|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
uzun bir süre |
a good while i.
|
|
2 |
Genel |
çok uzun süre |
aeon i.
|
|
3 |
Genel |
uzun süre hizmet etmiş asker |
veteran soldier i.
|
|
4 |
Genel |
çok uzun bir süre |
blue moon i.
|
|
5 |
Genel |
yarışçının boğa üzerinde 8 saniye veya daha uzun süre kalmayı amaçladığı rodeo türü |
bull riding i.
|
|
6 |
Genel |
uzun süre belalara ve acıya dayanma/sabretme |
longanimity i.
|
|
7 |
Genel |
uzun süre boyunca ısısını koruyan malzemeden üretilmiş, ısıyı saklamakta kullanılan alet |
thermophore i.
|
|
8 |
Genel |
kaba çimde uzun süre vakit geçiren acemi, yeteneksiz golfçü |
cabbage pounder i.
|
|
9 |
Genel |
uzun süre bozulmadan kalabilen yiyecek |
keeper i.
|
|
10 |
Genel |
uzun ve belirsiz süre |
months i.
|
|
11 |
Genel |
uzun süre sonra tatilden dönen kimse |
returnee i.
|
|
12 |
Genel |
uzun süre ardından geri dönen kimse |
revenant i.
|
|
13 |
Genel |
uzun süre çölde yaşamış kimse |
desert rat i.
|
|
14 |
Genel |
(bir şeyi) çok uzun süre boyama işlemine maruz bırakan kimse |
overdyer i.
|
|
15 |
Genel |
çok uzun süre |
donkeys years i.
|
|
16 |
Genel |
bir gruba, ilgi alanına, mesleğe uzun süre odaklanamayan kimse |
butterfly i.
|
|
17 |
Genel |
yüksek yapıların en üst noktasında uzun süre oturan kimse |
flagpole sitter i.
|
|
18 |
Genel |
uzun süre kullanım amacıyla hak iddia etme |
prescription i.
|
|
|
19 |
Genel |
bol içki içilen uzun süre |
soak i.
|
|
20 |
Genel |
daha uzun süre dayanmak |
outlast f.
|
|
21 |
Genel |
bir işte uzun süre başarılı olmak |
have a good run for one's money f.
|
|
22 |
Genel |
uzun süre çalışmak |
work for a long time f.
|
|
23 |
Genel |
uzun süre konuşmak |
gas f.
|
|
24 |
Genel |
uzun süre can çekişmek |
linger f.
|
|
25 |
Genel |
uzun bir süre boyunca ilgi veya etkiyi sürdürmek |
hold up f.
|
|
26 |
Genel |
(bir şeyi) fırında gereğinden uzun süre pişirmek |
overbake f.
|
|
27 |
Genel |
(kireci) çok uzun süre yakmak |
overburn f.
|
|
28 |
Genel |
(fotoğrafik plaka veya filmi) fazla uzun süre işlemden geçirmek |
overdevelop f.
|
|
29 |
Genel |
çok uzun süre uçmak (doğan |
overfly f.
|
|
30 |
Genel |
çok uzun süre boyunca saklamak |
overkeep f.
|
|
31 |
Genel |
uzun süre alıkoymak |
overlinger f.
|
|
32 |
Genel |
uzun süre fırça atmak |
overroast f.
|
|
33 |
Genel |
uzun süre devam etmek |
overrun f.
|
|
34 |
Genel |
uzun süre hız yapmaktan ne kadar hızlandığını fark edemez olmak |
velocitize f.
|
|
35 |
Genel |
uzun süre hız yapmaktan ne kadar hızlandığını fark edemez olmak |
velocitise f.
|
|
36 |
Genel |
(hayvanı) uzun süre kutuda kalmaya alıştırmak |
crate-train f.
|
|
37 |
Genel |
daha uzun süre hizmet etmek |
outserve f.
|
|
38 |
Genel |
(bir şeyin) süresinden daha uzun süre oturmak |
outsit f.
