|
Kategorie |
Englisch |
Türkisch |
|
| Common Usage |
|
| 1 |
Common Usage |
benefit from v.
|
yararlanmak |
|
Cars that fulfil stringent safety standards should also benefit from lower taxation.
Sıkı güvenlik standartlarını karşılayan otomobiller de daha düşük vergilendirmeden yararlanmalıdır.
More Sentences
|
| 2 |
Common Usage |
from here adv.
|
burası |
|
How far is it from here to your house?
Burası evinizden ne kadar uzaklıkta?
More Sentences
|
| 3 |
Common Usage |
apart from prep.
|
dışında |
|
There are other reasons for this apart from air traffic control.
Bunun hava trafik kontrolü dışında başka nedenleri de vardır.
More Sentences
|
| 4 |
Common Usage |
apart from prep.
|
haricinde |
|
Apart from cats, I like animals.
Kediler hariç, hayvanları severim.
More Sentences
|
| General |
|
| 5 |
General |
free from care n.
|
kaygısız |
|
Her life is free from care.
Onun hayatı kaygısızdır.
More Sentences
|
| 6 |
General |
abstain from voting n.
|
çekimser oy |
|
I abstained from voting on the proposal for a directive concerning the quality of bathing water.
Yüzme suyunun kalitesine ilişkin direktif önerisi konusunda çekimser oy kullandım.
More Sentences
|
| 7 |
General |
withdraw from v.
|
almak (bir kimseyi bir yerden) |
|
Naturally, this is not targeted at the USA, which simply withdrew from the ABM Treaty in 2001!
Doğal olarak bu sözler 2001 yılında Anti-Balistik Füze Antlaşması Anlaşmasından çekilen ABD'yi hedef almıyor!
More Sentences
|
| 8 |
General |
benefit from v.
|
yararlanmak |
|
All Members of the House benefit from free medical insurance.
Meclis'in tüm üyeleri ücretsiz sağlık sigortasından yararlanmaktadır.
More Sentences
|
| 9 |
General |
dissuade from v.
|
vazgeçirmek |
|
I did not do this and I am also grateful to my fellow MEPs who were dissuaded from fighting this battle.
Bunu ben yapmadım ve bu savaştan vazgeçirilen AP üyesi arkadaşlarıma da minnettarım.
More Sentences
|
| 10 |
General |
abstain from v.
|
uzak durmak |
|
Tom was told to abstain from smoking and drinking.
Tom'a sigara ve içkiden uzak durması söylendi.
More Sentences
|
| 11 |
General |
keep from v.
|
engellemek |
|
How can we keep from making this same mistake again?
Aynı hatayı tekrar yapmamızı nasıl engelleriz?
More Sentences
|
| 12 |
General |
shy away from v.
|
kaçınmak |
|
We must not, however, shy away from this.
Bununla birlikte, bundan kaçınmamalıyız.
More Sentences
|
| 13 |
General |
prevent from v.
|
engellemek |
|
Why is it that the citizens are being prevented from knowing what compromise the Danish Presidency has proposed?
Neden vatandaşların Danimarka Başkanlığının nasıl bir uzlaşma önerdiğini bilmeleri engelleniyor?
More Sentences
|
| 14 |
General |
deduce from v.
|
sonuç çıkarmak |
|
It can be deduced from this that the cogeneration plants used in different countries differ radically.
Buradan, farklı ülkelerde kullanılan kojenerasyon tesislerinin radikal farklılıklar gösterdiği sonucu çıkarılabilir.
More Sentences
|
| 15 |
General |
be recovered from v.
|
kurtulmak |
|
Dan was recovering from alcoholism.
Dan alkolizmden kurtuluyordu.
More Sentences
|
| 16 |
General |
deviate from v.
|
sapmak |
|
No solution can be advocated or accepted which permanently deviates from the acquis communautaire.
Topluluk müktesebatından kalıcı olarak sapacak hiçbir çözüm savunulamaz veya kabul edilemez.
More Sentences
|
|
|
| 17 |
General |
descend from v.
|
soyundan gelmek |
|
Humans descend from apes.
İnsanlar maymunların soyundan gelmektedir.
More Sentences
|
| 18 |
General |
derive from v.
|
türetmek |
|
This is a right derived from the right of the Community citizen of whose family they are members.
Bu hak, ailesinin üyesi olduğu Topluluk vatandaşının hakkından türetilen bir haktır.
More Sentences
|
| 19 |
General |
result from v.
|
çıkmak |
|
I reiterate that our credibility depends on the texts that we pass and the realistic measures resulting from them.
Güvenilirliğimizin, kabul ettiğimiz metinlere ve bu metinlerden çıkan gerçekçi tedbirlere bağlı olduğunu yineliyorum.
More Sentences
|
| 20 |
General |
spring from v.
|
gelmek |
|
He sprang from one of the best families in the north.
O, kuzeydeki en iyi ailelerin birinden gelmiştir.
More Sentences
|
| 21 |
General |
suffer from constipation v.
|
kabızlık çekmek |
|
Do you suffer from constipation?
Kabızlık çekiyor musunuz?
More Sentences
|
| 22 |
General |
derive from v.
|
sağlamak |
|
More than half of the revenues on which the country survives are now derived from foreign aid.
Ülkenin geçimini sağlayan gelirlerin yarısından fazlası artık dış yardımlardan elde ediliyor.
More Sentences
|
| 23 |
General |
inherit from v.
|
miras kalmak |
|
Dan didn't want to be taxed on the land he inherited from his mother.
Dan, annesinden miras kalan arazi için vergilendirilmek istemedi.
More Sentences
|
| 24 |
General |
inherited from v.
|
kalmak |
|
Tom bought an engagement ring for Mary with money he inherited from his grandfather.
Tom, büyükbabasından kalan parayla Mary'ye bir nişan yüzüğü aldı.
More Sentences
|
| 25 |
General |
detract from v.
|
azaltmak |
|
However, that should not detract from the usefulness of this report and we shall, of course, vote in favour of it.
Bununla birlikte bu durum raporun yararlılığını azaltmamalıdır ve elbette ki rapor lehinde oy kullanacağız.
More Sentences
|
| 26 |
General |
withdraw from v.
|
çekilmek |
|
The report is hereby withdrawn from the agenda.
Rapor bu vesileyle gündemden çekilmiştir.
