Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | link n. | bağ | ||
A link of confidence between the political class and its people has been broken. Siyasi sınıf ile halk arasındaki güven bağı kopmuştur. More Sentences |
||||
Common Usage | link n. | bağlantı | ||
I recognise that the link between migration and unemployment is very complex. Göç ve işsizlik arasındaki bağlantının çok karmaşık olduğunun farkındayım. More Sentences |
||||
Common Usage | link v. | bağlamak | ||
We have to find ways of linking these goals and making them mutually supportive. Bu hedefleri birbirine bağlamanın ve karşılıklı olarak destekleyici hale getirmenin yollarını bulmalıyız. More Sentences |
||||
General | ||||
General | link n. | halka (zincir) | ||
Obviously, the flow of air traffic and its safety are dependent on a chain, all the links of which are essential. Açıktır ki hava trafiğinin akışı ve güvenliği, tüm halkaları çok önemli olan bir zincire bağlıdır. More Sentences |
||||
General | link n. | bağlantı | ||
I recognise that the link between migration and unemployment is very complex. Göç ve işsizlik arasındaki bağlantının çok karmaşık olduğunun farkındayım. More Sentences |
||||
General | link v. | bağlantı kurmak | ||
The Northern Dimension’s future crucially depends on how well we can link it with this wider scenario. Kuzey Boyutunun geleceği büyük ölçüde bu daha geniş senaryo ile ne kadar iyi bağlantı kurabileceğimize bağlıdır. More Sentences |
||||
General | link v. | birbirine bağlanmak | ||
The linking of these two is therefore a very important element, as it is in General Morillon's report. Bu nedenle General Morillon'un raporunda olduğu gibi bu ikisinin birbirine bağlanması çok önemli bir unsurdur. More Sentences |
||||
General | link v. | ilişkilendirmek | ||
Current European agricultural policy, linking subsidy to production, is indefensible and unacceptable. Sübvansiyonu üretimle ilişkilendiren mevcut Avrupa tarım politikası savunulamaz ve kabul edilemez. More Sentences |
||||
General | link v. | ilişkilendirmek | ||
Current European agricultural policy, linking subsidy to production, is indefensible and unacceptable. Sübvansiyonu üretimle ilişkilendiren mevcut Avrupa tarım politikası savunulamaz ve kabul edilemez. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | link n. | bağlantı | ||
I recognise that the link between migration and unemployment is very complex. Göç ve işsizlik arasındaki bağlantının çok karmaşık olduğunun farkındayım. More Sentences |
||||
Technical | link v. | birbirine bağlamak | ||
Please can we link these two matters. Lütfen bu iki konuyu birbirine bağlayabilir miyiz? More Sentences |
||||
Computer | ||||
Computer | link n. | bağ | ||
A link of confidence between the political class and its people has been broken. Siyasi sınıf ile halk arasındaki güven bağı kopmuştur. More Sentences |
||||
Computer | link n. | bağlantı | ||
I recognise that the link between migration and unemployment is very complex. Göç ve işsizlik arasındaki bağlantının çok karmaşık olduğunun farkındayım. More Sentences |
||||
Telecom | ||||
Telecom | link n. | bağlantı | ||
I recognise that the link between migration and unemployment is very complex. Göç ve işsizlik arasındaki bağlantının çok karmaşık olduğunun farkındayım. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | link n. | halka | ||
General | ||||
General | link n. | rabıta | ||
General | link n. | radyo/tv link | ||
General | link n. | irtibat | ||
General | link n. | ilişki | ||
General | link n. | eklem | ||
General | link n. | kol düğmesi | ||
General | link n. | zincir baklası | ||
General | link n. | zincir halkası | ||
General | link n. | üzengi | ||
General | link n. | hat | ||
General | link n. | lüle | ||
General | link n. | bukle | ||
General | link n. | haberleşme kanalı | ||
General | link n. | nehrin kıvrılması | ||
General | link n. | su yolunun kıvrılması | ||
General | link n. | kıvrılan nehir veya su yolu tabanı | ||
General | link n. | bir tür salon dansı adımı | ||
General | link n. | el feneri | ||
General | link n. | el feneri tutma görevlisi | ||
General | link v. | ulamak | ||
General | link v. | zincirlemek | ||
General | link v. | eklemek | ||
General | link v. | birleşmek | ||
General | link v. | zincirlenmek | ||
General | link v. | birleştirmek | ||
General | link v. | hafifçe sekerek yürümek | ||
General | link adj. | zincirlerle ilgili | ||
General | link adj. | zincirlerden yapılmış | ||
General | link adj. | birleştirici | ||
General | link adj. | dilsel bağlayıcı | ||
General | link adj. | dine bağlı olmayan | ||
Technical | ||||
Technical | link n. | ara bağlantı parçası | ||
Technical | link n. | bakla | ||
Technical | link n. | bağ mafsal | ||
Technical | link n. | hat | ||
Technical | link n. | kapı iç kilit butonu | ||
Technical | link n. | mekanik tertibat | ||
Technical | link n. | mafsal | ||
Technical | link n. | oynak iki parçayı birbirine birleştiren parça | ||
Technical | link n. | oynak yer | ||
Technical | link n. | özellikle ziftten yapılan meşale | ||
Technical | link n. | palet baklası | ||
Technical | link n. | rotilli kol | ||
Technical | link n. | zincir halkası | ||
Technical | link n. | zincir baklası | ||
Technical | link v. | birleştirmek | ||
Computer | ||||
Computer | link n. | bağlantılama | ||
Computer | link v. | ilintilemek | ||
Computer | link expr. | bağlan | ||
Computer | link expr. | bağla | ||
Telecom | ||||
Telecom | link n. | iletişim | ||
Mechanic | ||||
Mechanic | link n. | biyel | ||
Automotive | ||||
Automotive | link n. | bağlantı parçası | ||
Automotive | link n. | bakla | ||
Automotive | link n. | süspansiyon kolu | ||
Marine | ||||
Marine | link n. | bakla | ||
Gastronomy | ||||
Gastronomy | link n. | sosis kangalı | ||
Gastronomy | link n. | sosis halkası | ||
Military | ||||
Military | link n. | haberleşme irtibatı | ||
Military | link n. | muhabere bağı |