|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
doğal gaz |
natural gas n.
|
|
The intention is to meet the extra demand by increasing the use of natural gas.
Ekstra talebin doğal gaz kullanımının artırılmasıyla karşılanması amaçlanmaktadır.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
doğal olarak |
naturally adv.
|
|
Naturally, the Security Council, in order to be effective, must not automatically exclude any hypotheses.
Doğal olarak Güvenlik Konseyi, etkili olabilmek için hiçbir hipotezi otomatik olarak dışlamamalıdır.
More Sentences
|
General |
|
3 |
General |
sapma (doğru/doğal/normal olandan) |
aberration n.
|
|
I believe this to be an aberration.
Bunun bir sapma olduğuna inanıyorum.
More Sentences
|
4 |
General |
doğal güzellik |
scenic beauty n.
|
|
This place is famous for its scenic beauty.
Burası doğal güzellikleriyle ünlüdür.
More Sentences
|
5 |
General |
doğal olay |
phenomenon n.
|
|
We must not get fishermen to foot the bill for natural phenomena.
Doğal olayların faturasını balıkçılara ödetmemeliyiz.
More Sentences
|
6 |
General |
doğal denge |
natural balance n.
|
|
Let the market itself then decide the natural balance for transport modes.
Bırakalım da ulaşım türleri arasındaki doğal dengeyi piyasa kendisi belirlesin.
More Sentences
|
7 |
General |
doğal ışık |
natural light n.
|
|
Next, check out the result under natural light.
Daha sonra sonucu doğal ışıkta kontrol edin.
More Sentences
|
8 |
General |
doğal ortam |
natural environment n.
|
|
Nobody can know what will happen when genetically modified organisms are introduced into the natural environment.
Genetiği değiştirilmiş organizmalar doğal ortama sokulduğunda ne olacağını kimse bilemez.
More Sentences
|
9 |
General |
doğal olay |
natural event n.
|
|
There are such things as natural events.
Doğal olaylar diye bir şey vardır.
More Sentences
|
10 |
General |
alan (bitki veya hayvanın doğal olarak yetiştiği) |
range n.
|
|
Discussion must range far and wide.
Tartışmalar çok geniş bir alana yayılmalıdır.
More Sentences
|
11 |
General |
doğal afet |
natural disaster n.
|
|
Natural disasters, droughts, floods and desertification are but some of these factors.
Doğal afetler, kuraklıklar, seller ve çölleşme bu faktörlerden sadece bazılarıdır.
More Sentences
|
12 |
General |
doğal ürünler |
natural products n.
|
|
Natural products and natural processes tend to be mistakenly equated to environmental protection.
Doğal ürünler ve doğal süreçler yanlışlıkla çevrenin korunması ile eş tutulma eğilimindedir.
More Sentences
|
13 |
General |
doğal güzellik |
natural beauty n.
|
|
It expressed its view of the countryside by purchasing areas of outstanding natural beauty.
Olağanüstü doğal güzelliğe sahip alanları satın alarak kırsal kesime bakışını ifade etmiştir.
More Sentences
|
14 |
General |
doğal koşul |
natural condition n.
|
|
As we speak it is frozen over, which illustrates how problematic the natural conditions are there.
Biz konuşurken donmuş durumda, bu da oradaki doğal koşulların ne kadar sorunlu olduğunu gösteriyor.
More Sentences
|
|
15 |
General |
doğal sebepler |
natural causes n.
|
|
Sami didn't die of natural causes.
Sami doğal sebeplerden ötürü ölmedi.
More Sentences
|
16 |
General |
doğal seleksiyon |
natural selection n.
|
|
This species has evolved resistance to the disease as a result of natural selection.
Bu türler, doğal seleksiyonun bir sonucu olarak hastalığa karşı direnç geliştirmiştir.
More Sentences
|
17 |
General |
doğal felaket |
natural disaster n.
|
|
It has become clear that mankind continues to be unable to avoid natural disasters.
İnsanoğlunun doğal felaketlerden kaçınmaya devam edemeyeceği anlaşılmıştır.
More Sentences
|
18 |
General |
doğal dil |
natural language n.
|
|
Programming languages have gradually started resembling natural languages.
Programlama dilleri yavaş yavaş doğal dillere benzemeye başladı.
More Sentences
|
19 |
General |
doğal afetler |
natural disasters n.
|
|
In recent years 80% of the disasters which have occurred are natural disasters, such as gales, earthquakes or floods.
Son yıllarda meydana gelen afetlerin %80'i fırtına, deprem veya sel gibi doğal afetlerdir.
More Sentences
|
20 |
General |
doğal yetenek |
natural talent n.
|
|
Everyone has natural talents.
Herkesin doğal yetenekleri var.
More Sentences
|
21 |
General |
doğal felaket |
natural catastrophe n.
|
|
The floods that put Central Europe under such immense strain this summer were a huge natural catastrophe.
Bu yaz Orta Avrupa'yı böylesine büyük bir baskı altına alan seller büyük bir doğal felaketti.
More Sentences
|
22 |
General |
doğal maden suyu |
natural mineral water n.
|
|
I like to drink natural mineral water.
Doğal maden suyu içmeyi severim.
More Sentences
|
23 |
General |
doğal kaynaklar |
natural resources n.
|
|
Other countries too in old and new Europe are, however, guilty of plundering the natural resources of Africa.
Ancak eski ve yeni Avrupa'daki diğer ülkeler de Afrika'nın doğal kaynaklarını yağmalamaktan suçludur.
More Sentences
|
24 |
General |
doğal yaşam alanı |
natural habitat n.
|
|
Elephants are poached for their ivory and their natural habitat has been considerably altered and reduced.
Filler fildişleri için kaçak avlanmaktadır ve doğal yaşam alanları önemli ölçüde değiştirilmiş ve azaltılmıştır.
