olduğunu - Türkisch Englisch Wörterbuch

olduğunu

Bedeutungen von dem Begriff "olduğunu" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 1 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
olduğunu whether conj.
I've forgotten whether it was Saturday or Sunday.
Cumartesi mi Pazar mı olduğunu unuttum.

More Sentences

Bedeutungen, die der Begriff "olduğunu" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
kestirmek (ne olduğunu) make out v.
We couldn't make out what she wanted.
Onun ne istediğini kestiremedik.

More Sentences
kabul etmek (bir şeyin doğru olduğunu) yield v.
The EU will then have to yield to the terms imposed by Poland, the last country to resist acceptance.
Bu durumda AB, kabul etmemekte direnen son ülke olan Polonya'nın dayattığı şartlara boyun eğmek zorunda kalacaktır.

More Sentences
öyle olduğunu düşünmek think so v.
I should think so.
Öyle olduğunu düşünmeliyim.

More Sentences
ne olduğunu sormak ask what happened v.
The citizens ask what happens if the criteria are not met.
Vatandaşlar, kriterler karşılanmazsa ne olacağını soruyor.

More Sentences
(zor/kolay) olduğunu düşünmek call v.
I thought there was already a song called Kismet.
Ben Kısmet adlı bir şarkının zaten olduğunu düşündüm.

More Sentences
olduğunu belli etmek identify v.
I want to blend in with society but my accent still identifies me as a foreigner here.
Topluma karışıp uyum sağlayayım diyorum ama aksanım buraya yabancı olduğumu hâlâ belli ediyor.

More Sentences
öyle (olduğunu düşünmüyorum) so adv.
"Should we get more gas?" "I don't think so."
"Biraz daha mı benzin almamız lazım?" "Bana öyle gelmiyor."

More Sentences
Colloquial
(birinin) kim olduğunu bilmek know (someone) v.
I think it is appropriate that other people should know who they are.
Diğer insanların da kim olduklarını bilmelerinin uygun olacağını düşünüyorum.

More Sentences
General
var olduğunu farzetme presupposition n.
alarmın çalmasından sonra sürekli kalkmak zorunda olduğunu bilerek uyuma durumu unprotected sleep n.
bir şeyin sahtesini yapıp orijinal olduğunu ileri sürme forgery n.
bir şeyin sahtesini yapıp orijinal olduğunu ileri süren kimse forger n.
sırıtış (birinin kendinden memnun olduğunu gösteren) smirk n.
yanlış olduğunu kanıtlama rebuttal n.
güneşin evrenin merkezi olduğunu düşünen inanış heliocentricity n.
suç işlendiğinde başka yerde olduğunu kanıtlama alibi n.
kitabın kime ait olduğunu gösteren yafta ex-libris n.
-in nasıl olduğunu of how n.
(bir hipotezin) yanlış olduğunu gösterme disconfirmation n.
yanlış olduğunu gösterme disconfirmation n.
yanlış olduğunu ispatlama disconfirmation n.
bilgisayar oyunlarında bir oyunun konusunun ve temel oyun mekaniğinin ne kadar iyi tasarlanmış ve oyunda ne kadar verimli bir şekilde uygulanmış olduğunu ifade eden sözcük gameplay n.
insanlığın adem-öncesi bir başlangıcı olduğunu ileri süren dini görüş preadamism n.
iki müzik grubunun ya da müzisyenin kimin daha iyi olduğunu görmek için karşı karşıya gelmesi rock off n.
evrenin anlamsız olduğunu savunan kimse absurdist n.
beyazların diğer ırklardan daha üstün olduğunu ve toplumu yöntenen kesim olması gerektiğini savunan ırkçı düşünce white supremacy n.
alanında uzman olduğunu düşünen kimse self-proclaimed expert n.
yeterince olduğunu bilme yedasentience n.
bir nesne veya kelimenin ne olduğunu en fazla yirmi soru sorarak tahmin etmeye çalışılan bir oyun twenty questions n.
bir yerin birahane olduğunu işaret eden direk alepole n.
bir yerin birahane olduğunu işaret eden direk alestake n.
tıp bilgisine sahip olduğunu iddia eden vasıfsız kimse medicaster n.
ne tür bir eylemin gerekli veya ilgili olduğunu belirtmek için kullanılan en uygun terim word n.
ölüm veya cenaze olduğunu bildirmek üzere dakikada bir çalınan çan minute bell n.
doğadaki hareketin çeşitli biçimlerinin tek bir gücün tezahürleri olduğunu ileri süren kuram monodynamism n.
(bir şeyin kullanıma hazır halde olduğunu ilan eden) açılış seremonisi christening n.
bir konuyu yeterince anlamak için tarihi farkındalığın önemli olduğunu savunan görüş historicism n.
reform gerçekleştirmenin imkansızlığını ve sosyalizmi getirmenin tek yolunun devrimsel faaliyetler olduğunu öne süren kimse impossibilist n.
günün hangi saatinde olduğunu göstermesi için güneş saati ile teçhiz edilmiş küçük cep pusulası compass dial n.
evrenin büyüklüğü içinde kendinin ne kadar küçük ve önemsiz bir varlık olduğunu hissetme duygusu occhiolism n.
maddenin doğasının tüm fenomenlerin kaynağı olduğunu ileri süren doktrin pamphysicism n.
eserin incelenmesi veya tasarlanmasında bağlamın önemli olduğunu vurgulayan teori contextualism n.
her şeyin kaderle önceden belirlenmiş olduğunu savunan doktrin fatalism n.
komik olduğunu sanan moruk pantaloon n.
