Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | blackmail n. | şantaj | ||
The press correctly interpreted the German minister's threat as ill-judged budgetary blackmail. Basın, Alman bakanın tehdidini doğru bir şekilde kötü niyetli bir bütçe şantajı olarak yorumladı. More Sentences |
||||
Common Usage | blackmail v. | şantaj yapmak | ||
We must warn against attempts by the big powers to blackmail the United Nations. Büyük güçlerin Birleşmiş Milletlere şantaj yapma girişimlerine karşı uyarıda bulunmalıyız. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | blackmail n. | şantaj | ||
The press correctly interpreted the German minister's threat as ill-judged budgetary blackmail. Basın, Alman bakanın tehdidini doğru bir şekilde kötü niyetli bir bütçe şantajı olarak yorumladı. More Sentences |
||||
Law | blackmail v. | şantaj yapmak | ||
We must warn against attempts by the big powers to blackmail the United Nations. Büyük güçlerin Birleşmiş Milletlere şantaj yapma girişimlerine karşı uyarıda bulunmalıyız. More Sentences |
||||
General | ||||
General | blackmail v. | tehditle para sızdırmak | ||
General | blackmail v. | para sızdırmak | ||
Law | ||||
Law | blackmail n. | şantajla birinden para sızdırma | ||
History | ||||
History | blackmail n. | eskiden iskoçya sınırındaki yağmacılara ödenen haraç |