|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
kestirmek (ne olduğunu) |
make out v.
|
|
We couldn't make out what she wanted.
Onun ne istediğini kestiremedik.
More Sentences
|
2 |
General |
kabul etmek (bir şeyin doğru olduğunu) |
yield v.
|
|
The EU will then have to yield to the terms imposed by Poland, the last country to resist acceptance.
Bu durumda AB, kabul etmemekte direnen son ülke olan Polonya'nın dayattığı şartlara boyun eğmek zorunda kalacaktır.
More Sentences
|
3 |
General |
öyle olduğunu düşünmek |
think so v.
|
|
I should think so.
Öyle olduğunu düşünmeliyim.
More Sentences
|
4 |
General |
ne olduğunu sormak |
ask what happened v.
|
|
The citizens ask what happens if the criteria are not met.
Vatandaşlar, kriterler karşılanmazsa ne olacağını soruyor.
More Sentences
|
5 |
General |
(zor/kolay) olduğunu düşünmek |
call v.
|
|
I thought there was already a song called Kismet.
Ben Kısmet adlı bir şarkının zaten olduğunu düşündüm.
More Sentences
|
6 |
General |
olduğunu belli etmek |
identify v.
|
|
I want to blend in with society but my accent still identifies me as a foreigner here.
Topluma karışıp uyum sağlayayım diyorum ama aksanım buraya yabancı olduğumu hâlâ belli ediyor.
More Sentences
|
7 |
General |
öyle (olduğunu düşünmüyorum) |
so adv.
|
|
"Should we get more gas?" "I don't think so."
"Biraz daha mı benzin almamız lazım?" "Bana öyle gelmiyor."
More Sentences
|
Colloquial |
|
8 |
Colloquial |
(birinin) kim olduğunu bilmek |
know (someone) v.
|
|
I think it is appropriate that other people should know who they are.
Diğer insanların da kim olduklarını bilmelerinin uygun olacağını düşünüyorum.
More Sentences
|
General |
|
9 |
General |
var olduğunu farzetme |
presupposition n.
|
|
10 |
General |
alarmın çalmasından sonra sürekli kalkmak zorunda olduğunu bilerek uyuma durumu |
unprotected sleep n.
|
|
11 |
General |
bir şeyin sahtesini yapıp orijinal olduğunu ileri sürme |
forgery n.
|
|
12 |
General |
bir şeyin sahtesini yapıp orijinal olduğunu ileri süren kimse |
forger n.
|
|
13 |
General |
sırıtış (birinin kendinden memnun olduğunu gösteren) |
smirk n.
|
|
14 |
General |
yanlış olduğunu kanıtlama |
rebuttal n.
|
|
15 |
General |
güneşin evrenin merkezi olduğunu düşünen inanış |
heliocentricity n.
|
|
16 |
General |
suç işlendiğinde başka yerde olduğunu kanıtlama |
alibi n.
|
|
17 |
General |
kitabın kime ait olduğunu gösteren yafta |
ex-libris n.
|
|
18 |
General |
-in nasıl olduğunu |
of how n.
|
|
19 |
General |
(bir hipotezin) yanlış olduğunu gösterme |
disconfirmation n.
|
|
|
20 |
General |
yanlış olduğunu gösterme |
disconfirmation n.
|
|
21 |
General |
yanlış olduğunu ispatlama |
disconfirmation n.
|
|
22 |
General |
bilgisayar oyunlarında bir oyunun konusunun ve temel oyun mekaniğinin ne kadar iyi tasarlanmış ve oyunda ne kadar verimli bir şekilde uygulanmış olduğunu ifade eden sözcük |
gameplay n.
|
|
23 |
General |
insanlığın adem-öncesi bir başlangıcı olduğunu ileri süren dini görüş |
preadamism n.
|
|
24 |
General |
iki müzik grubunun ya da müzisyenin kimin daha iyi olduğunu görmek için karşı karşıya gelmesi |
rock off n.
|
|
25 |
General |
evrenin anlamsız olduğunu savunan kimse |
absurdist n.
|
|
26 |
General |
beyazların diğer ırklardan daha üstün olduğunu ve toplumu yöntenen kesim olması gerektiğini savunan ırkçı düşünce |
white supremacy n.
|
|
27 |
General |
alanında uzman olduğunu düşünen kimse |
self-proclaimed expert n.
|
|
28 |
General |
yeterince olduğunu bilme |
yedasentience n.
|
|
29 |
General |
bir nesne veya kelimenin ne olduğunu en fazla yirmi soru sorarak tahmin etmeye çalışılan bir oyun |
twenty questions n.
|
|
30 |
General |
bir yerin birahane olduğunu işaret eden direk |
alepole n.
|
|
31 |
General |
bir yerin birahane olduğunu işaret eden direk |
alestake n.
|
|
32 |
General |
tıp bilgisine sahip olduğunu iddia eden vasıfsız kimse |
medicaster n.
|
|
33 |
General |
ne tür bir eylemin gerekli veya ilgili olduğunu belirtmek için kullanılan en uygun terim |
word n.
|
|
34 |
General |
ölüm veya cenaze olduğunu bildirmek üzere dakikada bir çalınan çan |
minute bell n.
|
|
35 |
General |
doğadaki hareketin çeşitli biçimlerinin tek bir gücün tezahürleri olduğunu ileri süren kuram |
monodynamism n.
|
|
36 |
General |
(bir şeyin kullanıma hazır halde olduğunu ilan eden) açılış seremonisi |
christening n.
|
|
37 |
General |
bir konuyu yeterince anlamak için tarihi farkındalığın önemli olduğunu savunan görüş |
historicism n.
|
|
38 |
General |
reform gerçekleştirmenin imkansızlığını ve sosyalizmi getirmenin tek yolunun devrimsel faaliyetler olduğunu öne süren kimse |
impossibilist n.
|
|
39 |
General |
günün hangi saatinde olduğunu göstermesi için güneş saati ile teçhiz edilmiş küçük cep pusulası |
compass dial n.
|
|
|
40 |
General |
evrenin büyüklüğü içinde kendinin ne kadar küçük ve önemsiz bir varlık olduğunu hissetme duygusu |
occhiolism n.
|
|
41 |
General |
maddenin doğasının tüm fenomenlerin kaynağı olduğunu ileri süren doktrin |
pamphysicism n.
|
|
42 |
General |
eserin incelenmesi veya tasarlanmasında bağlamın önemli olduğunu vurgulayan teori |
contextualism n.
|
|
43 |
General |
her şeyin kaderle önceden belirlenmiş olduğunu savunan doktrin |
fatalism n.
|
|
44 |
General |
komik olduğunu sanan moruk |
pantaloon n.
|
|
45 |
General |
(özellikle kanada'da) paranın sahici olduğunu belirten yuvarlak ve renkli noktalar |
planchette n.
|
|
46 |
General |
her şeye hakkı olduğunu sanan kimse |
entitled person n.
|
|
47 |
General |
her şeye hakkı olduğunu sanma |
entitlement n.
|
|
48 |
General |
tüm maddelerin yaşamsal kuvvet taşıdığı ve her yaşamsal faaliyetin ise ruhun bir işlevi olduğunu öne süren eski bir teori |
stahlism n.
|
|
49 |
General |
kimin olduğunu çıkarmak |
identify v.
|
|
50 |
General |
babası olduğunu onaylamak |
legitimatize v.
|
|
51 |
General |
bir şey birinin belirli bir gruba ait olduğunu göstermek |
stamp someone as v.
