Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | selling n. | satış | ||
The ban on irresponsible selling must, therefore, be maintained as a principle crucial to fair commercial practice. Bu nedenle sorumsuz satış yasağı, adil ticari uygulamalar için hayati önem taşıyan bir ilke olarak muhafaza edilmelidir. More Sentences |
||||
General | ||||
General | selling n. | satış | ||
The buying market, the selling market, the national market, the regional market? Alış piyasası mı, satış piyasası mı, ulusal piyasa mı, bölgesel piyasa mı? More Sentences |
||||
General | selling n. | satıcılık | ||
General | selling n. | satı | ||
General | selling n. | satım | ||
General | selling adj. | yok satan | ||
General | selling adj. | satılan | ||
General | selling adj. | satılabilir | ||
General | selling adj. | satış işi yapan | ||
General | selling adj. | satan | ||
General | selling adj. | satış işleri ile uğraşan | ||
General | selling adj. | satış yapan | ||
General | selling adj. | satıma ait veya ilgili | ||
General | selling adj. | satışa ait veya ilgili | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | selling v. | satmak |