusal çöküntü |
tailspin n.
|
|
73 |
General |
duygusal yakınlık |
affectionateness n.
|
|
74 |
General |
duygusal anlamda iyileşme süreci |
rebound n.
|
|
75 |
General |
bir çeşit duygusal ve manevi destek modeli |
pastoral care n.
|
|
76 |
General |
duygusal yoğunluk |
temperature n.
|
|
77 |
General |
aşırı duygusal kimse |
throbber n.
|
|
78 |
General |
duygusal aşk şarkıları söyleyen kimse |
torcher n.
|
|
79 |
General |
aşırı tatlı ve duygusal müzik |
treacle n.
|
|
80 |
General |
aşırı tatlı ve duygusal yazı |
treacle n.
|
|
81 |
General |
aşırı tatlı ve duygusal müzik |
glop n.
|
|
82 |
General |
aşırı tatlı ve duygusal yazı |
glop n.
|
|
83 |
General |
aşırı tatlı ve duygusal müzik |
mush n.
|
|
84 |
General |
aşırı tatlı ve duygusal yazı |
mush n.
|
|
85 |
General |
aşırı tatlı ve duygusal müzik |
slop n.
|
|
86 |
General |
aşırı tatlı ve duygusal yazı |
slop n.
|
|
87 |
General |
doktor veya akıl sağlığı uzmanı tarafından birinin sürekli yanında olup ona duygusal destek sağlaması için görevlendirilen resmi lisanslı hayvan |
esa (emotional support animal) n.
|
|
88 |
General |
(insanlar arasındaki) duygusal gerilim |
electricity n.
|
|
89 |
General |
duygusal kimse |
emotional person n.
|
|
90 |
General |
zihinsel veya duygusal tutarlılık sağlayan şey |
ballast n.
|
|
91 |
General |
duygusal veya fiziksel canlılık |
bang n.
|
|
92 |
General |
duygusal olmama |
unsusceptibility n.
|
|
93 |
General |
hassas olunan konuya verilen öngörülebilir duygusal tepki |
knee jerk reaction n.
|
|
94 |
General |
doktor veya akıl sağlığı uzmanı tarafından birinin sürekli yanında olup ona duygusal destek sağlaması için görevlendirilen resmi lisanslı kedi/köpek |
emotional support dog/cat n.
|
|
95 |
General |
duygusal çöküş |
hangover n.
|
|
96 |
General |
duygusal problem |
hang-up n.
|
|
97 |
General |
aşırı duygusal ve ağlak olma eğilimi |
maudlinism n.
|
|
98 |
General |
abartılı derecede duygusal davranış |
melodramatics n.
|
|
99 |
General |
aşırı duygusal kimse |
melodramatist n.
|
|
100 |
General |
vücuttaki fiziksel ve duygusal travma birikimini gidermeye yönelik bir tür derin doku masajı |
hellerwork n.
|
|
101 |
General |
duygusal yaralanma |
bruise n.
|
|
102 |
General |
aşırı duygusal davranış |
heroic n.
|
|
103 |
General |
aşırı duygusal dil |
heroic n.
|
|
104 |
General |
duygusal olarak bağlı olunan aile ortamı |
home n.
|
|
105 |
General |
duygusal çöküş |
hump [uk] n.
|
|
106 |
General |
aşırı duygusal kimse |
hysteric n.
|
|
107 |
General |
süslü ambalajı olan, duygusal veya mizahi söz içeren parti gereçleri |
motto n.
|
|
108 |
General |
duygusal coşku |
hwyl n.
|
|
109 |
General |
kişinin duygusal doğasını ifade ettiği düşünülen çizgi |
love line n.
|
|
110 |
General |
kişinin duygusal doğasını ifade ettiği düşünülen çizgi |
heart line n.
|
|
111 |
General |
kişinin duygusal doğasını ifade ettiği düşünülen çizgi |
line of heart n.
|
|
112 |
General |
kişinin duygusal doğasını ifade ettiği düşünülen çizgi |
mensal line n.
|
|
113 |
General |
duygusal yakınlık |
love-drury n.
|
|
114 |
General |
duygusal yakınlık nesnesi |
lovey n.
|
|
115 |
General |
aşırı duygusal olma |
mushiness n.
|
|
116 |
General |
büyüme çağında yaşanan duygusal zorluklar |
growing pains n.
|
|
117 |
General |
güçlü duygusal tepkilere neden olan konu |
gut issue n.
|
|
118 |
General |
kendisini entelektüel veya duygusal doyuma ulaştıracak şekilde hareket eden kimse |
onanist n.
|
|
119 |
General |
duygusal yoksunluk |
impersonality n.
|
|
120 |
General |
duygusal bağın olmadığı yakınlaşma |
situationship n.
|
|
121 |
General |
belirgin duygusal yoğunluk |
drive n.
|
|
122 |
General |
duygusal olarak baba yerine geçen kimse |
father figure n.
|
|
123 |
General |
duygusal olarak baba yerine geçen kimse |
father-figure n.
|
|
124 |
General |
duygusal kişilik |
feelingness n.
|
|
125 |
General |
duygusal nitelik |
feelingness n.
|
|
126 |
General |
duygusal duyarlılık |
feelings n.