|
|
52 |
General |
yanlış olduğunu göstermek |
explode v.
|
|
53 |
General |
kimin olduğunu söylemek |
identify v.
|
|
54 |
General |
saatin kaç olduğunu anlamak |
tell the time v.
|
|
55 |
General |
ne olduğunu söylemek |
identify v.
|
|
56 |
General |
yasa dışı olduğunu beyan etmek |
criminalize v.
|
|
57 |
General |
yanılmış olduğunu itiraf etmek |
swallow one's words v.
|
|
58 |
General |
birinin (bir başkası) olduğunu zannetmek |
put someone down as v.
|
|
59 |
General |
kim olduğunu söylemek |
identify v.
|
|
60 |
General |
bir problemle karşı karşıya olduğunu kabullenmek |
face the music v.
|
|
61 |
General |
ne olduğunu çıkarmak |
identify v.
|
|
62 |
General |
birşeyin güvenilir olduğunu temin etmek |
vouch for v.
|
|
63 |
General |
dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek |
teach somebody a lesson v.
|
|
64 |
General |
ne mal olduğunu anlamak |
see through somebody v.
|
|
65 |
General |
insanların bildiklerinin yanlış olduğunu göstermek amacıyla durum ile ilgili doğruları açıklamak |
set the record straight v.
|
|
66 |
General |
kim olduğunu saptamak |
identify v.
|
|
67 |
General |
kim olduğunu tespit etmek |
identify v.
|
|
68 |
General |
kimin olduğunu saptamak |
identify v.
|
|
69 |
General |
kimin olduğunu tespit etmek |
identify v.
|
|
70 |
General |
gerçek olduğunu gizlemek |
belie v.
|
|
71 |
General |
yanılmış olan birine bir şeyin gerçekten nasıl olduğunu söylemek |
put someone right about v.
|
|
72 |
General |
kim olduğunu çıkarmak |
place v.
|
|
73 |
General |
haksız olduğunu kanıtlamak (suçlama vb'nin) |
repulse v.
|
|
74 |
General |
ne olduğunu tespit etmek |
identify v.
|
|
75 |
General |
zarfın üstüne posta damgasını veya posta ücretinin ödenmiş olduğunu gösteren işareti basmak |
frank v.
|
|
76 |
General |
yanılmış olan birine bir şeyin gerçekten nasıl olduğunu söylemek |
set someone right about v.
|
|
77 |
General |
hangisinin hangisi olduğunu ayırt etmek |
tell which is which v.
|
|
78 |
General |
sevilmeyen birinde olumlu bir niteliğin olduğunu kabul etmek |
credit someone with v.
|
|
79 |
General |
birine dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek |
let someone have it v.
|
|
|
80 |
General |
babası olduğunu onaylamak |
legitimate v.
|
|
81 |
General |
babası olduğunu onaylamak |
legitimize v.
|
|
82 |
General |
haklı olduğunu ispat etmek |
deraign v.
|
|
83 |
General |
ne olduğunu saptamak |
identify v.
|
|
84 |
General |
doğru olduğunu kabul etmek (hakim bir şeyin) |
sustain v.
|
|
85 |
General |
insanların bildiklerinin yanlış olduğunu göstermek amacıyla durum ile ilgili gerçekleri dile getirmek |
put the record straight v.
|
|
86 |
General |
ne olduğunu kestirmek |
make out v.
|
|
87 |
General |
yanlış olduğunu göstermek |
give the lie to v.
|
|
88 |
General |
doğru olduğunu kabul etmek |
accept the trueness of something v.
|
|
89 |
General |
doğru olduğunu kabul etmek |
accept the correctness of something v.
|
|
90 |
General |
dünyanın kaç bucak olduğunu anlamak |
learn by bitter experience v.
|
|
91 |
General |
dünyanın kaç bucak olduğunu anlamak öğrenmek |
learn by bitter experience v.
|
|
92 |
General |
yanlış olduğunu kanıtlamak |
disprove v.
|
|
93 |
General |
saatin kaç olduğunu söylemek |
tell the time v.
|
|
94 |
General |
razı olduğunu göstermek |
make overtures v.
|
|
95 |
General |
olduğunu göstermek |
assert v.
|
|
96 |
General |
öyle olduğunu düşünmek |
think likewise v.
|
|
97 |
General |
-in ne olduğunu bilmek |
be a good judge of v.
|
|
98 |
General |
-e sahip olduğunu sanmak |
credit with v.
|
|
99 |
General |
-in nasıl bir şey olduğunu anlamak |
size up v.
|
|
100 |
General |
-in nasıl bir biri olduğunu anlamak |
size up v.
|
|
101 |
General |
suçlu olduğunu göstermek |
incriminate v.
|
|
102 |
General |
itiraz edip yanlış olduğunu ispatlamaya çalışmak |
contest v.
|
|
103 |
General |
-e razı olduğunu belirten bazı adımlar atmak |
make overtures for v.
|
|
104 |
General |
kendisinin şanslı olduğunu düşünmek |
consider oneself lucky v.
|
|
105 |
General |
kendinin şanslı olduğunu düşünmek |
consider oneself lucky v.
|
|
106 |
General |
yanlış olduğunu ispatlamak |
disconfirm v.
|
|
107 |
General |
(bir hipotezin) yanlış olduğunu göstermek |
disconfirm v.
|
|
108 |
General |
yanlış olduğunu göstermek |
disconfirm v.
|
|
109 |
General |
ne olduğunu anlamaya çalışmak |
get a fix on v.
|
|
110 |
General |
aynı koşulların var olduğunu kabul etmek |
would assume the same conditions v.
|
|
111 |
General |
haklı olduğunu kanıtlamak |
prove one's case v.
|
|
112 |
General |
saatin kaç olduğunu unutmak |
lose track of time v.
|
|
113 |
General |
deli olduğunu ilan etmek |
attest officially to the insanity of v.
|
|
114 |
General |
deli olduğunu ilan etmek |
certify/declare someone insane v.
|
|
115 |
General |
ne olduğunu sormak |
ask what it is v.
|
|
116 |
General |
yararını/yararlı olduğunu kanıtlamak |
prove a boon v.
|
|
117 |
General |
sorumluluğun kendisinde olduğunu kabul etmek |
admit being responsible for v.
|
|
118 |
General |
sorumluluğun kendisinde olduğunu kabul etmek |
accept/acknowledge that one is responsible for v.
|
|
119 |
General |
birinin bir şeye uygun olduğunu düşünmek |
think someone fit for something v.
|
|
120 |
General |
olay gecesi nerede olduğunu ispatlamak |
prove his whereabouts on the night in question v.
|
|
121 |
General |
kim olduğunu öğrenmek için kapıyı açmak |
open the door to see who it is v.
|
|
122 |
General |
neden ve nasıl olduğunu merak etmek |
wonder why and how v.
|
|
123 |
General |
gizli olduğunu duyurmak |
classify v.
|
|
124 |
General |
babası olduğunu onaylamak |
legitimatise v.
|
|
125 |
General |
yasa dışı olduğunu beyan etmek |
criminalise v.
|
|
126 |
General |
hazır olduğunu ifade etmek |
express one's readiness v.
|
|
127 |
General |
birilerine yaptığı şeyin yanlış olduğunu söylemek |
admonish v.
|
|
128 |
General |
(yetkili kişiye) geldiğini ve hizmete hazır olduğunu bildirmek |
report one's self v.