More Sentences
|
25 |
General |
doğal hayat |
wildlife n.
|
|
Not least, the World Wildlife Fund has been very vocal in its condemnation of these deals.
Özellikle de Doğal Hayatı Koruma Vakfı bu anlaşmaları şiddetle kınamaktadır.
More Sentences
|
26 |
General |
doğal beslenme |
natural diet n.
|
|
A natural diet is suitable for human digestion.
Doğal beslenme insan sindirimine uygundur.
More Sentences
|
27 |
General |
doğal seçilim |
natural selection n.
|
|
This species has evolved resistance to the disease as a result of natural selection.
Bu tür, doğal seçilim sonucu hastalığa karşı direnç geliştirdi.
More Sentences
|
28 |
General |
doğal uydu |
natural satellite n.
|
|
The only natural satellite of the Earth is the Moon.
Dünya'nın tek doğal uydusu Ay'dır.
More Sentences
|
29 |
General |
doğal seçilim |
natural selection n.
|
|
This species has evolved resistance to the disease as a result of natural selection.
Bu tür, doğal seçilim sonucu hastalığa karşı direnç geliştirdi.
More Sentences
|
30 |
General |
doğal olmayan |
unnatural adj.
|
|
We see nothing wrong or unnatural about that.
Bunda yanlış ya da doğal olmayan bir şey görmüyoruz.
More Sentences
|
31 |
General |
doğal olarak |
inherently adv.
|
|
Some words are inherently funny.
Bazı sözler doğal olarak komiktir.
More Sentences
|
Common Usage |
|
32 |
Common Usage |
arazinin doğal genişlemesi |
accretion n.
|
|
33 |
Common Usage |
ham doğal kauçuklar |
raw rubbers n.
|
|
General |
|
34 |
General |
hayvan veya bitkinin yetiştiği doğal ortam |
habitat n.
|
|
35 |
General |
doğal dil işleme |
natural language processing n.
|
|
36 |
General |
doğal hasır |
yeddo n.
|
|
37 |
General |
doğal bir su kaynağı |
watering hole n.
|
|
38 |
General |
doğal yükseklik |
natural elevation n.
|
|
39 |
General |
doğal bir sonuç |
outgrowth n.
|
|
40 |
General |
sıkıştırılmış doğal gaz |
compressed natural gas n.
|
|
41 |
General |
doğal ortam |
habitat n.
|
|
42 |
General |
doğal tehlike alanı analizi |
natural hazard area analysis n.
|
|
43 |
General |
doğal koruma alanı |
reservation n.
|
|
44 |
General |
sesi çok doğal bir şekilde veren (radyo/pikap/hoparlör) |
high fidelity n.
|
|
45 |
General |
doğal kaynakları koruma yanlısı |
conservationist n.
|
|
46 |
General |
doğal havalandırma |
natural ventilation n.
|
|
47 |
General |
doğal renklere sadakat |
colour fidelity n.
|
|
48 |
General |
doğal şardon dikeni |
teazel n.
|
|
49 |
General |
doğal bilimler |
the natural sciences n.
|
|
50 |
General |
doğal durum |
port n.
|
|
51 |
General |
doğal yöre |
primitive area n.
|
|
52 |
General |
belirli bir bölgenin sunduğu doğal görüntü |
landscape n.
|
|
53 |
General |
doğal kaynak suyu |
natural spring water n.
|
|
54 |
General |
doğal kaynakları koruma |
conservation n.
|
|
55 |
General |
doğal park |
nature park n.
|
|
56 |
General |
doğal hal |
state of nature n.
|
|
57 |
General |
doğal varlıklar |
natural assets n.
|
|
58 |
General |
bir şeyin doğal yeri |
habitat n.
|
|
59 |
General |
doğal afet bilimi |
natural disaster science n.
|
|
60 |
General |
doğal renk |
natural color n.
|
|
61 |
General |
1. derece doğal sit alanı |
grade 1 natural site area n.
|
|
62 |
General |
doğal sakız reçinesi |
gum ammoniac n.
|
|
63 |
General |
doğal bir su kaynağı |
watering place n.
|
|
64 |
General |
doğal risk |
inherent risk n.
|
|
65 |
General |
doğal anıtlar |
nature monuments n.
|
|
66 |
General |
doğal bronzlaştırıcı görünüm sağlayıcı |
erythrulose n.
|
|
67 |
General |
basit ve doğal |
unpretentious n.
|
|
68 |
General |
doğal liman |
natural harbour n.
|
|
69 |
General |
doğal taş |
naturel stone n.
|
|
70 |
General |
doğal kırmızı kobalt sülfat |
erythrite n.
|
|
71 |
General |
doğal tedavi merkezi |
naturel therapy center n.
|
|
72 |
General |
işin doğal gidişine |
matter of course n.
|
|
73 |
General |
doğal çevreyi koruma |
environmental control n.
|
|
74 |
General |
doğal ayıklanma |
selection n.
|
|
75 |
General |
doğal zeolitler |
natural zeolites n.
|
|
76 |
General |
bir tür doğal boya |
crocetin n.
|
|
77 |
General |
doğal manzara |
scenery n.
|
|
78 |
General |
devletçe kamunun kullanımı ve yararı için korunan ve doğal güzellik ve özelliklere sahip bölge |
national park n.
|
|
79 |
General |
cildin doğal renginde olması |
pigmentation n.
|
|
80 |
General |
biyolojik çeşitlilik ve doğal kaynak yönetimi |
biological diversity and natural resources management n.
|
|
81 |
General |
doğal besin |
health food n.
|
|
82 |
General |
nötronun doğal logaritması |
lethargy of a neutron n.
|
|
83 |
General |
doğal seçme |
natural selection n.
|
|
84 |
General |
doğal afet |
act of god n.
|
|
85 |
General |
doğal maddeleri işleme endüstrisi |
extractive industries n.
|
|
86 |
General |
doğal atraksiyon |
natural attraction n.