More Sentences
|
| 27 |
General |
stay away from v.
|
uzak durmak |
|
Stay away from my computer.
Bilgisayarımdan uzak dur.
More Sentences
|
| 28 |
General |
come from v.
|
gelmek |
|
I come from that part of Denmark that Germany occupied.
Ben Danimarka'nın Almanya tarafından işgal edilen bölgesinden geliyorum.
More Sentences
|
| 29 |
General |
originate from v.
|
çıkmak |
|
The fire originated from carelessness.
Yangın dikkatsizlikten çıktı.
More Sentences
|
| 30 |
General |
keep away from v.
|
uzak durmak |
|
It is important to keep it simple, to keep away from partial decoupling and to cut red tape.
Basit tutmak, kısmi ayrıştırmadan uzak durmak ve bürokrasiyi azaltmak önemlidir.
More Sentences
|
| 31 |
General |
part from v.
|
ayrılmak |
|
He parted from her with a kiss.
Ondan bir öpücükle ayrıldı.
More Sentences
|
| 32 |
General |
refrain from v.
|
sakınmak |
|
Please refrain from insulting me.
Lütfen beni aşağılamaktan sakının.
More Sentences
|
| 33 |
General |
take lessons from v.
|
ders almak |
|
I've been taking lessons from Tom.
Tom'dan ders alıyordum.
More Sentences
|
| 34 |
General |
shy away from v.
|
çekinmek |
|
There is no need to shy away from this.
Bundan çekinmeye gerek yok.
More Sentences
|
| 35 |
General |
result from v.
|
kaynaklanmak |
|
We therefore face the sort of problem that results from greed.
Dolayısıyla açgözlülükten kaynaklanan bir tür sorunla karşı karşıyayız.
More Sentences
|
| 36 |
General |
desist from v.
|
vazgeçmek |
|
They represent an attempt at making a new start and desisting from the disputes of the past.
Bunlar yeni bir başlangıç yapma ve geçmişin anlaşmazlıklarından vazgeçme girişimini temsil etmektedir.
More Sentences
|
| 37 |
General |
depart from v.
|
sapmak |
|
The programme for 2002 will not depart from this objective.
2002 yılı programı bu hedeften sapmayacaktır.
More Sentences
|
| 38 |
General |
flow from v.
|
akmak |
|
Blood flowed from his wound.
Kan, yarasından akıyordu.
More Sentences
|
| 39 |
General |
arise from v.
|
kaynaklanmak |
|
The real problem does not arise from the ionisation process itself as much as from the use to which it is put.
Asıl sorun iyonizasyon işleminin kendisinden değil, bu işlemin kullanımından kaynaklanmaktadır.
More Sentences
|
| 40 |
General |
fall from v.
|
düşmek |
|
The proportion of Community aid spent in low-income countries has fallen from 70% in 1990 to 38% now.
Düşük gelirli ülkelerde harcanan Topluluk yardımlarının oranı 1990'da %70 iken şimdi %38'e düşmüştür.
More Sentences
|
| 41 |
General |
exclude from v.
|
dışında bırakmak |
|
No form of transport, however, should be excluded from the programme.
Bununla birlikte hiçbir ulaşım şekli programın dışında bırakılmamalıdır.
More Sentences
|
| 42 |
General |
benefit from v.
|
faydalanmak |
|
If we are to benefit from this we will have to change our attitude towards Russia.
Eğer bundan faydalanmak istiyorsak Rusya'ya karşı tutumumuzu değiştirmemiz gerekecektir.
More Sentences
|
| 43 |
General |
discharge from hospital v.
|
taburcu etmek |
|
His mother suffered minor injuries and was later discharged from hospital.
Annesi ise hafif yaralanarak daha sonra hastaneden taburcu edildi.
More Sentences
|
| 44 |
General |
result from v.
|
ileri gelmek |
|
Tom's illness resulted from eating too much.
Tom'un hastalığı çok fazla yemek yemekten ileri geldi.
More Sentences
|
| 45 |
General |
recover from v.
|
atlatmak |
|
He soon recovered from the shock.
Şoku kısa sürede atlattı.
More Sentences
|
| 46 |
General |
emanate from v.
|
çıkmak |
|
It remains to be seen whether these suggestions will emanate from the Council or from the Commission.
Bu önerilerin Konseyden mi yoksa Komisyondan mı çıkacağı henüz belli değil.
More Sentences
|
| 47 |
General |
follow from v.
|
sonucu çıkmak |
|
It follows from what she says that he is guilty.
Söylediklerinden adamın suçlu olduğu sonucu çıkıyor.
More Sentences
|
| 48 |
General |
be different from v.
|
farklılık göstermek |
|
Measurements are different from individual to individual.
Ölçüler bireyden bireye farklılık gösterir.
More Sentences
|
| 49 |
General |
stop someone from v.
|
engellemek (birinin) (bir şey yapmasını) |
|
You can't stop someone from lying to you.
Birinin sana yalan söylemesini engelleyemezsin.
More Sentences
|
| 50 |
General |
derive from v.
|
türemek |
|
This word derives from Latin.
Bu kelime Latince'den türemiştir.
More Sentences
|
| 51 |
General |
arise from v.
|
çıkmak |
|
We shall have to fight to impose the ambitious conclusions arising from the report.
Rapordan çıkan iddialı sonuçları kabul ettirmek için mücadele etmeliyiz.
More Sentences
|
| 52 |
General |
hear from v.
|
haber almak |
|
Finally, we shall hear from 'Cardinal' Cohn-Bendit!
Sonunda 'Kardinal' Cohn-Bendit'ten haber alacağız!
More Sentences
|
| 53 |
General |
differ from v.
|
farklılık göstermek |
|
The way in which the targets formulated are achieved may differ from one Member State to another.
Formüle edilen hedeflere ulaşma şekli bir Üye Devletten diğerine farklılık gösterebilir.
More Sentences
|
| 54 |
General |
suffer from v.
|
muzdarip olmak |
|
Regions where humans and animals have suffered from the foot-and-mouth epidemic.
İnsanların ve hayvanların şap salgınından muzdarip olduğu bölgeler.
More Sentences
|
| 55 |
General |
be recovered from v.
|
iyileşmek |
|
Tom is recovering from a knee injury.
Tom'un diz yaralanması iyileşiyor.