(özellikle kanada'da) paranın sahici olduğunu belirten yuvarlak ve renkli noktalar planchette n.
her şeye hakkı olduğunu sanan kimse entitled person n.
her şeye hakkı olduğunu sanma entitlement n.
tüm maddelerin yaşamsal kuvvet taşıdığı ve her yaşamsal faaliyetin ise ruhun bir işlevi olduğunu öne süren eski bir teori stahlism n.
kimin olduğunu çıkarmak identify v.
babası olduğunu onaylamak legitimatize v.
bir şey birinin belirli bir gruba ait olduğunu göstermek stamp someone as v.
yanlış olduğunu göstermek explode v.
kimin olduğunu söylemek identify v.
saatin kaç olduğunu anlamak tell the time v.
ne olduğunu söylemek identify v.
yasa dışı olduğunu beyan etmek criminalize v.
yanılmış olduğunu itiraf etmek swallow one's words v.
birinin (bir başkası) olduğunu zannetmek put someone down as v.
kim olduğunu söylemek identify v.
bir problemle karşı karşıya olduğunu kabullenmek face the music v.
ne olduğunu çıkarmak identify v.
birşeyin güvenilir olduğunu temin etmek vouch for v.
dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek teach somebody a lesson v.
ne mal olduğunu anlamak see through somebody v.
insanların bildiklerinin yanlış olduğunu göstermek amacıyla durum ile ilgili doğruları açıklamak set the record straight v.
kim olduğunu saptamak identify v.
kim olduğunu tespit etmek identify v.
kimin olduğunu saptamak identify v.
kimin olduğunu tespit etmek identify v.
gerçek olduğunu gizlemek belie v.
yanılmış olan birine bir şeyin gerçekten nasıl olduğunu söylemek put someone right about v.
kim olduğunu çıkarmak place v.
haksız olduğunu kanıtlamak (suçlama vb'nin) repulse v.
ne olduğunu tespit etmek identify v.
zarfın üstüne posta damgasını veya posta ücretinin ödenmiş olduğunu gösteren işareti basmak frank v.
yanılmış olan birine bir şeyin gerçekten nasıl olduğunu söylemek set someone right about v.
hangisinin hangisi olduğunu ayırt etmek tell which is which v.
sevilmeyen birinde olumlu bir niteliğin olduğunu kabul etmek credit someone with v.
birine dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek let someone have it v.
babası olduğunu onaylamak legitimate v.
babası olduğunu onaylamak legitimize v.
haklı olduğunu ispat etmek deraign v.
ne olduğunu saptamak identify v.
doğru olduğunu kabul etmek (hakim bir şeyin) sustain v.
insanların bildiklerinin yanlış olduğunu göstermek amacıyla durum ile ilgili gerçekleri dile getirmek put the record straight v.
ne olduğunu kestirmek make out v.
yanlış olduğunu göstermek give the lie to v.
doğru olduğunu kabul etmek accept the trueness of something v.
doğru olduğunu kabul etmek accept the correctness of something v.
dünyanın kaç bucak olduğunu anlamak learn by bitter experience v.
dünyanın kaç bucak olduğunu anlamak öğrenmek learn by bitter experience v.
yanlış olduğunu kanıtlamak disprove v.
saatin kaç olduğunu söylemek tell the time v.
razı olduğunu göstermek make overtures v.
olduğunu göstermek assert v.
öyle olduğunu düşünmek think likewise v.
-in ne olduğunu bilmek be a good judge of v.
-e sahip olduğunu sanmak credit with v.
-in nasıl bir şey olduğunu anlamak size up v.
-in nasıl bir biri olduğunu anlamak size up v.
suçlu olduğunu göstermek incriminate v.
itiraz edip yanlış olduğunu ispatlamaya çalışmak contest v.
-e razı olduğunu belirten bazı adımlar atmak make overtures for v.
kendisinin şanslı olduğunu düşünmek consider oneself lucky v.
kendinin şanslı olduğunu düşünmek consider oneself lucky v.
yanlış olduğunu ispatlamak disconfirm v.
(bir hipotezin) yanlış olduğunu göstermek disconfirm v.
yanlış olduğunu göstermek disconfirm v.
ne olduğunu anlamaya çalışmak get a fix on v.
aynı koşulların var olduğunu kabul etmek would assume the same conditions v.
haklı olduğunu kanıtlamak prove one's case v.
saatin kaç olduğunu unutmak lose track of time v.
deli olduğunu ilan etmek attest officially to the insanity of v.
deli olduğunu ilan etmek certify/declare someone insane v.
ne olduğunu sormak ask what it is v.
yararını/yararlı olduğunu kanıtlamak prove a boon v.
sorumluluğun kendisinde olduğunu kabul etmek admit being responsible for v.
sorumluluğun kendisinde olduğunu kabul etmek accept/acknowledge that one is responsible for v.
birinin bir şeye uygun olduğunu düşünmek think someone fit for something v.
olay gecesi nerede olduğunu ispatlamak prove his whereabouts on the night in question v.
kim olduğunu öğrenmek için kapıyı açmak open the door to see who it is v.
neden ve nasıl olduğunu merak etmek wonder why and how v.
gizli olduğunu duyurmak classify v.
babası olduğunu onaylamak legitimatise v.
yasa dışı olduğunu beyan etmek criminalise v.
hazır olduğunu ifade etmek express one's readiness v.
birilerine yaptığı şeyin yanlış olduğunu söylemek admonish v.
