katı - Türkisch Englisch Wörterbuch

katı

Bedeutungen von dem Begriff "katı" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 92 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
katı solid adj.
And you will see the mountains and think them solid, but they shall pass away as the passing away of the clouds.
Dağları görecek ve onları katı sanacaksınız ama bulutların geçip gitmesi gibi onlar da geçip gidecek.

More Sentences
katı stiff adj.
It's pretty stiff.
Oldukça katı.

More Sentences
katı hard adj.
This will provide you with the opportunity to shape the hard legislation on animal welfare.
Bu size hayvan refahına ilişkin katı mevzuatı şekillendirme fırsatı sağlayacaktır.

More Sentences
katı strict adj.
The doctor is very strict about appointments; don't be late.
Doktor randevular konusunda çok katıdır; sakın geç kalmayın.

More Sentences
katı firm adj.
We must be firm.
Katı olmalıyız.

More Sentences
General
katı inflexible adj.
The rule is utterly inflexible.
Kural çok katı.

More Sentences
katı adamant adj.
Why is Tom so adamant?
Tom neden bu kadar katı?

More Sentences
katı firm adj.
We must be firm.
Katı olmalıyız.

More Sentences
katı grim adj.
Things are pretty grim now.
Şartlar artık çok katı.

More Sentences
katı tough adj.
I believe that there must be tough rules in place to prevent conflicts of interest among financial journalists.
Finans gazetecileri arasındaki çıkar çatışmalarını önlemek için katı kurallar getirilmesi gerektiğine inanıyorum.

More Sentences
katı hard adj.
This will provide you with the opportunity to shape the hard legislation on animal welfare.
Bu size hayvan refahına ilişkin katı mevzuatı şekillendirme fırsatı sağlayacaktır.

More Sentences
katı hard-boiled adj.
She likes her eggs hard-boiled.
O, yumurtalarını katı haşlanmış seviyor.

More Sentences
katı stringent adj.
Those having to deal with these risks should therefore meet stringent requirements.
Bu risklerle başa çıkmak zorunda olanlar bu nedenle katı gereklilikleri karşılamalıdır.

More Sentences
katı stringent adj.
Those having to deal with these risks should therefore meet stringent requirements.
Bu risklerle başa çıkmak zorunda olanlar bu nedenle katı gereklilikleri karşılamalıdır.

More Sentences
Technical
katı rigid adj.
Their school has rigid rules about attendance.
Okullarının devam konusunda katı kuralları var.

More Sentences
katı stiff adj.
It's pretty stiff.
Oldukça katı.

More Sentences
katı strict adj.
The doctor is very strict about appointments; don't be late.
Doktor randevular konusunda çok katıdır; sakın geç kalmayın.

More Sentences
katı hard adj.
This will provide you with the opportunity to shape the hard legislation on animal welfare.
Bu size hayvan refahına ilişkin katı mevzuatı şekillendirme fırsatı sağlayacaktır.

More Sentences
katı solid adj.
And you will see the mountains and think them solid, but they shall pass away as the passing away of the clouds.
Dağları görecek ve onları katı sanacaksınız ama bulutların geçip gitmesi gibi onlar da geçip gidecek.

More Sentences
Construction
katı rigid adj.
Their school has rigid rules about attendance.
Okullarının devam konusunda katı kuralları var.

More Sentences
Automotive
katı solid adj.
And you will see the mountains and think them solid, but they shall pass away as the passing away of the clouds.
Dağları görecek ve onları katı sanacaksınız ama bulutların geçip gitmesi gibi onlar da geçip gidecek.

More Sentences
Food Engineering
katı solid adj.
And you will see the mountains and think them solid, but they shall pass away as the passing away of the clouds.
Dağları görecek ve onları katı sanacaksınız ama bulutların geçip gitmesi gibi onlar da geçip gidecek.