|
|
87 |
General |
doğal düşük |
spontaneous abortion n.
|
|
88 |
General |
doğal havalandırma |
natural draught n.
|
|
89 |
General |
doğal dil ve eğitim |
native language and education n.
|
|
90 |
General |
doğal afetler tarihi |
history of natural disasters n.
|
|
91 |
General |
içmeye ya da banyo etmeye elverişli doğal su kaynağı |
spa n.
|
|
92 |
General |
doğal bir gelişme |
outgrowth n.
|
|
93 |
General |
doğal yaşlanma |
natural ageing n.
|
|
94 |
General |
doğal hukuk |
natural law n.
|
|
95 |
General |
bitkilerin doğal yetiştiği yer |
habitat n.
|
|
96 |
General |
doğal jeopolitik merkez |
natural geopolitical center n.
|
|
97 |
General |
doğal kaynaklar |
naturel sources n.
|
|
98 |
General |
doğal özelliklerini bozma |
denationalization n.
|
|
99 |
General |
doğal dil |
native language n.
|
|
100 |
General |
sesi çok doğal bir şekilde verme |
high fidelity n.
|
|
101 |
General |
doğal gaz boru hattı |
natural gas pipelines n.
|
|
102 |
General |
doğal hasır |
yedo n.
|
|
103 |
General |
doğal aydınlatma |
natural lighting n.
|
|
104 |
General |
doğal sonuç |
corollary n.
|
|
105 |
General |
alanlar (bitki veya hayvanın doğal olarak yetiştiği) |
range n.
|
|
106 |
General |
tarihi değeri ya da doğal güzelliği sebebiyle sıkça ziyaret edilen yer |
showplace n.
|
|
107 |
General |
doğal sonuç |
concomitant n.
|
|
108 |
General |
doğal afet |
acts of god n.
|
|
109 |
General |
vahşi hayvanların doğal hayatlarını devam ettirdikleri geniş alan |
game reserve n.
|
|
110 |
General |
vahşi hayvanların doğal hayatlarını devam ettirdikleri geniş alan |
game park n.
|
|
111 |
General |
yenilenemeyen doğal kaynaklar |
nonrenewable natural resources n.
|
|
112 |
General |
doğal ayıklanma |
natural selection n.
|
|
113 |
General |
doğal besinler |
natural foods n.
|
|
114 |
General |
doğal sonuç |
porism n.
|
|
115 |
General |
doğal yaşam |
natural life n.
|
|
116 |
General |
doğal gaz mühendisliği |
natural gas engineering n.
|
|
117 |
General |
doğal ahşap |
natural wood n.
|
|
118 |
General |
doğal cinsel ilişki |
consensual sexual intercourse n.
|
|
119 |
General |
doğal bitki örtüsü |
natural vegetation n.
|
|
120 |
General |
doğal hayatı koruma alanı |
wildlife sanctuary n.
|
|
121 |
General |
doğal ürün |
natural product n.
|
|
122 |
General |
doğal uyum |
natural rapport n.
|
|
123 |
General |
doğal aşınma |
natural wear n.
|
|
124 |
General |
doğal afetler |
acts of god n.
|
|
125 |
General |
doğal lif |
natural fiber n.
|
|
126 |
General |
doğal su kaynağı |
natural water source n.
|
|
127 |
General |
vücudun hareketleri ayarlayan doğal mekanizması |
body clock n.
|
|
128 |
General |
doğal habitat |
natural habitat n.
|
|
129 |
General |
doğal çevre |
natural habitat n.
|
|
130 |
General |
doğal oluşum |
natural formation n.
|
|
131 |
General |
doğal aydınlatma |
daylighting n.
|
|
132 |
General |
doğal çevrenin korunması |
conservation n.
|
|
133 |
General |
doğal çevreyi koruma yanlısı |
conservationist n.
|
|
134 |
General |
doğal yıkım |
disaster n.
|
|
135 |
General |
doğal taş |
fieldstone n.
|
|
136 |
General |
doğal deri |
natural leather n.
|
|
137 |
General |
doğal yer |
natural place n.
|
|
138 |
General |
doğal güzellikler |
natural beauties n.
|
|
139 |
General |
doğal kauçuk |
india-rubber n.
|
|
140 |
General |
doğal ayırım-seçilim |
natural selection n.
|
|
141 |
General |
doğal-teknolojik afet |
natural-technological disaster n.
|
|
142 |
General |
doğal oturma |
inherent settlement n.
|
|
143 |
General |
doğal nem |
inherent moisture n.
|
|
144 |
General |
doğal budanma |
natural pruning n.
|
|
145 |
General |
doğal reçine |
natural resin n.
|
|
146 |
General |
doğal barınak |
natural shelter n.
|
|
147 |
General |
doğal temizlenme |
natural purification n.
|
|
148 |
General |
doğal çekişli su soğutma kulesi |
natural-draught water cooling tower n.
|
|
149 |
General |
doğal engeller |
natural obstacles n.
|
|
150 |
General |
doğal renk |
natural colour n.
|
|
151 |
General |
doğal dolaşım |
natural circulation n.
|
|
152 |
General |
doğal reçineler |
natural resins n.
|
|
153 |
General |
doğal kum |
natural sand n.
|
|
154 |
General |
doğal gençleşme |
natural regeneration n.
|
|
155 |
General |
doğal mineraller |
natural minerals n.
|
|
156 |
General |
doğal ışınım |
natural radiation n.
|
|
157 |
General |
doğal ışıklandırma |
natural lighting n.
|
|
158 |
General |
doğal bilimler |
natural science n.
|
|
159 |
General |
doğal salınımlar |
natural oscillations n.
|
|
160 |
General |
doğal gazlı araba |
natural gas operated car n.
|
|
161 |
General |
bir şeyin doğal sonucu |
corollary n.
