|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
iki kez tekrarlanması gereken bir harfin yalnızca bir kez yazılması |
haplography i.
|
|
2 |
Genel |
insan davranışının yalnızca bireyin genleri ve bir takım psikolojik faktörlerin etkisiyle oluştuğuna ve kontrol edildiğine inanan görüş |
biodeterminism i.
|
|
3 |
Genel |
kafanın kenarlarındaki saçların kazınıp yalnızca orta kısımdaki saçların bırakıldığı bir saç kesimi |
mohawk haircut i.
|
|
4 |
Genel |
doğal dünyayı yalnızca bir araştırma nesnesi olarak görme |
objectification i.
|
|
5 |
Genel |
yalnızca bir kez gerçekleşen şey |
one-shot i.
|
|
6 |
Genel |
yalnızca bir kez yapılan şey |
one-shot i.
|
|
7 |
Genel |
yalnızca bir kez kullanılan şey |
one-shot i.
|
|
8 |
Genel |
yalnızca bir konuyu düşünebilme |
one-track mind i.
|
|
9 |
Genel |
canlının yalnızca gelişiminin erken bir safhasında veya atalarında işlevini koruyan parçasının kalıntıları |
rudiment i.
|
|
10 |
Genel |
ayakları yalnızca ayak ucundan ve topuktan saran alçak topuklu bir ayakkabı |
court i.
|
|
11 |
Genel |
kafanın iki yanının tıraşlanıp yalnızca ortada şerit bırakılan bir saç şekli |
iroquois i.
|
|
12 |
Genel |
yalnızca bir ucundan girilebilen geçit |
cul i.
|
|
13 |
Genel |
vücudun yalnızca bir bölümünü örten ve genellikle takım olmayan parçalarla kombinlenen kadın giysisi |
separates i.
|
|
14 |
Genel |
yalnızca bir dil konuşan |
monolingual s.
|
|
15 |
Genel |
genellikle yalnızca programcılar veya yöneticiler tarafından erişilebilen bir yazılım sistemi ile ilgili |
back-end s.
|
|
16 |
Genel |
(pul koleksiyonculuğu) yalnızca koleksiyonerler için basılan bir seriye ait |
bogus s.
|
|
17 |
Genel |
yalnızca bir kez gerçekleşen |
one-shot s.
|
|
18 |
Genel |
yalnızca bir kez sergilenen |
one-shot s.
|
|
19 |
Genel |
yalnızca bir kez üretilen |
one-shot s.
|
|
|
20 |
Genel |
yalnızca bir kez sahnelenen |
one-shot s.
|
|
21 |
Genel |
yalnızca bir kez yapılan |
one-time s.
|
|
22 |
Genel |
yalnızca bir kez gerçekleşen |
one-time s.
|
|
23 |
Genel |
yalnızca bir boyutu olan |
one-dimensional s.
|
|
24 |
Genel |
duygusal olarak yalnızca tek bir erkeğe bağlı |
one-man s.
|
|
25 |
Genel |
yalnızca tek bir erkekle romantik ilişki yaşayan |
one-man s.
|
|
26 |
Genel |
yalnızca bir kez gerçekleşen |
one-shot s.
|
|
27 |
Genel |
yalnızca bir kez gerçekleşen |
onetime s.
|
|
28 |
Genel |
yalnızca bir kez yapılan |
onetime s.
|
|
29 |
Genel |
yalnızca bir kez gerçekleşen |
one-time s.
|
|
30 |
Genel |
yalnızca bir kez yapılan |
one-time s.
|
|
31 |
Genel |
kısıtlı dikkati yalnızca bir şeye yönlendiren |
one-track s.
|
|
32 |
Genel |
kendini yalnızca bir şeye kaptıran |
one-track s.
|
|
33 |
Genel |
yalnızca bir tarafta bulunan |
one-way s.
|
|
34 |
Genel |
duygusal olarak yalnızca tek bir kadına bağlı |
one-woman s.
