| English | Turkish | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | affluence n. | zenginlik | ||
|
For us Europeans, this cow is, of course, a symbol of affluence. Biz Avrupalılar için bu inek elbette bir zenginlik sembolüdür. More Sentences |
||||
| General | affluence n. | refah | ||
|
The affluence of the United States is often contrasted with the poverty of undeveloped countries. Amerika Birleşik Devletleri'nin refahı genellikle gelişmemiş ülkelerin yoksulluğu ile karşılaştırılır. More Sentences |
||||
| General | affluence n. | çokluk | ||
| General | affluence n. | varsıllık | ||
| General | affluence n. | bolluk | ||
| General | affluence n. | varlık | ||
| General | affluence n. | servet | ||
| General | affluence n. | akış | ||
| General | affluence n. | akıntı | ||
| Ottoman Turkish | ||||
| Ottoman Turkish | affluence n. | mebzul | ||
| English | Turkish | |
|---|---|---|
| Colloquial | ||
| Colloquial | under the affluence of incohol expr. | under the influence of alcohol ifadesinin heceleri yer değiştirilerek yapılan mizahi telaffuzu |
| Colloquial | under the affluence of incohol expr. | sarhoş |
| Colloquial | under the affluence of incohol expr. | alkol etkisi altında |
| Colloquial | under the affluence of incohol expr. | alkolün etkisinde |
| Colloquial | under the affluence of incohol expr. | alkollü |
| Trade/Economic | ||
| Trade/Economic | affluence trap n. | bir ülkenin zenginleştikçe artan ihtiyaçları karşılamak için daha fazla doğal kaynak kullanması |
| Trade/Economic | affluence trap n. | çevre tahribatı kapanı/tuzağı |
| Modern Slang | ||
| Modern Slang | affluence trap n. | ailelerin, çiftlerin zenginliğe ulaştıktan sonra artan ödemelerini karşılamak için daha çok çalışmak zorunda kalması |
| Modern Slang | affluence trap n. | zenginlik kapanı |
