profound

Bedeutungen von dem Begriff "profound" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 21 Ergebniss(e)

	Kategorie	Englisch	Türkisch
General
1	General	profound adj.	çok derin
Tom couldn't shake the feeling that something profound was about to happen. Tom çok derin bir şey olacağı hissinden kurtulamıyordu. More Sentences
2	General	profound adj.	büyük
Firstly, there have been profound delays in the implementation of SAPARD. İlk olarak, SAPARD'ın uygulanmasında büyük gecikmeler yaşanmıştır. More Sentences
3	General	profound adj.	temel
His novel touches on something profound in human psychology. Romanı insan psikolojisindeki temel bir konuya değiniyor. More Sentences
4	General	profound adj.	derin
As an artist, she had a profound influence on her contemporaries. Bir sanatçı olarak çağdaşları üzerinde derin bir etkisi olmuştu. More Sentences
5	General	profound adj.	bilgili
She was a profound scholar who was held in high esteem by the science world. Bilim dünyasında büyük saygı gören bilgili bir akademisyendi. More Sentences
6	General	profound adj.	etkili
The consequences are profound. Sonuçları çok etkilidir. More Sentences
7	General	profound adj.	tam
He suffered profound hearing loss after the explosion. Patlamanın sonrasında tam işitme kaybı yaşamıştır. More Sentences
Common Usage
8	Common Usage	profound adj.	engin
General
9	General	profound adj.	derya
10	General	profound adj.	içe işleyen
11	General	profound adj.	bilge
12	General	profound adj.	şiddetli
13	General	profound adj.	meselelerin özünü kavrayan
14	General	profound adj.	içine işleyen
15	General	profound adj.	yoğun
16	General	profound adj.	sorunların derinliğine inen
17	General	profound adj.	içten
18	General	profound adj.	derinden
19	General	profound adj.	doğru düzgün
Colloquial
20	Colloquial	profound adj.	adamakıllı
Medical
21	Medical	profound n.	profund

Bedeutungen, die der Begriff "profound" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 12 Ergebniss(e)

	Kategorie	Englisch	Türkisch
General
1	General	profound knowledge n.	engin bilgi
The report clearly reflects his profound knowledge of the subject. Rapor, konu hakkındaki engin bilgisini açıkça yansıtmaktadır. More Sentences
2	General	profound changes n.	köklü değişiklikler
The free-trade area will bring about profound changes to Lebanese commerce. Serbest ticaret bölgesi Lübnan ticaretine köklü değişiklikler getirecektir. More Sentences
Common Usage
3	Common Usage	profound knowledge n.	sonsuz bilgi
General
4	General	profound changes n.	büyük değişiklikler
5	General	profound changes n.	geniş kapsamlı değişiklikler
6	General	profound effect n.	büyük etki
7	General	profound desire n.	yoğun/derin istek
8	General	profound experience n.	engin tecrübe
9	General	profound experience n.	engin deneyim
10	General	not to be a profound matter v.	derinliği olmamak
Speaking
11	Speaking	my profound thanks to expr.	en içten teşekkürlerimi sunarım
Medical
12	Medical	profound mental retardation n.	aşırı zeka geriliği