|
|
35 |
Genel |
yalnızca tek bir kadınla romantik ilişki yaşayan |
one-woman s.
|
|
36 |
Genel |
yalnızca belirli bir grubun bildiği |
in s.
|
|
37 |
Genel |
yalnızca düz oval zemine işlenen ve arka kısmı hafif yuvarlak olan bir mücevhere ait |
scaraboid s.
|
|
38 |
Genel |
yalnızca düz oval zemine işlenen ve arka kısmı hafif yuvarlak olan bir mücevheri oluşturan |
scaraboid s.
|
|
39 |
Genel |
tek seferde yalnızca bir tane anlamı veren ön ek |
mon- ök.
|
|
|
40 |
Genel |
her seferinde yalnızca bir kez anlamı veren ön ek |
mono- ök.
|
|
Phrases |
|
41 |
İfadeler |
bir şarkıyı yalnızca duyup/dinleyip (çalma) |
by ear zf.
|
|
42 |
İfadeler |
yalnızca/ancak/sadece (bir şey) (yapabilmek/yapmak) |
can but expr.
|
|
43 |
İfadeler |
yapacağı yalnızca/sadece/ancak (bir şey) (olmak/kalmak) |
can but expr.
|
|
Colloquial |
|
44 |
Konuşma Dili |
yalnızca tek bir kelimenin parçası olan (bulmaca karesi) |
unchecked s.
|
|
45 |
Konuşma Dili |
(bana sorma) ben yalnızca bir çalışanım |
(don't ask me,) I only work here expr.
|
|
46 |
Konuşma Dili |
yalnızca (bir şey) |
all of (something) expr.
|
|
47 |
Konuşma Dili |
yalnızca (bir şey) |
all of (something) expr.
|
|
48 |
Konuşma Dili |
yalnızca (bir şey) |
nothing more than (something) expr.
|
|
Idioms |
|
49 |
Deyim |
bir şeyin yalnızca bir bölümü |
the half of it i.
|
|
50 |
Deyim |
herkese yalnızca bir tane |
one per customer i.
|
|
51 |
Deyim |
herkese yalnızca bir tane |
one to a customer i.
|
|
52 |
Deyim |
yalnızca bir insan vücudu |
flesh and blood i.
|
|
53 |
Deyim |
bir işin yalnızca geliriyle gideriyle ilgilenen kimse |
a bean counter i.
|
|
54 |
Deyim |
yalnızca belli bir sendikanın üyelerinin çalışabildiği fabrika, işyeri |
a closed shop i.
|
|
55 |
Deyim |
(yarış atı) tek bir atın katıldığı bir yarışta kazanmak için yalnızca hipodromu baştan başa yürümek |
walk over the course f.
|
|
56 |
Deyim |
yalnızca belli bir grupla görüşmek |
circle the wagons f.
|
|
57 |
Deyim |
yalnızca bir çanta/bavul eşyayla hayatını sürdürmek |
live out of one's suitcase f.
|
|
58 |
Deyim |
yalnızca bir çanta/bavul eşyayla hayatını sürdürmek |
live out of a suitcase f.
|
|
59 |
Deyim |
gözü yalnızca (bir şeyi) görmek |
only have eyes for (something) f.
|
|
60 |
Deyim |
insan yalnızca bir kere ölür |
a man can only die once expr.
|
|
61 |
Deyim |
yalnızca bir hayal |
(no more than) the man in the moon expr.
|
|
62 |
Deyim |
yalnızca bir hayal ürünü |
(no more than) the man in the moon expr.
|
|
63 |
Deyim |
bir şeyin yalnızca dış görünüşünü düzeltmek hiçbir şeyi değiştirmez |
nail polish on a hangnail expr.
|
|
Speaking |
|
64 |
Konuşma |
yalnızca bir kez oynadık |
we only played it once expr.
|
|
Trade/Economic |
|
65 |
Ticaret/Ekonomi |
yalnızca bir gün için geçerli borsa emri |
day order i.