|
|
162 |
General |
doğal gereç |
native material n.
|
|
163 |
General |
doğal sonuç |
outgrowth n.
|
|
164 |
General |
doğal yetenek |
talent n.
|
|
165 |
General |
doğal sınır işareti |
landmark n.
|
|
166 |
General |
doğal israf |
natural wastage n.
|
|
167 |
General |
doğal görünüm |
natural appearance n.
|
|
168 |
General |
doğal yetenek |
flair n.
|
|
169 |
General |
doğal yetenek |
natural ability n.
|
|
170 |
General |
doğal sınır |
natural boundary n.
|
|
171 |
General |
doğal afet |
natural catastrophe n.
|
|
172 |
General |
doğal olaylar |
elements n.
|
|
173 |
General |
doğal ışık |
north light n.
|
|
174 |
General |
doğal su kaynağı |
natural water spring n.
|
|
175 |
General |
doğal su kaynağı |
spring n.
|
|
176 |
General |
doğal yaşam parkı |
natural life park n.
|
|
177 |
General |
yıkıcı doğal afet |
destructive natural disaster n.
|
|
178 |
General |
doğal yaşam parkı |
wild life park n.
|
|
179 |
General |
doğal gaz sayacı |
natural gas meter n.
|
|
180 |
General |
yakınlar arasındaki doğal sevgi ve şefkat ilişkisi |
natural affection n.
|
|
181 |
General |
doğal gaz boru hattı |
natural gas pipe line n.
|
|
182 |
General |
doğal gaz servis hattı |
natural gas service line n.
|
|
183 |
General |
doğal yıkım |
natural disaster n.
|
|
184 |
General |
doğal unsur |
natural element n.
|
|
185 |
General |
doğal unsur |
natural factor n.
|
|
186 |
General |
doğal adım |
natural step n.
|
|
187 |
General |
doğal taşlar |
natural stones n.
|
|
188 |
General |
sonraki doğal adım |
next natural step n.
|
|
189 |
General |
doğal parklar |
natural parks n.
|
|
190 |
General |
doğal bolluk |
natural abundance n.
|
|
191 |
General |
doğal ilaç |
natural medicine n.
|
|
192 |
General |
doğal iklim |
natural climate n.
|
|
193 |
General |
doğal sınır |
natural border n.
|
|
194 |
General |
doğal kaynakların korunması |
conservation of natural resources n.
|
|
195 |
General |
doğal sit alanı |
natural protected area n.
|
|
196 |
General |
belçika'nın pajottenland bölgesine özgü havadaki doğal mayalarla mayalanmış tatlımsı buğday birası |
lambic n.
|
|
197 |
General |
doğal korunak |
natural shelter n.
|
|
198 |
General |
doğal bir izah |
a natural explanation n.
|
|
199 |
General |
doğal bir açıklama |
a natural explanation n.
|
|
200 |
General |
doğal kaynakların kullanımı |
use of natural sources n.
|
|
201 |
General |
doğal kaynakların kullanılması |
use of natural sources n.
|
|
202 |
General |
doğal gaz boru hatları |
natural gas pipelines n.
|
|
203 |
General |
doğal fenomen/olay |
force of nature n.
|
|
204 |
General |
doğal fenomen |
natural phenomenon n.
|
|
205 |
General |
doğal afet |
force of nature n.
|
|
206 |
General |
doğal bir döngü |
a natural cycle n.
|
|
207 |
General |
doğal güzellikler ve tarihi kentlerin kucakladığı belde |
the town embraced by the natural beauties and the historical cities n.
|
|
208 |
General |
doğal çareler |
natural remedies n.
|
|
209 |
General |
doğal aroma |
natural aroma n.
|
|
210 |
General |
doğal beceri |
natural skill n.
|
|
211 |
General |
doğal yetenek |
natural skill n.
|
|
212 |
General |
doğal/doğuştan beceri |
inherent skill n.
|
|
213 |
General |
doğal afetler |
natural forces n.
|
|
214 |
General |
doğal park |
immersion exhibit n.
|
|
215 |
General |
doğal hayvan parkı |
immersion exhibit n.
|
|
216 |
General |
doğal felaketler |
natural calamities n.
|
|
217 |
General |
doğal felaketler |
natural disasters n.
|
|
218 |
General |
doğal sabun |
natural soap n.
|
|
219 |
General |
doğal bir afet olmadıkça |
short of a natural disaster n.
|
|
220 |
General |
savaş veya doğal afetten etkilenmiş köy |
stricken village n.
|
|
221 |
General |
doğal/şüphe uyandırmayan yanlış anlama |
genuine misunderstanding n.
|
|
222 |
General |
doğal sahne dekoru |
set piece n.
|
|
223 |
General |
sahneden bağımsız doğal dekor |
set piece n.
|
|
224 |
General |
hamam ve doğal sularla tedavi |
balneotherapy n.
|
|
225 |
General |
olması gereken/doğal dikkat/özen |
ordinary care n.
|
|
226 |
General |
doğal özelliklerini bozma |
denationalisation n.
|
|
227 |
General |
doğal afetlerde hayvanların korunması için oluşturulan plan |
animal disaster plan n.
|
|
228 |
General |
doğal yaşam alanı |
natural living environment n.
|
|
229 |
General |
doğal dünya |
natural world n.
|
|
230 |
General |
doğal hayat müzesi |
wildlife museum n.
|
|
231 |
General |
doğal uyum |
natural fit n.
|
|
232 |
General |
doğal uzantı |
natural extension n.
|
|
233 |
General |
doğal sevecenlik |
storge n.
|
|
234 |
General |
doğal sevgi |
familial love n.
|
|
235 |
General |
doğal sevgi |
storge n.
|
|
236 |
General |
doğal yaşam |
natural world n.
|
|
237 |
General |
doğal arama |
organic search n.
|
|
238 |
General |
doğal tarih müzesi |
museum of natural history n.