More Sentences
Common Usage
katı stern adj.
General
katı glassy n.
katı emphatic adj.
katı stricter adj.
katı steely adj.
katı stark adj.
katı steel adj.
katı ironclad adj.
katı rocky adj.
katı toughminded adj.
katı gruff adj.
katı obdurate adj.
katı sclerous adj.
katı callous adj.
katı insensitive adj.
katı indurate adj.
katı unfeeling adj.
katı square adj.
katı uncompromising adj.
katı emphatical adj.
katı adamant on adj.
katı unpermissive adj.
katı nonindulgent adj.
katı austere adj.
katı hard-and-fast adj.
katı hard-line adj.
katı starchy adj.
katı stony adj.
katı wooden adj.
katı substantial adj.
katı thick adj.
katı torved [obsolete] adj.
katı austere adj.
katı unsoft adj.
katı hard-set adj.
katı head-on adj.
katı brassbound adj.
katı high adj.
katı lockstep adj.
katı musclebound adj.
katı muscle-bound adj.
katı rigorist adj.
katı depectible [obsolete] adj.
katı grimly adj.
katı heavy adj.
katı inexorable adj.
katı aggressive adj.
katı district [obsolete] adj.
katı irresilient adj.
katı constipated adj.
katı findy [obsolete] adj.
katı pugnacious adj.
katı staffish adj.
katı stretchless adj.
katı substant adj.
Colloquial
katı hard-featured adj.
katı hardboiled adj.
Idioms
katı (as) tough as (old) (shoe) leather adj.
katı (as) tough as an old boot adj.
Technical
katı fixed adj.
katı dry adj.
katı substantial adj.
katı severe adj.
Marine
katı stern adj.
Biology
katı gizzard adj.
Zoology
katı gizzard n.
katı maw n.
katı crop n.
Latin
katı duro adj.
Archaic
katı groundly adj.

Bedeutungen, die der Begriff "katı" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
çatı katı attic n.
Tom has a big box of stuff in my attic.
Tom'un çatı katımda büyük bir eşya kutusu var.

More Sentences
General
çatı katı penthouse n.
It's a penthouse one, and we will continue this there.
Bu bir çatı katı ve buna orada devam edeceğiz.

More Sentences
katı kural strict rule n.
The use of fat and blood is also subject to strict rules.
Yağ ve kan kullanımı da katı kurallara tabidir.

More Sentences
bodrum katı basement n.
Where I was held was in the basement of a building like this.
Tutulduğum yer böyle bir binanın bodrum katıydı.

More Sentences
katı yiyecek solid food n.
Tom hasn't been able to eat solid food since his accident.
Tom kazadan beri katı yiyecekler yiyemiyor.

More Sentences
katı yasalar strict laws n.
Austria has the world's strictest laws against fascism and against nazism.
Avusturya, faşizme ve nazizme karşı dünyanın en katı yasalarına sahiptir.

More Sentences
(alışveriş merkezinde) yemek katı food court n.
We ate at the food court.
Yemek katında yedik.

More Sentences
katı (madde) solid n.
Water passes from a liquid to a solid in the freezer.
Su, dondurucuda sıvı halden katı hale geçer.

More Sentences
daha katı stricter adj.
Sweden, the UK and Ireland at present have stricter requirements governing the import of pet animals.
İsveç, Birleşik Krallık ve İrlanda şu anda evcil hayvanların ithalatını düzenleyen daha katı şartlara sahiptir.

More Sentences
katı yürekli heartless adj.
Dan doesn't want to look heartless.
Dan katı yürekli görünmek istemiyor.

More Sentences
beş katı five times adv.
That is five times what the region now receives in aid and debt relief combined.
Bu rakam, bölgenin şu anda aldığı yardım ve borç ertelemesinin toplamının beş katıdır.

More Sentences
üç katı three times more adv.
He makes three times more money than I do.
O, benim kazandığımın üç katı daha fazla para kazanır.

More Sentences
üç katı three times adv.
That is three times the number of people killed in all the wars fought in the entire 20th century.
Bu sayı, 20. yüzyılın tamamında yapılan tüm savaşlarda ölen insan sayısının üç katıdır.

More Sentences
dört katı four times adv.
And it is about four times the postage cost actually charged.
Ve gerçekte tahsil edilen posta ücretinin yaklaşık dört katıdır.

More Sentences
yedi katı seven times (more) adv.
Many ACP countries have lost more than seven times the amount they get in development aid.
Birçok ACP ülkesi, kalkınma yardımı olarak aldıkları miktarın yedi katından fazlasını kaybetmiştir.

More Sentences
on katı ten times adv.
The fact is the cost of terminating calls in mobile networks is ten times as much as terminating in fixed networks.
Gerçek şu ki, mobil ağlarda çağrıları sonlandırmanın maliyeti, sabit ağlarda sonlandırmanın on katıdır.

More Sentences
iki katı double adv.
There are countries whose slaughter premium is currently double that of others.
Kesim primi şu anda diğerlerinin iki katı olan ülkeler var.

