canlı canlı - Türkisch Englisch Wörterbuch

canlı canlı

Bedeutungen von dem Begriff "canlı canlı" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 1 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
canlı canlı alive adj.
Layla swallowed the frog alive.
Layla kurbağayı canlı canlı yuttu.

More Sentences

Bedeutungen, die der Begriff "canlı canlı" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
canlı living creature n.
I am saying this not just as an animal lover but out of respect for living creatures.
Bunu sadece bir hayvansever olarak değil, canlılara duyduğum saygıdan dolayı söylüyorum.

More Sentences
canlı living being n.
In nature, living beings are in a perpetual state of war.
Doğada, canlılar sürekli bir savaş halindedir.

More Sentences
canlı living adj.
Trafficking in human beings is organised in order to remove organs from living donors.
İnsan ticareti, canlı donörlerden organ almak için organize edilmektedir.

More Sentences
canlı alive adj.
They had permission from the Commission to vaccinate and keep the animals alive.
Hayvanları aşılamak ve canlı tutmak için Komisyon'dan izin almışlardı.

More Sentences
canlı lively adj.
Discussions within the European People's Party are so lively that it is a pleasure to listen to them.
Avrupa Halk Partisi içindeki tartışmalar o kadar canlıdır ki bunları dinlemek bir zevktir.

More Sentences
canlı vivid adj.
The closure of the Renault Vilvorde plant is still a vivid memory.
Renault Vilvorde fabrikasının kapatılması hala canlı bir hatıra.

More Sentences
General
canlı varlık living being n.
The embryo, as it divides into two, then four, eight and sixteen and more cells, is the process of the living being.
Embriyonun önce iki, sonra dört, sekiz ve on altı ve daha fazla hücreye bölünmesi, canlı varlığın sürecidir.

More Sentences
canlı varlık living creature n.
The responsibility for animals as living creatures falls exclusively on humans.
Canlı varlıklar olarak hayvanların sorumluluğu sadece insanlara düşmektedir.

More Sentences
canlı hayvan livestock n.
At present, then, only about one-half in export refund is paid for livestock in comparison with meat.
Halihazırda ete kıyasla canlı hayvan için ihracat iadesinin sadece yaklaşık yarısı ödenmektedir.

More Sentences
tarak (istiridye benzeri canlı) scallop n.
Tom was taken to the emergency room after eating bad scallops.
Tom bozulmuş deniz tarağı yedikten sonra acil servise kaldırıldı.

More Sentences
hayvan koleksiyonu (canlı) menagerie n.
The zoo had a large menagerie of animals from all over the world.
Hayvanat bahçesinde dünyanın dört bir yanından gelen büyük bir hayvan koleksiyonu vardı.

More Sentences
canlı life n.
As a result of pollution, the lake is without any form of life.
Kirliliğin bir sonucu olarak gölde hiçbir canlı yaşamıyor.

More Sentences
canlı doğum live birth n.
Infant mortality stood at 42 deaths per 1000 live births.
Çocuk ölüm oranı, her 1000 canlı doğumda 42 idi.

More Sentences
canlı yem live bait n.
He put live bait on a hook.
Kancaya canlı yem taktı.

More Sentences
canlı türü species n.
Accordingly, every living species has a first ancestor, which was created without any means, that is, without any reason.
Buna göre her canlı türünün hiçbir sebep olmadan, yani sebepsiz olarak yaratılmış bir ilk atası vardır.

More Sentences
canlı living thing n.
So, now I want to show what very well might be the oldest living thing on the planet.
Şimdi gezegendeki en yaşlı canlının ne olabileceğini göstermek istiyorum.

More Sentences
canlı organizma living organism n.
Human genes or living organisms or elements thereof must not be subject to patent law.
İnsan genleri veya canlı organizmalar veya bunların unsurları patent yasasına tabi olmamalıdır.