(yetkili kişiye) geldiğini ve hizmete hazır olduğunu bildirmek report one's self v.
mutlu olduğunu düşünmek congratulate one's self v.
şanslı olduğunu düşünmek congratulate one's self v.
bir şeyle ilgili olduğunu açıklamak declare an interest v.
bir şeyle ilgili olduğunu açıklamak declare one's interest v.
bir şeyin nerede olduğunu bilmek know where something is at v.
kendisinin olduğunu kabul etmek avow [obsolete] v.
bir kimseye karşı üstün olduğunu hissettirmeye çalışmak pull v.
mantıksız olduğunu kanıtlamak unreason v.
(bir şey) olduğunu beyan etmek hold v.
etkili olduğunu kanıtlamak hold up v.
birinin eser sahibi olduğunu kabul etmek mother v.
haklı olduğunu ispatlamak right v.
kim olduğunu göstermek declare oneself v.
yasa dışı olduğunu kanıtlamak illegitimate v.
maliki olduğunu iddia etmek owe [dialect] [uk] v.
doğru olduğunu öne sürmek insist v.
var olduğunu farz etmek presuppose v.
sosyal olarak kabul edilebilir olduğunu beyan etmek civilise [obsolete] v.
sosyal olarak kabul edilebilir olduğunu beyan etmek civilize [obsolete] v.
birinin bir şeye sahip olduğunu kabul etmek concede v.
olanaksız olduğunu düşünmek doubt v.
asılsız olduğunu kanıtlamak falsify v.
yalan olduğunu ispatlamak falsify v.
(belgeyi) her bölümünün belgenin orijinaline ait olduğunu gösterecek şekilde bölmek indent v.
(gayrimeşru çocuğun) belirli bir adamdan olduğunu ilan etmek filiate v.
… olduğunu düşünmek find v.
(taksonomi kelimesinin) eş anlamlı olduğunu öne sürmek synonymize v.
olduğunu düşünmek hold v.
güvenilmez olduğunu kanıtlamak blast v.
bir kişinin homoseksüel olduğunu anlama yeteneğinden yoksun kimse homoblivious adj.
kim olduğunu belli etmeyen incognito adj.
dünyanın kaç bucak olduğunu anlayan worldly-wise adj.
yanlış olduğunu gösteren disconfirmatory adj.
yanlış olduğunu ispatlayan disconfirmatory adj.
ahlaki yönden neyin doğru neyin yanlış olduğunu söyleyen moralistic adj.
sadece maddi olayların anlaşılabileceğini ve manevi meselelerin veya onların nihai sebeplerinin bilinmesinin imkansız olduğunu düşünen nescient adj.
(katil/hırsız/aşık olduğunu) kabul eden self-confessed adj.
(katil/hırsız/aşık olduğunu) itiraf eden self-confessed adj.
bir şeyin doğal gidişatına uygun olduğunu varsayan matter-of-course adj.
içeriden alınmış bilgiye sahip olduğunu kanıtlayan wise to adj.
(birinin) dürüst olduğunu düşündüren (görünüş) honest adj.
reform gerçekleştirmenin imkansızlığını ve sosyalizmi getirmenin tek yolunun devrimsel faaliyetler olduğunu öne süren yorumlama biçimi ile ilgili impossibilist adj.
reform gerçekleştirmenin imkansızlığını ve sosyalizmi getirmenin tek yolunun devrimsel faaliyetler olduğunu öne süren yorumlama biçimine ait impossibilist adj.
her şeye hakkı olduğunu sanan entitled adj.
Phrasals
razı olduğunu belli etmek lay in for v.
nasıl biri olduğunu kestirmek size up v.
kendine ait olduğunu iddia etmek adopt (someone or something) as (something) v.
kendine ait olduğunu iddia etmek adopt something as something v.
olduğunu söylemek/demek describe (someone or something) as (something) v.
olduğunu söylemek/demek describe someone or something as something v.
başka bir şey olduğunu sanmak read (someone or something) as (someone or something) v.
(bir şeyin belli bir miktarda) olduğunu saptamak compute (something) at (some amount) v.
bir şeyin belli bir miktarda olduğunu saptamak compute something at something v.
eşcinsel, biseksüel olduğunu açıklamak come out v.
olduğunu düşünmek cast someone as something v.
olduğunu düşünmek chalk (something or someone) off v.
birinin ne mal olduğunu göstermek show someone up as something v.
doğru olduğunu düşünmek bend to v.
doğru olduğunu düşünmek bend towards v.
ne olduğunu anlamadan gelip geçmek cruise by v.
olduğunu düşünmek peg (one) down as (something) v.
olduğunu düşünmek peg down v.
olduğunu düşünmek/sanmak set down v.
