|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
kulağa hoş gelmek |
sound nice f.
|
|
That sounds nice.
Kulağa hoş geliyor.
More Sentences
|
2 |
Genel |
kulağa hoş gelen |
fine-sounding s.
|
|
Further shadow boxing and fine-sounding speeches are more in evidence than actual results.
Gölge boksu ve kulağa hoş gelen konuşmalar, gerçek sonuçlardan daha fazla kanıt niteliğindedir.
More Sentences
|
Colloquial |
|
3 |
Konuşma Dili |
kulağa iyi geliyor |
(that) sounds good expr.
|
|
That sounds good, right?
O, kulağa iyi geliyor, değil mi?
More Sentences
|
Idioms |
|
4 |
Deyim |
kulağa şüpheli gelmek |
sound fishy f.
|
|
This sounds fishy.
Kulağa şüpheli geliyor.
More Sentences
|
Speaking |
|
5 |
Konuşma |
kulağa cazip geliyor |
sounds appealing expr.
|
|
The idea of decoupling aids and cutting red tape sounds appealing.
Yardımların ayrıştırılması ve bürokrasinin azaltılması fikri kulağa cazip geliyor.
More Sentences
|
6 |
Konuşma |
kulağa hoş geliyor |
it sounds good expr.
|
|
I think it sounds good.
Bence kulağa hoş geliyor.
More Sentences
|
7 |
Konuşma |
kulağa harika geliyor! |
sounds awesome! expr.
|
|
That sounds awesome.
Kulağa harika geliyor.
More Sentences
|
General |
|
8 |
Genel |
sesi kulağa hoş gelmek |
euphoniousness i.
|
|
9 |
Genel |
kulağa hoş gelme |
euphony i.
|
|
10 |
Genel |
kulağa benzer bir çıkıntı |
lug i.
|
|
11 |
Genel |
kulaktan kulağa oyunu |
telephone (us) i.
|
|
12 |
Genel |
kulaktan kulağa oyunu |
chinese whispers (uk) i.
|
|
13 |
Genel |
kulağa su kaçması |
(water) to escape the ear canal i.
|
|
14 |
Genel |
kulağa tutturulan bir çeşit küpe |
ear wrap i.
|
|
15 |
Genel |
yüze veya kulağa atılan tokat |
wherret i.
|
|
16 |
Genel |
yüze veya kulağa atılan yumruk |
wherret i.
|
|
17 |
Genel |
(kulağa veya yüze atılan) tokat |
whirret i.
|
|
18 |
Genel |
(kulağa veya yüze gelen) darbe |
whirret i.
|
|
19 |
Genel |
işitme cihazının kulağa takılan parçası |
button i.
|
|
|
20 |
Genel |
kulaktan kulağa oyunu |
gossip i.
|
|
21 |
Genel |
kulaktan kulağa oyunu |
operator i.
|
|
22 |
Genel |
kulağa hoş gelmek |
sound great f.
|
|
23 |
Genel |
kulağa iyi gelmek |
sound nice f.
|
|
24 |
Genel |
kulağa iyi gelmek |
sound great f.
|
|
25 |
Genel |
kulağa iyi gelmek |
good to ear f.
|
|
26 |
Genel |
kulaktan kulağa yayılmak |
get about f.
|
|
27 |
Genel |
kulağa çalınmak |
reach one's ears f.
|
|
28 |
Genel |
kulağa çalınmak |
come to one's ears f.
|
|
29 |
Genel |
kulağa gelmek |
reach one's ears f.
|
|
30 |
Genel |
kulağa gelmek |
come to one's ears f.
|
|
31 |
Genel |
kulağa saçma gelmek |
sound crazy f.
|
|
32 |
Genel |
kulağa yabancı gelmek |
sound strange f.
|
|
33 |
Genel |
kulağa yabancı gelmek |
sound unfamiliar f.
|
|
34 |
Genel |
kulağa güzel gelmek |
sound good f.
|
|
35 |
Genel |
kulağa tanıdık gelmek |
sound familiar f.
|
|
36 |
Genel |
kulağa heyecanlı gelmek |
sound exciting f.
|
|
37 |
Genel |
hem göze hem kulağa hitap etmek |
appeal to both eye and ear f.
|
|
38 |
Genel |
kulağa acımasız gelmek |
sound harsh f.
|
|
39 |
Genel |
kulağa zor gelmek |
sound difficult f.
|
|
|
40 |
Genel |
(ses) kulağa gelmek |
catch f.