More Sentences
canlı doku living tissue n.
These particles emit alpha-radioactivity, which is particularly aggressive towards living tissue.
Bu parçacıklar özellikle canlı dokulara karşı saldırgan olan alfa radyoaktivitesi yayar.

More Sentences
canlı örnek personification n.
He is the personification of selfishness.
O bencilliğin canlı örneği.

More Sentences
canlı yayın a live broadcast n.
A drunk TV presenter vomited during a live broadcast.
Sarhoş bir TV sunucusu, canlı yayın esnasında istifra etti.

More Sentences
canlı müzik live music n.
What's your favorite place to go hear live music?
Canlı müzik dinlemeye gitmek için senin en sevdiğin yer nedir?

More Sentences
canlı renkler vibrant colors n.
Not just pink, feel free to experiment with vibrant colors like these.
Sadece pembe değil, bunun gibi canlı renkleri denemekten çekinmeyin.

More Sentences
canlı yayınlanmak be broadcasted live v.
The concert was broadcast live.
Konser canlı yayınlandı.

More Sentences
canlı canlı yenmek be eaten alive v.
I heard that a paralyzed man was eaten alive by maggots.
Felçli bir adamın kurtçuklar tarafından canlı canlı yendiğini duydum.

More Sentences
canlı canlı gömülmek be buried alive v.
She was buried alive.
Canlı canlı gömüldü.

More Sentences
internetten canlı yayınlamak webcast v.
The conference was webcasted live for remote participants to join.
Konferans, uzaktan katılımcıların katılabilmesi için internet üzerinden canlı yayınlanıyordu.

More Sentences
canlı gibi lifelike adj.
The doll was surprisingly lifelike.
Bebek şaşırtıcı bir biçimde canlı gibiydi.

More Sentences
canlı vital adj.
The street was filled with vital music and people dancing.
Sokak canlı bir müzikle ve dans eden insanlarla doluydu.

More Sentences
daha canlı livelier adj.
That too will result in people's being presented with a livelier Parliament.
Bu da insanlara daha canlı bir Parlamento sunulmasıyla sonuçlanacaktır.

More Sentences
canlı vibrant adj.
President Mugabe has presided over the destruction of a once vibrant country.
Başkan Mugabe bir zamanlar canlı olan ülkenin yıkımına başkanlık etmiştir.

More Sentences
canlı alive adj.
One major question is that of how we care for rural areas and keep them alive.
Kırsal alanlara nasıl bakacağımız ve onları nasıl canlı tutacağımız önemli bir sorudur.

More Sentences
canlı live adj.
Live animals should only have to endure very short spells of transport.
Canlı hayvanlar sadece çok kısa süreli nakillere katlanmak zorunda kalmalıdır.

More Sentences
canlı lively adj.
It has been a very lively debate, characterised by emotion and level-headedness, and touching on various points.
Duyguların ve sağduyunun hakim olduğu ve çeşitli noktalara değinen çok canlı bir tartışma oldu.

More Sentences
canlı living adj.
In this respect, the earth is seen as a living organism.
Bu bakımdan yeryüzü canlı bir organizma olarak görülür.

More Sentences
canlı vivid adj.
That is a very vivid phrase which the Commission finds very apt.
Bu Komisyon'un çok yerinde bulduğu çok canlı bir ifade.

More Sentences
canlı open adj.
Mondays are open mike nights.
Pazartesiler canlı gösteri geceleridir.

More Sentences
kanlı canlı flesh and blood adj.
If it had been a flesh and blood one, you would have been sorry to see it disappear.
Eğer kanlı canlı biri olsaydı, yok olduğunu gördüğünüze üzülürdünüz.