More Sentences
iki katı twice adv.
Inflation is already twice that and is expected to rise once the 10 new countries join.
Enflasyon şimdiden bunun iki katı ve 10 yeni ülke katıldığında yükselmesi bekleniyor.

More Sentences
Trade/Economic
katı atıklar solid waste n.
This corresponds to around 17% of municipal solid waste and 3% of the total waste generation by weight.
Bu, belediye katı atıklarının yaklaşık %17'sine ve ağırlık olarak toplam atık üretiminin %3'üne karşılık gelmektedir.

More Sentences
Technical
bodrum katı basement n.
Where I was held was in the basement of a building like this.
Tutulduğum yer böyle bir binanın bodrum katıydı.

More Sentences
çatı katı attic n.
Tom has a big box of stuff in my attic.
Tom'un çatı katımda büyük bir eşya kutusu var.

More Sentences
Common Usage
katı cisim solid adj.
katı bir biçimde strictly adv.
General
menfur şekilde katı kuralcı wowser n.
katı yoğunluğu solid density n.
merdiven (iki katı birbirine bağlayan) stairway n.
çatı katı garret n.
bina katı storey n.
katı yüreklilik ironness n.
zemin katı first floor n.
katı balçık clunch n.
katı sönümleme critical damping n.
katı hal fiziği solid state physics n.
evsel katı atık domestic solid waste n.
katı yağ (hamur yapımında kullanılan) shortening n.
merdiven (iki katı birbirine bağlayan) staircase n.
ana nakliyat katı main haulage level n.
beş düzlem yüzü olan katı bir şekil pentahedron n.
apartman katı apartment n.
katı maddeler solids n.
havadaki su buharının yoğunlaşma sonunda sıvı veya katı durumda yere düşmesi precipitation n.
alçak frekans katı low frequency stage n.
katı meteor lithometeor n.
katı yakıtlı güdümsüz roket zuni n.
katı kalplilik obdurateness n.
zemin katı ground floor n.
katı geometri solid geometry n.
katı tortu solid residue n.
sallama (katı maddeyi) shake n.
katı yüreklilik hardness n.
katı parçacık particulate n.
katı hal fiziği solids state physics n.
teras katı penthouse n.
katı kalplilik coldheartedness n.
seçici katı besiyeri selective agar n.
manastırdan olan kimse katı ve kurallı cistercian n.
katı tutum obdurate stance n.
apartman katı flat n.
reçine (katı) rosin n.
katı madde solid n.
katı söz harsh word n.
katı yakıt solid propellant n.
katı roket yakıtı solid rocket fuel n.
katı yakıt solid fuel n.
katı diyet strict diet n.
bahçe katı apartman dairesi garden floor flat n.
bahçe katı garden floor n.
apartman katı storey n.
çatı katı cockloft n.
bodrum katı basement story n.
çatıarası katı attic floor n.
yatak odaları katı bedroom story n.
bodrum katı basement floor n.
boya katı coat n.
ilk boya katı first coat n.
bina katı story n.
apartman katı story n.
çatı katı garret story n.
tavanarası katı garret story n.
katı yumurta hard-boiled egg n.
katı tutum hard-line n.
kısmen zeminin altında bulunan bina katı semi-basement n.
mutfak katı kitchen story n.
ince püskürtme boya katı mist coat n.
dört katı quadruple n.
katı asıltı (donanımı) suspension n.
tipik katı öğretmen typical stiff teacher n.
asansör katı lift lobby n.
katı disiplin strict discipline n.
binanın ikinci katı the second floor of the building n.
bir sayının çarpımı/katı product of a number n.
sıkı/katı kanun strict law n.
otoparkın dördüncü katı fourth floor of the parking garage n.
otoparkın üçüncü katı third floor of the parking garage n.
otoparkın ikinci katı second floor of the parking garage n.
otoparkın beşinci katı fifth floor of the parking garage n.
çatı katı süiti penthouse suite n.
çatı katı dairesi penthouse apartment n.
katı kalplilik cold-heartedness n.
katı şeyler solids n.
katı sabun solid soap n.
katı tutum firm position n.
katı duruş firm position n.
kat (apartmanın katı) flights up n.
törelere ve geleneklere katı bir şekilde bağlılık babbittism n.