|
|
66 |
Ticaret/Ekonomi |
yalnızca koleksiyoncuların kullandığı, andorra'ya özgü bir değer birimi |
diner i.
|
|
67 |
Ticaret/Ekonomi |
aynı anda yalnızca bir kişinin tükettiği (mal) |
rivalrous s.
|
|
68 |
Ticaret/Ekonomi |
yalnızca tek bir şirketin ürünlerini satan (perakende satış yeri) |
solus s.
|
|
Law |
|
69 |
Hukuk |
orijinal üyelerinden geriye yalnızca küçük bir kısım kaldığından temsiliyet gücünü veya otoritesini kaybetmiş yasama organı |
rump i.
|
|
70 |
Hukuk |
ihtilaflı konuların yalnızca bir kısmını kapsayan hüküm |
partial verdict i.
|
|
71 |
Hukuk |
velayetin yalnızca ufak bir bölümünü içeren |
noncustodial s.
|
|
72 |
Hukuk |
yalnızca bir kişinin eylemini içeren |
one-sided s.
|
|
Politics |
|
73 |
Siyasal |
işçi sınıflarının mücadelesinin yalnızca yaşam standartlarını iyileştirmek için iktisadi bir mücadele olmasını, siyasi reformların yapılmaması gerektiğini savunan görüş |
economism i.
|
|
74 |
Siyasal |
yalnızca bir dönemlik hizmet vermesi beklenen parlamento üyesi |
oncer [australia] i.
|
|
75 |
Siyasal |
siyasetçinin ima yolu ile yalnızca belirli bir kesime dokundurduğu beyan |
dog-whistle i.
|
|
Technical |
|
76 |
Teknik |
master kilit sistemi içerisinde bir alt-grup kilitten yalnızca birini açmak üzere ayarlanmış anahtar |
change key i.
|
|
77 |
Teknik |
aynı anda yalnızca tek kişinin geçebildiği u veya v şeklinde bir kapı düzeneği |
kissing gate i.
|
|
78 |
Teknik |
sekstanta benzeyip yalnızca 45 derecelik bir açıya sahip, navigasyonda kullanılan bir alet |
octant i.
|
|
79 |
Teknik |
yalnızca belirli moleküllerin geçişine izin veren bir zar türü |
selectively permeable membrane i.
|
|
|
80 |
Teknik |
yalnızca sistemin mevcut durumuna bakılarak tahminlerin yapıldığı olasılıksal ve stokastik bir modele ait |
markovian s.
|
|
81 |
Teknik |
yalnızca sistemin mevcut durumuna bakılarak tahminlerin yapıldığı olasılıksal ve stokastik bir model ile ilişkili |
markovian s.
|
|
82 |
Teknik |
yalnızca tek bir darbe kullanan radar iletimi ile ilişkili |
monopulse s.
|
|
83 |
Teknik |
yalnızca bir kısmı oksijenli olan |
semioxygenated s.
|
|
Computer |
|
84 |
Bilgisayar |
bloglar, vikiler, forumlar gibi etkileşimli deneyimlerin yalnızca bilgiye erişimden daha önemli bir rol oynadığı internet türü |
web 2.0 i.
|
|
85 |
Bilgisayar |
yalnızca tek bir yüz ile kayıt yapan disk |
single-sided disk i.
|
|
86 |
Bilgisayar |
ekranın yalnızca bir kısmını kaplayan |
windowed s.
|
|
87 |
Bilgisayar |
yalnızca belirli bir sürümün dosya ve ayarlarını içeren (sürüm paketi veya yazılım kurulumu) |
fresh s.
|
|
Telecom |
|
88 |
Telekom |
tek seferde yalnızca bir mesajın iletimine imkan tanıyan dar frekans aralıklı bir iletim tekniği |
baseband i.
|
|
Dyeing |
|
89 |
Boyacılık |
her türlü uygulamada yalnızca tek bir rengi veya tonu veren (boya) |
monogenetic s.