önemsiz olduğunu ileri sürmek talk down v.
(birinin/bir şeyin bir özelliğinden dolayı) çok değerli/kıymetli olduğunu düşünmek trim (something) from (something else) v.
birinin dışarıda olduğunu öğrenmek find (someone or something) out v.
birinin dışarıda olduğunu öğrenmek find someone out v.
(birinin veya bir şeyin bir yerde) olduğunu söylemek place (someone or something) at (some place) v.
(birinin veya bir şeyin bir yerde) olduğunu belirlemek place (someone or something) at (some place) v.
(birinin veya bir şeyin bir yerde) olduğunu keşfetmek place (someone or something) at (some place) v.
(birinin veya bir şeyin bir yerde) olduğunu anlamak place (someone or something) at (some place) v.
(birinin veya bir şeyin bir yerde) olduğunu göstermek place (someone or something) at (some place) v.
(birinin veya bir şeyin bir yerde) olduğunu kanıtlamak place (someone or something) at (some place) v.
arayıp işe gelemeyecek kadar hasta olduğunu söylemek bang something in v.
telefon edip hasta olduğunu söyleyerek/bahane ederek işe gitmemek bang something in v.
güvende olduğunu düşündürmek lull into v.
birinin/bir şeyin bir şey olduğunu fark etmek recognize someone or something for something v.
birinin/bir şeyin bir şey olduğunu tespit etmek recognize someone or something for something v.
birinin/bir şeyin bir şey olduğunu hatırlamak recognize someone or something for something v.
birinin/bir şeyin ne çeşit biri/bir şey olduğunu hatırlamak recognize someone or something for something v.
(bitkibilimi veya biyolojide) ne olduğunu tespit etmek key out v.
(birinin/kendinin bir şeyde) suçsuz olduğunu kanıtlamak vindicate (someone or oneself) of (something) v.
(birinin/kendinin bir şeyde) suçsuz olduğunu ispat etmek vindicate (someone or oneself) of (something) v.
birinin bir şeyde suçsuz olduğunu kanıtlamak vindicate someone of something v.
birinin suçsuz olduğunu ispat etmek vindicate someone of something v.
(birine bir şeyin) doğru olduğunu ispatlamaya çalışmak justify (something) to (one) v.
hayal edilen, planlanan, istenen bir şeyin olduğunu görmek live out v.
(birinin) bir şey olduğunu belirlemek name (one) as v.
olduğunu ilan etmek acknowledge as v.
başarılı olduğunu kanıtlamak work out v.
etkili olduğunu kanıtlamak work out v.
yeterli olduğunu kanıtlamak work out v.
birinin/bir şeyin yanlış olduğunu göstermek argue against someone or something v.
birinin yanlışının farkında olduğunu söylemek call on v.
arkada ne olduğunu görmek için kafasını çevirmek look round v.
(bir şeyin birinin/kendinin) olduğunu bildirmek/söylemek claim (something) for (oneself or something) v.
(bir şeyin birinin/kendinin) olduğunu iddia/ilan etmek claim (something) for (oneself or something) v.
(bir şeyin birinin/bir şeyin) olduğunu bildirmek/söylemek claim something for someone or something v.
(bir şeyin birinin/bir şeyin) olduğunu iddia/ilan etmek claim something for someone or something v.
(birine/bir şeye) karşı olduğunu ortaya koymak come out against (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) arkasında olduğunu dile getirmek come out for (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) arkasında olduğunu dile getirmek come out in favor of (someone or something) v.
(belli bir miktarda) olduğunu saptamak compute at v.
bir suçla biri arasında/bir suçluyla bir olay arasında bağlantı olduğunu iddia etmek connect someone or something (up) to someone or something v.
bir suçla biri arasında/bir suçluyla bir olay arasında bağlantı olduğunu iddia etmek connect someone or something (up) with someone or something v.
birinin ne olduğunu ortaya dökmek cut someone down (to size) v.
birinin ne olduğunu ortaya dökmek take someone down (to size) v.
olduğunu söylemek/demek describe as v.
-e olduğunu söylemek/demek describe to v.
(birinin) nasıl olduğunu sormak enquire after (one) v.
çözümsüz olduğunu bildirmek give up v.
(birinin/bir şeyin) suçlu olduğunu açıklamak find against (someone or something) v.
dışarıda olduğunu öğrenmek find out v.
(bir şeyin nasıl olduğunu, başarıldığını) araştırmak game out v.
birine/bir şeye ne olduğunu öğrenmek/duymak hear about someone or something v.
biriyle/bir şeyle bağlantısı olduğunu düşünmek identify (oneself) with someone or something v.
(birinin bir şeyle) ilişiği/alakası olduğunu göstermek implicate (someone) in (something) v.
'-e (bir şeyin) doğru olduğunu ispatlamaya çalışmak justify to v.
(birinin/bir şeyin) kim/ne olduğunu bilmek know of (someone or something) v.
(birinin) ne olduğunu anlayabilmek look through (one) v.
(birinin/bir şeyin bir şey) olduğunu göstermek mark (someone or something) as (something) v.