|
|
41 |
Genel |
kulağa aynı gelmek |
sound same f.
|
|
42 |
Genel |
kulağa su kaçmak |
(water) to escape the ear canal f.
|
|
43 |
Genel |
kulağa vurmak |
box f.
|
|
44 |
Genel |
kulağa ud sesi gibi gelmek |
lute f.
|
|
45 |
Genel |
kulaktan kulağa gitmek |
overrun f.
|
|
46 |
Genel |
kulaktan kulağa yaymak |
run f.
|
|
47 |
Genel |
kulağa hoş gelmeyen |
rough s.
|
|
48 |
Genel |
kulağa hoş gelen |
easy on the ear s.
|
|
49 |
Genel |
kulağa hoş gelen |
euphonic s.
|
|
50 |
Genel |
kulağa hoş gelen |
dulcet s.
|
|
51 |
Genel |
sesi kulağa hoş gelen |
euphonious s.
|
|
52 |
Genel |
kulaktan kulağa yayılmış |
auricular s.
|
|
53 |
Genel |
kulağa ait |
audial s.
|
|
54 |
Genel |
kulağa ait |
aural s.
|
|
55 |
Genel |
kulağa hitap eden |
songful s.
|
|
56 |
Genel |
kulağa hoş gelen |
melodious s.
|
|
57 |
Genel |
kulağa hoş gelen |
tuneful s.
|
|
58 |
Genel |
kulağa ait |
earal s.
|
|
59 |
Genel |
kulağa benzeyen |
ear-like s.
|
|
60 |
Genel |
kulağa benzeyen |
ear-shaped s.
|
|
61 |
Genel |
kulağa benzeyen |
auricular s.
|
|
62 |
Genel |
kulağa hoş gelmeyen |
unlistenable s.
|
|
63 |
Genel |
kulağa hoş gelmeyen |
unsweet s.
|
|
64 |
Genel |
kulağa hoş gelen |
liquid s.
|
|
65 |
Genel |
kulağa hoş gelen |
listenable s.
|
|
66 |
Genel |
kulağa hoş gelen |
mellisonant s.
|
|
67 |
Genel |
kulağa hoş gelen |
genteel-sounding s.
|
|
68 |
Genel |
kulağa hoş gelen |
fair s.
|
|
69 |
Genel |
kulağa hoş gelen |
harmonious s.
|
|
70 |
Genel |
kulağa hitap etmeyen |
hash [dialect] s.
|
|
71 |
Genel |
kulağa hoş gelen |
honied s.
|
|
72 |
Genel |
kulağa berbat gelen |
horrisonous s.
|
|
73 |
Genel |
kulağa hoş gelen |
ear-tickling s.
|
|
74 |
Genel |
kulağa hoş gelen |
congenial s.
|
|
75 |
Genel |
(küpe) delikli kulağa takılan |
pierced s.
|
|
76 |
Genel |
kulağa hoş gelen |
silky s.
|
|
77 |
Genel |
kulağa hoş gelen |
sirenic s.
|
|
78 |
Genel |
kulağa hoş gelen |
sirenical s.
|
|
79 |
Genel |
kulağa hoş gelen |
sirupy s.
|
|
|
80 |
Genel |
hafif olup kulağa hoş gelen (müzik) |
pretty s.
|
|
81 |
Genel |
kulağa hoş gelecek şekilde |
euphoniously zf.
|
|
82 |
Genel |
kulaktan kulağa |
on the grapevine zf.
|
|
83 |
Genel |
kulağa dair |
aurally zf.
|
|
84 |
Genel |
kulaktan kulağa |
auricularly zf.
|
|
Phrasals |
|
85 |
Öbek Fiiller |
kulaktan kulağa yayılmak |
bandy about f.
|
|
86 |
Öbek Fiiller |
kulaktan kulağa yayılmak |
spread abroad f.
|
|
87 |
Öbek Fiiller |
(bir şey, bir yer, bir grup içerisinde) küçük küçük/kulaktan kulağa yayılmak |
ripple through (something) f.
|
|
Proverb |
|
88 |
Atasözü |
duyulmak istenen/kulağa güzel gelen sözler kimseye fayda sağlamaz |
he who gives fair words feeds you with an empty spoon
|
|
Colloquial |
|
89 |
Konuşma Dili |
kulağa çok hoş gelen isim |
a cool-sounding name i.
|
|
90 |
Konuşma Dili |
kulağa çalınmak |
come to one's ears f.