|
|
239 |
General |
doğal uyku döngüsü |
natural sleep cycle n.
|
|
240 |
General |
doğal/organik gıdalarla yemek pişiren kimse |
natural cook n.
|
|
241 |
General |
doğal yetenek |
native ability n.
|
|
242 |
General |
yarı değerli doğal taş |
semi-precious natural stone n.
|
|
243 |
General |
doğal çevre |
natural surrounding n.
|
|
244 |
General |
doğal kumral |
natural auburn n.
|
|
245 |
General |
doğal filizofinin matematiksel ilkeleri |
mathematical principles of natural philosophy n.
|
|
246 |
General |
utah'da doğal bir taş köprü ve ulusal bir anıt |
rainbow bridge n.
|
|
247 |
General |
doğal sevgi |
agape love n.
|
|
248 |
General |
hayatta kalan bireylerin artmasıyla doğal popülasyonda yaşanan artış |
recruitment n.
|
|
249 |
General |
doğal ürün |
natural n.
|
|
250 |
General |
nesnenin doğal formu |
natural [obsolete] n.
|
|
251 |
General |
doğal durum veya koşullar |
naturals [obsolete] n.
|
|
252 |
General |
utah'ın güneydoğusunda üç adet doğal köprüden oluşan ulusal bir anıt |
natural bridges n.
|
|
253 |
General |
bir şeyi kaplayan veya saran doğal nesne |
natural covering n.
|
|
254 |
General |
doğal örtü |
natural covering n.
|
|
255 |
General |
insan eli değmeden doğal yoldan oluşan nesne |
natural object n.
|
|
256 |
General |
doğal kaynak |
natural spring n.
|
|
257 |
General |
doğal arzu veya içgüdülerin yol açtığı davranış ve düşünceler |
naturalism n.
|
|
258 |
General |
doğru ve yanlış arasındaki ayrımların doğal doğal olgular temelinde yapılabileceğini savunan bir etik görüş |
naturalism n.
|
|
259 |
General |
doğal olana bağlılık |
naturalism n.
|
|
260 |
General |
doğal duygu ve davranışlar |
naturalness [obsolete] n.
|
|
261 |
General |
doğal durum |
nature n.
|
|
262 |
General |
doğal koşullardan kaynaklı kısıtlama |
necessity n.
|
|
263 |
General |
doğal antibiyotik |
natural antibiotics n.
|
|
264 |
General |
bir bölge üzerinden sürekli geçilmesiyle oluşmuş doğal yol |
trackway n.
|
|
265 |
General |
doğal ruh hali |
natural state of mind n.
|
|
266 |
General |
doğal olarak oluşan olaylar |
naturally occurring events n.
|
|
267 |
General |
doğal sonuç |
attendment n.
|
|
268 |
General |
doğal çevre |
element n.
|
|
269 |
General |
çevreyi belirleyen insan ve doğal güçler üzerine yapılan çalışmalar |
environics n.
|
|
270 |
General |
doğal olmama |
unnaturalness n.
|
|
271 |
General |
doğal olmama |
unnature n.
|
|
272 |
General |
yaban kuşlarının doğal yaşam ortamlarında gözlemlenmesi |
bird-watching n.
|
|
273 |
General |
petrollü şeylin doğal oluşumu |
bituminization n.
|
|
274 |
General |
petrollü şeylin doğal oluşumu |
bituminisation n.
|
|
275 |
General |
taştan veya etrafındaki doğal malzemeden kesilerek çıkarılan değerli taş |
matrix n.
|
|
276 |
General |
olayların akışı içerisinde meydana gelmesi mantıklı görülen veya doğal karşılanan şey |
matter-of-course n.
|
|
277 |
General |
doğal koşullar dışında bitki yetiştirme yöntemi |
mangonism [obsolete] n.
|
|
278 |
General |
doğal ortam |
habitation n.
|
|
279 |
General |
doğal ve spontane sözlü ifade |
woodnote n.
|
|
280 |
General |
doğal ses |
wood-note n.
|
|
281 |
General |
doğal yüzme havuzu |
bogey hole [australia] n.
|
|
282 |
General |
kalıcı ve genellikle doğal çayırlardan yapılan saman |
meadow hay n.
|
|
283 |
General |
selüloz, ipek, rayon lifi gibi doğal veya sentetik bir fiberin düzenli kısmı |
micelle n.
|
|
284 |
General |
vahşi hayvanların göç ettiği korunan bir doğal yaşam alanı şeridi |
migration corridor n.
|
|
285 |
General |
gelişimin doğal bir sonucu |
branch n.
|
|
286 |
General |
saçta doğal ışıltı ve kontrast görüntüsü yaratan boyama tekniği |
highlighting n.
|
|
287 |
General |
doğal yol |
highway n.
|
|
288 |
General |
doğal seyir |
highway n.
|
|
289 |
General |
doğal ve dolaysız akış |
highway n.
|
|
290 |
General |
eylemin izlediği doğal gelişme |
highway n.
|
|
291 |
General |
doğal yaşam alanı |
home n.
|
|
292 |
General |
doğal olmayan şey |
monster n.
|
|
293 |
General |
sınırı belirtmeye yarayan doğal veya insan yapımı nesne |
monument n.
|
|
294 |
General |
kanuni olarak doğal ve engellenmemiş ışık alma hakkı |
light n.
|
|
295 |
General |
doğal yetenek |
bump n.
|
|
296 |
General |
gelgitle oluşan doğal ağız |
gap n.
|
|
297 |
General |
doğal kaynakları veya kamu arazilerini şahsi çıkar için tahsis etme |
giveaway n.
|
|
298 |
General |
misk kokulu olup doğal misk yerine kullanılan sentetik bileşik |
musk n.
|
|
299 |
General |
doğal dünyayı yalnızca bir araştırma nesnesi olarak görme |
objectification n.