(birinin/bir şeyin bir şey) olduğunu göstermek mark (someone or something) down as (something) v.
(birinin bir şey) olduğunu düşünmek peg (one) as (something) v.
(birinin bir şey) olduğunu düşünmek peg (one) for (something) v.
olduğunu düşünmek peg as v.
olduğunu sanmak read as v.
(birinin/bir şeyin) iç yüzünü/gerçekte ne olduğunu fark etmek recognize (someone or something) for what (someone or something) is v.
(bir şey) olduğunu hatırlamak recognize for v.
(bir şey) olduğunu tespit etmek recognize for v.
(bir şey) olduğunu fark etmek recognize for v.
(bir şey) olduğunu zannetmek run away with (something) v.
-in arkasında/öbür tarafında ne olduğunu görmek see around v.
perde arkasında ne olduğunu görmek/anlamak see around v.
(birinin/bir şeyin) kötü olduğunu göstermek speak against (someone or something) v.
(birini bir şey) olduğunu tahmin etmek take (one) for (something) v.
(birinin bir şey) olduğunu düşünmek take (one) for (something) v.
(birinin/bir şeyin bir şey) olduğunu düşünmek take (someone or something) as (something) v.
(birinin/bir şeyin bir şey) olduğunu sanmak/düşünmek take (someone or something) for (something) v.
'-de suçsuz olduğunu kanıtlamak vindicate of v.
'-de suçsuz olduğunu ispat etmek vindicate of v.
(bir şeyin) güvenilir olduğunu temin etmek vouch for (something) v.
Phrases
daha ne/nerede olduğunu anlamadan/fark etmeden before you know where you are adv.
daha ne/nerede olduğunu anlamadan/fark etmeden before you know it adv.
internette kimin ne olduğunu bilemezsin on the internet, nobody knows you're a dog expr.
içinde çok fazla korku olduğunu seziyorum I sense much fear in you (star wars - master yoda) expr.
nerede olduğunu bilmiyoruz we don't know his whereabouts expr.
riskin size ait olduğunu bilerek girin enter at your own risk expr.
başkasının yerinde olduğunu hayal etmiş/düşünen in someone else's place expr.
başkasının konumunda olduğunu hayal eden/düşünen in someone else's place expr.
internette kimse senin kim olduğunu bilmez on the Internet, nobody knows you're a dog expr.
yanlış olduğunu bile bile against one's better judgement expr.
yanlış olduğunu bile bile against your better judgement [uk] expr.
mantıksız olduğunu bile bile against your better judgement [uk] expr.
yanlış olduğunu bile bile against your better judgment [us] expr.
mantıksız olduğunu bile bile against your better judgment [us] expr.
yanlış olduğunu bile bile against your better judgement [uk] expr.
mantıksız olduğunu bile bile against your better judgement [uk] expr.
yanlış olduğunu bile bile against your better judgment [us] expr.
mantıksız olduğunu bile bile against your better judgment [us] expr.
Proverb
güvenilir olduğunu bildiğin insanlardan başkasına güvenmemelisin it's a foolish sheep that makes the wolf his confessor expr.
herkes kendi yolunun dikenli olduğunu düşünür every horse thinks its own pack heaviest
herkes kendi işinin zor olduğunu düşünür every horse thinks its own pack heaviest
bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim man is known by the company he keeps
herkes kendi derdinin en büyük olduğunu düşünür every horse thinks its own pack heaviest
bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim tell me with whom thou goest and i'll tell thee what thou doest
bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim tell me who you go with and I'll tell you who you are
müziğin sesini duyamayanlar dans edenlerin deli olduğunu düşünürler those who dance are considered insane by those who cannot hear the music
asla gerçek babanın kim olduğunu kesin olarak bilemezsin It is a wise child that knows its own father
iki yüzlü birine dost diye güvenmek, birinin düşman olduğunu açıkça bilmekten daha kötüdür a false friend is worse than an open enemy
iki yüzlü insanlara dost diye güvenmek, birinin düşman olduğunu açıkça bilmekten daha kötüdür false friends are worse than open enemies
arkadaşını söyle, kim olduğunu söyleyeyim a man is judged by the company he keeps
Colloquial
altının zenginlik simgesi olduğunu savunan kimse gold bug n.
altının zenginlik simgesi olduğunu savunan kimse goldbug n.
evrenin merkezinde olduğunu zannetme youniverse n.
sorunun yanlış/eksik olduğunu iddia ederek notunu değiştirtmeye çalışan öğrenci grade-grubber n.
dış etkilerin britanya kültürü ve kurumları için zararlı olduğunu düşünen kimse little englander n.
londra'nın radikal islamcı yuvası olduğunu düşünenlerin kullandığı bir ifade londonistan n.
dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek give merry hell v.
işin aslının öteki türlü olduğunu bilmek know different v.
işin aslının öteki türlü olduğunu bilmek know otherwise v.
nereli olduğunu bilmek know one’s hometown v.
nereli olduğunu bilmek know where he/she is from v.
söylenenin aksinin doğru olduğunu bilmek know otherwise v.
söylenenin aksinin doğru olduğunu bilmek know different v.
kendinin (bir şey) olduğunu söylemek call (oneself) a (something) v.
birinin (bir şeyi yapan, bir yerde olan) kişi olduğunu söylemek finger v.
birinin (bir şeyi yapan, bir yerde olan) kişi olduğunu belirtmek finger v.
olduğunu sanmak run away with the idea v.
olduğunu zannetmek run away with the idea v.
olduğunu sanmak run away with the notion v.
olduğunu zannetmek run away with the notion v.
arayıp işe gelemeyecek kadar hasta olduğunu söylemek bang in (sick) v.
telefon edip hasta olduğunu söyleyerek/bahane ederek işe gitmemek bang in (sick) v.