|
|
127 |
General |
sözdizimsel veya duygusal ayrım yaratan ses tonu değişimi |
intonation n.
|
|
128 |
General |
duygusal eziyet |
pang n.
|
|
129 |
General |
duygusal durum |
fettle n.
|
|
130 |
General |
(duygusal, ilkesel sebeplerle) bir şeye karşı olan kimse |
foe n.
|
|
131 |
General |
duygusal yoğunluk noktası |
orgasm n.
|
|
132 |
General |
duygusal gelgitlerin yaşandığı durum |
rollercoaster n.
|
|
133 |
General |
duygusal idealizm |
sentiment n.
|
|
134 |
General |
edebiyatta veya sanatta ortaya konan duygusal fikir |
sentiment n.
|
|
135 |
General |
pasaj veya ifadenin duygusal önemi |
sentiment n.
|
|
136 |
General |
vecize, önerme veya nükte olarak ifade edilen duygusal fikir veya dilek |
sentiment n.
|
|
137 |
General |
duygusal kimse |
sentimental n.
|
|
138 |
General |
duygusal düşünce |
sentimentality n.
|
|
139 |
General |
duygusal ifade |
sentimentality n.
|
|
140 |
General |
anne ile yavrusu arasındaki duygusal bağ |
silver cord n.
|
|
141 |
General |
aşırı duygusal kimse |
softhead n.
|
|
142 |
General |
duygusal boşluk |
emotional gap n.
|
|
143 |
General |
aşırı duygusal şiirsel yazın |
poesie n.
|
|
144 |
General |
aşırı duygusal şiirsel yazın |
poesy n.
|
|
145 |
General |
aşırı duygusal şey |
sorghum n.
|
|
146 |
General |
duygusal kimse |
spooney n.
|
|
147 |
General |
duygusal kimse |
spoony n.
|
|
148 |
General |
duygusal anlamda duyarsızlaşmış kimse |
stoic n.
|
|
149 |
General |
duygusal olmak |
be emotional v.
|
|
150 |
General |
duygusal olmak |
be sentimental v.
|
|
151 |
General |
aşırı duygusal davranmak |
hoke v.
|
|
152 |
General |
fiziksel ve duygusal olarak tükenmek |
be physically and emotionally spent v.
|
|
153 |
General |
duygusal davranmak |
emote v.
|
|
154 |
General |
duygusal gelgitler yaşamak |
be on an emotional rollercoaster v.
|
|
155 |
General |
aşırı duygusal ya da abartılı davranmak |
camp v.
|
|
156 |
General |
(duygusal anlamda) iyileşmek |
rebound v.
|
|
157 |
General |
duygusal şarkı söylemek |
torch v.
|
|
158 |
General |
duygusal olarak soğutmak |
alien v.
|
|
159 |
General |
duygusal çekim hissetmek |
yearn v.
|
|
160 |
General |
duygusal bağ oluşturmak |
bind v.
|
|
161 |
General |
aşırı duygusal hale getirmek |
melodramatize v.
|
|
162 |
General |
aşırı duygusal hale getirmek |
melodramatise v.
|
|
163 |
General |
(ses) özellikle duygusal gerginlik nedeniyle aniden değişmek |
break v.
|
|
164 |
General |
zihinsel veya duygusal heyecan uyandırma kapasitesinden, zindelikten, şevkten veya tutkudan mahrum bırakmak |
desiccate v.
|
|
165 |
General |
aşırı duygusal davranmak |
overemote v.
|
|
166 |
General |
duygusal veya ruhsal çalkantı içinde olmak |
churn v.
|
|
167 |
General |
duygusal etkisini yaşamak |
feel v.
|
|
168 |
General |
duygusal yaklaşmak |
feel v.
|
|
169 |
General |
duygusal tepki vermek |
feel v.
|
|
170 |
General |
duygusal ağrı yaratmak |
pang v.
|
|
171 |
General |
duygusal yönden heyecanlandırmak |
geek v.
|
|
172 |
General |
duygusal şekilde yaşamak |
sensualize v.
|
|
173 |
General |
duygusal şekilde yaşamak |
sensualise v.
|
|
174 |
General |
duygusal hareket etmek |
sentimentize v.
|
|
175 |
General |
duygusal düşüncelere kapılmak |
sentimentize v.
|
|
176 |
General |
duygusal düşünce ve ifadeden keyif almak |
sentimentize v.
|
|
177 |
General |
duygusal hareket etmek |
sentimentise v.
|
|
178 |
General |
duygusal düşüncelere kapılmak |
sentimentise v.
|
|
179 |
General |
duygusal düşünce ve ifadeden keyif almak |
sentimentise v.
|
|
180 |
General |
duygusal şoka uğratmak |
prostrate v.
|
|
181 |
General |
aşırı duygusal |
slushy adj.
|
|
182 |
General |
aşırı duygusal |
soppy adj.
|
|
183 |
General |
melodram gibi aşırı duygusal |
transpontine adj.
|
|
184 |
General |
aşırı duygusal |
gooey adj.
|
|
185 |
General |
aşırı duygusal |
melodramatic adj.
|
|
186 |
General |
aşırı duygusal |
maudlin adj.
|
|
187 |
General |
aşırı duygusal |
histrionic adj.