|
|
Transportation |
|
90 |
Ulaştırma |
yalnızca belirli bir tonajda yük elde edildiğinde çalışan yük treni |
tonnage train i.
|
|
Aeronautic |
|
91 |
Havacılık |
yalnızca pilot gücüyle hareket eden bir uçak |
aviette i.
|
|
Mining |
|
92 |
Maden |
yalnızca bir kez haddelenen demir çubuk |
muck bar i.
|
|
Medical |
|
93 |
Medikal |
yalnızca bir taraftaki vertebral laminanın çıkarılması |
hemilaminectomy i.
|
|
94 |
Medikal |
yalnızca bir taraftaki omur lamının çıkarılması |
hemilaminectomy i.
|
|
95 |
Medikal |
yalnızca solunumsal hareketlilik hissetmesi ile oksijeni muhafaza eden bir alet |
demand oxygen delivery device i.
|
|
Anatomy |
|
96 |
Anatomi |
yalnızca bir ucu açık olan kese benzeri yapı |
cul de sac i.
|
|
Physiology |
|
97 |
Fizyoloji |
kalbin yalnızca bir karıncığının kasılması |
hemisystole i.
|
|
Pathology |
|
98 |
Patoloji |
yalnızca insanlarda görülen hafif semptomlu bir grip türü |
influenza b i.
|
|
99 |
Patoloji |
yalnızca insanlarda görülen hafif seyirli bir grip türü |
influenza c i.
|
|
100 |
Patoloji |
üç ana renkten yalnızca ikisini görebildiği bir renk körlüğü |
dichromation i.
|
|
101 |
Patoloji |
hastanın yalnızca dik dururken nefes alabildiği bir solunum yolu rahatsızlığı |
orthopny i.
|
|
Pharmaceutics |
|
102 |
Eczacılık |
yalnızca ağızdan alınan bir nonsteroidal antiinflamatuvar ilaç |
diclofenac sodium i.
|
|
Optics |
|
103 |
Optik |
yalnızca özel bir açıdan bakılınca görünecek şekilde çarpıtılmış görüntü oluşturmakta kullanılan optik cihaz |
anamorphoser i.
|
|
104 |
Optik |
yalnızca özel bir açıdan bakılınca görünecek şekilde çarpıtılmış görüntü üretmekte kullanılan mercek |
anamorphote lens i.
|
|
105 |
Optik |
yalnızca sınırlı bir dalga boyu aralığında kullanılan optik parça |
monochromat i.
|
|
106 |
Optik |
gözün yalnızca tek bir meridyeninde miyopluk bulunması |
myopic astigmatism i.
|
|
Math |
|
107 |
Matematik |
yalnızca tek bir argümenti olan |
monadal s.
|
|
Geometry |
|
108 |
Geometri |
yalnızca güç açısından ölçekteş olan iki çizginin toplamı olan bir çizgiyle ilgili |
bimedial s.
|
|
Logic |
|
109 |
Mantık |
sınıfın yalnızca bir kısmını konu alan önerme |
particular proposition i.
|
|
Physics |
|
110 |
Fizik |
aktif bir iş yapmayıp yalnızca basınç oluşturan kuvvet |
vis mortua i.
|
|
Chemistry |
|
111 |
Kimya |
yalnızca türevlerinin formunda mevcut olan bir asit |
allophanic acid i.
|
|
112 |
Kimya |
yalnızca bir tane asidik hidrojen atomu içeren asit |
monacid i.
|
|
113 |
Kimya |
yalnızca bir amido grubu içeren amido bileşiği |
monamide i.
|
|
114 |
Kimya |
yalnızca tek bir asidik hidrojen atomuna sahip atom |
monoacid i.
|
|
115 |
Kimya |
yalnızca su ile tepkimeye giren bir enzim |
hydrolytic ferment i.
