| İngilizce | Türkçe | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Yaygın Kullanım | pessimistic s. | karamsar | ||
|
The failure of Doha does, however, make us pessimistic. Ancak Doha'daki başarısızlık bizi karamsarlığa itiyor. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | pessimistic s. | kötümser | ||
|
The draft report is rather pessimistic in its assessment of developments to date. Taslak rapor, bugüne kadarki gelişmeleri değerlendirirken oldukça kötümserdir. More Sentences |
||||
| General | ||||
| Genel | pessimistic s. | bedbin | ||
| İngilizce | Türkçe | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| Genel | be pessimistic f. | karamsar olmak | ||
|
Tom said Mary is pessimistic. Tom, Mary'nin karamsar olduğunu söyledi. More Sentences |
||||
| Genel | pessimistic time estimate i. | kötümser süre tahmini | ||
| Speaking | ||||
| Konuşma | I am not pessimistic expr. | karamsar değilim | ||
| Konuşma | I am not pessimistic expr. | kötümser değilim | ||
| Politics | ||||
| Siyasal | pessimistic scenario i. | kötümser senaryo | ||
