temeli - Türkçe İngilizce Sözlük

temeli

"temeli" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 1 sonuç

Türkçe İngilizce
General
temeli based s.
The protocol does indeed leave the Member States a great deal of discretion, based on the precautionary principle.
Protokol gerçekten de ihtiyatlılık ilkesi temelinde Üye Devletlere büyük ölçüde takdir yetkisi bırakmaktadır.

More Sentences

"temeli" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 147 sonuç

Türkçe İngilizce
General
temeli olmamak have no basis f.
A pre-emptive attack like this would set a new international precedent that has no basis in the United Nations Charter.
Bu tür bir önleyici saldırı, Birleşmiş Milletler Şartı'nda temeli olmayan yeni bir uluslararası emsal teşkil edecektir.

More Sentences
Construction
temeli atılmak (foundation) be laid f.
In any case, the foundations have been laid for reinvigoration of the cooperation process in the Mediterranean region.
Her halükarda, Akdeniz bölgesindeki işbirliği sürecinin yeniden canlandırılması için temeller atılmıştır.

More Sentences
Education
bilginin temeli foundation i.
Mathematics is the foundation of all exact knowledge of natural phenomena.
Matematik, doğal olaylarla ilgili tüm kesin bilgilerin temelidir.

More Sentences
General
yol temeli roadbed i.
bir şeyin temeli veya kaynağı grass root i.
bir araştırmanın temeli olan ana öge data i.
ahlaki ve dini kuralları davranış temeli olarak alma nomism i.
temeli olan teori grounded theory i.
inanç temeli faith-base i.
evin temeli the foundation of the house i.
inşaat temeli foundation i.
gerçekliğin nihai temeli absolute i.
kırsal yaşam ve tarımı toplumun temeli olarak gören akım agrarianism i.
bilimsel temeli olmayan mantık dışı inanışlar woo-woo i.
temeli olmama ungroundedness i.
salon dansı adımlarını çeşitli farklı dansların temeli olarak kullanan bir dans türü modern sequence dancing i.
temeli olmayan inanış mysticism i.
bir şeyin temeli grass-roots i.
sorunun temeli gravamen i.
temeli sağlam olmama dishonesty i.
temeli sağlam etken fixed fact i.
yaygın olup temeli bulunmayan inanç folklore i.
gelişimin temeli rootstock i.
davranışları düzenlemenin temeli olarak aklı gören öğreti freethinking i.
bina temeli sole [obsolete] i.
şehir temeli sole [obsolete] i.
(eski stoacıların evrenin temeli olarak benimsediği) ruhani varlık pneuma i.
temeli olmak have basis f.
temeli olmak have ground f.
temeli olmamak be groundless f.
temeli olmamak have no foundation f.
temeli olmamak have no ground f.
temeli atılmak the foundations of a building be laid f.
temeli olmak foundation f.
temeli olmak sole f.
temeli olmak support [obsolete] f.
temeli olmayan unbased s.
temeli kazılarak yıkılmamış unsapped s.
temeli sağlam olmayan glidder s.
temeli olmadan serbestçe dolanan (dedikodu) flying s.
temeli bilinmeyen free-floating s.
temeli olan skeleton s.
temeli olmayan unfoundedly zf.
temeli olmadan ungroundedly zf.
Phrasals
temeli (bir şeye) dayanmak base off (of) (something else) f.
Colloquial
işin temeli/özü the truth of the matter expr.
Idioms
birşeyin temeli the meat and potatoes of something i.
işin temeli pith of the matter i.
konunun temeli the meat of the matter i.
(bir şeyin) temeli bricks and mortar i.
yaşamın temeli the breath of life i.
işin temeli the fact of the matter i.
bir şeyin temeli olmak be part and parcel of something f.
temeli zayıf built on sand s.
temeli çürük built on sand s.
temeli sağlam on a firm footing expr.
bu iddianın bir temeli yok that cock won't fight [old-fashioned] expr.
bu iddianın bir temeli yok that dog won't hunt [old-fashioned] [us] expr.
bu iddianın bir temeli yok that old dog won't hunt [old-fashioned] [us] expr.
Trade/Economic
abd'de ithalata rakip bazı malların gümrük vergisinin hesaplanmasında vergi temeli olarak amerika'nın kendi iç fiyatlarının esas alınması american selling price i.
bireysel raporlama temeli stand-alone basis i.
insan kaynakları temeli human resource base i.
muhasebenin temeli basis of accounting i.
sanayi kaynakları temeli industrial resource base i.
ticaretin temeli basis of trade i.