|
|
116 |
Kimya |
tuz veya ester oluşturmak üzere yalnızca bir monobazik asit molekülü ile reaksiyona giren |
monacid s.
|
|
117 |
Kimya |
yalnızca bir molekül kalınlığında olan |
monomolecular s.
|
|
118 |
Kimya |
yalnızca tuzları bilinen varsayımsal bir altın sülfasidine ait veya ilgili |
sulphauric s.
|
|
Biology |
|
119 |
Biyoloji |
eş kalıtsal bir organizmada yalnızca ikisi bulunabilen üç veya daha fazla alelden oluşan dizilere verilen ad |
multiple allele i.
|
|
120 |
Biyoloji |
eş kalıtsal bir organizmada yalnızca ikisi bulunabilen üç veya daha fazla alelden oluşan dizi |
multiple factor i.
|
|
121 |
Biyoloji |
belirli bir özelliğe göre yalnızca bir tür gamet üreten |
homozygous s.
|
|
122 |
Biyoloji |
yalnızca tek bir cinsiyetin dölünü üreten |
monogenic s.
|
|
123 |
Biyoloji |
yalnızca tek bir konak hücresine giren (parazit mantarın gövdesi) |
monophagous s.
|
|
124 |
Biyoloji |
yalnızca bir dizi çevresel koşul altında var olabilen |
obligate s.
|
|
125 |
Biyoloji |
yalnızca bir dizi çevresel koşul altında var olabilen (organizma) |
obligatory s.
|
|
126 |
Biyoloji |
belirli bir organda yalnızca birkaç üyeye sahip olan |
oligomerous s.
|
|
Marine Biology |
|
127 |
Deniz Biyolojisi |
kaynak alabalığının yalnızca monadnock gölü'nde tespit edilmiş bir çeşidi |
silver trout i.
|
|
Zoology |
|
128 |
Zooloji |
yalnızca güney amerika'ya özgü bir karıncayiyen türünü içine alan dişsiz memeli cinsi |
cyclopes i.
|
|
129 |
Zooloji |
yalnızca sivri sincapçıkları içeren bir takım |
scandentia i.
|
|
130 |
Zooloji |
yalnızca sivri sincapçıkları içeren bir takım |
order scandentia i.
|
|
131 |
Zooloji |
yaşam döngüsünün yalnızca bir döneminde solungaçlara sahip olan |
caducibranchiate s.
|
|
Botanic |
|
132 |
Botanik |
yalnızca tropaeolum cinsini içeren bir bitki familyası |
nasturtium family (tropaeolaceae) i.
|
|
133 |
Botanik |
yalnızca trapa cinsini içeren bir su kestanesi familyası |
trapaceae i.
|
|
134 |
Botanik |
serbest veya yalnızca fasiküle iplikçikler üzerinde taşınan çıplak sporlara sahip türleri içeren büyük bir mantar şubesi |
hyphomycetes i.
|
|
135 |
Botanik |
gül familyasına mensup, yalnızca new hampshire ve nova scotia'da yetişen, yuvarlak yaprakları ve fincan şeklinde sarı çiçekleri olan çok yıllık otsu bir bitki |
mountain avens (geum peckii) i.
|
|
136 |
Botanik |
bazı çalışmalarda polypodiaceae familyası altında sınıflandırılan ve yalnızca hassas eğrelti otu türünü kapsayan bir cins |
onoclea i.
|
|
137 |
Botanik |
bazı çalışmalarda polypodiaceae familyası altında sınıflandırılan ve yalnızca hassas eğrelti otu türünü kapsayan bir cins |
genus onoclea i.
|
|
138 |
Botanik |
yalnızca borumsu çiçek yapısına sahip olan bir çiçek |
discoid flower i.
|
|
139 |
Botanik |
yalnızca bir tür spor hücresi üreten bazı eğrelti otlarını içeren bir familya |
parkeriaceae i.