More Sentences
Common Usage
canlı bomba suicide bomb n.
canlı bomba suicide bomber n.
canlı vivacious adj.
General
canlı sözlük walking dictionary n.
canlı balık tutan tekne smack n.
tek hücreli canlı familyası protist family n.
melez canlı crossbreed n.
canlı yük movable load n.
canlı gibi görünen lifelikeness n.
canlı resim animated film n.
canlı olma özelliği animacy n.
canlı ve dinç kimse hearty n.
canlı dans jig n.
arkadaş canlı olma amiableness n.
tek hücreli canlı protist n.
canlı stüdyo programı live studio program n.
canlı bomba human bomb n.
canlı ve uyumlu materyaller biocompatible materials n.
soyu tükenmekte olan canlı relict n.
canlı hücreler living cells n.
bir canlı türünde aynı karakteri taşıyan canlıların oluşturduğu alt bölüm race n.
canlı cenaze skinny n.
canlı kütle biomass n.
canlı tablo living picture n.
canlı hayvan koleksiyonu menagerie n.
canlı yük live load n.
tek hücreli canlı protistan n.
tarak (istiridye benzeri canlı) scollop n.
tek hücreli canlı cinsi protist genus n.
canlı olma livingness n.
canlı şekilde dans etme jigging n.
hem karada hem de denizde yaşayan canlı amphibian n.
canlı model live model n.
canlı varlık organism n.
seyyar canlı hayvanlar sergisi menagerie n.
cansızdan canlı oluşumu abiogenesis n.
canlı yumurtası ovum n.
canlı program live programme n.
canlı çalınan bölüm scherzo n.
meyve ile beslenen canlı fruitarian n.
canlı pembe hot pink n.
canlı ve dinamik kimse devil n.
uçan canlı flier n.
canlı drama n.
ortama uyum sağlamış canlı denizen n.
özgün canlı original n.
bir yıl içinde bin kişiye düşen canlı doğum sayısı natality n.
tarak (istridye benzeri canlı) toplama eylemi scalloping n.
tarak (istridye benzeri canlı) toplayan kimse scalloper n.
canlı televizyon programları live television programs n.
dünya dışı canlı extra terrestrial n.
canlı bilimi life science n.
canlı yem fresh bait n.
canlı renkler vibrant colours n.
(canlı) hayvan koleksiyonu menagerie n.
canlı hayat lively life n.
canlı yorum running commentary n.
canlı yer süzgeci bell trap n.
etçil canlı carnivore n.
canlı al carmine n.
canlı anı ember n.
canlı yaratıklar living creatures n.
canlı thing n.
düşünen canlı reasonable creature n.
canlı yayın akışı a live broadcast streaming n.
canlı the live n.
canlı yayın akışı a live broadcast stream n.
canlı bitkiler the live plants n.
canlı dondurma bilimi cryonics n.
canlı yayın konuğu on-air guest n.
canlı destek live support n.
canlı salyangoz live snail n.
canlı yayın arabası outside broadcast truck n.
canlı yayında küfür etme cursing on air n.
canlı yayın röportajı on-air interview n.
renkli/canlı/hareketli gece hayatı vibrant nightlife n.
türdeş canlı congener n.
canlı kanıt living proof n.
canlı hedef human target n.
canlı gösteri live show n.
canlı hücre living cell n.
birden çok canlı türünün soyunun aynı zaman aralığı içinde tükenmesi mass extinction n.
birden çok canlı türünün soyunun aynı zaman aralığı içinde tükenmesi biotic crisis n.
birden çok canlı türünün soyunun aynı zaman aralığı içinde tükenmesi extinction event n.
birden çok canlı türünün soyunun aynı zaman aralığı içinde tükenmesi extinction-level event (ele) n.
canlı eğlence live entertainment n.
