Türkçe | İngilizce | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | tehlikeye atılmış | endangered s. | ||
We must no longer allow citizens' lives to be endangered by irresponsible, self-interested or reprehensible behaviour. Vatandaşların hayatlarının sorumsuz, çıkarcı ya da kınanacak davranışlarla tehlikeye atılmasına artık izin vermemeliyiz. More Sentences |
||||
Genel | tehlikeye atılmış | jeopardised s. | ||
This should not be jeopardised because of feed-in or transmission charges. Bu, alım ya da iletim ücretleri nedeniyle tehlikeye atılmamalıdır. More Sentences |
||||
Genel | tehlikeye atılmış | jeopardized s. |