More Sentences
|
| 56 |
General |
suffer from v.
|
sıkıntısını çekmek |
|
It is certainly not a lack of security measures that Europe is suffering from.
Avrupa'nın sıkıntısını çektiği şey kesinlikle güvenlik tedbirlerinin eksikliği değildir.
More Sentences
|
|
|
| 57 |
General |
quote from v.
|
alıntı yapmak |
|
You quoted from Karl Popper's The Open Society and its Enemies.
Karl Popper'in Açık Toplum ve Düşmanları kitabından alıntı yaptınız.
More Sentences
|
| 58 |
General |
abstain from v.
|
kaçınmak |
|
And we abstain from any binding involvement or commitment whatsoever on behalf of the poorest populations.
En yoksul halklar adına herhangi bir bağlayıcı katılım ya da taahhütte bulunmaktan kaçınıyoruz.
More Sentences
|
| 59 |
General |
abstain from voting v.
|
oy vermemek |
|
I abstain from voting.
Oy vermekten kaçınıyorum.
More Sentences
|
| 60 |
General |
absent from v.
|
bulunmamak |
|
There was a lot of students absent from class today.
Bugün derste bulunmayan birçok öğrenci vardı.
More Sentences
|
| 61 |
General |
be expelled (from a group) v.
|
çıkarılmak |
|
Tom was afraid that he might be expelled.
Tom, çıkarılabileceğinden korkuyordu.
More Sentences
|
| Common Usage |
|
| 62 |
Common Usage |
arise from dead v.
|
dirilmek |
|
| 63 |
Common Usage |
dangle from v.
|
sarkmak |
|
| 64 |
Common Usage |
be exempt from v.
|
-den muaf olmak |
|
| 65 |
Common Usage |
be graduated from v.
|
mezun olmak |
|
| 66 |
Common Usage |
apart from these adv.
|
bunlardan başka |
|
| 67 |
Common Usage |
with contributions from prep.
|
katkılarıyla |
|
| General |
|
| 68 |
General |
shooting from different angles n.
|
açılama |
|
| 69 |
General |
dissent from n.
|
ayrılık |
|
| 70 |
General |
exhaustion from overwork n.
|
sürmenaj |
|
| 71 |
General |
remaining from n.
|
kalma |
|
| 72 |
General |
migration from the country to town n.
|
köyden kente göç |
|
| 73 |
General |
flight from reality n.
|
gerçeklikten kaçıma |
|
| 74 |
General |
one living away from home n.
|
gurbetçi |
|
| 75 |
General |
freedom from arrest n.
|
yasama dokunulmazlığı |
|
| 76 |
General |
abstinence from n.
|
riyazet |
|
| 77 |
General |
pollution from agriculture n.
|
tarımsal kaynaklı kirlenme |
|
| 78 |
General |
absence from home n.
|
gurbet |
|
| 79 |
General |
manufactured from plywood n.
|
kontrplaktan imal edilen |
|
| 80 |
General |
fat rendered from the tail of a sheep n.
|
kuyrukyağı |
|
| 81 |
General |
money gathered up from a crowd n.
|
parsa |
|
| 82 |
General |
any of three radiations of heat falling in succession from the sun to the air n.
|
cemre |
|
| 83 |
General |
passing from hand to hand n.
|
alavere |
|
| 84 |
General |
abstinence from n.
|
kendini tutma (yeme içme konusunda) |
|
| 85 |
General |
dissent from n.
|
kabul etmeyiş |
|
| 86 |
General |
theory of break from social life n.
|
sosyal hayattan kopma teorisi |
|
| 87 |
General |
a verse from the koran n.
|
kuran´dan bir ayet |
|
| 88 |
General |
from scratch n.
|
başından |
|
| 89 |
General |
translations from turkish n.
|
türkçeden çeviriler |
|
| 90 |
General |
retiring from n.
|
uzaklaşma |
|
| 91 |
General |
handed down from n.
|
kalma |
|
| 92 |
General |
people from medine who helped immigrated muslims n.
|
ensar |
|
| 93 |
General |
printing from plates n.
|
el baskısı |
|
| 94 |
General |
creating from raw materials n.
|
ham maddeden üretme |
|
| 95 |
General |
withdrawal from n.
|
alma (bir kimseyi bir yerden) |
|
| 96 |
General |
bonus from ottoman sultan during entering upon office n.
|
cülus bahşişi |
|
| 97 |
General |
turkish national security law from 1940 n.
|
milli koruma kanunu |
|
| 98 |
General |
dish made from trotters n.
|
paça |
|
| 99 |
General |
drink made from sahlep root in hot milk and cinnamon n.
|
salep |
|
| 100 |
General |
electricity from cogeneration n.
|
ortak üretim elektriği |
|
| 101 |
General |
alienation from n.
|
bir şeyden uzaklaşma |
|
| 102 |
General |
alienation from n.
|
bir şeyden soğuma |
|
| 103 |
General |
mortality from cancer n.
|
kanserden ölüm oranı |
|
| 104 |
General |
studying from far away n.
|
uzaktan okuma |
|
| 105 |
General |
a bolt from the blue n.
|
hiç beklenmedik bir haber |
|
| 106 |
General |
a bolt from the blue n.
|
hiç beklenmedik bir iş |
|
| 107 |
General |
a bolt from the blue n.
|
hiç umulmayan bir olay |
|
| 108 |
General |
a bolt from the blue n.
|
hiç beklenmedik bir olay |
|
| 109 |
General |
a bolt from the blue n.
|
hiç umulmayan bir iş |
|
| 110 |
General |
a bolt from the blue n.
|
hiç umulmayan bir haber |
|
| 111 |
General |
gypsy (esp from hungary or romania) n.
|
çigan |
|
| 112 |
General |
distance from the sea n.
|
denize uzaklık |
|
| 113 |
General |
freedom from debts n.
|
borçsuzluk |
|
| 114 |
General |
being valid from n.
|
-den itibaren geçerli olmak üzere |
|
| 115 |
General |
disagreement arising from n.
|
-den kaynaklanan anlaşmazlık |
|
| 116 |
General |
exclusion from n.
|
dışında bırakma |
|
| 117 |
General |
exclusion from n.
|
dışında bırakılma |
|
| 118 |
General |
inherit from n.
|
mirasçısı |
|
| 119 |
General |
abstention from n.