canlı sohbet live chat n.
canlı şehir vivid city n.
canlı bomba yeleği suicide vest n.
buruşuk-boynuzlu hırgür (hayali canlı) crumple-horned snorkack n.
canlı müzik gösterisi live music show n.
canlı oturum live session n.
canlı performans live session n.
canlı olma animateness n.
canlı olma animation n.
hızlı ve canlı dans edilen gece kulübü à gogo n.
hayvan postu doldurma, hayvan postunu doldurup canlı gibi saklama taxidermy n.
hayvan postu doldurma, hayvan postunu doldurup canlı gibi saklama taxidermy n.
hayvan postu doldurma, hayvan postunu doldurup canlı gibi saklama taxidermy n.
canlı tablo tableau vivant n.
canlı cant [dialect] n.
dünyada yaşayan canlı terrestrial n.
canlı ve enerji dolu olma hali pizzazz n.
insan denen canlı the human animal n.
cansız maddeden canlı organizma oluşumu archebiosis n.
düşünmeden rutin bir şekilde hareket eden canlı automaton n.
canlı ve enerji dolu olma hali zing n.
canlı ve enerji dolu olma hali pizzaz n.
canlı örnek embodiment n.
(bir şeyi) daha canlı, çekici hale getirme zhoosh n.
daha canlı çekici ve şık olma zhoosh n.
(bir şeyi) daha canlı, çekici hale getirme zhuzh n.
daha canlı çekici ve şık olma zhuzh n.
canlı şey zinger n.
canlı (varlık) life n.
canlı ruh jiva n.
canlı madde jiva n.
canlı organizma machine n.
canlı organizmanın fonksiyonel sistemlerinden biri machine n.
sarının parlak ve canlı bir tonu daffodil n.
canlı manyetizmasının etkisi altına giren kimse magnetizee n.
bir şeyin en faal, üretken, canlı, işlek olan kısmı mainstream n.
canlı ve hareketli huy vitality n.
canlı hayvanların yiyecek olarak tutulduğu yer vivary n.
canlı olma vividity n.
canlı varlık vividity n.
canlı canlı gömme vivisepulture n.
kanatları olan canlı volatic n.
canlı doğa bios n.
canlı bir organizmadan dışarı atılmış veya atılan dışkı, idrar gibi madde matter n.
balık ve diğer su altı hayvanlarını canlı olarak tutmak için su ile doldurulmuş tekne, havuz veya hazne marine museum n.
canlı sirke quick vinegar n.
canlı ve gürültülü şenlikler whoop-de-do n.
canlı ve gürültülü şenlikler whoop-de-doo n.
canlı müzik yapılan küçük gece kulübü veya restoran boîte n.
canlı ve açıklayıcı anlatımı olan yazar word-painter n.
fani canlı mortal n.
zihinsel özelliklerin canlı örneği olan bölge sakinleri mind n.
canlı bir amerikan folk dansı breakdown n.
keşiş yengecine benzeyen canlı hermit crab n.
canlı parti hooley [ireland/new zealand] n.
tüylerini döken canlı molter n.
deri değiştiren canlı molter n.
canlı bir fransız ve italyan dansı gailliarde n.
çevik ve canlı kimse galliard [dated] n.
canlı veya güçlü aktivite galvanism n.
1920'lerin sonunda ortaya çıkmış, çift olarak yapılan canlı bir caz dansı lindy n.
1920'lerin sonunda ortaya çıkmış, çift olarak yapılan canlı bir caz dansı lindy hop n.
su canlılarını canlı tutmak için suya yerleştirilen kutu live box n.
canlı kuştan koparılan tüyler live feathers n.
hayvanları canlı yakalamak için kullanılan tuzak live trap n.
hayvanları canlı yakalamak için kullanılan tuzak livetrap n.
şekli bozuk canlı lusus naturae n.
şekli bozuk canlı lusus n.
kanlı canlı erkek çocuğu buster n.
canlı fikir alışverişi give and take n.
canlı sohbet give and take n.
iki ayrı türe ait canlının özelliklerini kendinde toplayan canlı dimorphic n.