katı disiplin kuran kimse ramrod n.
bir sayının dokuz katı olan sayı nonuple n.
katı vejetaryen strict vegetarian n.
giriş katı the downstairs n.
zemin katı the downstairs n.
üç katı olma threefoldness n.
üç katı olma trebleness n.
üç katı olan şey triality n.
9 katlı binanın 4. katı 4th floor of 9-story building n.
9 katlı binanın 4. katı 4th storey of 9-storey building n.
9 katlı binanın 4. katı 4th story of 9-story building n.
katı olmama unsolidity n.
dantelin katı olan kısmı mat n.
kumaş katı lay n.
katı duruş hard line n.
katı yumurta hard-cooked egg n.
rus petrolünün damıtılmasından arta kalan ve genellikle akaryakıt olarak kullanılan katı kıvamlı bir sıvı mazut n.
rus petrolünün damıtılmasından arta kalan ve genellikle akaryakıt olarak kullanılan katı kıvamlı bir sıvı mazout n.
rus petrolünün damıtılmasından arta kalan ve genellikle akaryakıt olarak kullanılan katı kıvamlı bir sıvı masut n.
havanın zemine bitişik olmayıp altında katı veya sıvı yüzey bulunmayan herhangi bir bölgesi midair n.
havanın zemine bitişik olmayan veya altında katı veya sıvı yüzey bulunmayan herhangi bir noktası veya bölgesi mid-air n.
viyola veya ud telinin üç katı inceliğinde bağırsak minikin [obsolete] n.
normal kartpostalın iki katı büyüklüğünde olup iki parçadan oluşan, parçalardan birinin yırtılarak göndericiye cevap olarak ücretsiz gönderilebildiği bir kartpostal reply card n.
normal kartpostalın iki katı büyüklüğünde olup iki parçadan oluşan, parçalardan birinin yırtılarak göndericiye cevap olarak ücretsiz gönderilebildiği bir kartpostal reply postal card n.
(koloni döneminde) üst katı alt katına göre öne doğru çıkık olan ev garrison house n.
gök cisminin katı maddesini inceleyen bilim dalı geology n.
sabun kalıplarının kesildiği katı sabun kütlesi loaf n.
katı eş zamanlılık lockstep n.
katı bir adam grimsir [obsolete] n.
sekiz katı octuple n.
emdirme sonucu oluşan katı-sıvı karışımı imbibition [obsolete] n.
katı planlama clock n.
katı kütlenin kalınlığı crassitude [obsolete] n.
katı ve otoriter bir şekilde dragonism n.
katı kurallar koyan eğitmen drillmaster n.
katı ve sağlam olmama insubstantiality n.
çatı katı penhouse [obsolete] n.
bütün bir katı kaplayan daire floor-through n.
tiyatronun ana katı orchestra n.
katı disiplin scleragogy n.
(katı veya jelatinli nesne yüzeyindeki) sümüksü tabaka scum n.
(antik dönem yapılarında) çatı katı solarium n.
çatı katı soler n.
vücudun katı bölümleri solid body substance n.
katı şey solidity n.
katı cisim solidity n.
katı halde olma solidness n.
katı ast-üst ilişkisi protocol n.
çamaşır yıkarken kullanılan küçük katı sabun veya deterjan parçaları soapflakes n.
katı şey solidity n.
katı cisim solidity n.
katı açının büyüklüğü spherical opening n.
katı yönetim strict hand n.
katı cisimlere yönelik bir hacim ölçüm birimi strike [dialect] n.
çatı katı loft n.
katı olmak harden v.
katı hale getirmek solidify v.
katı durumdan gaz durumuna geçirmek sublimate v.
sallamak (katı maddeleri) shake v.
çökelmek (sıvının içindeki katı maddeler) settle v.
çökeltmek (sıvının içindeki katı maddeleri) settle v.
on katı yapmak decuple v.
katı maddeyi sallamak shake something up v.
bebeğe katı mama vermeye başlamak start a baby on solid food v.
katı bir şekilde yönetmek rule with an iron fist v.
katı bir şekilde yönetmek rule with a rod of iron v.
katı bir şekilde yönetmek rule with an iron hand v.
katı bir tedbir almak take a firm action v.
katı bir şekilde karşı olmak be strictly against v.
katı otorite kurmak tyrant v.
(yumuşak taneciklerin) bir araya gelmesini ve yumuşak bir yarı katı kütle oluşturacak şekilde birbirlerine yapışmasını sağlamak mat v.
katı hale dönüştürmek harden v.
çatı katı inşa etmek loft [obsolete] v.
çatı katı eklemek loft [obsolete] v.
katı hale gelmek rigidify v.