|
kasten yapmama |
|
| 120 |
General |
abstinence from n.
|
yapmama |
|
| 121 |
General |
from house to house n.
|
ev ev |
|
| 122 |
General |
sugar extracted from molasses n.
|
melas şekeri |
|
| 123 |
General |
deaths resulting from disease n.
|
hastalıktan kaynaklanan ölümler |
|
| 124 |
General |
one's departure from work n.
|
işten çıkış (saati) |
|
| 125 |
General |
a complaint from the neighbours n.
|
komşulardan gelen şikayet |
|
| 126 |
General |
is quoted from n.
|
-den alıntıdır |
|
| 127 |
General |
continuing from the previous page n.
|
önceki sayfanın devamı |
|
| 128 |
General |
cash withdrawal from an atm machine while abroad n.
|
yurtdışı atm'den nakit çekim |
|
| 129 |
General |
images from turkey n.
|
türkiye'den kareler |
|
| 130 |
General |
revenues from gambling activities n.
|
talih oyunları gelirleri |
|
| 131 |
General |
revenues from all kinds of pari-mutuals n.
|
müşterek bahis gelirleri |
|
| 132 |
General |
greeting from n.
|
-den sevgiler |
|
| 133 |
General |
people from all strata n.
|
her kesimden insanlar |
|
| 134 |
General |
second from right n.
|
sağdan ikinci |
|
| 135 |
General |
benefiting from the opportunities n.
|
imkanlardan faydalanma |
|
| 136 |
General |
benefiting from the opportunities n.
|
imkanlardan yararlanma |
|
| 137 |
General |
the lessons learned from n.
|
çıkarılan dersler |
|
| 138 |
General |
the lesson learned from n.
|
-den çıkarılan ders |
|
| 139 |
General |
the lesson taken from n.
|
-den çıkarılan ders |
|
| 140 |
General |
the lessons taken from n.
|
çıkarılan dersler |
|
| 141 |
General |
view from below n.
|
alttan görünüm |
|
| 142 |
General |
view from below n.
|
alttan bakış |
|
| 143 |
General |
children/kids from broken homes n.
|
boşanmış aile çocukları |
|
| 144 |
General |
income from self-employment n.
|
serbest meslek kazancı |
|
| 145 |
General |
people from every walk of life n.
|
farklı iş veya sınıflardan insanlar |
|
| 146 |
General |
people from every walk of life n.
|
farklı kesimlerden insanlar |
|
| 147 |
General |
a coin thrown from the stands n.
|
tribünlerden sahaya atılan bozuk para |
|
| 148 |
General |
mission of freeing humankind from disease n.
|
insanlığı hastalıktan kurtarma görevi |
|
| 149 |
General |
the abduction from the seraglio n.
|
saraydan kız kaçırma |
|
| 150 |
General |
descent from the cross n.
|
isa'nın çarmıhtan indirilmesi |
|
| 151 |
General |
resignation from membership n.
|
üyelikten ayrılma |
|
| 152 |
General |
loud music coming from upstairs n.
|
üst kattan gelen yüksek ses |
|
| 153 |
General |
friend from the group n.
|
grup arkadaşı |
|
| 154 |
General |
friend from the band n.
|
grup arkadaşı |
|
| 155 |
General |
the view from the top n.
|
üstten görünüm |
|
| 156 |
General |
the view from the top n.
|
üst görünüş |
|
| 157 |
General |
the view from the top n.
|
üstten görünüş |
|
| 158 |
General |
the view from the top n.
|
üst görünüm |
|
| 159 |
General |
deviation from values n.
|
değerlerden sapma |
|
| 160 |
General |
distance from the starting point n.
|
başlangıç noktasından uzaklık |
|
| 161 |
General |
blowing from north n.
|
rüzgarın kuzeyden esmesi |
|
| 162 |
General |
people from all social strata n.
|
toplumun tüm katmanlarından insanlar |
|
| 163 |
General |
value from innovation n.
|
yenilikten gelen değer |
|
| 164 |
General |
a piece of advice from me n.
|
benden bir tavsiye |
|
| 165 |
General |
a cross from the left/right n.
|
soldan orta |
|
| 166 |
General |
deviation from values and the true path n.
|
değerlerden ve doğru yoldan sapma |
|
| 167 |
General |
eighter from decatur n.
|
sekiz |
|
| 168 |
General |
home away from home n.
|
kişinin kendini evinde gibi hissettiği yer |
|
| 169 |
General |
home from home n.
|
kişinin kendini evinde gibi hissettiği yer |
|
| 170 |
General |
walk away from v.
|
kolayca geçmek |
|
| 171 |
General |
read from cover to cover v.
|
baştan başa okumak |
|
| 172 |
General |
descend from v.
|
kalmak |
|
| 173 |
General |
wrench something away from someone v.
|
bir şeyi birinden zorla çekip almak |
|
| 174 |
General |
dissuade from v.
|
caydırmak |
|
| 175 |
General |
go from bad to worse v.
|
kötüyken daha kötü olmak |
|
| 176 |
General |
die from overeating v.
|
çatlamak |
|
| 177 |
General |
fall from favour v.
|
yıldızı sönmek |
|
| 178 |
General |
wrench something away from somebody v.
|
zorla almak |
|
| 179 |
General |
abscond from justice v.
|
kanundan kaçmak |
|
| 180 |
General |
keep from v.
|
gizlemek |
|
| 181 |
General |
grow away from v.
|
ile ilişkileri azalmak |
|
| 182 |
General |
spring from v.
|
çıkmak |
|
| 183 |
General |
revolt from v.
|
ayrılmak |
|
| 184 |
General |
flee from v.
|
kaçınmak |
|
| 185 |
General |
benefit from an opportunity v.
|
değerlendirmek (bir fırsatı vb) |
|
| 186 |
General |
fall from v.
|
yoldan çıkmak |
|
| 187 |
General |
be slung from v.
|
sallanmak |
|
| 188 |
General |
order food from outside v.
|
dışarıdan yemek söylemek |
|
| 189 |
General |
grin from ear to ear v.
|
ağzı kulaklarına varmak |
|
| 190 |
General |
gain advantage from v.
|
yarar sağlamak |
|
| 191 |
General |
remove from market v.
|
piyasadan çekmek |
|
| 192 |
General |
back from death's door v.