|
|
300 |
General |
doğal dünyayı sömürü nesnesi olarak görme |
objectification n.
|
|
301 |
General |
nesneleri bir arada tutmak için kullanılan, esnek yapılı doğal veya sentetik kauçuk halka |
gum band [pennsylvania] n.
|
|
302 |
General |
doğal bir olayın resmi yazılı açıklaması |
history n.
|
|
303 |
General |
doğal bir şekilde ölen hayvandan elde edilen post |
murrain n.
|
|
304 |
General |
gelişmenin doğal sonucu |
offshoot n.
|
|
305 |
General |
(kral arthur'un yuvarlak masa efsanesi ile ilişkilendirilen) doğal ingiliz oluşumları |
round table n.
|
|
306 |
General |
doğal kauçuk |
rubber n.
|
|
307 |
General |
doğal ve zahmetsizce şık gözüken bir şey veya biri |
steeze n.
|
|
308 |
General |
(doğal tehlikeye karşı) dayanıklılık |
immunity n.
|
|
309 |
General |
doğal yatkınlık |
congruity [obsolete] n.
|
|
310 |
General |
doğal yetenek |
congruity [obsolete] n.
|
|
311 |
General |
doğal düzen |
dispensation n.
|
|
312 |
General |
doğal yetenek |
ingine [scotland] n.
|
|
313 |
General |
bahçe tasarımında ağaçların, çalıların, çiçeklerin ve doğal taşların kullanılması |
softscape n.
|
|
314 |
General |
doğal mukavemet |
inherent strength n.
|
|
315 |
General |
doğal birleşme sonucu oluşan birikme |
concrement n.
|
|
316 |
General |
bazen doğal gazla birlikte bulunan hafif, benzin benzeri bir hidrokarbon sıvısı |
drip gas n.
|
|
317 |
General |
(yabancı kuş ve hayvanların) doğal koruma alanı |
paradise n.
|
|
318 |
General |
doğal nitelik |
inherency n.
|
|
319 |
General |
doğal davranış |
inherency n.
|
|
320 |
General |
doğal olarak var olma |
inhesion n.
|
|
321 |
General |
doğal kaynak etüdü |
inventory n.
|
|
322 |
General |
(jamaika'da) rastafarilerin yediği ucuz, tuzsuz ve doğal bir yiyecek |
ital n.
|
|
323 |
General |
doğal çöküntü |
pan n.
|
|
324 |
General |
doğal havza |
pan n.
|
|
325 |
General |
doğal tuzlu su alanlarından tuz toplayan kimse |
salt raker n.
|
|
326 |
General |
doğal koruyucu kılıf |
cocoon n.
|
|
327 |
General |
abd'nin sınırları dışındaki bölgelerde gerçekleşen doğal ve beşeri afetlerin yarattığı hasarı azaltmak için yürüttüğü programlar |
foreign humanitarian assistance n.
|
|
328 |
General |
doğal olguların tanrılaştırılması |
physitheism n.
|
|
329 |
General |
doğal enerjiyi işe dönüştüren mekanizma |
primum mobile n.
|
|
330 |
General |
peluşu andıran doğal yapı |
plush n.
|
|
331 |
General |
yerde doğal oyuk veya çukur |
seed n.
|
|
332 |
General |
doğal akışın parçasıymış gibi yapılan geçiş |
segue n.
|
|
333 |
General |
doğal renk |
self-color n.
|
|
334 |
General |
doğal gaz hizmetleri |
services n.
|
|
335 |
General |
imge veya figürü oluşturan doğal işaretler |
signature [obsolete] n.
|
|
336 |
General |
doğal gaz kullanımı |
natural gas usage n.
|
|
337 |
General |
bir grup insan arasında doğal olarak oluşan dostluk ve iyi niyet |
freemasonry n.
|
|
338 |
General |
orman yoluna saçılmış doğal süprüntü |
slash n.
|
|
339 |
General |
orman yoluna saçılmış doğal süprüntü |
slashing n.
|
|
340 |
General |
doğal gelmeyen diyalog |
forced dialog n.
|
|
341 |
General |
doğal gelmeyen diyalog |
forced dialogue n.
|
|
342 |
General |
doğal resim |
prospective n.
|
|
343 |
General |
doğal, normal veya uygun yer |
sphere n.
|
|
344 |
General |
doğal kaynak suyu olarak satılan arıtılmış musluk suyu |
springwater n.
|
|
345 |
General |
doğal kaynak suyu |
springwater n.
|
|
346 |
General |
doğal habitatı dışında bulunan canlı |
stray n.
|
|
347 |
General |
doğal ritim |
stride n.
|
|
348 |
General |
doğal tempo |
stride n.
|
|
349 |
General |
doğal seleksiyona meydan okuyan gelecekteki insan |
superman n.
|
|
350 |
General |
doğal afetlerin eşit ölçüde birbirine karışma durumu |
symmetry n.
|
|
351 |
General |
doğal afetler arası etkileşimin birbiri yerine geçebilirliği |
symmetry n.
|
|
352 |
General |
doğal karşılamak |
take something naturally v.
|
|
353 |
General |
doğal karşılamak |
react normally v.
|
|
354 |
General |
doğal karşılamak |
react in a usual way v.
|
|
355 |
General |
bir bölgenin doğal atraksiyonlarını göstermek üzere söz konusu bölgenin içinden geçen tabelalı yol |
nature trail v.
|
|
356 |
General |
doğal durumundan çıkarılmak |
denaturalise v.
|
|
357 |
General |
doğal bir gücü dizginleyerek yararlanmak |
harness to v.
|
|
358 |
General |
doğal güçleri kullanmak |
harness v.
|
|
359 |
General |
doğal karşılanmak |
be seen natural v.
|
|
360 |
General |
doğal karşılanmak |
be seen normal v.
|
|
361 |
General |
doğal rengini geri kazanmak |
grow back to one's natural colour v.
