Türkisch | Englisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | hırsızlık yapmak | steal v. | ||
They caught him stealing. Onu hırsızlık yaparken yakaladılar. More Sentences |
||||
General | ||||
General | hırsızlık yapmak | steal v. | ||
He isn't the kind of person who steals. O hırsızlık yapan biri değil. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | hırsızlık yapmak | steal v. | ||
A person who steals deserves punishment. Hırsızlık yapan kişi cezalandırılmayı hak eder. More Sentences |
||||
General | ||||
General | hırsızlık yapmak | rob v. | ||
General | hırsızlık yapmak | commit a theft v. | ||
General | hırsızlık yapmak | thieve v. | ||
General | hırsızlık yapmak | depredate v. | ||
General | hırsızlık yapmak | condiddle [dialect] [uk] v. | ||
General | hırsızlık yapmak | poach v. | ||
General | hırsızlık yapmak | strike [obsolete] v. | ||
Colloquial | ||||
Colloquial | hırsızlık yapmak | relieve v. | ||
Idioms | ||||
Idioms | hırsızlık yapmak | have sticky fingers v. | ||
Archaic | ||||
Archaic | hırsızlık yapmak | rieve v. | ||
Archaic | hırsızlık yapmak | smouch [uk] v. | ||
Slang | ||||
Slang | hırsızlık yapmak | hustle v. |
Türkisch | Englisch | |
---|---|---|
General | ||
General | (küçük çapta) hırsızlık yapmak | appropriate v. |
General | (özellikle mağazalarda veya yankesicilikle) hırsızlık yapmak | boost v. |
Idioms | ||
Idioms | (hırsızlık yapmak amacıyla) bir yeri gözetlemek | case the joint v. |
British Slang | ||
British Slang | hırsızlık yapmak için mağazaya araçla dalan kişi | ram-raider n. |