katı hale gelmek rigidize v.
katı hale gelmek rigidise v.
katı bir şekilde tutmak overkeep v.
(blastuladan gastrula oluşumunda) önceden katı olan yapının içinde boşluk oluşacak şekilde katlanmak invaginate v.
katı muamele etmek fight v.
katı bir cisme nüfuz etmek phase v.
katı bir cisme girmek phase v.
(katı maddeyi) topaklara dönüştürmek prill v.
(saflaştırılmış katı kokaini) tüttürerek içmek freebase v.
(saflaştırılmış katı kokaini) tüttürerek içmek free-base v.
katı ve bükülmez hale gelmek freeze v.
katı ve değişmez bir forma getirmek freeze v.
katı yürekli callous adj.
iki katı dbl adj.
yüreği katı obdurate adj.
beş katı fivefold adj.
daha katı stiffer adj.
katı kalpli unfeeling adj.
en katı strictest adj.
katı cisim solid adj.
katı yürekli uncharitable adj.
bodrum katı barındırmayan basementless adj.
katı yürekli insensitive adj.
katı yürekli obdurate adj.
katı kalpli coldhearted adj.
yüreği katı obstinate adj.
en katı stiffest adj.
beş katı quintuple adj.
katı yürekli hardhearted adj.
katı yürekli coldhearted adj.
katı yürekli unrelenting adj.
katı (ifade) strident adj.
içinde katı parçalar bulunmayan (sıvı) smooth adj.
ahlak konusunda çok katı davranan straitlaced adj.
iki katı twofold adj.
üç katı threefold adj.
dokuz katı ninefold adj.
bin katı thousandfold adj.
bin katı millifold adj.
katı yürekli hard-hearted adj.
sekiz katı eight fold adj.
sekiz katı eightfold adj.
bir buçuk katı one and a half adj.
yüz katı centuplicate adj.
katı kalpli cold-hearted adj.
katı yürekli cold-hearted adj.
katı tutumlu hard-line adj.
aşırı katı adamantean adj.
çok pişmiş katı (yumurta) overboiled adj.
iki katı tweyfold [obsolete] adj.
katı yönetim yanlısı tyrannic adj.
katı yönetim yanlısı tyrannical adj.
katı yürekli earthen-hearted adj.
katı halde kalan undissolving adj.
katı tutumlu unprayable adj.
katı yürekli unprayable adj.
katı ve acımasız bare-knuckled adj.
katı olmayan unsolid adj.
beş katı quintuplicate adj.
normal sıcaklıklarda dökülemeyecek kadar katı olan (yağ) hard adj.
katı yürekli hard-boiled adj.
katı yürekli hardened adj.
soğuk, sert ve katı (kimse) metallic adj.
ahlaki açıdan katı mid-victorian adj.
katı yürekli obdure adj.
biraz katı rigidulous adj.
katı (davranış, tutum) byzantian adj.
katı gramer uygunluğuna ait veya ilgili grammatic adj.
bir bilimin veya sanatın ilkelerine katı bir şekilde uygun olan grammatic adj.
sıvıdan yarı katı veya katı hale dönüşmüş grumose adj.
aşırı katı overstrict adj.
katı yürekli rocky adj.
katı bir şekilde closely adj.
katı bir şekilde korunan close adj.
(katı, solüsyon) sabit ve homojen şekilde karıştırılamayan incompatible adj.
katı bir şekilde yöneten ironhanded adj.
katı bir sınıflandırma sistemine dayanan pigeonhole adj.
bütün bir katı kaplayan floor-through adj.
katı (düşünce) ossified adj.
hafif katı semistiff adj.
epey katı semistiff adj.
bir diğerinin bir buçuk katı sesquialteral adj.
bir buçuk katı olan sesquialteral adj.
yirminin dört katı fourscore adj.
katı hale getirilebilen solidifiable adj.
nispeten katı solidish adj.
katı sayılır strictish adj.
neredeyse katı strictish adj.
dört katı subquadruple adj.
beş katı subquintuple adj.
iki katı as much again adv.
iki katı two times adv.
iki katı two times more adv.
in dört katı four times adv.
katı bir şekilde adamantly adv.
yirmi katı twenty times (more) adv.
10 katı ten times adv.
3 katı three times adv.
4 katı four times adv.
katı bir şekilde rigorously adv.
katı bir biçimde rigorously adv.
katı yüreklilikle coldheartedly adv.
en katı haliyle in its most rigid form adv.
en katı şekliyle in its strictest form adv.
en katı şekliyle in its most rigid form adv.
en katı haliyle in its strictest form adv.
katı yüreklilikle cold-heartedly adv.
katı bir şekilde callously adv.