|
|
129 |
General |
mutlu olduğunu düşünmek |
congratulate one's self v.
|
|
130 |
General |
şanslı olduğunu düşünmek |
congratulate one's self v.
|
|
131 |
General |
bir şeyle ilgili olduğunu açıklamak |
declare an interest v.
|
|
132 |
General |
bir şeyle ilgili olduğunu açıklamak |
declare one's interest v.
|
|
133 |
General |
bir şeyin nerede olduğunu bilmek |
know where something is at v.
|
|
134 |
General |
kendisinin olduğunu kabul etmek |
avow [obsolete] v.
|
|
135 |
General |
bir kimseye karşı üstün olduğunu hissettirmeye çalışmak |
pull v.
|
|
136 |
General |
mantıksız olduğunu kanıtlamak |
unreason v.
|
|
137 |
General |
(bir şey) olduğunu beyan etmek |
hold v.
|
|
138 |
General |
etkili olduğunu kanıtlamak |
hold up v.
|
|
139 |
General |
birinin eser sahibi olduğunu kabul etmek |
mother v.
|
|
140 |
General |
haklı olduğunu ispatlamak |
right v.
|
|
141 |
General |
kim olduğunu göstermek |
declare oneself v.
|
|
142 |
General |
yasa dışı olduğunu kanıtlamak |
illegitimate v.
|
|
143 |
General |
maliki olduğunu iddia etmek |
owe [dialect] [uk] v.
|
|
144 |
General |
doğru olduğunu öne sürmek |
insist v.
|
|
145 |
General |
var olduğunu farz etmek |
presuppose v.
|
|
146 |
General |
sosyal olarak kabul edilebilir olduğunu beyan etmek |
civilise [obsolete] v.
|
|
147 |
General |
sosyal olarak kabul edilebilir olduğunu beyan etmek |
civilize [obsolete] v.
|
|
148 |
General |
birinin bir şeye sahip olduğunu kabul etmek |
concede v.
|
|
149 |
General |
olanaksız olduğunu düşünmek |
doubt v.
|
|
150 |
General |
asılsız olduğunu kanıtlamak |
falsify v.
|
|
151 |
General |
yalan olduğunu ispatlamak |
falsify v.
|
|
152 |
General |
(belgeyi) her bölümünün belgenin orijinaline ait olduğunu gösterecek şekilde bölmek |
indent v.
|
|
153 |
General |
(gayrimeşru çocuğun) belirli bir adamdan olduğunu ilan etmek |
filiate v.
|
|
154 |
General |
… olduğunu düşünmek |
find v.
|
|
155 |
General |
(taksonomi kelimesinin) eş anlamlı olduğunu öne sürmek |
synonymize v.
|
|
156 |
General |
olduğunu düşünmek |
hold v.
|
|
157 |
General |
güvenilmez olduğunu kanıtlamak |
blast v.
|
|
158 |
General |
bir kişinin homoseksüel olduğunu anlama yeteneğinden yoksun kimse |
homoblivious adj.
|
|
159 |
General |
kim olduğunu belli etmeyen |
incognito adj.
|
|
160 |
General |
dünyanın kaç bucak olduğunu anlayan |
worldly-wise adj.
|
|
161 |
General |
yanlış olduğunu gösteren |
disconfirmatory adj.
|
|
162 |
General |
yanlış olduğunu ispatlayan |
disconfirmatory adj.
|
|
163 |
General |
ahlaki yönden neyin doğru neyin yanlış olduğunu söyleyen |
moralistic adj.
|
|
164 |
General |
sadece maddi olayların anlaşılabileceğini ve manevi meselelerin veya onların nihai sebeplerinin bilinmesinin imkansız olduğunu düşünen |
nescient adj.
|
|
165 |
General |
(katil/hırsız/aşık olduğunu) kabul eden |
self-confessed adj.
|
|
166 |
General |
(katil/hırsız/aşık olduğunu) itiraf eden |
self-confessed adj.
|
|
167 |
General |
bir şeyin doğal gidişatına uygun olduğunu varsayan |
matter-of-course adj.
|
|
168 |
General |
içeriden alınmış bilgiye sahip olduğunu kanıtlayan |
wise to adj.
|
|
169 |
General |
(birinin) dürüst olduğunu düşündüren (görünüş) |
honest adj.
|
|
170 |
General |
reform gerçekleştirmenin imkansızlığını ve sosyalizmi getirmenin tek yolunun devrimsel faaliyetler olduğunu öne süren yorumlama biçimi ile ilgili |
impossibilist adj.
|
|
171 |
General |
reform gerçekleştirmenin imkansızlığını ve sosyalizmi getirmenin tek yolunun devrimsel faaliyetler olduğunu öne süren yorumlama biçimine ait |
impossibilist adj.
|
|
172 |
General |
her şeye hakkı olduğunu sanan |
entitled adj.
|
|
Phrasals |
|
173 |
Phrasals |
razı olduğunu belli etmek |
lay in for v.
|
|
174 |
Phrasals |
nasıl biri olduğunu kestirmek |
size up v.
|
|
175 |
Phrasals |
kendine ait olduğunu iddia etmek |
adopt (someone or something) as (something) v.
|
|
176 |
Phrasals |
kendine ait olduğunu iddia etmek |
adopt something as something v.
|
|
177 |
Phrasals |
olduğunu söylemek/demek |
describe (someone or something) as (something) v.
|
|
178 |
Phrasals |
olduğunu söylemek/demek |
describe someone or something as something v.
|
|
179 |
Phrasals |
başka bir şey olduğunu sanmak |
read (someone or something) as (someone or something) v.
|
|
180 |
Phrasals |
(bir şeyin belli bir miktarda) olduğunu saptamak |
compute (something) at (some amount) v.
|
|
181 |
Phrasals |
bir şeyin belli bir miktarda olduğunu saptamak |
compute something at something v.
|
|
182 |
Phrasals |
eşcinsel, biseksüel olduğunu açıklamak |
come out v.
|
|
183 |
Phrasals |
olduğunu düşünmek |
cast someone as something v.
|
|
184 |
Phrasals |
olduğunu düşünmek |
chalk (something or someone) off v.
|
|
185 |
Phrasals |
birinin ne mal olduğunu göstermek |
show someone up as something v.
|
|
186 |
Phrasals |
doğru olduğunu düşünmek |
bend to v.
|
|
187 |
Phrasals |
doğru olduğunu düşünmek |
bend towards v.
|
|
188 |
Phrasals |
ne olduğunu anlamadan gelip geçmek |
cruise by v.
|
|
189 |
Phrasals |
olduğunu düşünmek |
peg (one) down as (something) v.
|
|
190 |
Phrasals |
olduğunu düşünmek |
peg down v.
|
|
191 |
Phrasals |
olduğunu düşünmek/sanmak |
set down v.
|
|
192 |
Phrasals |
önemsiz olduğunu ileri sürmek |
talk down v.
|
|
193 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin bir özelliğinden dolayı) çok değerli/kıymetli olduğunu düşünmek |
trim (something) from (something else) v.
|
|
194 |
Phrasals |
birinin dışarıda olduğunu öğrenmek |
find (someone or something) out v.
|
|
195 |
Phrasals |
birinin dışarıda olduğunu öğrenmek |
find someone out v.
|
|
196 |
Phrasals |
(birinin veya bir şeyin bir yerde) olduğunu söylemek |
place (someone or something) at (some place) v.
