rural - Türkisch Englisch Wörterbuch

rural

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "rural" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 21 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
rural adj. kırsal
Their mansion is in a tranquil rural setting.
Yaşadıkları konak sakin bir kırsal bölgededir.

More Sentences
General
rural adj. kırsal
In our countries it goes without saying that projects in rural and urban areas are developed by the stakeholders.
Ülkelerimizde kırsal ve kentsel alanlardaki projelerin paydaşlar tarafından geliştirildiğini söylemeye gerek yoktur.

More Sentences
rural adj. taşra gibi
Compared to here, the city I'm from almost seems rural.
Burayla kıyaslandığında, benim geldiğim şehir neredeyse taşra gibi görünüyor.

More Sentences
Trade/Economic
rural adj. kırsal
Our rural recovery and urban rehabilitation programmes are providing over 3 million person-days of work this year alone.
Kırsal kurtarma ve kentsel rehabilitasyon programlarımız sadece bu yıl 3 milyon işgününden fazla iş sağlamaktadır.

More Sentences
Common Usage
rural adj. taşra
General
rural n. taşrada yaşayan kimse
rural adj. köye ait
rural adj. köy yaşamına ait
rural adj. tarımsal
rural adj. kırsal alanda yaşayan
rural adj. tarım ile uğraşan
rural adj. sadelikten yana olan
rural adj. basit tutan
rural adj. sade
rural adj. düz
rural adj. yalın
rural adj. minimal
Trade/Economic
rural adj. bölgesel
Agriculture
rural adj. çiftçilik ile ilgili
rural adj. çiftçiliğe ait
rural adj. çiftçilik ile ilişkilendirilen

Bedeutungen, die der Begriff "rural" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 190 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
rural area n. kırsal alan
It is no good talking about putting money into Community schemes and improving public transport in rural areas.
Topluluk programlarına para yatırmaktan ve kırsal alanlarda toplu taşımayı iyileştirmekten bahsetmek iyi değildir.

More Sentences
rural population n. kırsal nüfus
But it is difficult for companies to reach rural populations.
Ancak şirketlerin kırsal nüfusa ulaşması zordur.

More Sentences
rural development n. kırsal kalkınma
This section on rural development is extremely important but its importance is equally greatly overlooked.
Kırsal kalkınmayla ilgili bu bölüm son derece önemli ancak önemi de aynı ölçüde göz ardı ediliyor.

More Sentences
rural economic development n. kırsal ekonomik kalkınma
Agriculture, agrarian reform and rural economic development should be top priority areas for EU assistance.
Tarım, tarım reformu ve kırsal ekonomik kalkınma AB yardımı için en öncelikli alanlar olmalıdır.

More Sentences
rural areas n. kırsal bölgeler
Democracy cannot filter from the presidential palace down to the rural areas.
Demokrasi cumhurbaşkanlığı sarayından kırsal bölgelere kadar inemiyor.

More Sentences
rural region n. kırsal bölge
The multifunctionality of the rural regions can thus be strengthened and increased.
Böylece kırsal bölgelerin çok işlevliliği güçlendirilebilir ve arttırılabilir.

More Sentences
rural life n. kırsal yaşam
Fishing is one of the mainstays of rural life in Scotland.
Balıkçılık, İskoçya'da kırsal yaşamın temel dayanaklarından biridir.

More Sentences
rural poverty n. kırsal yoksulluk
For many donors, including the European Commission, rural poverty is a multidimensional issue.
Avrupa Komisyonu da dahil olmak üzere pek çok donör için kırsal yoksulluk çok boyutlu bir meseledir.

More Sentences
Trade/Economic
rural area n. kırsal alan
We agree that the rural areas should be seen as targeted units.
Kırsal alanların hedeflenen birimler olarak görülmesi gerektiği konusunda hemfikiriz.

More Sentences
rural development n. kırsal kalkınma
You will understand why the Committee on Agriculture and Rural Development voted for this proposal unanimously.
Tarım ve Kırsal Kalkınma Komitesi'nin bu öneriyi neden oybirliğiyle kabul ettiğini anlayacaksınız.