|
|
188 |
General |
aşırı duygusal |
impressionable adj.
|
|
189 |
General |
aşırı duygusal |
impressible adj.
|
|
190 |
General |
aşırı duygusal (söz) |
sloppy adj.
|
|
191 |
General |
aşırı duygusal |
schmalzy adj.
|
|
192 |
General |
aşırı duygusal |
slobbery adj.
|
|
193 |
General |
aşırı duygusal |
schmaltzy adj.
|
|
194 |
General |
aşırı duygusal |
bathetic adj.
|
|
195 |
General |
aşırı duygusal |
supersensitive adj.
|
|
196 |
General |
aşırı duygusal |
syrupy adj.
|
|
197 |
General |
aşırı duygusal |
mushy adj.
|
|
198 |
General |
ağlayacak kadar duygusal |
maudlin adj.
|
|
199 |
General |
aşırı duygusal |
mawkish adj.
|
|
200 |
General |
fiziksel ya da duygusal duyusal zevk tutkusu ile ilgili |
sensualistic adj.
|
|
201 |
General |
aşırı duygusal |
hokey adj.
|
|
202 |
General |
aşırı duygusal |
excessively sentimental adj.
|
|
203 |
General |
aşırı duygusal |
overly emotional adj.
|
|
204 |
General |
aşırı duygusal |
over-sensitive adj.
|
|
205 |
General |
aşırı duygusal |
over-sentimental adj.
|
|
206 |
General |
fazla duygusal |
huffy adj.
|
|
207 |
General |
fazla duygusal |
thin-skinned adj.
|
|
208 |
General |
fazla duygusal |
touchy adj.
|
|
209 |
General |
aşırı duygusal (olumsuz anlamda) |
treacly adj.
|
|
210 |
General |
-ile duygusal bağ kurmuş |
emotionally involved adj.
|
|
211 |
General |
-ile duygusal bağı olan |
emotionally involved adj.
|
|
212 |
General |
aşırı duygusal |
sappy adj.
|
|
213 |
General |
aşırı duygusal |
soupy adj.
|
|
214 |
General |
(duygusal açıdan) güçlü ve (her türlü duygusal travmaya karşı) sağlam |
heartstrong adj.
|
|
215 |
General |
ruhen veya duygusal açıdan yenilenmiş |
reborn adj.
|
|
216 |
General |
aşırı duygusal ve alıngan |
namby-pamby adj.
|
|
217 |
General |
duygusal boyutta olan |
nonphysical adj.
|
|
218 |
General |
aşırı duygusal |
theatrical adj.
|
|
219 |
General |
duygusal olarak etkilenmiş |
tipsy adj.
|
|
220 |
General |
duygusal olarak etkilemeyen |
unmoving adj.
|
|
221 |
General |
duygusal olmayan |
unsensational adj.
|
|
222 |
General |
duygusal olmayan |
unsusceptible adj.
|
|
223 |
General |
duygusal bir durum veya eylem olması sebebiyle melodrama yakışan |
melodramatical adj.
|
|
224 |
General |
aşırı veya utandırıcı derecede duygusal |
messy adj.
|
|
225 |
General |
(duygusal baskı altında) duraksayarak konuşan |
broken adj.
|
|
226 |
General |
duygusal olarak yaralayıcı |
bruising adj.
|
|
227 |
General |
aşırı duygusal |
hyperemotional adj.
|
|
228 |
General |
fazla duygusal |
hyperemotional adj.
|
|
229 |
General |
aşırı duygusal |
hypersensual adj.
|
|
230 |
General |
çok duygusal |
hypersensual adj.
|
|
231 |
General |
aşırı duygusal |
moist adj.
|
|
232 |
General |
aşırı duygusal |
lurid adj.
|
|
233 |
General |
(sanat eseri) anlamından ziyade duygusal olarak etkileyen |
decorative adj.
|
|
234 |
General |
duygusal coşkudan yoksun |
desiccated adj.
|
|
235 |
General |
duygusal olarak kendini kaptırmamış |
detached adj.
|
|
236 |
General |
aşırı duygusal |
histrionical [uk] adj.
|
|
237 |
General |
duygusal olarak yalnızca tek bir erkeğe bağlı |
one-man adj.
|
|
238 |
General |
duygusal olarak yalnızca tek bir kadına bağlı |
one-woman adj.
|
|
239 |
General |
çok duygusal |
overripe adj.
|
|
240 |
General |
duygusal açıdan ezilmiş |
devastated adj.
|
|
241 |
General |
duygusal olarak sarsılmış |
devastated adj.
|
|
242 |
General |
kendini duygusal olarak kaptırmamış |
disengaged adj.
|
|
243 |
General |
duygusal duruma ait |
dispositional adj.
|
|
244 |
General |
duygusal durum ile ilgili |
dispositional adj.
|
|
245 |
General |
tiksindirici şekilde duygusal |
insipid adj.
|
|
246 |
General |
aşırı duygusal |
cloying adj.
|
|
247 |
General |
aşırı duygusal |
cloysome adj.
|
|
248 |
General |
duygusal etki altında kalmayan |
fancy-free adj.
|
|
249 |
General |
duygusal olarak bağlı |
involved adj.