(bir şey) olmanın ne demek olduğunu bilmek know what it is to be (something) v.
(birinin/bir şeyin, biri/bir şey için) yeterince fit/zinde olduğunu düşünmek think (someone or something) is fit for (someone or something) v.
birinin bir şey için yeterince fit/zinde olduğunu düşünmek think someone fit for something v.
birinin bir şey için yeterince sağlıklı olduğunu düşünmek think someone fit for something v.
birinin bir şey için yeterince formunda olduğunu düşünmek think someone fit for something v.
birinin bir şey için yeterince kondisyonlu olduğunu düşünmek think someone fit for something v.
(birinin) suçlu olduğunu tespit etmek make (one) v.
birinin kim olduğunu ortaya çıkarmak/tespit etmek make someone v.
kimin kim olduğunu bilmek know who's who v.
eşcinsel olduğunu açıklamak out v.
eşcinsel olduğunu ifşa etmek out v.
(bir şeyin olacağını/olduğunu) kesin olarak bilmek be certain that (something will happen or is the case) v.
(mecazen) dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek murder v.
bir şey olmanın/yapmanın ne demek olduğunu bilmek know what it is to be/do something v.
kendin için neyin iyi olduğunu bilmek know what's good for you v.
neye ihtiyacın olduğunu bilmek know what's good for you v.
nerede olduğunu bilmek know where is at v.
birinin kim olduğunu saptamak make someone v.
(birine) neyin ne olduğunu anlatmak/söylemek tell (someone) what's what v.
daha ne/nerede olduğunu anlamadan/fark etmeden before you know where you are adv.
daha ne/nerede olduğunu anlamadan/fark etmeden before you know it adv.
bir kişi hakkında söylenen şeyin, diğer kimse için daha da fazla geçerli olduğunu vurgulayan ifade that goes double for expr.
frank loesser'ın aynı adı taşıyan şarkısına göndermeyle havanın soğuk olduğunu belirtmekte kullanılan tabir bico (baby, it's cold outside) expr.
frank loesser'ın aynı adı taşıyan şarkısına göndermeyle havanın soğuk olduğunu belirtmekte kullanılan tabir baby it’s cold outside expr.
ben (bir şeyin olacağını veya durumun böyle olduğunu) düşünüyorum the betting (line) is (that) expr.
ben (bir şeyin olacağını veya durumun böyle olduğunu) düşünüyorum the betting is that expr.
ben (bir şeyin olacağını veya durumun böyle olduğunu) düşünüyorum the betting is (that) expr.
bir şeyin ne kadar iyi olduğunu vurgulamak için kullanılan ifade lovely and (something) [uk] expr.
bir şeyin ne kadar iyi olduğunu vurgulamak için kullanılan ifade nice and (something) expr.
bunun ne olduğunu bilmem mi gerekiyor? am i supposed to know what it is? expr.
bir sorunun olduğunu kabullenmek ilk adımdır admitting you have a problem is the first step expr.
bir problemin olduğunu kabullenmek ilk adımdır admitting you have a problem is the first step expr.
haklı olduğunu göster show me you're right expr.
insanlar senin hatan olduğunu düşünüyor people think it's your fault expr.
olduğunu bir düşün make believe that... expr.
öyleyse bana ne olduğunu anlat then tell me what happened expr.
yanlış olduğunu bile bile against one's better judgment expr.
ancak sonra (… olduğunu görmek) only to (do something) expr.
(bir şey olduğunu) mu ima ediyorsun? (do) you mean to say (that) (something is the case)? expr.
yani (bir şey) olduğunu mu söylüyorsun? (do) you mean to say (that) (something is the case)? expr.
kim olduğunu açıklamayacağım (biri) who will remain nameless expr.
kim olduğunu açıklamayacağım biri who will/shall remain/be nameless expr.
kim olduğunu açıklamayacağım biri somebody will/shall remain/be nameless expr.
nerede olduğunu bilmiyorum four-oh-four (404) expr.
(birisi) gerçek karakterini/gerçekte kim olduğunu gösterebilir mi lütfen? will the real (someone) please stand up expr.
… gerçek karakterini/gerçekte kim olduğunu gösterebilir mi lütfen? will the real - please stand up expr.
(birisi) gerçek karakterini/gerçekte kim olduğunu gösterebilir mi lütfen? would the real (someone) please stand up expr.
sadece ne olduğunu anlatın just the facts, ma'am expr.
… olduğunu unutmamak bear in mind that... expr.
… olduğunu göz önünde bulundurmak bear in mind that... expr.
… olduğunu hesaba katmak bear in mind that... expr.
… olduğunu aklında bulundurmak bear in mind that... expr.
… olduğunu aklından çıkartmamak bear in mind that... expr.
