| Englisch | Türkisch | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Common Usage | theft n. | hırsızlık | ||
|
A protectionist sugar fortress Europe amounts to theft from the poorest people in Africa. Korumacı bir şeker kalesi Avrupa, Afrika'nın en yoksul insanlarından hırsızlık anlamına geliyor. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | theft n. | çalma | ||
|
Many politicians were accused of corruption, voter fraud and theft of public money. Birçok politikacı yolsuzluk, seçmen dolandırıcılığı ve kamu parasını çalmakla suçlandı. More Sentences |
||||
| General | theft n. | hırsızlık | ||
|
The complaints are staggering and include a faulty inventory and many thefts. Şikâyetler şaşırtıcıdır ve hatalı envanter ve çok sayıda hırsızlığı içermektedir. More Sentences |
||||
| Trade/Economic | ||||
| Trade/Economic | theft n. | hırsızlık | ||
|
Thefts like those which have recently occurred in Germany are a warning signal in this respect. Yakın zamanda Almanya'da meydana gelenler gibi hırsızlıklar bu açıdan bir uyarı sinyalidir. More Sentences |
||||
| Law | ||||
| Law | theft n. | hırsızlık | ||
|
However, there is no such thing as negligent fraud or negligent theft. Ancak, ihmalkar dolandırıcılık veya ihmalkar hırsızlık diye bir şey yoktur. More Sentences |
||||
| Common Usage | ||||
| Common Usage | theft n. | çalınma | ||
| General | ||||
| General | theft n. | aşırma | ||
| General | theft n. | arakçılık | ||
| General | theft n. | çalınma | ||
| Law | ||||
| Law | theft n. | sirkat | ||
| Baseball | ||||
| Baseball | theft n. | beysbolda kaybedilen alan | ||