|
|
362 |
General |
doğal dengeyi bozmak |
disturb natural balance v.
|
|
363 |
General |
doğal dengeyi bozmak |
upset the natural balance v.
|
|
364 |
General |
doğal görünmek |
look natural v.
|
|
365 |
General |
doğal akışını sürdürmek |
run its course v.
|
|
366 |
General |
doğal yeteneği olmak |
have a flair for v.
|
|
367 |
General |
doğal yeteneği olmak |
have a talent for v.
|
|
368 |
General |
doğal yeteneği olmak |
have natural ability v.
|
|
369 |
General |
doğal yeteneği olmak |
have a gift for v.
|
|
370 |
General |
doğal becerisi olmak |
have a flair for v.
|
|
371 |
General |
doğal becerisi olmak |
have a gift for v.
|
|
372 |
General |
doğal becerisi olmak |
have a talent for v.
|
|
373 |
General |
doğal becerisi olmak |
have natural ability v.
|
|
374 |
General |
doğal yeteneği/becerisi/kabiliyeti olmak |
have a natural talent for v.
|
|
375 |
General |
doğal nedenlerle ölmek |
die of natural causes v.
|
|
376 |
General |
doğal durumundan çıkarılmak |
denaturalize v.
|
|
377 |
General |
doğal kaynaklarıı korumak |
protect the natural resources v.
|
|
378 |
General |
doğal/kaçınılmaz/mahkum olmak |
be bound v.
|
|
379 |
General |
doğal karşılamak |
naturalise v.
|
|
380 |
General |
(olguyu) bilimsel teorilerle çelişmeyecek şekilde doğal terimlerle ifade etmek |
naturalise v.
|
|
381 |
General |
doğal karşılamak |
naturalize v.
|
|
382 |
General |
(olguyu) bilimsel teorilerle çelişmeyecek şekilde doğal terimlerle ifade etmek |
naturalize v.
|
|
383 |
General |
doğal görünmek |
keep the countenance v.
|
|
384 |
General |
doğal izler bırakmak |
mark v.
|
|
385 |
General |
planlı veya doğal bir şemaya göre sıralamak |
marshal v.
|
|
386 |
General |
kullanmak (doğal kaynağı) |
mine v.
|
|
387 |
General |
doğal özelliklerini yitirmek |
denature v.
|
|
388 |
General |
doğal yapısını kaybetmek |
denature v.
|
|
389 |
General |
(doğal kaynakları aşırı kullanmak |
overexploit v.
|
|
390 |
General |
(doğal kaynakları azaltacak şekilde aşırı sömürmek |
overexploit v.
|
|
391 |
General |
doğal hale getirmek |
connaturalize v.
|
|
392 |
General |
doğal hale getirmek |
connaturalise v.
|
|
393 |
General |
(ülkenin, bölgenin) doğal kaynaklarını sömürmek |
develop v.
|
|
394 |
General |
(ülkenin, bölgenin) doğal kaynaklarını kullanılabilir hale getirmek |
develop v.
|
|
395 |
General |
doğal dengeyi bozmak |
disturb v.
|
|
396 |
General |
doğal hale getirmek |
domesticate v.
|
|
397 |
General |
(bir yerin) doğal karanlığını iki katına çıkarmak |
double-shade v.
|
|
398 |
General |
doğal gidişatına sekte vurmak |
constrict v.
|
|
399 |
General |
doğal sonuç olarak kabul etmek |
contemplate v.
|
|
400 |
General |
(hayvan popülasyonu) özellikle doğal ekolojik dengeler bozulduğunda aniden artmak |
irrupt v.
|
|
401 |
General |
doğal olmayan postürleri tespit etmek |
posture v.
|
|
402 |
General |
doğal bir oluşumdan örnek almak |
core v.
|
|
403 |
General |
(avı) korkutarak doğal sığınma yerinden kaçırmak |
scare v.
|
|
404 |
General |
(doğal elementler) delmek |
search v.
|
|
405 |
General |
(doğal elementler) işlemek |
search v.
|
|
406 |
General |
(doğal elementler) nüfuz etmek |
search v.
|
|
407 |
General |
(birinden diğerine) doğal akışın parçasıymış gibi geçiş yapmak |
segue v.
|
|
408 |
General |
doğal bir şekil almak |
slide v.
|
|
409 |
General |
doğal olarak gelişmek |
slide v.
|
|
410 |
General |
doğal yolla etkilemek |
solicit v.
|
|
411 |
General |
doğal yolla başlatmak |
solicit v.
|
|
412 |
General |
doğal sınırını geçirmek |
stretch v.
|
|
413 |
General |
doğal renkte olmayan |
off color adj.
|
|
414 |
General |
bir yerde doğal olarak bulunan |
indigenous adj.
|
|
415 |
General |
doğal maddeleri işlemeye ait |
extractive adj.
|
|
416 |
General |
doğal olmayan |
theatrical adj.
|
|
417 |
General |
doğal durumundan çıkarılmış |
denaturalised adj.
|
|
418 |
General |
doğal büyüklükte |
as large as life adj.
|
|
419 |
General |
doğal olmayan |
kindless adj.
|
|
420 |
General |
bir yerde doğal olarak yetişen |
indigenous adj.
|
|
421 |
General |
doğal olaylarla ilgili |
phenomenal adj.
|
|
422 |
General |
doğal halde |
in the raw adj.
|
|
423 |
General |
hayvan davranışını doğal ortamında inceleyen |
ethological adj.
|
|
424 |
General |
doğal ölçüsünde |
life size adj.
|
|
425 |
General |
doğal boyutlarında |
life size adj.
|
|
426 |
General |
doğal olmayan |
labored adj.
|
|
427 |
General |
doğal sonuç özelliği gösteren |
porismatic adj.
|
|
428 |
General |
doğal sonuç özelliği gösteren |
poristic adj.