(olduğunu) düşünme bile don't even think about it (happening) expr.
(olduğunu) aklına bile getirme don't even think about it (happening) expr.
(nasıl olduğunu, ne olduğunu) düşünmek bile istemiyorum I dread to think (how, what) expr.
(nasıl olduğunu, ne olduğunu ) düşünmek bile tüylerimi diken diken ediyor I dread to think (how, what) expr.
(nasıl olduğunu, ne olduğunu) düşünmek bile istemiyorum I shudder to think (how, what) expr.
(nasıl olduğunu, ne olduğunu ) düşünmek bile tüylerimi diken diken ediyor I shudder to think (how, what) expr.
(bir şeyin) en son ne zaman olduğunu hatırlamıyorum bile I can't remember the last time (something happened) expr.
kim olduğunu açıklamayacağım biri somebody, who will/shall remain/be nameless expr.
saatin kaç olduğunu biliyor musun? what time have you got? expr.
(tuvaletin/lavabonun nerede olduğunu sorarken) elini yüzünü nerede yıkayabilir? where (one) can wash up expr.
(tuvaletin/lavabonun nerede olduğunu sorarken) elimi yüzümü nerede yıkayabilirim? where can I can wash up? expr.
(biri) kim olduğunu sanıyor? who does (someone) think (they) are? expr.
Idioms
nasıl işlediğini bilmeseniz de belli bir amacı olduğunu bildiğiniz süreç ya da sistem a black box n.
birinin şikayet ve dertlerinin abartılı olduğunu belirtmek üzere kullanılan mecazi havlu/mendil crying towel n.
bir şeyden kaçmak için hasta olduğunu söyleme diplomatic flu n.
bir dolandırıcılığın parçası olarak dinî konularda kehanet sahibi olduğunu iddia eden kişi autem goggler [obsolete] n.
mükemmel olduğunu sanan şımarık genç adam little lord fauntleroy n.
mükemmel/her şeyde iyi olduğunu sanan beceriksiz genç adam little lord fauntleroy n.
güçsüz olduğunu hissettiği için yaşamında gelişme kaydedemeyen erkek omega male n.
her şeyin kendi sayesinde olduğunu düşünen kimse a fly on the wheel n.
bir şeyin iyi veya kötü, doğru veya yanlış olduğunu belirleyen test the acid test (of something) n.
bir şeyin iyi veya kötü, doğru veya yanlış olduğunu belirleyen test the litmus test [us] n.
doğru olduğunu varsaymak take something as read [brit] v.
durumun ne olduğunu tam olarak anlamak put one's finger on v.
şüpheli olduğunu farz etmek make it strange v.
ne mal olduğunu belli etmek show the cloven foot v.
aç olduğunu söylemek cry cupboard v.
hatalı olduğunu kabullenmemek make no apology for (something) v.
ne şanslı olduğunu bilmemek/anlamamak not know (one is) born v.
ne şanslı olduğunu bilmemek/anlamamak not know you are born v.
yarış veya maçın başlamasına hazır olduğunu göstermek için ayak veya elle başlama çizgisine dokunmak toe the mark v.
yarış veya maçın başlamasına hazır olduğunu göstermek için ayak veya elle başlama çizgisine dokunmak toe the line v.
ne kadar şanslı olduğunu görmemek/bilmemek/anlamamak not know (one is) born v.
ne kadar şanslı olduğunu görmemek/bilmemek/anlamamak not know you are born v.
(bir şey) olmanın ne demek olduğunu bilmek know what it is to be (something) v.
(…olmanın) ne demek olduğunu bilmek know what it is to be (something) v.
(bir şey) olduğunu iddia etmek make (someone or something) out to be (something) v.
(bir şey) olduğunu iddia etmek make something out to be (something else) v.
nereye gideceğini/nerede olduğunu bulmak find (one's) bearings v.
nereye gideceğini/nerede olduğunu bulmak find your bearings v.
nereye gideceğini/nerede olduğunu bulmak get your bearings v.
çok büyük/yüksek olasılıkla/ihtimalle (bir şey olacağını veya durumun öyle olduğunu) düşünmek bet (someone) a pound to a penny v.
ahlaken daha üst bir konumda olduğunu iddia etmek claim the moral high ground v.
ahlaken daha üst bir konumda olduğunu iddia etmek take the moral high ground v.
ahlaken daha üst bir konumda olduğunu iddia etmek seize the moral high ground v.
(doktor hastaya) sağlıklı olduğunu söylemek get the all-clear v.
(doktor hastaya) sağlıklı olduğunu söylemek give somebody the all-clear v.
aranıyor olduğunu anlamak see (one) coming v.
safın teki olduğunu anlamak see (one) coming v.
aranıyor olduğunu anlamak see someone coming v.
safın teki olduğunu anlamak see someone coming v.
kabahatli olduğunu kabul etmek acknowledge the corn v.
(durumun belli bir şekilde olduğunu birine) kanıtlamak prove to (one) that (something is the case) v.