karada yaşayan canlı groundling n.
mikroskobik oluşumu suda canlı tutmaya yarayan bir cihaz growing cell n.
yapısal canlı hücre birimi idioblast n.
dinleyicilerin veya izleyicilerin telefonla canlı yayına katılabildiği bir radyo veya televizyon programı open-line [canada] n.
(kişi, canlı aşırı güç kullanarak öldürme overkill n.
canlı al ruby n.
tez canlı kimse rusher n.
tez canlı kimse rustler n.
bir şeyi canlı bir şekilde tasvir eden kimse imager n.
canlı mikrobun içinde daha sonraki nesillerin yetiştiği yuva incasement n.
minik boyuttaki canlı midge n.
bir robotun veya insan olmayan bir aygıtın insana, canlı bir varlığa çok benzer olmasına karşın hissedilen huzursuzluk hissi uncanny valley n.
düşünmeden rutin bir şekilde hareket eden canlı golem n.
evrenin canlı olduğu teorisi cosmozoism n.
serbestçe çoğalan canlı increaser n.
ince duvarlı canlı hücrelerden oluşan damarlı bitki dokusu parenchyme n.
her şeyi tüketen canlı pantophagist [obsolete] n.
hem etçil hem otçul canlı pantophagist [obsolete] n.
hepçil canlı pantophagist [obsolete] n.
cıvıldayan canlı peeper n.
dünyada yaşayan canlı formları planet n.
hazırlanmış besi ortamında iki tür canlı madde büyütme süreci coculture n.
hazırlanmış besi ortamında iki tür canlı madde büyütme süreci co-culture n.
sıkça karşılaşılan canlı veya nesneleri tespit etmeye yarayan betimlemelerin bulunduğu resimli kitap field guide n.
kısa süren canlı deneyim flashing n.
kanlı canlı olma fleshhood n.
geceleri uçan canlı fly-by-night n.
festivallerde canlı hayvanları ısırmak gibi vahşet içeren gösteriler yapan kimse geek n.
yapısı veya işlevi canlı organizmaya benzeyen sistem organism n.
partenogenez ile oluşmuş canlı parthenote n.
canlı gösteri performance n.
fenokopik özellik gösteren canlı phenocopy n.
değişen fenotipi gen kaynaklı fenotipi ile aynı olan canlı phenocopy n.
canlı domuz rooter n.
dikkatli ve canlı olma sharp-sightedness n.
kumarhanede müşteri gibi görünüp ortamı canlı tutla görevli kimse shill n.
değersiz canlı shot [dialect] [uk] n.
değersiz canlı shott [dialect] [uk] n.
canlı renk şeridi slash n.
gelişmemiş canlı slink n.
canlı yayında gerçekleşen uygunsuz olay livestream fail n.
her işe atlayan tez canlı tip beaver n.
canlı hücre içeriği protoplast n.
kırmızının mora çalan canlı bir tonu spring beauty n.
kısıtlı canlı renk gösterimi stab n.
karnavalda ortamı canlı tutan kimse stick n.
doğal habitatı dışında bulunan canlı stray n.
insanımsı canlı subhuman n.
yer altında yaşayan canlı subterranean n.
toprak altında yaşayan canlı subterrestrial n.
canlı bir örneği olmak personify v.
bir şeyi daha canlı bir hale getirmek liven something up v.
canlı tutmak keep alive v.
canlı hale getirmek make lively v.
ilgiyi canlı tutmak keep the interest alive v.
ruhunu canlı tutmak keep the spirit of something alive v.
canlı kurtulmak escape with one's life v.
canlı canlı ölmek be buried alive v.
canlı izlemek watch live v.
kanlı canlı olmak be full of beans v.
canlı yayınlamak broadcast live v.
canlı dinlemek listen live v.
canlı yayın konuğu olmak appear as an on-air guest v.
canlı yayın konuğu olarak katılmak appear as an on-air guest v.