|
|
429 |
General |
doğal büyüklükte (resim/heykel) |
life-size adj.
|
|
430 |
General |
doğal renkte olmayan |
off-color adj.
|
|
431 |
General |
doğal kurutulmuş |
naturally seasoned adj.
|
|
432 |
General |
doğal olmayan |
cardboard adj.
|
|
433 |
General |
doğal olmayan davranış |
constrained adj.
|
|
434 |
General |
(bir doğal afette) en çok zarar gören |
worst-hit adj.
|
|
435 |
General |
doğal durumundan çıkarılmış |
denaturalized adj.
|
|
436 |
General |
doğal renkte olmayan |
off-colour adj.
|
|
437 |
General |
doğal olmayan |
laboured adj.
|
|
438 |
General |
doğal olarak avlanmış |
wild-caught adj.
|
|
439 |
General |
doğal olmayan |
actressy adj.
|
|
440 |
General |
doğal bilimlere ait |
natural adj.
|
|
441 |
General |
doğal olmayan |
nonhuman adj.
|
|
442 |
General |
doğal olmayan |
nonnatural adj.
|
|
443 |
General |
doğal veya geleneksel süslemelerden yoksun |
nude adj.
|
|
444 |
General |
doğal olmayan |
natureless [obsolete] adj.
|
|
445 |
General |
yüzde yüz doğal |
all-natural adj.
|
|
446 |
General |
doğal olmayan |
antiphysical adj.
|
|
447 |
General |
doğal tarzda |
au naturel [french] adj.
|
|
448 |
General |
doğal olmayan |
easeless adj.
|
|
449 |
General |
doğal davranmayan |
unease adj.
|
|
450 |
General |
doğal davranmamaya yol açan |
unease adj.
|
|
451 |
General |
standart maliyetle sınırsız kullanılan (telefon, su, doğal gaz) |
unmetered adj.
|
|
452 |
General |
sayaçsız (telefon, su, doğal gaz) |
unmetered adj.
|
|
453 |
General |
doğal olmayan |
unnative adj.
|
|
454 |
General |
doğal olmayan |
extern [obsolete] adj.
|
|
455 |
General |
işin doğal gidişatına uygun olarak |
matter-of-course adj.
|
|
456 |
General |
bir şeyin doğal gidişatına uygun olduğunu varsayan |
matter-of-course adj.
|
|
457 |
General |
doğal ve etkilenmemiş |
homely adj.
|
|
458 |
General |
doğal olarak çamura yakın yaşayan |
muddy adj.
|
|
459 |
General |
doğal olarak çamurda yaşayan |
muddy adj.
|
|
460 |
General |
sözde doğal güce ait |
odic adj.
|
|
461 |
General |
sözde doğal güçle ilgili |
odic adj.
|
|
462 |
General |
doğal renkte olmayan |
off adj.
|
|
463 |
General |
doğal duygulardan yoksun |
disnatured adj.
|
|
464 |
General |
doğal olmayan |
disnatured adj.
|
|
465 |
General |
doğal eğilime ait |
dispositional adj.
|
|
466 |
General |
doğal eğilim ile ilgili |
dispositional adj.
|
|
467 |
General |
doğal olarak bağlantılı |
incident adj.
|
|
468 |
General |
rahat ve doğal |
cursive adj.
|
|
469 |
General |
doğal olmayan plastik tabakasıyla kaplı |
plasticated adj.
|
|
470 |
General |
doğal olmayan |
contranatural adj.
|
|
471 |
General |
doğal olmayan |
foreign adj.
|
|
472 |
General |
doğal evrimler ilişkileri temel alan |
phylogenetic adj.
|
|
473 |
General |
doğal fenomenlerin tanrılaştırılmasına ilişkin |
physitheistic adj.
|
|
474 |
General |
doğal fenomenlere inanan |
physitheistic adj.
|
|
475 |
General |
doğal yolla kendiliğinden gerçekleşen |
physiurgic adj.
|
|
476 |
General |
kurallar ile korumaya alınmış (av hayvanı, doğal yaşam alanı) |
preserved adj.
|
|
477 |
General |
doğal renkli |
self adj.
|
|
478 |
General |
doğal renkli |
selve adj.
|
|
479 |
General |
yarı doğal |
seminatural adj.
|
|
480 |
General |
(hareket) doğal |
smooth adj.
|
|
481 |
General |
basit ve doğal |
sober adj.
|
|
482 |
General |
doğal olmayan |
subnatural adj.
|
|
483 |
General |
doğal sayılmayan |
subnatural adj.
|
|
484 |
General |
doğal olmayan |
subternatural [rare] adj.
|
|
485 |
General |
doğal sınıfına girmeyen |
subternatural [rare] adj.
|
|
486 |
General |
doğal bir şekilde |
indigenously adv.
|
|
487 |
General |
doğal bir biçimde |
unaffectedly adv.
|
|
488 |
General |
doğal olmayan |
laboredly adv.
|
|
489 |
General |
doğal olarak |
intrinsically adv.
|
|
490 |
General |
doğal olmayan bir biçimde |
unnaturally adv.
|
|
491 |
General |
doğal olarak |
innately adv.
|
|
492 |
General |
doğal sonuç olarak |
as a natural consequence adv.
|
|
493 |
General |
doğal olarak |
in the nature of things adv.
|
|
494 |
General |
doğal nedenlerle |
by natural means adv.
|
|
495 |
General |
doğal bir şekilde |
ingenuously adv.
|
|
496 |
General |
doğal görünümden |
from nature adv.
|
|
497 |
General |
doğal bir biçimde |
naturally adv.
|
|
498 |
General |
doğal ortamlarında |
in their natural environment adv.
|
|
499 |
General |
doğal şekilde |
naturally adv.
|
|
500 |
General |
doğal olmayan yollarla |
unnaturally adv.
|
|