(durumun belli bir şekilde olduğunu birine) göstermek prove to (one) that (something is the case) v.
dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek give (one) something to think about v.
ardında ne olduğunu anlamak see around something v.
arkasında/öbür tarafında ne olduğunu görmek see around something v.
birine patronun kim olduğunu göstermek show somebody who's boss v.
birinin gerçekte nasıl biri olduğunu anlamak see someone for what one really is v.
birinin ne mal olduğunu göstermek bring somebody/something down a peg (or two) v.
bir şeyin bedelinin/maliyetinin ne olduğunu anlamaya başlamak count the cost v.
birinin nasıl biri olduğunu anlamak ve onunla nasıl başa çıkacağını bilmek have the measure of someone v.
bir şeyin iç yüzünü/gerçekte ne olduğunu fark etmek recognize one for what one is v.
bebeği olduğunu/olacağını öğrenmek hear the patter of tiny feet v.
bir şeyin olması gerektiği gibi olduğunu düşünmek take for granted v.
bir şeyin iç yüzünü/gerçekte ne olduğunu fark etmek recognize something for what it is v.
birinin gerçekte nasıl biri olduğunu anlamak see someone for what one is v.
birinin ne mal olduğunu bilmek have somebody pegged v.
birinin ne mal olduğunu göstermek take somebody down a peg (or two) v.
birisinin mükemmel olduğunu düşünmek think someone is god's own cousin v.
birisinin mükemmel olduğunu düşünmek think someone hung the moon and stars v.
bir şeyi yapabilmek için önünün açık olduğunu görmek/fark etmek see your way clear to doing something v.
bir şeyin doğru olduğunu düşünmek ama emin olmamak have sneaking suspicion v.
bir şeyin kendisine ait olduğunu söylemek have dibs on something v.
çıkarının hangi yönde olduğunu bilmek know on which side one's bread is buttered v.
durumunun ne olduğunu bilmek know where someone stands v.
dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek have one's guts for garters v.
doğru olduğunu varsaymak give the benefit of the doubt v.
eşsincel olduğunu belirtmek/bildirmek come out of the closet v.
eşcinsel olduğunu söylemek come out of the closet v.
hangi tarafta/görüşte olduğunu netleştirmek make someone's position clear v.
hasta olduğunu söyleyip (ya da bahane edip) işe gitmemek call in sick v.
hasta olduğunu söyleyip (ya da bahane edip) işe gitmemek report in sick v.
iyi olduğunu kanıtlamak prove one's mettle v.
ile bir bağlantısı olduğunu düşünmek identify with v.
iyi olduğunu kanıtlamak prove/show your mettle v.
iyi olduğunu kanıtlamak show one's mettle v.
ne mal olduğunu anlamak get one's number v.
neyin ne olduğunu bilmek know the score v.
kişinin mutlu olduğunu belli edecek davranışlarda bulunması have a spring or a bounce in your step v.
neyin öncelikli olduğunu bilmek get one's priorities right v.
neyin ne olduğunu bilmek know what's what v.
ne mal olduğunu belli etmek show the cloven hoof v.
ne mal olduğunu göstermek show the cloven hoof v.
neyin ne olduğunu bilmek know what's going on v.
ne olduğunu ortaya dökmek cut down to size v.
neyin doğru neyin yanlış olduğunu doğru olarak belirlemek lay one's finger v.
neyin doğru neyin yanlış olduğunu doğru olarak belirlemek put one's finger v.
neyin ne olduğunu bilmek be on the ball v.
kabahatli/hatalı olduğunu düşünmemek make no apologies v.
ne olduğunu anlamak the scales fall from somebody's eyes v.
ne olduğunu bilmek have something at one's fingertips v.
neyin öncelikli olduğunu bilmek get one's priorities straight v.
karşı olduğunu göstermek take exception to v.
karşı olduğunu ortaya koymak come out against v.
neyin ne olduğunu bilmek be with it v.
suçlu olduğunu ispat etmek get the goods on someone v.
suçlu olduğunu ispat etmek have the goods on someone v.
parası olduğunu görmek see the colour of someone's money v.
razı olduğunu belirten bazı adımlar atmak make overtures about doing something v.
(bir konuda yeterli olduğunu) göstermek/ispat etmek/kanıtlamak earn your stripes v.
üzüntüsünü/mutsuz olduğunu belli etmemek put a brave face/front on v.
(mecazi) arkasında ne olduğunu anlamak see around something v.
... sız olduğunu fark etmek find oneself without v.
yanlış olduğunu göstermek argue against v.
(olaylar arasında bağlantı kurarak) durumun ne olduğunu anlamak put two and two together v.
ne kadar şanslı olduğunu bilmemek not know you are born [uk] v.
ne kadar şanslı olduğunu bilmemek not know you’re born [uk] v.
kendi argümanının/savunduğu fikrin karşısındakinden üstün olduğunu iddia etmek seize the moral high ground v.
tam olarak nerede olduğunu bulmak/anlamak find/get your bearings v.
bir problemi/hastalığı olduğunu anlamak find oneself with someone or something v.
neyin yanlış/farklı olduğunu tam olarak söyleyememek not put your finger on something v.
farklı/yanlış olanın tam ne olduğunu söyleyememek not put your finger on something v.
tam ne olduğunu söyleyememek not put your finger on something v.
tam ne olduğunu çıkaramamak not put your finger on something v.
neyin iyi neyin kötü olduğunu bilmemek not know (any) better v.