|
|
91 |
Konuşma Dili |
kulağa gelmek |
come to one's ears f.
|
|
92 |
Konuşma Dili |
kulağa isveççe gibi gelen |
hurdy gurdy s.
|
|
93 |
Konuşma Dili |
kulağa isveççe gibi gelen |
hurdy-gurdy s.
|
|
94 |
Konuşma Dili |
kulaktan kulağa yayılan haber |
bush telegraph expr.
|
|
95 |
Konuşma Dili |
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, muhtemelen gerçek değildir |
if it sounds too good to be true, it probably is expr.
|
|
96 |
Konuşma Dili |
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, o işte bir bit yeniği/yanlışlık olabilir |
if it sounds too good to be true, it probably is expr.
|
|
97 |
Konuşma Dili |
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, genellikle gerçek değildir |
if it sounds too good to be true, it usually is expr.
|
|
98 |
Konuşma Dili |
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, genellikle o işte bir bit yeniği/yanlışlık vardır |
if it sounds too good to be true, it usually is expr.
|
|
99 |
Konuşma Dili |
kulağa (birinin/bir şeyin) bir özelliği gibi geliyor |
(someone or something) called, they want their (something) back! expr.
|
|
100 |
Konuşma Dili |
kulağa mantıklı geliyor |
(that) sounds good expr.
|
|
101 |
Konuşma Dili |
kulağa iyi geliyor |
(that) sounds like a plan expr.
|
|
102 |
Konuşma Dili |
kulağa mantıklı geliyor |
(that) sounds like a plan expr.
|
|
103 |
Konuşma Dili |
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, muhtemelen gerçek değildir |
if something sounds too good to be true, it probably is expr.
|
|
104 |
Konuşma Dili |
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, o işte bir bit yeniği/yanlışlık olabilir |
if something sounds too good to be true, it probably is expr.
|
|
105 |
Konuşma Dili |
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, muhtemelen gerçek değildir |
if something sounds too good to be true, it usually is expr.
|
|
106 |
Konuşma Dili |
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, o işte bir bit yeniği/yanlışlık olabilir |
if something sounds too good to be true, it usually is expr.
|
|
107 |
Konuşma Dili |
kulağa pek hoş gelmiyor/gelmeyecek, ama… |
I'm not being funny, but… [uk] expr.
|
|
Idioms |
|
108 |
Deyim |
gizlice kulağa fısıldanan bilgi/tavsiye/uyarı |
word in someone's ear i.
|
|
109 |
Deyim |
kulaktan kulağa |
bush telegraph i.
|
|
110 |
Deyim |
kulağa fısıldanan söz |
word in someone's ear i.
|
|
111 |
Deyim |
gizlice kulağa fısıldanan bilgi/tavsiye/uyarı |
a word in (one's) ear i.
|
|
112 |
Deyim |
kulağa fısıldanan söz |
a word in (one's) ear i.
|
|
113 |
Deyim |
gizlice kulağa fısıldanan bilgi/tavsiye/uyarı |
a word in someone's ear [uk] i.
|
|
114 |
Deyim |
kulağa fısıldanan söz |
a word in someone's ear [uk] i.
|
|
115 |
Deyim |
kulağa hoş gelen şey |
music to ears i.
|
|
116 |
Deyim |
kulağa mantıklı gelmek |
ring true f.
|
|
117 |
Deyim |
kulağa hoş ve rahatlatıcı gelmek |
be easy on the ear f.
|
|
118 |
Deyim |
kulağa hoş/güzel gelmek |
have a ring to it f.
|
|
119 |
Deyim |
kulağa bir şey gibi gelmek |
sound a (kind of) note f.
|
|
120 |
Deyim |
kulağa tanıdık/aşina gelmek |
have a familiar ring (about/to it) f.
|
|
121 |
Deyim |
kulağa doğru gibi gelmek |
ring true f.
|
|
122 |
Deyim |
kulağa (bir şey) gibi gelmek |
sound as if (something) f.
|
|
123 |
Deyim |
kulağa hatalı/yanlış gibi gelmek |
sound fishy f.
|
|
124 |
Deyim |
kulağa çok iyi gelmek |
sound like a (real) winner f.
|
|
125 |
Deyim |
kulağa harika bir fikir gibi gelmek |
sound like a (real) winner f.
|
|
126 |
Deyim |
kulağa harika/uygun biri gibi gelmek |
sound like a (real) winner f.