|
|
39 |
Genel |
daha uzun süre oturmak |
outsit f.
|
|
40 |
Genel |
(birinden) daha uzun süre gözünü kırpmadan bakmak |
outstare f.
|
|
41 |
Genel |
daha uzun süre iktidarda kalmak |
outstay f.
|
|
42 |
Genel |
daha uzun süre beklemek |
outwait f.
|
|
43 |
Genel |
daha uzun süre ağlamak |
outweep f.
|
|
44 |
Genel |
uzun bir süre için bırakmak |
park f.
|
|
45 |
Genel |
(metali) uzun süre ısıl işleme tabi tutmak |
soak f.
|
|
46 |
Genel |
nefesini uzun süre tutan |
long winded s.
|
|
47 |
Genel |
uzun süre birinin kahrını çeken |
long-suffering s.
|
|
48 |
Genel |
yazılması uzun süre alan |
lucubratory s.
|
|
49 |
Genel |
uzun süre nefesini tutabilen |
long-breathed s.
|
|
50 |
Genel |
uzun süre dayanan |
long-lived s.
|
|
51 |
Genel |
uzun süre çalışan |
long-lived s.
|
|
52 |
Genel |
çok uzun süre maruz kalmış |
overexposed s.
|
|
53 |
Genel |
(özellikle uzun süre boyunca) popüler olan |
favorite s.
|
|
54 |
Genel |
(özellikle uzun süre boyunca) popüler olan |
favourite s.
|
|
55 |
Genel |
uzun süre oturmaya alışkın |
sedentary s.
|
|
56 |
Genel |
normalden uzun süre çalışmaya devam etme |
self-perpetuating s.
|
|
57 |
Genel |
uzun süre önce |
long ago zf.
|
|
58 |
Genel |
uzun bir süre önce |
a long time ago zf.
|
|
|
59 |
Genel |
uzun bir süre |
quite a while zf.
|
|
60 |
Genel |
uzun süre sonra |
after a long time zf.
|
|
61 |
Genel |
daha uzun bir süre |
for a longer time zf.
|
|
62 |
Genel |
daha uzun süre |
better zf.
|
|
Phrasals |
|
63 |
Öbek Fiiller |
uzun süre alıkoymak |
hole up f.
|
|
64 |
Öbek Fiiller |
uzun süre bekletmek |
hole up f.
|
|
65 |
Öbek Fiiller |
bir yerde uzun süre yaşamamak |
move around f.
|
|
66 |
Öbek Fiiller |
saçma sapan bir şeyi uzun süre tartışmak |
rumble on f.
|
|
67 |
Öbek Fiiller |
(uzun süre kullanılmadığı için) kullanılmaz duruma gelmek |
rust up f.
|
|
68 |
Öbek Fiiller |
daha fazla kişiye/daha uzun süre yetmek |
go further f.
|
|
69 |
Öbek Fiiller |
daha uzun süre gitmek/dayanmak |
go further f.
|
|
70 |
Öbek Fiiller |
(bir hastayı) uzun süre/saatlerce ameliyat etmek |
toil over (someone) f.
|
|
Phrases |
|
71 |
İfadeler |
bir dalgadan daha büyük hiçbir duygu yoktur ki kendi formunu uzun süre sürdürebilsin |
no emotion, any more than a wave, can long retain its own individual form expr.
|
|
72 |
İfadeler |
uzun süre önce |
aeons before expr.
|
|
73 |
İfadeler |
uzun bir süre zarfında |
down through something expr.
|
|
74 |
İfadeler |
uzun bir süre boyunca |
down through something expr.
|
|
75 |
İfadeler |
çok uzun bir süre |
for eons expr.
|
|
Proverb |
|
76 |
Atasözü |
zamanında yapılan hatalar/düşüncesizlikler uzun süre insanın peşini bırakmaz |
old sins have long shadows
|
|
Colloquial |
|
77 |
Konuşma Dili |
kripto para piyasalarında alınan coin'in/token'in zararına satmamak için olabildiğince uzun süre elde tutulması |
hodl i.