|
ölümden dönmek |
|
| 193 |
General |
divorce from v.
|
ayrılmak |
|
| 194 |
General |
pull the rug from v.
|
desteğini çekmek |
|
| 195 |
General |
suspend from v.
|
geçici olarak uzaklaştırmak |
|
| 196 |
General |
turn away from v.
|
yüz çevirmek |
|
| 197 |
General |
prohibit someone from v.
|
birini menetmek (bir şey yapmaktan) |
|
| 198 |
General |
prevent from v.
|
önlemek |
|
| 199 |
General |
cut the ground out from under one's feet v.
|
birinin dayanak noktalarını çürütmek |
|
| 200 |
General |
be separated from each other v.
|
ayrı düşmek |
|
| 201 |
General |
convert from v.
|
getirmek (bir durumdan başka duruma) |
|
| 202 |
General |
withdraw from candidacy v.
|
adaylıktan çekmek |
|
| 203 |
General |
withdraw from v.
|
katılmaktan vazgeçmek |
|
| 204 |
General |
deliver from v.
|
kurtarmak |
|
| 205 |
General |
not to expect any favor from v.
|
hayır beklememek |
|
| 206 |
General |
emancipate from v.
|
kurtarmak |
|
| 207 |
General |
sever from v.
|
ayırmak (bir şeyden) |
|
| 208 |
General |
snatch something from one another v.
|
kapışmak |
|
| 209 |
General |
sublease from v.
|
asıl kiracıdan kiralamak |
|
| 210 |
General |
get bad vibes from v.
|
negatif enerji almak |
|
| 211 |
General |
demand a ransom from somebody v.
|
fidye istemek |
|
| 212 |
General |
keep from v.
|
kendini tutmak |
|
| 213 |
General |
restrain someone from v.
|
birini bir şey yapmaktan alıkoymak |
|
| 214 |
General |
restrain someone from v.
|
birinin bir şey yapmasını engellemek |
|
| 215 |
General |
derogate from v.
|
ihlal etmek |
|
| 216 |
General |
run from pillar to post v.
|
mekik dokumak |
|
| 217 |
General |
arise from v.
|
neşet etmek |
|
| 218 |
General |
see something from a different perspective v.
|
farklı gözle bakmak |
|
| 219 |
General |
exclude from the list v.
|
liste dışı bırakmak |
|
| 220 |
General |
abstain from v.
|
geri durmak |
|
| 221 |
General |
see something from a different perspective v.
|
farklı gözle görmek |
|
| 222 |
General |
jump from one thing to the other v.
|
daldan dala konmak |
|
| 223 |
General |
get out of breath from laughing v.
|
gülmekten katılmak |
|
| 224 |
General |
be far from home v.
|
gurbete düşmek |
|
| 225 |
General |
revolt from v.
|
terketmek |
|
| 226 |
General |
be inherited from v.
|
(miras) kalmak |
|
| 227 |
General |
run away from somebody v.
|
elinden kurtulmak |
|
| 228 |
General |
derive from something v.
|
gelmek |
|
| 229 |
General |
keep someone from doing something v.
|
birini bir şey yapmaktan alıkoymak |
|
| 230 |
General |
take from v.
|
düşürmek |
|
| 231 |
General |
collapse from exhaustion v.
|
bitkin düşmek |
|
| 232 |
General |
withdraw from v.
|
çekmek (parayı hesaptan/bankadan) |
|
| 233 |
General |
take off from work v.
|
geçici olarak işi bırakmak |
|
| 234 |
General |
be exempt from v.
|
muaf tutmak |
|
| 235 |
General |
make free from contamination v.
|
lekesiz hale getirmek |
|
| 236 |
General |
budge from v.
|
dönmek |
|
| 237 |
General |
disappear from sight v.
|
gözden kaybolmak |
|
| 238 |
General |
dissent from v.
|
ayrı görüşte olmak |
|
| 239 |
General |
change over from v.
|
bir uygulamadan başka bir uygulamaya geçmek |
|
| 240 |
General |
deter from v.
|
vazgeçirmek |
|
| 241 |
General |
suffer from inexperience v.
|
acemilik çekmek |
|
| 242 |
General |
absent oneself from something v.
|
gelmemek |
|
| 243 |
General |
be alienated from v.
|
(bir şeyden) soğumak |
|
| 244 |
General |
rise from the grave v.
|
hortlamak |
|
| 245 |
General |
take from v.
|
indirmek |
|
| 246 |
General |
start from v.
|
fışkırmak |
|
| 247 |
General |
take away from v.
|
gölge düşürmek |
|
| 248 |
General |
debar somebody from something v.
|
menetmek |
|
| 249 |
General |
fall from favour v.
|
gözden düşmek |
|
| 250 |
General |
live from hand to mouth v.
|
kazandığını yemek |
|
| 251 |
General |
go mad from jealousy v.
|
çatlamak |
|
| 252 |
General |
benefit from v.
|
avantajdan faydalanmak |
|
| 253 |
General |
cut loose from v.
|
yakasını sıyırmak (denetim/baskı vb'nden) |
|
| 254 |
General |
detract from v.
|
gölge düşürmek |
|
| 255 |
General |
dismiss from one's mind v.
|
düşünmemek |
|
| 256 |
General |
hide from view v.
|
ortadan kaldırmak |
|
| 257 |
General |
shout something from the rooftops v.
|
davul çalmak |
|
| 258 |
General |
desist from v.
|
bir şeyden vazgeçmek |
|
| 259 |
General |
can not escape from death v.
|
ölümden kaçamamak |
|
| 260 |
General |
alienate from v.
|
yabancılaştırmak |
|
| 261 |
General |
deflect someone from her purpose v.
|
birini amacından çevirmek |
|
| 262 |
General |
forbear from v.
|
kendini bir şeyden alıkoymak |
|
| 263 |
General |
get from the earth v.
|
dünyadan almak |
|
| 264 |
General |
live from hand to mouth v.
|
kıtı kıtına idare etmek |
|
| 265 |
General |
sublease from v.
|
kiralamak (bir yeri asıl kiracıdan) |
|
| 266 |
General |
create from raw stuff v.
|
ham maddeden üretmek |
|
| 267 |
General |
refrain from v.
|
çekinmek (bir durumdan) |
|
| 268 |
General |
defend from v.
|
korumak |
|
| 269 |
General |
rise from the ashes v.