More Sentences
rural population n. kırsal nüfus
We must learn the lessons from this terrible blight to our countryside, farmers and the rural population.
Kırsal kesime, çiftçilerimize ve kırsal nüfusumuza yönelik bu korkunç beladan dersler çıkarmalıyız.

More Sentences
rural development n. kırsal kalkınma
Unfortunately, the Committee on Agriculture and Rural Development has rejected this proposal.
Ne yazık ki Tarım ve Kırsal Kalkınma Komitesi bu teklifi reddetmiştir.

More Sentences
Politics
rural community n. kırsal toplum
Where I come from in Northern Ireland the rural community is falling apart.
Kuzey İrlanda'da geldiğim yerde kırsal toplum dağılıyor.

More Sentences
rural community n. kırsal topluluk
That there is particularly deep-seated frustration among rural communities is no secret.
Kırsal topluluklar arasında özellikle derin bir hayal kırıklığı olduğu bir sır değildir.

More Sentences
rural population n. kırsal nüfus
The rural population of the European Union will rise by 165% and rural land by 43%.
Avrupa Birliği'nin kırsal nüfusu %165, kırsal arazisi ise %43 oranında artacaktır.

More Sentences
rural district n. kırsal bölge
The by-products industry employs tens of thousands of people around Europe, mainly in rural districts.
Yan ürünler endüstrisi, Avrupa'da, çoğunlukla kırsal bölgelerde olmak üzere on binlerce kişiye istihdam sağlamaktadır.

More Sentences
Construction
rural infrastructure n. kırsal altyapı
Without investment in Europe's rural infrastructure, the EU would not function as it does today.
Avrupa'nın kırsal altyapısına yatırım yapılmasaydı, AB bugünkü işlevini yerine getiremezdi.

More Sentences
rural area n. kırsal alan
Women play a decisive part in the economic development of rural areas.
Kadınlar kırsal alanların ekonomik kalkınmasında belirleyici bir rol oynamaktadır.

More Sentences
Geography
rural population n. kırsal nüfus
We need to invest in helping the rural population to have a stake in their local economies.
Kırsal nüfusun kendi yerel ekonomilerinde pay sahibi olmalarına yardımcı olmak için yatırım yapmalıyız.