|
|
78 |
Konuşma Dili |
uzun süre hareketsiz yolculuk etmekten kaynaklı derin toplardamar pıhtılaşması |
economy class syndrome i.
|
|
79 |
Konuşma Dili |
uzun süre gömülü kalmak |
stay buried for long f.
|
|
80 |
Konuşma Dili |
kripto para piyasalarında alınan kripto veya tokeni değişken fiyatlar karşısında satmamak, böylece mevcut pozisyonu uzun süre koruyarak yüksek getiri elde etmek istemek |
hodl f.
|
|
81 |
Konuşma Dili |
uzun süre popülerliğini korumak |
wear well f.
|
|
82 |
Konuşma Dili |
uzun süre yetmek/gitmek |
go far f.
|
|
83 |
Konuşma Dili |
uzun süre dayanmak |
go far f.
|
|
84 |
Konuşma Dili |
çok uzun süre |
a month of sunday expr.
|
|
85 |
Konuşma Dili |
uzun bir süre |
at some length expr.
|
|
86 |
Konuşma Dili |
çok uzun süre kalmak istemem |
I don't want to wear out my welcome expr.
|
|
87 |
Konuşma Dili |
uzun bir süre |
dog's years expr.
|
|
88 |
Konuşma Dili |
uzun bir süre için |
for long expr.
|
|
Idioms |
|
89 |
Deyim |
çok uzun süre |
slow boat to china i.
|
|
90 |
Deyim |
uzun bir süre |
a month of sundays i.
|
|
91 |
Deyim |
uzun süre devam eden şaka/espri |
standing joke i.
|
|
92 |
Deyim |
uzun süre önce olan olaylar hakkındaki belirgin/net hafıza |
long memory i.
|
|
93 |
Deyim |
uzun süre net olarak hatırlama/unutmama |
long memory i.
|
|
94 |
Deyim |
çok uzun süre/zaman |
a coon's age i.
|
|
95 |
Deyim |
bir yerde uzun süre kalmayan kimse |
a rolling stone i.
|
|
96 |
Deyim |
uzun süre kapalı bir yerde kalmak sonucu oluşan anksiyete/depresyon |
cabin fever i.
|
|
97 |
Deyim |
uzun süre kapalı bir yerde kalmaktan daralma/afakanlar basma |
cabin fever i.
|
|
98 |
Deyim |
bir yerde uzun süre duramama |
itchy feet [uk/australia] i.
|
|
99 |
Deyim |
uzun bir süre kullanılmamak |
catch dust f.
|
|
100 |
Deyim |
birisinde uzun süre misafir olarak kalmak |
outstay one's welcome f.
|
|
101 |
Deyim |
birinin evinde istenilenden daha uzun süre kalmak |
outstay one's welcome f.
|
|
102 |
Deyim |
çok uzun süre/seneler sonra olacak olmak |
be light years away f.
|
|
103 |
Deyim |
çok uzun bir süre uyumak |
sleep around the clock f.
|
|
104 |
Deyim |
uzun süre kalmak |
outstay one's welcome f.
|
|
105 |
Deyim |
uzun süre çalıştıktan sonra mola vermek |
rest on one's oars f.
|
|
106 |
Deyim |
uzun süre kullanılmamaktan toz içinde kalmak |
catch dust f.
|
|
107 |
Deyim |
uzun süre kullanılmamaktan toz içinde kalmak |
collect dust f.
|
|
108 |
Deyim |
uzun süre kullanılmamaktan toz içinde kalmak |
gather dust f.
|
|
109 |
Deyim |
uzun süre kullanılmadan bir köşede durmak |
gather dust f.
|
|
110 |
Deyim |
birine gözlerini dikip uzun süre bakmak |
fix somebody with a look/stare f.
|
|
111 |
Deyim |
bir şeyi uzun süre ertelemek/geciktirmek |
put something on the long finger f.