|
|
250 |
General |
vıcık vıcık duygusal |
slab adj.
|
|
251 |
General |
aşırı duygusal |
slashy adj.
|
|
252 |
General |
aşırı duygusal |
sloppy adj.
|
|
253 |
General |
aşırı duygusal |
slutchy adj.
|
|
254 |
General |
duygusal acı yaşayan |
smarting adj.
|
|
255 |
General |
duygusal açıdan yükselmiş |
stirred adj.
|
|
256 |
General |
çok duygusal |
superheated adj.
|
|
257 |
General |
aşırı duygusal |
supersensuous adj.
|
|
258 |
General |
duygusal olarak |
feelingly adv.
|
|
259 |
General |
duygusal açıdan |
sensually adv.
|
|
260 |
General |
aşırı duygusal bir biçimde |
histrionically adv.
|
|
261 |
General |
aşırı duygusal olarak |
mawkishly adv.
|
|
262 |
General |
duygusal bir şekilde |
emotively adv.
|
|
263 |
General |
duygusal olarak |
sensuously adv.
|
|
264 |
General |
aşırı duygusal bir biçimde |
sloppily adv.
|
|
265 |
General |
aşırı duygusal bir şekilde |
melodramatically adv.
|
|
266 |
General |
duygusal olarak |
viscerally adv.
|
|
267 |
General |
aşırı duygusal bir biçimde |
soppily adv.
|
|
268 |
General |
duygusal bir şekilde |
sentimentally adv.
|
|
269 |
General |
duygusal açıdan |
carnally adv.
|
|
270 |
General |
duygusal olarak |
sensationally adv.
|
|
271 |
General |
duygusal olarak |
sentimentally adv.
|
|
272 |
General |
duygusal bir sesle |
with a catch in one's voice adv.
|
|
273 |
General |
duygusal olarak |
affectively adv.
|
|
274 |
General |
duygusal bir şekilde |
affectively adv.
|
|
275 |
General |
duygusal bir şekilde |
emotionally adv.
|
|
276 |
General |
ani bir duygusal şok ile |
wrenchingly adv.
|
|
277 |
General |
duygusal bir şekilde |
gnomically adv.
|
|
278 |
General |
duygusal bir şekilde |
drippily adv.
|
|
279 |
General |
duygusal bir şekilde |
romanticaly adv.
|
|
280 |
General |
duygusal bir şekilde |
romanticly adv.
|
|
281 |
General |
aşırı duygusal bir şekilde |
softheadedly adv.
|
|
Phrasals |
|
282 |
Phrasals |
zihinsel veya duygusal bir durumdan başka bir duruma geçmek |
carry off v.
|
|
283 |
Phrasals |
eriyip gitmek (duygusal baskı altında) |
melt down v.
|
|
284 |
Phrasals |
duygusal yıkıma uğramak |
melt down v.
|
|
285 |
Phrasals |
duygusal olarak çökmek |
melt down v.
|
|
286 |
Phrasals |
duygusal baskı altında ezilmek |
melt down v.
|
|
287 |
Phrasals |
(duygusal olarak) düşük kalmak |
remain down v.
|
|
288 |
Phrasals |
ruhsal/duygusal bir sorunla baş etmeye çalışmak |
exorcise out v.
|
|
289 |
Phrasals |
ruhsal/duygusal bir sorunu içinden atmaya çalışmak |
exorcise out v.
|
|
290 |
Phrasals |
ruhsal/duygusal bir sorunla yüzleşmeye çalışmak |
exorcise out v.
|
|
291 |
Phrasals |
ruhsal/duygusal bir sorunun üstüne gitmeye çalışmak |
exorcise out v.
|
|
292 |
Phrasals |
ruhsal/duygusal bir sorunla başa çıkmaya çalışmak |
exorcise out v.
|
|
293 |
Phrasals |
ruhsal/duygusal bir sorunun üstesinden gelmeye çalışmak |
exorcise out v.
|
|
294 |
Phrasals |
duygusal değişiklik yaşamak |
fall in v.
|
|
295 |
Phrasals |
duygusal çöküş yaşamak |
fall in v.
|
|
296 |
Phrasals |
duygusal çöküşe girmek |
fall in v.
|
|
297 |
Phrasals |
daha kötü bir duygusal duruma girmek |
fall in v.
|
|
298 |
Phrasals |
duygusal değişiklik yaşamak |
fall into v.
|
|
299 |
Phrasals |
duygusal çöküş yaşamak |
fall into v.
|
|
300 |
Phrasals |
duygusal çöküşe girmek |
fall into v.
|
|
301 |
Phrasals |
daha kötü bir duygusal duruma girmek |
fall into v.
|
|
302 |
Phrasals |
(birinden) sosyal/duygusal olarak soğumak |
pull away from (someone or something) v.
|
|
303 |
Phrasals |
(birinden) sosyal/duygusal olarak kendini geri çekmek |
pull away from (someone or something) v.
|
|
304 |
Phrasals |
birini fiziksel, zihinsel, duygusal bir duruma sokmak |
send into (something or some place) v.
|
|
305 |
Phrasals |
birini fiziksel, zihinsel, duygusal bir duruma sevk etmek |
send into (something or some place) v.