|
küllerinden doğmak |
|
| 270 |
General |
alienate from v.
|
soğutmak |
|
| 271 |
General |
walk away from v.
|
rahatlıkla yenmek |
|
| 272 |
General |
debar from v.
|
yoksun bırakmak |
|
| 273 |
General |
shoot from v.
|
fışkırmak |
|
| 274 |
General |
profit from v.
|
çıkar sağlamak |
|
| 275 |
General |
discharge from an obligation v.
|
yükümlülükten kurtulmak |
|
| 276 |
General |
desist from v.
|
bırakmak |
|
| 277 |
General |
withdraw from v.
|
bırakmak |
|
| 278 |
General |
free from duty v.
|
görevden bağımsız kılmak |
|
| 279 |
General |
snatch from v.
|
ayırmak |
|
| 280 |
General |
get an appointment from v.
|
randevu almak |
|
| 281 |
General |
wander from v.
|
ayrılmak |
|
| 282 |
General |
ask someone to relieve from a job v.
|
affını istemek |
|
| 283 |
General |
live from hand to mouth v.
|
elden ağıza yaşamak |
|
| 284 |
General |
start from one's sleep v.
|
uykusundan sıçrayarak uyanmak |
|
| 285 |
General |
draw advantage from v.
|
faydalanmak |
|
| 286 |
General |
dissent from v.
|
kabul etmemek |
|
| 287 |
General |
debar from v.
|
mahrum bırakmak |
|
| 288 |
General |
snatch away from v.
|
ayırmak |
|
| 289 |
General |
discourage from v.
|
vazgeçirmek |
|
| 290 |
General |
arise from v.
|
ileri gelmek |
|
| 291 |
General |
cut off from the outside world v.
|
dış dünyayla ilişkisini kesmek |
|
| 292 |
General |
create from raw material v.
|
ham maddeden üretmek |
|
| 293 |
General |
be derived from v.
|
kaynaklanmak |
|
| 294 |
General |
deflect someone from his purpose v.
|
birini amacından çevirmek |
|
| 295 |
General |
estrange from v.
|
yabancılaştırmak |
|
| 296 |
General |
be reborn from one's ashes v.
|
küllerinden doğmak |
|
| 297 |
General |
take lessons from v.
|
ders çıkarmak |
|
| 298 |
General |
disentangle from v.
|
kurtarmak |
|
| 299 |
General |
be released from one's obligation v.
|
yükümlülükten kurtulmak |
|
| 300 |
General |
withdraw from v.
|
çıkarmak (bir şeyi bir yerden) |
|
| 301 |
General |
back down from v.
|
vazgeçmek |
|
| 302 |
General |
be a fugitive from justice v.
|
adaletten kaçmak |
|
| 303 |
General |
return from death's door v.
|
kefeni yırtmak |
|
| 304 |
General |
deduce from v.
|
anlamak |
|
| 305 |
General |
keep one's distance from v.
|
uzak durmak |
|
| 306 |
General |
get off from v.
|
izin almak (işten) |
|
| 307 |
General |
pull from market v.
|
piyasadan çekmek |
|
| 308 |
General |
cut the ground from under someone's feet v.
|
birinin savunduğu noktaları çürütmek |
|
| 309 |
General |
debar from v.
|
mahrum etmek |
|
| 310 |
General |
remove the hair from one's legs v.
|
epilasyon yapmak |
|
| 311 |
General |
wander from the subject at hand v.
|
ele alınan konudan ayrılmak |
|
| 312 |
General |
eye from head to foot v.
|
baştan aşağı süzmek |
|
| 313 |
General |
decoy away from v.
|
hile ile uzaklaştırmak |
|
| 314 |
General |
take from v.
|
çıkarmak |
|
| 315 |
General |
dissuade from v.
|
aklını çelmek |
|
| 316 |
General |
snatch from v.
|
koparmak |
|
| 317 |
General |
flee from v.
|
çekinmek |
|
| 318 |
General |
keep something a secret from someone v.
|
bir şeyi birinden saklamak |
|
| 319 |
General |
shut off from v.
|
uzak tutmak |
|
| 320 |
General |
derogate from v.
|
azaltmak |
|
| 321 |
General |
blow out liquid from one's mouth v.
|
püskürmek |
|
| 322 |
General |
snatch away from v.
|
koparmak |
|
| 323 |
General |
be kept secret from v.
|
saklanmak |
|
| 324 |
General |
withdraw from circulation v.
|
tedavülden kaldırmak |
|
| 325 |
General |
make free from bacteria v.
|
bakterisiz hale getirmek |
|
| 326 |
General |
arise from v.
|
meydana gelmek |
|
| 327 |
General |
deduct something from accounts receivable v.
|
alacaktan düşmek |
|
| 328 |
General |
go from door door v.
|
kapı kapı dolaşmak |
|
| 329 |
General |
retrieve from v.
|
kurtarmak |
|
| 330 |
General |
flee from v.
|
sakınmak |
|
| 331 |
General |
come from afar v.
|
çok uzaklardan gelmek |
|
| 332 |
General |
proceed from v.
|
ileri gelmek |
|
| 333 |
General |
copy from somebody v.
|
kopya çekmek |
|
| 334 |
General |
debar from v.
|
engellemek |
|
| 335 |
General |
free from nazi ideology v.
|
nazi ideolojisinden uzak kılmak |
|
| 336 |
General |
convert from v.
|
çevirmek |
|
| 337 |
General |
begin to blow from the northeast v.
|
poyrazlamak |
|
| 338 |
General |
remove from a post v.
|
el çektirmek |
|
| 339 |
General |
omit from v.
|
dışında tutmak |
|
| 340 |
General |
absolve from v.
|
yerine getirmekten muaf tutmak (bir sorumluluğu/yükümlülüğü) |
|
| 341 |
General |
check out from v.
|
çıkış kaydını yaptırmak |
|
| 342 |
General |
cut loose from v.
|
ayrılmak (bir yerden/gruptan) |
|
| 343 |
General |
retire from v.
|
elini çekmek |
|
| 344 |
General |
fall from v.
|
devrilmek |
|
| 345 |
General |
dissent from v.
|
anlaşamamak (bir konuda) |
|
| 346 |
General |
order food from outside v.
|
dışarıdan yemek |
|
| 347 |
General |
arise from v.
