eğilimli - Türkisch Englisch Wörterbuch

eğilimli

Bedeutungen von dem Begriff "eğilimli" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 23 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
eğilimli apt adj.
We are apt to fall into the error of thinking that the facts are simple because simplicity is the goal of our quest.
Gerçeklerin basit olduğunu düşünme hatasına düşme eğilimindeyiz çünkü basitlik arayışımızın hedefidir.

More Sentences
eğilimli inclined adj.
I'm inclined to believe her.
Ona inanmaya eğilimliyim.

More Sentences
General
eğilimli liable adj.
My wife is liable to catch a cold.
Karım üşütmeye eğilimli.

More Sentences
eğilimli apt to adj.
The students are apt to make the same mistakes.
Öğrenciler aynı hataları yapmaya eğilimlidir.

More Sentences
eğilimli prone to prep.
I'm afraid my child might be prone to take drugs.
Çocuğumun uyuşturucu almaya eğilimli olabileceğinden korkuyorum.

More Sentences
eğilimli prone adj.
eğilimli inclinable adj.
eğilimli slanting adj.
eğilimli slant adj.
eğilimli affected adj.
eğilimli disposed adj.
eğilimli biased adj.
eğilimli capable adj.
eğilimli vulnerable adj.
eğilimli predisposed adj.
eğilimli affectioned adj.
eğilimli affectionate [obsolete] adj.
eğilimli affectionated [obsolete] adj.
eğilimli willing adj.
eğilimli diathetic adj.
eğilimli dispositioned adj.
Archaic
eğilimli willed adj.
eğilimli dispositive adj.

Bedeutungen, die der Begriff "eğilimli" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 123 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
intihara eğilimli suicidal adj.
Tom is suicidal.
Tom intihara eğilimli.

More Sentences
General
eğilimli olmak tend v.
Tom tended to the fire.
Tom ateşe eğilimli oldu.

More Sentences
eğilimli olmak be prone to v.
I'm afraid my child might be prone to take drugs.
Çocuğumun uyuşturucu kullanmaya eğilimli olmasından korkuyorum.

More Sentences
şiddet eğilimli violent adj.
They're violent criminals.
Onlar şiddete eğilimli suçlular.

More Sentences
cinayete eğilimli homicidal adj.
The suspect had homicidal tendencies.
Şüpheli, cinayete eğilimi olan biriydi.

