English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | distinctive adj. | farklı | ||
She wears very distinct perfume. Çok farklı bir parfüm kullanıyor. More Sentences |
||||
General | distinctive adj. | kendine özgü | ||
What about genuine cooperation on equal terms and respecting the distinctive nature of each partner? Eşit şartlarda ve her ortağın kendine özgü doğasına saygı göstererek gerçek bir iş birliğine ne dersiniz? More Sentences |
||||
General | distinctive adj. | belirgin | ||
Wine has a very distinctive smell. Şarabın çok belirgin bir kokusu vardır. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | distinctive n. | ayırt edici özellik | ||
Japan has many distinctive traits. Japonya'nın birçok ayırt edici özelliği vardır. More Sentences |
||||
General | ||||
General | distinctive adj. | karakteristik | ||
General | distinctive adj. | ayırıcı | ||
General | distinctive adj. | ayrıcı | ||
General | distinctive adj. | kolaylıkla ayırt edilebilen | ||
General | distinctive adj. | özgün | ||
General | distinctive adj. | özel | ||
General | distinctive adj. | ayırt edici | ||
General | distinctive adj. | ayıran | ||
General | distinctive adj. | zarif | ||
General | distinctive adj. | diğerlerinden ayrı | ||
General | distinctive adj. | seçkin | ||
Law | ||||
Law | distinctive adj. | belirleyici | ||
Linguistics | ||||
Linguistics | distinctive n. | ayırıcı nitelik | ||
Linguistics | distinctive n. | ayırıcı özellik | ||
Linguistics | distinctive n. | (ibranicede) duraklı aksan | ||
Linguistics | distinctive adj. | anlam ayırıcı | ||
Linguistics | distinctive adj. | ayırıcı | ||
Linguistics | distinctive adj. | telaffuzun anlamını farklılaştırabilen | ||
Linguistics | distinctive adj. | telaffuz edileni farklı yapan | ||
Linguistics | distinctive adj. | ayrıştırıcı | ||
Linguistics | distinctive adj. | (işaretli sözcük) kendisinden sonra gelen sözcükten ayrılan |