|
|
197 |
Phrasals |
(birinin veya bir şeyin bir yerde) olduğunu belirlemek |
place (someone or something) at (some place) v.
|
|
198 |
Phrasals |
(birinin veya bir şeyin bir yerde) olduğunu keşfetmek |
place (someone or something) at (some place) v.
|
|
199 |
Phrasals |
(birinin veya bir şeyin bir yerde) olduğunu anlamak |
place (someone or something) at (some place) v.
|
|
200 |
Phrasals |
(birinin veya bir şeyin bir yerde) olduğunu göstermek |
place (someone or something) at (some place) v.
|
|
201 |
Phrasals |
(birinin veya bir şeyin bir yerde) olduğunu kanıtlamak |
place (someone or something) at (some place) v.
|
|
202 |
Phrasals |
arayıp işe gelemeyecek kadar hasta olduğunu söylemek |
bang something in v.
|
|
203 |
Phrasals |
telefon edip hasta olduğunu söyleyerek/bahane ederek işe gitmemek |
bang something in v.
|
|
204 |
Phrasals |
güvende olduğunu düşündürmek |
lull into v.
|
|
205 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin bir şey olduğunu fark etmek |
recognize someone or something for something v.
|
|
206 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin bir şey olduğunu tespit etmek |
recognize someone or something for something v.
|
|
207 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin bir şey olduğunu hatırlamak |
recognize someone or something for something v.
|
|
208 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin ne çeşit biri/bir şey olduğunu hatırlamak |
recognize someone or something for something v.
|
|
209 |
Phrasals |
(bitkibilimi veya biyolojide) ne olduğunu tespit etmek |
key out v.
|
|
210 |
Phrasals |
(birinin/kendinin bir şeyde) suçsuz olduğunu kanıtlamak |
vindicate (someone or oneself) of (something) v.
|
|
211 |
Phrasals |
(birinin/kendinin bir şeyde) suçsuz olduğunu ispat etmek |
vindicate (someone or oneself) of (something) v.
|
|
212 |
Phrasals |
birinin bir şeyde suçsuz olduğunu kanıtlamak |
vindicate someone of something v.
|
|
213 |
Phrasals |
birinin suçsuz olduğunu ispat etmek |
vindicate someone of something v.
|
|
214 |
Phrasals |
(birine bir şeyin) doğru olduğunu ispatlamaya çalışmak |
justify (something) to (one) v.
|
|
215 |
Phrasals |
hayal edilen, planlanan, istenen bir şeyin olduğunu görmek |
live out v.
|
|
216 |
Phrasals |
(birinin) bir şey olduğunu belirlemek |
name (one) as v.
|
|
217 |
Phrasals |
olduğunu ilan etmek |
acknowledge as v.
|
|
218 |
Phrasals |
başarılı olduğunu kanıtlamak |
work out v.
|
|
219 |
Phrasals |
etkili olduğunu kanıtlamak |
work out v.
|
|
220 |
Phrasals |
yeterli olduğunu kanıtlamak |
work out v.
|
|
221 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin yanlış olduğunu göstermek |
argue against someone or something v.
|
|
222 |
Phrasals |
birinin yanlışının farkında olduğunu söylemek |
call on v.
|
|
223 |
Phrasals |
arkada ne olduğunu görmek için kafasını çevirmek |
look round v.
|
|
224 |
Phrasals |
(bir şeyin birinin/kendinin) olduğunu bildirmek/söylemek |
claim (something) for (oneself or something) v.
|
|
225 |
Phrasals |
(bir şeyin birinin/kendinin) olduğunu iddia/ilan etmek |
claim (something) for (oneself or something) v.
|
|
226 |
Phrasals |
(bir şeyin birinin/bir şeyin) olduğunu bildirmek/söylemek |
claim something for someone or something v.
|
|
227 |
Phrasals |
(bir şeyin birinin/bir şeyin) olduğunu iddia/ilan etmek |
claim something for someone or something v.
|
|
228 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı olduğunu ortaya koymak |
come out against (someone or something) v.
|
|
229 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) arkasında olduğunu dile getirmek |
come out for (someone or something) v.
|
|
230 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) arkasında olduğunu dile getirmek |
come out in favor of (someone or something) v.
|
|
231 |
Phrasals |
(belli bir miktarda) olduğunu saptamak |
compute at v.
|
|
232 |
Phrasals |
bir suçla biri arasında/bir suçluyla bir olay arasında bağlantı olduğunu iddia etmek |
connect someone or something (up) to someone or something v.
|
|
233 |
Phrasals |
bir suçla biri arasında/bir suçluyla bir olay arasında bağlantı olduğunu iddia etmek |
connect someone or something (up) with someone or something v.
|
|
234 |
Phrasals |
birinin ne olduğunu ortaya dökmek |
cut someone down (to size) v.
|
|
235 |
Phrasals |
birinin ne olduğunu ortaya dökmek |
take someone down (to size) v.
|
|
236 |
Phrasals |
olduğunu söylemek/demek |
describe as v.
|
|
237 |
Phrasals |
-e olduğunu söylemek/demek |
describe to v.
|
|
238 |
Phrasals |
(birinin) nasıl olduğunu sormak |
enquire after (one) v.
|
|
239 |
Phrasals |
çözümsüz olduğunu bildirmek |
give up v.
|
|
240 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) suçlu olduğunu açıklamak |
find against (someone or something) v.
|
|
241 |
Phrasals |
dışarıda olduğunu öğrenmek |
find out v.
|
|
242 |
Phrasals |
(bir şeyin nasıl olduğunu, başarıldığını) araştırmak |
game out v.
|
|
243 |
Phrasals |
birine/bir şeye ne olduğunu öğrenmek/duymak |
hear about someone or something v.
|
|
244 |
Phrasals |
biriyle/bir şeyle bağlantısı olduğunu düşünmek |
identify (oneself) with someone or something v.
|
|
245 |
Phrasals |
(birinin bir şeyle) ilişiği/alakası olduğunu göstermek |
implicate (someone) in (something) v.
|
|
246 |
Phrasals |
'-e (bir şeyin) doğru olduğunu ispatlamaya çalışmak |
justify to v.
|
|
247 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) kim/ne olduğunu bilmek |
know of (someone or something) v.
|
|
248 |
Phrasals |
(birinin) ne olduğunu anlayabilmek |
look through (one) v.
|
|
249 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin bir şey) olduğunu göstermek |
mark (someone or something) as (something) v.
|
|
250 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin bir şey) olduğunu göstermek |
mark (someone or something) down as (something) v.
|
|
251 |
Phrasals |
(birinin bir şey) olduğunu düşünmek |
peg (one) as (something) v.
|
|
252 |
Phrasals |
(birinin bir şey) olduğunu düşünmek |
peg (one) for (something) v.
|
|
253 |
Phrasals |
olduğunu düşünmek |
peg as v.
|
|
254 |
Phrasals |
olduğunu sanmak |
read as v.
|
|
255 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) iç yüzünü/gerçekte ne olduğunu fark etmek |
recognize (someone or something) for what (someone or something) is v.
|
|
256 |
Phrasals |
(bir şey) olduğunu hatırlamak |
recognize for v.
|
|
257 |
Phrasals |
(bir şey) olduğunu tespit etmek |
recognize for v.
|
|
258 |
Phrasals |
(bir şey) olduğunu fark etmek |
recognize for v.
|
|
259 |
Phrasals |
(bir şey) olduğunu zannetmek |
run away with (something) v.