More Sentences
intihara eğilimli davranış suicidal behavior n.
eğilimli olma durumu slopeness n.
intihara eğilimli tutukluların gardiyanlarca sık sık kontrol edilmesi suicide watch n.
-e eğilimli olma aptness to n.
suç işlemeye eğilimli/meyilli a criminal mind n.
merkeze eğilimli olma centripetalism n.
merkeze doğru eğilimli olma centripetence n.
merkeze doğru eğilimli olma centripetency n.
şiddet eğilimli dengesiz kimse tapper [dialect] n.
eğilimli olma towardness [obsolete] n.
sahtekarlığa eğilimli olma dishonesty n.
eğilimli olmak be inclined v.
eğilimli olmak be disposed v.
-eğilimli olmak have a tendency (to) v.
eğilimli olmak predispose v.
eğilimli yapmak predispose v.
eğilimli olmak predispose v.
belirli düşünce veya davranışlara eğilimli olmak preprogram v.
saldırı eğilimli assaultive adj.
aşka eğilimli amative adj.
yayılma eğilimli expansionary adj.
eğilimli olmayan unapt adj.
hırsızlık yapmaya eğilimli thievish adj.
netice eğilimli result-oriented adj.
sonuç eğilimli result-oriented adj.
küçümsemeye eğilimli olan sneerful adj.
toplum eğilimli community oriented adj.
şiddete eğilimli prone to violence adj.
şikayet etmeye eğilimli prone to complain adj.
şikayete eğilimli prone to complain adj.
kazaya eğilimli accident-prone adj.
akma eğilimli drippy adj.
anlaşma eğilimli deal-prone adj.
sol eğilimli left-oriented adj.
suça eğilimli delinquent adj.
şiddete eğilimli violent adj.
tamamlamaya eğilimli accompletive adj.
uyuşmaya eğilimli accordable [obsolete] adj.
hakaret eğilimli affrontive [obsolete] adj.
ilerleme eğilimli advancive adj.
kusur bulma eğilimli cavilous adj.
öğrenmeye eğilimli toward [obsolete] adj.
değişiklik yapmaya eğilimli alterant adj.
kaçma eğilimli evolatic adj.
başarısız olmaya eğilimli miscarriageable adj.
degradasyona eğilimli degradative adj.
degradasyona eğilimli degradational adj.
aşırı eğilimli overapt adj.
sapmaya eğilimli deviative adj.
sapmaya eğilimli deviatory adj.
okşamaya eğilimli physical adj.
eğilimli hale getiren predisponent adj.
aşırı yazmaya eğilimli scribacious adj.
intihara eğilimli self-destructive adj.
… eğilimli set adj.
eğilimli olarak affectionately [obsolete] adv.
fiil köklerine gelerek eğilimli anlamı veren sıfat son eki -le suf.
Phrasals
-e eğilimli olmak tend toward v.
(bir şeye) eğilimli olmak tend toward (something) v.
Colloquial
(bir şey yapmaya) meyilli/eğilimli inclined to (do something) adj.
yapmaya meyilli/eğilimli inclined to do adj.
Idioms
(bir şeye) eğilimli olma a taste for (something) n.
-e eğilimli olma taste for n.
sorun çıkarmaya eğilimli olmak hell-bent on causing trouble v.
(bir şey olmaya/yapmaya) eğilimli olmak be bound to (be or do something) v.
(bir şeye) eğilimli olmak be subject to (something) v.
(bir şeye) meyilli/eğilimli subject to (something) adj.
Trade/Economic
negatif eğilimli eğri negative biased curve n.
satın almaya eğilimli pazar receptivity market n.
grev eğilimli strike-prone adj.
Law
kötü eğilimli abuseful adj.
hileyle kurtulmaya eğilimli evasive adj.
kötü eğilimli abusive adj.
Politics
muhafazakarlığa eğilimli toryish n.
(abd'de) cumhuriyetçilere mütemayil/eğilimli seçmenlerin bölgesi republican-leaning district n.
devlet eğilimli pro-state adj.
isyan etme eğilimli riot-prone adj.
muhafazakar eğilimli bien-pensant adj.
sağ eğilimli bien pensant adj.
sol eğilimli leftist adj.
sağ eğilimli right-leaning adj.
sol eğilimli left-leaning adj.
sağ eğilimli bien-pensant adj.
siyasete eğilimli politically-minded adj.
siyasete eğilimli politically-orientated adj.
federasyon eğilimli federative adj.
Technical
azaltma eğilimli reductional adj.
dağıtmaya eğilimli dispersive adj.
kuraklığa eğilimli prone to drought adj.
zarar/hasar eğilimli prone to damage adj.
eliminasyon eğilimli eliminative adj.
çıkarma eğilimli eliminative adj.
Construction
eğilimli çatılar pitched roofs n.
tepkime eğilimli reactive adj.
Medical
bağımlı olmaya eğilimli karakter addiction prone personality n.
kansere eğilimli genetik bozukluklar cancer prone genetic disorders n.
alerjik reaksiyona eğilimli prone to allergic reaction adj.
alerjik reaksiyonlara eğilimli prone to allergic reactions adj.
anksiyete eğilimli prone to anxiety adj.
hastalığa eğilimli prone to illness adj.
enfeksiyon eğilimli infection-prone adj.
enfeksiyon eğilimli prone to infection adj.
obstrüksiyon eğilimli prone to obstruction adj.
methemoglobinemiye eğilimli prone to methemoglobinemia adj.
Psychology
depresyona eğilimli prone to depression adj.
depresyon eğilimli prone to depression adj.
Physiology
tahriş olmaya aşırı eğilimli olan hyperirritable adj.
Dermatology
yağlanma eğilimli oily-prone (skin) adj.
Biology
hata eğilimli onarım error-prone repair n.
bir mevsimde bir nesil veren ve kış uykusuna yatma eğilimli olan univoltine adj.
ön adaptasyona eğilimli preadaptive adj.
History
1960'larda çin kültür devriminde oluşan maocu eğilimli radikal aktivist genç grubun üyesi olan kimse red guard n.
Geology
(çatlak veya maden damarı) düşeye doğru eğilimli olmak hade v.
ince,düz parçalara ayrılmaya eğilimli olan tabular adj.
Art
12 ile 19. yüzyıl arasında kuzey avrupa'da gelişen, natüralizm eğilimli bir sanat tarzına ait veya ilgili gothic adj.
Archaic
kompliman yapmaya eğilimli olan complimental adj.
Entomology
insana gelmeye eğilimli (böcek) anthropophilic adj.
Star Wars
şiddete eğilimli tutuklular hapishanesi violent prisoners ward n.