katı bir şekilde unfeelingly adv.
30 katı thirtyfold adv.
katı bir şekilde unsoft adv.
katı olmadan unsolidly adv.
dört katı quadruply adv.
yüz katı olarak hundredfold adv.
katı bir halde rigidly adv.
sekiz katı şeklinde octuply adv.
katı bir şekilde overstraitly [obsolete] adv.
katı bir şekilde inexorably adv.
katı bir biçimde districtly adv.
iki katı anlamına gelen ön ek diss- pref.
iki katı anlamına gelen ön ek disso- pref.
(astrolojide) belirli bir açının bir buçuk katı anlamına gelen ön ek sesqui- pref.
… katı anlamını veren bir son ek -fold suf.
Phrasals
katı hale dönüşmek precipitate into something v.
katı bir tutum sergilemek dig in v.
bebeği/çocuğu katı besinlere alıştırmak wean on (something) v.
bebeği/çocuğu katı besinlere alıştırmak wean on v.
sıvıdan katı hale geçmek precipitate into (something) v.
gazdan katı hale geçmek precipitate into (something) v.
katı düzenleme getirmek clamp down v.
(birine/bir şeye) katı düzenleme getirmek clamp down on (someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle ilgili) çok katı/sert olmak clamp down (on someone or something) v.
sıvıdan katı hale geçmek precipitate into v.
gazdan katı hale geçmek precipitate into v.
Phrases
bir buçuk misli/katı oldu half again as many adv.
bir buçuk misli/katı oldu half again as much adv.
dört katı by a factor of four expr.
iki katı double the amount of expr.
Colloquial
cennetin yedinci katı bosom of abraham n.
cennetin yedinci katı abraham's bosom n.
katı bir karşıtlık a stark contrast n.
katı yürekli hardboiled adj.
katı (yumurta) over hard adv.
katı (yumurta) over hard [us] adv.
(bahis veya kumarda) ya iki katı ya hiç double or nothing [us] expr.
ya iki katı ya hiç (var olan borcun kazanma durumunda silineceği, kaybetme durumunda iki katına çıkacağı bir bahis) double or nothing expr.
ya iki katı ya hiç (var olan borcun kazanma durumunda silineceği, kaybetme durumunda iki katına çıkacağı bir bahis) double or quits [uk] expr.
bir buçuk misli/katı half again as many/much expr.
Idioms
katı yandaş true believer n.
katı destekçi true believer n.
(bir düşüncenin/amacın/davanın) katı taraftarı true believer n.
(bir düşüncenin/amacın/davanın) katı yandaşı true believer n.
katı kalpli, duygusuz kimse a cold heart n.
ilgisiz, katı yürekli kimse a cold heart n.
katı, muhafazakar eleştirileriyle mevzunun anlaşılmasını engelleyen tenkitçi stop-watch critic n.
kendini katı/sabit bir cinsiyet kimliğiyle tanımlamama durumu gender fluidity n.
katı/sabit bir cinsiyet kimliği olmama durumu gender fluidity n.
herkesle düşüp kalkmakta bir sakınca görmeyen katı ahlak kurallarına uzak yaklaşım zipper morals [dated] n.
katı kanunlar the law of the medes and persians n.
katı disiplin a firm hand n.
sert/katı kimse a stuffed shirt n.
katı yönetim an iron fist n.
sert/katı yönetici an iron fist n.
katı yönetim an iron fist n.
sert/katı yönetici an iron fist n.
katı yönetim an iron hand n.
sert/katı yönetici an iron hand n.
katı yönetim an iron fist n.
sert/katı yönetici an iron fist n.
katı yönetim an iron fist n.
sert/katı yönetici an iron fist n.
katı yönetim an iron hand n.
sert/katı yönetici an iron hand n.
katı yüreklilik cold heart n.
katı disiplin firm hand n.
katı/acımasız patron simon legree n.
katı/acımasız iş veren simon legree n.
(bir düşüncenin/amacın/davanın) katı taraftarı olmak be a great believer in (something) v.
(bir düşüncenin/amacın/davanın) katı yandaşı olmak be a great believer in (something) v.
(bir düşüncenin/amacın/davanın) katı taraftarı olmak be a firm believer in (something) v.
(bir düşüncenin/amacın/davanın) katı yandaşı olmak be a firm believer in (something) v.
birine sert/katı davranmak take a hard line with someone v.
çok katı olmak have a corncob up one's ass v.