|
kalkmak |
|
| 348 |
General |
depend from v.
|
sarkmak |
|
| 349 |
General |
sail at a great distance from the lande v.
|
açıktan gitmek |
|
| 350 |
General |
keep away from v.
|
kaçınmak |
|
| 351 |
General |
draw advantage from v.
|
istifade etmek |
|
| 352 |
General |
wrench something from somebody v.
|
zorla almak |
|
| 353 |
General |
withdraw from an enterprise v.
|
adımını geri almak |
|
| 354 |
General |
detract from v.
|
uzaklaştırmak |
|
| 355 |
General |
dissent from v.
|
konusunda anlaşamamak |
|
| 356 |
General |
vary from v.
|
diğerlerinden ayrılmak |
|
| 357 |
General |
learn something from the ground up v.
|
bir şeyi her yönüyle öğrenmek |
|
| 358 |
General |
divorce from v.
|
ayırmak |
|
| 359 |
General |
import from v.
|
getirtmek |
|
| 360 |
General |
stray from v.
|
ayrılmak (asıl konudan) |
|
| 361 |
General |
take away from v.
|
ayırmak (başka birinden/başka bir yerden) |
|
| 362 |
General |
shut off from v.
|
yoksun bırakmak |
|
| 363 |
General |
excuse from v.
|
birini bir şeyi yapmaktan muaf tutmak |
|
| 364 |
General |
suffer from a swollen head v.
|
küçük dağları ben yarattım demek |
|
| 365 |
General |
absent oneself from v.
|
uzak durmak |
|
| 366 |
General |
dissuade from a good intention v.
|
aklını çelmek |
|
| 367 |
General |
snatch from one another v.
|
kapışmak |
|
| 368 |
General |
cure from the poisoning of a snake bite v.
|
şerbetlemek |
|
| 369 |
General |
make free from infection v.
|
hastalıklardan arındırmak |
|
| 370 |
General |
wander from v.
|
sapmak |
|
| 371 |
General |
be discharged from the hospital v.
|
taburcu edilmek |
|
| 372 |
General |
depart from this life v.
|
toprak olmak |
|
| 373 |
General |
stop someone from v.
|
birini vazgeçirmek |
|
| 374 |
General |
lay off from a job v.
|
açığa almak |
|
| 375 |
General |
be discharged from hospital v.
|
taburcu olmak |
|
| 376 |
General |
fall from grace v.
|
suç işlemek |
|
| 377 |
General |
refrain from v.
|
çekinmek (birinden) |
|
| 378 |
General |
refrain from v.
|
çekinmek |
|
| 379 |
General |
pass from hand to hand v.
|
elden ele gezmek |
|
| 380 |
General |
check out from v.
|
kitabın çıkış kaydını yapmak |
|
| 381 |
General |
derive from v.
|
almak |
|
| 382 |
General |
take its source from v.
|
kaynaklanmak |
|
| 383 |
General |
eye from head to foot v.
|
süzmek |
|
| 384 |
General |
withdraw from v.
|
ayrılmak |
|
| 385 |
General |
lead away from v.
|
sapmak |
|
| 386 |
General |
absent oneself from v.
|
karışmamak |
|
| 387 |
General |
dissociate oneself from v.
|
uzak durmak |
|
| 388 |
General |
withhold from v.
|
saklamak |
|
| 389 |
General |
cut oneself off from outside world v.
|
dış dünyayla ilişkisini kesmek |
|
| 390 |
General |
quarry from v.
|
taşocağından çıkarmak |
|
| 391 |
General |
break away from v.
|
-den kaçmak |
|
| 392 |
General |
be expelled from the paradise v.
|
cennetten kovulmak |
|
| 393 |
General |
lead away from v.
|
ayrılmak |
|
| 394 |
General |
keep one's distance from v.
|
ile arasına mesafe koymak |
|
| 395 |
General |
pour from v.
|
boşaltmak |
|
| 396 |
General |
escape from someone's grasp v.
|
birinin pençesinden kurtulmak |
|
| 397 |
General |
raise somebody from the dunghill v.
|
çamurdan çekip çıkarmak |
|
| 398 |
General |
spring from v.
|
fışkırmak |
|
| 399 |
General |
prohibit someone from v.
|
imkansızlaştırmak |
|
| 400 |
General |
recall from market v.
|
piyasadan çekmek |
|
| 401 |
General |
absent oneself from something v.
|
katılmamak |
|
| 402 |
General |
collapse from tiredness v.
|
apışmak |
|
| 403 |
General |
wrest from v.
|
zorla çekip almak (bir şeyi birinden) |
|
| 404 |
General |
suspend from v.
|
tardetmek |
|
| 405 |
General |
cut loose from v.
|
yakasını kurtarmak (denetim/baskı vb'nden) |
|
| 406 |
General |
avert from v.
|
kaçınmak |
|
| 407 |
General |
benefit from v.
|
hayrını görmek |
|
| 408 |
General |
be able to desist from v.
|
kendini alamamak |
|
| 409 |
General |
suffer from constipation v.
|
peklik çekmek |
|
| 410 |
General |
steal away from v.
|
sessizçe sıvışmak |
|
| 411 |
General |
rise from the dead v.
|
hortlamak |
|
| 412 |
General |
remove from the market v.
|
piyasadan çekmek |
|
| 413 |
General |
diverge from v.
|
sapmak |
|
| 414 |
General |
pour from v.
|
dökmek |
|
| 415 |
General |
be exempt from v.
|
muaf olmak |
|
| 416 |
General |
remove from a government office v.
|
açığa çıkarmak |
|
| 417 |
General |
walk away from v.
|
ucuz kurtulmak (kazadan) |
|
| 418 |
General |
back down from v.
|
caymak |
|
| 419 |
General |
suffer from heart trouble v.
|
kalbi olmak |
|
| 420 |
General |
grow away from v.
|
uzaklaşmak |
|
| 421 |
General |
start from scratch v.
|
(bir yarışta) hareket çizgisinden koşuya başlamak |
|
| 422 |
General |
get no news from v.
|
ses çıkmamak |
|
| 423 |
General |
draw a lesson from v.
|
ibret almak |
|
| 424 |
General |
be unable to escape from one's fate v.
|
kaderinden kaçamamak |
|
| 425 |
General |
differ from v.