|
|
140 |
Botanik |
yalnızca bir tür spor hücresi üreten bazı eğrelti otlarını içeren bir familya |
family parkeriaceae i.
|
|
141 |
Botanik |
yalnızca seyşel adaları'nda yetişen bir palmiye |
sea cocoa (lodoicea sechellarum) i.
|
|
142 |
Botanik |
yalnızca tek bir bileşenden oluşan bitkisel ilaç |
simple i.
|
|
143 |
Botanik |
yalnızca bir çift yaprakçığı olan (bileşik yaprak) |
unijugate s.
|
|
144 |
Botanik |
çok az odunsu dokusu olup yalnızca bir sezon boyunca hayatta kalan (bitki sapı) |
herbaceous s.
|
|
145 |
Botanik |
hiç odunsu dokusu olmayıp yalnızca bir sezon boyunca hayatta kalan (bitki sapı) |
herbaceous s.
|
|
146 |
Botanik |
hermafrodit gametofitlere dönüşen yalnızca bir tür spor üreten (çoğu eğrelti otu ve bazı sporlu bitkiler) |
homosporous s.
|
|
147 |
Botanik |
yalnızca bir ksilem sapı olan |
monarch s.
|
|
148 |
Botanik |
yalnızca bir ksilem grubu olan |
monarch s.
|
|
149 |
Botanik |
bir tek çiçekçiklerinin taçyaprakları düz olup uca doğru genişleyen ve yalnızca tabanı boru şeklinde olan bileşik çiçekler veren |
liguliflorous s.
|
|
Agriculture |
|
150 |
Tarım |
güney asya'da yağmurun az olduğu ve yalnızca sulu bitkilerin yetiştirildiği bir tarım sezonu |
rabi i.
|
|
151 |
Tarım |
yalnızca tek bir bitki şeklinde büyüyen tohuma sahip |
monogerm s.
|
|
152 |
Tarım |
yalnızca tek bir bitki şeklinde büyüyen tohumdan gelen |
monogerm s.
|
|
Education |
|
153 |
Eğitim |
eton'da yalnızca erkek öğrenciler için hizmet veren bir devlet okulu |
eton i.
|
|
Literature |
|
154 |
Edebiyat |
yalnızca bir seferlik yayınlanan ve tek konuya adanmış yayın |
one-shot i.
|
|
Linguistics |
|
155 |
Dilbilim |
yalnızca tek bir nesne alabilen geçişli fiil |
monotransitive verb i.
|
|
156 |
Dilbilim |
yalnızca bir dil konuşan kimse |
unilingual i.
|
|
157 |
Dilbilim |
yalnızca bir dil konuşan kimse |
monolingual i.
|
|
158 |
Dilbilim |
yalnızca bir dil konuşan kimse |
monolinguist i.
|
|
159 |
Dilbilim |
yalnızca bir birleşik sözcüğün parçası olarak var olan dilsel öğe |
combining form i.
|
|
160 |
Dilbilim |
yalnızca bir dil konuşan kimse |
unilingual [canada] s.
|
|
161 |
Dilbilim |
bir dilin veya dilin belirli bir evresinin tarihsel gelişimi, diğer dillerle karşılaştırılması veya doğru kullanımı gibi alanlara değinmeden yalnızca dilbilgisinin incelenmesine veya tanımlanmasına ait |
descriptive s.
|
|
162 |
Dilbilim |
bir dilin veya dilin belirli bir evresinin tarihsel gelişimi, diğer dillerle karşılaştırılması veya doğru kullanımı gibi alanlara değinmeden yalnızca dilbilgisinin incelenmesi veya tanımlanması ile ilişkili |
descriptive s.
|
|
History |
|
163 |
Tarih |
mesih'in yalnızca tek bir yaratılışı olduğunu savunan 6. yüzyıldan kalma, hristiyan inancına ters düşen bir doktrin |
theopaschitism i.
|
|
Religious |
|
164 |
Dini |
ilahi bilginin yalnızca insan aklı ve gözlemle elde edilebileceğini savunan bir inanç sistemi |
natural theology i.