|
|
260 |
Phrasals |
-in arkasında/öbür tarafında ne olduğunu görmek |
see around v.
|
|
261 |
Phrasals |
perde arkasında ne olduğunu görmek/anlamak |
see around v.
|
|
262 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) kötü olduğunu göstermek |
speak against (someone or something) v.
|
|
263 |
Phrasals |
(birini bir şey) olduğunu tahmin etmek |
take (one) for (something) v.
|
|
264 |
Phrasals |
(birinin bir şey) olduğunu düşünmek |
take (one) for (something) v.
|
|
265 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin bir şey) olduğunu düşünmek |
take (someone or something) as (something) v.
|
|
266 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin bir şey) olduğunu sanmak/düşünmek |
take (someone or something) for (something) v.
|
|
267 |
Phrasals |
'-de suçsuz olduğunu kanıtlamak |
vindicate of v.
|
|
268 |
Phrasals |
'-de suçsuz olduğunu ispat etmek |
vindicate of v.
|
|
269 |
Phrasals |
(bir şeyin) güvenilir olduğunu temin etmek |
vouch for (something) v.
|
|
Phrases |
|
270 |
Phrases |
daha ne/nerede olduğunu anlamadan/fark etmeden |
before you know where you are adv.
|
|
271 |
Phrases |
daha ne/nerede olduğunu anlamadan/fark etmeden |
before you know it adv.
|
|
272 |
Phrases |
internette kimin ne olduğunu bilemezsin |
on the internet, nobody knows you're a dog expr.
|
|
273 |
Phrases |
içinde çok fazla korku olduğunu seziyorum |
I sense much fear in you (star wars - master yoda) expr.
|
|
274 |
Phrases |
nerede olduğunu bilmiyoruz |
we don't know his whereabouts expr.
|
|
275 |
Phrases |
riskin size ait olduğunu bilerek girin |
enter at your own risk expr.
|
|
276 |
Phrases |
başkasının yerinde olduğunu hayal etmiş/düşünen |
in someone else's place expr.
|
|
277 |
Phrases |
başkasının konumunda olduğunu hayal eden/düşünen |
in someone else's place expr.
|
|
278 |
Phrases |
internette kimse senin kim olduğunu bilmez |
on the Internet, nobody knows you're a dog expr.
|
|
279 |
Phrases |
yanlış olduğunu bile bile |
against one's better judgement expr.
|
|
280 |
Phrases |
yanlış olduğunu bile bile |
against your better judgement [uk] expr.
|
|
281 |
Phrases |
mantıksız olduğunu bile bile |
against your better judgement [uk] expr.
|
|
282 |
Phrases |
yanlış olduğunu bile bile |
against your better judgment [us] expr.
|
|
283 |
Phrases |
mantıksız olduğunu bile bile |
against your better judgment [us] expr.
|
|
284 |
Phrases |
yanlış olduğunu bile bile |
against your better judgement [uk] expr.
|
|
285 |
Phrases |
mantıksız olduğunu bile bile |
against your better judgement [uk] expr.
|
|
286 |
Phrases |
yanlış olduğunu bile bile |
against your better judgment [us] expr.
|
|
287 |
Phrases |
mantıksız olduğunu bile bile |
against your better judgment [us] expr.
|
|
Proverb |
|
288 |
Proverb |
güvenilir olduğunu bildiğin insanlardan başkasına güvenmemelisin |
it's a foolish sheep that makes the wolf his confessor expr.
|
|
289 |
Proverb |
herkes kendi yolunun dikenli olduğunu düşünür |
every horse thinks its own pack heaviest
|
|
290 |
Proverb |
herkes kendi işinin zor olduğunu düşünür |
every horse thinks its own pack heaviest
|
|
291 |
Proverb |
bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim |
man is known by the company he keeps
|
|
292 |
Proverb |
herkes kendi derdinin en büyük olduğunu düşünür |
every horse thinks its own pack heaviest
|
|
293 |
Proverb |
bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim |
tell me with whom thou goest and i'll tell thee what thou doest
|
|
294 |
Proverb |
bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim |
tell me who you go with and I'll tell you who you are
|
|
295 |
Proverb |
müziğin sesini duyamayanlar dans edenlerin deli olduğunu düşünürler |
those who dance are considered insane by those who cannot hear the music
|
|
296 |
Proverb |
asla gerçek babanın kim olduğunu kesin olarak bilemezsin |
It is a wise child that knows its own father
|
|
297 |
Proverb |
iki yüzlü birine dost diye güvenmek, birinin düşman olduğunu açıkça bilmekten daha kötüdür |
a false friend is worse than an open enemy
|
|
298 |
Proverb |
iki yüzlü insanlara dost diye güvenmek, birinin düşman olduğunu açıkça bilmekten daha kötüdür |
false friends are worse than open enemies
|
|
299 |
Proverb |
arkadaşını söyle, kim olduğunu söyleyeyim |
a man is judged by the company he keeps
|
|
Colloquial |
|
300 |
Colloquial |
altının zenginlik simgesi olduğunu savunan kimse |
gold bug n.
|
|
301 |
Colloquial |
altının zenginlik simgesi olduğunu savunan kimse |
goldbug n.
|
|
302 |
Colloquial |
evrenin merkezinde olduğunu zannetme |
youniverse n.
|
|
303 |
Colloquial |
sorunun yanlış/eksik olduğunu iddia ederek notunu değiştirtmeye çalışan öğrenci |
grade-grubber n.
|
|
304 |
Colloquial |
dış etkilerin britanya kültürü ve kurumları için zararlı olduğunu düşünen kimse |
little englander n.
|
|
305 |
Colloquial |
londra'nın radikal islamcı yuvası olduğunu düşünenlerin kullandığı bir ifade |
londonistan n.
|
|
306 |
Colloquial |
dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek |
give merry hell v.
|
|
307 |
Colloquial |
işin aslının öteki türlü olduğunu bilmek |
know different v.
|
|
308 |
Colloquial |
işin aslının öteki türlü olduğunu bilmek |
know otherwise v.
|
|
309 |
Colloquial |
nereli olduğunu bilmek |
know one’s hometown v.
|
|
310 |
Colloquial |
nereli olduğunu bilmek |
know where he/she is from v.
|
|
311 |
Colloquial |
söylenenin aksinin doğru olduğunu bilmek |
know otherwise v.
|
|
312 |
Colloquial |
söylenenin aksinin doğru olduğunu bilmek |
know different v.
|
|
313 |
Colloquial |
kendinin (bir şey) olduğunu söylemek |
call (oneself) a (something) v.
|
|
314 |
Colloquial |
birinin (bir şeyi yapan, bir yerde olan) kişi olduğunu söylemek |
finger v.
|
|
315 |
Colloquial |
birinin (bir şeyi yapan, bir yerde olan) kişi olduğunu belirtmek |
finger v.
|
|
316 |
Colloquial |
olduğunu sanmak |
run away with the idea v.
|
|
317 |
Colloquial |
olduğunu zannetmek |
run away with the idea v.
|
|
318 |
Colloquial |
olduğunu sanmak |
run away with the notion v.
|
|
319 |
Colloquial |
olduğunu zannetmek |
run away with the notion v.
|
|
320 |
Colloquial |
arayıp işe gelemeyecek kadar hasta olduğunu söylemek |
bang in (sick) v.
|
|
321 |
Colloquial |
telefon edip hasta olduğunu söyleyerek/bahane ederek işe gitmemek |
bang in (sick) v.