bir yerden canlı çıkmak make it out of somewhere alive v.
canlı canlı gömmek bury alive v.
birini canlı tutmak keep someone alive v.
bir olaydan canlı kurtulmak get out alive v.
canlı çıkmak get out alive v.
kalplerimizde ateşi canlı tutmak keep the flame alive in our hearts v.
canlı çıkmak come out alive v.
canlı yayınlamak live-stream v.
canlı yayın yapmak broadcast a live feed v.
balığı henüz canlı iken kesip hazırlamak calver [old-fashioned] v.
bir şey yapmakta tez canlı davranmak be faster than a speeding bullet with something v.
canlı, hareketli bir şekilde (eylemi) gerçekleştirmek rattle v.
canlı tutmak nourish v.
canlı örneği olmak embody v.
(canlı türü) sınıflandırmak key v.
(bir şeyi) daha canlı, çekici hale getirmek zhoosh v.
(bir şeyi) daha canlı, çekici hale getirmek zhuzh v.
canlı olmak live v.
canlı hareket etmek hurrah v.
canlı blog yazmak liveblog v.
tez canlı olmak muggle [obsolete] v.
hızlı ve canlı bir tempoda şarkı söylemek rock v.
canlı renge boyamak ingrain [obsolete] v.
canlı olmak firk v.
canlı, parlak veya neşeli hale getirmek gay v.
(oyunda) canlı ve gayriresmi bir şekilde rol almak romp v.
canlı tutmak subsist [obsolete] v.
canlı zippy adj.
canlı mettled adj.
canlı active adj.
canlı snappy adj.
canlı forcible adj.
canlı breezy adj.
canlı mettlesome adj.
dokuz canlı very strong adj.
canlı airy adj.
canlı quick adj.
canlı (renk) rich adj.
canlı vivace adj.
canlı lusty adj.
canlı inspired adj.
canlı exhilarated adj.
canlı sappy adj.
canlı riproaring adj.
canlı bright adj.
tez canlı impatient adj.
canlı invigorated adj.
canlı animate adj.
canlı crispy adj.
canlı hearty adj.
canlı sprightly adj.
canlı dewy adj.
kanlı canlı hale and hearty adj.
kanlı canlı lusty adj.
daha önce yaşamadığı bir iklim ve doğa ortamına getirilen ve orada yaşamaya devam eden (canlı) naturalized adj.
canlı beany adj.
canlı graphic adj.
canlı fresh adj.
canlı ve açık seçik bir şekilde yazan graphic adj.
canlı zestful adj.
canlı spirited adj.
canlı picturesque adj.
canlı racy adj.
canlı animated adj.
canlı frolic adj.
tez canlı impetuous adj.
canlı exuberant adj.
canlı warm adj.
canlı sparkling adj.
kanlı canlı full of health adj.
canlı driving adj.
canlı smacking adj.
canlı corky adj.
canlı buxom adj.
canlı eager adj.
en canlı liveliest adj.
canlı vivacious adj.
canlı spiritoso adj.
canlı chipper adj.
canlı crisp adj.
canlı feeling adj.
canlı (renk) vibrant adj.
canlı lifelike adj.
canlı gingery adj.
canlı humming adj.
canlı speaking adj.
canlı colorful adj.
canlı expressive adj.
canlı organic adj.
çok canlı ve neşeli exuberant adj.
canlı exoterical adj.
canlı dramatic adj.
canlı spry adj.
tez canlı fast adj.
canlı as fresh as a daisy adj.
canlı swinging adj.
canlı springy adj.
canlı gay adj.
canlı merry adj.
canlı spirituel adj.
canlı invigorating adj.
canlı (yayın) live adj.
tez canlı hustling adj.
canlı livelier adj.
canlı rousing adj.
canlı keen adj.
canlı bustling adj.
canlı (dişil) spirituelle adj.
canlı full of life adj.
kanlı canlı sanguine adj.
canlı peppy adj.
canlı smart adj.
canlı glowing adj.
diğer bir canlı içinde yaşayan endobiotic adj.
canlı ve neşeli bright and breezy adj.
canlı gibi görünen lifelike adj.
canlı green adj.
canlı lightsome adj.