çok katı olmak have a poker up one's ass v.
katı bir biçimde yönetmek rule somebody with an iron fist/hand v.
katı bir biçimde yönetmek rule somebody with a rod of iron v.
sert/katı bir tavır takınmak take a firm stand on something v.
(bir şey) hakkında çok katı olmak be death on (someone or something) v.
katı ahlaki prensiplere göre yaşamak keep to the straight and narrow v.
katı ahlaki prensiplere göre yaşamak stay on the straight and narrow v.
katı bir şekilde uymak walk the chalk line v.
katı bir şekilde uymak walk the chalk mark v.
katı bir şekilde yerine getirmek walk the chalk mark v.
katı olmak have a thick head v.
katı ahlaki prensiplere göre yaşamak keep on the straight and narrow v.
katı ahlaki prensiplere göre yaşamak keep to straight and narrow v.
katı ahlaki prensiplere göre yaşamak stay on the straight and narrow v.
katı ahlaki prensiplere göre yaşamak keep on the straight and narrow v.
katı ahlaki prensiplere göre yaşamak walk the straight and narrow v.
katı/sert olmak take no prisoners v.
(bir şey) hakkında çok katı olmak be death on (something) v.
(bir şeyle ilgili/bir şeye karşı) sert/katı bir tavır takınmak take a firm line (on or against something) v.
(bir şeyle ilgili/bir şeye karşı) sert/katı bir tavır takınmak take a firm line/stand (on/against something) v.
katı bir şekilde yönetmek rule with an iron rod v.
katı bir şekilde yönetmek rule with an iron hand v.
(birine) çok katı davranmak be hard on (one) v.
birine çok katı davranmak be hard on somebody v.
katı yürekli olmak have the heart v.
(bir şey yapacak kadar) katı yürekli olmak have the heart (to do something) v.
katı bir şekilde yönetmek rule with an iron hand (in a velvet glove) v.
katı bir biçimde yönetmek rule with an iron hand (in a velvet glove) v.
birini/bir şeyi katı bir şekilde yönetmek rule someone or something with a rod of iron v.
katı ahlaki prensiplere göre yaşamak stay to the straight and narrow v.
(bir şeyle ilgili/bir şeye karşı) sert/katı bir tavır takınmak take a firm stand (on or against something) v.
katı olmak take a hard line v.
katı davranmak take a hard line v.
(bir şey) ile ilgili sert/katı bir tavır takınmak take a stand on (something) v.
katı yürekli hard as nails adj.
bir şeyi yapma konusunda katı religious about doing something adj.
(biri/bir şey) konusunda çok katı death on (someone or something) adj.
katı yürekli hard-as-nails adj.
(bir şey) konusunda/hakkında katı religious about (something) adj.
(bir şeyi) yapma konusunda katı religious about doing adj.
Speaking
evimin iki katı var my house has two floors expr.
kendine karşı bu kadar katı olma don't be too hard on yourself expr.
Trade/Economic
bodrum katı satış reyonu automatic basement n.
işçi katı shop floor n.
katı alış firm purchase n.
katı rekabet fierce competition n.
katı yakıtlı pişirici solid fuel cooker n.
katı rekabet stiff competition n.
katı cisim solid n.
katı disiplin strict discipline n.
katı politika rigid policy n.
katı döviz kuru hedeflemesi hard exchange-rate peg n.
katı uygulamalar rigid practices n.
katı atık miktarı solid waste amount n.
katı arbitraj hard arbitrage n.
üç katı threefold adj.
bir buçuk katı time and a half expr.
Law
mahkemenin yaralı tarafı normaldekinin üç katı haklı bulması treble damages n.
katı kurallar black letter rules n.
(anglo-sakson hukuku) gerçek veya tahmini değerinin sekiz katı olarak hesaplanan zarar ödemesi octogild n.
farklı kişilere ait olan katı veya sıvı haldeki taşınır malların birbirine katılması commixture n.
Politics
katı bürokrasi strict bureaucracy n.
katı komünist rejim strict communist regime n.
Industry
geri kazanılmış katı yakıt solid recovered fuel n.
Tourism
kumarhane katı casino floor n.
Technical
gazda bulunan katı veya sıvı partiküller bulutu aerosol n.