|
|
112 |
Deyim |
etkisi uzun süre üzerinde kalmak |
hang heavy f.
|
|
113 |
Deyim |
çok uzun süre ağlamak |
weep (one's) heart out f.
|
|
114 |
Deyim |
uzun süre sindirilememek |
sit (heavy) on the stomach f.
|
|
115 |
Deyim |
sabah yatakta uzun süre kalmak/vakit geçirmek |
lie in [us] f.
|
|
116 |
Deyim |
uzun süre fark edilmemek |
lie doggo f.
|
|
117 |
Deyim |
uzun süre fark edilmeden kalmak |
lie doggo f.
|
|
118 |
Deyim |
uzun süre öylece kalmak |
lie doggo f.
|
|
119 |
Deyim |
uzun bir süre etkileri sürmek |
cast a long shadow f.
|
|
120 |
Deyim |
uzun bir süre sonuçları yaşanmaya/görülmeye devam etmek |
cast a long shadow f.
|
|
121 |
Deyim |
kötü etkisi uzun süre devam etmek/sürmek |
cast a long shadow f.
|
|
122 |
Deyim |
kötü etkileri uzun süre geçmemek |
cast a long shadow f.
|
|
123 |
Deyim |
uzun süre dayanmak |
survive the test of time f.
|
|
124 |
Deyim |
uzun süre kullanılır olmak |
survive the test of time f.
|
|
125 |
Deyim |
uzun süre işlemek/çalışmak |
survive the test of time f.
|
|
126 |
Deyim |
uzun süre devam etmek |
survive the test of time f.
|
|
127 |
Deyim |
uzun süre/yıllarca popülerliğini korumak |
survive the test of time f.
|
|
128 |
Deyim |
(buz hokeyinde) diski olabildiğince uzun süre kaptırmamak |
rag the puck f.
|
|
129 |
Deyim |
kendini uzun süre bir şeye adamak |
be in something for the long haul f.
|
|
130 |
Deyim |
uzun süre bir şeyi sürdürmeye istekli olmak |
be in something for the long haul f.
|
|
131 |
Deyim |
uzun süre gözlemlemek |
summer and winter f.
|
|
132 |
Deyim |
uzun süre gözlemek |
summer and winter f.
|
|
133 |
Deyim |
birinin davranışlarını uzun süre denetlemek/gözlem altına almak |
summer and winter f.
|
|
134 |
Deyim |
uzun süre aradıktan sonra (birinin/bir şeyin) yerini bulmak/tespit etmek |
run (someone or something) to earth f.
|
|
135 |
Deyim |
uzun süre aradıktan sonra birinin/bir şeyin yerini tespit etmek |
run somebody/something to earth f.
|
|
136 |
Deyim |
uzun süre aradıktan sonra birinin/bir şeyin yerini tespit etmek |
run somebody/something to ground f.
|
|
137 |
Deyim |
bir daha toplanması zor olacak/uzun süre alacak şekilde dağılmış |
scattered from here to breakfast s.
|
|
138 |
Deyim |
çok uzun bir süre |
until the cows come home expr.
|
|
139 |
Deyim |
çok uzun bir süre |
till the cows come home expr.
|
|
140 |
Deyim |
çok uzun bir süre |
until kingdom come expr.
|
|
141 |
Deyim |
çok uzun bir süre |
till kingdom come expr.
|
|
142 |
Deyim |
uzun süre sonra |
at length expr.
|
|
143 |
Deyim |
uzun bir süre |
from here till next tuesday expr.
|
|
144 |
Deyim |
uzun bir süre |
donkey's years expr.
|
|
145 |
Deyim |
fotoğrafımı çek istersen daha uzun süre bakarsın |
take a picture, it will last longer expr.
|
|
146 |
Deyim |
sonucunu uzun süre sonra alacağım yatırımlar yapmam/bir şeye başlamam |
I don't buy green bananas expr.
