Türkçe | İngilizce | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | konuşlandırmak | deploy f. | ||
The general was forced to deploy troops for an attack. General saldırı için birlikleri konuşlandırmak zorunda kaldı. More Sentences |
||||
Genel | konuşlandırmak | plant f. | ||
The CIA had planted agents around the building. CIA, binanın etrafına bazı ajanları konuşlandırdı. More Sentences |
||||
Computer | ||||
Bilgisayar | konuşlandırmak | deploy f. | ||
Perhaps that will end scandals like the failure of states to deploy in Kosovo the police they promised. Belki de bu, devletlerin Kosova'da söz verdikleri polisi konuşlandıramamaları gibi skandalları sona erdirecektir. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | konuşlandırmak | be deployed f. | ||
Military | ||||
Askeri | konuşlandırmak | deploy f. |
Türkçe | İngilizce | |
---|---|---|
General | ||
Genel | yeniden konuşlandırmak | redeploy f. |
Genel | asker konuşlandırmak | deploy troops f. |
Genel | önceden konuşlandırmak | preposition f. |
Genel | önceden konuşlandırmak | pre-position f. |
Genel | (insanları) konuşlandırmak | size f. |
Phrasals | ||
Öbek Fiiller | (orduyu) konuşlandırmak | set down [obsolete] f. |
Military | ||
Askeri | yeniden konuşlandırmak | redispose f. |
Askeri | silahlarla donatılmış füze dağıtım sistemlerini konuşlandırmak | weaponize f. |
Askeri | silahlarla donatılmış füze dağıtım sistemlerini konuşlandırmak | weaponise f. |
Askeri | (askeri mühimmatı) planlanan bölgeye konuşlandırmak | pre-position f. |
Askeri | (ağır silahı) konuşlandırmak | site f. |