|
|
127 |
Deyim |
kulağa hoş gelen |
easy on the ear s.
|
|
128 |
Deyim |
kulağa hitap eden |
easy on the ear s.
|
|
129 |
Deyim |
kulağa harika/çok iyi geliyor! |
sounds like a winner! expr.
|
|
Speaking |
|
130 |
Konuşma |
bu kulağa hoş geliyor |
I like the sound of that expr.
|
|
131 |
Konuşma |
biliyorum kulağa hoş gelmiyor ama hiçbir şey olmadı |
I know it doesn't sound good but nothing happened expr.
|
|
132 |
Konuşma |
kulağa iyi bir fikir gibi geliyor |
that sounds like a good idea expr.
|
|
133 |
Konuşma |
kulağa mantıklı geliyor |
sounds like a plan expr.
|
|
134 |
Konuşma |
kulağa tuhaf geldiğini biliyorum |
I know it sounds weird expr.
|
|
135 |
Konuşma |
kulağa çok romantik geliyor |
it sounds so romantic expr.
|
|
136 |
Konuşma |
kulağa biraz garip gelecek |
I know this is gonna sound a bit weird expr.
|
|
137 |
Konuşma |
kulağa nasıl geliyor? |
how's that sound? expr.
|
|
138 |
Konuşma |
kulağa garip gelmiyor mu? |
does it sound strange? expr.
|
|
139 |
Konuşma |
kulağa hoş geliyor |
it sounds great expr.
|
|
140 |
Konuşma |
kulağa hoş geliyor |
that sounds fine expr.
|
|
141 |
Konuşma |
kulağa tuhaf gelmiyor mu? |
does it sound strange? expr.
|
|
142 |
Konuşma |
kulağa hoş geliyor |
it has a nice ring to it expr.
|
|
143 |
Konuşma |
kulağa saçma geldiğini biliyorum |
I know this sounds crazy expr.
|
|
144 |
Konuşma |
kulağa hoş geliyor |
that sounds great expr.
|
|
145 |
Konuşma |
kulağa da hoş geliyor hani |
it's got a ring to it expr.
|
|
146 |
Konuşma |
ne dersin? (nasıl geliyor kulağa) |
how's that sound? expr.
|
|
147 |
Konuşma |
kulağa saçma geldiğini biliyorum |
I know this sounds ridiculous expr.
|
|
148 |
Konuşma |
kulağa delice geldiğini biliyorum |
I know this sounds insane expr.
|
|
149 |
Konuşma |
kulağa çok saçma geliyor biliyorum |
I know how crazy this sounds expr.
|
|
150 |
Konuşma |
kulağa kötü geliyor |
it sounds bad expr.
|
|
151 |
Konuşma |
kulağa gizemli geliyor mu? |
does this sound mysterious? expr.
|
|
152 |
Konuşma |
kulağa mantıksız geliyor |
it makes no sense expr.
|
|
153 |
Konuşma |
kulağa eğlenceli geliyor |
that sounds like fun expr.
|
|
Trade/Economic |
|
154 |
Ticaret/Ekonomi |
göze ve kulağa hitap eden eğitim araçları |
visual aids i.
|
|
155 |
Ticaret/Ekonomi |
kulaktan kulağa pazarlama |
word of mouth marketing i.
|
|
156 |
Ticaret/Ekonomi |
kulaktan kulağa pazarlama |
buzz marketing i.
|
|
Tourism |
|
157 |
Turizm |
kulaktan kulağa reklam |
word-of-mouth advertising i.
|
|
Technical |
|
158 |
Teknik |
başa ve kulağa takılan kulaklık |
headphone and earphone i.
|
|
Medical |
|
159 |
Medikal |
kullanıcı tarafından kulağa tamamıyla takılmayan işitme ekipmanları |
hearing aid equipment not entirely worn on the listener i.
|
|
160 |
Medikal |
kulağa uygulama |
auricular use i.
|
|
161 |
Medikal |
orta kulağa implante edilen işitme cihazları |
middle ear implantable hearing aids i.
|
|
162 |
Medikal |
orta kulağa yapılan baskı uygulaması testi |
granduate i.
|
|
163 |
Medikal |
orta kulağa bağlı sağırlık |
conduction deafness i.
|
|
164 |
Medikal |
zamk kulak sendromunda orta kulağa hava girmesini sağlamak için kulak zarına yerleştirilen küçük tüp |
grommet i.