|
|
147 |
Deyim |
kendini uzun süre (bir şeye) adamış |
in (something) for the long haul expr.
|
|
148 |
Deyim |
uzun süre (bir şeyi) sürdürmeye istekli |
in (something) for the long haul expr.
|
|
149 |
Deyim |
uzun süre değil |
not until the cows come home expr.
|
|
150 |
Deyim |
çok uzun bir süre |
'til the cows come home expr.
|
|
151 |
Deyim |
çok uzun süre |
until doomsday expr.
|
|
Speaking |
|
152 |
Konuşma |
otur ve dinlen (özellikle uzun süre ayakta duran ve dolaşanlar için söylenir) |
take the weight off your feet expr.
|
|
153 |
Konuşma |
otur ve dinlen (özellikle uzun süre ayakta duran ve dolaşanlar için söylenir) |
take the weight off your legs expr.
|
|
154 |
Konuşma |
uzun süre geçti |
it's been a long time expr.
|
|
155 |
Konuşma |
uzun süre oldu |
it's been a long time expr.
|
|
Trade/Economic |
|
156 |
Ticaret/Ekonomi |
ekonomik faaliyetlerin uzun süre durgunluk arz etmesi |
secular stagnation i.
|
|
157 |
Ticaret/Ekonomi |
madeni paranın uzun süre tedavülde kalması sonucu aşınıp ağırlığından kaybetmesi |
abrasion i.
|
|
158 |
Ticaret/Ekonomi |
küçük birimlere bölünebilen ve uzun bir süre içinde satılabilen büyük bir sipariş |
split order i.
|
|
159 |
Ticaret/Ekonomi |
sermaye işlemlerinde genellikle bir yıldan daha uzun bir süre |
long term i.
|
|
160 |
Ticaret/Ekonomi |
uzun süre kullanılmayan banka hesabı |
dormant account i.
|
|
161 |
Ticaret/Ekonomi |
üretim faaliyetinde kendisinden uzun bir süre yararlanılan varlıklar |
fixed asset i.
|
|
162 |
Ticaret/Ekonomi |
uzun süre kullanılacak varlıklar |
capital assets i.
|
|
163 |
Ticaret/Ekonomi |
nispeten uzun süre elde tutulması amaçlanan yatırım |
lockaway i.
|
|
164 |
Ticaret/Ekonomi |
altı aydan uzun süre ile tutulan finansal varlıklar ile ilgili |
long-term s.
|
|
165 |
Ticaret/Ekonomi |
altı aydan uzun süre ile tutulan finansal varlıklara ait |
long-term s.
|
|
Law |
|
166 |
Hukuk |
ortak mülk üzerinde daha uzun süre hayatta kalan hak sahibi kimse |
survivor i.
|
|
167 |
Hukuk |
daha uzun süre hayatta kalan tarafın ortak mülk üzerindeki yasal mülkiyet hakkı |
survivorship i.
|
|
Politics |
|
168 |
Siyasal |
daha uzun süre hükmetmek |
outreign f.
|
|
169 |
Siyasal |
daha uzun süre saltanat sürmek |
outreign f.
|
|
Industry |
|
170 |
Sanayi |
uzun süre çırpma ve su emmesi nedeniyle kağıt liflerinde oluşan fiziksel değişim |
hydration i.
|
|
171 |
Sanayi |
gerekenden uzun süre boyunca yakmak |
overburn f.
|
|
Tourism |
|
172 |
Turizm |
bir günden daha uzun süre geçerli olan (paso, bilet) |
multiday s.
|
|
Media |
|
173 |
Medya |
uzun süre ile yayınlanan |
long-running s.
|
|
174 |
Medya |
uzun süre ile sergilenen |
long-running s.
|
|
Technical |
|
175 |
Teknik |
amonyak buharında çeliğin uzun süre ısıtıldığı, yüzeydeki ayrışma sonucu üretilen azotun çeliğe girdiği sertleştirme metodu |
nitriding i.