|
|
306 |
Phrasals |
duygusal olarak etkilemek |
take away v.
|
|
307 |
Phrasals |
(birini) sürekli duygusal olarak etkilemek |
pinch at (someone) v.
|
|
308 |
Phrasals |
duygusal olarak bağlı olmak |
attach to v.
|
|
309 |
Phrasals |
ruhsal/duygusal bir sorunla baş etmeye çalışmak |
exorcise out of v.
|
|
310 |
Phrasals |
ruhsal/duygusal bir sorunu içinden atmaya çalışmak |
exorcise out of v.
|
|
311 |
Phrasals |
(duygusal anlamda) dağılmak |
fall to (something) v.
|
|
312 |
Phrasals |
(duygusal anlamda) darmadağın olmak |
fall to (something) v.
|
|
313 |
Phrasals |
(biriyle/bir şeyle) duygusal bağı giderek zayıflamak/kopmak |
grow away from (someone or something) v.
|
|
314 |
Phrasals |
(birini duygusal/zihinsel/ruhsal) bir alana sokmak |
tap (one) into (something) v.
|
|
315 |
Phrasals |
(biriyle duygusal/zihinsel/ruhani) bir alan arasında bağlantı kurmak |
tap (one) into (something) v.
|
|
Colloquial |
|
316 |
Colloquial |
bir kararı etkileyen öznel ve duygusal unsur |
gut factor n.
|
|
317 |
Colloquial |
duygusal karşılık |
warm fuzzy n.
|
|
318 |
Colloquial |
filmlerde olacak kadar etkileyici/duygusal bir hareket |
hollywood moment n.
|
|
319 |
Colloquial |
filmlerde olacak kadar etkileyici/duygusal bir an |
hollywood moment n.
|
|
320 |
Colloquial |
belirli konularda çabuk tetiklenen duygusal ve koyu liberal kimse |
knee jerk liberal n.
|
|
321 |
Colloquial |
aşırı derecede mutsuz, kafası karışmış veya duygusal olarak dengesiz kimse |
mess n.
|
|
322 |
Colloquial |
(duygusal açıdan veya yorgunluktan) bunalmış kimse |
mess n.
|
|
323 |
Colloquial |
tıbbi tedaviye ihtiyacı olmayıp güven duymak için veya duygusal sorunlar nedeniyle doktora giden kimseler |
worried well n.
|
|
324 |
Colloquial |
duygusal birliktelik olmayıp sadece cinsel ilişki yaşanan arkadaş |
friend with benefits n.
|
|
325 |
Colloquial |
birini bir yerinden (kalbinden, midesinden) duygusal/hissiyat olarak vurmak |
get one right here v.
|
|
326 |
Colloquial |
duygusal bağ kurmak |
get involved v.
|
|
327 |
Colloquial |
duygusal ilişki kurmak |
get involved v.
|
|
328 |
Colloquial |
birine duygusal olarak bağlanmak |
hook up v.
|
|
329 |
Colloquial |
birinin üzerinde derin duygusal etkisi olmak |
do things to somebody v.
|
|
330 |
Colloquial |
çok duygusal olmak |
wig v.
|
|
331 |
Colloquial |
duygusal sorunlara sebep olmak |
hang up v.
|
|
332 |
Colloquial |
duygusal sorunları olmak |
hang up v.
|
|
333 |
Colloquial |
duygusal gelmek |
hit different v.
|
|
334 |
Colloquial |
duygusal gelmek |
hit hard v.
|
|
335 |
Colloquial |
duygusal olarak dengesiz |
teched adj.
|
|
336 |
Colloquial |
duygusal olarak dengesiz |
tetched adj.
|
|
337 |
Colloquial |
duygusal olarak açık ve samimi |
touchy-feely adj.
|
|
338 |
Colloquial |
duygusal olmayan |
hard-headed adj.
|
|
339 |
Colloquial |
aşırı duygusal |
drippy adj.
|
|
340 |
Colloquial |
aşırı duygusal |
sudsy adj.
|
|
341 |
Colloquial |
(birinin) duygusal/zihinsel durumu |
where (one) is at expr.
|
|
342 |
Colloquial |
(birinin) duygusal/zihinsel konumu |
where (one) is at expr.
|
|
343 |
Colloquial |
(birinin) içerisinde bulunduğu duygusal/zihinsel durum |
where (one) is at expr.
|
|
344 |
Colloquial |
(birinin) duygusal/zihinsel durumu |
where (one's) head is at expr.
|
|
345 |
Colloquial |
(birinin) duygusal/zihinsel konumu |
where (one's) head is at expr.
|
|
346 |
Colloquial |
(birinin) içerisinde bulunduğu duygusal/zihinsel durum |
where (one's) head is at expr.
|
|
347 |
Colloquial |
birinin duygusal/zihinsel durumu |
where someone's head is at expr.
|
|
348 |
Colloquial |
birinin içerisinde bulunduğu duygusal/zihinsel durum |
where someone's head is at expr.
|
|
Idioms |
|
349 |
Idioms |
duygusal destek amacıyla edinilen evcil hayvan |
emotional support dog/cat n.
|
|
350 |
Idioms |
duygusal kaçamak |
emotional affair n.
|
|
351 |
Idioms |
duygusal yük |
excess baggage n.