More Sentences
General
rural population n. köy topluluğu
rural depopulation n. köyden kente göç
rural conditions n. kırsal durumlar
rural women n. köy kadınları
rural schools n. köy okulları
rural land use n. kırsal arazi kullanımı
rural sociology n. kırsal sosyoloji
rural condition n. kırsal durum
rural education n. köy eğitimi
rural poor n. kırsal yoksulluk
rural population n. kırsal topluluk
women in rural development n. kırsal kalkınmada kadınlar
rural area n. kır
ministry of agriculture and rural areas n. tarım ve köyişleri bakanlığı
rural settlement n. kırsal yerleşim
rural industries n. kırsal endüstri
rural sociology n. köy sosyolojisi
rural population n. kır toplumları
rural development projects n. kırsal kalkınma projeleri
rural sociology n. kır sosyolojisi
rural style n. karmaşık özellikler göstermeyen tarz
rural style n. kırsal bölge stili
rural credit n. kırsal kredi
rural families n. köy aileleri
rural children n. köy çocukları
agricultural and rural development n. tarım ve kırsal kalkınma
rural-village sociology n. kırsal sosyoloji
rural-urban migration n. köyden kente göç
rural-village sociology n. köy sosyolojisi
rural zone n. kırsal bölge
rural planning n. kırsal planlama
rural society n. kırsal toplum
rural switch n. kırsal alan santralı
urban and rural areas n. kentsel ve kırsal alanlar
turkey's rural areas n. türkiye'nin kırsal kesimleri
rural diesel n. kırsal motorin
rural settings n. kırsal yerleşimler
rural style adj. kırsal bölge özelliği gösteren
rural style adj. alelade
semi rural adj. yarı kırsal
rural-to-urban adj. kırdan kente
rural-based adj. taşra bazlı
Phrasals
cogitate on something [rural] v. bir şey hakkında düşünmek
cogitate on something [rural] v. tefekkürde bulunmak
cogitate on something [rural] v. bir şey hakkında enine boyuna düşünmek
Colloquial
chunk something [rural] n. bir şeyi atmak
chunk something [rural] n. bir şeyi fırlatmak
chunk something [rural] n. bir şeyi savurmak
the hind end of creation [rural] n. anasının nikahında
the hind end of creation [rural] n. fizan
the hind end of creation [rural] n. ıssız yer
the hind end of creation [rural] n. cehennemin dibi
the hind end of creation [rural] n. kuş uçmaz kervan geçmez
the hind end of creation [rural] n. allahın unuttuğu yer
the hind end of creation [rural] n. dağ başı
the hind end of creation [rural] n. dünyanın öbür ucu
the hind end of creation [rural] n. kör itin öldüğü (yer)
that beats something all to pieces [rural] v. bir şeyden çok daha iyi olmak
that beats something all to pieces [rural] v. bir şeyi sollamak
that beats something all to pieces [rural] v. bir şeyin tozunu attırmak
that beats something all to pieces [rural] v. bir şeyden gömlek gömlek üstün olmak
haul off and do something [rural] v. gaza gelip bir şey yapmak
haul off and do something [rural] v. fevrice bir şey yapmak
do someone (down) [rural] v. birine kötü davranmak
just fell off the turnip truck [rural] expr. okumamış
just fell off the turnip truck [rural] expr. eğitimsiz
just fell off the turnip truck [rural] expr. bilgisiz
just fell off the turnip truck [rural] expr. köylü
just fell off the turnip truck [rural] expr. saf ve tecrübesiz
just fell off the turnip truck [rural] expr. gözünü yeni açmış
just fell off the turnip truck [rural] expr. dünyadan bir haber
just fell off the turnip truck [rural] expr. dünyadan pek haberi olmayan
you're dern tootin'! [rural] expr. aynen öyle, haklısın
hurtin' for something [rural] expr. bir şeye ihtiyacı olan
hurtin' for something [rural] expr. bir şeyin yokluğunu/eksikliğini çeken
is all [rural] expr. hepsi bu
is all [rural] expr. sadece
Idioms
(all) het up [rural] adj. çok sinirli
(all) het up [rural] adj. küplere binmiş
(all) het up [rural] adj. çileden çıkmış
(all) het up [rural] adj. çok üzgün
(all) het up [rural] adj. çok canı sıkkın
(the good) lord willing and the creek don't rise [rural] expr. her şey yolunda giderse
(the good) lord willing and the creek don't rise [rural] expr. her şey iyi giderse
(the good) lord willing and the creek don't rise [rural] expr. allah izin verirse
(the good) lord willing and the creek don't rise [rural] expr. herhangi bir aksilik çıkmazsa
(the good) lord willing and the creek don't rise [rural] expr. kısmetse
you can bet the farm (on someone or something) [rural] expr. (birinden/bir şeyden) emin olabilirsin
Trade/Economic
common agricultural and rural policy for europe n. avrupa ortak tarımsal ve kırsal politikası
integrated rural development n. bütünleştirilmiş kırsal kalkınma
rural planning n. kırsal planlama
rural credit n. kırsal kredi
rural employment n. kırsal istihdam
rural employment n. kır kesiminde çalışma
rural investment n. kırsal yatırım