|
|
Anatomy |
|
165 |
Anatomi |
kulağa temiz kanı getiren atardamar |
arteria auricularis i.
|
|
166 |
Anatomi |
(kuş, sürüngen ve amfibilerde) kulak zarını iç kulağa bağlayan kemiksi veya kıkırdaklı yapı |
columella i.
|
|
167 |
Anatomi |
(kuş, sürüngen ve amfibilerde) kulak zarını iç kulağa bağlayan kemiksi veya kıkırdaklı yapı |
columella auris i.
|
|
168 |
Anatomi |
hem şakağa, hem de kulağa ait |
temporo-auricular s.
|
|
169 |
Anatomi |
iç kulağa ait |
entotic s.
|
|
170 |
Anatomi |
iki kulağa ait |
biaural s.
|
|
171 |
Anatomi |
iki kulağa dair |
biaural s.
|
|
Biology |
|
172 |
Biyoloji |
kulağa benzeyen parça |
auricle i.
|
|
173 |
Biyoloji |
iki kulağa ait |
biauricular s.
|
|
174 |
Biyoloji |
iki kulağa dair |
biauricular s.
|
|
Zoology |
|
175 |
Zooloji |
cüce kulağa kaçanlar |
labiidae i.
|
|
176 |
Zooloji |
kum kulağa kaçanlar |
labiduridae i.
|
|
177 |
Zooloji |
kulağa kaçanlar |
dermaptera i.
|
|
Breeding |
|
178 |
Hayvancılık |
(köpek ırklarında) dış köşesi kulağa bakan yarık şeklinde göz |
almond eye i.
|
|
Apiculture |
|
179 |
Arıcılık |
kulağa kaçan |
earwig i.
|
|
Education |
|
180 |
Eğitim |
göze ve kulağa hitap eden eğitim araçları |
audio visual educational aids i.
|
|
Literature |
|
181 |
Edebiyat |
birbirini takip eden cümle veya satırların sonunda kulağa benzer gelen ifadelerin kullanıldığı söz sanatı |
homoeoteleuton i.
|
|
Environment |
|
182 |
Çevre |
kulağa yakın yerleştirilmiş ses kaynaklarından gelen ses kirliliğinin belirlenmesi |
determination of sound immission from sound sources placed close to the ear i.
|
|
Music |
|
183 |
Müzik |
kulağa hoş gelmeyen nota |
blue note i.
|
|
184 |
Müzik |
kulağa hoş gelen seslerin oluşturduğu kombinasyon |
harmony i.
|
|
185 |
Müzik |
akortsuzluk nedeniyle kulağa uyumsuz gelen sesler |
discord i.
|
|
186 |
Müzik |
yanlış tonlama nedeniyle kulağa uyumsuz gelen sesler |
discord i.
|
|
187 |
Müzik |
kulağa hoş gelmeyen |
unmusical s.
|
|
188 |
Müzik |
kulağa hoş gelen |
euphonious s.
|
|
189 |
Müzik |
kulağa hoş gelen |
euphonical s.
|
|
190 |
Müzik |
kulağa hoş gelen |
euphonous s.
|
|
191 |
Müzik |
kulağa hoş gelen ses dizisine sahip olan |
lyric s.
|
|
192 |
Müzik |
kulağa hoş gelen ses dizisine sahip olan |
lyrical s.
|
|
193 |
Müzik |
flütten çıkmış gibi kulağa tiz ve net gelen (ses) |
fluted s.
|
|
Latin |
|
194 |
Latince |
söylenen söz kulağa derin gelir |
quidquid latine dictum sit, altum viditur expr.
|
|
195 |
Latince |
söylenen her şey kulağa önemli gibi gelir |
quidquid latine dictum sit, altum sonatur expr.
|
|
Archaic |
|
196 |
Eski Kullanım |
kulağa hitap eden |
euphonical s.
|
|
Slang |
|
197 |
Argo |
kulağa hoş gelen, yumuşak pop müzik |
ear candy i.
|
|
198 |
Argo |
kulaktan kulağa duyurmak |
peddle f.
|
|
British Slang |
|
199 |
İngiliz Argosu |
bir hikayenin kulaktan kulağa anlatılarak değişime uğraması |
chinese whispers i.
|
|
200 |
İngiliz Argosu |
kulaktan kulağa oyunu |
chinese whispers i.
|
|
Modern Slang |
|
201 |
Modern Argo |
kulağa alabama'ya özgü gibi |
alabamaish s.
|
|