|
|
352 |
Idioms |
duygusal bir an |
hallmark moment n.
|
|
353 |
Idioms |
duygusal ve zihinsel olarak güçlülük |
heart of oak n.
|
|
354 |
Idioms |
duygusal bir an |
kodak moment n.
|
|
355 |
Idioms |
duygusal ağırlığı/önemi olan anlamlara da gelen kelime |
loaded word n.
|
|
356 |
Idioms |
ilişkileri duygusal olarak aşırı bağımlı, muhtaç kimse |
clinging vine n.
|
|
357 |
Idioms |
duygusal/dramatik/hassas yazılara odaklanan/yazılar üzerinde uzmanlaşmış yazar/gazeteci |
sob sister n.
|
|
358 |
Idioms |
fazla duygusal kadın |
sob sister n.
|
|
359 |
Idioms |
duygusal karşılık |
warm and fuzzy n.
|
|
360 |
Idioms |
aşırı duygusal rol yapmak |
chew on the scenery v.
|
|
361 |
Idioms |
aşırı duygusal rol yapmak |
chew up the scenery v.
|
|
362 |
Idioms |
duygusal anlamda mahvolmak |
come undone v.
|
|
363 |
Idioms |
(olmadık zamanda) duygusal olmak |
let one's emotions show v.
|
|
364 |
Idioms |
(duygusal anlamda) darmadağın olmak |
fall to pieces v.
|
|
365 |
Idioms |
duygusal olarak etkilenmek |
hit me (right) in the feels v.
|
|
366 |
Idioms |
duygusal açıdan yaralanmak |
get a bloody nose v.
|
|
367 |
Idioms |
birini bir yerinden (kalbinden, midesinden) duygusal/hissiyat olarak vurmak |
gets one right here v.
|
|
368 |
Idioms |
(birine) duygusal, romantik, cinsel açıdan bağlanmak |
get involved (in or with someone) v.
|
|
369 |
Idioms |
küçük bir duygusal tepki vermek |
bat an eye v.
|
|
370 |
Idioms |
küçük bir duygusal tepki vermek |
bat an eyelash v.
|
|
371 |
Idioms |
küçük bir duygusal tepki vermek |
bat an eyelid v.
|
|
372 |
Idioms |
çok duygusal olmak |
have a heart of glass v.
|
|
373 |
Idioms |
duygusal karar vermemek |
have a hard head v.
|
|
374 |
Idioms |
aşırı duygusal tepkilere bağlı hareket etmemek |
have both oars in the water v.
|
|
375 |
Idioms |
birinden/bir şeyden artık duygusal olarak etkilenmemek |
harden your heart against somebody/something v.
|
|
376 |
Idioms |
(birini) duygusal olarak yıkmak |
rip (someone) in two v.
|
|
377 |
Idioms |
(birinin duygusal olarak) canını çok acıtmak/yakmak |
tear (someone) in two v.
|
|
378 |
Idioms |
duygusal yoğunluğu düşürmek |
lower the temperature v.
|
|
379 |
Idioms |
duygusal yoğunluğu artırmak |
raise the temperature v.
|
|
380 |
Idioms |
duygusal yoğunluğu düşürmek |
lower the temperature v.
|
|
381 |
Idioms |
duygusal yoğunluğu artırmak |
raise the temperature v.
|
|
382 |
Idioms |
(birine) fiziksel/duygusal ıstırap vermek |
eat (one) alive v.
|
|
383 |
Idioms |
aşırı duygusal rol yapmak |
chew the scenery v.
|
|
384 |
Idioms |
(duygusal anlamda) dağılmak |
fall to bits v.
|
|
385 |
Idioms |
(duygusal anlamda) darmadağın olmak |
fall to bits v.
|
|
386 |
Idioms |
duygusal olarak etkilenmez hale gelmek |
harden your heart v.
|
|
387 |
Idioms |
(olmadık zamanda) duygusal olmak |
let emotions show v.
|
|
388 |
Idioms |
duygusal olarak kendini kapatmak |
shut down emotionally v.
|
|
389 |
Idioms |
(bir şeyi) duygusal olarak kaldırmak |
take (something) like a man v.
|
|
390 |
Idioms |
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen yorgun |
ridden hard and put away wet [us] adj.
|
|
391 |
Idioms |
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen hırpalanmış |
ridden hard and put away wet [us] adj.
|
|
392 |
Idioms |
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen kötü muamele görmüş |
ridden hard and put away wet [us] adj.
|
|
393 |
Idioms |
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen yorgun |
ridden hard and put up wet [us] adj.
|
|
394 |
Idioms |
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen hırpalanmış |
ridden hard and put up wet [us] adj.
|
|
395 |
Idioms |
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen kötü muamele görmüş |
ridden hard and put up wet [us] adj.
|
|
396 |
Idioms |
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen yorgun |
rode hard and put away wet adj.
|
|
397 |
Idioms |
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen hırpalanmış |
rode hard and put away wet adj.
|
|
398 |
Idioms |
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen kötü muamele görmüş |
rode hard and put away wet adj.
|
|
399 |
Idioms |
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen yorgun |
rode hard and put up wet [us] adj.
|
|
400 |
Idioms |
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen hırpalanmış |
rode hard and put up wet [us] adj.