|
|
176 |
Teknik |
denizaltının uzun süre su altında kalmasını sağlayan boru tertibatı |
snorkel i.
|
|
177 |
Teknik |
uzun süre yüksek sıcaklığa maruz bırakılarak suni yaşlandırma |
artificial ageing by long term exposure to elevated temperature i.
|
|
178 |
Teknik |
uzun süre poz verilmiş fotoğraf |
time exposure i.
|
|
179 |
Teknik |
uzun süre ısıya maruz bırakılma |
prolonged exposure to heat i.
|
|
180 |
Teknik |
uzun süre yüksek sıcaklığa maruz bırakarak ısıl yaşlandırma uygulamak suretiyle suni yaşlandırma |
ageing by the use of thermal ageing by long term exposure in a ventilated oven at elevated temperature i.
|
|
181 |
Teknik |
genellikle dalışta vurgun yememek ve normalden daha uzun süre dalmak için kullanılan, atmosferik havadan daha fazla oksijen içeren hava |
enriched air i.
|
|
182 |
Teknik |
(alaşım) kimyasal bileşimini homojenleştirmek için yüksek sıcaklıkta uzun süre tavlamak |
homogenize f.
|
|
183 |
Teknik |
(alaşım) kimyasal bileşimini homojenleştirmek için yüksek sıcaklıkta uzun süre tavlamak |
homogenise f.
|
|
184 |
Teknik |
(kağıt hamuru) nem direncini artırmak için uzun süre çırpmak |
hydrate f.
|
|
Textile |
|
185 |
Tekstil |
tüm kumaşlarda hızla kuruyan ve uzun süre parlak kalabilen kalem |
fabric marking pen i.
|
|
Dyeing |
|
186 |
Boyacılık |
(iyice koyultmak için) çok uzun süre boyama işlemine maruz bırakmak |
overdye f.
|
|
Automotive |
|
187 |
Otomotiv |
uzun süre araç kullanmak |
run hard f.
|
|
Marine |
|
188 |
Denizcilik |
geminin uzun süre ile kıyıda kalması |
long haul i.
|
|
189 |
Denizcilik |
(denizaltında) uzun süre su altında kalmayı sağlayan içeri çekilebilir dikey boru |
snorkel i.
|
|
Medical |
|
190 |
Medikal |
sonuçları uzun süre sonrasında elde edilen bilimsel çalışma |
outcome study i.
|
|
191 |
Medikal |
uzun süre hastanede tedavi görülmesi sonrası ortaya çıkan psikolojik rahatsızlık (genellikle çocuklarda görülür) |
hospitalism i.
|
|
192 |
Medikal |
uzun süre tedavi edilmemiş hipotiroidizm |
long-standing untreated hypothyroidism i.
|
|
193 |
Medikal |
uzun süre tedavi edilmemiş hipotiroidizm |
long-term untreated hypothyroidism i.
|
|
194 |
Medikal |
uzun süre az miktarda cıvaya maruz kalmanın subklinik etkileri |
micromercurialism i.
|
|
195 |
Medikal |
kalbin elektriksel aktivitesini uzun bir süre ölçerek aralıklı aritmileri ve diğer elektriksel bozuklukları saptayan taşınabilir bir cihaz |
holter monitor i.
|
|
196 |
Medikal |
uzun süre yazı yazmadan kaynaklı parmak krampı |
cramp i.
|
|
Psychology |
|
197 |
Psikoloji |
bir mekanda uzun süre kalmaktan ötürü duyulan sıkıntı |
cabin fever i.
|
|
198 |
Psikoloji |
uzun süre boyunca nükseden hafif bir bipolar bozukluk |
cyclic disorder i.
|
|
Pharmaceutics |
|
199 |
Eczacılık |
uzun bir süre boyunca düzenli aralıklarla düşük dozlarda kullanılan (ilaç, reçete) |
metronomic s.
|
|
200 |
Eczacılık |
uzun bir süre boyunca düzenli aralıklarla düşük dozlarda kullanılan (ilaç, reçete) |
metronomical s.