Law
muhasebenin temeli basis of accounting i.
Politics
abnin üç temeli pillars of the eu i.
hakkaniyet temeli equitable basis i.
üyelik temeli membership basis i.
gerçek bir temeli olan substantive s.
mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur this is the very foundation of your existence and your future expr.
Technical
baraj temeli kazı hattı dam foundation line i.
baca temeli chimney base i.
baraj temeli hattı dam foundation line i.
baraj temeli dam foundation i.
bitüm ile tutturulmuş yol temeli black base foundation i.
kazan temeli boiler foundation i.
kolon temeli column foundation i.
makine temeli machine foundation i.
makine temeli machinery foundation i.
plan temeli blueprint i.
rıhtım duvarı temeli quay wall foundation i.
temeli askıya alma underpinning i.
yol temeli road foundation i.
yol temeli roadbase i.
temeli sabitlemek için kalıpta kullanılan ince metal parçası grain i.
kabaca hesaplamanın temeli kabul edilen ortalama düşük gelgit seviyeleri datums i.
yol temeli road-bed s.
Computer
amort temeli depr basis i.
görüntü temeli image base i.
kod temeli codebase i.
kod temeli base of code i.
veri temeli base of data i.
Construction
binanın temeli construction foundation i.
bina temeli base of the building i.
bina temeli building foundation i.
bina temeli construction foundation i.
bina temeli foundation of the building i.
binanın temeli foundation of the building i.
binanın temeli base of the building i.
duvar temeli underpinnings i.
duvar temeli wall footing i.
duvar temeli underpinning i.
inşaat temeli building foundation i.
kapsam temeli scope baseline i.
kolon temeli column footing i.
tank temeli tank foundation i.
yapının temeli base of the building i.
yapı temeli construction foundation i.
yapı temeli foundation of the building i.
yapının temeli construction foundation i.
yapı temeli base of the building i.
yapının temeli foundation of the building i.
ahşap ev temeli underpinning i.
ahşap karkas ev temeli underpinning i.
ev iskeletinin temeli underpinning i.
ev taslağının temeli underpinning i.
destek olmaksızın temeli üzerinde tek başına duran (yapı) freestanding s.
Transportation
demiryolu temeli roadbed i.
yol için temeli de dahil olmak üzere hazırlanmış konum roadbed i.
Medical
tedavinin temeli mainstay of treatment i.
Psychology
freudcu psikolojinin temeli olan bir dizi ilke metapsychology i.
Math
temeli olmak generate f.
Logic
bir şeyi argümanın temeli olarak doğru kabul eden kimse postulator i.
Physics
eskiden bazı kimselerde bulunup hipnotizma, manyetizma gibi fenomenlerin temeli olduğuna inanılan doğal güçler ods i.
eskiden bazı kimselerde bulunup hipnotizma, manyetizma gibi fenomenlerin temeli olduğuna inanılan bir güç odyl i.
eskiden bazı kimselerde bulunup hipnotizma, manyetizma gibi fenomenlerin temeli olduğuna inanılan bir doğal güç odyl i.
eskiden bazı kimselerde bulunup hipnotizma, manyetizma gibi fenomenlerin temeli olduğuna inanılan bir güce ait odylic s.
eskiden bazı kimselerde bulunup hipnotizma, manyetizma gibi fenomenlerin temeli olduğuna inanılan bir güç ile ilgili odylic s.
Biology
organizmaların yaşamın fiziksel temeli kabul edilen canlı maddesi protoplasm [obsolete] i.
Biochemistry
kıkırdağın kimyasal temeli chondrigen i.
kıkırdağın kimyasal temeli chondrogen i.
yumuşakça kabuğundaki organik temeli oluşturan bir skleroprotein conchiolin i.
yumuşakça kabuğundaki organik temeli oluşturan bir skleroprotein conchyolin i.
Social Sciences
entelektüel disiplinlerin temeli foundation i.
sosyal bilimlerin temeli foundation i.
dünyadaki birçok yüksek kültürün temeli olan güneşe ve megalitlere tapmanın mısır kökenli olduğunu varsayan heliolithic s.
Literature
operasyon temeli pou sto i.
hareket temeli pou sto i.
temeli olmayan unbottomed s.
Philosophy
oluşumun temeli logos i.
gerçekliğin temeli olan infinite s.
Military
oluşum temeli accrual basis i.
Music
opera metinlerinin temeli the basis of the libretto i.
Archaic
organizmanın temeli germen i.
argümanın temeli foundation i.
Slang
bilimsel temeli olmayan veya duyguya dayalı şeyleri kolayca kabul eden woo-woo s.