|
|
165 |
Dini |
insanların ruhsal yenilenmesinden yalnızca kutsal ruh'un sorumlu olduğunu savunan bir hristiyan doktrini |
monergism i.
|
|
Philosophy |
|
166 |
Felsefe |
fiziksel olayların ya da bilincin yalnızca beynin bir işlevi ya da ürünü olduğunu iddia eden teori |
cerebralism i.
|
|
167 |
Felsefe |
fiziksel olayların ya da bilincin yalnızca beynin bir işlevi ya da ürünü olduğu teorisini savunan kişi |
cerebralist i.
|
|
168 |
Felsefe |
bir olayı açıklayabilmek için yalnızca birkaç etkenin ele alınması |
abstraction i.
|
|
169 |
Felsefe |
bireylerin yalnızca kendi ilkelerine göre yaşamaları gerektiğini savunan bir doktrin |
autonomy i.
|
|
170 |
Felsefe |
yalnızca gerçek deneyimlere odaklanmak için metafiziksel teorileri ve varoluşsal soruları bir kenara bırakmak |
bracket f.
|
|
Geology |
|
171 |
Jeoloji |
gövdelerinin yalnızca bir yarısında hücre bulunduran graptolitlere ait |
monoprionid s.
|
|
172 |
Jeoloji |
gövdelerinin yalnızca bir yarısında hücre bulunduran graptolitler ile ilişkili |
monoprionid s.
|
|
173 |
Jeoloji |
gövdelerinin yalnızca bir yarısında hücre bulunduran graptolitlere ait |
monoprion s.
|
|
174 |
Jeoloji |
gövdelerinin yalnızca bir yarısında hücre bulunduran graptolitler ile ilişkili |
monoprion s.
|
|
Military |
|
175 |
Askeri |
kuvvetin tamamı yerine yalnızca bir kısmı için açılan destek ateşi |
direct supporting fire i.
|
|
176 |
Askeri |
yalnızca iki veya daha fazla farklı etkinin aynı anda veya önceden belirlenmiş bir sırayla gerçekleşmesiyle patlamak üzere tasarlanmış bir mayın |
combined influence mine i.
|
|
177 |
Askeri |
belirli bir askeri sistemin bakımının yalnızca sözleşmeli destek personelince gerçekleştirilmesi |
contracted logistic support i.
|
|
178 |
Askeri |
yalnızca açık hava koşullarında ve gündüzleri hedef vurmayı sağlayan ekipmanla donatılmış bir çeşit savaş uçağı |
day air defense fighter i.
|
|
Sport |
|
179 |
Spor |
yalnızca tek bir rakibe karşı oynayan |
one-on-one s.
|
|
180 |
Spor |
yalnızca belirli bir tür veya sınıftan katılımcılara açık olan |
closed s.
|
|
Card |
|
181 |
İskambil |
yalnızca resimli kağıtların olduğu bir iskambil eli |
blaze i.
|
|
Art |
|
182 |
Sanat |
yalnızca özel bir açıdan bakılınca görünecek şekilde çarpıtılmış görüntü |
anamorphism i.
|
|
183 |
Sanat |
yalnızca özel bir açıdan bakılınca görünecek şekilde çarpıtılmış görüntü |
anamorphosis i.
|
|
184 |
Sanat |
yalnızca özel bir açıdan bakılınca görünecek şekilde çarpıtılmış görüntü |
anamorphosy [obsolete] i.
|
|
185 |
Sanat |
rus imparatorluk balesi'nin seçkin baş dansçısına yalnızca birkaç kez verilen bir unvan |
prima ballerina assoluta i.
|
|
Music |
|
186 |
Müzik |
19. yüzyılda yaygın olup yalnızca vokallerden oluşan bir koro müziği |
part song i.
|
|
187 |
Müzik |
yalnızca uzatılan ayak ucunun zemine değdiği bir dans hareketi |
point i.