|
|
401 |
Idioms |
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen kötü muamele görmüş |
rode hard and put up wet [us] adj.
|
|
402 |
Idioms |
kişisel ve duygusal olarak çok önemli |
dear to (one's) heart expr.
|
|
403 |
Idioms |
duygusal tepki göstermeyen |
beyond some emotional response expr.
|
|
404 |
Idioms |
hiçbir duygusal tepki/belirti göstermeden |
without (even) batting an eyelash expr.
|
|
405 |
Idioms |
(duygusal olarak) yıkılmış/çökmüş |
to pieces expr.
|
|
406 |
Idioms |
duygusal/zihinsel durumu |
where head is at expr.
|
|
407 |
Idioms |
içerisinde bulunduğu duygusal/zihinsel durum |
where head is at expr.
|
|
Speaking |
|
408 |
Speaking |
(duygusal bir konuşmanın ardından) üzüldün mü/duygulandın mı sen? |
are you getting choked up? expr.
|
|
Trade/Economic |
|
409 |
Trade/Economic |
duygusal etken |
affective component n.
|
|
410 |
Trade/Economic |
duygusal emek |
emotional labor n.
|
|
411 |
Trade/Economic |
duygusal emek |
emotional labour n.
|
|
Law |
|
412 |
Law |
fiziksel ve duygusal travma |
pain and suffering [us] n.
|
|
Politics |
|
413 |
Politics |
duygusal kısıtlılık |
blunted affect n.
|
|
Media |
|
414 |
Media |
ilgi veya sempati uyandırma amacıyla kişileri duygusal yönden ele alan habercilik |
human interest n.
|
|
415 |
Media |
ilgi veya sempati uyandırma amacıyla kişileri duygusal yönden ele alan habercilik |
human-interest n.
|
|
416 |
Media |
aşırı duygusal sahne |
dramatic event n.
|
|
Mechanic |
|
417 |
Mechanic |
duygusal olarak etkilenmiş |
triggered adj.
|
|
Medical |
|
418 |
Medical |
duygusal destek köpeği |
therapy dog n.
|
|
419 |
Medical |
hastane, bakımevi ve benzeri kurumlarda insanlara duygusal yardım sağlamak üzere özel olarak eğitilmiş köpek |
therapy dog n.
|
|
420 |
Medical |
şiddetli zihinsel, duygusal stres veya fiziksel yaralanmadan etkilenen bireylerde travmanın tedavisi |
traumatology n.
|
|
421 |
Medical |
duygusal yeme |
emotional eating n.
|
|
422 |
Medical |
duygusal yüklü öyküsel bellek |
emotionally valenced declarative memory n.
|
|
423 |
Medical |
duygusal refleks |
affective reflex n.
|
|
424 |
Medical |
duygusal dengesizlik |
dyscrasy n.
|
|
425 |
Medical |
zihinsel ve duygusal bozukluğa sahip çocukların tedavisi |
orthogenics n.
|
|
Anatomy |
|
426 |
Anatomy |
beynin temporal lobunda yer alan, motivasyon ve duygusal davranışta önemli rol oynayan badem şekilli yapı |
amygdala n.
|
|
427 |
Anatomy |
beynin temporal lobunda yer alan, motivasyon ve duygusal davranışta önemli rol oynayan badem şekilli yapı |
corpus amygdaloideum n.
|
|
428 |
Anatomy |
beynin temporal lobunda yer alan, motivasyon ve duygusal davranışta önemli rol oynayan badem şekilli yapı |
amygdaloid nucleus n.
|
|
429 |
Anatomy |
beyindeki duygusal davranışla işlevsel olarak bağlantılı sinir yapıları sistemi |
visceral brain n.
|
|
430 |
Anatomy |
beyindeki duygusal davranışla işlevsel olarak bağlantılı sinir yapıları sistemi |
limbic brain n.
|
|
Psychology |
|
431 |
Psychology |
mental hastalıkları ve duygusal durum bozukluklarını ilaç vermektense konuşarak tedavi etmeye yönelik psikoterapi şekli |
talk therapy n.
|
|
432 |
Psychology |
kişinin olay karşısında verdiği, duygusal tutumunu gösteren yanıt |
reaction n.
|
|
433 |
Psychology |
belli bir olay, nesne ya da fikre harcanan duygusal enerji |
cathexis n.
|
|
434 |
Psychology |
kişiyi yorgun ve elden ayaktan düşüren bir duygusal rahatsızlık |
nervous exhaustion n.
|
|
435 |
Psychology |
çevresel değişimin neden olduğu duygusal veya varoluşsal sıkıntı |
solastalgia n.
|
|
436 |
Psychology |
belirli bir yere karşı hissedilen duygusal bağlantı |
topophilia n.
|
|
437 |
Psychology |
akılcı duygusal terapi |
rational emotive therapy n.
|
|
438 |
Psychology |
akut duygusal refleks |
acute affective reflex n.
|
|
439 |
Psychology |
akılcı duygusal sağaltım |
rational emotive therapy n.
|
|
440 |
Psychology |
ciddi duygusal rahatsızlık |
serious emotional disturbance n.
|
|
441 |
Psychology |
duygusal boşalma ile rahatlama terapisi |
cathartic therapy n.