|
|
201 |
Eczacılık |
etkisi uzun süre devam eden |
long-acting s.
|
|
Dermatology |
|
202 |
Dermatoloji |
şiddetli rüzgara uzun süre maruz kalma nedeniyle ciltte oluşan tahriş ve kızarıklık |
windburn i.
|
|
Chemistry |
|
203 |
Kimya |
(camı) uzun süre ısıtarak opak, sert ve kristalli hale getirmek |
devitrify f.
|
|
Biochemistry |
|
204 |
Biyokimya |
kolajen veya jelatinin uzun süre suda kaynatılmasıyla oluşup alkolde çözünmeyen pepton benzeri bir madde |
hemicollin i.
|
|
Botanic |
|
205 |
Botanik |
düşman birliklerinin hedefi uzun süre kuşatması |
beleaguerment i.
|
|
206 |
Botanik |
(bazı bitkiler) yalnızca uzun süre ile gün ışığına maruz kalması halinde çiçek açan |
long-day s.
|
|
Breeding |
|
207 |
Hayvancılık |
(inek) uzun süre sağmamak |
overstock f.
|
|
History |
|
208 |
Tarih |
fransız tarihinde en uzun süre görev yapan ihtilal meclisi |
national convention i.
|
|
Military |
|
209 |
Askeri |
düşman birliklerinin hedefi uzun süre kuşatması |
beleaguerment i.
|
|
210 |
Askeri |
düşman birliklerinin hedefi uzun süre kuşatması |
beleaguerment i.
|
|
211 |
Askeri |
düşman birliklerinin hedefi uzun süre kuşatması |
beleaguerment i.
|
|
Sport |
|
212 |
Spor |
uzun süre top tutma taktiği |
slowdown i.
|
|
213 |
Spor |
sayı kazanana kadar uzun süre topa vurmak (tenis, duvar tenisi, badminton vb.) |
rally f.
|
|
Theatre |
|
214 |
Tiyatro |
uzun süre alkışlanan sanatçı |
show-stopper i.
|
|
215 |
Tiyatro |
uzun süre ile yayınlanan |
long-running s.
|
|
216 |
Tiyatro |
uzun süre ile sergilenen |
long-running s.
|
|
Photography |
|
217 |
Fotoğrafçılık |
uzun süre poz verilmiş fotoğraf |
time exposure i.
|
|
218 |
Fotoğrafçılık |
uzun süre poz verme |
time exposure i.
|
|
219 |
Fotoğrafçılık |
(ışığa duyarlı materyali) çok uzun süre ışığa veya diğer ışınımlara maruz bırakıp düşük kontrastlı görüntü elde etmek |
overexpose f.
|
|
Latin |
|
220 |
Latince |
bronzdan daha uzun süre dayanacak bir anıt diktim |
exegi monumentum aere perennius i.
|
|
Archaic |
|
221 |
Eski Kullanım |
daha uzun süre pusuya yatmak |
outwait f.
|
|
222 |
Eski Kullanım |
daha uzun süre pusuda beklemek |
outwait f.
|
|
Slang |
|
223 |
Argo |
koltukta uzun süre oturup aylaklık eden kimse |
chairwarmer i.
|
|
224 |
Argo |
uyuşturucunun etkisinde uzun süre uçma |
going high i.
|
|
225 |
Argo |
31 çekerken boşalmayı uzun süre erteleme |
gooning i.
|
|
226 |
Argo |
uzun süre ayılamamak |
come down hard f.
|
|
Modern Slang |
|
227 |
Modern Argo |
amerika veya avrupa'da eğitim almış ve bu bölgelerde uzun süre kalmış afrikalı kimse |
afropolitan i.
|
|
228 |
Modern Argo |
uzun süre önce aids teşhisi aldığı için kalıcı güçsüzlüğü/engeli olan fakat sonradan çalışabilecek kadar sağlığına kavuşmuş kimse |
aids baby i.
|
|