|
|
Theatre |
|
188 |
Tiyatro |
yalnızca hareketlerle bir kişiyi ya da olayı gösteren sahne sanatçısı |
mime artist i.
|
|
189 |
Tiyatro |
yalnızca hareketlerle bir kişiyi ya da olayı gösteren sahne sanatçısı |
mime i.
|
|
190 |
Tiyatro |
yalnızca bir kez sahnelenen gösteri |
one shot i.
|
|
Photography |
|
191 |
Fotoğrafçılık |
nesneyi açık bir arka plan üzerinde yalnızca iki ton kullanarak sergileyen fotoğraf |
silhouette i.
|
|
Printery |
|
192 |
Matbaa |
dört sayfa haline gelmesi için bir kez katlanıp yalnızca ilk sayfasına baskı yapılmış kağıt |
fly i.
|
|
Engineering |
|
193 |
Engineering |
(boru, tünel, vb. içinde) yalnızca bir yönde akışa izin veren |
nonreturn s.
|
|
Ornithology |
|
194 |
Kuşbilim |
yalnızca penguenleri içine alan bir kuş takımı |
impennes i.
|
|
Reptiles |
|
195 |
Sürüngenler |
yeni zelanda'da yalnızca birtakım adacıklarda görülen iguana benzeri dikenli bir sürüngen |
tuatara (sphenodon punctatus) i.
|
|
196 |
Sürüngenler |
yeni zelanda'da yalnızca birtakım adacıklarda görülen iguana benzeri dikenli bir sürüngen |
sphenodon i.
|
|
197 |
Sürüngenler |
yeni zelanda'da yalnızca birtakım adacıklarda görülen iguana benzeri dikenli bir sürüngen |
hatteria i.
|
|
198 |
Sürüngenler |
yeni zelanda'da yalnızca birtakım adacıklarda görülen iguana benzeri dikenli bir sürüngen |
tuatera i.
|
|
199 |
Sürüngenler |
yalnızca russell engereği türünü içeren bir engerek yılanı cinsi |
daboia i.
|
|
200 |
Sürüngenler |
yalnızca güney afrika'da görülen bir engerek |
puff adder i.
|
|
201 |
Sürüngenler |
yalnızca güney afrika'da görülen bir engerek |
bitis inornata i.
|
|
Entomology |
|
202 |
Böcek Bilimi |
muscidae familyasından olup günümüzde yalnızca karasinek ve akraba sinekleri kapsayan bir sinek cinsi |
musca i.
|
|
203 |
Böcek Bilimi |
böcekler arasında yalnızca dişi ebeveynin koloni kurulmasında yer aldığı bir sosyal örgütlenme şekli |
gynarchy i.
|
|
204 |
Böcek Bilimi |
gelişimini tamamlarken yalnızca küçük bir değişime uğrayan pupa |
seminymph i.
|
|
Slang |
|
205 |
Argo |
yöneticinin iş hakkında bilgi sahibi olmayıp konuya yalnızca bir sorun yaşandığında dahil olduğu ve sorunu büyüttüğü yönetim şekli |
seagull management i.
|
|
206 |
Argo |
bir yöneticinin çalışanlarla yalnızca bir sorun çıktığında etkileşimde bulunduğu ve az bilgi sahibi oldukları konuyu daha problemli hale getirdiği bir yönetim biçimi |
seagull management i.
|
|
207 |
Argo |
iş hakkında bilgi sahibi olmayıp konuya yalnızca bir sorun yaşandığında dahil olan ve sorunu büyüten yönetici |
seagull manager i.
|
|
208 |
Argo |
çalışanlarla yalnızca bir sorun çıktığında etkileşimde bulunan ve az bilgi sahibi olduğu konuyu daha problemli hale getiren yönetici |
seagull manager i.
|
|
209 |
Argo |
bir şeyi yalnızca kendisi kullanmak |
hog cadillac f.
|
|