|
|
322 |
Colloquial |
(bir şey) olmanın ne demek olduğunu bilmek |
know what it is to be (something) v.
|
|
323 |
Colloquial |
(birinin/bir şeyin, biri/bir şey için) yeterince fit/zinde olduğunu düşünmek |
think (someone or something) is fit for (someone or something) v.
|
|
324 |
Colloquial |
birinin bir şey için yeterince fit/zinde olduğunu düşünmek |
think someone fit for something v.
|
|
325 |
Colloquial |
birinin bir şey için yeterince sağlıklı olduğunu düşünmek |
think someone fit for something v.
|
|
326 |
Colloquial |
birinin bir şey için yeterince formunda olduğunu düşünmek |
think someone fit for something v.
|
|
327 |
Colloquial |
birinin bir şey için yeterince kondisyonlu olduğunu düşünmek |
think someone fit for something v.
|
|
328 |
Colloquial |
(birinin) suçlu olduğunu tespit etmek |
make (one) v.
|
|
329 |
Colloquial |
birinin kim olduğunu ortaya çıkarmak/tespit etmek |
make someone v.
|
|
330 |
Colloquial |
kimin kim olduğunu bilmek |
know who's who v.
|
|
331 |
Colloquial |
eşcinsel olduğunu açıklamak |
out v.
|
|
332 |
Colloquial |
eşcinsel olduğunu ifşa etmek |
out v.
|
|
333 |
Colloquial |
(bir şeyin olacağını/olduğunu) kesin olarak bilmek |
be certain that (something will happen or is the case) v.
|
|
334 |
Colloquial |
(mecazen) dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek |
murder v.
|
|
335 |
Colloquial |
bir şey olmanın/yapmanın ne demek olduğunu bilmek |
know what it is to be/do something v.
|
|
336 |
Colloquial |
kendin için neyin iyi olduğunu bilmek |
know what's good for you v.
|
|
337 |
Colloquial |
neye ihtiyacın olduğunu bilmek |
know what's good for you v.
|
|
338 |
Colloquial |
nerede olduğunu bilmek |
know where is at v.
|
|
339 |
Colloquial |
birinin kim olduğunu saptamak |
make someone v.
|
|
340 |
Colloquial |
(birine) neyin ne olduğunu anlatmak/söylemek |
tell (someone) what's what v.
|
|
341 |
Colloquial |
daha ne/nerede olduğunu anlamadan/fark etmeden |
before you know where you are adv.
|
|
342 |
Colloquial |
daha ne/nerede olduğunu anlamadan/fark etmeden |
before you know it adv.
|
|
343 |
Colloquial |
bir kişi hakkında söylenen şeyin, diğer kimse için daha da fazla geçerli olduğunu vurgulayan ifade |
that goes double for expr.
|
|
344 |
Colloquial |
frank loesser'ın aynı adı taşıyan şarkısına göndermeyle havanın soğuk olduğunu belirtmekte kullanılan tabir |
bico (baby, it's cold outside) expr.
|
|
345 |
Colloquial |
frank loesser'ın aynı adı taşıyan şarkısına göndermeyle havanın soğuk olduğunu belirtmekte kullanılan tabir |
baby it’s cold outside expr.
|
|
346 |
Colloquial |
ben (bir şeyin olacağını veya durumun böyle olduğunu) düşünüyorum |
the betting (line) is (that) expr.
|
|
347 |
Colloquial |
ben (bir şeyin olacağını veya durumun böyle olduğunu) düşünüyorum |
the betting is that expr.
|
|
348 |
Colloquial |
ben (bir şeyin olacağını veya durumun böyle olduğunu) düşünüyorum |
the betting is (that) expr.
|
|
349 |
Colloquial |
bir şeyin ne kadar iyi olduğunu vurgulamak için kullanılan ifade |
lovely and (something) [uk] expr.
|
|
350 |
Colloquial |
bir şeyin ne kadar iyi olduğunu vurgulamak için kullanılan ifade |
nice and (something) expr.
|
|
351 |
Colloquial |
bunun ne olduğunu bilmem mi gerekiyor? |
am i supposed to know what it is? expr.
|
|
352 |
Colloquial |
bir sorunun olduğunu kabullenmek ilk adımdır |
admitting you have a problem is the first step expr.
|
|
353 |
Colloquial |
bir problemin olduğunu kabullenmek ilk adımdır |
admitting you have a problem is the first step expr.
|
|
354 |
Colloquial |
haklı olduğunu göster |
show me you're right expr.
|
|
355 |
Colloquial |
insanlar senin hatan olduğunu düşünüyor |
people think it's your fault expr.
|
|
356 |
Colloquial |
olduğunu bir düşün |
make believe that... expr.
|
|
357 |
Colloquial |
öyleyse bana ne olduğunu anlat |
then tell me what happened expr.
|
|
358 |
Colloquial |
yanlış olduğunu bile bile |
against one's better judgment expr.
|
|
359 |
Colloquial |
ancak sonra (… olduğunu görmek) |
only to (do something) expr.
|
|
360 |
Colloquial |
(bir şey olduğunu) mu ima ediyorsun? |
(do) you mean to say (that) (something is the case)? expr.
|
|
361 |
Colloquial |
yani (bir şey) olduğunu mu söylüyorsun? |
(do) you mean to say (that) (something is the case)? expr.
|
|
362 |
Colloquial |
kim olduğunu açıklamayacağım (biri) |
who will remain nameless expr.
|
|
363 |
Colloquial |
kim olduğunu açıklamayacağım biri |
who will/shall remain/be nameless expr.
|
|
364 |
Colloquial |
kim olduğunu açıklamayacağım biri |
somebody will/shall remain/be nameless expr.
|
|
365 |
Colloquial |
nerede olduğunu bilmiyorum |
four-oh-four (404) expr.
|
|
366 |
Colloquial |
(birisi) gerçek karakterini/gerçekte kim olduğunu gösterebilir mi lütfen? |
will the real (someone) please stand up expr.
|
|
367 |
Colloquial |
… gerçek karakterini/gerçekte kim olduğunu gösterebilir mi lütfen? |
will the real - please stand up expr.
|
|
368 |
Colloquial |
(birisi) gerçek karakterini/gerçekte kim olduğunu gösterebilir mi lütfen? |
would the real (someone) please stand up expr.
|
|
369 |
Colloquial |
sadece ne olduğunu anlatın |
just the facts, ma'am expr.
|
|
370 |
Colloquial |
… olduğunu unutmamak |
bear in mind that... expr.
|
|
371 |
Colloquial |
… olduğunu göz önünde bulundurmak |
bear in mind that... expr.
|
|
372 |
Colloquial |
… olduğunu hesaba katmak |
bear in mind that... expr.
|
|
373 |
Colloquial |
… olduğunu aklında bulundurmak |
bear in mind that... expr.
|
|
374 |
Colloquial |
… olduğunu aklından çıkartmamak |
bear in mind that... expr.
|
|
375 |
Colloquial |
(olduğunu) düşünme bile |
don't even think about it (happening) expr.
|
|
376 |
Colloquial |
(olduğunu) aklına bile getirme |
don't even think about it (happening) expr.
|
|
377 |
Colloquial |
(nasıl olduğunu, ne olduğunu) düşünmek bile istemiyorum |
I dread to think (how, what) expr.
|
|
378 |
Colloquial |
(nasıl olduğunu, ne olduğunu ) düşünmek bile tüylerimi diken diken ediyor |
I dread to think (how, what) expr.