belirlenen mikron boyutundan daha büyük katı parçacıkları elemeye yarayan filtre nominal filter n.
izometrik sistemde küpün her yüzüne tekabül eden yirmi dört eşit üçgen yüz ile sınırlandırılmış katı nesne tetrahexahedron n.
izometrik sistemde küpün her yüzüne tekabül eden yirmi dört eşit üçgen yüz ile sınırlandırılmış katı nesne tetrakishexahedron n.
12 yüzü üçgenlerden oluşan izometrik katı (kristal) trigonal tristetrahedron n.
12 üçgen yüzü olan izometrik katı (kristal) tristetrahedron n.
askıdaki katı madde suspended solid n.
apartman katı storey n.
alkolde çözünmeyen katı madde alcohol-insoluble solid matter n.
amorf katı amorphous solid n.
ara yinelenim katı intermediate frequency stage n.
ara frekans katı intermediate frequency stage n.
apartman katı story n.
alçak frekans katı low frequency stage n.
amorf katı noncrystalline solid n.
alev kaynağına maruz kaldığında metalik olmayan katı malzemenin alevlenebilirliği flammability of solid non-metallic material when exposed to flame source n.
altı düzlem yüzeyli katı şekil hexahedron n.
ara katı çözelti intermediate solid solution n.
arayer atomlu katı çözelti interstitial solid solution n.
asılı katı maddeler suspended solids n.
askıdaki katı maddeler suspended solids n.
aşırı doygun katı çözelti supersaturated solid solution n.
baskıların yenilebilir katı ve sıvı yağlara dayanıklılığı resistance of prints to edible oils and fats n.
bodrum katı basement floor n.
biçimsiz katı noncrystalline solid n.
boya katı coat of paint n.
çıkış katı output stage n.
çıkış katı final stage n.
çökebilen katı maddeler settleable solids n.
cam koparma katı top floor n.
dağıtıcı katı feeder floor n.
dekoratif katı yakıt görünümlü gaz cihazları decorative fuel-effect gas appliances n.
düzenli katı çözelti ordered solid solution n.
doymuş katı çözelti saturated solid solution n.
düzensiz katı çözelti disordered solid solution n.
esnek katı benzeri durum elastic solid-like state n.
ekstrüzyonla çekilmiş katı dielektrik yalıtımlı güç kablosu extruded solid dielectric insulated power cable n.
ektrüzyonla çekilmiş katı yalıtımlı güç kablosu power cable with extruded solid insulation n.
florlu katı kavurma fluosolid roasting n.
flotasyon pompa katı flotation pump level n.
flotasyon katı flotation level n.
güç katı power stage n.
güç kuvvetlendirici katı power-amplifier stage n.
grafitli katı yağ graphite grease n.
görünür katı yoğunluk apparent solid density n.
gevrek katı brittle solid n.
hooke yasasına uyan katı hookean solid n.
havalandırma katı air level n.
ideal katı ideal solid n.
ikiden fazla katı maddenin oluşturduğu homojen karışım solid solution n.
katı kireçli toprak marlite n.
katı kil lithomarge n.
katı asıltı suspensoid n.
katı çözelti sertleşmesi solid solution strengthening n.
katı faz yoğuşması solid phase condensation n.
katı ve katı olmayan elektrolitli aluminyum elektrolitik kondansatörler aluminum electrolytic capacitors with solid and non solid electrolyte n.
kesintisiz katı çözletili çizge continuous solid solubility diagram n.
katı evre solid phase n.
katı çözelti primary solid solution n.
katı döküm solid casting n.
katı camda veya vitrifiye emayedeki boncuklar beads in solid glass or vitreous enamel n.
katı co2 dry ice n.
katı yakıt yakma cihazı solid fuel burning device n.
katı çekinti solid shrinkage n.
katı cisim modellemesi solid modelling n.
katı kimyasallar solid chemicals n.
katı form solid phase n.
katı olmayan elektrolit non-solid electrolyte n.
katı hacim solid volume n.
katı durum dönüşümleri solid-state transformations n.
katı yalıtım malzemesinin elektrik dayanımı electric strength of solid insulating material n.
kesintisiz katı çözünürlük çizgesi continuous solid solubility diagram n.