|
benzememek |
|
| 426 |
General |
depart from v.
|
bir yerden ayrılmak |
|
| 427 |
General |
go from bad to worse v.
|
kötüye gitmek |
|
| 428 |
General |
sublease from v.
|
kira ile tutmak |
|
| 429 |
General |
spring from v.
|
doğmak (belirli bir aileden/sınıftan) |
|
| 430 |
General |
suffer from melancholia v.
|
karasevdaya düşmek |
|
| 431 |
General |
stray from the point v.
|
konu dışına çıkmak |
|
| 432 |
General |
escape from somebody's clutches v.
|
pençesinden kurtulmak |
|
| 433 |
General |
cut loose from v.
|
ipleri koparmak |
|
| 434 |
General |
differ from v.
|
diğerlerinden ayrılmak |
|
| 435 |
General |
contradistinguish from v.
|
ayırt etmek |
|
| 436 |
General |
be a sufferer from v.
|
çekmek |
|
| 437 |
General |
absolve from v.
|
beraat ettirmek |
|
| 438 |
General |
stand aloof from v.
|
alarga durmak |
|
| 439 |
General |
differ from v.
|
aynı fikirde olmamak |
|
| 440 |
General |
inhibit someone from v.
|
birinin bir şey yapmasına ket vurmak |
|
| 441 |
General |
dismiss from one's mind v.
|
aklından çıkarmak |
|
| 442 |
General |
absent oneself from v.
|
katılmamak |
|
| 443 |
General |
take off from work v.
|
izin alarak işe gitmemek |
|
| 444 |
General |
live from hand to mouth v.
|
kıt kanaat geçinmek |
|
| 445 |
General |
keep from v.
|
kurtarmak |
|
| 446 |
General |
deviate from one's principles v.
|
prensiplerinin dışına çıkmak |
|
| 447 |
General |
back down from v.
|
sözünden dönmek |
|
| 448 |
General |
get respect from v.
|
saygı görmek |
|
| 449 |
General |
revolt from v.
|
bırakmak |
|
| 450 |
General |
stem from v.
|
ileri gelmek |
|
| 451 |
General |
warn from v.
|
menetmek |
|
| 452 |
General |
deter from v.
|
caydırmak |
|
| 453 |
General |
sublease from v.
|
kiracıdan kiralamak |
|
| 454 |
General |
take courage from v.
|
cesaret almak |
|
| 455 |
General |
start from v.
|
birdenbire ayağa sıçramak |
|
| 456 |
General |
be fired from job v.
|
işten atılmak |
|
| 457 |
General |
cut loose from v.
|
yakasını kurtarmak |
|
| 458 |
General |
cut loose from v.
|
yakasını sıyırmak |
|
| 459 |
General |
cut loose from v.
|
ayrılmak (bir yerden) |
|
| 460 |
General |
from the heart of v.
|
bağrından gelmek |
|
| 461 |
General |
abstain from v.
|
çekinmek |
|
| 462 |
General |
abstain from v.
|
yapmamak |
|
| 463 |
General |
abstain from voting v.
|
çekimser olmak |
|
| 464 |
General |
consider the problem from various aspects v.
|
konuyu çeşitli açılardan ele almak |
|
| 465 |
General |
retire from a partnership v.
|
ortaklıktan ayrılmak |
|
| 466 |
General |
fall from someone's grace v.
|
gözünden düşmek |
|
| 467 |
General |
fall from grace v.
|
itibarını yitirmek |
|
| 468 |
General |
fall from grace v.
|
gözden düşmek |
|
| 469 |
General |
fall from grace v.
|
itibarı yerle bir olmak |
|
| 470 |
General |
refrain from a vote v.
|
çekimser oy kullanmak |
|
| 471 |
General |
abstain from a vote v.
|
çekimser oy kullanmak |
|
| 472 |
General |
delete an entry from a record book v.
|
kaydını silmek |
|
| 473 |
General |
expunge someone's name from a register v.
|
kaydını silmek |
|
| 474 |
General |
derive from v.
|
bir şeyden türemek |
|
| 475 |
General |
debar from v.
|
bir şeyden korumak |
|
| 476 |
General |
withdraw from v.
|
bir şeye katılmaktan vazgeçmek |
|
| 477 |
General |
sift out (from) v.
|
bir grubu ayırmak (başka bir gruptan) |
|
| 478 |
General |
be removed from broadcasting v.
|
yayından kalkmak |
|
| 479 |
General |
feel strange from someone v.
|
birinden soğumak |
|
| 480 |
General |
withdraw from the market v.
|
piyasadan toplatmak |
|
| 481 |
General |
recall from the market v.
|
piyasadan toplatmak |
|
| 482 |
General |
fall from grace v.
|
popülerliğini yitirmek |
|
| 483 |
General |
benefit from one's experience v.
|
tecrübesinden faydalanmak |
|
| 484 |
General |
benefit from one's experience v.
|
deneyiminden yararlanmak |
|
| 485 |
General |
benefit from one's experience v.
|
tecrübesinden yararlanmak |
|
| 486 |
General |
benefit from one's experience v.
|
deneyiminden faydalanmak |
|
| 487 |
General |
avert one's eyes away from v.
|
bakışlarını kaçırmak |
|
| 488 |
General |
take one's eyes away from v.
|
bakışlarını kaçırmak |
|
| 489 |
General |
pick up from the hotel v.
|
otelden almak |
|
| 490 |
General |
depart from life v.
|
hayatını teslim etmek |
|
| 491 |
General |
deviate from the aim v.
|
amacından sapmak |
|
| 492 |
General |
be released from a hospital v.
|
taburcu olmak |
|
| 493 |
General |
keep away from something v.
|
uzak durmak |
|
| 494 |
General |
keep aloof from something v.
|
uzak durmak |
|
| 495 |
General |
take it from the beginning v.
|
baştan almak (işi/konuyu) |
|
| 496 |
General |
be lost from view v.
|
gözden uzaklaşmak |
|
| 497 |
General |
withdraw from v.
|
el çekmek |
|
| 498 |
General |
prevent someone from enjoying (something) v.
|
zevkini bozmak |
|
| 499 |
General |
escape (from a dangerous situation) with little or no harm v.
|
ucuz kurtulmak |
|
| 500 |
General |
escape (from a dangerous situation) with little or no harm v.
|
ucuz atlatmak |
|