|
|
379 |
Colloquial |
(nasıl olduğunu, ne olduğunu) düşünmek bile istemiyorum |
I shudder to think (how, what) expr.
|
|
380 |
Colloquial |
(nasıl olduğunu, ne olduğunu ) düşünmek bile tüylerimi diken diken ediyor |
I shudder to think (how, what) expr.
|
|
381 |
Colloquial |
(bir şeyin) en son ne zaman olduğunu hatırlamıyorum bile |
I can't remember the last time (something happened) expr.
|
|
382 |
Colloquial |
kim olduğunu açıklamayacağım biri |
somebody, who will/shall remain/be nameless expr.
|
|
383 |
Colloquial |
saatin kaç olduğunu biliyor musun? |
what time have you got? expr.
|
|
384 |
Colloquial |
(tuvaletin/lavabonun nerede olduğunu sorarken) elini yüzünü nerede yıkayabilir? |
where (one) can wash up expr.
|
|
385 |
Colloquial |
(tuvaletin/lavabonun nerede olduğunu sorarken) elimi yüzümü nerede yıkayabilirim? |
where can I can wash up? expr.
|
|
386 |
Colloquial |
(biri) kim olduğunu sanıyor? |
who does (someone) think (they) are? expr.
|
|
Idioms |
|
387 |
Idioms |
nasıl işlediğini bilmeseniz de belli bir amacı olduğunu bildiğiniz süreç ya da sistem |
a black box n.
|
|
388 |
Idioms |
birinin şikayet ve dertlerinin abartılı olduğunu belirtmek üzere kullanılan mecazi havlu/mendil |
crying towel n.
|
|
389 |
Idioms |
bir şeyden kaçmak için hasta olduğunu söyleme |
diplomatic flu n.
|
|
390 |
Idioms |
bir dolandırıcılığın parçası olarak dinî konularda kehanet sahibi olduğunu iddia eden kişi |
autem goggler [obsolete] n.
|
|
391 |
Idioms |
mükemmel olduğunu sanan şımarık genç adam |
little lord fauntleroy n.
|
|
392 |
Idioms |
mükemmel/her şeyde iyi olduğunu sanan beceriksiz genç adam |
little lord fauntleroy n.
|
|
393 |
Idioms |
güçsüz olduğunu hissettiği için yaşamında gelişme kaydedemeyen erkek |
omega male n.
|
|
394 |
Idioms |
her şeyin kendi sayesinde olduğunu düşünen kimse |
a fly on the wheel n.
|
|
395 |
Idioms |
bir şeyin iyi veya kötü, doğru veya yanlış olduğunu belirleyen test |
the acid test (of something) n.
|
|
396 |
Idioms |
bir şeyin iyi veya kötü, doğru veya yanlış olduğunu belirleyen test |
the litmus test [us] n.
|
|
397 |
Idioms |
doğru olduğunu varsaymak |
take something as read [brit] v.
|
|
398 |
Idioms |
durumun ne olduğunu tam olarak anlamak |
put one's finger on v.
|
|
399 |
Idioms |
şüpheli olduğunu farz etmek |
make it strange v.
|
|
400 |
Idioms |
ne mal olduğunu belli etmek |
show the cloven foot v.
|
|
401 |
Idioms |
aç olduğunu söylemek |
cry cupboard v.
|
|
402 |
Idioms |
hatalı olduğunu kabullenmemek |
make no apology for (something) v.
|
|
403 |
Idioms |
ne şanslı olduğunu bilmemek/anlamamak |
not know (one is) born v.
|
|
404 |
Idioms |
ne şanslı olduğunu bilmemek/anlamamak |
not know you are born v.
|
|
405 |
Idioms |
yarış veya maçın başlamasına hazır olduğunu göstermek için ayak veya elle başlama çizgisine dokunmak |
toe the mark v.
|
|
406 |
Idioms |
yarış veya maçın başlamasına hazır olduğunu göstermek için ayak veya elle başlama çizgisine dokunmak |
toe the line v.
|
|
407 |
Idioms |
ne kadar şanslı olduğunu görmemek/bilmemek/anlamamak |
not know (one is) born v.
|
|
408 |
Idioms |
ne kadar şanslı olduğunu görmemek/bilmemek/anlamamak |
not know you are born v.
|
|
409 |
Idioms |
(bir şey) olmanın ne demek olduğunu bilmek |
know what it is to be (something) v.
|
|
410 |
Idioms |
(…olmanın) ne demek olduğunu bilmek |
know what it is to be (something) v.
|
|
411 |
Idioms |
(bir şey) olduğunu iddia etmek |
make (someone or something) out to be (something) v.
|
|
412 |
Idioms |
(bir şey) olduğunu iddia etmek |
make something out to be (something else) v.
|
|
413 |
Idioms |
nereye gideceğini/nerede olduğunu bulmak |
find (one's) bearings v.
|
|
414 |
Idioms |
nereye gideceğini/nerede olduğunu bulmak |
find your bearings v.
|
|
415 |
Idioms |
nereye gideceğini/nerede olduğunu bulmak |
get your bearings v.
|
|
416 |
Idioms |
çok büyük/yüksek olasılıkla/ihtimalle (bir şey olacağını veya durumun öyle olduğunu) düşünmek |
bet (someone) a pound to a penny v.
|
|
417 |
Idioms |
ahlaken daha üst bir konumda olduğunu iddia etmek |
claim the moral high ground v.
|
|
418 |
Idioms |
ahlaken daha üst bir konumda olduğunu iddia etmek |
take the moral high ground v.
|
|
419 |
Idioms |
ahlaken daha üst bir konumda olduğunu iddia etmek |
seize the moral high ground v.
|
|
420 |
Idioms |
(doktor hastaya) sağlıklı olduğunu söylemek |
get the all-clear v.
|
|
421 |
Idioms |
(doktor hastaya) sağlıklı olduğunu söylemek |
give somebody the all-clear v.
|
|
422 |
Idioms |
aranıyor olduğunu anlamak |
see (one) coming v.
|
|
423 |
Idioms |
safın teki olduğunu anlamak |
see (one) coming v.
|
|
424 |
Idioms |
aranıyor olduğunu anlamak |
see someone coming v.
|
|
425 |
Idioms |
safın teki olduğunu anlamak |
see someone coming v.
|
|
426 |
Idioms |
kabahatli olduğunu kabul etmek |
acknowledge the corn v.
|
|
427 |
Idioms |
(durumun belli bir şekilde olduğunu birine) kanıtlamak |
prove to (one) that (something is the case) v.
|
|
428 |
Idioms |
(durumun belli bir şekilde olduğunu birine) göstermek |
prove to (one) that (something is the case) v.
|
|
429 |
Idioms |
dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek |
give (one) something to think about v.
|
|
430 |
Idioms |
ardında ne olduğunu anlamak |
see around something v.
|
|
431 |
Idioms |
arkasında/öbür tarafında ne olduğunu görmek |
see around something v.
|
|
432 |
Idioms |
birine patronun kim olduğunu göstermek |
show somebody who's boss v.
|
|
433 |
Idioms |
birinin gerçekte nasıl biri olduğunu anlamak |
see someone for what one really is v.
|
|
434 |
Idioms |
birinin ne mal olduğunu göstermek |
bring somebody/something down a peg (or two) v.
|
|
435 |
Idioms |
bir şeyin bedelinin/maliyetinin ne olduğunu anlamaya başlamak |
count the cost v.