|
|
442 |
Psychology |
duygusal katılık |
affective rigidity n.
|
|
443 |
Psychology |
duygusal ikirciklik |
affective ambivalence n.
|
|
444 |
Psychology |
duygusal dengesizlik |
neuroticism n.
|
|
445 |
Psychology |
duygusal boşalma |
abreaction n.
|
|
446 |
Psychology |
duygusal uzaklaşma |
affective withdrawal n.
|
|
447 |
Psychology |
duygusal rahatsızlık |
affective disorder n.
|
|
448 |
Psychology |
duygusal katılım |
affective-commitment n.
|
|
449 |
Psychology |
duygusal halusinasyon |
affective hallucination n.
|
|
450 |
Psychology |
duygusal alışkanlık |
affective habituation n.
|
|
451 |
Psychology |
duygusal amnezi |
affective amnesia n.
|
|
452 |
Psychology |
duygusal tip |
feeling type n.
|
|
453 |
Psychology |
duygusal sığlaşma |
affective flattening n.
|
|
454 |
Psychology |
duygusal uyarılma |
emotional arousal n.
|
|
455 |
Psychology |
duygusal düzensizlik |
affective dysregulation n.
|
|
456 |
Psychology |
duygusal telkin |
affective suggestion n.
|
|
457 |
Psychology |
duygusal ayrılık |
affective separation n.
|
|
458 |
Psychology |
duygusal uyarılma |
affective arousal n.
|
|
459 |
Psychology |
duygusal hastalık |
affective illness n.
|
|
460 |
Psychology |
duygusal spektrum |
affective spectrum n.
|
|
461 |
Psychology |
duygusal doyum |
emotional satisfaction n.
|
|
462 |
Psychology |
duygusal psikoz |
affective psychosis n.
|
|
463 |
Psychology |
duygusal okuryazarlık |
emotional literacy n.
|
|
464 |
Psychology |
duygusal nesneler |
affective objects n.
|
|
465 |
Psychology |
duygusal yönden tatmin |
intrinsic satisfaction n.
|
|
466 |
Psychology |
duygusal donukluk |
affective slumber n.
|
|
467 |
Psychology |
doğum sonrası duygusal rahatsızlıklar |
postpartum emotional disturbances n.
|
|
468 |
Psychology |
duygusal baskı |
emotional pressure n.
|
|
469 |
Psychology |
duygusal ödömoni |
affective eudaimonia n.
|
|
470 |
Psychology |
duygusal gelişim |
emotional development n.
|
|
471 |
Psychology |
duygusal tezat |
affective contrast n.
|
|
472 |
Psychology |
duygusal kıt akıllılık |
affective feeble-mindedness n.
|
|
473 |
Psychology |
duygusal uyumsuzluk |
affective disharmony n.
|
|
474 |
Psychology |
duygusal tükenme |
emotional exhaustion n.
|
|
475 |
Psychology |
duygusal davranış |
affective behaviors n.
|
|
476 |
Psychology |
duygusal sıcaklık |
emotional warmth n.
|
|
477 |
Psychology |
duygusal stres |
emotional stress n.
|
|
478 |
Psychology |
duygusal öğrenme |
affective learning n.
|
|
479 |
Psychology |
duygusal yönden doyum |
intrinsic satisfaction n.
|
|
480 |
Psychology |
duygusal gerilim |
emotional stress n.
|
|
481 |
Psychology |
duygusal yoksunluk |
emotional deprivation n.
|
|
482 |
Psychology |
duygusal alan |
affective domain n.
|
|
483 |
Psychology |
duygusal bulaşma |
emotional contagion n.
|
|
484 |
Psychology |
duygusal nörobilim |
affective neuroscience n.
|
|
485 |
Psychology |
duygusal zeka testleri |
emotional intelligence tests n.
|
|
486 |
Psychology |
duygusal bozukluk |
emotional dysregulation n.
|
|
487 |
Psychology |
duygusal bozukluk |
affect dysregulation n.
|
|
488 |
Psychology |
duygusal sıkıntı |
emotional distress n.
|
|
489 |
Psychology |
duygusal labilite |
emotional lability n.
|
|
490 |
Psychology |
duygusal stres kaynaklı zihin yorgunluğu |
encephalasthenia n.
|
|
491 |
Psychology |
duygusal şarlatanlık |
sentimental humbug n.
|
|
492 |
Psychology |
duygusal yük |
emotional baggage n.
|
|
493 |
Psychology |
duygusal rahatlama |
emotional relief n.
|
|
494 |
Psychology |
duygusal rahatlama |
cathartic release n.
|
|
495 |
Psychology |
duygusal bireycilik |
affective individualism n.
|
|
496 |
Psychology |
duygusal eylem |
affectual action n.
|
|
497 |
Psychology |
duygusal olarak dengesiz kişilik bozukluğu (ddkb) |
emotionally unstable personality disorder (eupd) n.
|
|
498 |
Psychology |
kapan duygusal |
idiopathic n.
|
|
499 |
Psychology |
mevsime bağlı duygusal rahatsızlık |
seasonal affective disorder n.
|
|
500 |
Psychology |
şartlı duygusal tepki |
conditioned emotion n.
|
|