canlı brisk adj.
canlı perky adj.
canlı gamesome adj.
tez canlı sharp adj.
canlı graphical adj.
canlı dashing adj.
canlı ginger adj.
canlı mercurial adj.
canlı sporty adj.
canlı ve net graphic adj.
tez canlı restless adj.
canlı bouncy adj.
canlı colourful adj.
canlı dynamic adj.
kanlı canlı ruddy adj.
tez canlı swift adj.
en tez canlı sharpest adj.
canlı buoyant adj.
canlı tittuppy adj.
canlı gleamy adj.
canlı heartsome adj.
canlı olmayan unanimated adj.
canlı high-spirited adj.
canlı olmayan non-living adj.
kanlı canlı red-blooded adj.
canlı walking adj.
canlı doğan born alive adj.
canlı feisty adj.
çok canlı overexuberant adj.
canlı/koyu/acı (renk) violent adj.
kanlı canlı red blooded adj.
daha önce yaşamadığı bir iklim ve doğa ortamına getirilen ve orada yaşamaya devam eden (canlı) naturalised adj.
canlı renklere sahip high-coloured adj.
canlı renklere sahip high-colored adj.
canlı zappy adj.
canlı organizmadan olan organic adj.
son derece canlı renk acid adj.
canlı cant [scotland/northern england] adj.
canlı alacrious adj.
canlı alacritous adj.
tez canlı raucle [scottish] adj.
tez canlı redheaded adj.
canlı gibi three-dimensional adj.
canlı tittupy adj.
canlı trotty adj.
canlı youth adj.
canlı effervescent adj.
canlı olmayan unalive adj.
canlı olmayan unbouncy adj.
canlı olmayan unfired adj.
canlı yare adj.
canlı juicy adj.
canlı unjaded adj.
canlı gibi durmayan unlifelike adj.
canlı olmayan unlively adj.
canlı excited adj.
canlı kedgy [dialect] adj.
canlı kicky adj.
canlı kipper [uk] adj.
canlı lifeful adj.
canlı varlık bulunmayan lifeless adj.
her zaman taze ve canlı kalan evergreen adj.
canlı jivey adj.
canlı jivy adj.
kanlı canlı juicy adj.
canlı vegete adj.
canlı vegetous adj.
canlı -lived adj.
canlı wick adj.
canlı wick adj.
(hayvan) kanlı canlı in blood [obsolete] adj.
canlı bouncing adj.
canlı brilliant adj.
canlı bristling adj.
canlı ve dinç buckish adj.
canlı high-colored adj.
canlı hoiden adj.
çok canlı ve neşeli hopped-up adj.
olağanüstü derecede canlı hyperreal adj.
canlı mouvementé adj.
canlı gallant adj.
canlı şekilde koşan light-heeled adj.
canlı bushy-tailed adj.
canlı gamely adj.
canlı gimpy adj.
canlı golden adj.
canlı chirk adj.
canlı chirrupy adj.
çok canlı ve neşeli demonstrative adj.
kavgada istekli ve canlı desirous [obsolete] adj.
canlı ve net şekilde betimleyen graphical adj.
tez canlı long-winded adj.
aşırı canlı hareket eden on adj.
aşırı canlı overlusty adj.
fazla canlı overvivid adj.
canlı rosier adj.
kanlı canlı rosy adj.
canlı ruddy adj.
canlı rumbunctious adj.
canlı rumbustical adj.
tez canlı rushing adj.
canlı gone adj.
canlı cobby [dialect] [uk] adj.
canlı cocket [dialect] [uk] adj.
(canlı organizmada kısım) şişmiş incrassate adj.
(canlı organizmada kısım) şişmiş incrassated adj.
canlı popping adj.
canlı crouse [scotland/ireland] adj.
canlı crouse [scotland/ireland] adj.
tez canlı feathered adj.
canlı fell adj.
canlı fess [dialect] adj.
canlı peaches-and-cream adj.
canlı peart [dialect] adj.
tez canlı pellmell adj.
canlı pacey adj.
canlı cocktail adj.
tez canlı fikish adj.
çok canlı firecracker adj.
canlı fit adj.
canlı flesh and blood adj.
canlı flesh-and-blood adj.
kanlı canlı flesh-and-blood adj.