|
|
436 |
Idioms |
birinin nasıl biri olduğunu anlamak ve onunla nasıl başa çıkacağını bilmek |
have the measure of someone v.
|
|
437 |
Idioms |
bir şeyin iç yüzünü/gerçekte ne olduğunu fark etmek |
recognize one for what one is v.
|
|
438 |
Idioms |
bebeği olduğunu/olacağını öğrenmek |
hear the patter of tiny feet v.
|
|
439 |
Idioms |
bir şeyin olması gerektiği gibi olduğunu düşünmek |
take for granted v.
|
|
440 |
Idioms |
bir şeyin iç yüzünü/gerçekte ne olduğunu fark etmek |
recognize something for what it is v.
|
|
441 |
Idioms |
birinin gerçekte nasıl biri olduğunu anlamak |
see someone for what one is v.
|
|
442 |
Idioms |
birinin ne mal olduğunu bilmek |
have somebody pegged v.
|
|
443 |
Idioms |
birinin ne mal olduğunu göstermek |
take somebody down a peg (or two) v.
|
|
444 |
Idioms |
birisinin mükemmel olduğunu düşünmek |
think someone is god's own cousin v.
|
|
445 |
Idioms |
birisinin mükemmel olduğunu düşünmek |
think someone hung the moon and stars v.
|
|
446 |
Idioms |
bir şeyi yapabilmek için önünün açık olduğunu görmek/fark etmek |
see your way clear to doing something v.
|
|
447 |
Idioms |
bir şeyin doğru olduğunu düşünmek ama emin olmamak |
have sneaking suspicion v.
|
|
448 |
Idioms |
bir şeyin kendisine ait olduğunu söylemek |
have dibs on something v.
|
|
449 |
Idioms |
çıkarının hangi yönde olduğunu bilmek |
know on which side one's bread is buttered v.
|
|
450 |
Idioms |
durumunun ne olduğunu bilmek |
know where someone stands v.
|
|
451 |
Idioms |
dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek |
have one's guts for garters v.
|
|
452 |
Idioms |
doğru olduğunu varsaymak |
give the benefit of the doubt v.
|
|
453 |
Idioms |
eşsincel olduğunu belirtmek/bildirmek |
come out of the closet v.
|
|
454 |
Idioms |
eşcinsel olduğunu söylemek |
come out of the closet v.
|
|
455 |
Idioms |
hangi tarafta/görüşte olduğunu netleştirmek |
make someone's position clear v.
|
|
456 |
Idioms |
hasta olduğunu söyleyip (ya da bahane edip) işe gitmemek |
call in sick v.
|
|
457 |
Idioms |
hasta olduğunu söyleyip (ya da bahane edip) işe gitmemek |
report in sick v.
|
|
458 |
Idioms |
iyi olduğunu kanıtlamak |
prove one's mettle v.
|
|
459 |
Idioms |
ile bir bağlantısı olduğunu düşünmek |
identify with v.
|
|
460 |
Idioms |
iyi olduğunu kanıtlamak |
prove/show your mettle v.
|
|
461 |
Idioms |
iyi olduğunu kanıtlamak |
show one's mettle v.
|
|
462 |
Idioms |
ne mal olduğunu anlamak |
get one's number v.
|
|
463 |
Idioms |
neyin ne olduğunu bilmek |
know the score v.
|
|
464 |
Idioms |
kişinin mutlu olduğunu belli edecek davranışlarda bulunması |
have a spring or a bounce in your step v.
|
|
465 |
Idioms |
neyin öncelikli olduğunu bilmek |
get one's priorities right v.
|
|
466 |
Idioms |
neyin ne olduğunu bilmek |
know what's what v.
|
|
467 |
Idioms |
ne mal olduğunu belli etmek |
show the cloven hoof v.
|
|
468 |
Idioms |
ne mal olduğunu göstermek |
show the cloven hoof v.
|
|
469 |
Idioms |
neyin ne olduğunu bilmek |
know what's going on v.
|
|
470 |
Idioms |
ne olduğunu ortaya dökmek |
cut down to size v.
|
|
471 |
Idioms |
neyin doğru neyin yanlış olduğunu doğru olarak belirlemek |
lay one's finger v.
|
|
472 |
Idioms |
neyin doğru neyin yanlış olduğunu doğru olarak belirlemek |
put one's finger v.
|
|
473 |
Idioms |
neyin ne olduğunu bilmek |
be on the ball v.
|
|
474 |
Idioms |
kabahatli/hatalı olduğunu düşünmemek |
make no apologies v.
|
|
475 |
Idioms |
ne olduğunu anlamak |
the scales fall from somebody's eyes v.
|
|
476 |
Idioms |
ne olduğunu bilmek |
have something at one's fingertips v.
|
|
477 |
Idioms |
neyin öncelikli olduğunu bilmek |
get one's priorities straight v.
|
|
478 |
Idioms |
karşı olduğunu göstermek |
take exception to v.
|
|
479 |
Idioms |
karşı olduğunu ortaya koymak |
come out against v.
|
|
480 |
Idioms |
neyin ne olduğunu bilmek |
be with it v.
|
|
481 |
Idioms |
suçlu olduğunu ispat etmek |
get the goods on someone v.
|
|
482 |
Idioms |
suçlu olduğunu ispat etmek |
have the goods on someone v.
|
|
483 |
Idioms |
parası olduğunu görmek |
see the colour of someone's money v.
|
|
484 |
Idioms |
razı olduğunu belirten bazı adımlar atmak |
make overtures about doing something v.
|
|
485 |
Idioms |
(bir konuda yeterli olduğunu) göstermek/ispat etmek/kanıtlamak |
earn your stripes v.
|
|
486 |
Idioms |
üzüntüsünü/mutsuz olduğunu belli etmemek |
put a brave face/front on v.
|
|
487 |
Idioms |
(mecazi) arkasında ne olduğunu anlamak |
see around something v.
|
|
488 |
Idioms |
... sız olduğunu fark etmek |
find oneself without v.
|
|
489 |
Idioms |
yanlış olduğunu göstermek |
argue against v.
|
|
490 |
Idioms |
(olaylar arasında bağlantı kurarak) durumun ne olduğunu anlamak |
put two and two together v.
|
|
491 |
Idioms |
ne kadar şanslı olduğunu bilmemek |
not know you are born [uk] v.
|
|
492 |
Idioms |
ne kadar şanslı olduğunu bilmemek |
not know you’re born [uk] v.
|
|
493 |
Idioms |
kendi argümanının/savunduğu fikrin karşısındakinden üstün olduğunu iddia etmek |
seize the moral high ground v.
|
|
494 |
Idioms |
tam olarak nerede olduğunu bulmak/anlamak |
find/get your bearings v.
|
|
495 |
Idioms |
bir problemi/hastalığı olduğunu anlamak |
find oneself with someone or something v.
|
|
496 |
Idioms |
neyin yanlış/farklı olduğunu tam olarak söyleyememek |
not put your finger on something v.
|
|
497 |
Idioms |
farklı/yanlış olanın tam ne olduğunu söyleyememek |
not put your finger on something v.
|
|
498 |
Idioms |
tam ne olduğunu söyleyememek |
not put your finger on something v.
|
|
499 |
Idioms |
tam ne olduğunu çıkaramamak |
not put your finger on something v.
|
|
500 |
Idioms |
neyin iyi neyin kötü olduğunu bilmemek |
not know (any) better v.
|
|