rural development projects n. kırsal kalkınma projeleri
instrument for pre-accession-rural development n. katılım öncesi kırsal kalkınma aracı
rural economic development n. kırsal ekonomik kalkınma
rural development n. köylük yerlerin kalkındırılması
rural exodus n. köyden kente akın
rural economist n. tarım ekonomisti
ministry of agriculture and rural affairs n. tarım ve köyişleri bakanlığı
rural credit n. tarım kredisi
rural bank n. tarımı destekleme bankası
rural bank n. ziraat bankası
rfd (rural free delivery) abrev. kırsal bölgeye yapılan ücretsiz teslimat
Politics
rdc (rural district council) n. kırsal bölge konseyi
european agricultural fund for rural development n. avrupa kırsal kalkınma için tarım fonu
rural refugee n. kırsaldaki mülteciler
rural development committee n. kırsal kalkınma komitesi
directorate-general for agriculture and rural development n. tarım ve kırsal kalkınma genel müdürlüğü
rural refugees n. taşrada oturan mülteciler
agriculture and rural development n. tarım ve kırsal kalkınma
committee on agricultural structures and rural development n. tarımsal yapılar ve kırsal kalkınma komitesi
cpre (council for the protection of rural england) abrev. kırsal ingiltere'yi koruma komisyonu
Institutes
department of rural development and credits n. kırsal kalkınma ve kredilendirme daire başkanlığı
general directorate of rural services n. köy hizmetleri genel müdürlüğü
general provincial directorate of rural services n. köy hizmetleri il müdürlüğü
general directorate for rural services n. köy hizmetleri genel müdürlüğü
directorate of rural services n. köy hizmetleri müdürlüğü
agriculture and rural development support institution n. tarım ve kırsal kalkınmayı destekleme kurumu
technical centre for agricultural and rural cooperation n. tarımsal ve kırsal işbirliği teknik merkezi
the ministry of agriculture and rural affairs n. tarım ve köy işleri bakanlığı
special accession programme for agriculture and rural development n. tarımsal ve kırsal kalkınma için özel katılım programı
ministry of agriculture and rural affairs n. tarım ve köyişleri bakanlığı
special accession programme for agriculture and rural development n. tarımsal ve kırsal kalkınmaya yönelik özel katılım programı
ministry of agriculture, food and rural affairs n. tarım, gıda ve köyişleri bakanlığı
committee on agriculture, forestry and rural affairs n. tarım orman ve köyişleri komisyonu
agriculture and rural development support institution n. tarım ve kırsal kalkınmayı destekleme kurumu
agricultural and rural development support institution n. tarım ve kırsal kalkınmayı destekleme kurumu
ministry of agriculture and rural affairs n. tarım ve köy işleri bakanlığı
Tourism
rural tourism n. kırsal turizm
rural tourism activities n. kırsal turizm faaliyetleri
Telecom
rural service area n. kırsal hizmet alanı
integrated rural telematics n. tümleşik kırsal telematik
Construction
rural cadastre n. arazi kadastrosu
rural depopulation n. kırsal bölge nüfus azalımı
rural dwelling n. kırsal konut
rural development n. kırsal gelişme
rural depopulation n. kente akın
rural road n. köy yolu
Automotive
advanced rural transportation systems n. ileri kırsal alan ulaştırma düzenleri
Transportation
rural delivery [new zealand] n. (kırsal bölgede) kargo hizmeti
rural route n. (kırsal ücretsiz kargo alanında) kargo sevkiyat güzergahı
rural delivery route n. (kırsal ücretsiz kargo alanında) kargo sevkiyat güzergahı
Medical
rural health n. kırsal kesim sağlığı
Agriculture
rural worker n. kırsal kesimde çalışan işçi
rural worker n. tarım işçisi
horizontal rural development plan n. yatay kırsal kalkınma planı
rural engineering n. ziraat mühendisliği
Social Sciences
rural-urban-transformation n. kırsal-kentsel dönüşüm
Education
rural science n. tarım, biyoloji, ekoloji ve ilgili alanları içine alan çalışma alanı
rural studies n. tarım, biyoloji, ekoloji ve ilgili alanları içine alan çalışma alanı
Religious
rural dean n. köy papazı
rural dean n. taşra papazı
rural deanery n. taşra papazının makamı
rural deanery n. taşra papazının evi
rural deanery n. taşra papazının bölgesi
Geography
rural economy n. kırsal ekonomi
rural valley n. pensilvanya eyaletinde yerleşim yeri
rural hall n. north carolina eyaletinde yerleşim yeri
rural retreat n. virginia eyaletinde yerleşim yeri
Military
rural guard n. köy korucusu
Theatre
rural play n. köy oyunu
Abbreviation
rea (rural electrification act) n. kırsal elektrifikasyon yasası
Slang
jeff [rural] [us] n. beyaz kimse
jeff [rural] [us] n. beyaz adam/kadın
damn it to blue blazes! [rural] exclam. kahretsin
damn it to blue blazes! [rural] exclam. tüh be
damn it to blue blazes! [rural] exclam. olacak iş mi bu ya
damn it to blue blazes! [rural] exclam. hadi be